Yargıtay Kararı – 13. Hukuk Dairesi., E. 2014/14129 K. 2015/5844 T. 25.02.2015
“Davacı, kanser hastası olan hasta K3 adına düzenlenen reçetelerde yazılı ilaçların hastaya verilmesine rağmen davalı kurum tarafından reçetelerin hematolog doktor tarafından yazılmadığı gerekçeleri ile haksız kesintilerin faizi ile tahsili için eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda 24.11.2008 ve 25.12.2008 tarihli reçetelerin hematolog tarafından yazılmaması gerekçe gösterilerek davacının talebini bu reçeteler yönünden reddetmiştir. 5510 sayılı yasanın 63 ve devam maddeleri de dikkate alındığında, kurum sigortalısını, sıhhate kavuşuncaya kadar tedavi ettirmek durumundadır. Reçetelerde yazılı ilaçların hastaya verildiği ve hasta tarafından kullanıldığı taraflar arasında uyuşmazlık dışıdır. Davalı kurum, reçetedeki uzman hekim eksikliğini gerekçe göstererek sigortalısı olan hastayı tedavi sorumluluğundan kurtulamaz.
Ayrıca kurum eczacıya gerekli ödemeleri yaparken de gerekli dikkat ve özeni göstermesi gerekir. Şayet davalı kurum hastanın bu ilaçtan yararlanmaması gerektiği iddiasında ise, ( ki kurumun böyle bir iddiası yok ) fazla ödediğini iddia ettiği ilaç bedelini ilacını hastaya veren eczacıdan değil, ilacı kullanan sigortalı hastasından geri istemesi gerekir. Sonuçta Davacı Eczacının sattığı ilacı kurum sigortalısı olan hasta kullanmıştır. Bu sebeple, SGK’nın, dava konusu yapılan olaydaki ilaç bedelinin ödenmesinde bir kısım usulsüzlükler bulunduğu iddiasıyla kesinti yapması doğru değildir. Bu sebeple, kurum tarafından yapılan kesintinin tahsiline karar vermek gerekir. Hal böyle olunca mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – Antalya BAM, 10. HD., E. 2022/1643 K. 2022/1477 T. 20.5.2022
“Somut olayda, öncelikle davacıya ait tüm tedavi evrakları celp edilerek ve yukarıda açıklanan mevzuat kapsamında irdeleme yapılmak suretiyle; davaya konu ilacın söz konusu kanser hastalığının tedavisinde hayati öneme haiz ve kullanılmasının zorunlu olup olmadığının, dolayısıyla kullanılmasının tıbben ve fennen sigortalının iyileşmesine katkıda bulunup bulunmayacağının, ilacın hangi tür kanser hastalarında hangi evrede ve hangi dozda kullanılacağının ve bu hususların nasıl belirleneceğinin, davaya konu ilaçla yapılacak tedavinin bilinen mevcut tedavi yöntemlerine göre daha etkin ve daha yararlı olup olmadığının
üniversitelerin tıbbi onkoloji bilim dalından alınacak sağlık kurulu raporu ile saptanmalı, bu saptama yapılırken dosya içinde mevcut görüş, karar ve raporlarda irdelenip varsa çelişkiler giderilmeli, ayrıca bu belirleme yapılırken iyileştirme kavramından anlaşılması gerekenin sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu kapsamda yapılacak araştırmalar sonucunda; davaya konu ilacın anılan hastalığın iyileşmesi için tedavisinde kullanılmasının hayati öneme haiz ve zorunlu olduğu sonucuna varıldığı taktirde ise ilaç bedelinin uygunluğu yönünden ve katkı payını da irdeleyecek biçimde denetime elverişli hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.”