Hukuk Ders Notları2. Sınıf Hukuk Ders NotlarıBorçlar Hukuku (Genel Hükümler)HMGS Ders NotlarıHukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS)

BORÇLAR HUKUKU DERS NOTLARI BÖLÜM 1 BORÇLAR HUKUKUNA GİRİŞ – Av. GÖKHAN YAĞMUR

Borçlar Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler, Bölüm 1 kapsamında bu derste Borçlar Hukukuna Giriş konusunu ele alacağız. Amacım; hukuk fakültesi öğrencileri ile Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavına hazırlanan avukat adaylarına, tamamen ücretsiz ve kolay erişilebilir nitelikte, anlaşılır ders notları sunarak çalışmalarına katkıda bulunmaktır.

İçindekiler

I. BORÇ İLİŞKİSİNİN UNSURLARI

1) Temel Tanımlar

Borç (dar anlamda): Bir kimsenin (borçlu) diğer kimseye (alacaklı) karşı, belirli bir edimi yerine getirme yükümlülüğüdür.
Borç ilişkisi (geniş anlamda): Alacaklı ile borçlu arasında kurulan; bir tarafta talep yetkisi (alacak), diğer tarafta ifa yükümlülüğü (borç) doğuran hukuki bağdır.
Borçlu: Edimi ifa etmekle yükümlü olan taraftır.
Alacaklı: Edimin ifasını talep etme yetkisine sahip taraftır.
Edim: Borcun konusunu oluşturan davranıştır; verme, yapma veya yapmama biçiminde ortaya çıkabilir.

Not: Borçlar hukuku esasen ivazlı (karşılıklı) ilişkileri konu edinir. Bu yüzden tek bir sözleşme içinde taraflardan her biri aynı anda hem alacaklı hem borçlu olabilir (ör. satım: satıcı teslim borçlusu, bedel alacaklısı; alıcı bedel borçlusu, teslim alacaklısı).


2) Çok Kişililik: Kısmi ve Müteselsil Borçluluk

Kısmi borçluluk (bölünmüş borç): Birden çok borçlunun bulunduğu ilişkide, her borçlu yalnız kendi payı kadar sorumludur. Alacaklı her bir borçludan ancak payı oranında talepte bulunabilir. (Esas kuraldır.)

Müteselsil (zincirleme) borçluluk: Birden çok borçludan her biri borcun tamamından sorumludur. Alacaklı, borcun tümü için borçlulardan herhangi birine gidebilir; ödeyen borçlu, diğerlerine iç ilişkide rücu eder. (İstisnadır ve kanun veya sözleşmeyle doğar.)

Sonuç farkı (özet):

  • Takip: Kısmi borçta pay-pay; müteselsilde borcun tümü için herhangi bir borçlu.
  • Temerrüt/teselsül: Müteselsilde bir borçlunun temerrüdü, alacaklı bakımından borcun tamamı yönünden sonuç doğurabilir; iç ilişkide paylaştırma ayrıca yapılır.
  • İfa: Müteselsilde tek borçludan gelen tam ifa, tüm borcu söndürür; kısmi borçta yalnız o borçlunun payını söndürür.

3) Edimin Nitelikleri (edimin geçerlilik ve ifa edilebilirlik şartları)

  1. Belirli veya belirlenebilir olma: Edim en azından objektif ölçütlerle sonradan belirlenebilir olmalıdır.
  2. Hukuka ve ahlaka uygunluk: Konusu hukuka/ahlaka aykırı edimler geçersizdir.
  3. Objektif imkânsız olmama: Edim başlangıçta fiilen ve hukuken mümkün olmalıdır.
  4. Ekonomik değer şartı yoktur: Edimin mutlaka ekonomik değer taşıması gerekmez; yapmama gibi ekonomik değeri doğrudan görünmeyen edimler de geçerlidir.

4) Edim Türleri

4.1. Cins Edimi – Parça Edimi – Sınırlı Cins Edimi

  • Cins (tür) edimi: Edim yalnız türüyle belirlenmiş, ayırt edici bireysel özellik taşımıyorsa (ör. “100 kg buğday”). Aynı türden benzerleri bulunabildiği için cins borcu yok olmaz; ifa imkânsızlığı çıksa dahi borçlu eşdeğer nitelikte başka mallarla ifa edebilir.
  • Parça (ferdî) edimi: Edim tekil ve ayırt edici nitelikleriyle belirlenmişse (ör. “şu seri numaralı tablo”). Bu edimde borç o şeye özgülenmiştir; kusursuz ifa imkânsızlığı borcu sona erdirebilir.
  • Sınırlı cins edimi: Tür olarak belirli olmakla birlikte sayıca sınırlı bir grup içinden seçilecek edim söz konusudur (ör. “stoktaki 10 makinadan biri”). İfa imkânsızlığı değerlendirilirken stok adedi önem taşır; stok tamamen bittiyse ve kusur yoksa borç sona erebilir.

İfa imkânsızlığı etkisi (özet):

  • Cins edimi: Borç sona ermemeye eğilimlidir (benzeriyle ifa).
  • Parça edimi: Kusursuz imkânsızlık borcu sona erdirebilir.

4.2. Maddi Edim – Şahsi Edim

  • Maddi edim: Herkesçe ifa edilebilir; alacaklı bakımından borçlunun bizzat ifası zorunlu değildir (ör. boyama işinin bir başkası eliyle yapılması).
  • Şahsi edim: Borç, borçlunun kişisel niteliklerine/maharetine güvenilerek kararlaştırılmıştır (ör. belirli bir sanatçının eser üretmesi). Bu nedenle bizzat ifa zorunludur.

Borçlunun ölümü halinde:

  • Şahsi edim borcu sona erer (mirasçılar ifa edemez).
  • Maddi edim varislere geçer; sona ermez.

4.3. Bölünebilir – Bölünemez Edim

  • Bölünebilir edim: Parçalara ayrıldığında niteliği bozulmayan edimdir (ör. para borcu).
  • Bölünemez edim: Bölündüğünde nitelik ve amaç zedeleniyorsa (ör. tek bir tablonun teslimi) bölünemez sayılır.

4.4. Verme – Yapma – Yapmama Edimi

  • Verme edimi: Mevcut bir şeyin teslimi (mülkiyet/yalın zilyetlik devri gibi sonuçlar doğurabilir).
  • Yapma edimi: Hâlen mevcut olmayan bir mal veya hizmetin meydana getirilmesi/ifa edilmesi.
  • Yapmama edimi: Belirli bir fiilin gerçekleştirilmemesi (ör. rekabet etmeme, sır saklama).

4.5. Ani – Dönemli – Sürekli Edim (zaman ölçütü)

  • Ani edim: Alacaklı tek seferlik ifayla tatmin olur (ör. tek teslim).
  • Dönemli edim: Edim belirli aralıklarla periyodik ifa edilir (ör. kira bedelinin aylık ödenmesi).
  • Sürekli edim: Edim, kesintisiz bir fiili yapma ya da kaçınma hâlidir (ör. rekabet etmeme taahhüdü).

Kriter: Ani edimde ölçü, borçlunun harcadığı süre değil; alacaklının tatmininin tek bir ifada gerçekleşmesidir.


4.6. Olumlu – Olumsuz Edim

  • Olumlu edim: Verme veya yapma yönünde aktif davranış.
  • Olumsuz edim: Yapmama veya kaçınma yönünde pasif davranış (ör. işçinin rekabet etmeme borcu).

5) Özet Tablo

KonuKuralİstisna / Özel Durum
Borçluluk türüKısmi borçlulukMüteselsil borçluluk (kanun/sözleşme)
Cins-parçaCins borcu yok olmazParça ediminde kusursuz imkânsızlık borcu sona erdirebilir
Edimin kişiselliğiMaddi edim devredilebilirŞahsi edim bizzat ifa; borçlunun ölümüyle sona erebilir
Zaman ölçütüAni (tek ifa)Dönemli (periyodik) – Sürekli (kesintisiz)
Davranış tipiOlumlu (verme/yapma)Olumsuz (yapmama/kaçınma)

6) Kısa Uygulama Örnekleri

  • Cins edimi: “30 ton ‘A kalite’ buğday” — tedarikçi buğdayı aynı nitelikte başka yerden de temin edip ifa edebilir.
  • Parça edimi: “Şu şasi numaralı klasik araç” — araç kusursuz biçimde telef olursa borç sona erebilir.
  • Şahsi edim: “X ressamın tabloyu bizzat yapması” — ressam ölürse borç mirasçılara geçmez.
  • Sürekli edim (olumsuz): “Rekabet etmeme” — sözleşme süresince kesintisiz kaçınma borcu.
  • Müteselsil borçluluk: Üç kefilin “müteselsil kefil” olarak imzası — alacaklı tamamını içlerinden birinden isteyebilir.
borçlar hukuku ders notları

II. BORÇ İLİŞKİSİNDEN DOĞAN HAKLAR

Borç ilişkisinin kurulmasıyla birlikte, taraflar yalnızca bir edimi ifa etmekle veya bir edimi talep etmekle sınırlı kalmazlar. Bu ilişki aynı zamanda haklar doğurur. Ancak bu haklar, her zaman aynı nitelikte değildir. Bazıları doğrudan talep ve ifa yetkisi verirken, bazıları yardımcı veya tali niteliktedir. Borç ilişkisinden doğan hakları üç ana grupta incelemek mümkündür:

  1. Asli Haklar
  2. Feri (Bağlı) Haklar
  3. Tali Haklar

1. Asli Haklar

Asli haklar, borç ilişkisinin özünü oluşturur. Yani, bir borç ilişkisinden söz edebilmek için bu hakların varlığı zorunludur.
Bu hakların başlıcaları alacak hakkı ve talep hakkıdır.

a) Alacak Hakkı

Tanım:
Alacak hakkı, alacaklının borçludan bir edimin ifasını talep etme yetkisidir. Diğer bir deyişle, “borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu davranışı” isteme hakkıdır.

Bu hak, borç ilişkisinin en temel unsurudur; çünkü borç ilişkisinin amacı, edimin yerine getirilmesini sağlamaktır.

Özellikleri:

  • Nispi (göreceli) bir haktır. Yani sadece borçluya karşı ileri sürülebilir.
  • Devredilebilir, miras yoluyla geçebilir.
  • Zamanaşımına uğrayabilir.
  • İfa, takas, ibra veya imkânsızlık gibi sebeplerle sona erebilir.

Örnek:
Satım sözleşmesinde alıcının, satıcıdan malın teslimini istemesi alacak hakkıdır.


b) Talep Hakkı

Tanım:
Talep hakkı, alacak hakkının doğurduğu aktif kullanma yetkisidir. Yani alacaklının, borçluya “edimini yerine getirme” yönünde çağrıda bulunma, uyarma veya dava açma yetkisidir.

Alacak hakkı ile talep hakkı arasında yakın bir bağ vardır, ancak tamamen özdeş değildir:

  • Talep hakkı, alacak hakkının fiilen işletilmesi anlamına gelir.
  • Bazı durumlarda alacak hakkı doğmamışken dahi talep hakkı mevcut olabilir (örneğin, tazminat davasında öncelikli ihtar hakkı gibi).

Aralarındaki Farklar:

KriterAlacak HakkıTalep Hakkı
NiteliğiMaddi haktırİşletici (usulî) haktır
Kullanım zamanıBorç doğduğunda ortaya çıkarAlacak hakkının ifa zamanı geldiğinde aktif hale gelir
SonuçEdimin talep edilebilmesini sağlarTalep sonucunda ifa veya dava hakkı doğar

Örnek:
Kiracının, sözleşmeye uygun sürede taşınmazı kullanma hakkı alacak hakkıdır; kiralayanın kiracıyı ödeme yapması için uyarması talep hakkıdır.


c) Asli Hakların Özellikleri

  1. Bağımsızdır: Feri veya tali haklardan farklı olarak varlıkları başka bir hakka bağlı değildir.
  2. Sona ermeleri doğrudan borcun sona ermesiyle olur: Borç sona erdiğinde, alacak hakkı ve talep hakkı da biter.
  3. Dava edilebilir niteliktedir: Alacak hakkı ihlal edildiğinde alacaklı doğrudan ifa davası, tazminat davası veya temerrüt tespiti açabilir.

2. Feri (Bağlı) Haklar

Borç ilişkisinin esasını değil, yan sonuçlarını doğurur. Feri haklar, her zaman bir alacak hakkına bağlı olarak var olur; alacak hakkı sona erdiğinde feri haklar da ortadan kalkar.

Tanım:
Feri hak, bir alacak hakkını güçlendiren, güvence altına alan veya kapsamını genişleten yardımcı haklardır.

Özellikleri:

  • Alacak hakkına bağımlıdır (akcesorilik ilkesi).
  • Alacak hakkı sona ererse kural olarak feri hak da sona erer.
  • Ama bazı istisnalarda (örneğin taşınmaz rehni) kendiliğinden sona ermez; terkin işlemi gerekir.

a) Feri Hakların Başlıca Türleri

  1. Faiz Hakkı:
    Alacaklı, borcun geç ifa edilmesi halinde faiz talep edebilir. (TBK m. 120 vd.)
  2. Kefalet:
    Üçüncü kişinin, borçlunun borcunu ödememesi durumunda borcu ödemeyi üstlenmesiyle doğan haktır. (TBK m. 581 vd.)
  3. Rehin:
    Alacaklının, borcun ödenmemesi hâlinde rehin konusu malı paraya çevirterek alacağını tahsil etmesini sağlar.
  4. Gecikme Tazminatı:
    Borcun zamanında ifa edilmemesi durumunda doğan zararın giderilmesini sağlar.
  5. Ceza Koşulu (Cezai Şart):
    Borçlu edimini gereği gibi ifa etmezse, önceden belirlenen miktarda para ödemek zorundadır (TBK m. 179 vd.).
  6. Dava Masrafları:
    Borcun ifası için dava yoluna gidilirse, masraflar da feri hak niteliğindedir.

İstisna – Taşınmaz Rehni:
Taşınmaz rehni tapuya tescil ile doğar, bu nedenle alacak hakkı sona erdiğinde kendiliğinden ortadan kalkmaz; terkin gerekir.


3. Tali Haklar

Tali haklar, borç ilişkisinden doğan ancak doğrudan edimin ifasıyla ilgili olmayan, koruyucu veya değiştirici nitelikteki haklardır. Bunların en bilinen iki grubu şunlardır:

  1. Yenilik Doğuran Haklar
  2. Defi ve İtiraz Hakları

a) Yenilik Doğuran Haklar

Tanım:
Kullanıldığında hukuk düzeninde yeni bir hukuki durum meydana getiren, mevcut durumu değiştiren veya sona erdiren haklardır.
Bu haklar, tek taraflı bir irade beyanıyla kullanılır ve karşı tarafın kabulüne gerek yoktur.

Özellikleri:

  • Tek taraflıdır.
  • Bir kez kullanıldığında tükenir.
  • Geri alınamaz (rücu edilemez).
  • Şarta bağlanamaz.
  • Hak düşürücü süreye tabidir.
  • Kimi zaman dava yoluyla kullanılması gerekir (örneğin boşanma).

Türleri:

  1. Kurucu Yenilik Doğuran Haklar:
    Yeni bir hukuki ilişki yaratır.
    ➡️ Örnek: Alım hakkı (iştira), ön alım (şufa), geri alım (vefa), icazet, tanıma.
  2. Bozucu Yenilik Doğuran Haklar:
    Mevcut bir hukuki ilişkiyi sona erdirir.
    ➡️ Örnek: Fesih, iptal, dönme, azil, boşanma, mirasın reddi.
  3. Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar:
    Mevcut ilişkiyi ortadan kaldırmadan içerik değiştirir.
    ➡️ Örnek: Ayıplı malın yenisiyle değiştirilmesi, seçimlik borçta tercih hakkı kullanımı.

b) Defi ve İtiraz Hakları

Defi:
Borçlunun, borcun varlığını kabul etmekle birlikte ifadan kaçınma hakkını ifade eder.
“Borcum var ama şu anda ödemeyeceğim.”
Örneğin, ödemezlik defi – karşı taraf edimini ifa etmedikçe, kendi edimini yerine getirmeme hakkıdır.

İtiraz:
Borçlunun, borcun hiç doğmadığını veya sona erdiğini ileri sürmesidir.
“Böyle bir borcum yok.”

Defi – İtiraz Farkı:

ÖzellikDefiİtiraz
Hukuki AnlamıBorcu kabul edip ifadan kaçınmaBorcun hiç doğmadığını/sona erdiğini ileri sürme
NiteliğiGeçici veya kesin olabilirKesindir
İleri SürebilenYalnız taraflarİlgisi olan herkes
Hakimin Dikkate AlmasıTaraf ileri sürmedikçe dikkate alınmazHakim resen dikkate alır
SüreZamanaşımı defidir (hak düşürücü değil)Hak düşürücü süreye tabidir

4. Sonuç ve Değerlendirme

Borç ilişkisinden doğan haklar, yalnızca “alacaklı–borçlu” dengesini değil, borcun güvenliğini ve ifa sürecini de düzenler.

  • Asli haklar borcun özünü oluşturur,
  • Feri haklar alacağı korur ve güçlendirir,
  • Tali haklar ise ilişkinin sürekliliğini, değişimini veya sona ermesini sağlar.

Bu sistem, borç ilişkisinin hem dinamik (yenilik doğuran haklar, defi) hem de koruyucu (rehin, kefalet) yönünü bir arada barındırır.
Böylece borç ilişkisi, yalnızca “edim” odaklı değil, aynı zamanda haklar zinciri olarak da işlev görür.

III. BORÇ İLİŞKİSİNDEN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLER

Bir borç ilişkisi, yalnızca haklar doğurmakla kalmaz; aynı zamanda taraflara yükümlülükler de getirir.
Borçlunun edimi ifa etme borcu, alacaklının edimi kabul etme borcu gibi yükümlülükler bu ilişkinin merkezindedir.
Bu yükümlülükler, niteliğine göre asli, yan ve tali (yardımcı) yükümlülükler olarak üçe ayrılır.


1. Asli Edim Yükümlülüğü

Tanım:
Borç ilişkisinin esas amacını oluşturan, borçlunun yerine getirmek zorunda olduğu temel davranıştır.
Diğer bir deyişle, sözleşmenin kurulma nedeni olan borçtur.

Örnek:

  • Satım sözleşmesinde satıcının malı teslim etmesi,
  • Kirada kiralayanın kullanıma hazır hale getirmesi,
  • Hizmet sözleşmesinde işçinin iş görmesi,
  • Alıcının bedeli ödemesi.

Bu yükümlülük açıkça sözleşmede kararlaştırılır; edimin konusu, yeri, zamanı ve şekli buna göre belirlenir.
Borçlu bu yükümlülüğü yerine getirmezse, ifa davası, tazminat, temerrüt veya sözleşmeden dönme gibi sonuçlarla karşılaşabilir.

Asli edimin özellikleri:

  1. Sözleşmenin kurulma nedeni (causa) bu edimdir.
  2. İhlali, borcun ifa edilmemesi sonucunu doğurur.
  3. Taraflarca kararlaştırılmış ve açıkça belirlenmiş olmalıdır.
  4. Diğer yükümlülükler buna yardımcı niteliktedir.

2. Yan Edim Yükümlülüğü

Tanım:
Asli edimin ifasına yardımcı olan veya onun gereği gibi yerine getirilmesini kolaylaştıran yükümlülüklere yan edim yükümlülüğü denir.

Bu yükümlülükler, genellikle asli edimin ifasını tamamlayıcı niteliktedir.
Sözleşmede açıkça düzenlenmiş olabilir veya edimin gereği olarak zımnen var sayılabilir.

Örnekler:

  • Satıcının, malın kurulumu veya montajını yapmayı üstlenmesi,
  • Hizmet sunan kişinin işin teslimiyle birlikte gerekli belgeleri vermesi,
  • Kiraya verenin, kiralananı kullanıma uygun hale getirmesi.

Yan edim yükümlülükleri yerine getirilmezse, bu durum borcun hiç ifa edilmemesi değil, gereği gibi ifa edilmemesi anlamına gelir.
Sonuç olarak borçlu, ayıptan doğan sorumluluk veya tazminat yükümlülüğüyle karşılaşabilir.

Özellikleri:

  • Asli edimi destekler, ancak ondan bağımsız değildir.
  • Genellikle sözleşmeden doğar; ancak dürüstlük kuralı gereği de doğabilir.
  • İhlali, ifanın ayıplı sayılmasına veya tazminat doğmasına yol açar.

3. Tali (Yan) Yükümler

Tanım:
Tali yükümler, borcun ifası sürecinde tarafların dürüstlük kuralına uygun hareket etmesini, birbirlerini bilgilendirmesini ve özen göstermesini gerektiren yükümlülüklerdir.
Bu yükümlülükler, genellikle kanundan veya dürüstlük (TMK m.2) ilkesinden doğar.

Tali yükümler, borçlunun veya alacaklının davranışlarının karşı tarafın zarar görmesini engelleme amacına hizmet eder.
Bu yönüyle tali yükümler, doğrudan edimin konusu değil, edim sürecindeki davranış biçimi ile ilgilidir.


a) Dikkat ve Özen Yükümlülüğü

Borçlu, borcunu ifa ederken makul, dikkatli ve özenli davranmak zorundadır.
Bu yükümlülük, hem TBK m. 112’deki genel sorumluluk hükmüyle hem de dürüstlük ilkesiyle bağlantılıdır.

Örnekler:

  • Tamircinin, onarım sırasında eşyayı hasarsız tutması,
  • Avukatın, müvekkilinin dosyasını özenle takip etmesi,
  • Taşımacının, eşyayı güvenli taşımak için gerekli tedbirleri alması.

Borçlu, özen borcuna aykırı davranırsa kusurlu ifa söz konusu olur ve tazminat sorumluluğu doğar.


b) Bilgilendirme Yükümlülüğü

Taraflar, borç ilişkisinin kurulması ve ifası sırasında birbirlerini önemli hususlarda bilgilendirmek zorundadır.
Bu yükümlülük özellikle güven ilişkisinin ön planda olduğu sözleşmelerde önem taşır.

Örnekler:

  • Satıcının, sattığı malın teknik özelliklerini veya risklerini alıcıya bildirmesi,
  • Bankanın, müşteriye faiz oranı ve masraflar hakkında bilgi vermesi,
  • Avukatın, müvekkiline dava süreciyle ilgili gelişmeleri bildirmesi.

Bilgilendirme yükümlülüğünün ihlali, alacaklı açısından zarar doğurursa, borçlu sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminatla sorumlu olur.


c) Sadakat Yükümlülüğü

Taraflar, borç ilişkisi boyunca birbirlerinin meşru çıkarlarını gözetmek ve güven ilişkisine uygun davranmakla yükümlüdür.

Örnek:

  • İş sözleşmesinde işçinin, işverene ait ticari sırları açıklamaması,
  • Franchise sözleşmesinde tarafların marka değerini zedeleyecek davranışlardan kaçınması.

Sadakat yükümlülüğü, genellikle rekabet etmeme veya gizlilik şeklinde somutlaşır.


d) Külfet Kavramı

Külfet, bir hakkın korunması veya kullanılabilmesi için kişinin yerine getirmesi gereken davranıştır.
Yani “yerine getirilmemesi halinde hukuki yaptırım değil, hak kaybı” sonucu doğurur.

Örnek:

  • Alacaklının, borçluyu temerrüde düşürmek için ihtar çekmesi bir külfettir; yapmazsa temerrüt hükümlerinden yararlanamaz.
  • Sigorta ettirenin rizikonun gerçekleşmesini engellemek için gerekli önlemleri almaması hâlinde, tazminat talep hakkı azalabilir.

Külfetler, “hukuki sorumluluk” doğurmaz; ama hak düşümü veya menfaat kaybı sonucunu doğurur.


4. Bu Yükümlülüklerin Birlikte İşleyişi

Borç ilişkisinde taraflar arasında sürekli bir denge vardır:

  • Asli yükümlülük, ilişkinin merkezini oluşturur.
  • Yan yükümlülük, edimin amacına ulaşmasını sağlar.
  • Tali yükümlülük ise güven, sadakat ve özen ilkeleriyle ilişkiyi korur.

Bu üçlü yapı, borç ilişkisinin sadece “bir edim ifası” değil, aynı zamanda ahlaki, sosyal ve güvene dayalı bir hukuk ilişkisi olduğunu gösterir.
Modern borçlar hukukunda borç, yalnızca “mal ve para devri” değil; aynı zamanda tarafların karşılıklı saygı, dikkat ve dürüstlük içinde hareket etme borcudur.

IV. BORÇ İLİŞKİSİNİN UNSURLARINDA DEĞİŞİKLİKLER

Borç ilişkisi kurulduktan sonra, taraflar (borçlu veya alacaklı) ya da edimin kendisi zaman içinde değişikliğe uğrayabilir.
Bu değişiklikler, sözleşmenin içeriğini bütünüyle ortadan kaldırmaz; ancak taraflardan birinin sıfatında veya borcun konusundaki edimde dönüşüm meydana getirir.
Bu tür değişiklikler bazen kanundan (örneğin miras yoluyla), bazen de iradî işlemle (tarafların anlaşmasıyla) ortaya çıkar.

Borç ilişkisinin unsurlarında değişiklik üç ana başlıkta incelenir:

  1. Alacaklı sıfatının değişmesi
  2. Borçlu sıfatının değişmesi
  3. Edimin değişmesi

1. Alacaklı Sıfatının Değişmesi

Borç ilişkisinde alacaklı, edimi talep etme yetkisine sahip kişidir. Ancak bazı durumlarda, bu alacaklı değişebilir.
Alacaklının değişmesi, ya kanundan doğan bir şekilde ya da tarafların iradesiyle gerçekleşir.


a) Kanundan Kaynaklanan Değişim (Miras Yoluyla Devir)

Bir kişi öldüğünde, onun tüm mal varlığı – alacak ve borçlarıyla birlikte – mirasçılarına geçer.
Bu durumda, mirasçılar, ölenin alacaklarını talep etme yetkisine sahip olur.
Yani alacaklı sıfatı, kanunen ve kendiliğinden mirasçılara geçmiş olur.

Örnek:
Muris A’nın B’den 100.000 TL alacağı varsa ve A vefat ederse, bu alacak Miras Hukuku hükümleri gereği yasal mirasçılara geçer.
Artık borçlu B, borcunu A’ya değil, mirasçılara ödeyerek borcundan kurtulur.

Bu durumda alacaklı değişmiş, fakat borç ilişkisi devam etmiştir.


b) İradi Değişim (Alacağın Devri / Temlik)

Tanım:
Alacaklı, sahip olduğu alacak hakkını bir başka kişiye sözleşme yoluyla devredebilir.
Bu işleme alacağın temliki (TBK m. 183–194) denir.

Koşulları:

  • Geçerli bir temlik sözleşmesi yapılmalıdır.
  • Alacağın devri, borçlunun rızasına bağlı değildir.
  • Ancak, borçluya karşı hüküm ifade edebilmesi için bildirilmesi (ihbar) gerekir.

Sonuçları:

  • Yeni alacaklı, borçludan aynı alacağı talep etme yetkisini kazanır.
  • Borçlu, temlikten haberdar olana kadar yaptığı ifa geçerlidir.
  • Temlik, alacağın kapsamına göre feri hakları da kapsar (örneğin rehin, kefalet, faiz hakkı da devreder).

Örnek:
A’nın B’den 50.000 TL alacağı vardır. A, bu alacağını C’ye devreder. Artık borçlu B, borcunu C’ye ödeyerek borcundan kurtulur.


2. Borçlu Sıfatının Değişmesi

Borç ilişkisinde değişiklik yalnızca alacaklı yönünden değil, borçlu yönünden de meydana gelebilir.
Borçlu değiştiğinde, ifa yükümlülüğü başka bir kişiye geçer. Bu değişim de iki şekilde olur:


a) Kanundan Kaynaklanan Değişim (Miras Yoluyla)

Kişinin ölümüyle birlikte borçları da mirasçılarına geçer.
Bu durumda borçlu sıfatı, kanun gereği mirasçılara geçer ve borç ilişkisi devam eder.

Örnek:
Borçlu A vefat ettiğinde, onun borçları mirasçılara geçer. Artık alacaklı, edimi mirasçılardan isteyebilir.

Ancak bazı borçlar, borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlı olduğu için mirasçılara geçmez (örneğin şahsi edimler, sanatçının bizzat yerine getirmesi gereken borçlar).


b) İradi Değişim (Borcun Üstlenilmesi / Nakli)

Tanım:
Bir üçüncü kişinin, mevcut bir borcu üstlenerek borçlunun yerini almasıdır.
Bu işlem, alacaklının onayıyla yapılır ve TBK m. 195–205 arasında düzenlenmiştir.

Şekilleri:

  1. Kural olarak anlaşma (borcun nakli) şeklinde:
    Üçüncü kişi ile alacaklı, mevcut borcun yeni borçlu tarafından üstlenileceğini kararlaştırır.
    • Eski borçlu, borçtan kurtulur.
    • Yeni borçlu, borcu aynı şartlarla devralır.
    • Feri haklar (örneğin rehin, kefalet) kural olarak sona erer; çünkü şahsa bağlıdır.
  2. Borcu üstlenme taahhüdü (alacaklıya karşı beyan):
    Üçüncü kişi, alacaklıya borcu üstleneceğini bildirir; alacaklı kabul ederse borç nakledilmiş olur.

Örnek:
A’nın B’ye 100.000 TL borcu vardır. C, bu borcu üstlenmek ister.
B (alacaklı) kabul ederse, A artık borçtan kurtulur, borçlu sıfatı C’ye geçer.

Dikkat:
Alacaklının onayı olmadan yapılan borç üstlenme geçerli olmaz; sadece iç ilişkide (eski borçlu ile yeni borçlu arasında) bağlayıcıdır.


3. Edimin Değişmesi

Borç ilişkisinin konusunu oluşturan edim de değiştirilebilir.
Bu durumda borç ilişkisi sona ermez, ancak borcun konusu başka bir edime dönüşür.
Edim değişikliği çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir:


a) İfa Yerine Edim (İfa Yerine Geçen Edim)

Tanım:
Borçlu, borcun konusundan farklı bir edimi alacaklıya teklif eder ve alacaklı da bunu borcun ifası yerine kabul ederse, ifa yerine edim gerçekleşmiş olur.

Sonuç:

  • Borç tamamen sona erer.
  • Alacaklı, artık asıl edimi talep edemez.
  • Değer farkı varsa, bu fark talep edilemez.

Örnek:
Borçlu, 50.000 TL para borcu yerine bir dizüstü bilgisayarı alacaklıya teslim eder ve alacaklı bunu kabul ederse, borç ifa yerine edimle sona erer.

Kural:
Edimlerin değer eşitliği aranmaz; tarafların iradesi belirleyicidir.


b) İfa Amacıyla (Uğruna) Edim

Tanım:
Borçlu, borcuna karşılık bir malı satılıp bedeli borca sayılmak üzere alacaklıya verir.
Amaç, bu malın satılması ve satış gelirinin borcu karşılamasıdır.

Sonuç:

  • Borç, ancak mal satılıp gelir elde edildiğinde sona erer.
  • Satıştan elde edilen gelir borcu tamamen karşılamazsa, kalan kısım için borç devam eder.
  • Satıştan elde edilen gelir borcu aşarsa, fazla tutar borçluya iade edilir.

Örnek:
A, B’ye olan 100.000 TL borcuna karşılık bir otomobil verir.
Bu otomobil satılır ve 80.000 TL elde edilirse, A’nın borcu 20.000 TL bakiye olarak devam eder.

İfa amacıyla edimde, borçlunun sorumluluğu devam eder.
İfa yerine edimde ise borç tamamen sona erer.


c) Seçimlik Borç

Tanım:
Sözleşmede birden fazla edim kararlaştırılmış olup, borçlunun bu edimlerden birini seçip ifa etme yetkisi varsa, seçimlik borç söz konusudur.
Bu durumda borç, seçim hakkı kullanılıncaya kadar “belirsiz”; seçimle birlikte “belirli” hale gelir.

Özellikleri:

  • Seçim hakkı kural olarak borçluya aittir.
  • Alacaklı, borçlunun seçimini yapmasını isteyebilir.
  • Seçim yapıldıktan sonra, ifa edilecek edim kesinleşir; diğer edimler sona erer.

Örnek:
Borçlu, alacaklıya “ya bir tablo ya da bir piyano” teslim etmeyi taahhüt etmiştir.
Borçlu tabloda karar kılarsa, artık yalnız tabloyu teslim etmek zorundadır.


d) Seçimlik Yetki

Tanım:
Borç yalnız bir edimden ibarettir; ancak borçluya başka bir edimle ifa etme yetkisi verilmiştir.
Bu, TBK m.99’da özellikle yabancı para borçları bakımından düzenlenmiştir.

Hüküm (TBK m.99):

“Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça, borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parasıyla da ödenebilir.”

Sonuçlar:

  • Borçlu, ödeme gününde Merkez Bankası kurunu esas alarak borcunu Türk Lirası cinsinden ödeyebilir.
  • Ancak sözleşmede “aynen ödeme” ibaresi varsa bu yetki ortadan kalkar.
  • Eğer borçlu temerrüde düşerse, seçim hakkı alacaklıya geçer.

Örnek:
Borçlu, 10.000 USD borcunu ödeme gününde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz kuru üzerinden TL olarak ödeyebilir; fakat sözleşmede “aynen ABD Doları ile ödeme” şartı varsa, bu yetki kullanılamaz.


4. Genel Değerlendirme

Borç ilişkisinde tarafların veya edimin değişmesi, hukuk düzeninde devamlılığı ve güveni korumak için belirli kurallara bağlanmıştır.

  • Miras durumunda değişim kendiliğinden olur (kanuni devir).
  • Temlik veya borcun nakli ise taraf iradelerine dayanır ve üçüncü kişilerin menfaatleri korunur.
  • Edim değişiklikleri ise taraflara esneklik sağlar; borç ilişkisi tamamen sona ermeden ekonomik denge korunur.

Bu düzenlemeler, modern borçlar hukukunda sözleşme serbestisi ile menfaat dengesi arasındaki hassas çizgiyi oluşturur.
Taraflar diledikleri gibi edim değiştirebilir, borcu devredebilir, fakat dürüstlük kuralı ve kanuni sınırlamalar çerçevesinde hareket etmek zorundadır.

V. BORÇLAR HUKUKUNA HAKİM OLAN İLKELER

Borçlar Hukuku’nun temelinde yalnızca sözleşmeler veya edimler değil, bunların doğru, adil ve öngörülebilir biçimde yürütülmesini sağlayan birtakım genel ilkeler bulunur.
Bu ilkeler, borç ilişkilerinin kurulmasından sona ermesine kadar her aşamada rehberlik eder; hem tarafların davranışlarını düzenler hem de hâkime yorum yaparken yön gösterir.

Bu bölümde Borçlar Hukuku’na yön veren başlıca ilkeler şunlardır:

  1. İrade Serbestliği İlkesi
  2. Dürüstlük İlkesi (TMK m.2)
  3. Nispilik (Bağlılık) İlkesi
  4. İvazlılık (Karşılıklılık) İlkesi
  5. Kusur Sorumluluğu İlkesi
  6. Borçlunun Yerleşim Yerinde İfa İlkesi
  7. Ahde Vefa İlkesi (Pacta Sunt Servanda)
  8. Zamanaşımına Uğrama İlkesi
  9. Sınırlı Sayı ve Tipte Olmama İlkesi
  10. Derhal İfa İlkesi (TBK m.90)
  11. Üçüncü Kişi Aleyhine Borç Yaratılamaması İlkesi

1. İrade Serbestliği İlkesi

Tanım:
Borçlar hukukunda taraflar, hukukun sınırları içinde kalmak şartıyla, sözleşme yapıp yapmamakta, içeriğini belirlemekte ve sona erdirmekte özgürdür.
Bu ilke, sözleşme özgürlüğü olarak da adlandırılır.

Kapsamı:
İrade serbestliği, birden çok özgürlüğü bünyesinde barındırır:

  • Sözleşme yapma veya yapmama özgürlüğü,
  • Sözleşmenin türünü seçme özgürlüğü (satım, kira, bağışlama vb.),
  • Tarafı seçme özgürlüğü,
  • Konu ve koşulları belirleme özgürlüğü,
  • Şekli seçme özgürlüğü (kural olarak şekil serbestliği),
  • Sözleşmeyi sonlandırma özgürlüğü.

Sınırları:
Bu özgürlük mutlak değildir.
Kanun, kamu düzeni, genel ahlak, kişilik hakları veya emredici hükümler irade serbestliğini sınırlandırabilir.
Örneğin;

  • Kefalet sözleşmesi yazılı olmadıkça geçerli olmaz (TBK m.583),
  • Faiz oranı belirli sınırları aşamaz,
  • Ahlaka aykırı sözleşme (örneğin haksız fiil işleme taahhüdü) geçersizdir.

Sonuç:
İrade serbestliği, sözleşme hukukunun kalbidir; ancak serbestlik, “keyfilik” anlamına gelmez.
Taraflar özgürdür ama bu özgürlük dürüstlük ve hukuk düzeniyle sınırlıdır.


2. Dürüstlük İlkesi (TMK m.2)

Tanım:
Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.”

Bu hüküm, borçlar hukukunun tamamında geçerli olan temel davranış ölçütüdür.

Anlamı:
Dürüstlük ilkesi, taraflardan beklenen objektif iyi niyet standardını belirler.
Bir kimse hakkını kötüye kullanarak diğer tarafa zarar veremez; aksi halde hakkın korunması hukuk düzeni tarafından engellenir.

Örnekler:

  • Sözleşmede yer almayan, dürüstlükle bağdaşmayan bir talepte bulunmak hakkın kötüye kullanılmasıdır.
  • Alacaklının, borçlunun açık bir hatasından yararlanarak aşırı menfaat elde etmesi dürüstlük kuralına aykırıdır.

Sonuç:
Hâkim, dürüstlük kuralına aykırı davranışları resen dikkate alır.
Bu ilke, aynı zamanda boşluk doldurucu bir normdur; yani kanunda açık düzenleme olmasa dahi hâkim dürüstlük kuralına göre karar verebilir.


3. Nispilik İlkesi (Görecelilik İlkesi)

Tanım:
Bir borç ilişkisinden doğan hak ve borçlar yalnızca sözleşmenin taraflarını bağlar.
Üçüncü kişiler, o borç ilişkisinden doğrudan hak veya borç elde edemez.

Anlamı:
Borçlar hukuku, özel hukuk ilişkilerini kişisel (nispi) etkiyle sınırlandırır.
Bu nedenle alacak hakkı yalnızca borçluya karşı ileri sürülebilir; üçüncü kişilere karşı mutlak hak etkisi doğurmaz.

İstisnalar:

  1. Tescil edilmiş şahsi haklar:
    Kira, alım, ön alım, geri alım, taşınmaz satış vaadi gibi şahsi haklar tapuya şerh edilirse, yeni malike karşı da ileri sürülebilir.
  2. Üçüncü kişi yararına sözleşme (TBK m.129):
    Sözleşmenin tarafı olmayan bir üçüncü kişi lehine doğrudan hak tanınabilir.

Örnek:
Sigorta sözleşmesinde sigorta ettiren ile sigortacı arasında ilişki vardır; ancak üçüncü kişi yararına sigorta yapılmışsa, lehdar doğrudan tazminat talep edebilir.


4. İvazlılık (Karşılıklılık) İlkesi

Tanım:
Borç ilişkileri kural olarak ivazlıdır, yani taraflar birbirine karşılık borç altına girer.
Bir tarafın borcu, diğer tarafın edimi için karşılıktır.

Örnek:

  • Satım sözleşmesinde satıcı malı teslim eder, alıcı bedeli öder.
  • Kira sözleşmesinde kiraya veren kullanım hakkını sağlar, kiracı kira bedelini öder.

İstisnalar:

  • Bağışlama sözleşmesi: Yalnız bağışlayan borç altına girer.
  • Kefalet sözleşmesi: Yalnız kefil borçlanır.

Sonuç:
İvazlılık ilkesi, borçlar hukukunda denge unsurudur; taraflardan biri sebepsiz zenginleşmeye yol açacak şekilde tek taraflı menfaat elde edemez.


5. Kusur Sorumluluğu İlkesi

Tanım:
Kişinin, kendi kusuruyla (kast veya ihmal) başkasına zarar vermesi hâlinde, bu zararı tazmin etme yükümlülüğüdür.
Borçlar Hukuku’nda temel sorumluluk türüdür.

Kusurun Türleri:

  • Kast: Zararı bilerek ve isteyerek verme.
  • İhmal: Gerekli özeni göstermemek suretiyle zarara sebep olma.

İstisna – Kusursuz Sorumluluk:
Bazı durumlarda kişi kusurlu olmasa bile, tehlikeli faaliyeti veya sahipliği nedeniyle sorumlu tutulur.
Örneğin; araç işletenin sorumluluğu (KTK m.85), adam çalıştıranın sorumluluğu (TBK m.66).

İlke:
Kural “kusur sorumluluğu”, istisna “kusursuz sorumluluk”tur.


6. Borçlunun Yerleşim Yerinde İfa İlkesi

Tanım:
Taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa, borç borçlunun yerleşim yerinde ifa edilir (TBK m.89).
Bu kural, taraflar arasında aksi kararlaştırılmadıkça uygulanır.

İstisnalar:

  • Para borcu: Alacaklının ifa anındaki yerleşim yerinde ödenir.
  • Parça borcu: Sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusu malın bulunduğu yerde ifa edilir.

Bu düzenleme, ifa yerinin belirlenmesinde belirlilik ve adalet sağlar; taraflar ayrıca ifa yerini serbestçe belirleyebilirler.


7. Ahde Vefa İlkesi (Pacta Sunt Servanda)

Tanım:
Taraflar, geçerli biçimde kurdukları sözleşmeye uymak zorundadır.
Sözleşme yürürlükte kaldığı sürece taraflar hükümlerine bağlıdır.

Bu ilke, hukuki güvenlik ilkesinin doğal sonucudur:
Kimse, kendi serbest iradesiyle imzaladığı sözleşmenin yükümlülüklerinden keyfi biçimde kaçınamaz.

İstisna:
Aşırı ifa güçlüğü (TBK m.138) veya olağanüstü durum değişikliği söz konusu olduğunda, borçlu sözleşmenin uyarlanmasını veya feshedilmesini talep edebilir.


8. Zamanaşımına Uğrama İlkesi

Tanım:
Belirli bir süre geçtikten sonra alacaklının, hakkını dava yoluyla ileri sürme imkânını kaybetmesidir.
Zamanaşımı, alacağı ortadan kaldırmaz ama dava edilebilirliğini sona erdirir.

Genel süre: 10 yıl (TBK m.146)
Özel süreler: 5 yıl – örneğin; kira bedelleri, ücret, faiz, ticari komisyon alacakları.

İstisna:
Taşınmaz rehniyle güvence altına alınmış alacaklar zamanaşımına uğramaz; çünkü tapuya tescilli hak, terkin yapılmadıkça varlığını sürdürür.


9. Sınırlı Sayı ve Tipte Olmama İlkesi

Tanım:
Borç ilişkileri bakımından kanunda sınırlı sayıda borç türü öngörülmemiştir.
Yani, taraflar yeni ve kendine özgü borç ilişkileri yaratabilirler.

Örnek:
Kanunda açıkça düzenlenmeyen “franchise”, “leasing” veya “sponsorluk” sözleşmeleri, tarafların iradesiyle geçerli şekilde kurulabilir.

Bu durum, borçlar hukukunun esnek yapısını ve ekonomik hayatın dinamizmine uyum yeteneğini gösterir.


10. Derhal İfa İlkesi (TBK m.90)

Tanım:
Taraflar ifa zamanı belirlememişlerse veya hukuki ilişkinin niteliğinden de bir vade anlaşılmıyorsa, borç doğduğu anda muaccel hale gelir.
Yani borçlu, borcun doğumuyla birlikte ifa etmek zorundadır.

Örnek:
Borçlu ile alacaklı arasında “ödeme tarihi belirlenmemiş” bir borç ilişkisinde, borç doğduğu anda ifa edilmelidir.

Bu ilke, belirsizliği ortadan kaldırarak taraflar arasında güven sağlar.


11. Üçüncü Kişi Aleyhine Borç Yaratılamaması İlkesi

Tanım:
Taraflar, aralarında yaptıkları sözleşme ile üçüncü bir kişiyi borç altına sokamazlar.
Bu, borç ilişkilerinin kişisel (nispi) karakterinin doğal sonucudur.

Örnek:
A ile B arasındaki sözleşmede, C’nin belirli bir borcu üstlenmesi kararlaştırılamaz. C’nin açık rızası olmadıkça böyle bir yükümlülük doğmaz.

Ancak:
Taraflar, üçüncü kişinin lehine borç (örneğin üçüncü kişi yararına sözleşme) yaratabilirler; fakat aleyhine borç yaratılamaz.


Genel Değerlendirme

Bu ilkeler, borçlar hukukunun hem bireysel özgürlükleri koruyan hem de hukuki güvenliği sağlayan iki yönlü yapısını yansıtır:

  • İrade serbestliği taraflara özgürlük verir,
  • Dürüstlük ve ahde vefa bu özgürlüğü sınırlandırarak adaleti sağlar.

Bu denge sayesinde sözleşmeler, sadece taraf iradelerinin ürünü olmaktan çıkıp hukukun denetimi altına alınan güven ilişkileri haline gelir.

VI. BORÇTAN SORUMLULUK

Borçlar hukukunda temel kural şudur: Her borç ifa edilmelidir.
Ancak borçlunun borcunu yerine getirmemesi veya ifadan kaçınması durumunda, hukuk düzeni alacaklıya bir teminat sağlar:
Borçlu, borcundan mal varlığıyla sorumludur.

Bu ilke, modern hukukta ekonomik güvenliğin temel taşlarından biridir.
Borçlu, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü ihlal ederse alacaklı, cebri icra yoluyla alacağını tahsil edebilir.
Ancak bu sorumluluk yalnız mal varlığı ile sınırlıdır; şahıs varlığı (özgürlük) ile borçtan sorumluluk kabul edilmez.


1. Borçtan Sorumluluk Kavramı

Tanım:
Borçtan sorumluluk, borçlunun, borcunu yerine getirmemesi halinde alacaklının alacağını borçlunun malvarlığı üzerinden elde edebilmesi olanağıdır.

Borçlar hukukunda sorumluluk, borcun ifa edilmemesi veya gecikmeli ifa edilmesi durumunda devreye girer.
Bu sorumluluk, iki temel ilkeden beslenir:

  • Borçlunun borcunu yerine getirme borcu,
  • Alacaklının hakkını talep etme yetkisi.

Kural: Borçtan dolayı kişi, yalnız mal varlığıyla sorumludur.
İstisna: Şahıs varlığı (özgürlük) ile borçtan sorumluluk, yalnızca ceza ve kamu hukukuna özgü yaptırımlarda mümkündür; özel hukukta yasaktır.


2. Anayasal Güvence (AY m.38/son)

2001 yılında Anayasamıza eklenen hükümle bu ilke güvence altına alınmıştır:

Anayasa m.38/son:
“Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.”

Bu hükümle birlikte, borçlu borcunu ödeyemediği için hapis cezası veya özgürlük kısıtlaması uygulanamaz.
Bu, medeni hukukta insan onurunun ve ekonomik hürriyetin korunması açısından büyük önem taşır.


3. Sorumluluğun Kapsamı

Borçtan sorumluluk, borçlunun mal varlığının tamamını kapsayabilir veya bazı durumlarda belirli bir sınırla sınırlanabilir.
Bu bağlamda iki tür sorumluluk vardır:

a) Sınırsız Sorumluluk (Kural)

Tanım:
Borçlu, borcundan tüm malvarlığıyla sorumludur.
Alacaklı, borçlunun sahip olduğu taşınır, taşınmaz, alacak, hak ve kazançlarının tümü üzerinde cebri icra yoluyla hakkını arayabilir.

Hukuki Dayanak:
İcra ve İflas Kanunu’nun genel sistematiği, borçlunun “tüm malvarlığıyla” sorumluluğunu öngörür.

Ancak:
Kanun bazı malları hacizden muaf tutmuştur (örneğin, borçlunun ve ailesinin yaşamı için zorunlu eşyalar, mesleği için gerekli araçlar vb. – İİK m.82).
Bu istisnalar, insan onuruna ve temel yaşam hakkına saygı amacı taşır.

Özet:

  • Borçlu tüm malvarlığıyla sorumludur.
  • Fakat bazı mallar haczedilemez.
  • Bu sistem “şahsi sorumluluk” olarak adlandırılır.

Not:
“Şahsi sorumluluk” ile “şahıs varlığıyla sorumluluk” karıştırılmamalıdır.
Birincisi, kişinin malvarlığıyla sorumlu olması anlamına gelir;
ikincisi ise kişinin bizzat bedenî veya özgürlük değerleriyle sorumlu tutulmasıdır ki, bu Türk hukukunda yasaktır.


b) Sınırlı Sorumluluk (İstisna)

Bazı durumlarda borçlu, tüm malvarlığıyla değil, yalnızca belirli mallar veya belirli bir miktar ile sorumlu tutulur.

1. Taraflarca Belirlenen Sınırlama:
Taraflar, sözleşmede borçlunun yalnızca belli mal veya miktarla sorumlu olacağını kararlaştırabilirler.
Örneğin, “borçlu yalnızca X taşınmazı ile sorumludur” şeklinde kayıt konulabilir.

2. Kanundan Kaynaklanan Sınırlama:
Bazı durumlarda kanun, borçlunun sorumluluğunu sınırlamıştır.

  • Devletin mirasçılığı (TMK m.501):
    Devlet mirasçı olduğunda, miras bırakanın borçlarından yalnızca intikal eden malvarlığı ölçüsünde sorumludur.
  • Anonim şirket ortakları:
    Şirket borçlarından dolayı sadece taahhüt ettikleri sermaye kadar sorumludurlar.
  • Komanditer ortak:
    Komandit şirketlerde komanditer ortak, sadece sermaye koyma borcu ile sorumludur.

Sonuç:
Sınırlı sorumluluk, ekonomik düzenin korunması ve riskin sınırlandırılması amacıyla getirilmiştir.
Ancak istisnai niteliktedir; genel kural, sınırsız malvarlığı sorumluluğudur.


4. Sorumluluğun Niteliği: Şahsi Sorumluluk

Borçlar hukukunda sorumluluk, kural olarak şahsi sorumluluk biçiminde ortaya çıkar.
Bu, borçlunun tüm malvarlığı ile borçtan sorumlu olması anlamına gelir.

Şahsi Sorumluluğun Özellikleri:

  1. Borçlu, borcunu ifa etmezse alacaklı onun malvarlığına başvurabilir.
  2. Alacaklı, icra takibi yoluyla borçlunun mallarına haciz koydurabilir.
  3. Borçlunun şahsı değil, ekonomik varlığı hedef alınır.

Hukuki Sonuç:
Bu sistem, hem alacaklının alacağını korur hem de borçlunun insan onurunu güvence altına alır.


5. Sorumluluğun Dayandığı İlke: Malvarlığı Teminatı İlkesi

Borçlar hukukunda her borcun teminatı, borçlunun malvarlığıdır.
Bu ilke, şu anlamlara gelir:

  • Borçlu, borcunu yerine getirmezse, alacaklı onun malvarlığına el atabilir.
  • Alacaklı, borçlunun belirli bir malını değil, tüm ekonomik varlığını teminat olarak görür.
  • Ancak borçlu, malvarlığının haczini engelleyici kötü niyetli davranışlarda bulunamaz (örneğin mallarını kaçırmak, muvazaalı devirler yapmak).

İİK m.277 vd. düzenlemeleriyle “tasarrufun iptali davası” bu durumlara karşı alacaklıyı korur.


6. Borçlunun Malvarlığı Dışında Sorumluluk Kabul Edilmeyen Durumlar

  • Borçlu borcunu ödeyemedi diye hapis cezası verilemez.
  • Borcunu yerine getiremeyen kişiye zorla çalıştırma uygulanamaz.
  • Sözleşmeden doğan borçlar, kişisel özgürlükle güvence altına alınamaz.

Bu düzenlemeler, borç ilişkisini ekonomik sınırlar içinde tutarak, “insanın mal değil, insan olarak değer taşıdığı” ilkesini korur.


7. Örneklerle Uygulama

DurumSorumluluk TürüAçıklama
Satım sözleşmesinde alıcı bedeli ödemezseSınırsız sorumlulukAlacaklı tüm malvarlığına başvurabilir
Devlet mirasçı olmuşsaSınırlı sorumlulukYalnız tereke (deftere yazılan mallar) kadar
Komanditer ortakSınırlı sorumlulukSermaye payı kadar
Anonim şirketSınırlı sorumlulukOrtaklar değil, şirket tüzel kişiliği sorumludur
Tüccarın şahsi borcuSınırsız sorumlulukBütün malvarlığı ile sorumluluk söz konusudur

8. Genel Değerlendirme

Borçtan sorumluluk ilkesi, ekonomik düzenin sürekliliğini ve hukuki güvenliği sağlar.
Borçlu borcunu yerine getirmezse, alacaklı devletin cebrî icra organları aracılığıyla hakkını elde edebilir.
Ancak sistemin amacı cezalandırma değil, ekonomik dengeyi sağlamadır.

Bu yönüyle modern borçlar hukuku, iki temel değeri aynı anda korur:

  • Alacaklının hakkını güvence altına almak,
  • Borçlunun insan onurunu korumak.

VII. EKSİK BORÇLAR

Borçlar hukukunda her borç, alacaklıya yalnızca “ödeme isteme hakkı” değil, aynı zamanda “hukuki koruma” da sağlar.
Yani normal şartlarda alacaklı, borçlu borcunu ifa etmezse dava açabilir, icra takibi yapabilir ve borcun cebrî icra yoluyla tahsilini sağlayabilir.

Ancak bazı borçlar vardır ki, hukuken geçerli olmakla birlikte devletin cebrî icra gücüyle korunmaz.
İşte bu borçlara “eksik borç” (Latince obligationes naturales) denir.


1. Eksik Borcun Tanımı

Eksik borç, hukuken geçerli bir borç olmasına rağmen, alacaklıya borcun ifasını sağlamak için dava açma veya icra takibi yapma imkânı vermeyen borçtur.

Borçlu, böyle bir borcu yerine getirmediğinde devlet zoruyla ifaya zorlanamaz;
ancak borçlu kendi rızasıyla borcu öderse yapılan ödeme geçerli olur ve geri istenemez.

Kısa Tanım:
Eksik borç, “ifa edilebilir ama dava edilemez” nitelikteki borçtur.


2. Eksik Borcun Özellikleri

Eksik borçlar, normal borçlardan şu yönleriyle ayrılır:

ÖzellikEksik BorçTam (Normal) Borç
Hukuki geçerlilikVardırVardır
Dava açılabilirlikYokturVardır
Cebrî icra ile tahsilMümkün değildirMümkündür
Gönüllü ifaGeçerlidir, iade edilemezZorunludur
İfa edilmemesiHukuken yaptırım doğurmazCebrî icra uygulanabilir

Sonuç:
Eksik borç, hukuk düzeni tarafından “varlığı kabul edilen”, ancak “korunmayan” borçtur.
Devlet, bu borcun ifasını ahlaki bir görev veya özel bir denge ilişkisi olarak görür.


3. Eksik Borcun Hukuki Niteliği

Eksik borçlar, “var olan ancak talep hakkı doğurmayan” borçlardır.
Bu nedenle alacak hakkı zayıflamış bir statüye sahiptir.

  • Borç doğmuştur, ancak cebrî ifa aracı yoktur.
  • Borçlunun ödemesi halinde borç ortadan kalkar ve iade talebi (sebepsiz zenginleşme) mümkün değildir.
  • Borcun ifası, bir bağışlama veya yeni borç doğurmaz; mevcut borcun gönüllü ifasıdır.

4. Eksik Borcun Türleri

Türk Borçlar Hukuku’nda eksik borçlar iki ana gruba ayrılır:

  1. Doğuştan eksik borçlar,
  2. Sonradan eksik hale gelen borçlar.

A. Doğuştan Eksik Borçlar

Bu borçlar, doğdukları andan itibaren cebrî icra gücüyle korunmazlar.
Yani baştan itibaren “dava edilemez” niteliktedirler.

Başlıca doğuştan eksik borç türleri şunlardır:

1. Kumar ve Bahis Borcu

Türk Borçlar Kanunu m.604:
“Kumar ve bahis borçlarından dolayı dava açılamaz.”

Bu hüküm, özel hayatın ahlaki sınırlarını ve ekonomik düzenin korunmasını amaçlar.
Ancak bu yasağın istisnası vardır:
Devlet tarafından yasal izinle yürütülen bahis oyunları (örneğin Milli Piyango, Spor Toto, at yarışı bahisleri) bu kapsama girmez.

Örnek:
İki kişi arasında futbol maçı sonucu üzerine yapılan özel bir iddia borcu eksik borçtur.
Ancak Spor Toto kuponundan doğan kazanç yasal borçtur ve dava edilebilir.


2. Evlenme Simsarlığı (Tellallığı) Borcu

Evlenme simsarlığı, bir kimsenin iki kişiyi evlenmeleri amacıyla tanıştırması karşılığında ücret istemesidir.
Borçlar Kanunu m.520, evlenme simsarlığından doğan talepleri geçersiz saymıştır.

Sonuç:
Bu borçlar da doğuştan eksik borç niteliğindedir.
Yani simsarlık ücreti için dava açılamaz; ancak borçlu ödemişse geri de isteyemez.


3. Ahlaki Ödevden (Namus Borcu) Doğan Borçlar

Ahlaki ödev, hukuk düzeni tarafından korunmayan ama toplumsal değerler bakımından doğru kabul edilen davranışlardır.
Örneğin:

  • Kardeşine, amcasına veya yakın akrabasına yardım etmek,
  • Darda kalan birine iyilik olsun diye para vermek,
  • Vefa veya minnet duygusuyla yapılan yardımlar.

Bu borçlar ahlaki borç (namus borcu) niteliğindedir.
Ödeme yapıldıktan sonra borçlu, “geri istiyorum” diyemez.

Örnek:
Maddi durumu kötü olan eski eşe gönüllü olarak yardım eden kişinin yaptığı ödeme, ahlaki borç kapsamındadır ve geri istenemez.


B. Sonradan Eksik Hale Gelen Borçlar

Bu borçlar doğduklarında tam borçtur; ancak sonradan cebrî icra imkânını kaybederek eksik borca dönüşürler.

Başlıca örnekleri:

1. Zamanaşımına Uğramış Borç

Zamanaşımı süresi dolduğunda, alacaklının borcunu dava ve icra yoluyla tahsil hakkı sona erer (TBK m.146).
Ancak borç kendiliğinden ortadan kalkmaz; sadece “takip edilemez” hale gelir.

Borçlu, zamanaşımına uğramış borcu öderse, bu ödeme geçerlidir ve geri istenemez (TBK m.78/2).

Sonuç:
Zamanaşımı, borcu değil, talep hakkını etkiler.
Bu nedenle zamanaşımına uğrayan borç, “sonradan eksik borç” niteliği kazanır.


2. Konkordatodan Arta Kalan Borç

Konkordato, borçlu ile alacaklılar arasında yapılan ve mahkemece onaylanan bir borç indirimi anlaşmasıdır.
Borçlu, konkordato kapsamında belirlenen miktarı ödeyince kalan borçlar takip edilemez hale gelir.

Ancak borçlu isterse bu kalan kısmı gönüllü olarak ödeyebilir; bu durumda ifa geçerlidir ve iadesi istenemez.


5. Eksik Borçlarda İfanın Hukuki Sonuçları

Eksik borcun ifası, geçerli bir ödeme sayılır.
Bu nedenle şu sonuçlar doğar:

  1. İfa geçerlidir: Borçlu, eksik borcu öderse ifa yapılmış sayılır.
  2. Sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanmaz: Borçlu, yaptığı ödemeyi “hataen ödedim” diyerek geri isteyemez.
  3. Yeni borç doğmaz: Eksik borcun ifası bağışlama sayılmaz; mevcut borcun gönüllü ifasıdır.

Örnek:
A, zamanaşımına uğrayan 20.000 TL’lik borcunu B’ye öderse, artık “yanlışlıkla ödedim” diyerek parayı geri isteyemez.


6. Eksik Borcun Amacı

Eksik borç kavramı, hukuk ile ahlak arasındaki sınırın çizilmesini sağlar.
Hukuk düzeni bazı ilişkileri “var” kabul eder ama bunlara zorlayıcı koruma sağlamaz.

Bu sayede:

  • Hukukun aşırı müdahalesi engellenir,
  • Ahlaki sorumluluklar teşvik edilir,
  • Toplumsal düzen ile bireysel özgürlük arasında denge kurulur.

7. Özet Tablo

Eksik Borç TürüHukuki DayanakAçıklamaDava Açılabilirlik
Kumar ve bahis borcuTBK m.604Devletin izni dışında yapılan bahisler
Evlenme simsarlığı borcuTBK m.520Evlenme aracılığıyla komisyon istemi
Ahlaki ödev borcuTMK genel ilkeleriYardım, vefa veya minnet duygusuyla yapılan borç
Zamanaşımına uğramış borçTBK m.146Süresi dolan borçlar takip edilemez
Konkordatodan arta kalan borçİİK m.309Konkordato sonrası kalan borç

8. Genel Değerlendirme

Eksik borçlar, hukuk düzeninin ahlaki ve ekonomik dengeyi koruma araçlarından biridir.
Bu borçlarda:

  • Hukuk, borcun varlığını tanır ama cebrî ifaya izin vermez.
  • Ahlaki irade ve toplumsal değerler ön plana çıkar.
  • Borçlu gönüllü ifa ederse, hukuk bunu geçerli sayar.

Sonuç:
Eksik borç, “ahlaki yükümlülük ile hukuki sorumluluk” arasındaki köprüdür.
Bu kurum sayesinde hukuk, toplumsal değerlerle çatışmadan, bireylerin vicdanî eylemlerine alan tanır.

BORÇLAR HUKUKU DERS NOTLARI BÖLÜM 1 BORÇLAR HUKUKUNA GİRİŞ
BORÇLAR HUKUKU DERS NOTLARI BÖLÜM 2 BORCUN KAYNAKLARI
BORÇLAR HUKUKU DERS NOTLARI BÖLÜM 3 BORÇLARIN HÜKÜM ve SONUÇLARI
BORÇLAR HUKUKU DERS NOTLARI BÖLÜM 4 BORÇ İLİŞKİLERİNDE ÖZEL DURUMLAR

BORÇLAR HUKUKU DERS NOTLARI BÖLÜM 5 BORÇ İLİŞKİSİNİ ve BORCU SONA ERDİREN SEBEPLER, ZAMANAŞIMI

Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu