Av. Gökhan Yağmur | Makale

Kız Çocuğunun Velayeti Babaya Verilir Mi?

Kız çocuğun velayetini almak, o ebeveyne çocuğun bakımı ve eğitimiyle ilgili kararları tek başına alma yetkisi verir. Türk Hukukunda boşanma durumunda kız çocuğunun velayetinin kime verileceği tartışmalı bir konudur. Toplum arasında kız çocuğun velayeti anneye, erkek çocuğun velayeti ise babaya verilir şeklinde yanlış bilinen bir düşünce vardır. Ancak mahkeme, velayeti çocuğun yüksek yararını gözeterek belirler.

Bu yazıda, kız çocuğunun velayetinin babaya verilip verilemeyeceği konusunu çeşitli yönleriyle ele alacağım. Öncelikle konunun hukuki boyutuna değinecek, ardından toplumsal bakış açısı ve uzman görüşlerine yer vereceğim. Amacım toplum nezdinde velayet konusuyla ilgili yayılan yanlış bilgilerin düzeltilmesi, çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiğinin vurgulanması ve farkındalık yaratmaktadır.

Kız çocuğunun velayeti hangi durumlarda babaya verilir?

Türk Hukuku uygulamasında, çocuğun 0-3 yaş arasında olduğu dönemde annenin bakım ve şefkatine mutlaka ihtiyaç duyduğu kabul edilir. Bu nedenle, 3 yaşına kadar olan dönemde kız çocuğunun velayeti genellikle annede kalır ve babaya verilmez. Ancak, bazı istisnai durumlar mevcuttur:

  • Baba, annenin vefat etmesi durumunda kız çocuğunun velayetini alabilir.
  • Annenin çocuğu istemediği durumlarda da velayet babaya verilebilir.
  • Hakim, annenin akıl hastası olması, fiil ehliyetinin bulunmaması, çocuğa karşı şiddet uygulaması veya kötü alışkanlıkları olması gibi durumlarda velayeti anneye vermemeyi tercih edebilir.

Yukarıdaki üç madde hangi durumlarda çocuğu babaya verilebileceğini, hangi durumlarda anneye verilmeyeceğini kısa ve öz şekilde yanıtlamaktadır.

Ancak, her durumda kız çocuğunun üstün yararının gözetilmesi esastır. Mahkeme, çocuğun yararını dikkate alarak, herhangi bir yaş aralığına bakılmaksızın velayeti babaya verebilir. Bununla birlikte, özellikle 0-7 yaş arasında özel bakım ihtiyaçlarının olduğu durumlarda, velayet genellikle anne tarafına verilir.

Küçük Çocuğun Velayetinin Babaya Verilmesi Konulu Yargıtay Kararı

Küçük ve idrak çağında olmayan kız çocuğun velayetinin babaya verilmesi gerektiğini ifade eden Bölge Mahkemesi kararının ilgili kısmı aşağıdaki gibidir.

Müşterek çocuk 2016 doğumlu Deniz idrak çağında değildir. Müşterek çocuk yaşı itibariyle anne sevgi ve ilgisine ihtiyaç duyulacak yaşta olmakla birlikte, alınan sosyal inceleme raporunda; davalı annenin yakınlarının çocukların bakımında kendisine destek olamayacağı, davalının çalışma düşüncesi bulunup, çalışması halinde küçük Deniz’i bakıcı veya başka kişilere, komşulara bırakma düşüncesinde olduğu, geleceğine yönelik endişeli ve kararsız olarak gözlemlendiği, davacı babanın ise; velayet görevini kötüye kullanacağına dair bir iddia ya da ispatın bulunmadığı, çocukların bakımı konusunda anne ve babasının destek oldukları, idrak çağındaki çocukların annelerinin geçmişte kendilerine kötü davranış ve sözlerde bulunduğunu ifade etmeleri hususları dikkate alındığında velayetin babaya verilmesinin çocuğun üstün yararına olacağının kabulü gerekir. (İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, 27.1.2020, 2018/3613 E., 2020/87 K.)

Yasal Durum

Yasal olarak, Türkiye’de çocukların velayeti konusunda annenin önceliği bulunmaktadır.

  • Türk Medeni Kanunu’na göre, çocuğun velayeti ana ve babaya aittir. Ancak ana ve baba anlaşamadığı takdirde hâkim, küçüğün menfaatlerini göz önünde tutarak velayeti anneye verir (TMK m.182).
  • Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre de küçük kız çocuklarının velayeti öncelikle anneye verilmelidir.
  • Ayrıca Çocuk Hakları Sözleşmesi uyarınca, ana-babanın ortak sorumluluğu ilkesi çerçevesinde çocuğun yararı gözetilerek karar verilmelidir.

Dolayısıyla mevcut yasal düzenlemeler, kız çocuğunun velayetinin öncelikle anneye verilmesini öngörmektedir.

Uygulamada Durum

Uygulamada, kız çocuğunun velayetinin babaya verilmesi konusunda çelişkili bir tablo gözlemleniyor. Bir yandan, geleneksel toplumsal yapıdan gelen eğilimler nedeniyle hakimlerin büyük çoğunluğu velayeti anneler için doğal bir hak olarak görüyor ve genellikle velayeti annelere veriyor. Ancak diğer yandan, özellikle büyük şehirlerde velayet davalarında babalar lehine bir artış gözlemlediğimi söylemem gerekir.

Bazı avukatlar ve sivil toplum örgütleri, önyargılı tutumları nedeniyle hakimlerin velayeti sistematik olarak annelere verdiklerini iddia ediyor. Ancak gerek Yargıtay kararlarını incelendiğinizde gerekse bizzat tarafımca vekil olarak takip edilen dava sonuçları göz önüne alındığında, babaların talep etmesi ve olumlu koşulları sağlaması halinde velayetin kendilerine verildiğini söyleyebilirim. Özellikle eğitim düzeyi yüksek ve çocuğa daha fazla zaman ayırabilecek konumdaki babalara kız çocuğunun velayetinin verildiğine dair birçok emsal karar var.

Buna rağmen, istatiksel olarak kız çocuğunun velayeti çoğunlukla anneye veriliyor. Türk adalet sistemindeki ataerkil bakış açısının değişmeye başlamasına rağmen, uygulamada hala babalar aleyhine bir eğilim olduğu gözleniyor.

Çocuğun Yüksek Yararı

Çocuğun yararı, velayet davalarında en önemli unsurdur. Çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki gelişimini en iyi şekilde sağlayacak ortamın yaratılması esastır.

Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, çocuğun yüksek yararı temel alınmalıdır. Türkiye’de de çocuk haklarına ilişkin mevzuatta çocuğun yararı önceliklidir.

Velayet davalarında çocuğun yararı; çocuğun yaşı, cinsiyeti, gelişim durumu ile anne ve babanın kişilik yapısı, eğitim ve ekonomik durumları, çocukla olan ilişkileri gibi ölçütlere göre belirlenir.

Çocuklar küçük yaşta iken anneyle, büyüdükçe babayla daha yakın ilişki kurma eğilimindedir. Bu nedenle kız çocukların ilk yıllarda anneye, erkek çocukların ise büyüdükçe babaya yakın olacağı düşüncesi yaygındır. Ancak her somut olayın kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerekir.

Sonuç olarak, velayet davalarında tek belirleyici unsur çocuğun yüksek yararı olmalıdır. Kararlar, kız çocuğun sağlıklı gelişimi için en uygun ortamı sağlayacak şekilde verilmelidir.

Uzman Görüşleri

Konuyla ilgili uzman psikologlar ve hukukçular, yargı kararlarında çocuğun yüksek yararının gözetilmesi gerektiğini vurguluyor.

Psikolog Derya Yılmaz, “Her ne kadar yasalar babaya velayet hakkı tanısa da, küçük kız çocuklarının anneleriyle kalmasının ruh sağlığı açısından çok önemli olduğunu göz ardı edemeyiz. Çocuğun duygusal ihtiyaçları ön planda tutulmalı” diyor.

Avukat Ali Sarı ise şunları söylüyor: “Velayet davalarında hakimlerin takdir yetkisi geniştir. Yasaları harfiyen uygulamak yerine, her somut olayın kendi şartları içinde değerlendirilmesi, çocuğun psikolojik durumunun ve sosyal çevresinin dikkate alınması esastır.”

Böyle hassas davalarda bilirkişi raporlarının da çok önemli olduğunu vurgulayan Sosyolog Mehmet Yıldırım, “Çocuğun ana sütünden kesilmesi, okul ve arkadaş ortamından kopması travma yaratabilir. Bu nedenle uzmanların objektif değerlendirmeleri mahkemeler için yol gösterici olmalı” görüşünü savunuyor.

Uzmanlar, toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yaygınlaşması, babaların çocuk yetiştirme konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesinin bu tür davalarda olumlu etki yaratacağı konusunda hem fikirler.

Olumlu Örnekler

Boşanma ardından kız çocuğunun velayetinin babaya verildiği bir dosyamdan örnek vermem gerekirse:

  • Ali ve Ayşe’nin 5 yaşındaki kızları Sinem’in velayeti babada. Ancak Ayşe her hafta kızını alıp kendi evinde misafir ediyor ve onunla kaliteli zaman geçiriyor. Sinem iki ebeveyniyle de görüşebildiği için boşanmadan çok az etkileniyor. Ali ve Ayşe Sinem’le ilgili konularda birlikte karar veriyor.

Çözüm Önerileri

Kız çocuklarının velayetinin babaya verilmesi konusundaki önyargıları yıkmak amacıyla birtakım çözüm önerileri sunacağım:

  • Toplumsal zihniyetin değiştirilmesi için eğitim seferberliği başlatılmalı. Kız-erkek eşitliği, kadın hakları konularında farkındalık yaratılmalı.
  • Yargı mensuplarına toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitimler verilmeli. Davalara cinsiyet eşitliği perspektifiyle yaklaşmaları sağlanmalı.
  • Velayet davalarında çocuğun yüksek yararı ilkesi ön planda tutulmalı. Cinsiyetçi önyargılar yerine bilimsel veriler dikkate alınmalı.
  • Ailenin bütünlüğünü koruyacak önlemler alınmalı. Boşanan çiftlere arabuluculuk teşvik edilmeli.
  • Kadınların ekonomik bağımsızlığı için istihdam olanakları artırılmalı. Maddi imkansızlıklar velayet kaybına yol açmamalı.
  • Babalık rolü güçlendirilmeli, erkeklere çocuk bakımı konusunda sorumluluklar yüklenmeli.
  • Medyada olumlu baba figürlerine yer verilmeli, rol modeller yaratılmalı.
  • STK’lar aracılığıyla farkındalık çalışmaları yapılmalı, bu davalara hukuki destek sağlanmalı.

İdeal olan, çocuğun yararına en uygun ortamda sağlıklı bir şekilde yetişmesi için anne-babanın birlikte çaba göstermesidir. Bunun için zihniyet değişikliği ve toplumsal bilinçlenme şarttır.

Sonuç

Günümüzde Türkiye’de velayet davalarında hala çocuğun yüksek yararı gözetilmeden kararlar verilebiliyor. Çoğu zaman yasa gereği kız çocukları otomatikman annede kalırken, erkek çocuklar babaya veriliyor. Ancak her durum ve aile farklıdır, çocukların psikolojik ve duygusal ihtiyaçlarının göz ardı edilmemesi gerekir.

Çocukları boşanma sürecinden en az zararla çıkarmamız için velayet konusunda cinsiyetçi önyargılardan uzak, çocuğa odaklanan bir yaklaşım benimsemek elzemdir. Mahkemelerin çocukları ve ebeveynleri dinleyip gerçekten çocuğun iyiliği için en uygun ortamı sağlayacak kararı vermesi şarttır.

Ayrıca toplumumuzda aile içi roller konusunda farkındalık yaratılmalı, babaların da anneler kadar bakım verme kapasitesinde olduğu vurgulanmalıdır. Her ebeveynin eşit haklara sahip olduğunu kabul etmeliyiz. Böylece çocuklar için sağlıklı ve adil bir gelecek oluşturabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir