Bilgi BankasıCeza Hukuku

Bankacılık Zimmeti Suçu Nedir?

Bankacılık zimmeti suçu, banka çalışanlarının kendilerine görevleri nedeniyle teslim edilmiş olan veya gözetim sorumluluğu altındaki para, evrak, senet ya da diğer malları kendisi veya başkası adına sahiplenmesi durumunda oluşan özel bir ceza hukuku suçudur. Bu suç, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinde ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.

İçindekiler

Tanım ve Hukukî Dayanak

Bankacılık zimmeti suçu, banka yönetim kurulu başkan ve üyeleriyle birlikte bankanın diğer çalışanlarının, görevleri kapsamında zilyetlikleri altına verilen veya koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulundurdukları para, evrak, senet ya da değerli malları kendileri veya üçüncü kişiler lehine zimmetlerine geçirmeleriyle meydana gelir.

Bu suç tipi, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca şu şekilde tanımlanmıştır:

“Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para veya para yerine geçen evrak veya senetleri ya da diğer malları, kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır ve bankanın uğradığı zararı tazmine mahkûm edilirler.”

Hileli Davranışlarla İşlenmesi Hâli

Kanun, bankacılık zimmeti suçunun hileli davranışlarla, yani zimmetin gizlenmesi amacıyla aldatıcı yöntemlerle işlenmesi hâlinde daha ağır bir yaptırım öngörmektedir. Bu durumda, faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası verilir. Ayrıca adlî para cezasının tutarı, bankanın uğradığı zararın en az üç katı kadar olmalıdır. Eğer zararın ödenmemesi söz konusuysa, mahkeme tarafından re’sen tazmin hükmü kurulur.

Özel Hüküm Niteliği

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yer alan bankacılık zimmeti suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 247. maddesinde düzenlenen genel zimmet suçuna kıyasla özel hüküm niteliğindedir. Bu nedenle, bankacılık faaliyeti sırasında işlenen zimmet eylemleri bakımından TCK m.247 hükümleri değil, 5411 sayılı Kanun’un 160. maddesindeki özel hükümler uygulanır.

Bu düzenleme, bankacılık sektörünün ekonomik güvenliği ve kamu güvenine dayalı faaliyet yapısının korunması amacını taşımaktadır.

Bankacılık zimmeti suçu

Bankacılık Zimmeti Suçunun Unsurları

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinde düzenlenen bankacılık zimmeti suçu, sadece belirli kişilerin işleyebileceği nitelikte bir “özgü suç”tur. Suçun oluşabilmesi için failin sıfatı, suçun konusu, zilyetliğin kaynağı, kastın varlığı ve fiilin hukuka aykırılığı unsurlarının tamamlanması gereki

Suçun Faili

Bankacılık zimmeti suçunun faili, yalnızca banka bünyesinde belirli bir görev veya sıfata sahip olan kişilerdir. Bu kişiler;

  • banka yönetim kurulu başkanı,
  • yönetim kurulu üyeleri
  • ve bankanın diğer mensuplarıdır.

Dolayısıyla, bankada çalışan gişe görevlisi, veznedar, kasa sorumlusu veya güvenlik personeli gibi kişiler de bu suçun faili olabilir. Ancak, bankada görevli olmayan kimseler doğrudan fail değil; yalnızca azmettiren (TCK m.38) veya yardım eden (TCK m.39) sıfatıyla suça iştirak edebilirler.

📌 Örnek:
Bir banka müşterisinin, banka müdürü tarafından zimmete geçirilen paranın bankadan çıkarılmasına fiziksel olarak yardım etmesi hâlinde, müşteri “yardım eden” olarak cezalandırılır.

Suçun Mağduru

Bankacılık zimmeti suçunun doğrudan mağduru, bir tüzel kişi olan bankadır. Yani suçun faili ile zarar gören aynı kurum içinde bulunabilir; ancak suçun yöneldiği hukuki değer, bankanın malvarlığı bütünlüğü ve güven ilişkisidir.

Suçun Konusu

Bu suçun maddi konusunu, failin görevi gereği zilyetliği kendisine devredilmiş veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para, evrak, senet ya da para yerine geçen diğer mallar oluşturur.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu malların mutlaka bankaya ait olma zorunluluğu bulunmamasıdır. Üçüncü kişilere ait paralar, senetler veya diğer mallar da bankacılık zimmeti suçunun konusunu oluşturabilir.

Suçun oluşması için yeterli olan koşullar şunlardır:

  1. Failin, söz konusu mala görevi nedeniyle zilyet olması veya koruma yükümlülüğü bulunması,
  2. Bu malların kendi veya başkası lehine zimmete geçirilmesi.

Zilyetlik Kavramı ve Niteliği

5411 sayılı Kanun’un 160. maddesi kapsamında zilyetlik, sadece fiziksel hakimiyet değil, aynı zamanda hukukî tasarruf yetkisini de kapsar. Bu nedenle, suçun konusu üzerindeki fiilî hakimiyet aranmaz; failin görevi gereği hukuken tasarrufta bulunabilmesi yeterlidir.

Zilyetlik veya koruma yükümlülüğü birden fazla kişide bulunabilir. Bu durumda her biri, zilyetliğin paydaş niteliği ölçüsünde sorumluluk taşır.

Manevi Unsur (Kast)

Bankacılık zimmeti suçu, yalnızca kastla işlenebilen ani hareketli bir suçtur. Failin, görevi nedeniyle zilyetliğinde bulunan para veya malları kendi ya da başkası lehine geçirme iradesi bulunmalıdır.

Zimmet eylemi, fiilin gerçekleştiği anda tamamlanır. Failin kastının varlığını belirlemek için onun zilyet olduğu malı kendi lehine geçirme bilincinin mevcut olması yeterlidir (CGK-K.2022/441).

Hukuka Aykırılık Unsuru

Bankacılık mevzuatına uygun olarak yapılan işlemler, bankacılık zimmeti suçunu oluşturmaz. Örneğin; usulüne uygun biçimde kredi kullandırılmış ancak borçlu bu krediyi geri ödeyememişse, zimmetten söz edilemez.

