İKİNCİ (2) BÖLÜM İCRA ORGANLARI VE ŞİKAYET – İCRA İFLAS HUKUKU DERS NOTLARI
Bu derste, İCRA ORGANLARI VE ŞİKAYET (icra teşkilatını oluşturan organlar ile icra işlemlerine karşı başvuru yolları ) üzerinde duracağız. Takip hukukunun uygulanması, bireylerin değil, devletin yetkili kıldığı icra organları tarafından gerçekleştirilir. Bu organların görev ve yetkilerinin doğru anlaşılması, cebrî icranın hukuka uygun şekilde yürütülmesinin temel koşuludur.
İcra teşkilatı iki ana unsura dayanır:
- İcra daireleri – takibin yürütülmesinden sorumlu idarî birimlerdir.
- İcra mahkemeleri – icra işlemlerine yönelik şikâyet ve itirazların incelendiği yargı mercileridir.
Bu bölümde; icra müdürlüklerinin görevleri, icra mahkemesinin yetkisi, şikâyet yolunun niteliği, şikâyet süresi ve şikâyetin sonuçları gibi konuları ele alacağız.
Amacımız, hukuk fakültesi öğrencilerine ve Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na hazırlanan adaylara; güncel mevzuata ve uygulamaya dayalı, ücretsiz ve kolay erişilebilir ders notları sunmaktır. Konular; İcra ve İflas Kanunu hükümleri, Yargıtay kararları ve öğretideki hâkim görüşler çerçevesinde sade bir dille açıklanacaktır.
İcra ve İflas Hukuku’nda icra organlarının sınıflandırmasını
| Asıl Organlar | Yardımcı Organlar |
|---|---|
| İcra Dairesi | Genel Mahkemeler |
| İcra Dairesi Başkanlığı | Cumhuriyet Savcıları |
| İcra Mahkemesi | Adalet Müfettişleri |
| Yargıtay’ın icra–iflas işleriyle ilgili daireleri | Kolluk Kuvvetleri |
| BAM’ların (Bölge Adliye Mahkemeleri’nin) ilgili daireleri | — |
2.1. İCRA DAİRESİ
İcra hukuku sisteminin temel uygulayıcı organı icra dairesidir. Cebri icra işlemleri, yani borçlunun malvarlığına devlet gücü aracılığıyla el konulması ve alacaklının alacağını tahsil etmesi süreci, icra dairesi tarafından yürütülür. Her türlü icra takibi doğrudan icra dairesine yapılır ve takibin başlatılmasından sonuçlandırılmasına kadar geçen tüm işlemler bu daire tarafından gerçekleştirilir.
İcra dairesinin temel amacı, alacaklının alacağını yasal yollardan elde etmesini sağlamak, borçlunun ise yasal haklarını koruyarak cebri icra sürecinin hukuk devleti ilkeleriyle uyumlu biçimde işlemesini temin etmektir. Türkiye’de her asliye hukuk mahkemesinin yargı çevresinde, iş yoğunluğu ve nüfus dikkate alınarak yeterli sayıda icra dairesi bulunur.
İcra Dairesinin Teşkilatı ve Görevli Personel
Her icra dairesinin başında bir icra müdürü bulunur. İcra müdürü, dairenin idari ve hukuki yönden sorumlu amiridir. Müdürün yanı sıra, görevlerin etkin biçimde yürütülmesi için yeterli sayıda icra müdür yardımcısı, icra katibi, mübaşir ve diğer yardımcı personel görevlendirilir.
İcra müdürü, müdür yardımcısı veya icra katibinin herhangi bir nedenle görevde bulunmaması durumunda, bu kişilerin yetki ve sorumlulukları, Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu tarafından görevlendirilen yazı işleri müdürü veya zabıt katibi tarafından yerine getirilir. Bu düzenleme, icra işlerinin kesintisiz yürütülmesini güvence altına alır.
İcra dairelerinde iş yoğunluğu arttığında veya personel sayısının fazla olduğu yerlerde, Adalet Bakanlığı, icra müdürleri arasından bir icra başmüdürü atayabilir. Bu başmüdür, icra dairesi müdürüyle aynı yetkilere sahip olup dairelerin koordineli, verimli ve düzenli biçimde çalışmasını sağlar (24/11/2021 tarihli 7343 sayılı Kanun, m.1).
İcra Daireleri Başkanlığı
Nüfusun ve iş hacminin yoğun olduğu illerde birden fazla icra dairesi kurulabilir. Bu gibi durumlarda, Adalet Bakanlığı tarafından, görev ve yetki çevresi açıkça belirlenmek suretiyle bir veya birden fazla İcra Daireleri Başkanlığı tesis edilebilir. Başkanlık, bağlı icra dairelerinin gözetim ve denetimini yapar, idari işlerini yürütür ve mevzuatın verdiği diğer görevleri yerine getirir (7343 sayılı Kanun, m.2).
Başkanlık sistemi, icra organlarının daha etkin ve merkezi bir yapı altında işlemesini, özellikle büyük şehirlerde iş yükünün dengeli dağıtılmasını amaçlar.
İcra Dairesinin Yetkileri ve Denetimi
İcra dairesi, bağımsız bir icra organı olmakla birlikte, faaliyetleri İcra Daireleri Başkanlığı’nın; başkanlığın bulunmadığı yerlerde ise icra mahkemesi hâkiminin daimi gözetim ve denetimi altındadır. Bu sistem, icra işlemlerinde keyfîlik riskini azaltır ve yargısal denetimle hukuka uygunluğu güvence altına alır.
İcra dairesi görevlileri, yaptıkları işlemlerde zor kullanma (cebir) yetkisine sahiptir. Gerektiğinde kolluk kuvvetlerinden veya köy muhtarlarından yardım isteyebilirler. Bu, devletin cebri icra gücünün fiilen uygulanmasını sağlar.
Bununla birlikte, icra dairesi personelinin tüm karar ve işlemleri gerekçeli olmak zorundadır. Her icra işlemi, ileride yapılacak denetimlerde icra mahkemesi tarafından değerlendirilebilmesi için yazılı ve gerekçeli biçimde düzenlenir. Bu ilke, hem şeffaflığı hem de hukuki güvenliği sağlar.
Uygulama Notu:
Örneğin, bir borçlunun malvarlığına haciz konulması kararı, gerekçesiz biçimde verilemez. İcra müdürü, haczin dayanağını, borcun niteliğini ve yasal gerekçeyi tutanakta belirtmek zorundadır. Aksi hâlde yapılan işlem, borçlunun şikâyeti üzerine icra mahkemesi tarafından iptal edilebilir.
İcra Dairesinin Görevleri
İcra dairesi, cebri icra sürecinin her aşamasında aktif görev üstlenir. Başlıca görevleri şunlardır:
- Takip talebini almak ve dosya açmak,
- Ödeme emri veya icra emri düzenleyip göndermek,
- Ödeme emrine karşı yapılan itirazları incelemek,
- Borçlunun mallarını haczetmek ve satışını gerçekleştirmek,
- Sıra cetveli düzenlemek ve satış bedelini alacaklılar arasında paylaştırmak,
- Tahsil edilemeyen kısım için alacaklıya aciz vesikası düzenlemek.
Bu görevlerin tamamı, icra dairesinin yasal yükümlülükleri arasında yer alır. Tüm işlemler, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine uygun olarak yürütülür.
Örnek Olay:
Borçlu, ödeme emrine yasal süresi içinde itiraz etmezse, icra dairesi doğrudan haciz aşamasına geçebilir. Bu durumda, icra dairesinin yaptığı haciz işlemi, borçlunun malvarlığına yönelik cebri bir tasarruf niteliği taşır ve yalnızca icra dairesi tarafından gerçekleştirilebilir.
2.1.1. İcra Dairesinin Yükümlülükleri
İcra dairesi, icra hukuku sisteminde yalnızca cebri icra işlemlerini yürütmekle değil, aynı zamanda hukukun genel ilkelerine uygun, şeffaf ve düzenli bir işleyişi temin etmekle de yükümlüdür. Bu yükümlülükler, olumlu ve olumsuz olmak üzere iki grupta incelenir.
Olumlu Yükümlülükler
İcra dairesinin olumlu yükümlülükleri, aktif biçimde yerine getirmesi gereken görevleri ifade eder. Bunlar, icra işlemlerinin doğru, eksiksiz ve denetlenebilir biçimde yürütülmesini sağlar.
1. Dosya Açma ve Tutanak Düzenleme Yükümlülüğü
İcra dairesi, kendisine yapılan her takip talebi için ayrı bir dosya açmakla ve her işlem hakkında resmî tutanak düzenlemekle yükümlüdür. Düzenlenen tutanaklarda işlemin tarihi, konusu, tarafların kimlik bilgileri ve icra müdürünün gerekçeli kararı yer almalıdır.
Bu tutanaklar resmî belge niteliği taşır ve aksi ispat edilinceye kadar geçerlidir. Taraflar, ilgili dosyayı inceleme ve tutanak örneğini alma hakkına sahiptir. Böylece icra hukuku uygulamasında şeffaflık sağlanır ve tarafların savunma hakkı korunur.
Uygulama Notu:
Bir borçlunun menkul malının haczedilmesi hâlinde, haciz tutanağı mutlaka olay yerinde düzenlenmeli, haczedilen malın türü, değeri ve teslim şekli ayrıntılı biçimde belirtilmelidir. Eksik veya gerekçesiz tutanak, icra mahkemesince iptal sebebidir.
2. Paranın Ödenmesi ve Değerli Eşyanın Muhafazası
İcra dairesi, kendisine teslim edilen para, kıymetli evrak ve değerli madenleri korumakla yükümlüdür. Bu kıymetli mallar, en geç ertesi iş günü mesai bitimine kadar Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen banka hesabına yatırılır. Bu düzenleme, icra organlarının güvenilirliğini artırır ve olası zimmet fiillerinin önüne geçer.
Daha önce “elden ödeme kabul etme” uygulaması icra dairelerinin yükümlülükleri arasında yer alırken, 2012 yılında yapılan yasal değişiklikle bu kural kaldırılmıştır. Artık ödemeler yalnızca banka aracılığıyla yapılabilir. Elden para alınması, istisnai olarak paranın haczi durumlarında mümkündür.
Dikkat:
“Elden ödeme almak” ya da “elden ödeme yapmak” icra dairesinin yasaklanmış işlemlerindendir. Bu kuralın istisnası, yalnızca haczedilen paranın muhafazasıdır. Dolayısıyla borçluların veya alacaklıların ödemeleri, mutlaka banka (IBAN) transferi yoluyla gerçekleştirilmelidir.
3. UYAP Kullanma Yükümlülüğü
İcra dairelerinde yürütülen tüm icra ve iflas işlemleri UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi üzerinden yapılır. Bu sistem aracılığıyla işlemlere ilişkin veriler kaydedilir, belgeler arşivlenir ve elektronik ortamda saklanır.
UYAP kullanımı, hem veri güvenliği hem de işlemlerin takibi bakımından zorunlu hâle getirilmiştir (2012 değişikliği).
Örnek:
Günümüzde ödeme emri gönderilmesi, haciz talimatının düzenlenmesi veya satış ilanının yayınlanması gibi tüm işlemler UYAP üzerinden yapılmakta; böylece hem yargısal hem idari denetim kolaylaşmaktadır.
Olumsuz Yükümlülükler
Olumsuz yükümlülükler, icra dairesi personelinin tarafsızlık, dürüstlük ve bağımsızlık ilkelerine uygun davranmasını gerektirir. Bu yasaklar, icra hukukunda güvenin ve adaletin korunması açısından son derece önemlidir.
1. İş Görme Yasağı (İİK m.10)
İcra dairesi çalışanlarının en temel etik yükümlülüklerinden biri tarafsızlıktır. Bu ilke doğrultusunda icra memurları, kendilerinin, eşlerinin, nişanlılarının, altsoy ve üstsoy hısımlarının veya üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının taraf olduğu dosyalarda görev alamazlar.
Ayrıca, memur olarak görev yaptığı kişinin kanuni temsilcisi, vekili veya çalışanı olduğu durumlarda da aynı yasak geçerlidir. Böyle bir durumda yapılan işlemler şeklen geçerli olsa da, 7 gün içinde şikayet edilirse icra mahkemesi tarafından iptal edilir.
Uygulama Notu:
Örneğin, icra müdür yardımcısının kardeşine ait bir takip dosyasında işlem yapması durumunda, bu eylem iş görme yasağının ihlalidir. İlgili tarafın şikayeti üzerine yapılan işlem iptal edilir. Ancak, boşanmış eş, kuzen veya icra mahkemesi hakimi bu yasak kapsamında değildir.
2. Akit (Sözleşme) Yapma Yasağı (İİK m.11)
İcra memurları ve yardımcıları, icra dairelerinde yürütülen takip işlemlerine konu alacak veya mallar hakkında, kendileri veya başkaları hesabına sözleşme yapamazlar. Bu yasak, menfaat çatışmasını önlemek amacıyla getirilmiştir ve icra mahkemesi hakimi için de geçerlidir.
Örneğin, bir icra müdürü borçluya kefil olamaz, satışa çıkarılan malı kendisi satın alamaz, alacağın devri veya borcun nakline ilişkin bir sözleşme yapamaz. Bu tür sözleşmeler kesin hükümsüz (butlanla batıl) olup, süresiz şikayet yoluyla iptali istenebilir.
Dikkat:
İcra hukuku açısından akit yapma yasağı, icra organlarının tarafsızlığını korumak için vazgeçilmezdir. Bu kurala aykırı her işlem, kamu düzenine aykırıdır ve her zaman şikayet konusu yapılabilir.
Genel Değerlendirme
İcra dairesi, cebri icra hukukunun yürütme organı olarak yalnızca kanunla belirlenen görevleri yerine getirebilir. Bu görevlerin ifasında tarafsızlık, düzenlilik ve hesap verilebilirlik ilkeleri esastır. Olumlu yükümlülükler dairenin aktif görev alanını oluştururken, olumsuz yükümlülükler kamu görevlilerinin etik sınırlarını belirler.
İcra dairesinin bu yükümlülükleri, hem alacaklı hem de borçlu bakımından adaletin etkin biçimde gerçekleşmesini güvence altına alır.
2.1.2. İcra Dairesi Çalışanlarının Sorumlulukları
İcra hukuku, yalnızca alacaklının hakkına kavuşmasını değil, aynı zamanda devlet gücünü kullanan kamu görevlilerinin bu yetkiyi hukuka uygun ve sorumluluk bilinciyle kullanmasını da zorunlu kılar. Bu nedenle icra dairesinde görev yapan her personel —icra müdürü, müdür yardımcısı, katip, mübaşir ve diğer çalışanlar— görevlerinden doğan disiplin, cezai ve hukuki sorumluluk altındadır.
Bu sorumluluk türleri, hem kamu düzeninin korunması hem de tarafların adil yargılanma hakkının teminat altına alınması açısından büyük önem taşır.
Disiplin Sorumluluğu
İcra dairesi çalışanları, görevleri sırasında devlet memuru statüsünde oldukları için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir. Bu çerçevede görevlerini savsaklamaları, yetkilerini kötüye kullanmaları veya tarafsızlık ilkesine aykırı hareket etmeleri hâlinde disiplin soruşturmasına tabi tutulurlar.
Disiplin cezaları arasında uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya memuriyetten çıkarma gibi yaptırımlar bulunur. Bu yaptırımlar, icra dairesinin düzenli işleyişini ve kamu hizmetinin güvenilirliğini korumak için uygulanır.
Uygulama Notu:
Örneğin, bir icra memurunun, taraflardan birine bilgi sızdırması veya dosya bilgilerini yetkisiz kişilere açıklaması hâlinde, bu fiil yalnızca disiplin suçu değil, aynı zamanda cezai sorumluluğu da doğurur.
Cezai Sorumluluk
İcra memurları, görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi sıfatıyla cezai sorumluluk taşırlar. Görevleri sırasında işledikleri fiiller, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Görevi Kötüye Kullanma” (m.257) veya “Zimmet” (m.247) hükümleri kapsamında değerlendirilebilir.
İcra ve iflas daireleri görevlilerinin zimmetine para geçirmesi, adalet hizmetlerinin en ağır ihlallerinden biridir. Bu nedenle, İcra ve İflas Kanunu m.6 hükmü gereği, icra dairesine tevdi edilen, tahsil edilen veya muhafaza altına alınan paraların memur tarafından zimmete geçirilmesi hâlinde, zimmete geçirilen miktar ceza davası beklenmeden, derhal Hazine tarafından icra veznesine yatırılır.
Bu düzenleme, icra hukukunda devletin kamu güvenliği sorumluluğunu ön plana çıkarır. Böylece hem alacaklıların hem borçluların hakları güvence altına alınır.
Örnek:
İcra dairesi personelinin, haciz sırasında borçludan tahsil ettiği bir meblağı vezneye yatırmadan kişisel hesabına geçirmesi hâlinde, bu durum zimmet suçunu oluşturur. Ceza davasının sonucunu beklemeksizin, zimmete geçirilen miktar devlet tarafından yerine yatırılır; sonrasında memurdan rücu edilir.
Hukuki (Tazminat) Sorumluluk
İcra dairesi görevlilerinin görevlerini yerine getirirken yaptıkları hatalar, taraflara maddi zarar doğurabilir. Bu durumda, zararın tazmini bakımından bir hukuki sorumluluk doğar. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, icra memurlarının bireysel değil, öncelikle devletin sorumluluğu altında bulunmasıdır.
İcra ve iflas dairesi personelinin görevleri nedeniyle neden oldukları zararlardan dolayı açılacak tazminat davasında, birinci dereceden sorumlu Devlet’tir. Bu davalar, Adalet Bakanlığı’na karşı açılır ve görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Devlet, zararı tazmin ettikten sonra kusurlu memura rücu edebilir.
Bu düzenleme, idarenin kusur sorumluluğuna benzer biçimde, yargı hizmetinin güvenilirliğini ve sürekliliğini sağlamak amacı taşır.
Zamanaşımı Süresi
Zarar gören kişi, zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren bir yıl, her hâlde zararın doğduğu işlem tarihinden itibaren on yıl içinde tazminat davası açabilir. Bu süreler, İcra ve İflas Kanunu m.5 hükmü uyarınca uygulanır.
Dikkat:
Zamanaşımı süresi içinde dava açılmadığında, tazminat hakkı ortadan kalkar. Ancak zararın devlet tarafından kabulü veya icra memurunun kastı sabitse, farklı hukuk yolları gündeme gelebilir.
İcra ve İflas İdaresi Görevlilerinin Sorumluluğu
İcra dairesi çalışanlarının yanı sıra, iflas idaresi üyeleri ve konkordato komiserleri de yaptıkları görevler sırasında doğabilecek zararlardan şahsen ve birinci derecede sorumludur.
Bu sorumluluk İcra ve İflas Kanunu m.227/III ve m.287/III hükümleriyle açıkça düzenlenmiştir.
Örnek:
Konkordato komiserinin, alacaklılar kurulu kararına aykırı biçimde tasfiye işlemlerini yürütmesi sonucu borçlunun malvarlığında zarara neden olması hâlinde, komiser şahsen sorumlu olur ve zarar görenler doğrudan kendisine karşı tazminat davası açabilir.
Genel Değerlendirme
İcra dairesi personelinin sorumluluk sistemi, devletin cebri icra yetkisinin hukuka uygun kullanılmasını teminat altına alır. Disiplin, cezai ve hukuki sorumluluk alanlarının birlikte varlığı, hem icra organlarının denetlenebilirliğini artırır hem de tarafların haklarını güvence altına alır.
İcra dairesinin bu sorumluluk mekanizmaları, icra hukukunun “adalet ve güven” temelleri üzerine kurulu olmasının somut göstergesidir. Her işlemde tarafsızlık, dürüstlük ve dikkat yükümlülüğü esas alınır; ihlali hâlinde devlet doğrudan sorumluluk üstlenir.
2.2. İCRA MAHKEMESİ
İcra mahkemesi, icra hukuku sisteminin yargısal denetim organıdır. Cebri icra sürecinde icra daireleri tarafından yapılan işlemlerin hukuka uygunluğunu gözeten, gerektiğinde bunları iptal eden veya düzelten özel nitelikte bir mahkemedir.
İcra mahkemesi, klasik anlamda bir “yargılama” makamı olmakla birlikte, diğer hukuk mahkemelerinden farklı olarak yalnızca icra ve iflas işlemlerine ilişkin uyuşmazlıkları inceler. Bu sebeple, icra mahkemesi kararları çoğu zaman maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez; çünkü bu mahkeme, takip hukukunun hızlı ve pratik yürütülmesini amaçlayan bir denetim merciidir.
İcra Mahkemesinin Kuruluşu ve Niteliği
Her asliye hukuk mahkemesinin yargı çevresinde en az bir icra mahkemesi bulunur. Ayrı bir icra mahkemesinin kurulmadığı yerlerde, asliye hukuk mahkemesi, icra mahkemesi sıfatıyla görev yapar. Bu düzenleme, adalet hizmetlerinin ülke genelinde kesintisiz işlemesini sağlar.
İcra mahkemesi, özel görevli bir mahkeme olup, yalnızca İcra ve İflas Kanunu (İİK) tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirir. Dolayısıyla genel mahkemelerin görev alanına giren uyuşmazlıklara bakamaz.
İcra mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. Bu usul, uyuşmazlıkların süratle çözülebilmesi ve icra işlemlerinin gereksiz yere uzamamasını sağlamak amacıyla benimsenmiştir.
Uygulama Notu:
İcra mahkemesi, bir haciz işlemine karşı yapılan şikayeti dosya üzerinden karara bağlayabilir. Bu durumda, tanık veya yemin gibi delillerle ispat yapılması mümkün değildir; çünkü icra hukuku, yazılı belgeler üzerinden yürütülen bir takip sistemidir.
İnceleme Yetkisi ve Kararların Niteliği
İcra mahkemesi, kural olarak belge üzerinden inceleme yapar. Dosya kapsamı yeterli görülürse duruşma açmadan karar verebilir. Ancak bazı istisnai durumlarda, özellikle istihkak davaları veya ihalenin feshi talepleri gibi olaylarda duruşma yapılması zorunludur.
Mahkeme, yalnızca icra işlemlerinin hukuka uygun olup olmadığını değerlendirir; maddi hukuk açısından alacak veya borcun varlığı konusunda hüküm tesis etmez. Bu nedenle icra mahkemesi kararları, çoğu zaman maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaz.
Bunun doğal sonucu olarak, icra mahkemesinde karara bağlanan bir husus, daha sonra genel mahkemelerde yeniden dava konusu yapılabilir. Aynı sebeple, icra mahkemesi kararlarına karşı “yargılamanın yenilenmesi” talebinde bulunulamaz.
İcra Mahkemesinin Görevleri
İcra mahkemesi, cebri icra sürecinin her aşamasında doğabilecek hukuki ihtilafları çözümler. Görevleri İcra ve İflas Kanunu hükümleriyle sınırlandırılmıştır. Başlıca görevleri şunlardır:
- İcra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı yapılan şikayetleri incelemek,
- İtirazın kaldırılması taleplerini değerlendirmek,
- Gecikmiş itiraz başvurularını incelemek,
- İhalenin feshi talepleri hakkında karar vermek,
- İstihkak davalarına bakmak,
- İstihkak davasına karşı açılan tasarrufun iptali davalarını incelemek,
- Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takiplerde ödeme emrine karşı itirazları karara bağlamak,
- Sıra cetveline karşı yapılan şikayetleri değerlendirmek,
- İlamlı icrada icranın geri bırakılması veya ilamsız icrada takibin iptali taleplerini incelemek,
- İpotek alacaklısının gaipliği hâlinde ipotek kaydının terkinine karar vermek,
- İflas idaresini atamak ve iflas masasına ilişkin şikayetleri karara bağlamak,
- İcra ve iflas suçlarına ilişkin yargılamaları yapmak ve ceza vermek.
Bu görevler, icra mahkemesinin cebri icra sürecinde hem yargısal hem denetimsel bir işlev üstlendiğini gösterir.
Örnek Olay:
Bir taşınmazın satışında ilan süresi kanuna aykırı şekilde kısa tutulmuşsa, borçlu bu durumu icra mahkemesine şikayet edebilir. Mahkeme, usulsüzlüğü tespit ederse satışın feshedilmesine karar verir.
İcra Mahkemesinin Usulü
İcra mahkemesi, kendisine yapılan başvuruları basit yargılama usulü çerçevesinde inceler. Bu usul, mahkemenin dosya üzerinden veya duruşmalı olarak hızlı karar vermesini sağlar.
Yasa gereği, duruşmasız işlerde karar süresi 10 gündür. Ancak istihkak veya ihalenin feshi gibi duruşma yapılması zorunlu hâllerde ilk duruşma en geç 30 gün içinde yapılmalıdır.
Dikkat:
İcra mahkemesi, başvurunun niteliğine göre tanık dinleyebilir, bilirkişiye başvurabilir veya tarafların beyanlarını alabilir. Ancak bu durumlar istisnadır; kural olarak dosya üzerinden inceleme esastır.
Kararların Kesinliği ve Kanun Yolları
İcra mahkemesi kararları, taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm oluşturmaz. Ancak, usulüne uygun şekilde kesinleşmiş kararlar icra dairesini bağlar ve yerine getirilmesi zorunludur.
Bu kararlar, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına açık olup, aşağıda ayrıntılı biçimde açıklanacaktır.
2.2.1. İcra Mahkemesi Kararlarına Karşı Kanun Yolları
İcra mahkemesi kararlarına karşı başvurulabilecek iki temel kanun yolu vardır: istinaf ve temyiz.
Bu yollar, taraflara icra mahkemesi kararlarının hukuka uygunluğunu denetletme imkânı verir.
İstinaf Yolu
Kural olarak icra mahkemesinin tüm kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak istinafa başvurulabilmesi için dava konusu alacak veya hakkın değeri belirli bir parasal sınırın üzerinde olmalıdır.
2024 yılı için bu parasal sınır 66.090 TL olarak belirlenmiştir.
İstinaf başvurusu, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde yapılmalıdır. Başvuru üzerine bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, yalnızca başvurulan kararı inceleyerek en geç 15 gün içinde karar verir.
İstinaf Edilemeyen Kararlar
Bazı icra mahkemesi kararları istinaf incelemesine tabi değildir. Bunlara örnek olarak şunlar gösterilebilir:
- Kıymet takdirine ilişkin şikayetler,
- Yediemin ücreti veya değiştirilmesine ilişkin kararlar,
- İcra dairesince hesaplanan vekalet ücretine dair kararlar,
- Hacizli malların muhafaza şekliyle ilgili kararlar,
- Satış ilanının iptali veya satışın düşürülmesi kararları,
- Teminat yatırılması ya da icranın geri bırakılması kararları,
- İflas idaresinin oluşturulması veya işlemlerine karşı şikayet kararları.
Bu kararlar, doğrudan kesin nitelik taşır ve istinaf edilemez.
Temyiz Yolu
Bölge adliye mahkemesi hukuk daireleri tarafından verilen nihai kararlar, eğer uyuşmazlık değeri 2024 yılı için 378.290 TL’yi geçiyorsa temyiz edilebilir.
Temyiz başvurusu da kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde yapılmalıdır. Bu konuda Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.361 hükmü uygulanır.
Yargıtay, temyiz incelemesini yalnızca temyiz edilen karar ile sınırlı olarak yapar ve dosya kendisine ulaştıktan sonra en geç 15 gün içinde karar verir.
Uygulama Notu:
İstinaf veya temyiz başvurusu yapılması, satış işlemleri dışındaki diğer icra işlemlerini kendiliğinden durdurmaz. Mahkeme, gerek gördüğü takdirde icranın geri bırakılmasına karar verebilir.
Genel Değerlendirme
İcra mahkemesi, icra hukuku sisteminin hem yargısal hem denetimsel kalbidir. Bu mahkemelerin hızlı karar verme usulü, cebri icra sürecinin verimli işlemesini sağlar.
Ancak bu hız, hukuki denetimin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez; istinaf ve temyiz yolları, adil yargılanma ilkesini koruyarak sürecin hukuki güvencesini oluşturur.
2.3. GENEL MAHKEMELER
İcra hukuku, her ne kadar cebri icra işlemlerini esas itibarıyla icra daireleri ve icra mahkemeleri aracılığıyla yürütse de, bazı uyuşmazlıklar doğrudan genel mahkemelerin görev alanına girer.
Bu durum, icra organlarının sınırlı yetkiyle hareket etmesi ilkesinin doğal sonucudur. Zira icra mahkemesi, yalnızca kanunda açıkça belirtilen konularda karar verebilir; alacağın esasına veya borcun doğumuna ilişkin uyuşmazlıklar, genel mahkemelerde çözümlenir.
Genel mahkemeler, bu yönüyle icra sürecine tamamlayıcı nitelikte katkı sunar ve taraflar arasındaki asıl hukuki ilişkinin tespiti görevini üstlenir.
Genel Mahkemelerin Görev Alanı
Genel mahkemelerin icra hukukundaki işlevi, takip süreciyle doğrudan bağlantılı ancak icra mahkemesinin görev alanı dışında kalan davaları çözmektir. Başlıca dava türleri şunlardır:
- İtirazın iptali davası
- Menfi (olumsuz) tespit davası
- İstirdat (geri alım) davası
- Borçtan kurtulma davası
- İflas davası
- Sıra cetveline itiraz davası
- İhtiyati haciz talepleri
- Tasarrufun iptali davası
- İflasta üçüncü kişinin elindeki mallara ilişkin istihkak davası
Bu davalar, icra hukukunun doğrudan parçası olmamakla birlikte, cebri icra sürecinin doğru işlemesi bakımından tamamlayıcı nitelik taşır.
İtirazın İptali Davası
Borçlu, kendisine gönderilen ödeme emrine süresi içinde itiraz ederse, takip durur. Alacaklı bu durumda, alacağının varlığını ispatlamak amacıyla itirazın iptali davası açabilir.
Bu dava genel mahkemede açılır ve mahkeme, delilleri değerlendirerek alacağın gerçekten mevcut olup olmadığını tespit eder.
Eğer mahkeme alacağın varlığını kabul ederse, borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedebilir. Böylece icra takibi kaldığı yerden devam eder.
Örnek Olay:
Bir kira borcu için yapılan icra takibine borçlu “kira bedelini ödedim” diyerek itiraz ederse, alacaklı bu itirazın haksız olduğunu ileri sürerek genel mahkemede itirazın iptali davası açabilir.
Menfi (Olumsuz) Tespit Davası
Menfi tespit davası, borçlunun aslında borçlu olmadığını ispatlamak amacıyla açtığı davadır.
Bu dava hem takipten önce hem de takip sırasında açılabilir. Takipten önce açılmışsa, borçlunun talebi üzerine mahkeme, geçici durdurma (ihtiyati tedbir) kararı verebilir.
Takip sırasında açılan menfi tespit davası ise, borçlunun ödeme yapmadan önce borçlu olmadığını ispatlama aracıdır.
Eğer mahkeme borçlunun haklı olduğunu tespit ederse, alacaklı aleyhine haksız takip nedeniyle tazminata hükmedilebilir.
Uygulama Notu:
Menfi tespit davası, icra takibinin doğrudan konusu olan borcun varlığına ilişkin olup, icra mahkemesinin değil, genel mahkemelerin görev alanına girer. Bu davalarda mahkemenin kararı maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşır.
İstirdat (Geri Alım) Davası
Borçlu, icra takibi sonucunda borcu olmadığı hâlde ödeme yapmışsa, ödediği parayı geri almak için istirdat davası açabilir.
Bu dava, icra hukukunda “haksız cebri icra” durumlarını düzeltmeye yarayan en önemli yoldur.
İstirdat davası da genel mahkemede görülür ve borçlunun ödemenin haksız yapıldığını ispatlaması gerekir.
Dikkat:
İstirdat davası açabilmek için borçlunun, icra takibine süresinde itiraz etmemiş olması veya itirazının kaldırılmış olması gerekir. Bu durumda borçlu, ödemeyi yapar fakat alacağın aslında mevcut olmadığını iddia ederek geri alım davası açar.
Borçtan Kurtulma Davası
Borçtan kurtulma davası, borçluya hacizden sonra tanınmış bir savunma yoludur.
Bu dava, borçlunun borcunu ödediğini, borcun sona erdiğini veya başka bir nedenle takibin devamının haksız olduğunu ileri sürmesi üzerine açılır.
Genellikle ilamsız icrada borçlu aleyhine yapılan takiplerde gündeme gelir.
İflas Davası
İflas davası, ticari nitelikteki borçlular hakkında açılan ve alacaklıların toplu biçimde tatmin edilmesini sağlayan bir dava türüdür.
Bu dava, borçlunun iflas yoluyla takip edilebilmesi veya doğrudan iflasının istenebilmesi amacıyla asliye ticaret mahkemelerinde açılır.
İflas davası sonucunda verilen karar, borçlunun tüm malvarlığı üzerinde toplu tasfiye işlemini başlatır.
Tasarrufun İptali Davası
Tasarrufun iptali davası, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı işlemleri geçersiz kılmak için açılır.
Bu dava, İcra ve İflas Kanunu m.277 ve devamı hükümlerinde düzenlenmiştir.
Amaç, borçlunun malvarlığından hileli biçimde çıkardığı malların yeniden haciz ve satışa konu edilmesini sağlamaktır.
Bu davalar, icra takibinin yanında veya bağımsız olarak açılabilir. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Örnek:
Borçlu, takibin başlamasından hemen önce taşınmazını kardeşine devrederse, alacaklı tasarrufun iptali davası açarak bu işlemi hükümsüz kılabilir. Böylece taşınmaz yeniden cebri icra kapsamında haczedilebilir.
İhtiyati Haciz Talebi
İhtiyati haciz, alacaklının, borçlunun malvarlığını kaçırma ihtimaline karşı dava veya takipten önce alınan geçici hukuki koruma tedbiridir.
Bu karar da genel mahkemeden, çoğunlukla asliye ticaret veya asliye hukuk mahkemesinden talep edilir.
Mahkeme, alacağın varlığına dair kuvvetli bir kanaat oluşması hâlinde teminat karşılığında ihtiyati hacze karar verir.
Genel Mahkemelerin Rolünün Önemi
Genel mahkemeler, icra sürecinde doğrudan icra işlemlerini yürütmezler; ancak borç-alacak ilişkisinin esasına ilişkin tüm uyuşmazlıkların çözümünde belirleyici rol oynarlar.
Bu nedenle genel mahkemelerin kararları, maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşır ve hem icra dairesi hem icra mahkemesi bu kararlara uymak zorundadır.
İcra hukuku sisteminde genel mahkemeler, icra organlarının hukuka uygun davranmasını sağlayan yargısal denge unsurudur.
2.4. ŞİKAYET
Şikayet, icra hukukunda icra organlarının (icra dairesi, iflas dairesi, iflas idaresi vb.) işlemlerine karşı başvurulan yargısal bir denetim yoludur.
Her ne kadar şeklen bir dava türü gibi görünse de, mahiyeti itibarıyla basit ve süratli bir hukukî çare niteliğindedir.
Amaç, cebri icra sürecinde görevli memurların veya icra organlarının kanuna aykırı, hatalı veya ihmali işlemlerinin denetlenmesini sağlamaktır.
Bu yönüyle şikayet, icra hukukunda hukuki dengeyi sağlayan temel güvencelerden biridir.
Şikayetin Hukuki Niteliği
Şikayet, klasik anlamda bir “dava” değildir; çünkü burada iki taraf arasındaki maddi hukuka ilişkin bir ihtilaf çözülmez.
Şikayet, yalnızca icra işlemlerinin kanuna uygunluğunu incelemeye yöneliktir.
Bu nedenle, icra mahkemesinin şikayet üzerine verdiği kararlar da maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
Şikayet, icra dairesinin işlemiyle doğrudan zarar gören kişiler tarafından yapılabilir. Bu kişiler genellikle alacaklı, borçlu veya takiple ilgili üçüncü kişilerdir.
Örnek Olay:
İcra memurunun haciz sırasında borçlunun eşine ait ziynet eşyalarını da tutanakta “borçlu malı” olarak göstermesi hâlinde, eş üçüncü kişi sıfatıyla icra mahkemesine şikayet yoluna başvurabilir.
Şikayet Hakkına Sahip Olanlar
Şikayet hakkı, icra işlemlerinden etkilenen tüm taraflara tanınmıştır. Buna göre:
- Alacaklı,
- Borçlu,
- Takipten doğrudan etkilenen üçüncü kişiler
şikayet yoluna başvurabilir.
Şikayet, yazılı olarak yapılabileceği gibi, icra mahkemesinde tutanağa geçirilmek suretiyle sözlü de yapılabilir.
Bu başvuru üzerine icra mahkemesi, incelemeyi basit yargılama usulüne göre yürütür.
Şikayete Konu Olabilecek İşlemler
Şikayet yalnızca belirli icra organlarının yaptığı işlemlere karşı başvurulabilir. Bunlar:
- İcra dairesi,
- İflas dairesi,
- İflas idaresi,
- İflas bürosu,
- I. ve II. alacaklılar toplantısı,
- Konkordato alacaklılar kurulu,
- Konkordato komiseri.
Ancak, konkordato komiserinin işlemlerine karşı yapılan şikayetler icra mahkemesine değil, doğrudan asliye ticaret mahkemesine yapılır (15.03.2018 tarihli değişiklik).
Buna karşılık, malvarlığının terki suretiyle konkordato hâlinde görev yapan tasfiye memurlarının işlemleri şikayet yoluna konu olamaz.
Yetkili Mahkeme ve Şikayetin Usulü
Yetkili mahkeme, şikayete konu işlemi yapan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesidir.
Bu yetki kamu düzenine ilişkin olup kesindir; dolayısıyla taraflar aksini kararlaştıramaz.
Şikayet, yazılı dilekçeyle veya sözlü beyanın tutanağa geçirilmesi yoluyla yapılabilir.
Şikayet başvurusu, işlemin icrasını kendiliğinden durdurmaz; ancak mahkeme gerekli görürse icranın geri bırakılmasına karar verebilir.
İcra mahkemesi, şikayet başvurusunu basit yargılama usulü kapsamında inceler.
Mahkeme, tarafların ileri sürdüğü sebeplerle bağlı değildir; gerek gördüğünde tanık dinleyebilir, bilirkişiye başvurabilir veya delil toplayabilir.
Uygulama Notu:
İcra mahkemesi, genellikle dosya üzerinden karar verse de; istihkak, ihalenin feshi veya satış iptali gibi konularda duruşma yapması zorunludur.
Şikayet İncelemesinde Yetki ve Süreler
İcra mahkemesi, dosya üzerinden yürütülen şikayetlerde kararını 10 gün içinde vermekle yükümlüdür.
Ancak duruşmalı yapılması gereken istisnai hallerde, ilk duruşma en geç 30 gün içinde yapılmalıdır.
Haczedilecek mal, takibi yürüten icra dairesinin yetki alanı dışında ise haciz, istinabe yoluyla yapılır.
Bu durumda, söz konusu haciz işlemine ilişkin şikayet, istinabe olunan icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesinde incelenir.
Şikayet Sebepleri
Şikayet, icra işleminin kanuna aykırı olması, hadiseye uygun olmaması, bir hakkın yerine getirilmemesi veya hakkın sebepsiz sürüncemede bırakılması sebeplerine dayanabilir.
Bu sebepler iki ana kategoriye ayrılır:
1. Süreye Bağlı Şikayetler (7 Günlük Şikayetler)
Bazı şikayetler, işlemin öğrenilmesinden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Bu süre, kamu düzenine aykırılık bulunmadıkça kesindir.
Örneğin:
- İcra memurunun kanuna aykırı olarak borçlunun maaşının beşte birini haczetmesi,
- Satış ilanının kanuni süreden önce yapılması,
- Haciz sırasında yasa gereği haczedilemeyen malların haczedilmesi gibi durumlar.
Örnek:
Hayvanları Koruma Kanunu’na göre evcil hayvanların haczi yasaktır. Buna rağmen icra memurunun evcil hayvanı haczetmesi hâlinde, bu işlem kanuna aykırı olduğu için 7 gün içinde şikayet edilebilir.
2. Süresiz Şikayetler
Kamu düzenine aykırı işlemler, süreye tabi olmaksızın her zaman şikayet konusu yapılabilir.
Hangi işlemlerin kamu düzenine aykırı olduğu kanunda tek tek sayılmamışsa da, Yargıtay kararlarında genel çerçeve çizilmiştir.
Kamu düzenine aykırılık örnekleri:
- Tarafın takip ehliyetine sahip olmaması,
- Devlet mallarının haczedilmesi,
- Borçluya ödeme emri gönderilmeden takibe devam edilmesi,
- Birinci haciz ihbarnamesine itiraz edilmiş olmasına rağmen ikinci ihbarnamenin gönderilmesi,
- Kesinleşmemiş mahkeme kararının icraya konulması,
- İcra memurunun açık artırmaya katılarak ihaleyi kendi adına yaptırması,
- İcra müdürünün, icra mahkemesi hâkimi yerine geçerek istihkak hakkında karar vermesi.
Dikkat:
Bu tür işlemler, hem tarafların hem de kamu yararının korunması amacıyla süreye bağlı olmaksızın icra mahkemesine şikayet edilebilir.
Şikayetlerin İncelenmeyeceği Durumlar
Bazı işlemler icra mahkemesinin görev alanı dışındadır ve şikayet konusu yapılamaz:
- Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu işlemlerine ilişkin şikayetler, iflas davasına bakan asliye ticaret mahkemesince incelenir.
- Terekenin iflas hükümlerine göre tasfiyesi sırasında yapılan işlemlere ilişkin şikayetler, sulh hukuk mahkemesinde görülür.
- Ortaklığın giderilmesi suretiyle satış işlemlerine ilişkin şikayetler de yine sulh hukuk mahkemesinin görev alanındadır.
Genel Değerlendirme
Şikayet müessesesi, icra hukukunun en önemli denetim aracıdır.
Bu yol sayesinde icra organlarının hukuka aykırı işlemleri kısa sürede düzeltilir ve cebri icra süreci, adalet ilkesine uygun biçimde sürdürülür.
Şikayet, hem tarafların temel haklarını korur hem de icra organlarının keyfî işlem yapmasını önler.
Sonuç olarak şikayet yolu, icra hukukunun özündeki “hukuka bağlı cebir” ilkesinin pratik güvencesidir.
2.5. İCRA HARÇ VE GİDERLERİ
Cebri icra işlemlerinin yürütülmesi, yalnızca hukuki bir süreç değil aynı zamanda mali bir süreçtir.
İcra daireleri, takip işlemlerinin eksiksiz şekilde yapılabilmesi için çeşitli giderler yapmak zorundadır.
Bu giderler ve icra dairesince alınan harçlar, icra hukukunun mali yönünü oluşturur ve yasal dayanağını Harçlar Kanunu ile İcra ve İflas Kanunu’ndan alır.
İcra giderleri, icra organlarının fiilen yürüttüğü işlemler için yapılan masraflardır; icra harçları ise devletin sunduğu adli hizmetin karşılığı olarak tahsil edilen kamu gelirleridir.
İcra Giderlerinin Niteliği
İcra giderleri, icra takibinin yürütülmesi için yapılan fiili harcamalardır. Bu giderler, devlet hazinesine değil, işlemi fiilen yapan kişilere veya kurumlara ödenir.
Örneğin; icra memuruna ödenen harcırah, yediemin ücreti, posta ve tebligat giderleri, bilirkişi veya keşif masrafı gibi kalemler icra giderlerine dahildir.
Takip talebinde bulunan alacaklı, icra giderlerini peşin olarak ödemek zorundadır. Bu zorunluluk, cebri icra sürecinin ilerleyebilmesi için ön koşuldur.
Alacaklı gerekli giderleri yatırmadıkça, icra dairesi takibe başlayamaz veya işlemleri sürdüremez.
Örnek Olay:
Bir taşınmazın satışını isteyen alacaklı, ilan ve keşif ücretini önceden yatırmazsa satış işlemi yapılamaz. Bu durumda icra müdürü, alacaklıya süre verip eksik masrafın tamamlanmasını ister.
Takip sonunda alacağını tahsil eden alacaklı, önceden yaptığı tüm harcamaları borçludan tahsil edebilir.
Bu durumda icra dairesi, borçludan alınan harç ve giderleri alacaklıya iade eder.
İcra Harçlarının Hukuki Dayanağı
İcra harçları, devlet tarafından sunulan adalet hizmetinin karşılığı olarak alınan kamu geliridir.
Harçların türleri ve oranları, Harçlar Kanunu’nun yargı harçlarına ilişkin hükümleri ile belirlenmiştir.
Her icra işlemi, niteliğine göre farklı türde harca tabidir.
İcra harçlarının alınmasındaki temel amaç, adalet hizmetlerinin finansmanını sağlamak ve takip sürecine ekonomik disiplin kazandırmaktır.
Başlıca İcra Harç Türleri
1. Başvurma Harcı
İlamsız veya ilamlı icra takibi başlatan alacaklıdan alınan sabit (maktu) harçtır.
Bu harç, icra dairesine yapılan takip talebiyle birlikte tahsil edilir.
2. Peşin Harç
İlamsız icra takiplerinde alacak miktarının binde beşi oranında alınan nispi bir harçtır.
Bu harç, takibin açıldığı anda ödenir ve tahsil harcından mahsup edilir.
3. Tahsil Harcı
Takibin başarıyla sonuçlanması hâlinde, tahsil edilen meblağ üzerinden oransal olarak alınır.
Harç oranı, tahsilin aşamasına göre değişir:
- Haciz aşamasında: %4,55
- Satış aşamasında: %9,10
- Paranın alacaklıya ödenmesi aşamasında: %11,38
Bu oranlar, tahsilin ilerleme durumuna göre kademeli biçimde artar.
4. İcranın Yerine Getirilmesi Harcı
Değeri belirli olmayan icra takiplerinde (örneğin bir taşınırın teslimi veya çocuğun kişisel ilişki kurulması) alınan sabit (maktu) bir harçtır.
Bu harç, icranın başarıyla sonuçlanması hâlinde tahsil edilir.
5. Cezaevleri Harcı
İcra takibinin sonunda alacaklıdan %2 oranında nispi olarak alınan bir harçtır.
Değeri belli olmayan icra takiplerinde ise maktu olarak belirlenir.
Elde edilen gelir, ceza infaz kurumlarının giderlerinde kullanılmak üzere tahsil edilir.
6. Yenileme Harcı
Haciz veya satış isteme süreleri geçtikten sonra, alacaklının takibe yeniden devam edebilmesi için yaptığı yenileme talebi üzerine alınır.
Bu harç, takipte sürekliliğin sağlanması bakımından bir disiplin aracı niteliğindedir.
7. Feragat Harcı
Alacaklı, başlattığı icra takibinden kendi isteğiyle vazgeçerse, tahsil edilmemiş kısım üzerinden feragat harcı öder.
Feragat harcı, takibe devam edilseydi alınacak olan tahsil harcının yarısı oranında alınır.
Bu harç, borçluya yükletilemez ve her durumda alacaklı tarafından ödenir.
Harç ve Giderlerin Kim Tarafından Ödeneceği
Genel kural olarak, takip hukukunda haksız çıkan taraf harç ve giderlerden sorumludur.
Yani borçlu haksız çıkarsa tüm icra harç ve giderlerini ödemekle yükümlüdür.
Ancak bu kuralın bazı istisnaları vardır:
- Cezaevleri harcı,
- Yenileme harcı,
- Feragat harcı,
her durumda alacaklı tarafından ödenir.
Alacaklı haksız çıksa dahi, bu harçları borçluya yükleyemez.
Dikkat:
Bu harç türleri, kamu hizmetinin devamlılığını ve icra işlemlerinin kayıt altına alınmasını sağladığından, istisnasız biçimde alacaklıya aittir.
Genel Değerlendirme
İcra harç ve giderleri, icra hukukunun finansal omurgasını oluşturur.
Bu sistem sayesinde hem kamu gelirleri düzenli biçimde toplanır hem de tarafların takip işlemlerine karşı sorumluluk bilinci artar.
Alacaklı, harç ve masrafları ödeyerek takibi başlatır; borçlu haksız çıkarsa bu giderleri üstlenir.
Ancak belirli kamu yararı güden harçlar —özellikle cezaevleri ve yenileme harcı— her durumda alacaklıya yükletilerek devletin adalet hizmeti gelirleri korunur.
2.6. TAKİP YOLUNUN DEĞİŞTİRİLMESİ
İcra hukuku sisteminde alacaklı, alacağını cebri icra yoluyla tahsil etmek istediğinde, takip türlerinden birini seçerek icra dairesine başvurur.
Bu takip yolları genel olarak ikiye ayrılır: haciz yolu ve iflas yolu.
Ancak bazen alacaklının başlangıçta seçtiği takip yolu, sonradan şartların değişmesi veya borçlunun hukuki statüsünün farklılaşması sebebiyle uygun olmayabilir.
Bu durumda kanun koyucu, alacaklıya takip yolunu değiştirme imkânı tanımıştır.
Takip Yolu Seçme Hakkı
Cebri icra hukukunda takip türü seçme hakkı, tamamen alacaklıya aittir.
Alacaklı, borçlunun iflasa tabi olup olmamasına göre haciz veya iflas yolundan birini seçebilir.
Bu seçim, takip talebinin icra dairesine sunulmasıyla kesinleşir.
Ancak, İcra ve İflas Kanunu m.43 hükmü gereğince, alacaklı bu seçiminden bir defaya mahsus olmak üzere yeniden harç ödemeksizin dönebilir.
Yani alacaklı, iflasa tabi bir borçlu hakkında önce haciz yoluyla takip başlatmışsa, daha sonra iflas yoluna;
ya da tersi şekilde, iflas yoluyla başlattığı takibi haciz yoluna çevirebilir.
Bu durum, takip türleri arasındaki geçişin sınırlı şekilde mümkün olduğunu gösterir.
Uygulama Notu:
Örneğin, bir tacir borçluya karşı alacaklı önce haciz yoluyla takibe başlamış, ancak borçlunun iflasa tabi olduğu anlaşılmışsa, alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere harç ödemeden takibini iflas yoluna çevirebilir.
Takip Yolunun Değiştirilmesinin Şartları
Takip yolunun değiştirilebilmesi için bazı şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- Alacaklının talebi bulunmalıdır.
Takip yolu değişikliği, icra dairesinin resen yapabileceği bir işlem değildir.
Bu yetki yalnızca alacaklıya tanınmıştır. - İcra takibi henüz kesinleşmiş olmalıdır.
Eğer takip tamamen sonuçlanmışsa (örneğin borç tahsil edilmiş veya satış tamamlanmışsa), artık yol değiştirilemez. - Takip yolları arasında geçiş haciz ve iflasla sınırlıdır.
Yani yalnızca bu iki temel yol arasında değişiklik yapılabilir; örneğin kambiyo senetlerine mahsus takipten genel haciz yoluna geçiş mümkün değildir.
Bir Defaya Mahsus Harçsız Değişiklik İlkesi
Kanun koyucu, alacaklının takip yolunu yalnızca bir defaya mahsus olmak üzere yeniden harç ödemeden değiştirmesine izin verir.
Bu kuralın amacı, alacaklının dürüstlük kuralı çerçevesinde hatalı yaptığı ilk tercih sebebiyle ekonomik kayba uğramasını önlemektir.
Ancak, alacaklı aynı dosya kapsamında birden fazla değişiklik yapmak isterse, sonraki değişikliklerde yeniden harç ödemek zorundadır.
Yani “bir defaya mahsus” ibaresi, yalnızca harç muafiyetine ilişkindir; alacaklı isterse harç ödeyerek aynı hakkı birden çok kez kullanabilir.
Dikkat:
Takip yolunun değiştirilebilmesi, takip konusu alacağın niteliğini veya borçlunun statüsünü değiştirmez.
Sadece icra işlemlerinin hangi usulle yürütüleceği farklılaşır.
Takip Yolunun Değiştirilmesinin Hukuki Sonuçları
Takip yolu değiştirildiğinde, önceki işlemler geçerliliğini korur; yeni takip, eski takibin devamı niteliğindedir.
Ancak bundan sonra yapılacak tüm işlemler, seçilen yeni yolun usul hükümlerine tabi olur.
- Hacizden iflasa geçişte, dosya iflas dairesine gönderilir ve iflas prosedürü başlar.
- İflastan hacze geçişte, dosya yeniden icra dairesine dönerek bireysel takip şeklinde devam eder.
Alacaklının önceki işlemlerden kaynaklanan harç ve gider borçları geçerliliğini korur; yeni harç alınmaz, ancak önceki işlemlerden doğan masraflar iade edilmez.
Örnek:
Alacaklı, iflas yoluyla takip başlatmış, ancak borçlunun tacir olmadığı anlaşılmışsa; takip haciz yoluna çevrilir.
Bu durumda daha önce ödenen iflas giderleri iade edilmez, ancak alacaklı yeniden başvurma veya tahsil harcı ödemez.
Genel Değerlendirme
Takip yolunun değiştirilmesi kurumu, icra hukukunda esneklik ve hakkaniyet dengesini sağlayan bir mekanizmadır.
Bu düzenleme sayesinde alacaklı, yanlış takip yolu seçimi nedeniyle hak kaybına uğramadan alacağını tahsil etme imkânını sürdürür.
Bununla birlikte, yol değişikliğinin sınırlı sayıda ve dikkatli biçimde uygulanması gerekir; aksi hâlde icra sürecinin güvenilirliği ve istikrarı zedelenebilir.
Sonuç olarak, takip yolu değişikliği, cebri icra hukukunun hem pratik hem de sistematik yönünü dengeleyen istisnai bir haktır.
Alacaklı bu hakkı kullanırken, seçtiği yeni yolun usul ve sonuçlarını iyi değerlendirmeli; icra dairesi ise değişikliğin kanuni sınırlarını gözeterek işlemi yürütmelidir.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün