Bilgi BankasıCeza Hukuku

Hukuka Uygunluk Nedenleri Nedir? | TCK ve Uygulamadaki Önemi

Hukuka uygunluk nedenleri, suç teşkil eden bir fiilin cezai niteliğini ortadan kaldıran ve fiili hukuken meşru hale getiren sebeplerdir. Bu makalede TCK ve uluslararası hukukta hukuka uygunluk nedenleri ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.

Hukuka Uygunluk Nedenleri Ne Demek?

Hukuka uygunluk nedenleri, bir fiilin suç teşkil etmesine yol açan “hukuka aykırılık” unsurunu ortadan kaldıran, fiili meşru hale getirerek ceza normuna aykırı olmaktan çıkaran hukuki sebeplerdir. Başka bir ifadeyle bu nedenler, failin eylemini kanun düzenine uygun kılarak ceza sorumluluğunu ortadan kaldırır.

Bu nedenler yalnızca ceza hukuku açısından değil, bütün hukuk düzeni bakımından sonuç doğurur. Çünkü hukuka uygunluk nedenleri mevcutsa, işlenen fiil artık hukuka aykırı sayılmaz ve buna bağlı olarak diğer hukuk dallarında da (örneğin tazminat hukukunda) herhangi bir sorumluluk doğmaz.

Örneğin, hukuka uygunluk nedenlerinden biri olan meşru savunma kapsamında bir kimse saldırıyı defetmek amacıyla bir başkasını öldürürse, hakkında CMK m.223/2-d gereğince beraat kararı verilir. Bu durumda, fail ceza sorumluluğundan kurtulmakla kalmaz, aynı eylem nedeniyle tazminat hukuku bakımından da sorumlu tutulamaz.

Hukuka uygunluk nedenleri

Hukuka Uygunluk Nedeninin Sonuçları

Bir olayda hukuka uygunluk nedeni bulunması halinde, failin eylemi en başından itibaren hukuka uygun kabul edilir. Böyle bir durumda, ceza muhakemesi sürecinde fail hakkında soruşturma aşamasında “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK)”, kovuşturma aşamasında ise “beraat kararı” verilmesi gerekir.

Dolayısıyla hukuka uygunluk nedenleri, sadece ceza hukukundaki cezalandırma yetkisini değil, aynı zamanda hukuk sisteminin bütününde eylemin değerlendirilme biçimini doğrudan etkiler.


Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Kaynakları

Bu çalışmada, hem 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK)’da hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü kapsamında düzenlenen uluslararası suçlarda hukuka uygunluk nedenleri incelenmektedir. Türk ceza sisteminde düzenlenen başlıca hukuka uygunluk nedenleri şunlardır:

  • Kanunun Hükmünü Yerine Getirme (TCK m.24/1)
  • Meşru Savunma (TCK m.25/1)
  • Hakkın Kullanılması (TCK m.26/1)
  • İlgilinin Rızası (TCK m.26/2)

Uluslararası ceza hukukunda ise temel hukuka uygunluk nedenleri şu şekilde belirlenmiştir:

  • Amirin Emrini Yerine Getirme
  • Meşru Savunma
  • Zorunluluk Hali

Kanunun Hükmünü Yerine Getirme (TCK m.24/1)

Kanunun hükmünü yerine getirme, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan temel hukuka uygunluk nedenleri arasındadır. Kanunun 24. maddesinin birinci fıkrası “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” şeklindedir. Bu hüküm, kanundan doğan bir yetkinin veya görevin icrası sırasında gerçekleştirilen eylemlerin suç sayılmayacağını ifade eder.

Başka bir ifadeyle, kişi kanundan kaynaklanan bir yetkiyi kullanırken bu yetkinin sınırları içinde hareket etmişse, eylemi hukuka aykırı kabul edilmez. Bu durumda fail hakkında ceza sorumluluğu doğmaz. Örneğin, kendisine karşı suç işlenen bir kimsenin yetkili makamlara şikâyet başvurusunda bulunması, hakkın kullanılmasından ibarettir. Şikâyetçi, bu kapsamda kullandığı söz veya ifadeler nedeniyle cezalandırılamaz.


Kanunun Hükmünü Yerine Getirmenin Hukuki Niteliği

Yargıtay içtihatlarına göre, “kanunun hükmünü yerine getirme” kavramı esasen “görevin yerine getirilmesi” anlamına gelir. Bir kişi, yalnızca görevi kapsamındaki işlemleri yerine getirirken kanunun hükmünü icra edebilir. Dolayısıyla görev sınırları içinde hareket eden kişi, gerçekleştirdiği eylemlerden dolayı cezai sorumluluk taşımaz.

Örneğin, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. maddesi, suçüstü hallerinde herkesin yakalama işlemi yapabileceğini düzenlemektedir. Bir kimse suç işlerken yakaladığı kişiyi tutarak yetkili makamlara teslim ederse, bu fiili “yakalama hakkının kullanılması” kapsamında değerlendirilir. Bu kişi, kanunun verdiği yetkiyi kullandığı için cezalandırılamaz.

Bu örnekten de anlaşılacağı üzere hukuka uygunluk nedenleri, bireyin kanunun çizdiği sınırlar içinde hareket etmesi halinde cezai sorumluluğunu ortadan kaldırır. Ancak bu durumun geçerli olabilmesi için eylemin kanundan doğan bir hak veya görev çerçevesinde gerçekleştirilmiş olması gerekir.


Meşru Savunma (Müdafaa) (TCK m.25/1)

Meşru savunma, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen en bilinen hukuka uygunluk nedenleri arasındadır. TCK’nın 25. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Gerek kendisine gerekse başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Bu hükme göre, kişinin kendisine veya bir başkasına yönelik haksız bir saldırıyı defetmek amacıyla yaptığı eylemler, suç teşkil etmez. Bu tür eylemler hukuka uygun kabul edilir ve failin cezai sorumluluğu ortadan kalkar. Meşru savunma, yalnızca ceza hukukunda değil, tüm hukuk sisteminde fiilin meşruluğunu sağlayan temel bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir.


Meşru Savunmanın Unsurları

Bir eylemin meşru savunma kapsamında değerlendirilebilmesi için hem saldırıya hem de savunmaya ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bu koşullar TCK’da açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, doktrin ve Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmiştir.


Saldırıya İlişkin Şartlar

Bir eylemin meşru savunma kapsamında kabul edilebilmesi için öncelikle saldırıya ilişkin şu koşulların bulunması gerekir:

  • Mağdura yönelen haksız bir saldırı bulunmalıdır.
  • Saldırı, meşru savunmayla korunabilecek bir hakka yönelmiş olmalıdır.
  • Saldırı ile savunma eşzamanlı olmalıdır; yani savunma saldırının hemen ardından veya devam ettiği sırada yapılmalıdır.

Bu unsurlar gerçekleşmeden meşru savunmadan söz edilemez, çünkü savunmanın meşruiyeti saldırının varlığına bağlıdır.


Savunmaya İlişkin Şartlar

Hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alan meşru savunmanın ikinci şart grubu, savunmaya ilişkin koşullardır. Bu koşullar şunlardır:

  • Savunma, saldırıyı bertaraf etmek için zorunlu olmalıdır.
  • Savunma eylemi, saldırıyı gerçekleştiren kişiye yönelmelidir.
  • Saldırı ile savunma arasında orantı bulunmalıdır.

Savunma eyleminin saldırıyla orantılı olması, meşru savunmanın sınırlarını belirler. Saldırıya oranla ölçüsüz bir kuvvet kullanılması halinde fiil artık hukuka uygunluk sınırlarını aşar ve fail ceza sorumluluğundan kurtulamaz.

Bu çerçevede meşru savunma, hem bireyin kendisini hem de başkasını koruma hakkını tanıyan, ancak ölçülülük ilkesiyle sınırlandırılmış bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir.

Hakkın Kullanılması (TCK m.26/1)

Hakkın kullanılması, Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen önemli hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alır. Söz konusu maddeye göre, “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.” Bu hüküm, bireyin hukuk düzeni tarafından tanınan bir hakkı meşru sınırlar içinde kullanması halinde, fiilinin hukuka uygun kabul edileceğini ifade eder.

Dolayısıyla, kişi kendisine tanınan bir hakkı kanuna uygun biçimde kullandığında bu fiil artık suç olarak değerlendirilemez. Bu durum, hem cezai hem de hukuki sorumluluğu ortadan kaldırır. Hukuka uygunluk nedenleri, bireyin kanunla güvence altına alınmış haklarını özgürce kullanabilmesini teminat altına alır.


Hakkın Kullanılmasının Hukuka Uygunluk Sebebi Sayılabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Bir eylemin “hakkın kullanılması” kapsamında hukuka uygun sayılabilmesi için belirli koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu koşullar, hem hakkın niteliğine hem de kullanım biçimine ilişkindir.

Aşağıdaki unsurlar bir arada bulunduğunda, hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeni olarak değerlendirilebilir:

  • Kullanılan hak, hukuk düzeni tarafından tanınmış ve korunan bir hak olmalıdır.
  • Hakkın doğrudan doğruya kullanılabilir nitelikte olması gerekir. Başka bir ifadeyle, hakkın kullanılabilmesi için bir merciye başvurma zorunluluğu varsa, bu durumda doğrudan kullanım hukuka uygunluk sebebi oluşturmaz.

Örneğin, bir alacaklının, borcunu ödemeyen kişiden parasını zor kullanarak tahsil etmeye kalkışması hukuka aykırıdır. Çünkü alacaklının hakkı doğrudan kullanma yetkisi bulunmamaktadır. Bu durumda yapılması gereken, icra dairesine başvurarak alacağın tahsil edilmesini talep etmektir. Aksi hâlde, fiil hukuka uygunluk sınırlarını aşar.


Sonuç olarak hakkın kullanılması, bireyin kanuni sınırlar içinde hareket ettiği sürece cezalandırılamayacağı bir hukuka uygunluk nedeni oluşturur. Ancak bu hakkın kötüye kullanılması veya sınırların aşılması hâlinde, eylem hukuka aykırı hâle gelir ve failin ceza sorumluluğu doğar.


İlgilinin Rızası (TCK m.26/2)

İlgilinin rızası, Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen bir diğer temel hukuka uygunluk nedenidir. Madde hükmü şöyledir: “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.”

Bu hüküm uyarınca, bir kimsenin kendi hakkı üzerinde özgürce tasarrufta bulunabileceği bir konuda açık rızasını vermesi halinde, bu rızanın sınırları içinde gerçekleştirilen fiil hukuka aykırı sayılmaz. Rıza, hem ceza hukuku bakımından hem de genel hukuk düzeni açısından fiili meşru hale getiren bir hukuka uygunluk nedenidir.


İlgilinin Rızasının Hukuka Uygunluk Sebebi Olabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Bir fiilin “ilgili kişinin rızası” kapsamında hukuka uygun kabul edilebilmesi için, belirli koşulların bir arada bulunması gerekir. Bu koşullar, hem rızanın niteliğine hem de fiilin kapsamına ilişkindir.

Aşağıdaki şartlar gerçekleştiğinde, ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni oluşturur:

  • Rıza, kişinin mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmalıdır.
  • Rızayı açıklayan kişi, hukuken ehil olmalıdır; yani rızayı geçerli biçimde verebilecek yaş, akıl ve irade olgunluğuna sahip bulunmalıdır.
  • Rıza, en geç fiilin işlenmesi anında açıkça belirtilmiş olmalıdır. Fiil gerçekleştikten sonra verilen rıza, hukuka uygunluk sebebi doğurmaz.

Bu koşulların bir arada bulunmadığı durumlarda, ilgilinin rızası fiili meşrulaştırmaz ve eylem hukuka aykırı sayılmaya devam eder.


Sonuç olarak, ilgili kişinin rızası, bireyin kendi hakları üzerindeki tasarruf özgürlüğünü koruyan ve belirli sınırlar içinde cezai sorumluluğu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedeni olarak karşımıza çıkar. Ancak bu rızanın geçerli olabilmesi için hem şekli hem de maddi şartların titizlikle yerine getirilmesi gerekir.

Uluslararası Suçlarda Hukuka Uygunluk Nedenleri

Hukuka uygunluk nedenleri, yalnızca ulusal hukuk sistemlerinde değil, uluslararası ceza yargılamalarında da büyük önem taşır. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Statüsü, mahkemenin yargı yetkisine giren suçlara özgü biçimde düzenlenmiş hukuka uygunluk nedenleri içermektedir.

UCM, insanlığa karşı suçlar, soykırım, savaş suçları ve saldırı suçları gibi ağır ihlalleri yargılama yetkisine sahiptir. Bu kapsamda, uluslararası düzeyde kabul edilen hukuka uygunluk nedenleri şunlardır:

  • Amirin Emrini Yerine Getirme
  • Meşru Savunma
  • Zorunluluk Hali

Bu nedenler, devlet görevlilerinin veya askeri personelin görevleri sırasında işledikleri eylemler açısından cezai sorumluluğun belirlenmesinde kritik rol oynar.


Amirin Emrini Yerine Getirme

Amirin emrini yerine getirme, UCM Statüsü’nün 33. maddesinde “Üst Makam Emirleri ve Kanunun Tanımı” başlığıyla düzenlenmiştir. Bu madde, bir hükümetin veya askeri-sivil üst makamın emrine uymanın, tek başına cezai sorumluluktan kurtulmak için yeterli olmadığını açıkça belirtir.

Buna göre, mahkemenin yargı yetkisine giren bir suçun, yalnızca üst makamın emri doğrultusunda işlenmiş olması failin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Ancak bu kuralın istisnaları da vardır. Failin cezai sorumluluktan kurtulabilmesi için şu üç şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:

  1. Failin, üst makamın emrine uyması kanuni bir zorunluluk teşkil etmelidir.
  2. Fail, verilen emrin kanunsuz olduğunu bilmemelidir.
  3. Emir, açıkça hukuka aykırı olmamalıdır.

Bu üç unsurdan biri dahi eksikse, failin hukuka uygunluk nedeni olarak amirin emrini yerine getirmesi kabul edilmez.

Ayrıca Statü’nün 33. maddesinin ikinci fıkrası, soykırım veya insanlığa karşı suçlar işlenmesine yönelik emirlerin her hâlükârda açıkça kanunsuz kabul edildiğini hüküm altına almıştır. Bu düzenleme, tarihsel tecrübelerin (özellikle Nürnberg yargılamalarının) ışığında, insanlık vicdanını koruma amacı taşır.


Meşru Savunma

Meşru savunma, UCM Statüsü’nün 31/1-c maddesinde düzenlenmiş olup, ulusal hukuk sistemlerinde olduğu gibi uluslararası ceza hukukunda da temel bir hukuka uygunluk nedeni sayılır.

Statü’ye göre kişi, kendisine veya başkasına yönelmiş yakın ve haksız bir saldırıya karşı makul ve orantılı güç kullanarak savunmada bulunursa cezai sorumluluktan kurtulur. Ayrıca savaş suçlarında hayati öneme sahip malların ya da askeri görevlerin yerine getirilmesinde önemli unsurların korunması da meşru savunma kapsamında değerlendirilir.

Bu bağlamda, UCM Statüsü meşru savunmayı şu dört temel unsurla sınırlar:

  1. Haksız Saldırı: Saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Statü’de “kanunsuz kuvvet kullanımı” ifadesiyle bu durum açıkça belirtilmiştir.
  2. Koru­nan Değer: Savunma, failin veya üçüncü kişilerin hakkına, ya da savaş sırasında hayati öneme sahip bir nesneye yönelik olmalıdır.
  3. Devam Eden Tehlike: Saldırı hâli mevcut olmalı veya tekrarlanma ihtimali bulunmalıdır. Statü bu durumu “yakın kuvvet kullanımı” ifadesiyle açıklar.
  4. Orantılılık: Savunma, saldırıyla ölçülü olmalı; gereğinden fazla kuvvet kullanılmamalıdır.

Bu unsurların bir arada bulunması hâlinde, failin eylemi hukuka uygunluk nedenleri çerçevesinde değerlendirilir ve cezai sorumluluğu ortadan kalkar.


Zorunluluk Hali

Zorunluluk hali, kişinin kendisinin neden olmadığı bir tehlike karşısında, başka bir şahsın hukukî değerini ihlal ederek daha büyük bir zararı önleme zorunluluğu içinde kalması hâlidir. Bu durum, ulusal hukukta olduğu gibi UCM Statüsü’nde de cezai sorumluluğu ortadan kaldıran bir hukuka uygunluk nedenidir.

UCM Statüsü’nün 31/1-d maddesine göre, failin fiili şu koşullar altında hukuka uygun kabul edilir:

  1. Fiil, kişiye veya başkasına yönelen yakın ölüm veya sürekli fiziksel zarar tehdidi altında işlenmiş olmalıdır.
  2. Fail, önlenmesi gereken zarardan daha büyüğüne yol açmayı kastetmemiş olmalıdır.
  3. Fiil, tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla makul ölçüler içinde gerçekleştirilmiş olmalıdır.
  4. Tehlike, failin kendi kusuruyla yaratılmamış olmalıdır.

Bu şartların birlikte gerçekleşmesi durumunda, failin eylemi zorunluluk hali kapsamında değerlendirilir ve cezai sorumluluğu ortadan kalkar.

UCM, bu düzenlemeyle yalnızca bireysel değil, aynı zamanda uluslararası düzeydeki hukuki değerleri de koruma amacı gütmektedir. Çünkü zorunluluk hali, savaş gibi olağanüstü durumlarda insan davranışlarının sınırlarını belirleyen en önemli hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alır.


Genel Değerlendirme

Sonuç olarak, hem Türk Ceza Kanunu’nda hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü’nde düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri, bireyin veya devlet görevlisinin cezai sorumluluğunu ortadan kaldıran hukuki mekanizmalardır. Ancak bu nedenler, keyfi biçimde uygulanmamalı; her olay özelinde, somut şartlara göre değerlendirilmelidir.

Özellikle uluslararası suçlarda, amirin emrini yerine getirme, meşru savunma ve zorunluluk hali savunmaları çoğu zaman cezasızlık yaratma riski taşır. Bu nedenle, mağdur tarafı temsil eden avukatın tüm delil ve koşulları dikkatle analiz ederek, bu nedenlerin kötüye kullanılmasını engellemesi gerekir.

Hukuka uygunluk nedenleri, hukukun temel ilkeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, adaletin sınırlarını belirleyen en önemli hukuki araçlardan biridir.


Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu