Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçu (TCK m.158/1-f)

Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen dolandırıcılık; kamuya ait ya da özel bankaların, ya da bu kurumlara ait çek, kredi kartı, banka cüzdanı, dekont veya teminat mektubu gibi maddi varlıkların hileli şekilde kullanılması yoluyla gerçekleştirilen nitelikli dolandırıcılık türüdür. Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-f bendi uyarınca düzenlenen bu suç tipi, basit dolandırıcılığa kıyasla daha ağır yaptırımlara bağlanmıştır.
5237 sayılı TCK’ya göre bu nitelikli halin cezası, 4 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile birlikte, suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olmamak üzere adli para cezasıdır.
Kanun metni şu şekilde düzenlenmiştir:
TCK m.158
- Dolandırıcılık suçunun;
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
işlenmesi halinde, 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
Ancak (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hallerde hapis cezasının alt sınırı 4 yıldan az olamaz; ayrıca adli para cezası, elde edilen menfaatin en az iki katı olacak şekilde belirlenir.
Ayrıca, TCK m.158/3’e göre, suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde ceza yarı oranında artırılır; suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi durumunda ise ceza bir kat artırılarak uygulanır.
Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçunun Unsurları
5237 sayılı TCK bakımından kanun koyucu, banka ve kredi kuruluşlarına duyulan güvenin hileyi kolaylaştırdığı; bu güven nedeniyle mağdurun araştırma iradesinin zayıfladığı ya da tamamen ortadan kalktığı durumlarda aldatma gücünün artmasını göz önünde bulundurarak, bu fiilleri nitelikli dolandırıcılık kapsamında düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma bağlamıştır.
“Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması”ndan söz edilebilmesi için, hileli eylem gerçekleştirilirken bankanın ya da diğer kredi kuruluşlarının olağan faaliyetlerinden veya bu faaliyetleri yürüten kişilerden yararlanılması yahut söz konusu kurumların bu faaliyetler sebebiyle ürettikleri maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekir.
Bankaların ve diğer kredi kuruluşlarının olağan faaliyetleri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde sayılmıştır. Bunlara örnek olarak mevduat kabulü, kredi kullandırımı, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası, kredi ve banka kartları ile seyahat çeklerinin ihracı ve bunlarla ilgili işlemler gösterilebilir.
Bu kurumların maddi varlıkları; dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik kartı, giriş kartı, banka cüzdanı, çek ve kredi kartı gibi ilgili kurumda fonksiyon icra eden somut unsurlardır. Kullanılan varlığın “belge” niteliği zorunlu olmadığı gibi, belge olması hâlinde özel ya da resmî belge oluşu arasında bir fark bulunmamaktadır (YCGK-K.2014/355). Örneğin, mağdura sahte çek verilerek mal temin edilmesi durumunda, çek bankanın maddi varlığı sayıldığından, sahte dahi olsa bu varlığın kullanılması TCK m.158/1-f kapsamında nitelikli dolandırıcılığı oluşturur.
TCK m.158/1-f kapsamındaki nitelikli hâlin oluşması için kullanılan bankanın devlet bankası veya özel banka olması arasında bir ayrım yoktur. Bankanın kurumsal itibarından yararlanılarak aldatma sağlanmış olması yeterlidir.
Bu nitelikli şeklin temel noktası, bankanın doğrudan aldatma aracı olarak devreye sokulmasıdır. Failin hileli davranışlarını gerçekleştirdikten sonra bankayı yalnızca ödeme kanalı olarak kullanması hâlinde TCK 158/1-f değil, TCK 157’deki basit dolandırıcılık hükümleri uygulanır. Örneğin, kendisini tanınmış bir markanın satış temsilcisi gibi tanıtıp mağduru “ucuz mal temini” vaadiyle aldatan ve ardından parasını banka hesabına yatırttıran kişinin eyleminde nitelikli dolandırıcılık değil, basit dolandırıcılık söz konusudur.
Aldatma gerçekleştikten sonra bankanın sırf transfer aracı yapılması da nitelikli hâli doğurmaz. Örneğin, sosyal medya (Facebook, Twitter, Instagram vb.) üzerinden “1000 TL gönder, iPhone yollayayım” diyerek mağduru kandıran failin, mağduru ikna ettikten sonra parayı bankadan havale ettirmesi durumunda, banka bir aldatma vasıtası olarak değil sadece ödeme kanalı olarak kullanılmıştır; bu nedenle TCK 158/1-f uygulanmaz.
Sanığın gazeteye satış ilanı verip kendisini arayan kişiden “kapora” adı altında banka hesabına havale alması örneğinde de bankanın yalnızca ödeme aracı olduğu, aldatmada etkisinin bulunmadığı kabul edildiğinden, fiilin TCK 157/1’de düzenlenen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu; buna karşın 158/1-f uygulanarak fazla ceza tayini bozma nedenidir (Y15CD-K.2014/361).
Başkasına ait banka veya kredi kartının hukuka aykırı biçimde ele geçirilerek hesaptan para çekilmesi TCK m.158/1-f değil, TCK m.245’te düzenlenen “Banka veya Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması” suçunu meydana getirir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.12.2015 tarihli, 2014/15-290 ve 2015/494 esas ve karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; dolandırıcılık tamamlandıktan sonra elde edilen menfaatin bankaya yatırılması veya banka aracılığıyla failin ya da başka birinin hesabına aktarılması 158/1-f’nin uygulanmasını gerektirmez. Yine bankanın veya personelinin adının/şöhretinin kullanılması tek başına yeterli değildir; bankaya ait maddi bir varlığın da hilede araç olarak kullanılması gerekir (Y11CD-K.2017/8703).
Banka görevlisinin ihmali, kusuru veya prosedürlere riayet etmemesi sebebiyle kredi tahsisi yapılması ya da bankanın zarar görmesi hallerinde 158/1-f kapsamındaki nitelikli dolandırıcılık unsurları oluşmaz. Bu nitelikli hâlin varlığı için, krediyi alan kişinin banka görevlisini hileyle kandırması şarttır. Hileli davranış yoksa ve kredi, görevlilerin görev gereklerine uymamasından doğmuşsa nitelikli dolandırıcılık söz konusu değildir. Örneğin, sanığın karşılıksız çekleri kredi sözleşmesi imzalandıktan sonra teminat olarak vermesi halinde hile unsuru gerçekleşmeyeceğinden beraat kararı gerekir (Y15CD-K.2015/22518).
Ayrıca, kanuni unsurları eksik veya tamamen sahte olarak düzenlenmiş çeklerle işlenen fiillerde de bankanın maddi varlığına (ya da böyle bir varlık algısına) güven duyulması aldatmayı kolaylaştırmaktadır. Çekin unsurlarının eksikliği, onun bankaya ait bir maddi varlık olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu nedenle, iğfal kabiliyeti bulunduğu sürece çekin tamamen sahte olması veya unsurlarının eksikliği, nitelikli hâlin oluşması bakımından önem taşımaz (CGK-K.2014/434).
Suça Teşebbüs Kuralları
Ceza hukukunda teşebbüs; işlenmesi amaçlanan suçun, kanunda öngörülen icra hareketlerine başlanmasına rağmen, failin iradesi dışında gelişen nedenlerle tamamlanamaması hâlidir (TCK md.35). Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık bakımından da fiilin teşebbüs aşamasında kalması mümkündür. TCK m.158/1-f kapsamında düzenlenen bu nitelikli dolandırıcılık suçu teşebbüs derecesinde kaldığında, faile verilecek ceza dörtte bir ile dörtte üç arasında indirilir (TCK m.35/2).
Fail, banka veya kredi kurumlarını araç kılarak hileli davranışlarda bulunmuş; ancak mağdurun zarar doğmamışsa, fail hakkında teşebbüs hükümlerine göre yaptırım uygulanır.
Nitekim sanık … tarafından temin edilen ve keşidecisi …Konfeksiyon Ltd. Şirketi olan çekin, sanık … tarafından hamiline ve 4.500 TL bedelli biçimde doldurularak teminat olarak mağdura verildiği; mağdurun çeki teyit için ilgili banka şubesine başvurması üzerine çekin sahte olduğunun anlaşıldığı olayda, sanıkların banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs ile resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri kabul edilmelidir (Y15CD-K.2015/21447)
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık; failin, işlediği suçtan sonra özgür iradesiyle nedamet duyması, suç fiilinin doğurduğu olumsuz sonuçları ortadan kaldırması ve ceza adaletine olumlu katkı sağlayan davranışlarda bulunması durumunda indirim hükümlerinin uygulanmasına imkân veren bir ceza hukuku kurumudur.
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu tamamlandığında fail yönünden etkin pişmanlık hükümleri devreye girebilir. Bu hükümlerden yararlanılabilmesi, failin mağdurun veya suçtan zarar görenin uğradığı zararı gidermesine bağlıdır. Buna karşılık, TCK m.158/1-e kapsamında düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu teşebbüs aşamasında kalmışsa, zarar sonradan karşılanmış olsa dahi etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz.
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK m.158/1-f) tamamlandıktan sonra, ancak bu nedenle hakkında henüz kovuşturma başlamadan önce failin, azmettirenin veya yardım edenin kendi iradesiyle pişmanlık göstererek mağdurun zararını aynen iade veya tazmin yoluyla tamamen gidermesi halinde verilecek cezada üçte ikisine kadar indirim yapılır (TCK m.168/1). Başka bir deyişle, soruşturma evresinde zararın telafisi hâlinde ceza üçte ikiye kadar azaltılabilir.
Etkin pişmanlık kovuşturma başladıktan sonra, fakat hüküm kurulmadan önce gösterilirse, bu kez verilecek cezanın yarısına kadar indirim uygulanır (TCK m.168/2).
Görevli Mahkeme (Yargı Yeri)
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK m.158/1-f) bakımından yargılama mercii ağır ceza mahkemesidir.
Somut bir örnek olarak; sanığın, babasına ait Kuveyt Türk Bankası hesabı üzerinden yetkisi olmaksızın çek düzenleyip katılana verdiği, çekin karşılıksız çıkması üzerine baba tarafından çekteki imzanın kendisine ait olmadığı ileri sürüldüğü, bu suretle sanığın karşılığı bulunmayan çeki bilerek düzenleyip katılana vermek suretiyle haksız menfaat sağladığının iddia edildiği olayda; eylemin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f bendinde yer alan “banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkin delillerin takdiri ve tartışılması üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olduğundan, görevsizlik kararı verilmesi gerektiği kabul edilmiştir (Y15CD-K.2013/16152).
Suçun Şikâyet Süresi, Zamanaşımı ve Uzlaştırma
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK m.158/1-f), şikâyete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle Cumhuriyet savcılığı tarafından resen soruşturulur.

Her ne kadar şikâyet şartı aranmasa da, mağdurun şikâyet hakkını en geç dava zamanaşımı süresi içinde kullanabilmesi mümkündür. Bu suç bakımından dava zamanaşımı süresi 15 yıldır.
Ayrıca, TCK m.158/1-f’de düzenlenen bu suç tipi, uzlaşma kapsamında değildir. Dolayısıyla soruşturma veya kovuşturma aşamasında uzlaştırma prosedürünün uygulanması söz konusu olmaz. Uzlaşma yoluna yalnızca ilgili mevzuatta açıkça öngörülen suçlarda gidilebilir. Bu nedenle banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunda uzlaştırma hükümleri uygulanmaz.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) ve TCK m.158/1-f
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB); sanığın 5 yıl denetim süresine tabi tutulması, bu müddet boyunca verilen hükmün hiçbir hukuki sonuç doğurmaması ve sanığın süre içinde yeni bir suç işlememesi halinde davanın düşmesi olarak tanımlanır.
HAGB verilebilmesinin başlıca koşullarından biri, mağdurun uğradığı zararın giderilmesidir. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık (TCK m.158/1-f) sebebiyle oluşan zarar telafi edildiğinde, bazı durumlarda ceza miktarı HAGB sınırına inecektir. Suçtan zarar görenin veya mağdurun zararı aynen iade ya da tazmin yoluyla giderildiğinde, mahkemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermesi mümkündür.
Cezanın Ertelenmesi ve Adli Para Cezasına Çevrilme İhtimali
Adli para cezası, işlenen suça karşılık tek başına veya hapis cezasıyla birlikte uygulanabilen bir yaptırımdır. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık (TCK m.158/1-f) bakımından, verilecek hapis cezası 1 yılı aşacağından kural olarak adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir. Ancak daha az cezayı gerektiren hâller (TCK m.144) ile bazı akrabalık ilişkilerinin bulunduğu durumlarda (TCK m.167/2) ceza miktarı 1 yıl veya altına inebileceğinden, bu istisnai koşullarda hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi gündeme gelebilir.
Cezanın ertelenmesi ise, mahkemece belirlenen hapis cezasının infazından şartlı olarak vazgeçilmesi anlamına gelir. TCK m.158/1-f kapsamında hükmedilen ceza yönünden, yasal koşullar mevcutsa, sanık hakkında cezanın ertelenmesine karar verilmesi de mümkündür.
Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu Yargıtay Kararları
Banka Doğrudan Zarar Görmediği İçin Katılma Sıfatı Bulunmaz
Sanığa isnat edilen suçlardan doğrudan zarar görmeyen şikâyetçi bankanın kamu davasına katılma ve hükmü temyiz etme yetkisi yoktur. Usulsüz biçimde verilen katılma kararının da temyiz yetkisi sağlamayacağı kabul edilerek, şikâyetçi vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı Kanun’un 317. maddesi uyarınca reddi gerekir (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2021/34384 E., 2024/5349 K.).
Bankaya İbraz Edilen Bono Bankanın Maddi Varlığı Sayılmadığından Basit Dolandırıcılık
TCK 158/1-f kapsamındaki nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, dolandırıcılık icrası sırasında bankanın olağan faaliyetlerinden veya bu faaliyetleri yürüten kişilerden hileli şekilde yararlanılması ya da bankanın bu faaliyetleri sonucu ortaya çıkan maddi varlıkların (dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı vb.) araç kılınması gerekir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu m.4’te sayılan mevduat kabulü, kredi kullandırımı, kambiyo senetlerinin iştirası, kart ve seyahat çeki ihracı gibi işlemler bu kapsamda örnektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.12.2015 tarih, 2014/15-290 ve 2015/494 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; fiil tamamlandıktan sonra elde edilen kazancın bankaya yatırılması ya da banka aracılığıyla hesaba aktarılması, sırf ödeme kanalı kullanımına ilişkin olduğundan nitelikli hâli doğurmaz. Doktrindeki görüşler de aynı yöndedir (Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet, 2. Baskı, Eylül 2015, s. 657-658). Keza, bankanın veya personelinin ad/şöhretinden yararlanmak tek başına yeterli olmayıp, bankaya ait maddi bir varlığın kullanılması şarttır.
Somut olay değerlendirmesinde; sanığın, katılan …’ı borçlu gösterip onun adına düzenlediği iki bonoyu birlikte hareket ettiği diğer sanığa verdiği, alacaklı görünen sanığın bu sahte bonoları tahsil için bankaya sunduğu olayda, bankaya özgü bir maddi varlığın aracı kılınmadığı için eylem nitelikli değil, basit dolandırıcılıktır. Bu nedenle tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2017/3248 E., 2017/8703 K.).
Sahte Çeki Bilmeden Kullanarak Mal Satın Alma – Beraat
Sanığın, katılan şirketten aldığı yapı malzemeleri karşılığında 15.07.2011 tarihli, 13.200 TL bedelli sahte çeki verdiği; uzmanlık raporunun çekin tamamen sahte ve aldatıcı nitelikte olduğunu gösterdiği dosyada, sanık savunmalarında çeki keşideci olarak tanıtan kişiden mal satışı karşılığı aldığını, önceden araştırdığını ve sahte olduğunu bilmeden katılan şirkete verdiğini beyan etmiş; tanık … bu anlatımı doğrulamış; çekin sahte çıkmasından sonra sanık zararı gidermiş ve taraflar arasındaki ticari ilişki sürmüştür. Bu bütünlük içinde, sanığın sahte olduğunu bilerek ve kastla hareket ettiğine dair, savunmasını çürütecek kesin ve yeterli delil bulunmadığı halde mahkûmiyet kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. CD 2021/28235 E., 2023/5384 K.).
Çek Sadece Ödeme Aracı Olarak Kullanılmışsa TCK 158/1-f Uygulanmaz
TCK 158/1-f’nin gerekçesi; bilişim sistemleri ile banka veya kredi kurumlarının, bu kurumları temsil edenler üzerinden yaratılan güven nedeniyle aldatmanın kolaylaşmasına işaret eder. Buna göre, bankanın araç kılınmasından söz edilebilmesi için, hile icrası sırasında bankanın olağan faaliyetlerinden yahut bu faaliyetlerin ürünleri olan maddi varlıklardan yararlanılarak haksız çıkar sağlanması gerekir. Banka sadece ödeme vasıtası olarak kullanılmışsa bu bent uygulanamaz.
Örneğin; sanığın, yetkisi olmadığı halde kardeşi yerine şirket çeki keşide edip aldığı mala karşılık katılan şirkete vermesi ve ödeme gününde karşılığın bulunmaması olayında; sanığın katılanla süreklilik arz eden ticari ilişkisinin bulunduğu, geçmiş ödemelerin yapıldığı, işlerin bozulması nedeniyle çekin ödenemediği ve çekin önceden doğmuş borca karşılık verildiği; imzanın sanığa ait olduğu ve inkâr edilmediği dikkate alınarak, resmi belgede sahtecilik ile nitelikli dolandırıcılık suçlarının oluşmadığı yönündeki yerel mahkeme kabulü isabetlidir (Yargıtay 15. CD 2012/10508 E., 2014/285 K.).
Önceden Doğmuş Borca Karşılık Verilen Çek – Nitelikli Dolandırıcılık Yok
Gerekçeye göre, bilişim/banka unsuru ancak bir insanın aldatılması yoluyla araç yapılırsa uygulanabilir; sisteme girilerek kişi aldatılmadan çıkar sağlanıyorsa bilişim suçları veya hırsızlık gündeme gelebilir. Bankanın araç kılınması için, bankanın olağan faaliyetleri/unsurları hileye doğrudan entegre edilmelidir; yalnızca ödeme yolu olarak kullanıldığı haller bu bende girmez.
Somut olayda sanık, katılana önceden doğmuş borcuna mahsuben ortağı olduğu … Ltd. Şti.’ye ait hamiline 2.000 TL’lik çeki imzalayıp vermiş; ibrazda karşılıksız çıkmıştır. Sanığın şirketinde çek imzalamaya yetkili olmadığı iddia edilse de, yetkili ortak olan diğer sanığın bilgisi dahilinde çekin verildiği ve çekin geçerli bir çek olduğu anlaşılmış; bu nedenle beraat kararı yerindedir (Yargıtay 15. CD 2013/11929 E., 2015/25366 K.).
Sahte Çekle Alışveriş – TCK 158/1-f Kapsamında Nitelikli Dolandırıcılık
Sanıkların keşide yeri belirtilmeyen sahte çek vererek katılandan hayvan satın aldıkları olayda, bankanın maddi varlığı olan çekin hilede araç kılınması nedeniyle eylem TCK 158/1-f kapsamındadır (CGK 2013/729 E., 2014/434 K.).
Yine sanığın hukuka aykırı biçimde temin edip doldurduğu, keşide yeri gösterilmeyen çeki kullanarak katılanın banka hesabından 1.500 TL çekmesi olayında; çekin bankanın maddi varlığı olarak kullanılması nitelikli dolandırıcılığı oluşturur (CGK 2014/230 E., 2015/377 K.).
Keza sanığın keşide yeri gösterilmeyen, çalıntı-sahte çeki verip mal aldığı olayda da aynı şekilde TCK 158/1-f uygulanır (CGK 2013/833 E., 2014/356 K.).
Sanığın şikâyetçiden iki adet düve alıp karşılığında sahte çek verdiği; ibrazda imzanın bankadaki keşideci imzasıyla uyuşmadığı için çekin işleme konulmadığı; ekspertiz raporuna göre çek ön yüzündeki el yazıları ve keşideci imzasının sanığa ait olduğunun tespit edildiği dosyada, eylemin dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğu yönündeki kabulde isabetsizlik bulunmamıştır (Yargıtay 15. CD 2012/14916 E., 2014/5943 K.).
“Karşılıksızdır” Kaşesi Vurulan Sahte Çekte De Nitelikli Dolandırıcılık Tamamlanabilir
Mahkeme, sanığın eylemlerini bölerek; bankaya ibrazda karşılığın bulunmaması üzerine muhatap bankanın ibraz tarihinde ödemekle yükümlü olduğu 500 TL’nin tahsil edilmesi nedeniyle bankaya yönelik nitelikli dolandırıcılıktan ve çekin keşideci ile önceki cirantalara karşı icra takibi yapılması sebebiyle teşebbüs aşamasında kalan nitelikli dolandırıcılıktan ayrı ayrı mahkûmiyet kurmuştur. Oysa dosya kapsamı sanığın kastının tek olduğuna; amaçlanan şeyin sahte olduğu bilinen çekin bedelini tahsil etmek olduğuna; bankadan alınan 500 TL’nin hesap sahibinden geri alınacağına işaret etmektedir. Bu nedenle eylem bir bütün olarak TCK 158/1-f kapsamında tamamlanmış nitelikli dolandırıcılığı oluşturur; eylemin bölünmesi ve yanlış vasıflandırma bozma nedenidir (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2021/30001 E., 2022/1328 K.).
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün