Ayırt Etme Gücü Nedir? Hangi Hâllerde Yok Sayılır?
Ayırt etme gücü nedir, hangi hâllerde yok sayılır? TMK’ya göre ayırt etme gücünü, sarhoşluk, akıl hastalığı, yaş küçüklüğü gibi durumları örneklerle açıklıyoruz.
Giriş
“Ayırt etme gücü nedir, hangi hâllerde yok sayılır?” sorusu, medenî hukukta ehliyet konusunun tam kalbinde yer alır. Bir kişinin yaptığı sözleşmenin, verdiği rızanın veya imzaladığı belgenin geçerli olup olmadığını anlamak için önce ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığına bakılır.
Türk Medenî Kanunu’nda ayırt etme gücü, hak ehliyeti ve fiil ehliyeti ayrımının kritik ayağıdır. Çünkü fiil ehliyeti için sadece ergin olmak yetmez; kişi aynı zamanda ayırt etme gücüne de sahip olmalıdır. Bu yazıda, ayırt etme gücü nedir, ayırt etme gücü hangi hâllerde yok sayılır, sarhoşluk, akıl hastalığı, yaş küçüklüğü gibi durumlarda hangi sonuçlar doğar; bunları sistematik ve örneklerle ele alıyoruz.
Hukuki Çerçeve: TMK’da Ayırt Etme Gücü
Ayırt etme gücü nedir? (TMK m. 13)
Türk Medenî Kanunu m. 13’e göre özetle; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk veya bunlara benzer sebeplerle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes ayırt etme gücüne sahiptir.
Buradan hareketle ayırt etme gücü nedir sorusunun cevabı:
- Kişinin yaptığı işlemin anlam ve sonuçlarını makul şekilde kavrayabilme,
- Davranışlarını bu kavrayışa uygun biçimde yönlendirebilme yeteneğidir.
Bu çerçevede, ayırt etme gücü “hukukî işlemin bilincinde olma” ve “bu bilince göre irade oluşturabilme” kapasitesidir. Sadece geçici bir dalgınlık veya dikkatsizlik ayırt etme gücünün yokluğu anlamına gelmez; daha köklü bir idrak kaybı veya ciddi bir etki aranır.
Ayırt etme gücü ve fiil ehliyeti ilişkisi
Fiil ehliyeti için üç temel şarttan biri ayırt etme gücüdür. Kısaca:
- Erginlik + ayırt etme gücü + kısıtlı olmama → tam fiil ehliyeti
- Ayırt etme gücü yoksa → kişinin yaptığı işlemler kural olarak hükümsüzdür.
Bu sebeple, “Ayırt etme gücü nedir, hangi hâllerde yok sayılır?” sorusu, doğrudan “bu işlem geçerli mi, değil mi?” sorusunun da cevabını şekillendirir.
Ayırt Etme Gücünün Unsurları
Ayırt etme gücü, soyut bir ifade gibi görünse de, iki temel unsur üzerine kuruludur:
- Anlama yeteneği: Kişi, yaptığı hukuki işlemin (örneğin satış sözleşmesi, bağış, kefalet, evlilik, boşanma davasından feragat gibi) ne anlama geldiğini, ekonomik ve şahsi sonuçlarını kavrayabilmelidir.
- İrade oluşturma ve davranışını yönlendirme yeteneği: Kişi, bu kavrayışa uygun bir irade oluşturabilmeli ve davranışlarını bu iradeye göre yönlendirebilmelidir.
Örneğin:
- Bir taşınmazını satarken, bunun mülkiyeti tamamen devretmek anlamına geldiğini, bedelin önemini ve ileride doğabilecek sonuçları anlayamayan kişi, ayırt etme gücünden yoksun kabul edilebilir.
- Ağır sarhoşluk altında imza atan, neye imza attığını idrak edemeyen kişi de aynı şekilde, o anda ayırt etme gücünü kaybetmiş sayılabilir.
Ayırt Etme Gücünün Bulunmadığı Hâller
Ayırt etme gücü hangi hâllerde yok sayılır? sorusunun kanundaki tipik örnekleri TMK m. 13’te sayılmıştır: yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ve benzeri hâller. Bunlara tek tek bakalım.
1. Yaş küçüklüğü
Yaş küçüklüğü tek başına her zaman ayırt etme gücünün yokluğunu göstermeyebilir. Ancak:
- Çok küçük yaşlarda (örneğin 4–5 yaşındaki bir çocukta) hukuki işlemlerin anlamını kavrama beklenemez; bu durumda ayırt etme gücünün bulunmadığı kabul edilir.
- Ergenlik çağına yaklaşmış veya onu aşmış küçüklerde ise somut olay bazında değerlendirme yapılır; bazen sınırlı ölçüde ayırt etme gücü bulunduğu kabul edilebilir.
Yine de TMK sistematiğinde; küçükler, fiil ehliyeti yönünden zaten korunmaya muhtaç gruptadır. Bu nedenle yaş küçüklüğü ayırt etme gücü nedir sorusuyla birlikte, fiil ehliyeti değerlendirmesinde de çok önemlidir.
2. Akıl hastalığı
Akıl hastalığı, ayırt etme gücünün yokluğu açısından en kritik başlıklardan biridir. Burada:
- Hastalığın türü,
- Şiddeti,
- Sürekliliği,
- Hukuki işlem tarihindeki durumu
önem taşır.
Her akıl hastalığı ayırt etme gücünü tamamen ortadan kaldırmaz. Bazı hastalarda “durumun ağırlaştığı” dönemler (ataklar) ve düzeldiği dönemler olabilir. Bu nedenle, çoğu durumda tıbbî raporlar ve bilirkişi incelemesi gerekir.
Eğer akıl hastalığı, kişinin işlem anında yaptığı işin anlam ve sonuçlarını kavramasına engel ise, bu kişi o anda ayırt etme gücünden yoksun kabul edilir.
3. Akıl zayıflığı
Akıl zayıflığı, zekâ geriliği veya benzeri nedenlerle kişinin bilişsel kapasitesinin önemli ölçüde düşük olması hâlidir.
- Bu durumda, kişi basit günlük işlemleri anlayabilirken, karmaşık ekonomik işlemlerin sonuçlarını kavrayamayabilir.
- Ayırt etme gücünün olup olmadığı, işlem türü ve kişinin bilişsel seviyesi birlikte değerlendirilerek belirlenir.
Burada da ayırt etme gücü nedir sorusunun cevabı, soyut bir test değil, somut işlem – somut kişi – somut durum üçlüsü üzerinden verilir.
4. Sarhoşluk ve benzeri hâller
TMK m. 13, sarhoşluk ve benzeri hâlleri de ayırt etme gücünü kaldırabilecek sebepler arasında sayar.
- Aşırı alkol alımı,
- Uyuşturucu madde etkisi,
- Ağır sakinleştiriciler veya benzeri ilaçlar
kişinin davranışlarının sonuçlarını makul biçimde değerlendirme yeteneğini geçici olarak ortadan kaldırabilir.
Bu gibi durumlarda, ayırt etme gücü hangi hâllerde yok sayılır sorusunun cevabı, “somut olayda kişi gerçekten neyi yaptığını anlayabiliyor muydu?” noktasında yoğunlaşır. Hafif alkol alımı her zaman ayırt etme gücünün yokluğunu göstermez; önemli olan, olay anındaki bilinç düzeyidir.
Ayırt Etme Gücünün Yokluğunun Hukuki Sonuçları
TMK m. 15: Ayırt etme gücü bulunmayanların işlemleri
TMK m. 15 uyarınca; ayırt etme gücünden yoksun olan kimsenin hukuki işlemleri kural olarak kesin hükümsüz kabul edilir.
Bu ne demektir?
- Ayırt etme gücü olmayan kişinin yaptığı hukuki işlem, baştan itibaren geçersizdir.
- İşlem geçersiz olduğundan, sanki hiç yapılmamış gibi kabul edilir; taraflara borç ve alacak doğurmaz.
- Ancak bazı hâllerde sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde iade yükümlülükleri gündeme gelebilir.
Dolayısıyla, “Ayırt etme gücü nedir, hangi hâllerde yok sayılır?” sorusunun pratik sonucu; o hâllerde yapılan hukuki işlemlerin geçersiz sayılabilmesidir.
Temsil ve vesayet ilişkisi
Ayırt etme gücünün yokluğu durumunda:
- Kişinin işlemlerini yasal temsilcisi (veli, vasi) yapar.
- Mahkeme, ayırt etme gücünden yoksun olduğu tespit edilen kişi hakkında vesayet kararı verebilir ve vasi atayabilir.
Bu nedenle, özellikle akıl hastalığı veya ağır akıl zayıflığı bulunan kişilerin önemli malvarlığı işlemlerinde, hem tıbbî hem hukuki açıdan ciddi bir koruma mekanizması devreye girer.
Uygulamada Sık Karşılaşılan Senaryolar
Örnek 1: İleri demans hastasının tapu satışı
İleri derece demans tanısı olan yaşlı bir kişi, taşınmazını çok düşük bedelle üçüncü bir kişiye satıyor.
- Mirasçılar, bu satışın iptali için dava açtıklarında; “ayırt etme gücü yoktu, ne yaptığını bilmiyordu” iddiasında bulunurlar.
- Mahkeme; işlem tarihine yakın tıbbî raporları, doktor kayıtlarını, tanık beyanlarını inceleyerek, o tarihte ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığına karar verir.
- Ayırt etme gücü yokluğu ispatlanırsa, satış işlemi geçersiz sayılabilir ve tapu iptali–tescil kararı verilebilir.
Bu senaryo, ayırt etme gücü nedir, hangi hâllerde yok sayılır sorusunun en tipik yargılama örneklerinden biridir.
Örnek 2: Aşırı sarhoşluk altında imzalanan senet
Kişi, bir eğlence mekânında ağır derecede sarhoşken önüne konan senede imza atıyor. Sonrasında “ben neye imza attığımı bilmiyordum” diyerek senedin iptalini istiyor.
- Burada; sarhoşluk düzeyi, imza atma anındaki bilinç durumu, tanık beyanları, kamera kayıtları gibi deliller dikkate alınır.
- Eğer aşırı sarhoşluk nedeniyle ayırt etme gücünün ortadan kalktığı ispatlanırsa, senet geçersiz sayılabilir.
Ancak bu, her sarhoşluk hâlinde otomatik iptal anlamına gelmez; ispat yükü ve somut olay şartları büyük önem taşır.
Örnek 3: Zihinsel yetersizliği olan kişinin banka kredisi
Zihinsel kapasitesi sınırlı bir kişinin, tek başına yüksek meblağlı bir banka kredisi kullanması hâlinde:
- Kişinin o işlem anında kredi sözleşmesinin anlamını, borcun miktarını ve geri ödeme sonuçlarını kavrayıp kavrayamadığı araştırılır.
- Ayırt etme gücünün bulunmadığı sonucuna varılırsa, sözleşmenin geçerliliği tartışmalı hale gelir; yasal temsilci ve banka bakımından sorumluluk sorunları gündeme gelebilir.
Yargıtay Uygulamasından Genel Çizgiler
Yargıtay’ın ayırt etme gücü ile ilgili kararlarında öne çıkan bazı genel ilkeleri şöyle özetleyebiliriz:
- İşlem anına odaklanma: Ayırt etme gücünün değerlendirilmesinde esas olan, hukuki işlemin yapıldığı tarihteki durumdur. Hastalığın genel seyri, yıllar içindeki raporlar elbette önemlidir; ancak belirleyici olan, işlem tarihi civarındaki tıbbî ve fiilî durumdur.
- Tıbbî rapor ve bilirkişi önemi: Akıl hastalığı, demans, akıl zayıflığı gibi durumlarda; Yargıtay, uzman hekim raporlarına ve adlî tıp değerlendirmelerine büyük önem atfeder. Sırf tanık beyanları, çoğu zaman tek başına yeterli görülmez.
- Yaşlılık vs. ayırt etme gücü: Yaşlılığın tek başına ayırt etme gücünün yokluğu anlamına gelmeyeceği, her yaşlı kişinin ehliyetsiz veya ayırt etme gücünden yoksun sayılamayacağı kararlarda sıkça vurgulanır. Dolayısıyla “yaşlıydı, anlamıyordu” iddiası mutlaka somut delillerle desteklenmelidir.
- Aşırı düşük bedel ve şüphe: Ağır hastalığı veya zayıflığı olan kişilerin, piyasa değerinin çok altında yaptığı satışlar, Yargıtay kararlarında şüphe sebebi olarak değerlendirilmekte; bu tür durumlarda ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı daha titiz bir incelemeye tabi tutulmaktadır.
Bu ilkeler, “Ayırt etme gücü nedir? Hangi hâllerde yok sayılır?” sorusunun sadece teorik değil, aynı zamanda yargısal uygulamada da ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Sık Sorulan Sorular (FAQ)
Ayırt etme gücü nedir, kısaca?
Ayırt etme gücü; kişinin yaptığı işlemin anlamını ve sonuçlarını makul biçimde kavrayabilme ve buna göre hareket edebilme yeteneğidir. Fiil ehliyeti için vazgeçilmez şartlardan biridir.
Hangi hâllerde ayırt etme gücü yok sayılır?
Yaş küçüklüğü, ağır akıl hastalığı, ileri düzey akıl zayıflığı, ağır sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisi gibi durumlarda; kişi, işlem anında ne yaptığını ve sonuçlarını kavrayamıyorsa ayırt etme gücünün yokluğu gündeme gelir. Her olay, kendi somut şartları içinde değerlendirilir.
Ayırt etme gücü olmayan kişinin imzaladığı sözleşme geçerli midir?
Kural olarak hayır. TMK sistemine göre ayırt etme gücünden yoksun kişinin hukuki işlemleri baştan itibaren hükümsüzdür. Ancak somut olayda, sebepsiz zenginleşme veya fiili durumun doğurduğu bazı sonuçlar ayrıca incelenir.
Sarhoşken attığım imzayı iptal ettirebilir miyim?
Sarhoşluğun her türlüsü değil; ancak ağır ve kişinin ne yaptığını anlayamayacağı düzeyde bir sarhoşluk ayırt etme gücünün yokluğu sayılabilir. Bu durumda, işlem tarihine ilişkin delillerle bu durum ispatlanırsa sözleşmenin geçersizliğinden söz edilebilir. İspat yükü ve olayın şartları çok önemlidir.
Ailem, yaşlı ve hasta yakınımın yaptığı satışın iptalini isteyebilir mi?
Evet, ayırt etme gücünün bulunmadığı iddiasıyla tapu iptali ve tescil gibi davalar açılabilir. Ancak bunun için; tıbbî raporlar, tanık anlatımları, işlem tarihine yakın sağlık kayıtları gibi güçlü delillerle ayırt etme gücünün o tarihte fiilen bulunmadığının ispatlanması gerekir.
Sonuç ve Değerlendirme
Ayırt etme gücü nedir, hangi hâllerde yok sayılır sorusu, başta tapu işlemleri, yüksek bedelli sözleşmeler, kefaletler ve bağışlar olmak üzere pek çok işlem türünün geçerliliğini doğrudan etkiler. Ayırt etme gücü; bir kişinin yalnızca hukuki anlamda “akıllı” olup olmadığını değil, belirli bir işlem sırasında o işlemi anlayıp anlayamadığını ifade eder.
Bu nedenle:
- Yaşlı, ağır hastalığı olan veya zihinsel kapasitesi sınırlı kişilerle hukuki işlem yapılırken çok dikkatli olunmalı,
- Gerekirse tıbbî değerlendirme ve hukuki danışmanlık alınmalı,
- Sarhoşluk veya benzeri hâllerde imza attırma gibi kötüye kullanıma açık uygulamalardan kaçınılmalı,
- Vesayet ve yasal temsil mekanizmalarının doğru işletilmesi sağlanmalıdır.
Her somut olayın kendine özgü şartları bulunduğu için, ayırt etme gücüne ilişkin ihtilaflarda profesyonel hukuki destek alınması, ileride telafisi güç hak kayıplarını önlemeye ciddi katkı sağlayacaktır.
Önceki makale: Hak Ehliyeti ve Fiil Ehliyeti Nedir? Aralarındaki Farklar
Sonraki makale: Tam Ehliyetli, Sınırlı Ehliyetli, Sınırlı Ehliyetsiz, Tam Ehliyetsiz Kimdir?
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün