Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -1-
……………..1. AİLE MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİ’ NE
DOSYA NO : 2018/248. E.
DAVALI VE : İsim Soyisim (T.C.:..)
KARŞI DAVACI (Adres)
VEKİLİ :
DAVACI : İsim Soyisim (T.C.:..)
VE MUKABİL (Adres)
DAVALI
VEKİLİ : Av. …
KONU : Haksız ve hukuka aykırı davaya karşı cevaplarımız ve karşı davamızın kabulü dileğidir.
DAVAYA CEVAPLAR
Davacının müvekkilimiz aleyhinde açmış bulunduğu davayı ve dava dilekçesinde davacı vekili tarafından sıralanan asılsız iddiaları kabul etmiyoruz. Müvekkilim ile davacının evliliğinde eğer bir kusurlu var ise o da davacıdır. Bu hususu açıklamalarımızda ve mahkeme süresince sunacağımız deliller ile kanıtlayacağız.
1-) Davalı müvekkilim ile davacı Döne’nin tanışma süreci 2011 yılı itibari ile öğrencilik yaptıkları Fırat Üniversitesi’nde başlamış, süreç 17.09.2017 tarihinde evlilik ile neticelenmiştir.
2-) Davacı “Bipolar Duygu Durum Bozukluğu” hastalığının evlilikten önce kendisinden gizlendiğini iddia etmektedir. Bu iddia asılsız ve mesnetsiz olduğu gibi davacının davalı müvekkilimize bir şekilde kusur atfederek kendi kusurlarını gizleme niyetini ortaya koymaktadır. Şöyle ki:
Davalı müvekkil Ersin‘e ait evlilik sürecine kadar herhangi bir muayene yapılmamış ve teşhis konulmamıştır. Ersin‘in iddia konusu hastalığı gizleme niyetinde olabilmesi için öncelikle bu hastalıktan haberi olması gerekir idi. Davacının mesnetsiz iddialarını kanıtlaması gerekmektedir.
3-) Davacının “davalı eve gelmemeye başlamıştır” iddiası asılsız olmakla birlikte aynı zamanda davacının bir eş olarak davalı Ersin‘e destek olmadığını, büyük emekler vererek maddi kazanç sağlamaya çalışan Ersin‘e karşı en ufak bir eşten beklenen sevgi ve saygıyı göstermediğine delalet eder. Şöyle ki:
Davalı müvekkilimiz mevcut ülke koşullarında büyük zorluklar içerisinde ticaret ile uğraşmaktadır. Yeni evli bir şahıs olarak maddi refahını arttırmak, eşi ve kendisinin geleceğini sağlam temeller üzerine kurabilmek için büyük efor sarfetmektedir. Her bir zorluğun üstesinden gelebilmek uzun mesailer gerektirmekte ve bu nedenle davalı müvekkil Ersin eve geç gelebilmektedir.Davacının “Davalı eve gelmemeye başlamıştır” iddiası davalı Ersin için büyük bir üzüntü yaratmakta, Ersin‘in evliliğin refah seviyesini yükseltme emeklerini ve mesaisini hiçe saymaktadır. Davacı Döne evlilikte bir eşten beklenen destek, sevgi ve saygıyı göstermeyerek kusurlu taraf konumuna düştüğünü henüz dava dilekçesinde dahi kanıtlamıştır.
4-) Davalı müvekkilimizin hastalığı ….
….
5-) Davalı müvekkilimizin işlerinin …
6-) Davalı müvekkil …
7-) Söz konusu…
8 -) Davacı ..
9-) Davacının her sohbetin sonunda gündeme “boşanma” kelimesini getirmesi ve isteğini belirtmesi karşısında davalı Ersin manevi olarak çöküntüye uğramış, ailesini geçindirmek adına fazla çalışma saatleri ile evine katkıda bulunmaya çalışır iken bir anda kendisini “boşanılmak istenen eş” konumunda bulmuştur. Davacı evliliğin temelinden sarsılmasında ağır kusurludur.
10-) Davacı mental olarak çöküntüye uğrattığı müvekkili tartışmalar sonucunda başka odada yatması için telkin etmiş, bu kusurlu davranışını dava dilekçesinde davalı müvekkile atfetmeye çalışmaktadır.
11-) Davacı dava dilekçesinde bahsedildiği üzere kimya öğretmenidir. Mevcut ülke koşullarında “kimya” branşında bulunan iş bulma zorluğu, gerek özel sektörde gerek ise devlet kadrosunda “kimya” branşına dair bir işçi talebinin bulunmadığı aşikardır. Davacının bu stresli durumunda davalı müvekkilimiz evlilikten beklenen görevini gereği gibi icra ederek moral ve destek vermiştir. Dava dilekçesinde bu durumun “ben çalışmanı istemem, hiçbir yerde çalışma, tüm masraflarını ben karşılarım” iddiaları ile yansıtılması davacı tarafın kötü niyeti sonucudur.
Davalı müvekkilin banka havalesi ile yaptığı ödemeler davacıya her ay harcaması için verdiği bir kalem değildir. Bu havale ödemeleri davalı müvekkil Ersin‘in davacı Döne’ye olan borcuna yönelik ödemelerdir. Bu husus ziynet eşyalarına yönelik kısımda ayrıca açıklanarak ispatlanacaktır.
12-) Davalı müvekkil davacıdan aldığı tüm borcun ödemesini banka havalesi olarak ifa etmiştir. İlgili banka havalesi nüshaları sayın mahkemeye sunulacaktır. Davacı taraf mükerrer ödemeye yol açmaya çalışmakta, gerçek dışı iddialarda bulunmaktadır.
13-) Davalı müvekkilin ekonomik durumu son 1 yıldır kötüte gitmekte, …
14-) Müvekkile ait herhangi bir menkul ve gayrimenkul malvarlığı bulunmamaktadır. Bugüne kadar tapuda herhangi bir alım ve satım dahi yapmamıştır. Davalı Ersin annesi ile altlı-üstlü bir şekilde oturmaktadır ve söz konusu ev ise babasına aittir. Davacı tarafın asılsız ve mesnetsiz iddiaları evlilik kurumundan maddi kazanç sağlama niyetine yöneliktir.
15-) “Ortak evde bulunan eşyaların davacı tarafından alındığı” iddiasını davacı taraf ispatlamakla mükelleftir. Bu iddia gerçeğe aykırı olmakla birlikte davacı taraf evden ayrılırken dahi davalı müvekkil Ersin‘e ait leptop, telefon ve tableti yanında götürmüştür
16-) Dava dilekçesinde yer alan ve 3 sayfadan oluştuğu belirtilen 1’nolu delil davacı tarafından dosyaya sunulmamıştır. Bu iddia ile ilgili beyanımızı bahsi geçen belge sunulur ise yapacağız.
Haksız ve yersiz olarak müvekkilim aleyhine açılan davanın reddine, ağır kusurlu taraf olan davacı/karşı davalının tazminat taleplerinin reddine, sosyo-ekonomik durumu itibariyle nafaka ödeyecek durumda olmayan müvekkilimiz aleyhine istenen tedbir nafakası talebinin reddine, karşı davamızın kabulü ile arafların boşanmasına evlilik birliğinin son bulması nedeniyle zarara uğrayan müvekkil lehine 50.000 TL maddi ve kişilik hakları zarar gören ve süreç boyunca aşşağılanarak kayba uğraması sebebi ile 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini vekaleten saygılarımla talep ederim.
HUKUKİ NEDENLER : M.K sair yasal mevzuat
DELİLLER: Tanık, Bağkur ve vergi borçlarını gösterir belgeler
ve ileride delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydı ile her türlü yasal delil
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle;
1-Haksız ve yersiz olarak müvekkilim aleyhine açılan davanın REDDİNE,
2-Mukabil davamızın kabulü ile tarafların boşanmasına, müvekkil lehine 50.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesine,
3-Masraflarla ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini,
Vekaleten saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı Vekili
EK 1-Bağkur ve Vergi Borcunu Gösterir Belgeler
TANIK LİSTESİ:
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -2-
…………AİLE MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
CEVAP VEREN
DAVALI :
KARŞI TARAF DAVACI :
KONU : Davaya cevaplarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR : Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası yazılı dosyasında, davacı yan, MK.’nın 178. maddesinde öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra, haksız olarak yoksulluk nafakası talebinde bulunmaktadır.
Boşanma davası sürerken, yoksulluk nafakası talebinde bulunmayan taraf, boşanma kararının kesinleşmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle, artık yoksulluk nafakası talebinde bulunamaz.
Davacı yanın haksız yoksulluk nafakası talebinin, zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
İSTEM SONUCU : Yukarıda arz ve izah olunan nedenler ile;
Davacı yanın, haksız yoksulluk nafakası talebinin, zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini, Sayın Mahkemenizden saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı Vekili
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -3-
……………
AİLE MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMLİĞİ’NE
Dosya no:
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
KONU : Davaya karşı cevaplarımızın ve diyeceklerimizin sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR : 1-Davacının dilekçesinde bildirmiş olduğu evlilik tarihi ve çocukların doğum tarihleri hakkındaki bilgilere bir diyeceğimiz yoktur.
2-Müvekkilim davacının iddiasının tam aksine evine bağlı, eşine ve çocuklarına düşkün bir aile babasıdır. Müvekkilim çevresi tarafından da böyle bilinen sevgi ve saygı gösterilen bir kişidir. Evlilik birliği boyunca çocuklarına ve eşine her zaman sevgi ve saygı göstermiş, onların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gece geç saatlere kadar kahvehanede çalışmıştır. Müvekkilim davacının iddia ettiği gibi alkolik ve içki düşkünü bir insan değildir. Tam tersine eşine ve çocuklarına daha iyi bir hayat sunabilmek için gece yarılarına kadar çalışan dürüst ve namuslu bir insandır. Müvekkilim sabah 8.00’dan gece 24.00’a kadar çalışmaktadır. Kendisinin ne içki içecek ne de eşini aldatacak vakti ve zamanı olmadığını tüm tanıdıkları ve çocukları zaten mahkemede tanık olduklarında beyan edeceklerdir. Davacı Müvekkilimin gece neden geç geldiğini bildiği halde olmayacak sebeplerle kıskançlıklar yaratmış ve bu sebeple müvekkilime sürekli iftiralar atarak kavgalar çıkarmıştır. Davacı psikolojik sorunları nedeniyle karılık görevini yerine getiremediği gibi sürekli kendi ağabey ve ablalarının etkisiyle evlilik birliliğine en büyük zararı kendisi vermiştir. Abla ve ağabeylerinin sözlerini her zaman eşinden önde tutmuş onlar işe gir çalış dediği için işe girmiş tüm verilecek kararlarında eşine danışmak yerine ağabey ve ablarına danışmıştır. Müvekkilim eşinin psikolojik sorunlarını bildiği için ona her zaman anlayışla yaklaşmış bu sorunlu dönemini atlatabilmesi için kendisine destek olmaya çalışmıştır. Yukarıda da söz ettiğimiz üzere kendisinin karılık görevlerini ifa etmediğinin farkında olan davacı eş bu bilinçle eşinin kendisini aldattığı saplantısına kapılmış ve bu yöndeki asılsız suçlamalarıyla müvekkilim için hayatı çekilmez hale getirmiştir.Müvekkilimin Hüsniye adında bir kadınla davacının iddia ettiği gibi bir gayri meşru ilişkisi söz konusu değildir.
3-Müvekkilim tüm bu yaşananlara rağmen eşine olan sevgi ve saygısı nedeniyle kaprislerine katlanmış hatta ağabey ve ablalarının verdiği karar üzerine işe giren eşinin bu isteğini bile hiç istememesine rağmen ses çıkarmamıştır. Davacı işe girdikten sonra zaten yerine getirmediği karılık görevlerini iyice bırakmış ve “ben artık kendi paramı kendim kazanıyorum seninle daha fazla uğraşamam” diyerek en sonunda evini terk etmiştir. Müvekkilim eşini bu kararından caydırabilmek için çocuklarıyla birlikte eşinin kalmakta olduğu ablasının yanına gitmiş konuşmayı teklif etmiş fakat hiçbir zaman bunda başarılı olamamıştır. Çünkü abla ve ağabeyleri nedenini müvekkilimin de bilmediği bir sebepten dolayı sürekli bu evliliği bitirmek için uğraşmaktadırlar.
4-En son duruşma gününden bir gün önce müvekkilim bana gelerek eşiyle son bir kez görüşmek istediğini bildirmiş, benimde yanlarında bulunmamı rica etmiştir. Bunun üzerine müvekkilim, iki çocuğu, müvekkilimin ağabey ve yengesi ile davacı eşi iş çıkışı çalışmakta olduğu fabrikadan aldık. Birlikte yaptığımız görüşmede müvekkilim davacı eşine kendisini çok sevdiğini, yaşanan her şeyi bir tarafa bırakarak kendileri ve çocukları için bir kez daha denemelerini ve dava dilekçesinde sözü geçen oturmakta oldukları evi kendisinin üzerine vermeyi teklif etmiş ve davacı eşte bunu kabul etmiştir. Biz kendi aracımızla onlarda kendi araçlarıyla evlerine dönmüşlerdir. Fakat birkaç saat sonra beni arayan müvekkilim ve oğlu davacının ablasına bu kararını bildirmek için oğluyla birlikte gittiğini fakat ablasının bunu kabul etmediğini bunun üzerine davacının oğluna “sen git, ablam kabul etmiyor ben gelemem” diyerek oğlunu gönderdiğini bildirmişlerdir. Bu olayda da açıkça görüleceği üzere davacı her zaman abla ve ağabeylerinin sözüyle hareket etmekte kendi başına hiçbir kararı vermemektedir.
5-Davacının bu tavırlarına rağmen müvekkilim eşiyle ve çocuklarıyla birlikte olmak istemiş ve tüm bu yaşananları yok farz edip evlilik birliğinin devamı için elinden geleni yapmıştır ve bundan sonrada yapmaya devam edecektir.
6-Müvekkilim davacı eşinin tüm kusurlarına rağmen çocuklarına duyduğu sevgi ve evlilik kurumuna olan saygısı nedeniyle, evliliğini devam ettirmek istemektedir. Fakat mahkeme boşanmaya karar verirse;
a)Evi terk etmekle davacı kusurlu bulunduğundan, ablası ve ağabeyinin emrivakisi ve kendisine bakmayı teklif etmeleri ve ev tutacaklarını vaat etmeleri üzerine yürüyen evlilik birliği zedelendiğinden, davacı kendisini garantiye alarak evi terk ettiğinden, yine çocuklardan bekar olan Onur babası ile kalmayı tercih ettiğinden,diğer çocuk eşi ile birlikte babası ve kardeşine bakmak ve birbirlerine ekonomik destek sağlamayı da düşündüklerinden müvekkilim ve çocuklarının oturacak başka evleri bulunmadığından, evde çocukları ile birlikte oturmak müvekkilimin hakkıdır. Davacı talebinin reddini talep ediyoruz.
b)Davacı sanki müşterek çocuk Onur annesi ile birilikte kalacakmış gibi taleplerde bulunmaktadır. Oysa müşterek çocuk Onur reşit olup kendi kararlarını verebilecek yaşta Üniversite öğrencisidir. Müşterek çocuk Onur babası ile birlikte kalmakta ve annesinin yanında kalmayı düşünmemektedir. Annesine haksız olduğunu defalarca söylemiş babasını tahrik etmemesini defalarca uyarmasına rağmen davacı eş psikolojik rahatsızlığı nedeniyle huzursuzluğu her zaman çıkaran taraf olmuştur. Davacı dilekçesinde eşyaların kullanımı ile ilgili karar talep etmekte ise de eşyalar müvekkilim ve çocukları tarafından kullanılmakta ve kullanılmaya hakkaniyet gereği devam etmek gerekmektedir. Davacının taleplerinde haklı çıkmak gayesi ile fikri alınmadan müşterek çocuk adına talepte bulunarak mağdur kadın imajı vermeye çalışması iyi niyetle bağdaşmamaktadır. Zira evi terk eden davacıdır. Eve dönmesi için sevdiğini herkesin içinde söyleyen ve tek malvarlığı olan evini vermeyi teklif eden müvekkilimdir. İki eş birbirini sevmesine ve güvenmesine ve bu duygularla anlaşmasına rağmen sırf aile dışında davacı eşin abla ve ağabeyinin dileği olsun diye yuvasının yıkılmasına müvekkilim isyan etmektedir. Müvekkilim çocukları ile kalmakta ve birlikte yaşayabilmeleri için eşyalara ihtiyaçları olduğu açıktır. Davacının çocukları kullanarak ve onların görüşleri alınmadan adlarına yapılan talebin reddi gerekir.
c)Müvekkilimin adına kayıtlı bulunan gayrimenkulun satılmaması için tapuya konulan tedbire bir diyeceğimiz yoktur. Zira müvekkilim kendisine eşine ve çocuklarına ait olduğunu düşündüğü evi satmayacaktır.mal kaçırmayacaktır.Aile birliğinin devamı ve çocuklarının mutluluğu için evi davacıya vermeyi zaten teklif etmiştir. Ancak boşanma halinde davacı kusurlu bulunduğundan ve evin alınmasında katkısı bulunmadığından müvekkilimin hakkı olan ev müvekkilimin alın teri ve hakkıdır.
d)Davacı maddi tazminat talep etmiş ancak maddi tazminatın gerekçesini açıklamamıştır. Müvekkilimin geliri ile geçinen davacı sırf 7-8 ay çalışması nedeniyle ve aldığını vermediği bir gelir için maddi tazminat olamayacağından davacının maddi tazminat ile ilgili talebinin reddi gerekir. Davacı kusurlu ve evi terk eden taraf olduğundan manevi tazminat talebinin reddi gerekir. Karşılıklı tartışma ve itişme sonunda karakoldan alınan üç günlük rapor davada ve tazminat taleplerinde davacıyı haklı kılmaz. Zira olayın şahidi olan müşterek çocuk Onur yapacağı tanıklık ile bu dövme iddiasına açıklık getirecek ve davacının haksızlığı açığa çıkacaktır.
e)Davacı dilekçesinde Müşterek çocuk Onur için parasal katkı adı altında nafaka talep etmektedir. Davacının müşterek çocuk Onur adına parasal katkı talep etme yetkisi yoktur. Zira Onur reşittir ve akli melekeleri yerindedir. Ancak davacı oğluna katkı yapmayı ve kendisini mahkeme kararı ile bağlamak istiyorsa bir diyeceğimiz yoktur. Müvekkilim oğlunun eğitimini bitirinceye ve hatta daha sonra ayakları üzerinde durana kadar yardım edecektir. Bunun için kendisine azami meblağ koymayı da düşünmemektedir.Davcının yasal dayanaktan yoksun talebinin reddi gerekir.
f) Müvekkilim evin Toplu Konut idaresine olan borcunu aksatmadan ödemektedir ve ödemeye devam edecektir.
g) Evini terk edip, karakolda tutulan ve doğrusu mahkemede dinlenecek tanıklar ile kanıtlanacak üç günlük raporu bahane ederek evini terk eden çocuklarının bütün ısrarlı yalvarmalarına rağmen abla ve ağabeyinin sözünden çıkamadığı için evine dönmeyen boşanma davası ile maddi çıkar sağlamaya çalışan kötü niyetli davacının 24 yıllık evliliği bitirerek müvekkilime verdiği manevi acıyı karşılamak üzere 10.000.000.000.TL. manevi tazminatın davacıdan alınarak müvekkilime verilmesini talep ediyoruz.
DELİLLER:
A)TANIKLAR
B) Sair deliller
SONUÇ : Sunulu nedenlerle; Davanın reddi ile mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yüklenmesine karar verilmesini müvekkilim adına talep ile arz ederim.
Davalı vekili
Boşanma Davası Cevap Dilekçesi Örneği -5-
Boşanmaya Cevap Dilekçesi Örneği -6-
Boşanmaya Cevap Dilekçesi -7-
Boşanmaya Cevap Dilekçesi
………X AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE
DOSYA NO:
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
KONU : Davaya cevaplarımızdan ibarettir.
AÇIKLAMALARIMIZ :
1)-YETKİ İLE İLGİLİ İLK İTİRAZIMIZ :
Türk Medeni Kanunu’nda belirtildiği (TMK m. 168) ve Sayın Mahkemenizce de bilindiği üzere; boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.
Taraflar evlilikleri süresince İstanbul Beyoğlu’nda ikamet etmişlerdir. Bu hususta yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleridir.
Ayrıca yerleşim yeri Türk Medeni Kanunu m. 19’da belirtildiği üzere bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Geçici olarak bulunulan yerler bu kapsamda yerleşim yeri olarak nitelendirilemez. Davacı tarafın yerleşim yeri İstanbul, Beyoğlu’dur. Müvekkil ile boşanma aşamasına gelmeleri sebebiyle geçici olarak ailesinin yanına Gebze’ye gitmiştir. Davacı tarafın kanunda belirtilen şartları taşıyan yerleşim yerinin ve ikametgah adresinin İstanbul’da olması ve Gebze’de ailesinin yanında geçici olarak kalıyor olması sebebiyle işbu davaya bakmaya yetkili mahkeme İstanbul Mahkemeleridir.
Kaldı ki, İstanbul 1. Aile Mahkemesi’nde 2019/560 Esas No ile tarafımızca Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması sebebiyle açılmış boşanma davası bulunmaktadır. Her iki dosyanın arasında sebep, kişi, konu yönünden bağlantı olması ve sonuçlarının birbirini etkileyecek olması sebebiyle davaların birleştirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.
2)-ESASA İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ :
Davacı taraf ile müvekkilimiz 06.06.2010 tarihinde evlenmişlerdir ve bu evlilikten dünyaya gelen 13.01.2012 doğumlu bir müşterek çocukları bulunmaktadır. Eşler arasında evliliklerinin birinci senesinden itibaren anlaşmazlıklar ve huzursuzluklar başlamış, ortak hayat müvekkilim için çekilmez hale gelmiştir. Şöyle ki;
1-DAVACI TARAF AİLE SIRLARINI KORUMA (DUYGUSAL SADAKAT) YÜKÜMÜNE AYKIRI DAVRANMAKTADIR.
Bilindiği gibi Türk Medeni Kanunu m.185/3’e göre evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine karşı sırları açıklamak suretiyle duygusal sadakat yükümüne aykırı davranışta bulunması boşanma sebebi olarak görülmektedir. Davacı taraf, müvekkil ile evliliği süresince kendi ailesi ile özel hayatı arasında koruması gereken dengeyi sağlayamamış ve ortak konutta yaşanan her türlü olayı en özel hususlara kadar aktarmış ve aile sırlarını saklama yükümünü ihlal edici davranışlarda bulunmuştur.
Ayrıca her iki ailenin de olduğu bir ortamda müvekkile karşı “aşırı çirkinsin” , “zayıfsın”, “erkek dediğin yapılı olur fare gibisin”, “kepçe kulaklı”, “seni kimse beğenmez, ben de beğenmemiştim aslında”, “yüzüne bakan yok”, “çocuğum inşallah ileride sana benzeyip çirkin olmaz” , “eve getirdiğin para çerez parası ancak” gibi sözler kullanarak hakaretlerde bulunmuş ve müvekkili küçük düşürmüştür.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ, 14.06.2012 T., 2011/19681 E., 2012/16290 K.;
“… aile mahremiyetine ilişkin sırları yakınlarına anlatan davacı-davalı kadın yanında herhangi bir sağlık problemi olmamasına rağmen cinsel ilişkiyi gerçekleştiremeyen davalı-davacı koca da kusurludur. Gerçekleşen bu durum karşısında dava açmakta haklı bulunan davacı-davalı kadının da davasının kabulü gerekirken, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”
Davacı, evliliklerinin ilk senesinden beri evlilik birliğinin gerektirdiği şekilde davranmamıştır. Çalışmadığı dönemler de dahil olmak üzere evde yemek yapmamış, çamaşır yıkamamış, ütü yapmamış, müvekkille aynı yatakta dahi uyumamıştır. Dava dilekçesinde iddia edildiği gibi eve ve aileye karşı ilgisizleşen kişi müvekkilimiz değil, davacı taraftır.
2-HİÇBİR ZAMAN AİLE KONUTUNA HACİZ MEMURLARI GELMEMİŞTİR.
Dava dilekçesinde 2017 yılında eve haciz memurları geldiğinden ve evde müvekkil olmadığı gerekçesiyle memurların geri döndüklerinden bahsedilmiştir. Bilindiği üzere eve haciz memurlarının gelebilmesi için öncelikle bu konuda ihtarların yapılmış olması gerekmektedir. Davacı taraf gerçekte böyle bir olay yaşanmadığı için bu asılsız iddiasını herhangi bir belge ile destekleyememiştir. Ayrıca eve hacze gelen memurların evde müvekkil olmadığı gerekçesiyle hiçbir işlem yapmadan geri dönmeleri hayatın olağan akışına ve hukuki prosedüre uygun değildir.
3-MÜVEKKİLİN BİLGİSAYAR OYUNUNA PARA YATIRARAK BORÇLANDIĞI VE EVE MADDİ KATKISININ OLMADIĞI İDDİASI DOĞRU DEĞİLDİR.
Müvekkilin dava dilekçesinde iddia edildiği üzere borçları olmuştur. Ancak bunlar bilgisayar oyununa para yatırarak yapmış olduğu borçlanmalar değildir. Bu iddia tamamen asılsızdır. O dönemde henüz yeni evli bir çift olarak kredi kartı ile bazı harcamalar taraflarca yapılmıştır. Tüm bunların ödenmesi için müvekkil bankadan kredi çekmiştir. Yani yapılan borçlanmalar tamamıyla yeni bir ev kurma ve düğün masraflarından kaynaklanan borçlardır. Kaldı ki bunların ödemesi de müvekkil tarafından yapılmıştır. Bu hususta kredi kartı dökümü ve kredi bilgileri Sayın Mahkemenizce ilgili bankalardan talep edilirse konu daha net anlaşılacaktır.
Bunun dışında müvekkilin eve hiçbir maddi katkısının olmadığı iddia edilmiştir. Müvekkil, evin tüm giderlerini ve müşterek çocuğun eğitim giderlerini kendi banka hesabı aracılığıyla ödemiştir. Yapmış olduğu ödemelerin hesap dökümleri ilgili bankalardan talep edilerek incelenecek olursa durum daha net anlaşılacaktır.
4- DÜĞÜNDE TAKILAN TAKILAR DAVACI TARAFIN KENDİ AİLESİNDEDİR. MÜVEKKİLİN ZİYNET EŞYALARININ AKIBETİ İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR BİLGİSİ YOKTUR.
Davacı tarafın dilekçesinde de ikrar ettiği üzere düğünde takılan altınların tamamı Gebze’de kendi ailesindedir. Bileziğin kaybolması gibi bir durum yaşanmadığı gibi müvekkil Gebze’de olan altınlarla ilgili herhangi bir bilgi sahibi değildir.
5-DAVACI TARAFIN ÖFKE KONTROLÜ SORUNU BULUNMAKTADIR.
Kendisi evlilik birliği içinde muhtelif zamanlarda psikolojik sorunları olduğunu dile getirerek doktora gideceğini söylemiş ancak gitmemiştir. Davacı eş bir defasında birlikte gittikleri doğum günü yemeğinde aşırı derecede alkol almıştır. Eve döndüklerinde kıskançlık sebebiyle tartışma çıkarmış, müvekkile saldırmıştır. Müvekkil her ne kadar bu olay üzerine sağlık raporu almamışsa da vücudunda çizikler ve yaralar oluşmuştur. Karşı taraf öfkesini kontrol edemeyerek müvekkile zimmetli şirket telefonunu fırlatarak evin dışına atmış, iş hayatını da riske sokmuştur.
Sıklıkla yaşanan bu öfke kontrolü problemlerinden dolayı müvekkil, müşterek çocuğunun psikolojik sağlığı ve kişisel gelişiminin sağlıklı gerçekleşememesinden endişelenmekte ve velayetinin çocuğun üstün menfaati gereği kendisine verilmesini istemektedir. Kaldı ki müşterek çocuk müvekkilin yanında sık sık ağlayarak kendisiyle kalmak istediğini dile getirmektedir.
6-ZİNA İDDİASI TAMAMEN ASILSIZ VE HUKUKİ MESNETTEN YOKSUNDUR. DAVACI TARAFIN AŞIRI KISKANÇLIK PROBLEMİ BULUNMAKTADIR.
Dava dilekçesinde müvekkilin patronu ile görüntülü telefon görüşmesi yapması sebebiyle zinaya dayalı boşanma kararı verilmesi talep edilmiştir. Böyle bir olay yaşanmadığı gibi, iddiayı kabul etmemekle birlikte yaşanmış olsa dahi bu bir zina sebebi değildir. Davacının zinanın gerçekleşmiş olduğunu destekleyici herhangi bir beyanı yoktur.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2008/20278 K. 2010/1423 T. 1.2.2010;
“…2- Davalı-davacı ( koca ) vekili, birleşen boşanma davasını 31.7.2008 tarihli oturumda zina ( TMK. m. 161 ) sebebine dayandırdıklarını açıklamış, mahkemece de birleşen boşanma davasının bu sebebe dayandığı kabul edilmiştir. Dosyada davacı-davalının zina yaptığına ilişkin yeterli kanıt bulunmamaktadır. Aynı işyerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenle davalı-davacnın zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır….SONUÇ : Hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA,…oybirliğiyle karar verildi. “
Müvekkilin çalışmakta olduğu iki patronu da kadındır ve bu husus zaman zaman eşler arasında sorun yaratmaktadır. Karşı taraf patronlarını müvekkile karşı kötülemekte ve bu şekilde işinden soğumasını sağlamaya çalışmaktadır. Hatta bir keresinde durumu abartarak müvekkilin patronlarının ve annelerinin cep telefonlarına hakaret içerikli sözler içeren mesajlar yollamış, kendisinin işten çıkarılmasını talep etmiş ve müvekkilin iş hayatında küçük düşmesine sebep olmuştur. Bu mesajları gönderdiğini de dava dilekçesinde (madde 10) kabul etmiştir.
Davacı eşin patronlarının kadın olmasından dolayı müvekkili kıskanması ve bunun üzerine patronlarının telefonuna hakaret içerikli mesajlar göndermesinin ardından patronları müvekkil ile görüşmek istemiştir. 10 yılı aşkın süredir aynı iş yerinde çalışması ve bu güne dek bir sorun yaşanmamış olması sebebiyle iş akdi feshedilmemiştir. Ancak bir daha özel hayatını iş ortamına taşımaması ve daha dikkatli olması gerektiği konusunda yazılı olarak uyarı almıştır. (EK-1) Müvekkile çalıştığı işyerinden noter kanalıyla gönderilen ihtarname Sayın Mahkemeniz tarafından değerlendirilecek olursa durum daha net anlaşılacaktır. Yaşananların ardından müvekkilim çalıştığı kurumda bu olay ile anılır olmuş, belki de iş akdi feshedilecekken kurumda başarılı bir çalışan olması sebebiyle uyarı almasına karar verilmiştir. Daha önce hiç bu tarz bir uyarı almamış olan ve başarılı bir çalışan olan müvekkil, davacı eşin kıskançlıktan kaynaklı davranışları yüzünden çalışma ortamında, iş arkadaşları önünde küçük düşürülmüş, patronları nezdinde onur ve saygınlığı zedelenmiştir.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ T. 03.02.2015, E. 2014/9628, K. 2015/807.;
“…Mahkemece davalı-karşı davacı ( kadın ) tamamen kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; davalı-karşı davacı ( kadın )’ın, aşırı kıskanç olduğu, eşine sürekli ağır hakaretlerde bulunduğu ve aşağıladığı, buna karşılık davacı-karşı davalı ( koca )’nın da, ortak konutu terk ederek birlik görevlerini yerine getirmekten kaçındığı, ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığı ve eşine “eşyalarını alıp, evden ayrılmasını” söyleyerek müşterek konuttan kovduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu olaylar karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda davalı-karşı davacı ( kadın )’ın ağır kusurlu olduğunun, evlilik birliğinin devamında taraflar bakımından yarar kalmadığının ve Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesindeki boşanma koşullarının gerçekleşmiş bulunduğunun kabulü gerekir…”
YARGITAY 2.HUKUK DAİRESİ 2015/7797 E., 2015/23163 K.;
“davacı-davalı kadının da eşini sürekli azarlayıp küçük düşürücü sözler söylediği, aşırı kıskançlık gösterdiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu duruma göre erkek de dava açmakta haklıdır. Öyleyse erkeğin davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilecek yerde davasının reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
7-MÜVEKKİLİN DAVACI TARAFI DARP ETTİĞİ İDDİASI DOĞRU DEĞİLDİR.
Davacı taraf dilekçesinde müvekkilin patronu ile görüntülü konuşması sırasında tartışma çıkartarak kendisini darp ettiğini iddia etmiştir. Oysa tartışma bu sebepten değil, davacı tarafın müvekkilden habersiz bir şekilde ve ödeyemeyeceği miktarda müvekkil adına borçlanması sebebiyle yaşanmıştır. Müvekkil tartışma üzerine kendisine mutfak bıçağı ile saldıran davacı tarafa karşı kendisini korumaya çalışmış ve herhangi bir darp olayı yaşanmamıştır. Kaldı ki, yaşanan olayın ardından müvekkil de kendisi hakkında şikayetçi olmuş ve ifadesini vermiştir. (EK-2) Dilekçe ekindeki ilgili ifade tutanağı Sayın Mahkemenizce incelenecek olursa yaşanan olayın aslı ve sebebi daha net anlaşılacaktır. Olayın sıcaklığı ile yaşananların ifadede eksiksiz yer alması gerekirken davacı tarafın iddia ettiği gibi bir olaydan tutanakta hiç bahsedilmemiştir.
8-DAVACI TARAF, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN YAŞAM STANDARTLARI, EĞİTİMİ GİBİ ÜSTÜN MENFAATLERİNİ GÖZETMEMEKTEDİR. BU SEBEPLE MÜŞTEREK ÇOCUĞUN VELAYETİNİN MÜVEKKİLİM ÜZERİNE BIRAKILMASINA KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR.
Davacı tarafın ailesi Gebze’de yaşamaktadır. Yaşanan tartışmaların ardından müşterek çocuğu da alarak ailesinin yanına yerleşmiştir. Zaten davacı eş, evlilik süresi boyunca Gebze’ye taşınmaları konusunda baskı uygulamıştır. Kendisi her ne kadar sırf ailesine yakın yaşam sürmek amacıyla böyle bir teklifte bulunsa da, müvekkilin iş hayatının İstanbul’da olması, müşterek çocuğun yaşam standartlarının İstanbul’da daha yüksek olması ve okuyacağı okulların kalitesinin Gebze’ye göre daha iyi olması gibi sebeplerle davalı tarafın bu teklifini müvekkil geri çevirmiştir. Bu konuda müşterek çocuğun Gebze’de ve İstanbul’da yaşamış olduğu standartlar Sayın Mahkemeniz tarafından incelenecek olursa durum daha net anlaşılacaktır.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi müşterek çocuk, davalı eşin öfke kontrolsüzlüğü ve patlamalarından dolayı annesinden çekinmektedir. Babasının yanında olduğu zamanlarda sık sık müvekkilimle yaşamak istediğinden bahisle ağlamaktadır. Çocuğunun psikolojik ve akıl sağlığını, güvenliğini gözeten, daha iyi bir geleceğe sahip olmasını isteyen müvekkilim üzerine velayetin bırakılması çocuğun üstün menfaati için daha yararlı olacaktır.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ, 16.06.2005, 8216-9351.;
“…Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. (TMK.339/3) Müşterek çocuklar 1991 ve 1996 doğumludur. Velayet hakkının düzenlenmesinde aslolan küçüklerin sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. Maddesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. Ve 6. Maddeleri hükümleri nazara alınarak ve davacı annenin mesleği ve davranışları da değerlendirildiğinde küçükler Hakan ve İpek’in velayetlerinin davalı babaya verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”
Tüm bunların yanında davacı taraf, müşterek çocuk ile müvekkilimin görüşmesine müsaade etmemektedir. Bilindiği üzere çocuğun sağlıklı kişisel gelişimi için anne rolünün olduğu kadar babanın rolü de çok önemlidir. Bu sebeple müşterek çocuk, özellikle eşler boşanma aşamasında iken muhakkak anne ve baba ile sağlıklı ilişki kurabilmelidir. Davacı tarafın bu sağlıklı ilişkinin kurulmasına yardımcı olması gerekirken tam aksine, müşterek çocuğun babası olan müvekkilimi hafızasından silmek için elinden geleni yapmaktadır. Bu sebeple müvekkilim ile müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişkinin Sayın Mahkemeniz marifetiyle ve ivedilikle kurulması gerekmektedir.
HUKUKİ NEDENLER :TMK, HMK, Yargıtay kararları ve İlgili Mevzuat.
HUKUKİ DELİLLER :Tanık beyanları (isimleri daha sonra bildirilecektir.), işyerinden verilen uyarı belgesi, 01.01.2019 tarihli ifade tutanağı, banka kredi kartı ve kredi hesap dökümleri, uzman raporu, ikrar, yemin, bilirkişi, keşif vs. her türlü deliller.
NETİCE ve TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;
1-Açıklanan sebeplerle yetki ilk itirazımız kabul edilerek, dosyanın yetkili olan İstanbul Mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE,
2- İstanbul 1. Aile Mahkemesi’nde 2019/560 Esas No ile tarafımızca Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması sebebiyle açılmış olan boşanma davası ile işbu davanın arasında bulunan bağlantı sebebiyle dosyaların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
3- Davacı tarafın AĞIR KUSURLU sayılarak tarafların evlilik birliğinin temelinde sarsılması nedeniyle BOŞANMALARINA,
4- Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı tarafın ağır kusurlu oluşu göz önünde tutularak TAZMİNAT TALEPLERİNİN REDDİNE,
5- Davacı tarafın sigortalı bir işte çalışması, müşterek çocuğun ihtiyaçlarının müvekkilim tarafından karşılanması, davacı tarafın ailesi ile yaşıyor olması ve boşanma ile birlikte yoksulluğa düşmeyeceğinin açık oluşu gibi sebeplerle TEDBİR NAFAKASI VE YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİNİN REDDİNE,
6- Müvekkilimin ekonomik durumu da göz önüne alınarak müşterek çocuk lehine UYGUN BİR MİKTARDA İŞTİRAK NAFAKASINA HÜKMEDİLMESİNE,
7- Dava dilekçesinde talep edilen ziynet eşyalarının davacı tarafın ailesinde oluşu, müvekkilin söz konusu altınları hiç kullanmamış oluşu ve altınların nerede olduğu ve akıbeti konusunda bir bilgisinin olmaması sebepleriyle ZİYNET EŞYASI TALEBİNİN REDDİNE,
8- Anlatılan sebeplerle müşterek çocuk ile müvekkilim arasındaki KİŞİSEL İLİŞKİNİN İVEDİLİKLE TESİS EDİLMESİNE,
9- Uzman görüşü sonrasında alınacak çocuğun rızasıyla birlikte, MÜŞTEREK ÇOCUĞUN VELAYETİNİN MÜVEKKİLİM ÜZERİNE BIRAKILMASINA,
10- Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini vekaleten saygılarımızla arz ve talep ederiz. 07/08/2019
EK 1)- Müvekkile çalıştığı kurumdan noter aracılığıyla gönderilen ihtarname.
EK 2)- Müvekkile ait 01.01.2019 tarihli ifade tutanağı.
Anlaşmalı Boşanmaya Cevap(Sürelerden Feragat)
……….2. AİLE MAHKEMESİ’NE
DOSYA NO :
CEVAP VEREN DAVALI :
DAVACI :
KONU: Cevap dilekçesi ve sürelerden feragat beyanıdır.
OLAYLAR:
1. Mahkemenizin yukarıda esas nosu belirtilen dosyasında dava dilekçesi tarafıma tebliğ edilmiştir.
2. Davacı eşimin de dilekçesinde belirttiği üzere aramızda şiddetli geçimsizlik söz konusu olup evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Bu nedenle boşanma ve diğer hususlarda anlaşmaya varılmıştır.
3. Dava dilekçesinde ve ekindeki protokolde belirtilen şartları kabul ediyorum ve mahkemenizce anlaşmalı boşanmaya karar verilmesini talep ediyorum.
4. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu gereğince tarafıma tanınan cevap sürelerinden de feragat ediyorum. Sayın Mahkemenizce en kısa sürede duruşma yapılması suretiyle boşanmamıza karar verilmesini talep ediyorum.
HUKUKİ SEBEPLER : Medeni Kanunun, HMK ve ilgili sair mevzuat.
SUBUT DELİLLER : Nüfus kayıtları ve gerektiğinde her türlü hukuki deliller.
SONUÇ ve TALEP : Yukarıda saydığım nedenlerle; kendi aramızda kararlaştırdığımız ve davacı tarafından dosyaya sunulan anlaşmanın esasları doğrultusunda anlaşmalı olarak boşanmamıza karar verilmesini, HMK’da belirtilen cevap sürelerinden feragat ettiğimi saygılarımla arz ve talep ederim.
Davalı