5411 sayılı Kanun’un 160/4. fıkrası, şu işlemlerin suç kapsamında değerlendirilmeyeceğini açıkça belirtir:

  • Bankacılık ilkelerine uygun kredi kullandırma,
  • Krediyi yeniden yapılandırma, temdit veya taksitlendirme,
  • Krediyi teminata bağlama veya benzeri düzenlemeler.

Bu tür işlemler, bankacılık faaliyeti kapsamında gerçekleştirilen hukuka uygun tasarruflardır.


Basit Zimmet veya Nitelikli Zimmet Suçu Ayrımı

Özet:
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda, bankacılık zimmeti suçu iki farklı biçimde düzenlenmiştir: basit zimmet suçu (m.160/1) ve nitelikli zimmet suçu (m.160/2). Nitelikli zimmette, fail zimmeti gizlemek amacıyla hileli davranışlarda bulunur. Basit zimmette ise hile unsuru yoktur ve suç, bankanın iç denetimiyle tespit edilebilir niteliktedir.

Basit ve Nitelikli Zimmetin Tanımı

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinin birinci fıkrasında basit zimmet suçu, ikinci fıkrasında ise nitelikli zimmet suçu düzenlenmiştir.

  • Basit zimmet, bankanın çalışanı veya yöneticisinin görev gereği zilyetliğinde bulunan para, evrak veya diğer malları hileye başvurmaksızın kendisinin ya da başkasının zimmetine geçirmesidir.
  • Nitelikli zimmet ise, failin zimmet eylemini gizlemek veya ortaya çıkmasını önlemek amacıyla hileli davranışlarda bulunmasıyla oluşur.

Bu durumda, failin eylemi artık basit zimmet olarak değil, nitelikli bankacılık zimmeti suçu olarak değerlendirilir.

Hile Kavramı ve Unsurları

Yargıtay ve Ceza Genel Kurulu kararlarında yerleşmiş içtihatlara göre, hile, “nitelikli yalan” olarak tanımlanır. Hilenin varlığından söz edebilmek için kullanılan yalanın;

  • belirli bir yoğunluk ve ustalık içermesi,
  • mağdurun veya kurumun denetim olanağını ortadan kaldıracak nitelikte olması,
  • kişiyi aldatacak derecede güven verici biçimde sunulması gerekir.

Basit bir yalan ya da ihmal, hileli davranış sayılmaz. Hile, mağdur veya kurumun yanılgıya düşürülmesini sağlayacak ölçüde etkili olmalıdır. (YCGK-K.2018/368)

Hilenin Değerlendirilmesinde Ölçütler

Her olay kendi koşullarında değerlendirilmelidir. Hilenin var olup olmadığının tespitinde şu hususlar dikkate alınır:

  1. Olayın özellikleri ve failin pozisyonu,
  2. Mağdurun bilgi düzeyi ve denetim gücü,
  3. Kullanılan belgelerin niteliği,
  4. Olayın banka kayıtlarıyla ne ölçüde gizlenebildiği.

Eğer zimmet eylemi banka kayıtlarının olağan bir denetimiyle kolaylıkla ortaya çıkarılabiliyorsa, bu durumda fiil basit zimmet olarak kabul edilir. Aksi hâlde, yani eylem bankanın normal denetim mekanizmalarıyla tespit edilemiyorsa, nitelikli zimmet oluşur.

Uygulamada Görülen Hileli Eylemler

Uygulamada nitelikli bankacılık zimmeti suçunun genellikle şu yöntemlerle işlendiği görülmektedir:

  • Kurum içi belgelerin yok edilmesi veya değiştirilmesi,
  • Sahte imza atılması,
  • Kurum içi makbuzlar ile kurum dışı makbuzların farklı düzenlenmesi,
  • Olayın “gasp” veya “hırsızlık” gibi gösterilerek zimmetin gizlenmeye çalışılması,
  • Belgelerde tahrifat yapılması veya yeni belge uydurulması.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020/36 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bu tür eylemler zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik nitelikli hileli davranışlardır.

Tediye Fişleri Üzerinden İşlenen Zimmetler

Yargıtay uygulamalarında bankacılık zimmeti suçunun en sık işlendiği yöntemlerden biri, tediye fişleri kullanılarak yapılan işlemlerdir. Bu tür eylemlerin basit mi yoksa nitelikli zimmet mi oluşturduğu, tediye fişlerinin durumuna göre belirlenir (Y7CD-K.2022/25786):

  1. Tediye fişleri bulunmamış veya mudi imzası yoksa, fiil basit zimmet olarak kabul edilir.
  2. Mudiyi kandırarak imzalatılan boş tediye fişi kullanılmış ve bu sayede hesaplardan para çekilmişse, eylem nitelikli zimmet olarak değerlendirilir.
  3. Sahte imza içeren fişlerde, eğer sahtelik basit incelemeyle fark edilebiliyorsa basit zimmet, yalnızca teknik incelemeyle anlaşılabiliyorsa nitelikli zimmet suçu oluşur.
  4. Gişe limitinin üzerinde işlem yapılmışsa, eylem basit zimmet olarak nitelendirilir (CGK-K.2014/549).

Uygulama Ölçütü

Sonuç olarak, zimmetin bankanın olağan denetim süreçleriyle tespit edilip edilememesi, hileli davranışın varlığını ve suçun niteliğini belirleyen temel kriterdir. Hileli davranışın yoğunluğu arttıkça suçun nitelikli hâli oluşur; bu da faile daha ağır ceza uygulanmasını gerektirir.

Bankacılık Zimmeti Suçunun Cezası

Özet:
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesi, bankacılık zimmeti suçunun temel, nitelikli ve özel nitelikli halleri için farklı ceza miktarları öngörmüştür. Ceza miktarı; eylemin hileli olup olmamasına, zararın niteliğine ve failin görev yaptığı bankanın durumuna göre değişmektedir.


1. Basit Zimmet Suçunun Cezası

Bankacılık zimmeti suçunun basit şekli, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre:

“Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu para, evrak, senet veya malları kendisinin ya da başkasının zimmetine geçiren banka yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, altı yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca bankanın uğradığı zarar tazmin edilir.”

Dolayısıyla, bu suçun basit şeklinde altı yıldan on iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Ek olarak, fail beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır ve bankaya verdiği zararı tazmin etmekle yükümlü tutulur.

Bu yaptırımın amacı, hem kamu güvenini korumak hem de finansal sistemin istikrarını sağlamak için caydırıcı bir mekanizma oluşturmaktır.


2. Nitelikli Zimmet Suçunun Cezası

5411 sayılı Kanun’un 160/2. maddesinde nitelikli bankacılık zimmeti suçu daha ağır bir yaptırımla düzenlenmiştir.

“Zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde, faile on iki yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası verilir. Ancak, adlî para cezasının miktarı bankanın uğradığı zararın üç katından az olamaz. Ayrıca zararın ödenmemesi hâlinde mahkemece re’sen ödettirilmesine hükmolunur.”

Bu düzenlemeye göre, nitelikli zimmet halinde uygulanacak yaptırımlar şunlardır:

  • 12 yıldan az olmamak üzere hapis cezası,
  • 20.000 güne kadar adlî para cezası,
  • Bankanın uğradığı zararın en az üç katı tutarında para cezası,
  • Zarar ödenmemişse mahkeme tarafından re’sen tazmin kararı.

Burada amaç, hileli davranışlarla güven ilişkisini kötüye kullanan banka mensuplarını ağır şekilde cezalandırmak ve bankacılık sistemine duyulan güveni korumaktır.


3. Faaliyet İzni Kaldırılan veya Fona Devredilen Bankada Zimmet

5411 sayılı Kanun’un 160/3. maddesi, faaliyet izni kaldırılan veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen bankalar bakımından daha ağır bir ceza öngörür.

“Faaliyet izni kaldırılan veya Fona devredilen bir bankanın, yönetim ve denetimini elinde bulunduran gerçek kişi ortaklarının, bankanın kaynaklarını kendi menfaatine veya başkasının yararına kullanması zimmet olarak kabul edilir.”

Bu durumda uygulanacak cezalar:

  • 10 yıldan 20 yıla kadar hapis,
  • 20.000 güne kadar adlî para cezası,
  • Zararın üç katından az olmamak üzere para cezası,
  • Müteselsilen zararın ödettirilmesi.

Bu hükümle kanun koyucu, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde bankacılık sisteminin istismar edilmesini engellemeyi amaçlamıştır. Bankanın kaynaklarını kötüye kullanan yöneticiler, zimmet fiilini işlemiş sayılır.


Cezaların Amacı ve Uygulama Esası

Bankacılık zimmeti suçu, sadece bankaya değil, aynı zamanda kamuya duyulan finansal güvene karşı işlenen bir suçtur. Bu nedenle kanun, cezaları hem ağırlaştırıcı hem de tazmin odaklı şekilde düzenlemiştir.

Mahkeme, failin sorumluluğunu belirlerken:

  • Zararın miktarını,
  • Failin hileli davranışlarını,
  • Bankacılık mevzuatına aykırılık düzeyini
    dikkate alır.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, zimmet nedeniyle doğan zararın tespiti bilirkişi incelemesiyle yapılmalı ve karar gerekçesinde açıkça belirtilmelidir. Böylece hem ceza adaleti hem de bankacılık sisteminin itibarı korunur.

Etkin Pişmanlık ve Değer Azlığı Nedeniyle Ceza İndirimi

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinin beşinci, altıncı ve yedinci fıkralarında, bankacılık zimmeti suçu açısından failin etkin pişmanlık göstermesi veya zimmete geçirilen malın değerinin az olması hâllerinde cezada indirim yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu hükümler, failin pişmanlık göstererek zararı gidermesi hâlinde cezalandırma amacının tazminle dengelenmesini sağlar.


1. Etkin Pişmanlık Nedeniyle Ceza İndirimi

Kavramın Tanımı

Etkin pişmanlık, failin suçu işledikten sonra kendi özgür iradesiyle zararı gidermesi veya suçun sonuçlarını ortadan kaldırmaya çalışması hâlinde, cezanın azaltılmasını veya tamamen kaldırılmasını sağlayan bir kurumdur. Bu ilke, failin toplumla yeniden bağ kurmasını ve zararın giderilmesini teşvik eder.

Kanuni Düzenleme

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160/5 ve 160/6. fıkraları, etkin pişmanlık hükümlerini ayrıntılı biçimde düzenlemiştir:

“Soruşturma başlamadan önce zimmete geçirilen para, evrak, senet veya diğer malların aynen iade edilmesi veya zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.”
“Kovuşturma başlamadan önce aynı şekilde gönüllü iade veya tazmin söz konusuysa cezanın yarısı; hükümden önce gerçekleşirse cezanın üçte biri indirilir.”

Bu hükümlere göre, indirim oranları şu şekildedir:

  • Soruşturma öncesinde iade/tazmin: cezanın 3/2 oranında indirimi,
  • Kovuşturma öncesinde iade/tazmin: cezanın 1/2 oranında indirimi,
  • Hükümden önce iade/tazmin: cezanın 1/3 oranında indirimi.

Aynen İade ve Tazmin Kavramları

Aynen iadeden kasıt, failin zimmete geçirdiği malı, suç tarihindeki haliyle ve aynı değer üzerinden iade etmesidir.
“Zararın tamamen tazmin edilmesi” ise, bankaya verilen zararın zimmet tarihindeki rayiç değeriyle ödenmesidir.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 26.10.1987 tarihli ve 335-494 sayılı kararında da açıklandığı üzere, iade veya tazmin sırasında faiz ve gecikme farkları dikkate alınmaz; çünkü bu unsurlar özel hukuk davasına konu olabilecek niteliktedir. Etkin pişmanlık için asıl önemli olan, suçun işlendiği andaki zararın ortadan kaldırılmasıdır (CGK-K.2012/181).

Uygulamadaki Önemi

Etkin pişmanlık hükümlerinin amacı, failin banka zararını telafi etmesini sağlamaktır. Bu nedenle mahkeme, failin gerçekten zararı gidermeye yönelik irade gösterip göstermediğini araştırmak zorundadır.
Failin, yargılama süreci boyunca tazmin girişiminde bulunması, indirim oranının belirlenmesinde önemli bir ölçüttür.


2. Değer Azlığı Nedeniyle Ceza İndirimi

Kanuni Dayanak

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160/7. fıkrası, bankacılık zimmeti suçunun konusunu oluşturan mal, para veya evrakın değerinin az olması hâlinde cezada indirim yapılabileceğini düzenler:

“Zimmet suçunun konusunu oluşturan para veya para yerine geçen evrak, senet veya malların değerinin azlığı hâlinde verilecek ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.”

Bu hüküm, failin işlediği fiilin ekonomik ağırlığıyla cezanın orantılı olmasını sağlamak amacı taşır.

Değer Azlığının Belirlenmesi

Değer azlığının tespitinde esas alınan ölçüt, suçun işlendiği tarihteki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücüdür. Faiz, kar kaybı veya bankanın mahrum kaldığı kazanç dikkate alınmaz.

Uygulamada Yargıtay, değer azlığını somut olaya göre değerlendirir. Örneğin; sanığın farklı mudi hesaplarından 12.737 TL’yi zimmete geçirdiği olayda (Y7CD-K.2020/5344), toplam miktar itibarıyla değer azlığı kabul edilmiş ve failin cezasında indirim uygulanmıştır.

Değer Azlığının Amacı

Bu düzenleme, orantılılık ilkesinin bir yansımasıdır. Küçük miktardaki zimmet fiillerinde failin cezasını azaltmak, ceza adaletini sağlamak bakımından gereklidir. Böylece aynı nitelikteki fiiller arasında ekonomik ölçekte adil bir denge kurulur.

Bankacılık Zimmeti Suçunda Soruşturma ve Kovuşturma Usulü

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda düzenlenen bankacılık zimmeti suçu, özel soruşturma usulüne tabi bir suç tipidir. Bu suçla ilgili soruşturma ve kovuşturma işlemleri, ancak ilgili banka veya Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) yazılı başvurusu üzerine başlatılabilir. Yazılı başvuru şartı, ceza muhakemesi açısından bir “muhakeme şartı” niteliği taşır.


1. Yazılı Başvuru Şartı

5411 sayılı Kanun’un 162. maddesi, bankacılık zimmeti suçu bakımından soruşturma ve kovuşturmanın yapılabilmesi için özel bir usul öngörmüştür:

“Bu Kanun kapsamındaki suçlarla ilgili olarak soruşturma ve kovuşturma yapılması, ancak ilgili banka veya Kurum tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yapılacak yazılı başvuru üzerine mümkündür.”

Dolayısıyla, Cumhuriyet savcısı kendiliğinden (re’sen) bankacılık zimmeti suçuna ilişkin soruşturma başlatamaz. İlgili bankanın veya BDDK’nın yazılı bildirimde bulunması, soruşturmanın başlaması için zorunlu bir ön koşuldur.

Bu başvuru şartı yerine getirilmemişse, yapılan soruşturma ve kovuşturma usulen geçersiz hale gelir.


2. Başvurunun Kapsamı

Yazılı başvurunun, doğrudan bankacılık zimmeti suçunu kapsaması gerekir.
Örneğin, bir banka yalnızca “nitelikli dolandırıcılık” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuşsa, savcılık aynı olay üzerinden bankacılık zimmeti suçuna yönelik soruşturma başlatamaz. Başvurunun içeriği, suçun niteliğini belirleyen sınırları oluşturur.

Yargıtay’ın yerleşik içtihadına göre, başvurunun geçerli olabilmesi için şunların bulunması gerekir:

  • Başvurunun yazılı şekilde yapılması,
  • Bankanın veya BDDK’nın açık irade beyanını içermesi,
  • Suçun bankacılık zimmeti suçu kapsamında olduğunun belirtilmesi.

3. Faaliyet İzni Kaldırılan veya Fona Devredilen Bankalar

5411 sayılı Kanun’un 160/3. fıkrası, faaliyet izni kaldırılan veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen bankalar açısından farklı bir usul öngörmektedir.

Bu durumda, bankayı fiilen yöneten veya denetleyen gerçek kişi ortaklar tarafından işlenen eylemlerle ilgili soruşturma, Kurum veya Fon’un bildirimi üzerine yapılır. Ancak gecikilmesinde sakınca bulunan hâllerde savcı re’sen soruşturma başlatabilir; sonrasında Kurum veya Fon bilgilendirilir.

Ayrıca, bu tür davalarda Kurum veya Fon yazılı başvuru yaptığında, müdahil (katılan) sıfatını kazanır.


4. Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı ve İtiraz Hakkı

Soruşturma sonucunda savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına (takipsizlik) karar verirse, bu karar ilgili bankaya, BDDK’ya veya Fona tebliğ edilir.
Bu kurumların, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 173. maddesi uyarınca 7 gün içinde itiraz hakkı bulunmaktadır.

Bu düzenleme, bankaların ve düzenleyici kurumların sürece aktif şekilde katılımını ve bankacılık sistemine olan güvenin korunmasını amaçlamaktadır.


5. Kovuşturma Evresinde Muhakeme Şartı

5411 sayılı Kanun’un 162. maddesi uyarınca yazılı başvuru, hem soruşturma hem de kovuşturma evresi bakımından geçerlidir.

Eğer yazılı başvuru yapılmadan kamu davası açılmışsa, mahkeme bu eksikliği sonradan giderebilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2021/429 sayılı kararında belirtildiği üzere, yazılı başvuru şartı eksikse, mahkemece “davanın durmasına” karar verilmeli ve eksikliğin giderilmesi beklenmelidir.

Bu durum, muhakeme şartının sonradan tamamlanabilir nitelikte olduğunu gösterir.


6. Kamu Davası Açılması ve İlgili Kurumların Bilgilendirilmesi

Savcılık tarafından bankacılık zimmeti suçu nedeniyle kamu davası açıldığında, iddianamenin bir örneği ilgisine göre BDDK’ya veya Fona tebliğ edilir. Böylece kamu otoriteleri yargı sürecine dâhil olur ve bankacılık sisteminin zarar görmemesi için süreci izleme olanağı bulur.

Bu sistem, hem kamu denetimini hem de mali istikrarı koruma amacı taşır.

Bankacılık Zimmeti Suçunda Dava Zamanaşımı

Bankacılık zimmeti suçu, niteliği gereği uzun dava zamanaşımı sürelerine tabi tutulmuştur. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda, suçun basit veya nitelikli hâline göre farklı zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Bu düzenlemeyle, bankacılık faaliyetlerinde ortaya çıkan karmaşık mali işlemlerin incelenebilmesi için savcılıklara daha geniş bir zaman dilimi tanınmıştır.


1. Dava Zamanaşımı Kavramı

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belirli bir sürenin geçmesine rağmen dava açılmaması veya açılmış davanın bu süre içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, devletin cezalandırma hakkının ortadan kalkmasını ifade eder.

Zamanaşımı, hem hukuki güvenlik ilkesini korur hem de delillerin zamanla zayıflamasını dikkate alarak ceza yargılamasının belirli bir süreyle sınırlı olmasını sağlar.


2. Bankacılık Zimmeti Suçunda Zamanaşımı Süreleri

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesinde düzenlenen her bir suç tipi için farklı zamanaşımı süreleri belirlenmiştir.

a) Basit Zimmet Suçunda Zamanaşımı

Kanun’un 160/1. maddesinde düzenlenen basit zimmet suçu bakımından dava zamanaşımı süresi 15 yıldır.
Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

b) Nitelikli Zimmet Suçunda Zamanaşımı

Kanun’un 160/2. maddesinde yer alan nitelikli zimmet suçu bakımından dava zamanaşımı süresi 20 yıldır.
Nitelikli zimmetin hileli davranışlarla gizlenmesi nedeniyle tespiti uzun sürebileceği için, kanun koyucu bu durumda daha uzun bir zamanaşımı öngörmüştür.

c) Fona Devredilen veya Faaliyet İzni Kaldırılan Bankalarda Zimmet

Kanun’un 160/3. maddesinde düzenlenen, faaliyet izni kaldırılan veya TMSF’ye devredilen bankalarda işlenen bankacılık zimmeti suçu açısından da 20 yıllık dava zamanaşımı uygulanır.


3. Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı

Dava zamanaşımı süresi, zimmet eyleminin tamamlandığı tarih itibarıyla işlemeye başlar. Suçun süreklilik arz etmesi veya birden fazla işlemle gerçekleştirilmesi hâlinde, son fiilin gerçekleştiği tarih esas alınır.

Örneğin, failin farklı tarihlerde aynı hesap üzerinden birden fazla zimmet eylemi işlemesi durumunda, dava zamanaşımı son eylem tarihinden itibaren hesaplanır.


4. Zamanaşımı Süresinin Sonuçları

Zamanaşımı süresinin dolması, kamu davasının düşmesine neden olur. Bu durumda artık fail hakkında ceza verilmesi mümkün değildir.

Ancak, zamanaşımı dolmadan önce soruşturma veya kovuşturma başlatılmışsa, dava süresi içinde tamamlanmak zorundadır. Savcılık, zamanaşımı süresi dolmadan her zaman bankacılık zimmeti suçuna ilişkin soruşturma yapabilir.


5. Yargısal Uygulama

Yargıtay kararlarına göre, zamanaşımı süresi dolmadan yapılan her soruşturma işlemi zamanaşımını keser ve süre yeniden işlemeye başlar. Bu nedenle mahkemeler, özellikle uzun süren bankacılık soruşturmalarında zamanaşımı hesaplamasını titizlikle yapmakla yükümlüdür.

Bankacılık sektöründeki işlemlerin karmaşıklığı nedeniyle delil toplama süreci uzun sürdüğünden, kanun koyucu geniş zamanaşımı süreleri öngörmek suretiyle ceza adaletinin sağlanmasını hedeflemiştir.

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda düzenlenen bankacılık zimmeti suçu, ağır yaptırımlara tabi bir suç tipi olduğundan, cezanın adli para cezasına çevrilmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) her durumda mümkün değildir. Ancak bazı özel durumlarda, özellikle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı hâllerde, cezanın ertelenmesi veya HAGB kararı verilmesi mümkündür.


1. Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezası, işlenen bir suç karşılığında hapis cezası yerine veya onunla birlikte uygulanabilen mali nitelikte bir yaptırımdır. Ancak bankacılık zimmeti suçu bakımından, kanunda öngörülen hapis cezalarının alt ve üst sınırları oldukça yüksektir.

Bu nedenle, 5411 sayılı Kanun’un 160. maddesi kapsamında verilen hapis cezaları adli para cezasına çevrilemez.
Türk Ceza Kanunu’nun 50. maddesi gereğince, yalnızca kısa süreli hapis cezaları para cezasına çevrilebileceğinden, bu hüküm bankacılık zimmeti suçuna uygulanmaz.


2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Kavram ve Uygulama Şartı

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanık hakkında verilen hükmün belli bir denetim süresi boyunca sonuç doğurmamasını ve sanığın bu süreyi iyi hâlli geçirmesi hâlinde cezanın ortadan kaldırılmasını sağlayan bir ceza muhakemesi kurumudur.

HAGB kararı verilebilmesi için:

  • Sanığa verilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası olması,
  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması,
  • Mahkemenin, failin yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varması gerekir.

Bankacılık Zimmeti Suçunda HAGB

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda düzenlenen cezalar genellikle uzun süreli hapis cezası niteliğinde olduğu için, HAGB kararı kural olarak uygulanamaz.
Ancak, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması sonucu ceza süresi iki yılın altına düşerse, mahkeme takdirine bağlı olarak HAGB kararı verebilir.

Bu durum, özellikle basit zimmet fiillerinde ve sanığın zararı tamamen tazmin ettiği hâllerde mümkündür.
Yargıtay uygulamalarına göre, zararın tamamen giderildiği ve failin pişmanlık gösterdiği hâllerde mahkemeler HAGB kararı verebilmektedir.


3. Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, hükmolunan hapis cezasının belirli koşullar altında infaz edilmemesini ifade eder. Mahkeme, failin ileride suç işlemeyeceğine kanaat getirirse cezayı erteleyebilir.

Bu kurumun uygulanabilmesi için:

  • Cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis cezası olması,
  • Failin geçmişte kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması,
  • Mahkemenin failin pişmanlık ve ıslahına kanaat getirmesi gerekir.

Bankacılık zimmeti suçu bakımından, ceza miktarları genellikle yüksek olduğu için erteleme kararı verilmesi nadirdir. Ancak, etkin pişmanlık hükümleri nedeniyle cezanın alt sınıra inmesi ve failin zararı tazmin etmesi hâlinde mahkeme cezanın ertelenmesine hükmedebilir.

Uygulamada Erteleme Kararları

Özellikle 5411 sayılı Kanun’un 160/1. maddesi kapsamında basit zimmet fiili işlenmişse ve etkin pişmanlıkla zararın tamamı ödenmişse, Yargıtay içtihatlarına göre cezanın ertelenmesi mümkündür.
Buna karşın nitelikli zimmet suçlarında, yüksek ceza oranı nedeniyle erteleme kararı verilmesi yasal olarak mümkün değildir.


4. Hükümlerin Amacı

Kanun koyucu, bankacılık zimmeti suçunu diğer zimmet suçlarından ayırarak finansal sistemin güvenliğini korumayı hedeflemiştir. Bu nedenle, ceza indirimi veya erteleme kurumları ancak zararın tamamen giderilmesi hâlinde devreye girebilir.

Etkin pişmanlık, HAGB veya erteleme kararları, sadece bankanın zararı ortadan kalktığında uygulanabilir. Böylece hem ceza adaleti hem de ekonomik düzenin güvenliği dengelenmiş olur.

Cezanın İnfazı, Koşullu Salıverme ve Denetimli Serbestlik

Özet:
Bankacılık zimmeti suçu, ekonomik düzeni ve kamu güvenini doğrudan etkileyen ağır bir suç türü olduğundan, cezanın infazı ve koşullu salıverilme süreçleri diğer suçlardan farklı hükümler içerir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 167. maddesi, failin zararı ödememesi hâlinde koşullu salıverme hükümlerinden yararlanamayacağını açıkça düzenlemiştir.


1. Cezanın İnfazına İlişkin Genel İlkeler

Bankacılık zimmeti suçu nedeniyle verilen hapis cezaları süreli hapis cezaları niteliğindedir. Bu nedenle infaz süreci, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerine tabidir.

Kanun’un 107/2. maddesi uyarınca, süreli hapis cezasına mahkûm olan kişiler cezalarının yarısını cezaevinde iyi hâlli olarak geçirdikleri takdirde koşullu salıvermeden yararlanabilirler.

Ancak, bankacılık zimmeti suçuna özgü özel hükümler bu genel kuralın uygulanmasını kısıtlamaktadır.


2. Bankacılık Kanunu’nda Özel Düzenleme

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 167. maddesi, infaz aşamasında önemli bir sınırlama getirmektedir:

“Bu Kanun’un 160. maddesinde belirtilen suçlardan mahkûm olanlar, Fona veya Hazineye olan borçları ve tazminatları ödemedikçe veya bu borç ve tazminatlar malvarlıklarından tahsil edilmedikçe koşullu salıverme hükümlerinden yararlanamazlar.”

Bu düzenleme uyarınca:

  • Failin, bankacılık zimmeti suçundan dolayı mahkûmiyet alması,
  • Fona veya Hazineye olan zararı ödememesi,
    durumlarında koşullu salıverme hükümleri uygulanmaz.

Kanun koyucu bu hükümle, cezalandırmanın sadece failin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıyla sınırlı kalmamasını, aynı zamanda zararın mutlaka tazmin edilmesini hedeflemiştir.


3. Fona veya Hazineye Ait Zararların Önemi

Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, failin hükümlü olduğu zararın Fona veya Hazineye ait olup olmadığı koşullu salıverme açısından belirleyicidir.

Eğer tazmin edilmemiş zarar doğrudan Fona veya Hazineye ait değilse, fail koşullu salıvermeden yararlanabilir.

Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 2015/18878 sayılı kararında; sanık hakkında verilen tazminatın Fona veya Hazineye ait olmaması nedeniyle koşullu salıvermenin engellenemeyeceği belirtilmiştir.

Buna karşılık, kamu bankalarına ait zararlarda durum farklıdır. Örneğin; Ziraat Bankası gibi tamamı Türkiye Varlık Fonu’na ait kamu bankalarında, banka zararının giderilmemesi hâlinde koşullu salıverme hükümleri uygulanmaz (Y1CD-K.2022/1148).


4. Denetimli Serbestlik

Denetimli serbestlik, hükümlünün cezasının kalan kısmını sosyal hayat içinde, belirli yükümlülüklere uyarak infaz etmesini sağlayan bir infaz kurumudur.

Ancak, bankacılık zimmeti suçu açısından denetimli serbestlikten yararlanmanın da belirli koşulları vardır. Failin;

  • Fona veya Hazineye olan borç ve tazminatlarını ödemesi,
  • Banka zararını tamamen gidermesi gerekir.

Zarar ve tazminatlar ödenmedikçe, failin denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanması mümkün değildir.

Borçların tamamen ödenmesi veya tahsil edilmesi hâlinde ise, koşullu salıverme hakkı doğduğundan denetimli serbestlik uygulaması da devreye girebilir.


5. Uygulamada Bilirkişi İncelemesi ve Zarar Tespiti

Mahkeme, infaz öncesinde veya yargılama sırasında zararın tespiti için bankacılık alanında uzman bilirkişilerden rapor alır.
Zararın tespiti;

  • Failin eylem tarihindeki fiile konu miktar,
  • Bankanın uğradığı net zarar (faiz ve masraflar hariç),
  • Fail tarafından ödenen veya tahsil edilen tutarlar
    dikkate alınarak yapılır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/181 ve 2022/53 sayılı kararlarına göre, tazminatın belirlenmesinde esas alınacak ölçü bankanın net zararıdır.


6. Cezanın İnfazında Adalet ve Finansal Güvenlik Dengesi

Bankacılık zimmeti suçunda, infaz sistemi yalnızca bireysel cezalandırma amacı gütmez; aynı zamanda bankacılık sektörünün güvenliğini korumayı hedefler.
Bu nedenle, koşullu salıverme ve denetimli serbestlik hükümlerinin uygulanabilmesi zararın giderilmesi şartına bağlanmıştır.

Bu yaklaşım, ekonomik suçlarda rehabilitasyon yerine tazminin öncelenmesi ilkesinin bir yansımasıdır.
Fail zararı telafi ettiğinde, toplum ve finans sistemi açısından yeniden güven tesis edilmiş olur.

Bankacılık Zimmeti Suçu Yargıtay Kararları

Özet:
Bu bölümde, bankacılık zimmeti suçu hakkında Yargıtay’ın yerleşik içtihatları; muhakeme şartı ve temyiz hakkı, basit–nitelikli ayrımı, sahte belge kullanımı, hile unsuru, zarar hesabı ve yaptırım, 167. madde kapsamında “Fon” yorumu, tediye fişleri, suçların içtimaı, kullanma zimmeti hesabı, azmettirme ve kredi kartının kötüye kullanılmasıyla ilişki başlıkları altında özetlenmiştir. Kararlar, suçun unsurlarını somut ölçütlerle belirlerken banka zararının tespiti ve infaz sonuçları bakımından da yön göstericidir.


Bankacılık Zimmeti Suçunda Zarar Gören ve Temyiz Hakkı

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçu için yazılı başvuru muhakeme şartıdır; doğrudan zarar gören ise bankadır. Müştekinin davaya katılımı ve temyiz ehliyeti buna göre değerlendirilir.

Açıklama:
5411 sayılı Kanun m.160 kapsamındaki bankacılık zimmeti suçu soruşturma ve kovuşturması, ilgili banka veya BDDK’nın yazılı başvurusuna bağlıdır. Bu şart gerçekleşmeden nitelikli dolandırıcılık başvurusuyla yürütülen süreçte zimmetten kamu davası açılamaz. Zimmet suçunda doğrudan zarar gören banka olduğundan, doğrudan zarar görmeyen müştekinin katılma kararı hukuken geçersizdir ve bu kişi temyiz hakkı kullanamaz (Y7CD, 2020/5416 E., 2020/19983 K., 29.12.2020).


Basit veya Nitelikli Zimmetin Tespiti: Tediye Fişi ve Hile Ölçütleri

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçu bakımından basit–nitelikli ayrımı, hilenin aldatıcılığı ve banka kayıtlarıyla tespit edilebilirlik kriterlerine göre yapılır. Tediye fişleri ve sahte imza örüntüleri belirleyicidir.

Açıklama:
Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına göre:

  • Mudiye ait sahte imza aldatıcı ise nitelikli zimmet; ilk bakışta sahte anlaşılıyorsa basit zimmet, teknik inceleme ile anlaşılabiliyorsa 5411 bakımından nitelikli sayılabilir.
  • Kandırılarak alınan boş tediye imzası ile yapılan çekimler nitelikli zimmettir.
  • Mudi imzası bulunmayan/boş tediye fişleri veya fişin hiç düzenlenmemesi/imtinası basit zimmettir.
  • Gişe limiti üzeri işlemlerle mal edinme basit zimmettir.
    Bu ilkeler, CGK 2014/272 E., 2014/549 K. ve Y7CD’nin 2010–2013 tarihli kararlarıyla pekiştirilmiştir.

Sahte Belge Kullanılması ve İçtima

Kısa özet:
Zimmet eylemi sırasında sahte belge düzenlenmesi, bankacılık zimmeti suçunun unsuru sayılır; ayrıca sahtecilikten hüküm kurulmaz.

Açıklama:
5411 sayılı Kanun, zimmet yanında ayrıca sahtecilikten hüküm öngörmediğinden, sahte belge tanzimi zimmetin iç unsurudur. Bu nedenle sanık hakkında evrakta sahtecilikten beraat verilmesi bozma nedenidir (Y7CD, 2019/10764 E., 2020/10207 K.; CGK, 06.04.2010, 2010/7-38 E., 2010/79 K.).


Zilyetlik, Kast ve Hile Unsuru: Tanım ve Uygulama Kriterleri

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçu hukuki zilyetlik üzerinden de işlenebilir; fiil ani suçtur ve kastla tamamlanır. Hile, zimmetin açığa çıkmamasını sağlayacak ölçüde yoğun ve aldatıcı olmalıdır.

Açıklama:
Failin görevi gereği hukuken tasarrufa yetkili olması zilyetlik için yeterlidir; fiilî zilyetlik aranmaz. Zimmet, işlendiği anda tamamlanır; failin malik gibi tasarruf kastı bulunmalıdır. Hile; basit yalandan öte, denetimi bertaraf eden, mağduru yanılgıya düşüren nitelikli yalandır. İlk bakışta olağan iç denetimle kolayca ortaya çıkan eylemler basit zimmet; aksine, kayıt dışı kanıtlarla veya ileri yöntemlerle gizlenenler nitelikli zimmettir (CGK 2018/368 K.; CGK 2020/36 K.).


Basit Zimmet Örneği: Tediye Fişleri

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçunun basit hâli, imza yokluğu veya ilk bakışta anlaşılan sahte imza gibi hallerde uygulanır.

Açıklama:
Üç tediye fişinde mudi imzasının yokluğu, bir fişte ilk bakışta anlaşılan sahte imza bulunması karşısında eylem basit zimmettir; nitelikli vasıf kurulması bozmayı gerektirir (Y7CD, 2013/11735 E., 2014/1524 K.).


Zararın Tespiti ve Cezanın Belirlenmesi

Kısa özet:
Cezanın tayini için net banka zararı (faiz ve masraflar hariç) esas alınır; sanığın yaptığı ödemeler mahsup edilir. Nitelikli halde adlî para cezası net zararın üç katından az olamaz.

Açıklama:
Mahkeme, uzman bilirkişi ile net zararı belirler; karar gerekçesinde açıkça gösterir. Nitelikli zimmette adlî para cezası, net zararın 3 katına tamamlanır; gecikme faizi gibi unsurlar ayrı hukuk davasının konusudur. CGK 2011/7-429 E., 2012/181 K. ve CGK 2018/61 E., 2022/53 K. zarar hesabında netleşmiş ölçütler sunar. Somut olayda mahsuplar (iade edilen tutarlar, bloke hesap, emanet ziynet) düşüldükten sonra kalan net zarar esas alınarak adlî para cezası 3 katına yükseltilmelidir.


“Fon” Kavramı (m.167) ve Koşullu Salıverme

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçu mahkûmlarının koşullu salıverilmesinde “Fon”dan kasıt TMSF’dir; Türkiye Varlık Fonu bu kapsamda değildir.

Açıklama:
5411 sayılı Kanun m.167’deki “Fon” ibaresi, Kanun’un 3. maddesindeki tanım gereği Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonudur. Varlık Fonu, 5411’in yürürlük tarihinde mevcut olmadığından bu kapsamda değerlendirilemez. Anılan düzenleme, bankalara olan tüm borçların koşullu salıvermeye engel olduğu anlamına gelmez; TMSF/Hazine dışındaki alacaklar engel teşkil etmeyebilir (CGK, 2022/418 E., 2022/591 K.).


Bankacılık Zimmeti Suçu ile Sahtecilik Arasındaki İçtima (Tekrar İlke)

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçu işlenirken kullanılan sahte belgeler, ayrıca sahtecilik hükmü kurmayı gerektirmez; zimmetin unsurudur.

Açıklama:
5411’de zimmet yanında sahtecilikten ayrıca cezaya hükmolunacağına dair bir düzenleme olmadığından, sahtecilik zimmetle içtima etmez; yazılı şekilde sahtecilikten ayrıca karar verilmesi bozma nedenidir (Y7CD, 2013/6905 E., 2014/1130 K.).


Kullanma Zimmeti ve Zarar Hesabı

Kısa özet:
Kanunda açıkça sayılmasa da bankacılık zimmeti suçu kullanma zimmeti suretiyle de işlenebilir; zarar hesabında nema ve net zarar ayrımı yapılır.

Açıklama:
Öğreti ve CGK’ya göre (2012/181 K.), aynen iade; zimmete geçirme tarihindeki hâl ve değer üzerinden iadedir. Zararın tamamen giderilmesi de aynı tarihli rayiç değere göre yapılır; kazanç kaybı/faiz iade-tazmin kapsamında değildir. Kullanma zimmeti varsa zarar, malın failde kaldığı süreye göre nema ile; kullanma + basit zimmet birlikteyse, nema + basit zimmete konu miktarın toplamıyla belirlenir. Geçici olarak alınıp iade edilen meblağın tekrar zarara eklenmesi mükerrer ödemeye yol açacağından kabul edilmez.


Azmettirme Yoluyla Sorumluluk

Kısa özet:
Banka müdürünün mevzuata aykırı kredilendirme yoluyla dolaylı finansman sağlaması bankacılık zimmeti suçu oluşturabilir; dışarıdaki kişi azmettiren sıfatıyla sorumludur.

Açıklama:
Gerçeğe aykırı gelir belgeleri, şişirilmiş ekspertiz ve teminatsız kredi tahsisiyle bankanın zarara uğratılması hâlinde, müdür zimmetten; dışarıdaki kişi azmettirmeden sorumludur. Zarar hesabı, usulsüz kredilerin toplamından ödemelerin mahsubu ile belirlenir (Y7CD, 2020/1739).


Kredi Kartının Kötüye Kullanılması ile İlişki (Özel Norm İlkesi)

Kısa özet:
Zilyetliği kendisinde olan kartı izinsiz kullanan banka mensubunun eylemi, bankacılık zimmeti suçu bakımından özel norm kabul edilir; zincirleme zimmet mümkündür.

Açıklama:
Sanığın zilyetliğinde bulunan kartı kullandırması/kullanması ve kart üzerinde koruma–gözetim yükümlülüğü bulunması hâlinde, eylem banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması yerine bankacılık zimmeti suçunu oluşturur; süreç zincirleme işlenmiş sayılabilir (CGK, 2020/134 E., 2022/441 K.).


Tarihsel Çerçeve ve Maddi Konu

Kısa özet:
Bankacılık zimmeti suçu, 3182–4389 sayılı Bankalar Kanunları ve 5237 sayılı TCK ile evrilmiş; 5411 m.160, “bankaya ait olma” koşulunu kaldırarak görev nedeniyle devredilen veya koruma–gözetim yükümlülüğündeki değerleri kapsamına almıştır.

Açıklama:
765 sayılı TCK’daki kamu görevlisi ayrımı, bankacılık alanında 4389 sayılı Kanun ile özel düzenlemeye kavuşmuştur. 5411 m.160’ta para, para yerine geçen evrak/senet ve diğer mallar, bankaya ait olup olmaksızın, görev nedeniyle zilyetliğe devredilmiş veya koruma–gözetim yükümlülüğüne konu ise suçun maddi konusunu oluşturur. Hukuki zilyetlik yeterlidir; fiilî zilyetlik aranmaz. Fiil, kastla ve ani şekilde tamamlanır; hile unsuru için aldatıcılık ve gizlemeye elverişlilik aranır (CGK ve Y7CD kararlarında özetlenen ilkeler).

Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu