YEDİNCİ (7) BÖLÜM YAZILI YARGILAMA USULÜ – HMK DERS NOTLARI
Bu derste, medeni yargılamanın temel yargılama biçimlerinden biri olan yazılı yargılama usulünü ele alacağız. Yazılı yargılama usulü, medeni usul hukukunda esas yargılama biçimi olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın belirli bir süre ve sırayla yapılan yazılı beyanlarla yürütülmesini ifade eder.
Yazılı yargılama usulü, davanın taraflarına iddia ve savunmalarını dilekçeler aracılığıyla sunma imkânı tanır. Bu sistem, hem yargılamanın düzenli yürütülmesini hem de mahkemenin dosya üzerinden uyuşmazlığı kapsamlı biçimde incelemesini sağlar. HMK’da yazılı yargılama usulü, dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi olmak üzere dört aşamalı bir dilekçe teatisi üzerine kurulmuştur.
Bu usulde mahkeme, tarafların yazılı beyanlarını aldıktan sonra ön inceleme ve tahkikat aşamalarına geçer. Amaç, uyuşmazlığı tüm yönleriyle ortaya koymak, gereksiz tartışmaları önlemek ve adil yargılanma hakkını güvence altına almaktır.
Bu bölümde;
- Yazılı yargılama usulünün tanımı, kapsamı ve amacı,
- Dilekçeler teatisi (dava – cevap – cevaba cevap – ikinci cevap dilekçesi),
- İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı,
- Ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamaları,
- Basit yargılama usulü ile farkları
konuları sistematik biçimde incelenecektir.
Ders notları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), mevzuat.gov.tr, resmigazete.gov.tr ve Yargıtay içtihatları temel alınarak hazırlanmıştır. Amaç, hukuk fakültesi öğrencilerine ve Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) adaylarına, sade, anlaşılır ve uygulamaya dönük bir kaynak sunmaktır.
DAVANIN AÇILMASI
Medeni usul hukukunda dava, bireyin mahkemeden hukuki koruma talep etmesiyle başlar. Dava süreci, davacının talebini bir dilekçe aracılığıyla mahkemeye sunmasıyla başlar ve yargılamanın ilerleyen aşamalarına temel oluşturur. Dava açılması, hem usul hem de maddi hukuk bakımından önemli sonuçlar doğuran bir işlemdir.
Dava Dilekçesi
Dava, mahkemeye sunulan bir dilekçe ile açılır. Bu dilekçe, yargılamanın ilk adımını oluşturur ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın resmi olarak mahkeme önüne taşınmasını sağlar. Dava dilekçesi, yalnızca bir başvuru değil; aynı zamanda yargılamanın kapsamını ve sınırlarını belirleyen bir belgedir.
Dilekçelerin Teatisi (Karşılıklı Verilmesi)
Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesi üzerine, mahkeme dilekçenin bir örneğini davalıya tebliğ eder. Davalı, kendisine yapılan bu tebligat üzerine belirlenen süre içinde cevap dilekçesini (layiha) mahkemeye sunar. Davalının bu dilekçesine karşılık olarak davacı da cevap dilekçesine cevaben “cevaba cevap dilekçesi”ni (replik) sunabilir. Davalının buna yanıt vermesi hâlinde “ikinci cevap dilekçesi” (düplik) düzenlenir.
Bu şekilde dört aşamalı dilekçe teatisi tamamlandığında, dava dosyası ön inceleme aşamasına geçer. Ön inceleme, yargılamanın esasına girilmeden önce, dava şartlarının ve ilk itirazların değerlendirilmesini amaçlar. Bu aşamadan sonra tahkikat (delil değerlendirme süreci) başlar ve nihayetinde sözlü yargılama yapılarak hüküm verilir.
Uygulama Notu: Dilekçelerin teatisi süreci, tarafların iddia ve savunmalarını sistemli biçimde ortaya koymalarına imkân tanır. Bu aşamanın tamamlanması, davanın sağlıklı ilerleyebilmesi açısından zorunludur.
Davanın Açılma Zamanı (HMK m. 118)
Dava, dava dilekçesinin mahkeme kayıtlarına geçtiği tarih itibarıyla açılmış sayılır. Dilekçenin kabulüyle birlikte, davacı artık yargı mercilerinden hukuki koruma talebinde bulunmuş olur. Bu tarih, dava açılmasının hem usul hem de maddi hukuk sonuçlarını doğuran kritik andır.
Dava dilekçesi, davalı sayısı kadar örnekle birlikte mahkemeye sunulmalıdır. Dilekçenin kaydedilmesine ilişkin usul ve esaslar ise ilgili yönetmeliklerle düzenlenmiştir.
Örnek: Bir davacı, iki davalıya karşı alacak davası açıyorsa, dava dilekçesinin üç örneğini (mahkeme için bir, her davalı için bir) sunması gerekir.
Dava Açılmasının Hukukî Sonuçları
Dava açılması, hem maddi hukuk hem de usul hukuku bakımından önemli sonuçlar doğurur.
Maddî Hukuk Bakımından Sonuçlar
- Dava açılmasıyla zamanaşımı kesilir. Ancak ihtiyati tedbir, delil tespiti veya fer’i müdahale gibi işlemler zamanaşımını kesmez.
- Hak düşürücü süreler korunur.
- Davanın açıldığı tarihte davalının henüz temerrüde düşmemiş olması hâlinde bile, dava ile birlikte davalı temerrüde düşmüş sayılır.
- İyi niyetin kötü niyete dönüşmesi prensibi uyarınca, davalı artık kötü niyetli hale gelir.
- Bazı şahıs varlığı hakları, davayla birlikte malvarlığı haklarına dönüşebilir. Örneğin, boşanma davasında talep edilen manevi tazminat hakkı bu kapsamdadır.
Usul Hukuku Bakımından Sonuçlar
- Mahkeme, dava açıldığı andan itibaren davayı incelemekle yükümlüdür.
- Dava şartları, davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilir.
- Süreler durur; dava açıldığı tarihten hükmün kesinleşmesine kadar süreler işlemez. Karar kesinleştiğinde süreler kaldığı yerden devam eder.
- Dava, açıldığı andan itibaren derdest (görülmekte olan) dava niteliği kazanır.
- Dava geri alma yasağı başlar; davacı artık davayı ancak kanunda öngörülen şartlarla geri alabilir.
- Dava, açıldığı tarihteki durum esas alınarak karara bağlanır.
Örnek Olay: Bir alacak davası, zamanaşımına bir gün kala açıldığında, dava tarihinden itibaren zamanaşımı kesilir. Hüküm kesinleşene kadar yeni bir zamanaşımı süresi başlamaz.
Dava Dilekçesinin İçeriği (HMK m. 119)
Dava dilekçesi, yargılamanın temel belgesidir ve belirli unsurları içermek zorundadır. Dilekçedeki bilgiler, mahkemenin konuyu doğru şekilde değerlendirebilmesi için zorunlu niteliktedir.
Dilekçede Bulunması Zorunlu Unsurlar
Dava dilekçesinde aşağıdaki unsurların yer alması gerekir:
- Mahkemenin adı,
- Davacı ve davalının adı, soyadı ve adresleri,
- Davacının T.C. kimlik numarası,
- Varsa kanuni temsilciler ile davacı vekilinin bilgileri,
- Davanın konusu ve dava değerinin belirtilmesi,
- İddiaların dayandığı vakıaların numaralandırılmış özetleri,
- Her bir vakıanın hangi delillerle ispatlanacağı,
- Dayanılan hukuki sebepler,
- Talep sonucu,
- Davacı, temsilcisi veya vekilinin imzası.
Eksikliklerin Tamamlanması
Eğer dava dilekçesinde yalnızca mahkemenin adı, dava konusu, iddia edilen vakıalar, deliller veya hukuki sebepler dışındaki unsurlarda eksiklik varsa, hâkim davacıya bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksiklik tamamlanmazsa dava açılmamış sayılır.
Harç ve Gider Avansı (HMK m. 120)
Dava açan taraf, mahkeme harçları ve gider avansını yatırmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, davanın işleme konulabilmesi için ön koşuldur.
Davanın Açılışında Harç ve Avans Yükümlülüğü
Davacı, dava açarken hem yargılama harçlarını hem de gider avansı tarifesinde belirtilen tutarı mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Bu miktar her yıl Adalet Bakanlığı tarafından belirlenir.
Avansın Eksikliği ve Tamamlama Süresi
Yargılama sırasında avansın yetersiz olduğu anlaşılırsa, hâkim davacıya iki haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması, davanın ilerlemesini engelleyebilir.
Not: Tarafların kendi delilleri için yatıracakları delil avansı, HMK m. 324 hükmü uyarınca ayrıca değerlendirilir.
Belgelerin Birlikte Verilmesi (HMK m. 121)
Davacı, dava dilekçesinde belirttiği ve elinde bulunan tüm belgelerin asıllarını veya örneklerini, davalı sayısından bir fazla olacak şekilde mahkemeye sunmak zorundadır. Bu belgeler harç ve vergiye tabi değildir.
Eğer bazı belgeler başka yerlerde bulunuyorsa, bu belgelerin nerede bulunduğunu ve nasıl getirilebileceğini gösteren açıklamanın dilekçede yer alması gerekir.
Dava Dilekçesinin Tebliği (HMK m. 122)
Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Tebliğ zarfında, davalının iki hafta içinde cevap verebileceği açıkça belirtilir. Bu tebligatla birlikte davalı, artık yargılamanın tarafı haline gelir.
Davanın Geri Alınması (HMK m. 123)
Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir. Geri alma hâlinde dava açılmamış sayılır.
Geri Alma ve Feragat Kavramlarının Karşılaştırılması
| Geri Alma | Feragat |
|---|---|
| Davacı, hakkından şimdilik vazgeçer. | Davacı, hakkın özünden tamamen vazgeçer. |
| Davayı yeniden açabilir. | Davayı yeniden açamaz. |
| Karşı tarafın rızası gerekir. | Karşı tarafın rızası gerekmez. |
| İki taraflı bir işlemdir. | Tek taraflı bir işlemdir. |
| Hakimin kabulü gerekmez. | Hakimin onayı gerekir. |
| Dava sona erer. | Dava kesin hükümle sona erer. |
| Hüküm kesinleşinceye kadar yapılabilir. | Her aşamada yapılabilir. |
Tarafta İradî Değişiklik (HMK m. 124)
Bir davada taraf değişikliği kural olarak karşı tarafın açık rızasıyla mümkündür.
Örneğin, A’nın B’ye açacağı davayı yanlışlıkla C’ye yöneltmesi hâlinde, davanın doğru kişiye yöneltilebilmesi için C’nin rızası gerekir.
Maddî Hata ve Kabul Edilebilir Yanılgı
Bazı durumlarda, davacı tarafın yaptığı taraf değişikliği dürüstlük kuralına aykırı değilse veya maddi hatadan kaynaklanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramadan taraf değişikliğini kabul edebilir.
Örneğin, Ahmet Yılmaz yerine yanlışlıkla “Ahmed Yılmaz” isminin yazılması bu kapsamdadır.
Yanlış veya eksik taraf gösterimi kabul edilebilir bir yanılgıdan kaynaklanmışsa, hâkim taraf değişikliğine izin verebilir ve dava, doğru taraf üzerinden devam eder.
Bu durumda, haksız yere davada taraf gösterilen kişi lehine yargılama giderlerine hükmedilir.
Önemli: Taraf değişikliği için ıslah yoluna başvurulamaz. Taraf değişikliği, yalnızca HMK m. 124 kapsamında mümkündür.
Dava Konusunun Devri (HMK m. 125)
Davanın açılmasından sonra, dava konusunun devredilmesi hâlinde izlenecek yol, devrin davacı veya davalı tarafından yapılmasına göre değişir.
Davalının Dava Konusunu Devretmesi
Davalı, dava konusu olan mal veya hakkı üçüncü bir kişiye devrederse, davacı iki seçenekten birini kullanabilir:
- Davalıya karşı açtığı davayı bırakıp, davayı devralan kişiye yöneltebilir. Bu durumda, dava davacı lehine sonuçlanırsa, devreden ve devralan kişi müteselsilen sorumlu olur.
- Dilersen davayı tazminat davasına dönüştürerek devreden tarafa karşı sürdürebilir.
Davacının Dava Konusunu Devretmesi
Davacı, dava konusunu bir başkasına devrederse, devralan kişi davacı sıfatıyla davaya kaldığı yerden devam eder. Dava olumsuz sonuçlanırsa, davacı ve devralan kişi birlikte yargılama giderlerinden sorumludur.
Uygulama Örneği: Davacı bir taşınmazın mülkiyetine ilişkin dava açtıktan sonra, dava konusu taşınmazı başka birine satarsa, yeni malik davada davacının yerine geçer ve yargılama kaldığı yerden devam eder.
DAVAYA CEVAP – CEVAP DİLEKÇESİ
Bu bölüm, davalı tarafın “cevap dilekçesi” ile savunmasını nasıl ve hangi sürede ileri süreceğini, cevap dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsurları ve sürelere uyulmamasının sonuçlarını sistematik biçimde açıklar. Ayrıca usul ve maddî hukuk yönünden savunma sebepleri ile ilk itirazların fonksiyonu ele alınır.
Cevap Dilekçesinin Verilmesi (HMK m. 126)
Cevap dilekçesi, davanın açıldığı mahkemeye sunulur. Dilekçeye, davacı sayısı kadar örnek eklenmesi zorunludur; böylece mahkeme, dilekçenin tebliğini gecikmeksizin gerçekleştirebilir. Cevap dilekçesi, havale edildiği tarihte verilmiş sayılır ve bir örneği mahkemece davacıya tebliğ edilir. Bu tebliğ, taraflar arasında dilekçelerin karşılıklı sunulmasına (teati) hizmet eden usulî bir aşamadır.
Uygulama Notu: Dilekçe havalesi, “verilme zamanı” bakımından kritik bir teknik aşamadır. Havale tarihi, ileride süre kontrolünde referans alınır.
Cevap Dilekçesini Verme Süresi (HMK m. 127)
Cevap dilekçesi verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak somut olayın koşulları, bu süre içinde cevap hazırlanmasını çok zor veya imkânsız kılıyorsa, davalı bu iki haftalık süre dolmadan mahkemeden ek süre isteyebilir. Ek süre, tek seferlik verilebilir, bir ayı geçemez ve cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlar. Ek süre talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.
(Basit yargılama usulünde tanınabilecek ek süre en fazla iki haftadır.)
Örnek Olay: Çok sayıda belge incelemesi gereken bir ticarî uyuşmazlıkta davalı, iki haftalık sürede kapsamlı savunma yapması fiilen mümkün değilse, süre dolmadan makul gerekçeyle ek süre talep ederek, savunmasını usulüne uygun şekilde geniş bir çerçevede sunabilir.
Cevap Dilekçesinde Savunma Sebepleri
Davalının savunması, usul hukukuna ilişkin ve maddî hukuka ilişkin sebepler şeklinde iki ana başlıkta toplanır.
Usul Hukukuna İlişkin Savunmalar: Dava Şartları ve İlk İtirazlar
Bu başlık, mahkemenin davayı esastan inceleyebilmesi için varlığı aranan dava şartları ile yargılamanın başında ileri sürülmesi gereken ilk itirazları kapsar. Görev, yetki, kesin hüküm, derdestlik gibi hususlar bu çerçevededir ve usul ekonomisi ile yargılamanın sağlıklı yürütülmesine hizmet eder.
Maddî Hukuka İlişkin Savunmalar: İtiraz ve Def’i
- İtiraz: Davacının ileri sürdüğü vakıanın hiç doğmadığını, geçerli olmadığını veya sona erdiğini ileri süren savunmadır.
- Def’i: Davacının ileri sürdüğü vakıayı var kabul etmekle birlikte, belirli bir sebeple ifa edilmediğini veya ileri sürülen talebin yerine getirilemeyeceğini dile getiren savunmadır. Ödemezlik, zamanaşımı ve takas (mahsup) def’i bu kapsama girer.
Uygulama Notu: İtiraz, borcun kaynağına veya vakıanın varlığına yönelirken; def’i, borcun ifasını engelleyen veya talebin ileri sürülmesini sınırlayan bir kalkan işlevi görür. Stratejik olarak, her iki savunma türünün birlikte ve sistemli sunulması davalı açısından önemlidir.
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu (HMK m. 128)
Davalı, süresi içinde cevap vermemişse, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Bu sonuç, yargılamanın inkâr edilmiş vakıalar üzerinden delille ispat ekseninde ilerlemesini sağlar; davalının susması, vakıaların kabulü anlamına gelmez.
Cevap Dilekçesinin İçeriği (HMK m. 129)
Cevap dilekçesinde aşağıdaki unsurların bulunması gerekir:
- Mahkemenin adı,
- Davacı ve davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışındaysa Türkiye’de tebligata elverişli adres,
- Davalının T.C. kimlik numarası,
- Varsa tarafların kanunî temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri,
- Savunmanın dayandığı tüm vakıaların sıra numarası altında açık özetleri,
- Her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği,
- Dayanılan hukuki sebepler,
- Açık talep sonucu,
- Davalının veya varsa kanunî temsilcisi yahut vekilinin imzası.
Ayrıca HMK m. 121 hükmü, cevap dilekçesi bakımından da uygulanır; yani dilekçede gösterilen ve davalının elinde bulunan belgelerin asılları veya örnekleri, gerekli sayıda dilekçeye eklenir.
Örnek Olay: Davalı, sözleşmenin hiç kurulmadığını iddia ediyorsa, bu iddiasını destekleyen yazışmalar ve tutanakları “delil” hanesinde tek tek gösterip; ilgili vakıayı numaralandırarak açık özet hâlinde sunmalıdır.
Cevap Dilekçesinde Eksiklik (HMK m. 130)
HMK m. 129/1’in (a), (b), (c), (ç) ve (ğ) bentlerinde sayılan unsurlar cevap dilekçesinde eksikse, hâkim bu eksikliğin giderilmesi için bir haftalık süre verir. Bu süre içinde eksiklik tamamlanmazsa, cevap dilekçesi verilmemiş sayılır. Böylece dava, davalının cevap vermemiş olduğu usulî konumda ilerler.
Cevap Dilekçesi Verilmesinin Sonucu (HMK m. 131)
Cevap dilekçesi mahkemeye verildikten sonra, cevap süresi henüz dolmamış olsa bile ilk itirazlar artık ileri sürülemez. İlk itirazların cevap dilekçesiyle birlikte ve baştan ileri sürülmesi gerekir; bu kural, usulî güvenlik ve öngörülebilirlik sağlar.
KARŞI DAVA (HMK m. 132–135)
Bu bölüm, davalının asıl davaya karşı kendi talebini ileri sürdüğü karşı dava kurumunu, şartlarını ve süresini açıklamaktadır. Karşı dava; bağlantı, takas veya mahsup ilişkisi mevcutsa, uyuşmazlığın tek dosyada bütüncül çözümüne imkân verir.
Karşı Dava Açılabilmesinin Şartları (HMK m. 132)
Karşı dava açılabilmesi için iki temel koşul aranır:
- Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
- Karşı davada ileri sürülecek taleple asıl dava talebi arasında takas/mahsup ilişkisi veya bağlantı bulunması.
Bu şartlar yoksa, mahkeme talep üzerine veya re’sen, karşı davanın asıl davadan ayrılmasına ve gerekiyorsa dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir. Karşı davaya karşı yeniden karşı dava açılamaz.
Uygulama Notu: Bağlantı ölçütü, maddî ve hukukî olguların ortaklığına dayanır. Aynı sözleşme ilişkisinden doğan talepler çoğunlukla bağlantı kapsamında değerlendirilir.
Karşı Davanın Açılması ve Süresi (HMK m. 133)
Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe ile açılabilir. Süresinden sonra açılırsa, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir. Böylece asıl dava kendi mecrasında sürerken, karşı talep bağımsız bir dosyada görülür.
Asıl Davanın Sona Ermesinin Etkisi (HMK m. 134)
Asıl dava herhangi bir nedenle sona erse bile, karşı davanın görülüp karara bağlanmasına engel yoktur. Karşı dava bağımsızlaşmış olur ve mahkeme bu dosyada esasa ilişkin incelemeyi tamamlar.
Uygulanacak Hükümler (HMK m. 135)
Kanunun “dava” ile ilgili hükümleri, aksine özel düzenleme yoksa, karşı dava bakımından da uygulanır. Böylece dilekçelerin teatisi, delillerin gösterilmesi ve tahkikat aşamaları aynı usulî çerçevede yürür.
Karşı Davaya Örnekler
- Kira bedelinin artırılması talebine karşı, davalının kira bedelinin indirilmesi istemi,
- Kira alacağına karşı, kiracının yaptığı zorunlu ve faydalı masrafların talebi,
- İstihkak davasına karşı açılan tasarrufun iptali davası,
- Kadının açtığı boşanma davasına karşı kocanın açtığı boşanma talepli karşı dava.
Örnek Olay: Davacı, kira bedelinin artırılmasını isterken; davalı, aynı sözleşme ilişkisine dayanarak kiralananda yaptığı zorunlu onarım masraflarını karşı davayla ileri sürerek mahsup ilişkisi kurabilir. Bu, tek dosyada kapsamlı çözüm sağlar.
CEVABA CEVAP VE İKİNCİ CEVAP DİLEKÇELERİ
Bu kısım, “cevaba cevap dilekçesi (replik)” ile “ikinci cevap dilekçesi (düplik)”in kimler tarafından, hangi süre içinde ve hangi usulde verileceğini açıklar. Cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasını tamamlayarak ön incelemeye geçişi hazırlar.
Tarafların İkinci Dilekçeleri (HMK m. 136)
Davacı, davalının cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde “cevaba cevap dilekçesi”ni verir. Davalı ise, davacının cevaba cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde “ikinci cevap dilekçesi”ni sunar.
Dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliklerine aykırı düşmediği ölçüde, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri bakımından kıyasen uygulanır. Gerektiğinde, usule uygun şekilde ek süre talep edilmesi de mümkündür.
Süreler ve Ek Süre İmkânı
Cevaba cevap ve ikinci cevap için öngörülen iki haftalık kanunî süreler, tebliğ anından itibaren işlemeye başlar. Somut olayın koşullarına göre, üst norm ve usul hükümleri çerçevesinde ek süre verilmesi talep edilebilir; ek süre, mahkeme kararıyla ve usulüne uygun biçimde tanınır.
Basit Yargılama Usulünde Cevaba Cevap ve İkinci Cevap
Basit yargılama usulünde “cevaba cevap” ve “ikinci cevap” dilekçeleri öngörülmemiştir. Bu usulde, yazılı savunma aşaması daha sınırlı tutulur ve süreç daha hızlı ilerler.
Uygulama Notu: Dilekçe tekniğinde düzen ve süre disiplini, “cevaba cevap” ve “düplik”in zamanında verilmesini gerektirir. Süre kaçırıldığında savunma stratejisinin ağırlık merkezi ön inceleme ve tahkikata kayar.
ÖN İNCELEME (HMK m. 137–142)
Ön inceleme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra başlar. Bu aşamada mahkeme dava şartları ile ilk itirazları değerlendirir, uyuşmazlık konularını tespit eder, delillerin sunulması ve toplanması için gerekli hazırlık işlemlerini yürütür ve tarafları sulh veya arabuluculuğa teşvik eder. Ön inceleme tamamlanmadan tahkikata geçilemez.
Ön İncelemenin Kapsamı (2018) – HMK m. 137
Dilekçe teatisi tamamlandıktan sonra mahkeme:
- Dava şartları ile ilk itirazları inceler,
- Uyuşmazlık konularını tam olarak belirler,
- Hazırlık işlemlerini yapar; tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yerine getirir,
- Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulh veya arabuluculuk yoluna teşvik eder,
ve tüm bu hususları tutanağa geçirir.
Ön inceleme tamamlanmadan tahkikat için duruşma günü verilemez; ön inceleme, yargılamanın sağlıklı ilerlemesi için bir eşik işlevi görür.
Ön İncelemede Yapılamayacak Tahkikat İşlemleri ve Karar Verilemeyecek Hususlar
Ön inceleme sırasında, tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif, yemin gibi tahkikat işlemleri yapılamaz. Ayrıca hâkim, ön inceleme aşamasında hak düşürücü süreler ve zamanaşımı hakkında karar veremez.
Bu sınırlama, ön incelemenin amacına uygun olarak, esasa ilişkin araştırma ve delil faaliyetlerinin tahkikat safhasına bırakılmasını temin eder.
Örnek Olay: Dava şartı yokluğu (örneğin kesin yetki itirazı) ön incelemede dosya üzerinden fark edilse bile, tanık dinlenmesi veya bilirkişi raporu alınması tahkikat alanına girdiğinden bu aşamada yapılamaz.
Dava Şartları ve İlk İtirazlar Hakkında Karar – HMK m. 138
Mahkeme, kural olarak dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verir. Gerektiğinde, karar verilmeden önce taraflar ön inceleme duruşmasında dinlenebilir. Bu, usul ekonomisi ile hukuki dinlenilme hakkının dengeli şekilde gözetilmesini sağlar.
Ön İnceleme Duruşmasına Davet – HMK m. 139
Mahkeme, dilekçe teatisi biter ve gerekli incelemeler yapılınca ön inceleme için duruşma günü tespit eder ve taraflara bildirir. Davetiyede özellikle şu ihtarlar yapılır:
- Duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar,
- Sulh için gerekli hazırlığın yapılması,
- Sadece bir tarafın gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi hâlinde, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği,
- Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde dilekçelerde gösterildiği hâlde henüz sunulmayan belgelerin mahkemeye verilmesi veya başka yerden getirtilmesi için gerekli açıklamaların yapılması; aksi hâlde o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı.
Uygulama Notu: İki haftalık kesin sürede delil ve belge bildirimi yapılmazsa, mahkeme bu delillere dayanılmasından vazgeçildiğine karar verebilir. Bu sonuç, ön incelemede dosya yönetiminin önemini vurgular.
Ön İnceleme Duruşması – HMK m. 140
Hâkim, duruşmada dava şartları ve ilk itirazlar yönünden gerektiğinde tarafları dinler; ardından tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
Sonrasında taraflar, sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatılarak sulh veya arabuluculuğa teşvik edilir. Hâkim bu yolla sonuç alınabileceği kanaatine varırsa, bir defaya mahsus yeni duruşma günü belirler.
Duruşma sonunda, sulh/arabuluculuk faaliyetinin sonucu ve anlaşmazlık konuları tutanakla tespit edilir; tutanak taraflarca imzalanır ve tahkikat bu tutanak esas alınarak yürütülür.
Bu aşamada yapılan sulh görüşmeleri sırasındaki ikrar tarafları bağlamaz; böylece uzlaşma görüşmeleri açık ve serbest bir zeminde yürütülebilir.
İddia ve Savunmanın Genişletilmesi veya Değiştirilmesi – HMK m. 141
Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleriyle serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilir. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ise iddia veya savunma genişletilemez/değiştirilemez.
Bu sınırlamanın arka planında, yargılamanın düzenli, öngörülebilir ve yoğunlaştırılmış biçimde yürütülmesini hedefleyen teksif ilkesi bulunur (ilke HMK’da ayrıca düzenlenmemiştir). Islah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Genişletilmesi/Değiştirilmesi Sayılan Haller
- Dava sebebinin (vakıaların) genişletilmesi/değiştirilmesi: Örn. satım sözleşmesine dayalı dava iken sonradan ödünç sözleşmesine dayandırılması.
- Talep sonucunun genişletilmesi/değiştirilmesi:
- Tahliye yerine kira alacağının istenmesi,
- 1.000 TL yerine 50.000 TL talep edilmesi,
- Tahliye talep edilip sonradan tahliye ile birlikte kira alacağının da talep edilmesi.
Sayılmayan Haller
- Talep sonucunun daraltılması (50.000 TL yerine 10.000 TL talep edilmesi),
- Hukukî sebeplerin değiştirilmesi (haksız fiilden sebepsiz zenginleşmeye geçiş; hâkim hukukî sebeple bağlı değildir),
- Talep edilenden başka bir şeye de hükmedilebilen durumlar (ör. boşanma yerine ayrılık kararı),
- Re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalar (ör. babalık davası),
- Davacının cevaba cevap dilekçesinden sonra ortaya çıkan vakıaların ileri sürülmesi,
- Asıl vakıaya zımnen dâhil vakıaların ileri sürülmesi,
- Dava dileğindeki vakıaların delili niteliğindeki olayların ileri sürülmesi,
- Maddî hataların düzeltilmesi (ör. “Ahmed YILMAZ” yerine “Ahmet YILMAZ”).
Bu durumlarda ıslah veya karşı tarafın açık rızası aranmaz.
Yasağın İstisnaları
- Davalının açık rızası,
- Islah,
Ayrıca doktrinde genel kabul gören: - Tarafta iradî değişiklik (kural olarak karşı tarafın açık rızası gerekir; maddî hata veya dürüstlük kuralına aykırılık bulunmaması hâlinde hâkim rıza aramadan da izin verebilir),
- Dava konusunun devri.
Örnek Olay: Davacı, 50.000 TL talebini 10.000 TL’ye indirirse bu daraltma sayılır ve yasak kapsamında genişletme/değiştirme değildir. Buna karşılık talebini 50.000 TL’den 100.000 TL’ye çıkarırsa genişletme söz konusudur.
Süreler Hakkında Karar – HMK m. 142
Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce hak düşürücü süreler ile zamanaşımı yönündeki itiraz ve def’ileri inceleyip karara bağlar.
Bununla birlikte, vurgulamak gerekir ki ön inceleme aşamasında (yani ön inceleme henüz tamamlanmamışken) hâkim hak düşürücü süreler ve zamanaşımı hakkında karar veremez. Bu ayrım, ön inceleme ile tahkikat arasındaki işbölümünü açıkça gösterir.
Uygulama Notu: Zamanaşımı itirazının değerlendirilmesi, ön inceleme tamamlandıktan sonra ve tahkikat öncesi yapılır; böylece delil faaliyetine geçmeden önce uyuşmazlığın zamansal filtrelemesi tamamlanmış olur.
TAHKİKAT VE TAHKİKAT SIRASINDAKİ ÖZEL DURUMLAR
Tahkikat, ön incelemenin tamamlanmasından sonra başlayan; iddia ve savunmaların bir bütün olarak incelendiği, delillerin toplandığı ve değerlendirildiği esas aşamadır. Bu evre, uyuşmazlığın aydınlatılması ve hükme hazır hâle getirilmesi için yürütülen araştırma ve soruşturma faaliyetlerinden oluşur.
BİRİNCİ AYRIM: TAHKİKAT
Tahkikatın Başlaması ve Genel Çerçeve
Ön inceleme bitince, tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar bütünlük içinde ele alınır; gösterilen deliller toplanır, değerlendirilir. Mahkeme, artık araştırılacak başka bir husus kalmadığı kanaatine ulaştığında, tahkikatın bittiğini taraflara bildirir ve sözlü yargılama aşamasına istinaden hüküm verileceğini belirtir.
Uygulama Notu: Tahkikatın bitirildiği ara karar, taraflara hükme hazırlık için çerçeveyi bildirir; sözlü yargılama, bu aşamadan sonra hükmün zemini olur.
Tahkikatın Konusu (HMK m. 143)
- Tarafların davada ileri sürdüğü bütün iddia ve savunmalar birlikte incelenir.
- Hâkim, muhakemeyi basitleştirmek veya kısaltmak amacıyla, re’sen veya talep üzerine, tahkikatın her aşamasında iddia veya savunmalardan birinin ya da bir kısmının öncelikle incelenmesine karar verebilir.
Tarafların Dinlenilmesi (HMK m. 144)
- Tahkikat aşamasında mahkeme, her iki tarafı usulüne uygun biçimde davet ederek davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebilir.
- Dinlenilmek üzere verilecek süre iki haftadan az olamaz. Bu süre, mahkemece re’sen veya taraflardan birinin istemi üzerine uzatılabilir veya kısaltılabilir.
Sonradan Delil Gösterilmesi (HMK m. 145)
Taraflar, kanunda öngörülen süreler geçtikten sonra kural olarak delil gösteremez. Ancak:
- Sonradan ileri sürülen delil yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa, veya
- Süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa,
mahkeme sonradan delil gösterilmesine izin verebilir.
Örnek Olay: Tarafın elinde olmayan resmi kayıt, idarenin geç tebliği nedeniyle ancak tahkikatta temin edilebilmişse, mahkeme kusur olmadığı için bu delilin sonradan sunulmasına izin verebilir.
Mevcut Delillerle Davanın Aydınlanması (HMK m. 146)
Mahkeme, taraflarca gösterilen delillerin incelenmesinden sonra, davanın muhakeme ve hüküm için yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa, tahkikatın bittiğini taraflara bildirir.
İKİNCİ AYRIM: DURUŞMA
Tarafların Duruşmaya Daveti (HMK m. 147)
- Ön inceleme tamamlandıktan sonra, tahkikat ve sözlü yargılama için taraflar duruşmaya davet edilir.
- Davetiyede şu ihtarlar yer alır:
- Geçerli özür olmadan gelinmezse, duruşmaya yoklukta devam edileceği ve işlemlere itiraz edilemeyeceği,
- Tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği,
- Sözlü yargılama ertelenirse ayrıca davetiye gönderilmeyeceği,
- HMK m. 150 saklı kalmak üzere yoklukta hüküm verilebileceği.
Mahkemenin Çalışma Zamanı (HMK m. 148)
Mahkemeler resmî çalışma gün ve saatlerinde görev yapar. Ancak zorunluluk veya gecikmesinde zarar bulunan hâllerde keşif, delillerin tespiti ve günlük duruşma listesinde yazılı işler, resmî tatillerde veya mesai dışı da yapılabilir.
Ses ve Görüntü Nakliyle Katılım / Başka Yerde Duruşma (HMK m. 149)
- Talep eden tarafın veya vekilinin aynı anda ses ve görüntü nakliyle bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemi yapmalarına karar verilebilir.
- Mahkeme; re’sen veya talep üzerine tanık, bilirkişi veya uzmanın aynı yöntemle dinlenmesine karar verebilir.
- Tarafların serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, ilgililerin ses ve görüntü nakliyle dinlenmesine re’sen karar verilebilir.
- Fiilî engel veya güvenlik sebebiyle, duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına, bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşü alınarak karar verilebilir.
- Usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Uygulama Notu: Uzak ilde bulunan tanığın SEGBİS benzeri sistemlerle dinlenmesi, usul ekonomisini güçlendirir ve tahkikatı hızlandırır.
Tarafların Duruşmaya Gelmemesi, Sonuçları ve Davanın Açılmamış Sayılması (2019–2021) (HMK m. 150)
- Usulüne uygun davete rağmen her iki taraf gelmez veya gelip takip etmeyeceklerini bildirirlerse, dosya işlemden kaldırılır.
- Bir taraf gelir, diğer taraf gelmezse; gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya yoklukta devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli özrü olmaksızın gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.
- Gün tespiti tarafların başvurusuna bağlı olduğu hâllerde, gün tespit edilmemişse, son işlem tarihinden itibaren bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır.
- İşlemden kaldırılan dava, üç ay içinde taraflardan birinin yenileme dilekçesiyle yenilenebilir. Bir aydan sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır ve bu harç yenileyen tarafa aittir. Harçla yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.
- Üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün açılmamış sayılır ve mahkeme kendiliğinden karar verir; kayıt kapatılır.
- Not: Dosya işlemden kaldırıldıktan sonra 3 ay süreyle derdestlik devam eder.
- İşlemden kaldırılıp sonradan yenilenen dava, ilk yenilemeden sonrabir defadan fazla takipsiz bırakılamaz; aksi hâlde açılmamış sayılır.
- Yazılı yargılama usulü: En fazla iki kez takipsiz bırakılabilir ve iki kez yenilenebilir; üçüncü takipsizlikte açılmamış sayılır.
- Basit yargılama usulü: En fazla bir kez takipsiz bırakılabilir ve bir kez yenilenebilir; ikinci takipsizlikte açılmamış sayılır.
- Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davada, talep dahi vaki olmamış sayılır.
Duruşma Düzeni (HMK m. 151)
- Hâkim, duruşmanın düzenini bozanı men eder; gerekirse avukatlar hariç derhâl salondan çıkarılmasını emreder.
- İhtara rağmen düzeni bozan veya uygun olmayan söz/ davranışta ısrar eden kişi derhâl yakalanır ve dört güne kadar disiplin hapsi uygulanır. (Avukatlar hakkında uygulanmaz.)
- Eylem ayrıca suç oluşturuyorsa, durum tutanakla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir; gerekiyorsa tutuklama kararı verilir (avukatlar hariç).
Soru Yöneltme (HMK m. 152)
- Taraf vekilleri, tanık, bilirkişi ve çağrılan diğer kişilere duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Taraflar ise hâkim aracılığıyla soru sorar. Soruya itiraz edilirse, sorunun yöneltilip yöneltilmeyeceğine hâkim karar verir.
- Uyarı: Taraf vekilleri, karşı tarafa veya karşı taraf vekiline doğrudan soru yöneltemez.
- Toplu mahkemelerde, hâkimlerin her biri belirtilen kişilere soru sorabilir.
Kayıt ve Yayın Yasağı (HMK m. 153)
- Duruşmada fotoğraf çekilemez, ses ve görüntü kaydı yapılamaz. Ancak yargılamanın zorunlu kıldığı hâllerde, dosyada saklı kalmak üzere mahkemece kayıt yapılabilir. Bu kayıtlar ve kişilik haklarına ilişkin dosya belgeleri, mahkeme ve ilgili kişilerin açık izni olmadan yayınlanamaz.
- Yasağa aykırı davranan hakkında HMK m. 151 uygulanır.
- Ayrıca TCK m. 286 hükümleri de uygulanır.
Tutanak (2022) – İçerik ve Düzen (HMK m. 154)
- Hâkim, tahkikat ve yargılama işlemleriyle taraf ve ilgililerin sözlü açıklamalarını gerekirse özet olarak zabıt kâtibi aracılığıyla tutanağa geçirir.
- Taraflar veya ilgililer, hâkimin izniyle açıklamalarını bizzat tutanağa yazdırabilir.
- Mutlaka yazılacaklar:
a) Mahkemenin adı, yer, gün ve saat,
b) Hâkim, zabıt kâtibi, hazır taraflar, vekiller, kanunî temsilciler, fer’î müdahil, tercümanın kimlikleri,
c) Yargılamanın aleni ya da gizli yapıldığı,
ç) Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yemin, geri alma muvafakati, feragat, kabul beyanları ve sulh müzakereleri/sonucu,
d) Taraf, tanık, bilirkişi veya uzman beyanı (okunmak kaydıyla),
e) Duruşma dışı işlemlerin özeti,
f) Sunulan belgelerin neler olduğu,
g) Soruşturmaya ilişkin istekler ve kanunların yazılmasını emrettiği hususlar,
ğ) Ara kararları ve hükmün sonucu,
h) Kararın veya hükmün açıklanma biçimi. - Tutanağa atıf yapılan veya dosyaya konduğu belirtilen belgeler tutanak eki sayılır.
- İşlemler teknik araçlarla kayda alınmışsa, bu durum ayrıca tutanakla tespit edilir.
Tutanağın İmzalanması ve İmza Atamayanlar (HMK m. 155)
- Tutanak derhâl, hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanır.
- İmza atamayacak durumda olanın parmak izi alınır; hangi parmağa ait olduğu yazılır. Elinde parmak bulunmayanlar mühür/özel işaret kullanabilir.
- Not: Taraflar veya vekilleri yalnızca ön inceleme duruşma tutanaklarını imzalar.
Tutanağın İspat Gücü (HMK m. 156)
Ön inceleme, tahkikat ve yargılama işlemleri ancak tutanakla ispat olunur.
Zabıt Kâtibi Bulundurulması (HMK m. 157)
- Hâkim huzuruyla yapılacak tüm işlemlerde zabıt kâtibi hazır bulunur.
- Hukukî/fiilî engel varsa ve gecikmesinde sakınca bulunuyorsa, uygun yeminle başka bir kimse geçici kâtip olarak görevlendirilebilir.
Tutanak Örneği Verilmesi (HMK m. 158)
- Tutanakların tümü veya bir kısmı, talep hâlinde taraflara veya fer’î müdahile verilir; mühürlenir ve aslına uygun olduğu yazı işleri müdürünce onaylanır.
- Gizlilik kararı kapsamındaki eklerin örneği hâkim izniyle verilebilir.
Dosyaya Belge Konulması ve Başka Yere Gönderilmesi (HMK m. 159)
- Sunulan dilekçe ve belgeler havale edilip dosyaya konur.
- Dosyanın başka resmî mercie gönderilmesi gerektiğinde, hâkim aslı yerine onaylı örnek gönderilmesine karar verebilir.
Dizi Listesi (HMK m. 160)
Zabıt kâtibi, dosyadaki her belgeyi gösteren bir dizi listesi tutar; ibraz veya çıkarma işlemleri derhâl bu listeye işlenir.
Dosyanın İncelenmesi (HMK m. 161)
- Taraflar veya fer’î müdahil, kâtibin gözetiminde dosyayı inceleyebilir. Dava ile ilişkisini ispat eden ilgililer de hâkim izniyle inceleyebilir.
- Gizli belge ve tutanaklar, hâkimin açık izni ile incelenebilir.
Dosyanın Hâkimin İncelemesine Hazır Tutulması (HMK m. 162)
Zabıt kâtibi, yargılamadan önce ve gerektiğinde dosyayı hâkime sunmak ve eksiksiz geri almakla yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ AYRIM: ÖN SORUN VE BEKLETİCİ SORUN
Ön Sorun – Tanım ve Usul (HMK m. 163–164)
Ön sorun, davaya devam edilebilmesi ve karar verilebilmesi için, ayrı bir dava niteliği taşımayan ve aynı mahkemece çözümlenmesi gereken meselelerdir.
- İleri sürülmesi: İlgili taraf, dilekçeyle veya duruşmada sözlü olarak ileri sürebilir (m. 163).
- İncelemesi: Hâkim, ön sorunu incelemeye değer görürse, belirleyeceği süre içinde karşı tarafa delilleriyle cevap vermesi için tefhim/tebliğ eder; gerekirse tarafları dinleyip karar verir ve kararı bildirir (m. 164).
HMK’da Ön Sorun Örnekleri
- Hâkimin reddi talebi,
- İlk itirazlar,
- Eski hâle getirme talebi,
- Fer’î müdahale talebi,
- Senedin sahteliği iddiası,
- Duruşmanın gizliliği talebi.
Bekletici Sorun – Şartlar ve Usul (HMK m. 165)
- Hüküm verilebilmesi başka bir davaya, idari tespitte bulunulmasına veya ilişkili bir hukuki ilişkinin varlığına bağlı ise, mahkeme yargılamayı bekletebilir.
- İnceleme ve sonuç, başka bir dava/idarî makam kararına bağlı ise, mahkeme ilgili tarafa başvurması için süre verir. Süresinde başvurulmazsa, taraf iddiasından vazgeçmiş sayılır ve esas hakkında karar verilir.
- Not: Somut norm denetimi (Anayasa’ya aykırılık) veya yargı yolu uyuşmazlığında Uyuşmazlık Mahkemesi kararları bekletici sorun yapılmalıdır. Bekletici sorun ile beklenen dava arasında bağlantı bulunmalıdır.
DÖRDÜNCÜ AYRIM: DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ VE AYRILMASI (HMK m. 166–168)
Davaların Birleştirilmesi (HMK m. 166)
- Aynı yargı çevresinde, aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar arasında bağlantı varsa, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden, ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve diğer mahkemeyi bağlar.
- Davalar ayrı yargı çevrelerinde ise, bağlantı nedeniyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilir; mahkeme bu durumda kendiliğinden birleştirme kararı veremez. Birinci davanın açıldığı mahkeme, birleştirme kararının kesinleşmesiyle bununla bağlıdır.
- Önemli Not: Ayrı yargı çevrelerinde açılan davalarda, bağlantı bulunsa dahi mahkeme re’sen birleştirme kararı veremez.
- Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
- Davaların aynı veya benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte olması bağlantı sayılır.
- İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davalar dahi bu hükme göre birleştirilebilir; istinaf incelemesi, uyuşmazlığın asıl hukukî ilişkisini inceleyen dairede yapılır.
Davaların Ayrılması (HMK m. 167)
Mahkeme, yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, her aşamada, talep üzerine veya re’sen karar verebilir ve ayrılan davalara bakmaya devam eder.
Kanun Yolları (HMK m. 168)
Aynı yargı çevresinde, aynı düzey ve sıfattaki mahkemelerin birleştirme/ayırma kararlarına karşı istinaf, bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı ise temyiz yoluna ancak hükümle birlikte gidilebilir. Bu tek başına, BAM’da kaldırma/ esastan inceleme; Yargıtay’da ise bozma sebebi oluşturmaz.
BEŞİNCİ AYRIM: İSTİCVAP (HMK m. 169–175)
İsticvap – Konu ve Hukukî Niteliği
İsticvap, hâkimin taraflardan birini aleyhine olan bir vakıa hakkında sorguya çekmesidir. Hâkimin her sorusu isticvap değildir; amaç, ikrar elde ederek çekişmeyi daraltmaktır (ör. imzanın davalıya ait olup olmadığına dair sorgu).
- HMK’da ispat ve deliller arasında düzenlenmediğinden, istikvap bir delil değildir; ancak ikrar doğurabilir.
- Re’sen araştırma ilkesi uygulanan davalarda (babalık, soybağı, velayet vb.) taraf ikrarı hâkimi bağlamadığından istikvap söz konusu olmaz.
İsticvap Olunacak Kişilerin Belirlenmesi (HMK m. 170)
- Tüzel kişiler adına, temsil yetkilileri isticvap olunur.
- Ergin olmayan/kısıtlı adına yapılan işleme ilişkin olarak, kanunî mümessil isticvap olunur.
- Ergin olmayan/kısıtlıya bizzat dava hakkı tanınmışsa, ikinci fıkra uygulanmaz.
İsticvaba Davet ve İhtarlar (HMK m. 171)
- İsticvabına karar verilen kişiye bizzat davetiye gönderilir; belirlenen gün ve saatte hazır bulunması ve istikvap konusu vakıalar bildirilir.
- Geçerli özür olmadan gelinmez veya sorular cevapsız bırakılırsa, istikvap konusu vakıalar ikrar edilmiş sayılır.
Bizzat İsticvap (HMK m. 172)
- Kişi bizzat gelmelidir. Mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve aynı anda ses-görüntü nakli mümkün değilse, istinabe yoluyla isticvap olunur.
- Hastalık/engellilik vb. sebeple gelemeyenler bulundukları yerde isticvap edilir.
- Vekilin, özel yetkisi olsa dahi istikvabı mümkün değildir.
İsticvabın Yapılması ve Sonuçları (HMK m. 173)
- İsticvap, bizzat yapılır. Hâkim, başlamadan önce gerçeği söyleme yükümlülüğünü hatırlatır (yemin teklif edilemez).
- Karşı taraf ve vekilleri hazır bulunabilir. İsticvap olunan, mahkemenin izni olmadıkça yazılı not kullanamaz.
- Taraf istikvapta ikrar ederse, hâkim bu ikrarla bağlıdır; bunun dışındaki beyanları hâkim serbestçe takdir eder.
İsticvap Tutanağı (HMK m. 174)
İsticvap sonunda tutanak düzenlenir; açıklamalar, sorular ve cevaplar yazılır; okunur ve imzalatılır. İmza reddi haklı sebep olmaksızın olursa, bu husus tutanağa geçirilir.
Kıyasen Uygulanacak Hükümler (HMK m. 175)
Tanıklığa ilişkin 249, 250, 259–263. maddeler, niteliğe aykırı düşmediği sürece istikvapa kıyasen uygulanır.
ALTINCI AYRIM: ISLAH VE MADDÎ HATALARIN DÜZELTİLMESİ (2019–2023) (HMK m. 176–183)
Islah, açılmış davada talep sonucunun genişletilmesi/değiştirilmesi, yeni vakıa ileri sürülmesi veya yapılmış usul işleminin kısmen/tamamen değiştirilmesi için başvurulan usul yoludur. İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağının istisnası niteliğindedir.
- Maddî hukuk işlemleri (feragat, kabul, sulh) ıslahta konu edilemez.
Islahın Tanımı, Kapsamı ve Örnekler
- Dava türünün değiştirilmesi: İtirazın iptali davasının tam ıslahla alacak davasına dönüştürülmesi.
- Talebin artırılması: 10.000 TL’lik alacağın ıslahla 100.000 TL’ye çıkarılması.
- Talebin niteliğinin değiştirilmesi: Ayıplı telefonun iadesinden vazgeçilip bedelinin istenmesi; telefon yerine bilgisayarın talebi.
- Davalının ıslahı: Savunmaya dayanak vakıaların tamamlanması/değiştirilmesi; def’ilerin veya dosyadan anlaşılmayan itirazların ileri sürülmesi.
Islahın Kapsamı ve Sayısı (HMK m. 176)
- Taraflardan her biri, yaptığı usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
- Aynı davada, taraflar yalnız bir kez ıslah yoluna başvurabilir.
Islahın Zamanı ve Şekli (HMK m. 177)
- Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
- Bozma/kaldırma sonrası dosya ilk dereceye geldiğinde, mahkeme tahkikata ilişkin işlem yaparsa, tahkikat sona erinceye kadar ıslah mümkündür; ancak bozmaya uyulmakla oluşan hukukî durum ortadan kaldırılamaz.
- Islah sözlü veya yazılı yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya talep duruşma dışında ise, haber verme amacıyla karşı tarafa bildirilir.
Islahın Giderleri ve Teminat (HMK m. 178)
- Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı/ uğrayabileceği zararlar için hâkimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde mahkeme veznesine yatırır; aksi halde ıslah yapılmamış sayılır.
- Zarar kesinleşince, yatırılan miktar eksikse tamamlatılır, fazlaysa iade edilir.
Islahın Etkisi – Geçersiz Kılınamayacak İşlemler (HMK m. 179)
- Islah, ıslahın teşmil edildiği noktadan itibaren, önceki usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğurur.
- Ancak aşağıdaki işlemler ıslahla geçersiz kılınamaz:
- İkrar,
- Tanık ifadeleri,
- Bilirkişi rapor/beyanları,
- Keşif ve isticvap tutanakları,
- Yeminin teklifi/ reddi/ iadesi (yerine getirilmiş veya karşı tarafın yerine getireceğini ıslahtan önce bildirdiği hâller).
- Tahkikat sonrası durum gerektiriyorsa, bu işlemler de yapılmamış sayılabilir.
Islah ile Yapılamayacak İşlemler (m. 179/2) (2018):
- Taraf değiştirilemez,
- İlk itiraz ileri sürülemez,
- İkinci tanık listesi verilemez,
- İkrardan dönülemez,
- Tanık ifadeleri/ bilirkişi rapor ve beyanları/ keşif ve isticvap tutanakları geçersiz kılınamaz,
- Yemine ilişkin yukarıdaki işlemler ıslahla bertaraf edilemez.
Davanın Tamamen Islahı (HMK m. 180)
Davayı tamamen ıslah eden taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Kısmen Islah (HMK m. 181)
Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde işlem yapılmazsa, ıslah yapılmamış gibi davaya devam edilir (ıslah hakkı kullanılmış sayılmaz).
Kötüniyetli Islah (HMK m. 182)
Islahın davayı uzatma veya karşı tarafı rahatsız etme amacı taşıdığı delil/belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme ıslahı dikkate almadan karar verir. Ayrıca kötüniyetli tarafa:
- Karşı tarafın bütün zararlarını ödeme yükümlülüğü ve
- 500 TL–5.000 TL arası disiplin para cezası uygulanır.
Maddî Hataların Düzeltilmesi (Islah Gerekmez) (HMK m. 183)
Tarafların veya mahkemenin, dosyadaki açık yazı ve hesap hataları, karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Düzeltme yüzünden yargılama uzarsa, yargılama giderleri belirlenirken bu husus dikkate alınır.
Örnek Olay: Dava değerinde “10.000,00” yerine sehven “100.000,00” yazılması maddî hatadır ve ıslah gerekmeksizin düzeltilebilir; ancak talep artırımına yönelik bilinçli değişiklik ıslah gerektirir.
TAHKİKAT VE TAHKİKAT SIRASINDAKİ ÖZEL DURUMLAR
Bu bölüm, tahkikatın toplu mahkemelerde nasıl yürütüldüğünü, hangi usullerle sonlandırıldığını ve tahkikat bitiminde sözlü yargılamaya geçişin esaslarını açıklar. Düzenlemeler, yargılamanın etkin, düzenli ve denetlenebilir şekilde ilerlemesini amaçlar.
Toplu Mahkemelerde Tahkikat (HMK m. 183/A)
(1) Toplu mahkemenin görev alanındaki dava ve işlerde—dava açılmadan önce yahut açıldıktan sonra talep edilebilen delil tespiti, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir gibi geçici hukuki korumalar da dâhil olmak üzere—tüm yargılama aşamaları kurul (heyet) tarafından gerçekleştirilir ve karara bağlanır. Böylece, geçici hukuki korumalarda dahi kolektif karar usulü korunur.
(2) Heyet, diğer kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak koşuluyla, davanın veya işin niteliğini gözeterek tahkikatın bir üye tarafından tahkikat hâkimi sıfatıyla yapılmasına karar verebilir.
(3) Tahkikatın heyetçe yürütüldüğü hâllerde ise mahkeme başkanı, belirli kimi tahkikat işlemlerini yapmak üzere bir üyeyi naip hâkim olarak görevlendirebilir; böylece belirli işlemler hız ve uzmanlıkla yerine getirilir.
(4) Mahkeme başkanı, kurul çalışmalarının uyumlu, verimli ve düzenli biçimde sürmesini sağlar ve bu amaçla gerekli gördüğü idari–usul önlemlerini alır.
Tahkikatın Sona Ermesi (HMK m. 184)
(1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarını, ayrıca toplanmış delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir; böylece taraflar, toplu değerlendirmelerini son kez dosyaya yansıtır.
(2) Tarafların bu açıklamalarının ardından mahkeme, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını tespit ederse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Bu tefhim, bir sonraki aşama olan sözlü yargılamaya geçiş için usulî eşiği oluşturur.
Toplu Mahkemelerde Tahkikatın Sona Ermesi (HMK m. 185)
(1) Toplu mahkemede tahkikat yapmakla görevlendirilmiş hâkim, tahkikatın tamamlandığı kanaatine vardığında, tarafların davanın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için dosyayı mahkeme başkanına sunar.
(2) Kurul, gerçeğin ortaya çıkmasını gerekli gördüğü ölçüde, tahkikat hâkimi tarafından dinlenmiş tanık ve bilirkişiyi yeniden çağırıp dinleyebilir; ayrıca, davanın maddi vakıalarına ilişkin olup mahkemeye sunulamamış ya da getirtilmemiş delillerin dosyaya kazandırılmasını kararlaştırabilir. Heyet, eksik gördüğü tahkikatı bizzat tamamlayabileceği gibi bu görevi bir üyeye de verebilir.
(3) Toplu mahkeme, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarını aldıktan sonra, artık tahkikatı gerektiren bir mesele kalmadığı kanaatine varırsa, tahkikatın bittiğini tefhim eder.
Sözlü Yargılama (HMK m. 186)
(1) Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine, duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Taraflar hazır bulunsun ya da bulunmasın, sözlü yargılama için ayrıca davetiye gönderilmez.
(2) Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar; taraflar tüm yargılamayı değerlendirip iddia ve savunmalarının haklılığını ortaya koyan son açıklamalarını yapar ve bunun üzerine mahkeme hükmünü verir. Ancak HMK m. 150 hükmü (yokluk, işlemden kaldırma ve açılmamış sayılma sonuçları) saklıdır.
İSPAT VE DELİLLER
İspat ve delil kurumu, medeni yargılamada uyuşmazlığın aydınlatılmasını ve hakimin kanaat oluşturmasını sağlayan temel yapıdır. Bu bölümde, ispatın kapsamı, delillerin türleri ve delillerin nasıl ileri sürülüp değerlendirileceği ayrıntılı biçimde ele alınır. Kurallar, HMK hükümlerine sadık kalınarak; tanım, yükümlülük ve usul ekseninde sistematik bir bütünlük içinde aktarılır.
Birinci Ayrım – Genel Hükümler
Bu ayrım, “ispat” kavramının anlamını, ispatın konusunu ve çekişmeli vakıaların hangi delillerle kanıtlanabileceğini belirler. Ayrıca ikrarın hükmü ve türleri, ispat hakkı ile ispat yükünün kime ait olduğuna ilişkin temel ilkeler ve karşı ispat imkânı düzenlenir.
İspatın Tanımı ve Amacı
Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta mevcut kuşku ve belirsizlikleri ortadan kaldırmak; bir vakıanın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda hakimi ikna etmek amacıyla yürütülen faaliyet ispat olarak adlandırılır. İspat faaliyeti, hakimin kararını dayandıracağı maddi olguların ortaya konulmasına hizmet eder ve yargılamanın sonucunu belirleyecek ağırlığa sahiptir.
İspatın Konusu (HMK m.187)
İspatın konusunu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur; bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalar ile mahkeme önünde ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.
Aşağıdaki hususlar ispat dışıdır:
- Davanın çözümü bakımından etkisiz vakıalar,
- Çekişmesiz (taraflarca kabul edilmiş) vakıalar,
- İkrar edilmiş vakıalar,
- Herkesçe bilinen vakıalar,
- Türk hukuk kuralları.
Uygulama Notu: Hakim, hukuku resen bilir. Bu nedenle “hukuk kuralları” ispatın konusuna girmez; taraflar bu konuda delil göstermek zorunda değildir.
İkrar ve Türleri (HMK m.188)
Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar çekişmeli olmaktan çıkar ve ayrıca ispatı gerekmez. (HMK her ne kadar mahkeme dışı ikrarı düzenlememişse de, hakim mahkeme dışı ikrarı doğrulayan delil ve emare varsa onu da hükme esas alabilir.)
- İkrardan dönülemez, yalnızca maddi hata varsa düzeltilebilir.
- Sulh görüşmeleri sırasında yapılan ikrar, tarafları bağlamaz.
- İkrar, klasik anlamda “delil” değil; çekişmeli vakıayı çekişmesiz hâle getiren taraf usul işlemidir.
- Islah yoluyla ikrar geçersiz kılınamaz.
Basit (Adi) İkrar
Karşı tarafın bildirdiği olayın aynen ve eklemesiz kabulüdür (“evet, aldım” gibi). Bölünemez niteliktedir ve bu durumda ispat yükü davacıdadır; yalnızca ikrar edilen kısım çekişmesiz hâle gelir.
Vasıflı (Nitelikli) İkrar
Vakıa kabul edilmekle birlikte onun hukukî niteliğinin farklı olduğu ileri sürülür (ör. “10.000 TL aldım ama bu bağıştı”). Bölünemez kabul edilir; ileri sürülen vasfa uygun ispat yükü davacıya düşer (ör. borç olarak verildiğini ispat).
Bileşik (Mürekkep) İkrar
Vakıa kabul edilip, ayrıca sonucu engelleyen veya sona erdiren yeni bir vakıa ileri sürülür.
- Bağlantılı bileşik ikrarda (ör. “aldım ama ödedim”) ikrara eklenen vakıa ile asıl ikrar arasında doğal bağ bulunur; bölünebilir olduğu yönündeki görüş uygulamada baskındır. Bu durumda ödemeyi davalı ispatlar.
- Bağlantısız bileşik ikrarda (ör. “aldım, bedeli alacağımla takas ettim”) yeni vakıa bağımsızdır; bölünebilir ve ek vakıayı ileri süren taraf onu ispat eder.
Örnek Olay: Davalı “otomobil bedelini ödemedim, fakat davacıdan 10.000 TL alacağım var, takas beyan ediyorum” derse; alacak ve takası davalı ispatlamakla yükümlüdür.
İspat Hakkı, İspat Yükü ve Karşı İspat (HMK m.189–191)
İspat hakkı kanunda öngörülen süre ve usule uygun olarak kullanılabilir. Hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller (ör. usulsüz ses kaydı, hukuka aykırı fotoğraf/mesaj kayıtları) dikkate alınamaz. Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar başka delillerle ispatlanamaz; bir delilin caiz olup olmadığına mahkeme karar verir.
İspat yükü, kanunda özel düzenleme yoksa, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan lehine hak çıkaran tarafa aittir. Taraflar, serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklarda ispat yükü sözleşmesi yapabilir (ör. “ödeme yalnız banka dekontu ile ispat edilir”). Kanunî karineye dayanan taraf, yalnızca karinenin temel vakıasını ispatlar; karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir.
Karşı ispat: İspat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığını göstermek üzere diğer taraf delil sunabilir; bunu yapan taraf, sırf bu nedenle ispat yükünü üstlenmiş sayılmaz.
Uygulama Notu: Ödeme borcunda dekont taşıyan taraf, kanunî karinelerin de desteğiyle ispat yükünü etkin biçimde yerine getirir; buna karşı taraf karşı ispat ile yan deliller getirebilir.
Delillerin Niteliği ve Türleri (HMK m.192–198)
Kanun belirli bir delille ispat zorunluluğu öngörmemişse, kanunda düzenlenmemiş deliller de kullanılabilir (m.192).
Delil Sözleşmesi (HMK m.193)
Taraflar yazılı veya mahkeme tutanağına geçirilmiş imzalı beyan ile:
- Belirli delille ispatı öngörülen vakıaların başka delillerle ispatını kabul edebilir (münhasır olmayan delil sözleşmesi),
- Belirli vakıaların sadece belirli delillerle ispatını kararlaştırabilir (münhasır delil sözleşmesi).
İspat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren sözleşmeler geçersizdir.
Somutlaştırma Yükü ve Delillerin Gösterilmesi (HMK m.194–195)
Taraflar dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmalı, hangi delilin hangi vakıayı ispat için gösterildiğini açıkça belirtmelidir. Tarafların elinde bulunmayan delillerin getirtilmesi için mahkeme, ilgili makam ve kişilere bildirim yapar; mahkemeye getirilemeyecek deliller bulundukları yerde incelenebilir.
Delilden Vazgeçme, İnceleme ve İstinabe (HMK m.196–197)
Bir delili gösteren taraf, karşı tarafın açık izni olmadıkça o delilden vazgeçemez. Deliller kural olarak davaya bakan mahkeme huzurunda ve mümkün olduğunca aynı duruşmada incelenir. Zorunlu hâllerde bazı delillerin incelenmesi başka duruşmaya bırakılabilir; istinabe yoluyla başka yerdeki deliller toplanabilir.
Delillerin Değerlendirilmesi (HMK m.198)
Kanunî istisnalar dışında hakim, delilleri serbestçe değerlendirir; delilin ispat gücü somut olaya göre takdir edilir.
Delil Çeşitleri
- Kesin Deliller: Senet, yemin, (kesin hüküm – HMK’da ayrı başlık altında düzenli değil).
- Takdiri Deliller: Tanık beyanı, bilirkişi incelemesi, keşif.
Örnek Olay: Senetle ispat zorunluluğuna tabi bir borç ilişkisi, yemin deliliyle de ispat edilebilir; buna karşı tanık beyanı tek başına yeterli olmaz.
İkinci Ayrım – Belge ve Senet (HMK m.199–222)
Bu ayrım, belgenin ve senedin ne olduğunu, hangi hâllerde senetle ispat zorunluluğu bulunduğunu ve senede karşı tanıkla ispat yasağının sınırlarını belirler. Ayrıca delil başlangıcı, istisnalar ve adi/resmî senetlerin ispat gücü ayrıntılandırılır.
Belge ve Senet Kavramları
Belge; yazılı-basılı metin, senet, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü/ses kaydı ve elektronik veriler dahil, uyuşmazlık konusu vakıayı ispat etmeye elverişli bilgi taşıyıcılarıdır (m.199). “Belge” daha geniş bir kavramdır; her belge, ispat gücü bakımından senet sayılmaz.
Senet olarak kabul için:
- Bir cisim üzerinde bulunmalı (kâğıt vb.),
- Bir vakıa açıklaması içermeli (yazılılık),
- İmza unsuru taşımalıdır.
Senetle İspat Zorunluluğu (HMK m.200)
Değeri veya miktarı 23.450 TL (2024)’ü aşan hukuki işlemlerin (doğum, düşürülme, devir, yenileme, ikrar, itfa vb.) senetle ispatı gerekir. Bedelin sonradan bu tutarın altına düşmesi bu zorunluluğu ortadan kaldırmaz.
Tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Not edilmelidir ki pratikte ifade edilen “senetle ispat zorunluluğu”, özünde kesin delille ispat zorunluluğudur; bu nedenle yemin veya aynı davaya ilişkin kesin hüküm de kullanılabilir.
Senede Karşı Tanıkla İspat Yasağı (HMK m.201)
Senede bağlı iddialara karşı, senedin hüküm ve kuvvetini azaltacak veya ortadan kaldıracak hukuki işlemler, miktarı 23.450 TL’den az olsa dahi tanıkla ispat edilemez. Kural: “Senede karşı senetle” ispat.
TMK m.7 uyarınca resmî sicil ve senetlerin doğruluğunun aksinin ispatı ise her türlü delille mümkündür.
Delil Başlangıcı (HMK m.202)
Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı varsa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı; iddia konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren, ancak tek başına tam ispata yetmeyen ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisince verilmiş/gönderilmiş belgedir. Yazılı olma şartı aranmaz (ör. e-posta, faks, paraflı belge, zamanaşımına uğramış kambiyo, görüntü/ses kaydı).
Senetle İspat Zorunluluğunun İstisnaları (HMK m.203)
Aşağıdaki hâllerde tanık dinlenebilir:
- Yakın hısımlar arasındaki işlemler (altsoy-üstsoy, kardeş, eş, kayın hısımlığı, gelin-damat),
- Niteliği ve tarafların durumuna göre senede bağlanmaması teamül hâlini almış işlemler (ör. köy adetleri, nişanlılar arası işlemler),
- Yangın, deniz kazası, deprem gibi senet alınmasını imkânsız veya olağanüstü güç kılan haller,
- İrade bozukluğu (hata, hile, ikrah) ve aşırı yararlanma iddiaları,
- Üçüncü kişilerin muvazaa iddiaları,
- Senedin zorlayıcı sebeple kaybolması ihtimalini kuvvetlendiren emareler.
Dikkat: “Yakın hısımlar” ve “teamül” istisnaları senede karşı senetle ispat yasağının istisnası değildir. Bu ilişkilerde işlem senede bağlanmışsa, artık senede karşı ispat yine kesin delil ile mümkündür.
İlamların ve Resmî Senetlerin İspat Gücü (HMK m.204–205)
- İlamlar ve düzenleme şeklindeki noter senetleri, sahteliği ispat olunmadıkça kesin delildir.
- Noterce tasdikli senetler ve yetkili memur belgeleri, aksi ispatlanıncaya kadar kesin delil sayılır.
- Adi senetler, mahkeme huzurunda ikrar edilmiş veya mahkemece inkâr edenden sadır olduğu kabul edilmişse, aksi ispat edilinceye kadar kesin delil hükmündedir.
- Güvenli elektronik imza ile oluşturulan veriler senet niteliğindedir; hakim bunun varlığını resen inceler.
İmza Atamayanların Durumu (HMK m.206)
Okuma-yazma bilmeyenlerin imza yerine kullandıkları işaretlerin senet sayılabilmesi için noterce düzenleme şarttır. Okuma-yazma bildiği hâlde imza atamayanlarda ise onay veya düzenleme aranır. Bazı kuruluş işlemlerinde (cüzdan vb.) önceden onanmış işaretler, her işlemde ayrıca onama gerektirmeyebilir.
Yazı/İmza İnkarı, Sahtelik ve Sonuçları (HMK m.207–214)
- Senetteki çıkıntı, kazıntı, silinti ayrıca onanmamışsa inkâr halinde göz önünde tutulmaz; etkili ise senet kısmen/tamamen hükümsüz sayılabilir (m.207).
- Kişi, kendisine isnat edilen belgedeki yazı/imzayı inkâr etmek isterse sahtelik iddiasında bulunmalıdır; aksi hâlde belge aleyhine delil olur (m.208).
- Adi senet inkâr edilirse karar verilinceye kadar işleme esas alınamaz; resmî senette ise ancak sahteliğin mahkeme kararıyla sabiti hâlinde işleme esas alınamaz (m.209).
- Elektronik imza inkârında bilirkişi incelemesi gerekebilir (m.210).
- Sahtelikte önce isticvap, sonra gerekiyorsa bilirkişi; mahkeme gerek görürse huzurda yazı-imza örneği alınır (m.211). İmzanın aidiyetinde tanık deliline başvurulamaz.
- Sahte senet hakkında karar kesinleşince senedin altına “sahte” yazılarak iptal edilir; resmî senette aslı da iptal edilir (m.212).
- Haksız sahtelik iddiasında, kötü niyet varsa gider ve disiplin yaptırımları uygulanır (m.213).
- Hukuk mahkemesinin “sahte değildir” kararı kesinleşince aynı belge hakkında ceza yargısında sahtelik iddiası dinlenmez; cezadaki beraat, hukuk yargısında sahtelik incelemesine engel değildir (m.214).
Belgelerin İbrazı, İncelenmesi ve Geri Verilmesi (HMK m.215–218)
Halefler aleyhine belgeler delil oluşturur. Adi senetlerin üçüncü kişiler bakımından tarih hususunda özel kurallar vardır (m.215). Mahkeme gerekirse belge aslını ister; onaylı örnek asıl gibi hüküm doğurur. Aslın geri verilmesinde onaylı örneği dosyada bırakılır (m.216–217). Getirilmesi zor veya sakıncalı belgeler yerinde incelenir; engel olunursa disiplin yaptırımı uygulanabilir (m.218).
Taraf ve Üçüncü Kişinin Belgeyi İbraz Yükümlülüğü (HMK m.219–221)
Taraflar, ellerindeki tüm belgeleri ibrazla yükümlüdür; elektronik belgeler çıktı ve gerekirse elektronik ortamda sunulur (m.219). Mahkeme, zorunlu gördüğü belgeleri üçüncü kişilerden emrederek ister; çekinme hâllerinde tanıklığa ilişkin hükümler uygulanır (m.221). Belgenin elinde olduğuna inanılan tarafa yemin teklif edilebilir; ibrazdan kaçınırsa mahkeme, karşı taraf beyanını kabul edebilir (m.220).
Ticari Defterlerin Delil Niteliği (HMK m.222)
Ticari davalarda mahkeme re’sen veya talep üzerine ticari defterlerin ibrazına karar verebilir. Usulüne uygun tutulmuş, açılış-kapanış onayları yapılmış ve kayıtları birbiriyle uyumlu defterler lehine delil olabilir; karşı tarafın aynı nitelikte defterlerinde aykırılık varsa bu değer azalır. Şartları taşımayan defterler sahibi aleyhine delil sayılabilir.
Yabancı Belgeler ve Onay Şartı (HMK m.223–224)
Yabancı dilde belge sunan taraf tercümeyi de vermelidir; mahkeme gerekirse resmî tercüme isteyebilir (m.223). Yabancı resmî belgelerin Türkiye’de hüküm ifade etmesi, ilgili devlet makamı veya Türk konsolosluğu onayına tabidir; uluslararası sözleşmeler saklıdır (m.224).
Örnek Olay: Yurt dışında düzenlenen vekâletname, ilgili ülke makamının onayı veya apostil şerhi ve gerekli hâllerde konsolosluk tasdikiyle resmî belge vasfı kazanır; mahkeme Türkçe tercümesini de ister.
Üçüncü Ayrım – Yemin (HMK m.225–239)
Bu ayrım, yemin kurumunu ispat rejimi içindeki tamamlayıcı rolüyle düzenler. Yemin, davanın çözümü bakımından önemli, çekişmeli ve kişiden kaynaklanan vakıalara ilişkindir.
Yemin Kavramı ve Konusu
Yemin; taraflardan birinin, belirli bir vakıanın varlığını veya yokluğunu, kanundaki şekle bağlı olarak mahkeme huzurunda bildirmesidir (m.225). Bir hususun bilindiğini beyan etmek, o hususun kişiden kaynaklanması anlamına gelir.
Yemine Konu Olamayacak Vakıalar (HMK m.226)
- Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar,
- Geçerlilik için iki tarafın irade açıklamasının yeterli görülmediği haller,
- Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu zedeleyecek veya onu ceza soruşturması/kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar, yemine konu olamaz.
Yemin Teklifi ve Yemine Davet (HMK m.227–228)
Taraf, başka delili olduğunu belirtmiş olsa dahi yemin teklif edebilir; HMK’da tamamlayıcı yemin re’sen öngörülmemiştir. Yemin teklifi kabul edildikten sonra, teklif eden tekliften vazgeçip yeni delil gösteremez. Yemin için çağrılan tarafa, konu ve sonuçları davetiyede bildirilir.
Yemin Etmemenin Sonuçları (HMK m.229–230)
Yemin için çağrılan kimse geçerli özür olmaksızın gelmez, iade etmez veya kaçınırsa, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine iade olunan kimse yeminden kaçınırsa, yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır. Yemin, yalnız kendisinden kaynaklanan vakıa ise iade edilemez.
Yemin Edecek Kişiler, Şekli ve Usulü (HMK m.231–235)
Yemin tarafa teklif edilir; tüzel kişi veya kısıtlı/ergin olmayanlar bakımından temsilci/organ eda veya iade edebilir (özel hâller saklı). Yemin mahkeme huzurunda yapılır; hakim yeminin anlam ve sonuçlarını açıklar, yalan yere yemin yaptırımı konusunda uyarır ve kanunda yer alan formül dâhilinde icra ettirir. Sağır-dilsizler ve hasta/engelliler için özel usuller uygulanır; mahkeme dışı yemin, istinabe veya yerinde icra edilebilir.
Yemin Konusunun Açıklattırılması, Tutanak ve Sonuçlar (HMK m.237–239)
Hakim, eksik veya kapalı noktaları açıklattırabilir; beyanlar tutanağa geçirilir ve yüksek sesle okunur. Yemin sonrası yalan yere yemin nedeniyle açılacak ceza davası esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz.
Uygulama Notu: Yemin kesin delil niteliğiyle, özellikle senetle ispat zorunluluğunda tamamlayıcı işlev görür; yeminden kaçınmanın sonucu çoğu zaman davanın akıbetini belirler.
Dördüncü Ayrım – Tanık (HMK m.240–265)
Tanık, davada taraf olmayan kişidir. Tanık listesi ve dinleme usulleri, çekinme hakkı ve istisnaları, yemin ve yüzleştirme ile tanıklığın disiplin ve cezaî sonuçları bu ayrımda düzenlenir.
Tanık Gösterme ve Tanığın Dinlenme Usulü
Taraf, tanık listesinde vakıayı, tanıkların ad-soyad ve tebliğe elverişli adreslerini bildirir; listede olmayan kimse dinlenemez ve ikinci liste verilemez (m.240). Mahkeme, yeterli bilgi edinirse diğer tanıkların dinlenmesinden vazgeçebilir (m.241). Kamu görevlileri, görev sırrı konusunda ilgili makamın yazılı izni olmadan dinlenemez (m.242). Tanık davetiyeyle çağrılır; acelede telefon, e-posta mümkündür ancak gelmemenin yaptırımları bu yolda uygulanmaz (m.243).
Tanıklıktan Çekinme Hakkı ve İstisnaları (HMK m.247–251)
Tanık, kanunda açıkça belirtilen hâllerde çekinebilir; hâkim kişisel çekinme nedenlerini önceden hatırlatır (m.247).
- Kişisel nedenler (m.248): nişanlı, eş (boşanmış olsa dahi), altsoy-üstsoy, evlatlık bağı, 3. dereceye kadar kayın hısımları, koruyucu aile-çocuk.
- Sır nedeniyle (m.249): Kanun gereği sır saklama yükümlülüğü olanlar; sır sahibi izin verirse çekinemez (Avukatlık Kanunu saklı).
- Menfaat ihlali tehlikesi (m.250): Maddi zarar, şeref-itibar ihlali, ceza soruşturması tehlikesi; meslek-sanat sırrı ifşası.
İstisnalar (m.251): Hukuki işlemin yapılması sırasında tanık olanlar işlemin esası, aile bireylerinin nüfus olayları ve ailevi mali uyuşmazlıklar, tarafın selefi/temsilcisi olarak yaptığı işler hakkında çekinemez.
Örnek Olay: Satış sözleşmesi yapılırken hazır bulunan komşu, aile bireylerinden biri olsa dahi işlemin içeriği hakkında çekinemez ve dinlenir.
Tanığın Kimliği, İtirazlar ve Yemin Usulü (HMK m.254–258)
Tanığın kimliği, taraflarla yakınlığı ve güvenilirliğini etkileyen hususlar tespit edilir (m.254). Tanığın doğruluğuna ilişkin kuşkular itiraz edilebilir (m.255). Tanığa görev ve yaptırım hatırlatıldıktan sonra yemin ettirilir; 15 yaşını doldurmamış veya ayırt etme gücünden yoksun olanlar yeminsiz dinlenir (m.257–258).
Tanığın Dinlenmesi ve Yüzleştirme (HMK m.259–261)
Tanıklar mahkemede dinlenir; gerekirse olay yerinde veya istinabe yoluyla dinleme yapılabilir. Tanıklar ayrı ayrı dinlenir; biri dinlenirken diğerleri salonda bulunamaz; gerekirse yüzleştirme yapılır. Tanığın sözleri tutanağa geçirilip imza ettirilir.
Yasak Davranışlar, Tercüman, Bilirkişi ve Tanıklığın Güvenirliği (HMK m.262–264)
Tarafların tanığın sözünü kesmesi, onu övmesi veya tahkir etmesi yasaktır; aksi hâlde disiplin uygulanır (m.262). Tanık Türkçe bilmiyorsa tercüman, sağır-dilsizse bilirkişi yardımıyla dinlenir (m.263). Yalan veya menfaat karşılığı tanıklıkta tutanak düzenlenip Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir; gerekirse tutuklama (m.264). Yalan tanıklık kesinleşirse, bu durum yargılamanın yenilenmesi sebebidir.
Tanığa Ödenecek Ücret ve Giderler (HMK m.265)
Mahkeme çağrılı tanığa, tarifeye göre zaman kaybı ücreti, yol-konaklama giderleri ödenir; bu kalemler vergi-resim-harçtan muaftır.
Beşinci Ayrım – Bilirkişi İncelemesi (HMK m.266–287)
Bu ayrım, çözümü hukuk dışı özel veya teknik bilgi gerektiren durumlarda bilirkişiye başvurulmasını, bilirkişinin seçimi, görev ve sorumluluğunu düzenler.
Bilirkişiye Başvurulmasını Gerektiren Hâller (HMK m.266)
Mahkeme, taraf talebi üzerine veya re’sen, çözümü hukuk dışı teknik bilgi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünü alır. Genel bilgi ve tecrübeyle veya hakimin mesleki hukukî bilgisiyle çözülebilecek konularda bilirkişiye gidilemez. Hukuk eğitimi almış kişiler, hukuk dışı ayrı uzmanlık belgelendirmedikçe bilirkişi yapılamaz.
Bilirkişi Sayısı, Görevlendirilmesi ve Yükümlülüğü (HMK m.267–270)
Kural olarak bir bilirkişi görevlendirilir; gerekçesi gösterilerek tek sayıda kurul da tayin edilebilir (m.267). Seçim, bölge kurulu listesinden yapılır; gerekirse diğer bölge listeleri veya listeler dışı (kanundaki şartlarla) görevlendirme mümkündür (m.268). Bazı kişiler bilirkişiliği kabulle yükümlüdür (liste mensupları, mesleğini bilgisiz icra edemeyecek olanlar, resmen yetkili meslek erbabı) (m.270). Geçerli özürsüz gelmeme/kaçınma hâlinde tanıklığa ilişkin disiplin hükümleri uygulanır (m.269).
Bilirkişinin Yemin, Yasaklılık, Reddi ve Görev Alanı (HMK m.271–273)
Listede kayıtlı bilirkişiler önceden yeminlidir; yazıda önceki yemine bağlılık hatırlatılır. Liste dışından görevlendirilene mahkemede yemin verdirilir (m.271). Hakimin yasaklılık ve ret sebepleri bilirkişiye de uygulanır; daha önce tanık olarak dinlenmiş olmak ret sebebi değildir (m.272). Mahkeme, taraf görüşünü alarak inceleme sınırlarını, soruları ve rapor süresini açıkça belirler (m.273).
Bilirkişi Raporu, İtirazı ve Değerlendirilmesi (HMK m.274–282)
Rapor süresi 3 ay (basitte 2 ay); bir defaya mahsus aynı süre kadar uzatılabilir (m.274). Bilirkişi görevi bizzat yapılır (m.276), sır saklama yükümlülüğü vardır (m.277) ve görev mahkemenin sevk-idaresi altındadır (m.278). Rapor yazılı veya sözlü alınabilir; raporda gözlem-inceleme, gerekçe ve sonuç ile varsa azlık görüşü yer alır; bilirkişi hukukî nitelendirme yapamaz (m.279). Rapor taraflara tebliğ edilir (m.280). Taraflar 2 hafta içinde tamamlama/açıklama veya yeni bilirkişi isteyebilir; zor teknik hâllerde ek süre mümkündür (m.281). Hakim, bilirkişi oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (m.282).
Bilirkişinin Ücreti, Hukuki ve Cezai Sorumluluğu (HMK m.283–287)
Bilirkişiye emek ve masrafına göre ücret-gider ödenir (m.283). Bilirkişi TCK anlamında kamu görevlisidir (m.284). Kasten veya ağır ihmal ile gerçeğe aykırı rapor nedeniyle zarara uğrayanlar Devlete karşı tazminat davası açar; Devlet bilirkişiye rücu eder (m.285–287). Görevli mahkeme, raporun hangi derecede hükme esas alındığına göre belirlenir; rücu davasında zamanaşımı özel düzenlenmiştir.
Örnek Olay: Aykırı ve ağır eksik rapor hükme esas alınarak tazminata yol açmışsa, zarar gören Devlete başvurur; Devlet ödedikten sonra kusurlu bilirkişiye rücu eder.
Altıncı Ayrım – Keşif (HMK m.288–292)
Keşif, hakimin uyuşmazlık konusunu bizzat duyularıyla inceleyerek bilgi edinmesini sağlar; gerektiğinde bilirkişi desteği alınır.
Keşif Kararı ve Yetkili Mahkeme
Keşif, sözlü yargılamaya kadar talep üzerine veya re’sen kararlaştırılabilir (m.288). Keşfi, kural olarak davaya bakan mahkeme yapar; konu mahkemenin yargı çevresi dışında ise istinabe yoluna gidilir. Büyükşehir belediyesi sınırlarında, davaya bakan mahkeme de keşfi icra edebilir (m.289).
Keşfin Yapılması, Katlanma Zorunluluğu ve Soybağı İncelemesi
Keşfin yeri, kapsamı, zamanı mahkemece belirlenir; taraflar hazır ise huzurlarında yapılır (m.290). Taraflar ve üçüncü kişiler keşfe katlanmakla yükümlüdür; karşı koyma hâlinde ispat yüküne göre vazgeçme/kabul sonuçları doğabilir; üçüncü kişiler için disiplin yaptırımı mümkündür (m.291). Soybağı tespiti bakımından bilimsel ve sağlıkça sakıncası olmayan kan/doku alınmasına herkes katlanmak zorundadır; haksız dirençte zor kullanma kararı verilebilir (m.292).
Yedinci Ayrım – Uzman Görüşü (HMK m.293)
Taraflar, dava konusu olay hakkında uzmandan bilimsel mütalaa alabilir; yalnız bu nedenle ayrıca süre istenemez. Hakim talep üzerine veya re’sen uzmanı duruşmaya çağırıp dinleyebilir; bu halde hakim ve taraflar soru sorabilir. Geçerli özürsüz gelmeyen uzmanın raporu değerlendirmeye alınmaz.
Uzman görüşü, usul hukuku anlamında resmî bilirkişi raporu değildir; delil değil, taraf beyanının eki niteliğindedir. Hakim re’sen uzman görüşü alınmasına karar veremez.
Kanunda belirli delillerle ispat zorunluluğu bulunmayan hâllerde, usule uygun ve hukuka aykırı yoldan elde edilmemiş olmak koşuluyla kanunda düzenlenmemiş deliller de kullanılabilir.
Uygulama Notu: Teknik bir araç incelemesine ilişkin “uzman mütalaası”, bilirkişi raporundan farklıdır; ancak ikna gücü yüksek bilimsel açıklamalar, hakimin takdirinde önemli rol oynar.
HÜKÜM VE DAVAYA SON VEREN TARAF İŞLEMLERİ
BİRİNCİ AYRIM – Hüküm
1) Hükmün niteliği, verilmesi ve tefhimi (HMK m.294)
- Mahkeme, usule veya esasa ilişkin nihai kararla davayı sona erdirir. Uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar hükümdür.
- Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
- Tefhim, hüküm sonucunun tutanağa geçirilip okunması suretiyle yapılır.
- Zorunlu hâllerde sadece sonuç tefhim edilebilirse, gerekçeli karar tefhimden itibaren 1 ay içinde yazılır.
- Tefhim ayakta dinlenir.
- Hükme ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmedikçe usule ilişkin nihai kararlara da uygulanır.
2) Hükmün müzakeresi (HMK m.295)
- Hükmü, yargılamanın sona erdiği duruşmada hazır bulunan hâkim(ler) verir; tamamı hazır değilse görüşme yapılamaz.
- Bu hâkimlerden biri sonradan bulunamazsa, gerekiyorsa tarafların sözlü açıklamaları yeniden alınır; ardından müzakere edilerek hüküm verilir.
3) Oylama ve yeter sayı (HMK m.296)
- Toplu mahkemelerde müzakereyi başkan idare eder; oyun alınmasında en kıdemsiz üyeden başlanır, başkan en son oyunu açıklar.
- Hüküm oy çokluğu ile de verilebilir.
4) Hükmün kapsamı (HMK m.297)
Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve şu unsurları içerir:
- Mahkeme, hâkim(ler) ve zabıt kâtibinin kimlik/sicil bilgileri; mahkemenin hangi sıfatla karar verdiği,
- Taraflar ve katılanların kimlikleri, T.C. kimlik numarası; varsa kanunî temsilci ve vekillerin bilgileri,
- İddia–savunma özeti, uyuşulan/uyuşulmayan hususlar, çekişmeli vakıalara ilişkin deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit vakıalar, hukukî sebepler,
- Hüküm sonucu, yargılama giderleri, artık avansın iadesi, varsa kanun yolu ve süresi (hangi tarafın başvuracağına dair özel bir belirtme yapılmaz),
- Verilme tarihi ve imzalar; gerekçeli kararın yazıldığı tarih.
Sonuç kısmı, her talep hakkında verilen hükmü ve taraflara yüklenen borç/tanınan hakları sıra numarasıyla, açık ve tereddütsüz göstermelidir; gerekçeden ibare tekrarlanmaz.
5) Hükmün yazılması ve imzalanması (HMK m.298–299)
- Hüküm, tek hâkimde hâkim, toplu mahkemede başkan veya başkanın seçeceği üye tarafından yazılır.
- Gerekçeli karar, tefhim edilen sonuçla aykırı olamaz; karşı oy gerekçesiyle birlikte yer alır.
- Hüküm hâkim(ler) ve zabıt kâtibi tarafından imzalanır.
- Tefhimden sonra imzalanamadan hâkimin ölümü/engel hâli doğarsa; yeni hâkim, tefhime uygun gerekçeyi yazar ve imzalar. Toplu mahkemede diğer hâkimler imzalar, eksikliğin sebebi şerh edilir.
6) Hükmün korunması, nüshası ve ilam (HMK m.300–302)
- İmzalı ve mühürlü hüküm arşivde korunur.
- Yazılıp imzalandıktan sonra nüshalar taraflara verilir ve tebliğ edilir; bir nüsha dosyada kalır. Taraflara verilen nüsha ilamdır; farklılıkta karar kartonu esas alınır.
- Harcı ödenmemiş olsa dahi taraflar ilamı alabilir; bu eksiklik tebliğe, takibe ve kanun yoluna engel değildir.
- Kesinleşme şerhi, ilam üzerine yazılır ve imzalanıp mühürlenir; gerekli bildirimler ilk derece mahkemesince yapılır.
7) Kesin hüküm (HMK m.303)
- Şeklî anlamda kesinleşmiş hükmün, başka davada maddî kesin hüküm oluşturması için taraf, dava sebebi ve talep sonucunun (ilk davanın hüküm fıkrası ile ikincinin talebi) aynı olması gerekir.
- Kesin hüküm, yalnız hükme bağlanmış talepler hakkında doğar; tarafların küllî halefleri için de geçerlidir.
- Hüküm kesinleştikten sonra dava konusu şeyi devralan veya üzerinde sınırlı aynî hak/fer’î zilyetlik edinenlere de sirayet eder (TMK’daki iyiniyetle iktisap hükümleri saklı).
- Müteselsil borçlu/alacaklılardan birine ilişkin kesin hüküm, diğerleri hakkında geçerli değildir.
İKİNCİ AYRIM – Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması
1) Tashih (düzeltme) (HMK m.304)
- Yazı–hesap ve benzeri açık hatalar, mahkemece re’sen veya talep üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse, taraflar dinlenmeden düzeltilemez (gelmezlerse dosya üzerinden).
- Düzeltme, mahkeme nüshaları ve verilmiş suretlere şerh edilerek yapılır.
2) Tamamlama (HMK m.305/A)
- Nihai kararın tebliğinden itibaren 1 ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gereken husus hakkında karar verilmemişse, taraf ek karar talep edebilir.
- Ek karara karşı kanun yolu açıktır.
3) Tavzih (açıklama) ve usulü (HMK m.305–306)
- Hüküm açık değilse, icrasında tereddüt uyandırıyorsa veya birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa; icra tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri tavzih isteyebilir.
- Tavzihle hak ve borçlar daraltılamaz/genişletilemez/değiştirilemez; mahkeme re’sen tavzih kararı veremez.
- Kısa karar–gerekçe çelişkisinde yol kanun yoludur, tavzih değildir.
- Tavzih/tamamlama talebi, hükmü veren mahkemeye dilekçeyle yapılır; karşı tarafa tebliğ edilir; mahkeme dosya üzerinden veya gerekli görürse duruşmada karar verir.
ÜÇÜNCÜ AYRIM – Davaya Son Veren Taraf İşlemleri (HMK m.307–315)
A) Feragat (HMK m.307, 309–312)
- Feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
- Hüküm kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilir; dilekçeyle veya tutanağa geçirilmek suretiyle sözlü yapılabilir.
- Kayıtsız–şartsız olmalıdır; şarta bağlanırsa sulh teklifi sayılır.
- Vekilin özel yetkisi zorunludur.
- Feragat, karşı tarafın/mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
- Kesin hüküm gibi sonuç doğurur; irade sakatlığı hâllerinde iptal istenebilir.
- Feragat eden, yargılama giderlerine aleyhine hüküm verilmiş gibi mahkûm olur (kısmi feragatte orantılı).
Uygulamada feragat edilemeyeceği kabul edilen başlıca davalar:
- Hâkimin fiili sebebiyle Devlete karşı tazminat,
- Ortaklığın giderilmesi (davalılardan biri sürdürmek isterse),
- İflas kararı verildikten sonra iflas davasından vazgeçme,
- Cumhuriyet savcısının yer aldığı davalar,
- Resmî senedin sahteliği,
- Hizmet tespiti davaları.
B) Kabul (HMK m.308–312)
- Kabul, davalının, davacının talep sonucuna kısmen veya tamamen muvafakatidir.
- Yalnız tasarruf edilebilir davalarda hüküm doğurur (ör. soybağı gibi statü davalarında tek başına dava bitirmez).
- Kayıtsız–şartsız olmalı; kısmi kabul mümkündür.
- Vekilin özel yetkisi gerekir.
- Kesin hüküm gibi sonuç doğurur; irade sakatlığı hâllerinde iptal istenebilir.
- Kabul beyanında bulunan taraf, kural olarak giderlere mahkûm edilir; ancak davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermememiş ve ilk duruşmada talebi kabul etmişse giderlere hükmedilmez (HMK m.312/2).
Not: Kabul, ikrar değildir; kabul talep sonucuna ilişkindir, ikrar ise vakıaların kabulüdür.
C) Sulh (HMK m.313–315)
- Sulh, görülmekte olan davada tarafların, uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yaptıkları sözleşmedir.
- Yalnız tasarruf edilebilir uyuşmazlıklarda mümkündür.
- Dava dışı hususlar da sulhun kapsamına alınabilir; şarta bağlı sulh kurulabilir.
- Hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir; hükümden sonra yapılırsa, dosya kanun yoluna gönderilmez, sulhe uygun ek karar verilir.
- Sulh, ilgili davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi sonuç doğurur.
- Taraflar “sulhe göre karar” isterse mahkeme sulh hükümlerine göre karar verir.
- İstemezlerse “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilir.
- Sulh, irade sakatlığı (hata–hile–ikrah) ve aşırı yararlanma hâllerinde iptale konu olabilir.
- Vekilin özel yetkisi gerekir.
- Giderler, anlaşmaları yoksa HMK hükümlerine göre belirlenir.
D) Zaman ve usul bütünlüğü (HMK m.309–311)
- Feragat, kabul ve sulh, kesinleşmeye kadar yapılabilir.
- Hükümden sonra yapılmışlarsa:
- Dosya kanun yoluna gönderilmez, ilk derece/BAM ek karar verir (m.310/2).
- Temyizde iken yapılmışsa, Yargıtay inceleme yapmaksızın dosyayı ek karar için mahkemeye gönderir (m.310/3).
- Bu işlemler kesin hüküm gibi sonuç doğurur; irade sakatlığı hâlinde iptal istenebilir (m.311).
Kısa Karşılaştırma Özeti
- Feragat: Davacı talebinden vazgeçer; kayıtsız-şartsız; özel vekâlet gerekir; kesin hüküm etkisi; bazı dava türlerinde mümkün değildir.
- Kabul: Davalı talep sonucunu kabul eder; yalnız tasarruf edilebilir davalarda hüküm doğurur; kayıtsız-şartsız; özel vekâlet gerekir; kesin hüküm etkisi.
- Sulh: Taraflar mahkeme huzurunda sözleşir; tasarruf edilebilir konular; şarta bağlı olabilir; dava dışı hususlar kapsamda olabilir; kesin hüküm etkisi; özel vekâlet gerekir.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün
