….. ASLİYE CEZA HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO : 2016/….. SORUŞTURMA ……… Sulh Ceza Hakimliği 2016/ D.İŞ
İTİRAZ EDEN :
KONU : Tutuklama Kararının Kaldırılarak TAHLİYEME karar verilmesi talebi hakkındadır.
AÇIKLAMALAR :………tarihinde terör örgütü üyeliği suçlamasıyla haksız ve hukuka aykırı olarak tutuklandım.. ..Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen karar kuvvetli suç şüphesi olmaması, tutuklama nedenlerinin varlığını ortaya koyacak somut bir tespit olmaması ve ölçüsüz bir tedbir olması nedeniyle haksız ve hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
Hiçbir yasadışı silahlı ya da silahsız bir örgütün üyesi ya da sempatizanı asla olmadım. Sivil toplum faaliyeti kapsamında yapılan faaliyetler ve yasal olarak yapılmış olan bazı işlemler gerekçe gösterilerek terör örgütü üyesi olarak kabul edilmem ve bu gerekçelerle tutuklanmam açıkça hukuksuz ve haksız bir uygulama olmuştur.
Kararda tutuklanmama gerekçe olarak gösterilen suçlamalar fiilen ve hukuken doğru değildir. Bu nedenle de verilen tutuklama kararı haksızdır.
CMK. 101. Maddeye göre;
TUTUKLAMA KARARLARINDA mutlaka gerekçe gösterilir ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukuki ve fiili nedenlere yer verilir.
(2) Tutuklamaya ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.
Denilerek eğer bir tutuklama kararı veriliyorsa, GEREKÇELİ, SOMUT OLGULARLA GEREKÇELENDİRİLMİŞ DELİLLER, NEDENLER VE VAKIALARIN KARARDA gösterilmesi gerekmektedir.
1- Kuvvetli Suç Şüphesini gösteren olgular ortaya konmamıştır.
Sanığın tutuklanabilmesi için Anayasanın 19. maddesinin 3. fıkrasında ve CMK‘nın 100. maddesinde de belirtildiği gibi, kişinin suç işlediği konusunda kuvvetli şüphenin varlığı gerekmektedir.
Tutuklama, kişi özgürlüğünü ortadan kaldıran çok ağır bir tedbir olduğundan yasa koyucu burada özellikle eldeki deliller değerlendirildiğinde; ‘yeterli’ olan değil ‘kuvvetli’ olan şüpheyi aramıştır.
Kanunda ifadesini bulan ‘kuvvetli şüphe’, kişinin fail ya da suç ortağı olarak bir suçu işlediği konusunda büyük bir ihtimal bulunmasıdır. Tutuklama kararında kuvvetli şüphenin var olduğu kanaatini uyandıran nedenler, vakıalar belirtilmelidir. Oysa itiraz konusu kararda kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların ne olduğu ortaya konulmamıştır.
2- Tutuklama Nedenlerinin Varlığı ortaya konulmalıdır.
Kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli şüphenin bulunması tek başına yeterli değildir. Kanunda tek tek sayılmış olan tutuklama nedenlerinin bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekmektedir.
Sadece katalog suçlar gerekçe yapılarak tutuklama nedeninin var olduğunun kabul edilmesi doğru değildir. Katalog suçlar arasında yer alan bir suçlamayla karşı karşıya bırakılmak tutuklama için tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle CMK.’nın 100/2. Maddesinde yer alan nedenlerin varlığı ortaya konulmalıdır.
a) Kaçma şüphesinin varlığı ortaya konulmalıdır
Şüphelinin ya da sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran olguların bulunması bir tutuklama nedenidir. Benimle ilgili bu şekilde bir tespit ya da değerlendirme varsa bu durum açıkça kararda yer almalıdır. Oysa, tutuklama kararında bu doğrultuda bir değerlendirme yapılmamıştır.
Evimde gözaltına alındım. Yaşanan süreçten haberdar olmama rağmen hiçbir yere kaçmadım ve saklanmadım. Emniyet ya da savcılık tarafından çağrılsaydım gelir ifade verirdim. Bu nedenle kaçma şüphesinin var olduğundan bahsedilmesi doğru değildir.
b) Delilleri karartma şüphesi ortaya konulmalıdır.
Delillerin karartılması şüphesinin bulunup bulunmadığı ancak somut olayın özellikleri ile, sanığın kişiliği, tutumları, yaşam koşulları dikkate alınarak tutuklamanın nedeni olmalıdır. Her suç için zan altındaki kişinin mutlaka maddi gerçeği saklamak isteyeceği yolunda bir ön yargıdan yola çıkılarak tutuklamaya karar verilmesinin anayasa ile güvence altına alınmış olan kişi özgürlüğünü derinden zedeleyeceği ifade edilmektedir.
Hakkımda yürütülen soruşturma kapsamında karartılacak ya da gizlenecek bir delil bulunmamaktadır. Bu nedenle delil karartma şüphesinin varlığından bahsedilmesi doğru olmayacaktır.
c) Tutuklamanın Orantılı Olması gerekir
Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun tutuklamayı düzenleyen 100. maddesinde tutuklamanın ‘orantılı’ olması gerektiği hususu açıkça belirtilmiştir. Soruşturma konusu fiilin önemi, karşılığında şüpheli ya da suçluya verilecek olan ceza ya da güvenlik tedbiri göz önüne alınarak, verilecek olan tutuklama kararı kişi açısından haksızlığa neden olmayacaksa verilmelidir. Kanunda aranılan orantılılık ilkesi bunu gerektirmektedir. Ayrıca, tutuklama, tedbir olarak başvurulan son çare olmalıdır. ‘orantılılık’ ilkesi gereği, ilk olarak kişi üzerinde daha az hak kısıtlanmasına neden olacak tedbirlere başvurulmalıdır.
Hayatını insanların eğitimi için geçirmiş ve hiçbir suça karışmamış birisi hakkında adli kontrol tedbiri uygulanmayıp doğrudan tutuklama yoluna gidilmesi hukuken doğru olmadığı gibi vicdanen de doğru olmamıştır.
ÖRGÜT ÜYESİ SUÇLAMASI DOĞRU DEĞİLDİR
Kararda, örgüt üyesi olarak nasıl tespit edildiğim, örgüt kapsamında ne tür faaliyetler yaptığım, ne zaman ve kim tarafından örgüt üyesi olarak dahil edildiğim, örgüte hangi amaç doğrultusunda dahil olduğum ve bu amaç doğrultusunda ne tür faaliyetler yaptığım açıklanmadan yasal bazı davranışlar gerekçe gösterilerek silahlı örgüt üyesi olarak kabul edilmem doğru değildir.
Yapılan darbe girişimini kabul etmem mümkün olmadığı gibi açıkça lanetliyorum. Darbe yapanları ya da yaptıranları tanımam, bilmem. Hiçbir şekilde kabul etmediğim yasadışı bir girişimden dolayı benim doğrudan ya da dolaylı olarak sorumlu tutulmamı anlamakta zorluk çekiyorum.
Yukarıda arz edilen hususlar dikkate alındığında tutuklama kararının haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle bu karara itiraz etmek zarureti hasıl olmuştur.
NETİCE VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerden dolayı; Ceza Muhakemesi Kanununun 100 ve devamı maddeleri gereğince “TUTUKLAMA” kararının KALDIRILMASINA ve TAHLİYEME karar verilmesini saygılarımla arz ederim.