Cezai Ehliyet Nedir? Akıl Hastalığının Veya Zayıflığının Ceza Ehliyetine Etkisi (TCK m.32)
Cezai ehliyet, bir kişinin belirli bir zamanda ve yerde işlediği fiilin hukuki sonuçlarını algılama ve davranışlarını bu farkındalık doğrultusunda yönlendirme yeteneğini ifade eder. Ceza hukukunda cezai ehliyet, kişinin isnat yeteneği olarak da adlandırılan kusur yeteneğine sahip olup olmadığına göre değerlendirilir. Bu kavram, failin cezai sorumluluğunun bulunup bulunmadığını belirleyen temel ölçüttür.
Cezai Ehliyetin Unsurları
Cezai ehliyetin tam olarak var olabilmesi için kişinin hem algılama yeteneğine hem de irade (davranışlarını yönlendirme) yeteneğine sahip olması gerekir. Bu iki unsur birlikte bulunduğunda kişi işlediği fiilden dolayı cezai sorumluluk taşır.
Algılama Yeteneği
Algılama yeteneği, kişinin işlediği eylemin hukuki anlamını ve doğuracağı sonuçları idrak etme, yani anlama ve kavrama gücüdür. Kişi, davranışının suç teşkil ettiğini ve bu davranışın hukuk düzeninde bir yaptırıma yol açacağını algılayabiliyorsa, bu unsur mevcut kabul edilir.
Davranışlarını Yönlendirme (İrade) Yeteneği
İrade yeteneği, kişinin algıladığı hukuki sonuçlara uygun biçimde hareket edebilme kabiliyetidir. Fail, işlediği fiilin suç olduğunu bilmesine rağmen, bu bilginin ışığında davranışlarını kontrol edebiliyor ve yönlendirebiliyorsa, irade yeteneğine sahiptir. Ceza hukukunda “davranışlarını yönlendirme yeteneği” terimi çoğu zaman irade yeteneği olarak da kullanılır.
Cezai Ehliyetin Bulunmaması veya Eksikliği
Kişide algılama veya irade yeteneklerinden birinin bulunmaması ya da bu yeteneklerin azalmış olması hâlinde, cezai ehliyet tam değildir. Bu durumda failin cezai sorumluluğu ya tamamen ortadan kalkar ya da azaltılır. Cezai ehliyet üç farklı şekilde sınıflandırılır:
1. Ceza Ehliyeti Tam Olanlar
Suç işleyen kişinin hem algılama hem de irade yeteneği tam ise, cezai ehliyeti de tam kabul edilir. Bu kişiler, işledikleri fiilin tüm sonuçlarından sorumlu tutulur ve suçun kanunda öngörülen cezasıyla cezalandırılır.
2. Ceza Ehliyeti Olmayanlar (TCK m.32/1)
Kişinin algılama ve irade yeteneklerinden biri dahi yoksa, ceza ehliyeti bulunmaz. Ceza ehliyeti olmayan bireyler, işledikleri suç nedeniyle cezalandırılmazlar. Ancak bu kişiler hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu tedbirlerin amacı cezalandırma değil, toplumsal koruma ve tedavidir.
3. Ceza Ehliyeti Eksik Olanlar (TCK m.32/2)
Failin algılama veya irade yeteneğinde azalma bulunuyorsa, cezai ehliyeti eksiktir. Bu kişiler için mahkeme, cezada indirim yapabilir veya hapis cezası yerine güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verebilir. Ceza ehliyeti eksik olan kişiler arasında genellikle akıl zayıflığı bulunan bireyler yer alır.
Yaşlılar ve Çocuklarda Cezai Ehliyetin Değerlendirilmesi
Cezai ehliyet, herkes için aynı şekilde değerlendirilemez. Yaşlılar ve çocuklar bakımından bu konu daha hassas biçimde incelenir. Örneğin, yaşlı bireylerde demans veya unutkanlık gibi zihinsel rahatsızlıklar cezai ehliyeti etkileyebilir. Çocukların cezai ehliyeti ise yaşlarına ve gelişim düzeylerine göre ayrı kanuni esaslara tabi olup, bu konu çocukların cezai sorumluluğu başlıklı farklı bir incelemede ele alınmaktadır.
Cezai Ehliyetin Ceza Hukukundaki Önemi
Cezai ehliyet, ceza hukukunda failin cezalandırılabilir olup olmadığını belirleyen temel ölçüttür. Kişi, algılama ve irade yeteneklerinden biri eksikse, cezai sorumluluğu tamamen veya kısmen ortadan kalkar. Dolayısıyla cezai ehliyet, hem bireyin adil şekilde yargılanması hem de cezanın amacına uygun olarak uygulanması bakımından büyük önem taşır.
Akıl Hastalığı veya Zayıflığının Ceza Ehliyetine Etkisi (TCK 32)
Cezai ehliyet, kişinin işlediği fiilin hukuki anlamını kavrayabilme ve davranışlarını buna göre yönlendirme yeteneğine sahip olup olmamasıyla doğrudan ilgilidir. Bu bağlamda, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı kişinin bu yeteneklerini ortadan kaldırabilir ya da önemli ölçüde azaltabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 32. maddesi, akıl hastalığının cezai sorumluluğa etkisini açık biçimde düzenlemektedir.
Akıl Hastalığı ve Kusur Yeteneği Arasındaki İlişki
Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı, ceza hukukunda kişinin kusur yeteneğini ortadan kaldıran veya azaltan sebeplerden biridir. Bir sanıkta akıl hastalığına ilişkin en küçük bir kuşku dahi varsa, mahkeme bu hususu bilimsel yöntemlerle araştırmak zorundadır. Ancak yalnızca hastalık teşhisi, failin cezai ehliyeti olmadığı anlamına gelmez; önemli olan, hastalığın suçun işlendiği anda kişinin algılama ve irade yeteneği üzerinde nasıl bir etkide bulunduğudur.
Hastalığın Suç Tarihiyle Bağlantısı
Kişi akıl hastası olsa bile, bu durumun belirli bir tarihte işlenen suç üzerindeki etkisi incelenmelidir. Örneğin, bipolar bozukluk tanısı bulunan bir kimse, hastalığının etkisi altında olmadan da suç işleyebilir. Dolayısıyla mahkeme, failin akıl hastalığının suç tarihinde fiiline nasıl etki ettiğini tespit etmekle yükümlüdür.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Ceza Verilemeyen Haller (TCK m.32/1)
5237 sayılı TCK’nın 32/1. maddesi uyarınca, akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Bu durumda mahkeme, sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verir ve fail hakkında güvenlik tedbiri uygulanır.
Bu düzenlemenin amacı, cezalandırmadan ziyade koruma ve tedavi sağlamaktır. Kişinin toplum açısından tehlikeliliği dikkate alınarak, ceza yerine tedavi odaklı bir sistem işletilir.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Ceza İndirimi (TCK m.32/2)
Akıl hastalığı, kişinin davranışlarını yönlendirme yeteneğini tamamen ortadan kaldırmamış, ancak azaltmış olabilir. Bu durumda, failin cezai ehliyeti eksik sayılır. Kanuna göre, bu kişiler için ceza indirimine gidilir:
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 25 yıl hapis,
- Müebbet hapis cezası yerine 20 yıl hapis,
- Diğer cezalar için ise altıda bir oranında indirim uygulanır.
Ayrıca, mahkeme bu cezaları akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulayabilir. Böylece fail hem tedavi altına alınır hem de toplum güvenliği sağlanır.
Uygulamada Sık Görülen Akıl Hastalıkları
Yargı uygulamalarında cezai ehliyeti etkileyen veya ortadan kaldıran akıl hastalıkları ve bozukluklar arasında şunlar yer almaktadır:
- Şizofreni,
- Bipolar affektif (duygulanım) bozukluğu,
- Manik atak,
- Mental retardasyon (zeka geriliği),
- Kleptomani (hırsızlık hastalığı),
- Anti-sosyal kişilik bozukluğu,
- Borderline kişilik bozukluğu,
- Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu,
- Alkol veya uyuşturucu bağımlılığı,
- Epilepsi (sara) hastalığı,
- Paranoya ve diğer psikotik bozukluklar.
Ancak önemli olan nokta, bu hastalıkların suçun işlendiği anda failin algılama ve irade yeteneği üzerindeki etkisidir. Örneğin, kleptomani hastası bir kişinin hırsızlık suçunda irade yeteneği zayıf olabilir; fakat bu kişi başka bir suç türünde (örneğin kasten öldürme) irade yeteneğine sahip sayılabilir.
Yargıtay Uygulaması ve Bilimsel Raporlar
Yargıtay, akıl hastalığına ilişkin her iddiada usulüne uygun sağlık kurulu raporu alınmasını şart koşmaktadır. Örneğin, 2020 tarihli bir kararda (Yarg. 4. Ceza Dairesi, K.2020/4258), yalnızca iki kişilik doktor raporuna dayanarak hüküm kurulmasını bozma nedeni saymıştır. Buna göre, mahkeme mutlaka resmî sağlık kurulu raporu almalı ve sanığın suç tarihindeki durumunu bilimsel şekilde tespit etmelidir.
Ayrıca, TCK m.32/1 uyarınca algılama ve irade yeteneği tamamen ortadan kalkmış kişiye ceza verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu durumda mahkeme, 5271 sayılı CMK m.223/3-a gereğince “ceza verilmesine yer olmadığına” hükmeder. Ancak, suçun işlendiği sabitse, sanık hakkında TCK m.57 uyarınca güvenlik tedbiri uygulanır.
Alkol ve Uyuşturucu Etkisiyle Suç İşlenmesi (TCK m.34)
Fail, kendi iradesiyle alkol veya uyuşturucu madde aldıktan sonra suç işlerse, bu durumda cezai ehliyeti tam kabul edilir. Çünkü irade yeteneğinin ortadan kalkması, failin kendi kusurundan kaynaklanmaktadır. Kanun koyucu, bu gibi hallerde cezai sorumluluğun devam ettiğini açıkça belirtmiştir.
Akıl Hastalığı veya Zayıflığının Cezai Ehliyete Etkisi Nasıl Tespit Edilir?
Cezai ehliyet, kişinin akıl sağlığı ve irade yeteneği bakımından suç tarihinde fiilinin anlam ve sonuçlarını kavrayıp kavrayamadığının bilimsel olarak tespit edilmesiyle belirlenir. Mahkeme, sanığın akıl hastalığı veya zayıflığına ilişkin en küçük bir şüphe bulunduğunda dahi bu durumu re’sen araştırmakla yükümlüdür. Bu araştırma, yalnızca tıbbi teşhisle değil, aynı zamanda hukuki değerlendirmeyle desteklenir.
Mahkemenin Araştırma Yükümlülüğü
Mahkeme, yargılama sırasında sanığın akıl sağlığına ilişkin her türlü belirtiyi dikkate almalıdır. Örneğin, sanığın “rahatsızım, ilaç kullanıyorum”, “kendimi iyi hissetmiyorum”, “ne dediğinizi anlayamıyorum” şeklindeki beyanları, ceza ehliyeti yönünden değerlendirme yapılmasını gerektirir. Bu tür beyanlar, mahkemenin sanığın akıl hastalığı veya zayıflığına ilişkin bilimsel rapor istemesi için yeterlidir.
Sanığın avukatı, ailesi veya kendisi tarafından temyiz aşamasında dahi sunulan doktor raporları mahkemece dikkate alınmalıdır. Nitekim Yargıtay, bu tür raporların varlığını göz ardı eden kararları bozma nedeni olarak görmektedir.
Rapor Türleri ve Geçerlilik Şartları
Ceza yargılamasında cezai ehliyetin tespiti için kullanılan raporlar arasında fark bulunmaktadır:
- Tek hekim raporları (örneğin yalnızca bir psikiyatristin hazırladığı raporlar) veya devlet hastanesi heyet raporları, cezai ehliyetin tespitinde tek başına yeterli değildir.
- Ancak bu tür belgelerin varlığı, sanığın cezai ehliyeti konusunda araştırma yapılması gerektiğine dair ciddi bir işaret olarak değerlendirilir.
- Esas belirleyici olan, tam teşekküllü ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden alınan heyet raporları veya Adli Tıp Kurumu İhtisas Daireleri tarafından düzenlenen bilimsel raporlardır.
Özellikle cezai ehliyetin tespitinde, suç tarihine göre düzenlenmiş bir raporun bulunması zorunludur. Heyet raporu, sanığın o tarihteki algılama ve irade yeteneğini açık biçimde ortaya koymalıdır.
Bilimsel Raporların Değerlendirilmesi
Mahkemeler, ceza ehliyeti tespitinde aşağıdaki bilimsel kaynakları dikkate alır:
- Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Heyet Raporu:
Örneğin Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Yargıtay uygulamasında tam teşekküllü bir kurum olarak kabul edilmekte ve buradan alınan raporlar cezai ehliyetin belirlenmesinde bilimsel dayanak sayılmaktadır. - Adli Tıp Kurumu Raporu:
Adli Tıp Kurumu’nun ilgili İhtisas Daireleri, cezai ehliyet konusunda rapor düzenleme yetkisine sahiptir. Eğer Adli Tıp raporu ile ruh sağlığı hastanesinden alınan rapor arasında çelişki bulunursa, bu çelişki Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan alınacak raporla giderilir (Adli Tıp Kurumu Kanunu m.15/f). - Heyet Raporlarının Çelişmesi Durumu:
Raporlar arasında çelişki varsa, mahkeme doğrudan Genel Kurul raporu talep etmelidir. Böylece hukuki değerlendirme bilimsel temele dayandırılmış olur.
Gözlem Altına Alınma Usulü (CMK m.74)
Cezai ehliyetin tespitinde en önemli araçlardan biri gözlem altına alma işlemidir. Mahkeme, sanığın akıl hastası olup olmadığını belirlemek amacıyla sanığı resmi bir sağlık kurumunda gözlem altına alabilir. Bu işlem, yalnızca cezai ehliyetin tespiti amacıyla yapılır.
CMK m.74 hükümleri uyarınca:
- Fiili işlediği yönünde kuvvetli şüphe bulunan sanığın akıl hastası olup olmadığı, ne zamandan beri hasta olduğu ve bu hastalığın davranışlarına etkisini belirlemek için gözlem altına alınmasına karar verilebilir.
- Gözlem altına alma kararı, soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından verilir.
- Bu işlemden önce Cumhuriyet savcısı ve müdafi dinlenir.
- Sanığın müdafii yoksa, mahkeme veya hâkim istem üzerine baro tarafından bir müdafi atanır.
- Gözlem süresi üç haftayı geçemez; gerekli görülürse üç haftalık ek süreler verilebilir, ancak toplam süre üç ayı aşamaz.
- Gözlem altına alınma kararına karşı itiraz yolu açıktır ve itiraz, kararın uygulanmasını durdurur.
Bilimsel Raporların Mahkemece Değerlendirilmesi
Mahkemeler, uzman raporlarını aldıktan sonra “ceza ehliyeti vardır”, “yoktur” veya “davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmemiştir” gibi ifadeleri değerlendirir. Ancak son karar, mahkemeye aittir. Bilimsel raporlar yalnızca hukuki takdir için dayanak oluşturur. Hakim, raporlardaki bulguları suç tarihi, deliller ve sanığın davranış biçimleriyle birlikte değerlendirir.
Bu nedenle, cezai ehliyetin tespitinde nihai karar, yalnızca tıbbi değil aynı zamanda hukuki bir değerlendirmeye dayanır. Raporlar mahkemeye yön gösterse de, son söz yargıya aittir.
Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri Nelerdir? (TCK 57)
Cezai ehliyet, kişinin fiilinin anlamını kavrayabilme ve iradesini bu farkındalık doğrultusunda yönlendirme yeteneğini ifade eder. Ancak bazı durumlarda, akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle bu yetenek ortadan kalkar ya da azalır. Bu tür durumlarda kişi cezalandırılmaz, ancak toplum güvenliği ve kişinin tedavisi amacıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Türk Ceza Kanunu’nun 57. maddesi, bu tedbirlerin kapsamını ayrıntılı şekilde düzenlemiştir.
Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirlerinin Amacı
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin temel amacı cezalandırma değil, koruma ve tedavidir. Kişi cezai ehliyeti olmadığı için kusurlu sayılmaz, ancak işlediği fiil toplum açısından tehlikelilik yaratabileceğinden, bu kişilerin özel sağlık kurumlarında tedavi altına alınması gerekir. Böylece hem toplum güvenliği sağlanır hem de failin rehabilitasyonu amaçlanır.
TCK m.57 Kapsamında Güvenlik Tedbirlerinin Türleri
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 57. maddesine göre, akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle ceza yerine uygulanabilecek güvenlik tedbirleri aşağıda açıklanmıştır:
1. Koruma ve Tedavi Amaçlı Güvenlik Tedbiri (TCK m.57/1)
Fiili işlediği sırada akıl hastası olduğu tespit edilen kişi hakkında mahkeme, koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbirine hükmeder. Bu kişiler, toplum güvenliğini sağlamak amacıyla yüksek güvenlikli sağlık kurumlarına yerleştirilir ve burada hem koruma altında tutulur hem de tedavi edilir.
2. Serbest Bırakılma Şartları (TCK m.57/2)
Kişinin serbest bırakılabilmesi için, kurumun sağlık kurulu raporuyla, toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının tespit edilmesi gerekir. Bu durumda, infaz hâkimi kararıyla kişi serbest bırakılabilir.
3. Tıbbi Kontrol ve Takip (TCK m.57/3–4)
Sağlık kurulu, kişinin akıl hastalığının niteliğine göre, tıbbi kontrol ve takip gerekip gerekmediğini belirler.
Eğer kontrol gerekli görülürse, raporda bunun süresi ve aralıkları açıkça belirtilir. Cumhuriyet savcılığı, bu sürelere uygun biçimde kişinin yetkili sağlık kuruluşuna gönderilmesini sağlar.
4. Tehlikeliliğin Artması Durumu (TCK m.57/5)
Kişinin toplum açısından tehlikeliliği yeniden artarsa, sağlık kuruluşu tarafından hazırlanan yeni rapor üzerine infaz hâkimi, failin tekrar koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbirine tabi tutulmasına karar verir. Böylece failin sağlık durumu ve topluma uyumu sürekli gözetim altında tutulur.
5. İrade Yeteneği Azalmış Kişiler İçin Tedbir (TCK m.57/6)
İşlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiler hakkında da güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu durumda, failin aldığı ceza, aynı süreyi korumak koşuluyla, kısmen veya tamamen akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak infaz edilebilir.
6. Alkol veya Uyuşturucu Madde Bağımlılarına Uygulanan Tedbir (TCK m.57/7)
Suç işleyen alkol veya uyuşturucu madde bağımlıları, özel olarak bu kişilere özgü sağlık kurumlarında tedavi altına alınır. Tedavi, kişinin bağımlılıktan kurtulmasına kadar devam eder. Bağımlılığın sona erdiği, kurumun sağlık kurulu raporuyla tespit edilirse, infaz hâkimi kararıyla kişi serbest bırakılır.
Güvenlik Tedbirlerinin Uygulama Usulü
Mahkeme, failin akıl hastalığı nedeniyle cezai ehliyeti bulunmadığına karar verdiğinde, ceza verilmesine yer olmadığına hükmeder; ancak aynı zamanda TCK m.57 uyarınca güvenlik tedbiri uygular. Bu durumda kişi, hapis cezası infaz edilmek yerine yüksek güvenlikli sağlık kurumuna gönderilir.
Cezanın infaz edilmemesi, fail için bir “serbest bırakılma” anlamına gelmez; yalnızca infaz biçiminin değiştirilmesi sonucunu doğurur. Fail, toplum açısından tehlikeliliği ortadan kalkmadıkça serbest bırakılamaz.
Güvenlik Tedbirlerinin Süresi ve Denetimi
Güvenlik tedbirlerinin süresi, mahkeme kararında belirtilmez. Tedbirin devamı, tamamen sağlık kurulu raporlarıyla belirlenir. Kurul, failin sağlık durumunu belli aralıklarla değerlendirir ve tehlikeliliğin azaldığı tespit edilirse serbest bırakılmasını önerir.
Ancak toplum açısından tehlikelilik devam ediyorsa, tedbir belirsiz süreyle uzatılabilir.
Güvenlik Tedbirleri ve Hak Yoksunlukları
Mahkemenin “ceza verilmesine yer olmadığı” veya “akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri uygulanması” yönünde karar vermesi, fail açısından yalnızca infaz biçimi bakımından bir avantaj sağlar.
Bu kişiler, işledikleri suç nedeniyle hak yoksunluklarına (örneğin, kamu hizmetinden yasaklanma, seçme-seçilme hakkı kaybı gibi) tabi olmaya devam ederler. Çünkü mahkeme, fail hakkında suçun işlendiğini kabul etmiş, sadece cezanın infaz şeklini değiştirmiştir.
Sonuç
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, ceza hukukunun hem adalet hem de insan hakları ilkeleriyle uyumlu bir denge mekanizmasıdır. Fail cezalandırılmaz, ancak toplum güvenliği korunur ve kişi tedavi edilerek yeniden topluma kazandırılmaya çalışılır.
Bu nedenle, cezai ehliyetin tespitinden sonra mahkemenin uyguladığı güvenlik tedbirleri, ceza sisteminin en önemli koruyucu araçlarından biridir.
Akıl Hastalığı veya Zayıflığının Cezai Ehliyete Etkisi – Yargıtay Kararları
Bu bölüm, cezai ehliyet ile akıl hastalığı veya zayıflığı arasındaki ilişkinin yargısal içtihatlar ışığında nasıl değerlendirildiğini özetlemektedir. Aşağıdaki alt başlıklarda, Yargıtay’ın ceza sorumluluğuna ve güvenlik tedbirlerine dair yaklaşımı; sorgu zorunluluğu, rapor türleri, raporlar arası çelişki ve gözlem usulü gibi kritik konulara bağlı olarak, karar metinlerinin içerdiği temel ilkeler korunarak yeniden ifade edilmiştir.
Akıl Hastası Olsa Bile Sanığın Sorgusu Yapılmalıdır
Yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında sürebilen koruma amaçlı güvenlik tedbirlerinin (TCK m.57) sanık bakımından ağır sonuçlar doğurabilmesi nedeniyle, bu ihtimal söz konusuyken sanığın cezai ehliyet durumunu da ilgilendiren yargılamada bizzat sorgulanması zorunludur. Hakimin bilirkişi raporunu denetleyebilmesi ve gerektiğinde yenisini aldırabilmesi için sanığı duruşmada görmesi, gözlemlerini tutanağa geçirmesi gerekir; ayrıca sorgu, dava zamanaşımını kesen bir işlem niteliği taşır. Bu sebeplerle, psikotik bozukluk tespitli sanığın sorgusu yapılmadan sadece müdafi dinlenerek “ceza verilmesine yer olmadığı” ve koruma amaçlı tedavi kararı verilmesi, savunma hakkının kısıtlanması sayılmış ve karar bu usulî nedenle bozulmuştur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, K. 2018/298).
Devlet Hastanesi Kurul Raporu ile Akıl Hastalığı/Zayıflığı Teşhisi Yapılamaz
Cezai ehliyet incelemesinde, fiilin işlendiği tarihte algılama veya irade yeteneğinin durumu ancak tam teşekküllü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinden ya da Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden alınacak raporla belirlenmelidir. Çorum Devlet Hastanesince düzenlenen yetersiz kurul raporuna dayanılarak hüküm kurulması eksik araştırma sayılmıştır (Yargıtay 16. CD, K. 2015/443).
Kleptomani İçin Adli Tıp Raporu Zorunluluğu ve Çelişki Giderme
Tek uzman raporunda “kleptomani/uyum bozukluğu” belirtilmesine karşın, hastane heyet raporunda “temaruz, cezai ehliyet tam” denildiği durumda, cezai ehliyet yönünden TCK m.32 uyarınca suç tarihinde kleptomani bulunup bulunmadığı ve etkisinin düzeyi Adli Tıp Kurumundan raporla saptanmalı; raporlar arasındaki çelişki giderilmelidir (Yargıtay 13. CD, K. 2017/93). Benzer şekilde, temyiz dilekçesine eklenen uzman hekim belgeleri kleptomani iddiasını içeriyorsa, TCK m.32 kapsamında rapor alınmadan hüküm kurulamaz (Yargıtay 17. CD, K. 2015/6424).
Mental Retardasyon Raporu Suç Tarihine Göre Düzenlenmelidir
Farklı kurum raporlarında hafif derecede mental retardasyon ve “cezai sorumluluk tam” yönünde değerlendirmeler olduğu hâlde, raporlarda suç tarihinin açıkça belirtilmemesi eksikliktir. Cezai ehliyet değerlendirmesi için suç tarihleri itibarıyla TCK m.32 kapsamında Adli Tıp ilgili ihtisas kurulundan rapor alınmalı ve tüm delillerle birlikte değerlendirilmelidir (Yargıtay 14. CD, K. 2017/61).
Tek Hekim Raporuyla Hüküm Kurulamaz
TCK m.32’ye göre sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinde (irade) azalma olup olmadığı sağlık kurulu raporuyla saptanmalıdır. Tek hekim raporuna dayanılarak cezai ehliyet hakkında karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. CD, K. 2016/15565).
Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbiri Uygulaması
Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığın savunması alınmalı; tüm deliller tartışılmalı; suç kanıtlanırsa TCK m.32/1 ve m.57 uyarınca güvenlik tedbirine karar verilmeli; kanıt yoksa beraat edilmelidir. Bu aşamalar atlanarak doğrudan “ceza verilmesine yer olmadığı”na hükmedilmesi, cezai ehliyet değerlendirmesini eksik bırakır (Yargıtay 4. CD, K. 2015/24680).
Raporlar Çeliştiğinde Adli Tıp Genel Kurulu’na Başvuru
Çocuk hakkında farklı kurumlardan gelen “TCK m.32/1 kapsamında” ve “yeterince gelişmiş” yönünde çelişkili raporlar varsa, Adli Tıp Kurumu Kanunu m.15/f gereğince Genel Kuruldan rapor alınarak cezai ehliyet durumu belirlenmelidir (Yargıtay 14. CD, K. 2016/6469).
Hafif Zekâ Geriliği Olan Çocukta Davranışları Yönlendirme Yeteneği
Raporda “algılama mevcut, ancak davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmemiş” denilen çocuk açısından, suç tarihinde TCK m.32/1-2 uygulanabilirliğinin araştırılması ve gerekirse Adli Tıp raporu alınması gerekir. Bu yapılmadan hüküm kurulması cezai ehliyet incelemesini eksik bırakır (Yargıtay 14. CD, K. 2016/6496).
Silahla Yaralama ve Rapor Çatışması: Genel Kurul İncelemesi
Psikotik bozukluk nedeniyle TCK m.32/1 kapsamında değerlendiren hastane raporlarına karşı Adli Tıp Gözlem ve 4. İhtisas Kurulu aksi kanaat bildirmişse, cezai ehliyet yönünden Adli Tıp Genel Kurulu’ndan rapor alınarak çelişki giderilmelidir (Yargıtay 3. CD, K. 2016/14907).
OKB ve Alkol Kullanımına Bağlı Bozukluk: Çelişki Giderilmeden Hüküm Olmaz
Üniversite raporunda TCK m.32/2 kapsamında; Ruh Sağlığı Hastanesinde ise “cezai ehliyet tam” denilen durumlarda, Adli Tıp 4. İhtisas Kurulundan yöntemince rapor alınmalı; cezai ehliyet buna göre belirlenmelidir (Yargıtay 4. CD, K. 2016/11168).
Psikiyatrik Rahatsızlıkları Beyan Eden Dilekçe Dahi İncelenmelidir
Sanık yakınlarının sunduğu belgeler ve raporlar, anksiyete/depresyon gibi tanılar içerse dahi Adli Tıp ilgili ihtisas kurulundan rapor alınarak cezai ehliyet değerlendirilmelidir; aksi hâlde inceleme eksik kalır (Yargıtay 6. CD, K. 2016/4121).
Temyiz Dilekçesine Ekli Rapor Üzerine Cezai Ehliyet Araştırması
Temyiz ekinde psikotik bozukluk raporu varsa, zorunlu müdafi atanarak TCK m.32/1-2 kapsamında suç tarihi itibarıyla algılama/irade yeteneği yönünden rapor alınmalı ve cezai ehliyet buna göre değerlendirilmelidir (Yargıtay 22. CD, K. 2016/5161).
Madde Bağımlılığına Bağlı Psikoz ve Şizofreni İddiası
Hastane dosyaları getirtilip, suç tarihine göre TCK m.32/1-2 kapsamında algılama ve davranışları yönlendirme yeteneği bulunup bulunmadığı raporla saptanmadan cezai ehliyet hakkında karar verilemez (Yargıtay 22. CD, K. 2016/4791).
Alkol Bağımlılığı, İntihar Girişimi ve Psikiyatri Sevki
Sanığın alkol bağımlılığı iddiaları ve intihar teşebbüsü dosyada yer alıyorsa, Adli Tıp veya tam teşekküllü hastaneden TCK m.32 kapsamında rapor alınıp cezai ehliyet buna göre değerlendirilmelidir (Yargıtay 3. CD, K. 2015/12855).
Şizofreni ve Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu İddiaları
Yüksek oranlı engellilik/psikoz raporları ile şizofreni ve antisosyal kişilik bozukluğu tanıları mevcutsa, suç tarihinde TCK m.32 kapsamında cezai ehliyet tespiti için yöntemince rapor alınmalı; eksik araştırma hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. CD, K. 2016/1531).
Bipolar Duygulanım Bozukluğu Tanısı
Bipolar tanısı ve cezai ehliyet yokluğu iddiası dilekçelerle ortaya konulmuşsa, suç tarihi itibarıyla TCK m.32/1-2 çerçevesinde rapor alınarak ceza sorumluluğu belirlenmelidir (Yargıtay 22. CD, K. 2016/2805).
Kronik Şizofreni ve Raporda Çelişki
Aynı sanık hakkında farklı tarihlerde “ceza sorumluluğu yok/tam” yönlü raporlar bulunduğunda, suç tarihindeki cezai ehliyet durumunu saptamak için Adli Tıp ilgili ihtisas kurulundan rapor alınması gerekir (Yargıtay 2. CD, K. 2016/2402).
Sosyal İnceleme Raporu ve Gözlem İhtiyacı
Sosyal rapor “davranış bozukluğu, depresif bozukluk, uçucu madde bağımlılığı”na işaret ediyor ve sanığın beyanları tutarlı değilse, Adli Tıp’tan cezai ehliyet raporu alınmalıdır (Yargıtay 16. CD, K. 2016/5).
Şizofreni Hastalığının Akıl Hastalığı/Akıl Zayıflığı Sayılıp Sayılmadığı
Sanığın geçmiş raporlarıyla şizofreni nedeniyle farklı dönemlerde “ceza ehliyeti yok” ve “tam” değerlendirmeleri varsa, suç tarihi yönünden TCK m.32 kapsamında yeni rapor alınarak cezai ehliyet tespit edilmelidir (Yargıtay 14. CD, K. 2016/807).
Gözlem İhtisas Dairesinde Müşahede
Çelişkili hastane raporları bulunan sanık hakkında, dosya Adli Tıp Kurumuna gönderilerek Gözlem İhtisas Dairesinde müşahede yapılmalı; 4. İhtisas Kurulu (gerekirse Genel Kurul) raporuyla cezai ehliyet belirlenmelidir (Yargıtay 1. CD, K. 2015/1612).
Çevrede “Akıl Hastası” Bilinen Sanık Hakkında Rapor Zorunluluğu
Sanık “akıl hastası” olarak biliniyor ve daha önce tedavi görmüşse, TCK m.32 uyarınca algılama/irade yönünden rapor alınmadan cezai ehliyet hakkında hüküm kurulamaz (Yargıtay 4. CD, K. 2015/24550).
Orta Derecede Zekâ Geriliğinde Usule Uygun Kurul Raporu
Orta derecede zekâ geriliği tespiti varsa, suç tarihi itibarıyla TCK m.32 ve m.34 kapsamında usulüne uygun sağlık kurulu raporu alınmalı; Malatya Devlet Hastanesinde tek uzman imzalı raporla hüküm kurulması doğru değildir. Cezai ehliyet raporla belirlenmelidir (Yargıtay 4. CD, K. 2015/24247).
Paranoid/Borderline Kişilik Özelliklerinde Gözlem ve Kurul Raporu
Ayakta muayenede “paranoid/borderline özellikler” saptanmış ve geçmiş ruhsal tedavi bildirilmişse, Adli Tıp Gözlem İhtisasında müşahede yapılarak 4. İhtisas Kurulundan; çelişki halinde Genel Kuruldan rapor alınıp cezai ehliyet buna göre tayin edilmelidir (Yargıtay 1. CD, K. 2015/4770).
Zekâ Geriliği + Organik Olmayan Psikoz Tanısı
Temyiz ekindeki kurul raporu (zekâ geriliği + organik olmayan psikoz) karşısında, suç tarihi itibarıyla TCK m.32 kapsamında cezai ehliyet raporu alınmadan karar verilemez (Yargıtay 4. CD, K. 2015/26411).
Tek Hekim Raporuyla Bipolar Tanısı Yeterli Değildir
Tek hekim adli vaka raporu “Bipolar Affektif Bozukluk” tanısını içeriyorsa, hasta dosyası getirtilerek Adli Tıp veya tam teşekküllü ruh sağlığı hastanesinden TCK m.32/1-2 kriterlerine göre cezai ehliyet raporu alınmalı; tek hekim raporuyla hüküm kurulamaz (Yargıtay 8. CD, K. 2015/13354).
Kendi İçinde Çelişkili Rapor Hükme Esas Olamaz
“Cezai ehliyet korunmuş” denirken aynı raporda “davranışları yönlendirme yeteneği önemli ölçüde azalmış” denilmesi çelişkidir. Suç tarihi için Ruh Sağlığı Hastanesinden net bir cezai ehliyet raporu alınmadan hüküm kurulamaz (Yargıtay 4. CD, K. 2015/24087).
Epilepsi Hastalığının Ceza Sorumluluğuna Etkisi
Olayda epilepsi iddiası mevcutsa, TCK m.32 kapsamında usule uygun rapor alınarak cezai ehliyet değerlendirilmelidir; doğrudan beraat verilmesi yanlıştır (Yargıtay 5. CD, K. 2015/956).
Manik Atak Dönemlerinde İşlenen Suçlar
Sanığın manik dönemler geçirdiği ve hastaneye götürüldüğü bilgileri dosyadaysa, suç tarihinde TCK m.32 kapsamında algılama/irade yönünden Adli Tıp’tan rapor alınarak cezai ehliyet belirlenmelidir (Yargıtay 4. CD, K. 2014/34176).
“Çalma Hastalığı” (Kleptomani) İddiası ve Araştırma Zorunluluğu
Sanığın kleptomani beyanı ve tedavi gördüğüne ilişkin anlatımı karşısında, TCK m.32 anlamında akıl sağlığı ve davranışları yönlendirme yeteneği araştırılmadan cezai ehliyet hakkında karar verilemez (Yargıtay 13. CD, K. 2014/26272).
Şizoaffektif Bozukluk ve Raporla Belirleme
Şizoaffektif tanısı bulunan sanık yönünden, tedavi evrakı temin edilip TCK m.32’deki kriterlere göre suç tarihinde algılama/irade üzerinde tam veya önemli derecede azalma olup olmadığı usulüne uygun raporla saptanmalı; buna göre cezai ehliyet belirlenmelidir (Yargıtay 6. CD, K. 2014/14220).
Akıl Zayıflığı – Çocuklarda TCK m.31/2 ve m.32 İlişkisi
Hafif zekâ geriliği saptanan, ancak TCK m.31/2 gereği farik-mümeyyiz olmadığı belirtilen çocukta, hem 31/2 hem de 32. madde ışığında suç tarihinde algılama/irade durumunun yeniden raporla belirlenmesi ve cezai ehliyetin buna göre tayini gerekir (Yargıtay 13. CD, K. 2014/22431).
Ceza Ehliyeti İçin Gözlem Altına Alma (CMK m.74)
Sanığın sağlık/akıl durumu iddiaları, önceki güvenlik tedbiri kararı ve bağımlılık beyanları karşısında, CMK m.74 uyarınca gözlem altına alınarak suç tarihinde mevcut hastalık ve algılama/irade yeteneği TCK m.32/1-2 kapsamında raporla saptanmalı; aksi hâlde cezai ehliyet değerlendirmesi eksik kalır (Yargıtay 6. CD, K. 2014/13087).
Psikotik Bozukluk – Raporda Çatışma ve Genel Kurul İncelemesi
Manisa RSHH raporu TCK m.32 kapsamında “sorumluluk yok” derken, Adli Tıp Gözlem ve 4. İhtisas Kurulu raporları “sorumluluk tam” diyorsa; sanık Adli Tıp Genel Kuruluna sevk edilerek hem suç tarihi hem güncel durum bakımından cezai ehliyet raporu alınmalı ve buna göre karar verilmelidir (Yargıtay 1. CD, K. 2014/3315).
Güvenlik Tedbirinde Serbest Bırakılma Şartının Karara Eklenmesi
TCK m.32/1 ile “ceza verilmesine yer olmadığı” ve m.57/1 ile tedavi altına alma kararı verilirken, TCK m.57/2’deki “tehlikeliliğin ortadan kalkması/azalması hâlinde sağlık kurulu raporuna göre serbest bırakma” düzenlemesinin karara eklenmesi gerektiği belirtilmiş; bu husus bozma nedeni yapılmamıştır. Bu uygulama cezai ehliyet sonrası güvenlik rejiminin tamamlayıcı unsurudur (Yargıtay 3. CD, K. 2014/19893).
OKB Nedeniyle Gözlem ve Genel Kurul
OKB nedeniyle tedavi gördüğü anlaşılan sanık hakkında, dosya Adli Tıp’a gönderilerek Gözlem İhtisasında müşahede ve 4. İhtisas Kurulundan rapor; çelişki hâlinde Genel Kurul raporu alınmalı; cezai ehliyet buna göre değerlendirilmelidir (Yargıtay 1. CD, K. 2014/1508).
Psikotik Bulgulu Depresif Bozukluk – Çelişki Giderilmeden Hüküm Olmaz
Ruh Sağlığı Hastanesinin TCK m.32/2 kapsamında indirim öneren raporu ile Adli Tıp 4. İhtisasın “sorumluluk tam” raporu çelişiyorsa, Adli Tıp Genel Kurulu’ndan suç tarihine ilişkin cezai ehliyet raporu alınmadan karar verilemez (Yargıtay 4. CD, K. 2014/1320).
Anksiyete Bozukluğu Her Zaman Cezai Ehliyeti Etkilemez
Anksiyete, belirli koşullar dışında cezai ehliyeti etkileyen bir akıl hastalığı olarak kabul edilmez. Eski tarihli ve içerik itibarıyla akıl hastalığına işaret etmeyen askeri hastane raporu, inceleme konusu suç tarihinde ceza sorumluluğunu araştırmayı gerektirmemiştir (Yargıtay CGK, K. 2012/115).
Akıl Hastasına Güvenlik Tedbiri İçin Suçun İspatı Şarttır
Kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanıkta dahi, CMK m.147 ve m.191’e uygun savunma alınmalı; deliller tartışılmalı; suç ispatlanırsa TCK m.32/1 ve m.57 kapsamında güvenlik tedbirine hükmedilmelidir. Suç sabit değilse beraat gerekir; doğrudan güvenlik tedbiri uygulanması bozma nedenidir. Bu ilke, cezai ehliyet ve güvenlik tedbiri rejiminin ayrımını vurgular (Yargıtay 4. CD, K. 2020/5200).
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün