Bilgi BankasıCeza Hukuku

Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçu (TCK 284)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 284. maddesinde düzenlenen tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu, yetkili mercilere bilgi vermeme fiilini cezalandırmaktadır.

Maddenin içeriği şu şekildedir:

  1. Hakkında tutuklama kararı verilmiş olan ya da hükümlü bulunan bir kişinin yerini bildiği halde, bunu yetkili makamlara haber vermeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  2. İşlenmiş bir suça dair eser veya delillerin başka kişiler tarafından saklandığı yeri bilen fakat bunu yetkililere bildirmeyen kişi de aynı şekilde cezalandırılır.
  3. Suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı biçimde işlenmesi durumunda, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
  4. Failin üstsoy, altsoy, eş veya kardeş olması halinde ise herhangi bir ceza uygulanmaz.

Bu hükümle, adli mercilerin görevlerini yerine getirmesini kolaylaştırmak ve suçun gizlenmesini engellemek amaçlanmıştır. Ancak kanun koyucu, aile bağlarının getirdiği özel durumu dikkate alarak yakın hısımlar için cezaya hükmolunmayacağını öngörmüştür.


Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçunun Unsurları

TCK’nın 284. maddesinde düzenlenen bu suçun maddi unsuru, belirli fiillerin yerine getirilmemesiyle ortaya çıkar. Suçun oluşmasına yol açan davranışlar şunlardır:

  • Tutuklama kararı verilmiş bir kişinin yerini bilmesine rağmen yetkili makamlara haber vermemek,
  • Hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bilip bildirmemek,
  • İşlenmiş bir suçun delil ve eserlerinin başkalarınca saklandığı yeri bilip bunu yetkililere bildirmemek.

Burada yetkili makam, soruşturma ve kovuşturma yapmaya görevli mercileri ifade eder. Ancak uygulamada, herhangi bir kolluk görevlisine (polis, jandarma gibi) ya da doğrudan Alo 155 hattına yapılan ihbar da geçerli bildirim olarak kabul edilmektedir.

Madde gerekçesine göre, bir suç nedeniyle yürütülen soruşturma veya kovuşturma kapsamında, hakkında tutuklama kararı verilmiş bir kişinin yerini ya da kesinleşmiş mahkeme hükmüyle ceza almış ve infaz amacıyla aranan kişinin bulunduğu yeri bildiği halde bildirmeyen kişi, bu suçu işlemiş sayılır. Bunun için failin, söz konusu kişinin tutuklama kararına tabi olduğunu veya hükümlü olduğunu kesin olarak bilmesi gerekir. Dolayısıyla suç, yalnızca doğrudan kastla işlenebilir.

Delillerini Bildirmeme Suçu

Aynı şekilde, suç delillerinin ve eserlerinin saklandığı yeri bilen kişinin yetkilileri haberdar etmemesi, maddenin ikinci fıkrasında ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fiil de, yalnızca kastla işlenebilen bir suçtur.

Suçun faili bakımından herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır; herkes bu suçun faili olabilir. Ancak, doğrudan suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme suçunu işleyen kişi, ayrıca TCK 284 kapsamında sorumlu tutulamaz.


Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçunda Şahsi Cezasızlık

TCK 284 kapsamında düzenlenen bu suçun bazı yakın akrabalar tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz. Ceza hukukunda bu durum şahsi cezasızlık sebebi olarak adlandırılmaktadır.

Şahsi cezasızlık, failin asıl suçla ilgisi olmamasına rağmen, fail veya şerik ile arasındaki yakın aile bağı nedeniyle cezalandırılmamasını ifade eder. Bu bağlamda, kişinin önceden işlenmiş bir suçun faili ya da suç ortağı ile belirli bir akrabalık ilişkisinin bulunması, bu cezasızlık halinin uygulanabilmesi için ön koşuldur.

Örneğin, özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan tutuklanan B’nin saklandığı yeri bilen dedesi D’nin bu bilgiyi yetkililere iletmemesi, şahsi cezasızlık kapsamına girer ve ceza verilmez.

Kanun, aşağıda sayılan akrabaların lehine işlenen hallerde cezaya hükmolunmayacağını açıkça düzenlemiştir:

  • Üstsoy: anne, baba, dede, nine vb.
  • Altsoy: çocuk, torun vb.
  • Kardeş

Bu düzenleme ile aile bağlarının korunması, kişinin en yakın akrabaları aleyhine tanıklık yapmaya zorlanmaması amaçlanmıştır.


Avukatın Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmemesi

Avukatların, müvekkilleriyle veya hakkında hükümlülük ya da tutuklama kararı bulunan kişilerle yaptıkları görüşmelerde edindikleri bilgileri bildirme yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bu durum, Avukatlık Kanunu m.36 hükmünde düzenlenen sır saklama yükümlülüğünün doğal bir sonucudur.

Dolayısıyla, avukatın, görüştüğü kişinin bulunduğu yeri yetkili mercilere bildirmemesi, sır saklama yükümlülüğü kapsamında değerlendirilir. Bu yükümlülük, aynı zamanda TCK’nın 24/1. maddesi uyarınca bir hukuka uygunluk nedeni oluşturur. Zira avukat, bu davranışıyla kanunun kendisine yüklediği görevi yerine getirmiş olmaktadır.

Bu nedenle, avukatların mesleki faaliyetleri sırasında edindikleri bilgileri ifşa etmemeleri, hem meslek etiği hem de hukuki düzenlemeler açısından korunmakta; cezai sorumluluk doğurmamaktadır.


Suçun Kamu Görevlisi Tarafından İşlenmesi Halinde Soruşturma ve Ceza

TCK 284 kapsamında düzenlenen tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu, kamu görevlisi tarafından görevle bağlantılı olarak işlendiğinde, cezada yarı oranında artırım yapılır. Normalde suç için öngörülen ceza 1 yıla kadar hapis iken, kamu görevlisi fail olduğunda bu ceza %50 oranında artırılmış şekilde uygulanır.

Kamu görevlisinin bu suçu işlemesi halinde, yapılacak soruşturma 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca yürütülür. Eğer ilgili kamu görevlisi, özel bir kanun kapsamında farklı usullere tabi ise, soruşturma bu özel hükümlere göre gerçekleştirilir.

Özellikle, suçun faili adli kolluk görevlileri (polis, jandarma, sahil güvenlik veya gümrük muhafaza personeli) olduğunda, durum farklılık gösterir. Bu halde soruşturma, CMK m.161/5 gereği doğrudan Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır; zira adli kolluk hakkında izin prosedürü uygulanmaz.


Adli Para Cezası, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, hapis cezasının yerine veya hapis cezasıyla birlikte uygulanabilen yaptırım türlerinden biridir. TCK 284’te düzenlenen tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu için öngörülen hapis cezası 1 yıla kadar olduğundan, mahkeme koşulların oluşması halinde bu cezayı adli para cezasına çevirebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) ise sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararının belirli bir süre sonuç doğurmamasını ve denetim süresi sonunda ortadan kalkmasını sağlayan bir ceza muhakemesi kurumudur. Bu suçtan dolayı verilebilecek hapis cezası 2 yıl veya altında olduğundan, sanık lehine HAGB kararı verilmesi mümkündür.

Erteleme kurumu ise mahkeme tarafından verilen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesini ifade eder. Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu nedeniyle verilen hapis cezaları 2 yıl veya daha az olacağından, sanık hakkında cezanın ertelenmesi de uygulanabilir.


Suçun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı

Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu, şikayete bağlı suçlardan değildir. Bu nedenle soruşturma ve kovuşturma, mağdurun şikayetine gerek olmaksızın savcılık tarafından resen yürütülür. Dolayısıyla, bu suç bakımından herhangi bir şikayet süresi öngörülmemiştir. Ayrıca, şikayetten vazgeçme de ceza davasının düşmesine yol açmaz.

Bununla birlikte, suçun kovuşturulabilmesi için dava zamanaşımı süresine uyulması gerekir. Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belirlenen süre içinde dava açılmaması ya da açılmış davanın süresi içinde sonuçlandırılmaması halinde davanın düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur.

TCK 284 kapsamında yürütülen yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre içinde soruşturma ve kovuşturma yapılabilir. Ancak 8 yıl geçtikten sonra, artık dava açılamaz veya açılmış olsa bile düşme kararı verilmesi gerekir.


Uzlaşma ve Görevli Mahkeme

Uzlaşma, suç isnadı bulunan kişi ile mağdurun bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşması esasına dayanan ceza muhakemesi kurumudur. Ancak, tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu uzlaşmaya tabi suçlar arasında yer almaz. Bu nedenle, bu suçla ilgili olarak uzlaştırma prosedürü uygulanmaz.

Bu suç nedeniyle açılan davalarda görevli mahkeme ise asliye ceza mahkemesidir. Yargılamalar, suçun niteliği ve kanundaki ceza yaptırımı dikkate alınarak asliye ceza mahkemelerinde yürütülmektedir.


Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları

Avukatın Görüştüğü Hükümlünün Yerini Bildirme Yükümlülüğü Bulunmaz

Yargıtay kararına konu olan olayda; sanık avukatın, hakkında kesinleşmiş 2 yıl 6 ay hapis cezası nedeniyle yakalama kararı çıkarılan müvekkili Dursun ile bürosunda görüştüğü, müvekkilinin teslim olmak istediğini söylemesine rağmen, yeni yürürlüğe giren 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na atıf yaparak yaş tashihi davası açacağını belirtip teslim olmamasını tavsiye ettiği, bunun üzerine önce Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, ardından Perşembe Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yaş düzeltme davaları açtığı, davalar devam ederken Dursun’la irtibatını sürdürdüğü, nihayetinde ihbar üzerine Dursun’un yakalandığı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesi, sanık avukatı TCK 284. madde kapsamında cezalandırmıştır.

Yargıtay ise şu hususları vurgulamıştır:

  • Avukat ile müvekkili arasındaki ilişki güven ve sadakat esasına dayanır. Müvekkilin sırlarının saklanacağına güven duyması gerekir.
  • Avukatlık Kanunu m.34’te avukatın görevinin “özen, doğruluk ve onur” ile yapılması gerektiği düzenlenmiş, m.36’da ise sır saklama yükümlülüğü açıkça hükme bağlanmıştır.
  • Avukatın meslek sırrı, yalnızca üçüncü kişilere karşı değil, mahkemeler ve savcılıklar karşısında da geçerlidir. Müvekkilin adresi veya bulunduğu yer de bu sır kapsamındadır.
  • Bu yükümlülük, AİHS m.6/3-c ve Anayasa m.36 ile güvence altına alınan savunma hakkı ve adil yargılanma ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.

Sonuç olarak, Yargıtay, avukatın müvekkilinin yerini yetkililere bildirmemesinin, sır saklama yükümlülüğü çerçevesinde hukuka uygunluk nedeni sayılması gerektiğini, dolayısıyla TCK 284 kapsamında suç oluşmayacağını belirtmiştir.

Bununla birlikte, avukatın, yaş tashihi davalarında gerçeğe aykırı iddialarla ikinci kez dava açması, Avukatlık Kanunu m.34’te öngörülen doğruluk ve onur yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, bu yönün ayrıca değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Yargıtay, eksik inceleme ve gerekçeyle verilen mahkûmiyet kararını bozmuştur (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2011/21017).


Av. Gökhan Yağmur Hakkında

Avukat Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet göstermekte olup; ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku, fikri mülkiyet ve marka-patent hukuku gibi birçok alanda profesyonel hizmet vermektedir. Müvekkillerine yalnızca dava süreçlerinde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı çerçevesinde de yol göstermekte, stratejik çözümler üretmektedir.

Deneyimli bir hukukçu olarak Gökhan Yağmur, hem bireylerin hem de şirketlerin haklarını etkin şekilde korumayı amaç edinmiştir. Yerli ve yabancı müvekkillere sunduğu danışmanlık hizmetlerinde güven, şeffaflık ve erişilebilirlik ilkelerini ön planda tutmaktadır.

Aynı zamanda dijital hukuk çalışmalarına ve uluslararası marka tescili süreçlerine yönelik projeler geliştiren Av. Gökhan Yağmur, hukukun farklı alanlarında güncel gelişmeleri yakından takip ederek akademik ve uygulamaya dönük içerikler üretmektedir.

Detaylı bilgi ve iletişim için:
📞 0542 157 06 34
🌐 www.gokhanyagmur.com.tr


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu