Av. Gökhan Yağmur | Makale

Evliliğin İptali(Butlan) Davası Yargıtay Kararı

Hukuk Genel Kurulu Kararı

No: 2017/2294 E. , 2020/671 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “nispi butlan nedeniyle evliliğin iptali olmadığı takdirde boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gaziantep 5. Aile Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda kısmen bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:4. Davacı vekili 11.01.2013 tarihli dava dilekçesinde; tarafların yaklaşık 6-7 aydır evli olup görücü usulüyle evlendiklerini, müşterek çocuklarının bulunmadığını, müvekkili olan davacı eşin önceki evliliğinden üç çocuğunun bulunduğunu, davalının hasta olduğunu ve sürekli halsiz düştüğünü, hemen her gün bayıldığını, bu nedenle çok az karı-koca ilişkilerinin olduğunu, bu durumun evlilik öncesinde müvekkilinden gizlendiği gibi ayrıca psikolojik rahatsızlığının da bulunduğunu, müvekkilinin önceki evliliğinden olan çocuklarına bıçak çekmek suretiyle zarar vermeye çalıştığını, doktorun verdiği ilaçları kullanmayarak tedaviye yanaşmadığını belirterek evliliğin iptaline, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 18.02.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkarla, müvekkilinde evlilik öncesi gizlenen bir rahatsızlığın bulunmadığını, davacının evlilik birliği içerisinde gerçekleştirdiği olumsuz davranışları ve uyguladığı şiddet nedeniyle müvekkilinin psikolojisinin bozulduğunu, davacının sebep olduğu ruhsal durumdan faydalanmak amacıyla dava açtığını, asıl amacın boşandığı eşiyle yeniden evlenmek olduğunu, davacının kardeşi tarafından müvekkiline bıçak çekilerek tehdit edildiğini, başka bir kadınla yaşadığına dair bilgi sahibi olduklarını savunarak davanın reddine, aksi hâlde müvekkili yararına 1.000,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000,00TL maddi ve 150.000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:6. Gaziantep 5. Aile Mahkemesinin 18.03.2014 tarihli ve 2013/29 E., 2014/211 K. sayılı kararı ile; davalı hakkında düzenlenen Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 26/12/2013 tarihli raporuna göre davalının herhangi bir akıl hastalığının bulunmadığı, bu kapsamda evliliğin iptalini gerektirecek hukuksal bir delilin elde edilemediği, davalının sağlık sorunlarına ilişkin tedaviden kaçındığına dair iddianın ispat edilemediği gibi nispi butlanla evliliğin iptali sebeplerinin dosya kapsamına göre gerçekleşmediği, diğer yandan dinlenen tanık beyanlarına göre davalıdan kaynaklı evlilik birliğinin devamına imkân vermeyecek nitelikte kusurlu bir davranışın varlığının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:7. Gaziantep 5. Aile Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 06.04.2015 tarihli ve 2014/14929 E., 2015/6544 K. sayılı kararı ile;

“… Davacı; eşinde bulunmaması onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez duruma sokacak derecede önemli bir nitelikte yanılma (TMK m.149/2) ve davacı eş veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalığın kendisinden gizlenmesi (TMK m. 150/2) gereğince nispi butlan sebebiyle evliliğin iptali bunun mümkün olmadığı takdirde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma (TMK m.166/1) isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, davalı kadında, nispi butlan sebebi ile evliliğin iptalini gerektirecek bir hastalığın bulunmadığı ve evlilik birliğinin davalı kadının kusurlu davranışları sebebiyle temelinden sarsıldığının ispat edilemediği gerekçesi ile dava reddedilmiştir.

Davacı erkek, davalı kadının sık sık bayıldığı, halsiz düştüğü, tedavisi olmayan bir hastalığı olduğu sebebine dayandığına göre, mahkemece, tam teşekküllü bir devlet hastanesi ya da üniversite hastanesinden davalı kadının, davacı erkek ya da altsoyu için ağır bir tehlike oluşturan bir hastalığının bulunup bulunmadığının heyet raporu alınarak tespiti sağlanıp delillerin bu çerçevede değerlendirilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir,…” şeklinde gerekçeye yer verilerek bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9. Gaziantep 5. Aile Mahkemesinin 07.07.2015 tarihli ve 2015/420 E., 2015/592 K. sayılı kararı ile bozma öncesinde yer alan gerekçeye ilave olarak; davalı hakkında düzenlenen Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 26/12/2013 tarihli raporun değerlendirilmeyerek, rapor alınmamış gibi bozma kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı hakkında düzenlenen Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 26/12/2013 tarihli adli raporunun, nispi butlan hukuksal sebebine dayalı evliliğin iptali davasında, hüküm kurmaya elverişli nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

13. Bilindiği üzere boşanma; hukuken geçerli olan bir evliliğin kanundaki şartların gerçekleşmesi halinde mahkeme kararı ile sona erdirilmesini ifade etmekte iken, evlenmenin butlanı; kanun tarafından aranan geçerlilik koşullarını taşımayan bir evliliğin mahkeme kararıyla sona erdirilmesini ifade etmektedir.

14. Diğer yandan mevzuat hükümlerimiz uyarınca, davacının açtığı davada öncelikle evlenmenin butlanını, olmadığı takdirde ise kademeli olarak boşanma isteminde bulunması mümkündür. Ancak böyle bir durumda mahkemece öncelikli olarak evlenmenin butlanı isteminin incelenip, butlan isteminin reddi hâlinde boşanma istemi incelenebilir hale gelecektir.

15. Eldeki davada da nispi butlan sebepleri nedeniyle öncelikle evliliğin iptali, bunun mümkün olmaması hâlinde boşanma isteminde bulunulmuştur.

16. Evlenme, Türk Medeni Kanunu açısından karşı cinsten iki insanın evlendirmeye yetkili memur önünde karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını açıklaması ile oluşur (TMK m.142). Hukuken geçerli bir evliliğin kurulması için kanunda düzenlenen koşullara uygun davranılması gerekir. Bu koşullardan birinin veya birkaçının eksik olması hâlinde evlilik hukuken geçersiz sayılacaktır.

17. Evliliğin kurucu unsurları olarak sayılan “evlenmenin ayrı cinsten kişiler arasında yapılmış olması”, “evlendirme memuru önünde yapılması”, “tarafların karşılıklı ve sözlü iradelerini açıklamaları” hususlarından birinin gerçekleşmemesi hâlinde evlilik hiç gerçekleşmemiş gibi sonuç doğuracaktır. Başka bir anlatımla evlenmenin yokluğu söz konusu olacaktır. Yoklukla sakat olan bir evlenme aradan ne kadar süre geçerse geçsin düzelmeyeceği gibi, evlenmenin nüfus kayıtlarına işlenmesi de sonucu değiştirmeyecektir ( Dural, M/ Öğüz, T/ Gümüş, A: Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, İstanbul 2019, s. 72-79).

18. Oysa şeklen meydana gelmiş bir evliliğin, kanunun taraflarda ya da iradelerinde aradığı niteliklerin eksikliği nedeniyle ortadan kaldırılması gerekiyorsa “yokluk” kavramından değil, “butlan” kavramından söz edilecektir. TMK’nda evlenmenin butlanı “mutlak” ve “nisbi” butlan hâlleri olmak üzere ayrı ayrı düzenlenmiş olup, geçerlilik şartlarındaki sakatlık kamu düzenini ilgilendiriyorsa “mutlak butlan”, kamu yararı değil de ilgililerin özel menfaatleri söz konusuysa “nisbi butlan” hâllerinden söz edilir.

Bu bağlamda mutlak butlan davasını her ilgili ve savcı açabilir. Nisbi butlan sebepleri ise sadece tarafları ilgilendirdiğinden nisbi butlan davasını sadece ilgili eş ve yasal temsilcinin rızasının arandığı durumlarda yasal temsilci açılabilir. Diğer taraftan mutlak butlan davası her zaman açılabilir; dava açma süreyle sınırlı değildir.

Nisbi butlan davasının açılması ise altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü sürelere bağlanmıştır. Buna göre hak düşürücü süre içinde dava açılmaması halinde nisbi butlanla sakat olan bir evlenme iptal edilemez, yani geçerli hale gelir.

19. Mutlak butlan sebepleri TMK’nın 145. maddesinde; “Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması”, “Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması”, “Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması” ve “Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması” şeklinde sayılmış ve bu hâllerden birinin varlığı durumunda evlenmenin kesin hükümsüz olacağı düzenlenmiştir.

20. Nispi butlan ise TMK’nın 148, 151 ve 153. maddelerde öngörülen sebeplerden biri ile evlenmenin sakat olması halini ifade eder. Bu sebepler; evlenme sırasında ayırt etme gücünden geçici yoksunluk, irade sakatlığı ve yasal temsilcinin izninin bulunmamasıdır.

21. Gerek mutlak butlan sebepleri gerekse nisbi butlan sebepleri kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. TMK’nın 156. maddesinde; “Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Mutlak butlan hâlinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur” hükmüne yer verildiğinden, her iki hâlde de sakat olan evlenme, ancak hâkimin kararıyla sona erebilir. Hâkimin kararı ileriye etkilidir. Hâkimin kararına kadar mutlak butlan ya da nisbi butlan ile sakat olan bir evlenme, geçerli bir evlenmenin tüm sonuçlarını doğurur. Dolayısıyla batıl bir evliliğin butlanına karar verilinceye kadar eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak, çocukların bakım ve eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermek, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmakla yükümlüdürler.

22. Evlenme akdinin geçerli olabilmesi için tarafların iç iradesi ile dış iradeleri arasında uyumsuzluk bulunmamalıdır. İrade sakatlığı kavramı ise tarafların iç iradeleri ile dış iradeleri arasında oluşan uyumsuzluğu ifade etmektedir. 4721 sayılı Kanun, nisbi butlanla evliliğin iptali davalarında irade sakatlığı hâllerini; yanılma (TMK m. 149), aldatma (TMK m. 150) ve korkutma (TMK m. 151) madde kenar başlıkları altında sınırlı olarak saymıştır.

Yanılma Halleri

23. Yanılma hâli; kanunun 149. maddesine göre üç şekilde gerçekleşebilmektedir. Bunlardan ilk ikisi, birinci fıkrayla düzenleme altına alınan dilekte yanılma ve kişide yanılma iken üçüncüsü maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen nitelikte yanılma hâlidir. Dilekte yanılmada, davacı eş “evlenmeyi hiç düşünmediği hâlde, gerçekte evlendiğini bilmeyerek evlendiğini” iddia etmekteyken, kişide yanılmada “evlenmeyi düşündüğünü fakat evlendiği kişiyle evlenmeyi düşünmediği” iddiasıyla yanıldığını ileri sürerek evlenmenin iptalini istemektedir. Nitelikte yanılmada ise “eşinde bulunmaması, onunla birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez bir duruma sokacak kadar önemli” bir nitelikte yanıldığı iddiasıyla evlenmenin iptalini talep etmektedir.

Kanun, 149. maddenin ikinci fıkrasına göre, her yanılma hâlini evlenmenin iptali sebebi olarak görmediğini ise; nitelikte yanılma hukuksal sebebine dayanak “eşinde bulunmayan” nitelik kavramını “eşe ait ve önemli olmasının yanında iddiaya konu niteliğin birlikte yaşamayı çekilmez duruma getirmesi” koşullarına bağlı tutarak nitelikte yanılmanın sınırlarını çizmiştir.

Aldatılma Hali

24. Aldatma ise hukuksal terim olarak; bir hukuki işlemin gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla, kişinin iradesini “gizlemek veya yalan söylemek” şeklindeki eylemlerle sakatlamak anlamına gelmektedir. TMK’nın 150. maddesine göre kişi; aldatılma sonucu evlenme iradesinde sakatlık yaratıldığı iddiasıyla evlenmenin iptalini isteyebilmektedir.

4721 sayılı Kanunla yanılma ve aldatma farklı koşullara bağlı tutularak ayrı ayrı evlenmenin iptali sebebi olarak düzenlenmiştir. Aldatma hukuksal sebebine dayalı nisbi butlan davasında kanun koyucu aldatılmayı ve illiyet bağını yeterli görerek “çekilmez durum” koşulunu aramaksızın sınırlı ve bitirici olarak saydığı iki aldatma sebebini 150. maddenin bir ve ikinci fıkralarıyla açıklamıştır.

Maddeye göre aldatmanın (sonucunda kişi eğer ki bilseydi, asla evlenmeyecek olması hâlinin) nisbi butlan sebebi oluşturabilmesi için; kişi, ya birinci fıkrada açıklandığı şekilde “Eşinin namus ve onuru hakkında doğrudan doğruya onun tarafından veya onun bilgisi altında bir başkası tarafından aldatılarak evlenmeye razı,…” olduğu veya ikinci fıkrada yapılan düzenlemeyle “Davacının veya altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan bir hastalık kendisinden,…” gizlenmesi nedeniyle evlendiği iddialarından birisine dayanmış olup, kişinin iddiasını ispatlaması gerekmektedir.

Açıklanan bu iki durum dışında “aldatma eylemi” sübjektif açıdan ne kadar önemli olursa olsun, iptal sebebi olması mümkün değildir. Kanun, 150. maddenin ikinci fıkrası ile ağır tehlike oluşturan bir hastalığın gizlenmesinin iptal sebebi oluşturabilmesini “hastalığın eşe ilişkin olduğu, ağır tehlike oluşturduğu ve ayrıca iddiaya konu hastalığın kendisinden gizlenmiş olduğu” koşullarının tümünün birlikte gerçekleşmiş olmasına bağlamıştır.

25. Nispi butlanla iptal davalarında irade sakatlığı hâlinin sonuncusu olarak karşımıza çıkan ve TMK’nın 151. maddesi ile düzenleme altına alınan korkutma hukuksal sebebine dayanan davacı eşinse; evlenme iradesinin “Kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı, sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak,…” sakatlanması nedeniyle evlenmeye razı olduğunu ispatlaması gerekmektedir.

26. Belirtmek gerekir ki; davacı dava dilekçesinde, davalının evlilik öncesinde bir hastalığının olduğunu, bu hastalığın birlikte yaşamayı kendisi için çekilmez duruma getirecek nitelikte önemli olması nedeniyle evlilik iradesinin yanıltılmak (TMK m. 149/2) suretiyle sakatlandığı gibi aynı hastalığın kendisinin ve altsoyunun sağlığı için ağır tehlike oluşturan nitelikte olduğu ve kendisinden evlilik öncesinde gizlenmesi şeklinde gerçekleşen eylemlerle evlilik iradesinin aldatılmak (TMK m. 150/2) yoluyla da sakatlandığını ileri sürerek nisbi butlanla evliliğin iptaline karar verilmesini istemiştir. İddiasına gerekçe olarak da; evlilik öncesi kendisinden gizlenen bu hastalığın, evlilik süresince davalıyı sürekli hâlsiz düşürmesi, hemen her gün bayılması ve önceki evliliğinden olan çocuklara bıçak çekmek suretiyle zarar vermeye çalışması şeklinde gerçekleşen vakıalara dayanmıştır.

27. Yerel mahkemece; davacının bu iddiaları karşısında, Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesine 04.12.2013 tarihli müzekkere ile davalının akıl hastalığının bulunup bulunmadığı, bir rahatsızlığı var ise ne zamandan beri mevcut olduğu, başka bir rahatsızlığının olup olmadığı, var ise bu rahatsızlığının evlenmeye engel olup olmadığı ve tedavi edilip edilemediği yönünde rapor hazırlanarak gönderilmesi istenmiş olup, hastanece davalı hakkında yapılan araştırma sonucunda düzenlenen 26.12.2013 tarihli raporda “…Ruhsal bir şikayeti olmadığı, yapılan ruhsal durum muayenesinde bir bulguya rastlanılmadığı, psikometrik testlerde kişilik bozukluğu tespit edilmediği, zeka normal olarak rapor edildiği, şahsın herhangi bir akıl hastalığının olmadığı,..” tespitlerine yer verilmiştir.

Dosya kapsamına göre; yerel mahkemece bu rapora dayanılarak davacının yanılma (TMK m. 149/2) ve aldatma (TMK m. 150/2) hukuksal sebeplerine dayalı nisbi butlanla evliliğin iptali şartlarının gerçekleşmediği ve devamla tanık beyanlarıyla da boşanmaya sebep olan olaylarda, davalıdan kaynaklı evlilik birliğinin devamına imkân vermeyecek nitelikte kusurlu bir davranışın varlığı ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.

Aldatma Sebebiyle İptal Koşulu

28. Bir hastalığın gizlenmesinin aldatma sebebi ile evliliğin iptali sebebi oluşturabilmesi için “hastalığın” resmî sağlık kurulu raporu ile “ağır ve tedavi edilemez nitelikte” olduğunun belirlenmiş olmasının gerektiği gibi ayrıca “altsoy için tehlike oluşturup oluşturmadığının da” tespit edilmiş olması gerekir. Evlendirme Yönetmeliğinin 20. maddesi ile “…Resmî veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarından alınacak sağlık raporu/resmi sağlık kurulu raporu,…” raporun şeklini ise maddenin devamında “…Sağlık raporuyla ilgili usul ve esaslar, sağlık alanında ki değişen ve gelişen şartlar da dikkate alınmak suretiyle Sağlık Bakanlığınca yayımlanacak genelgeyle,…” şeklinde açıklanmıştır.

29. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davalı hakkında dava dilekçesinde dayanılan psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklarına yönelik mahkemece yapılan yargılamada, 26.12.2013 tarihli sağlık raporunun alındığı, alınan raporda “kişinin herhangi bir akıl hastalığının olmadığı” tespitinin yapıldığı, bu raporun da hükme esas alınarak davacının nisbi butlan hukuksal sebebine dayalı evliliğin iptali istemi hakkında ret kararı verildiği anlaşılmıştır.

Davacının yanılma ve aldatma sonucu evlilik iradesinin sakatlandığı gerekçesiyle evliliğin iptalini talep ettiği davasında TMK’nın 150/2 maddesi kapsamında davalıya ilişkin “davacı erkek ya da altsoyu için ağır tehlike oluşturan bir hastalığının bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise, hastalığın tedavi edilebilir nitelikte olup olmadığı” yönünde tam teşekküllü bir devlet hastanesi ya da üniversite hastanesinden aldırılacak heyet raporuyla tespiti sağlandıktan sonra bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, mahkemece 26.12.2013 tarihli raporun hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğunun kabulüyle hükme esas alınarak, davacının TMK’nın 150/2 maddesine dayalı nisbi butlan sebebiyle evliliğin iptali talebinin reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

30. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

31. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.09.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir