Bilgi BankasıCeza Hukuku

Sulh Ceza Hakimliği (Mahkemesi) Nedir?

Sulh Ceza Hakimliği, diğer adıyla sulh ceza mahkemesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında yürütülen bazı soruşturma işlemleri ile bu işlemlere yönelik yapılan itirazları incelemekle görevli özel bir yargı merciidir. Ayrıca idari nitelikteki bazı kararlara, örneğin idari para cezalarına karşı yapılan itirazlara, bakma yetkisine de sahiptir. Kanun metninde bu kurum “hakimlik” olarak anılmakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) uygulamalarında bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri olarak kabul edildiğinden, hukuken “mahkeme” niteliğinde bir organ olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca sulh ceza hakimlikleri, mahkeme sıfatıyla da anılabilir.

Sulh Ceza Hakimliği

Sulh ceza hakimliği, ceza yargılamasının soruşturma aşamasında görev yapar. Bu aşama, Cumhuriyet savcısının gözetiminde yürütülen ve henüz kamu davası açılmadan önceki evredir. Buna karşılık, kovuşturma aşaması yani iddianamenin kabulüyle başlayan yargılama süreci ise farklı ceza mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler şunlardır:

Sulh ceza hakimliği, bu mahkemelerden farklı olarak, bir davanın esasını karara bağlamaz; daha çok soruşturma sürecinde hâkim kararı gerektiren işlemleri denetler veya bu işlemlere ilişkin itirazları değerlendirir. Böylece ceza adalet sisteminin erken evresinde hak ve özgürlüklerin korunması bakımından önemli bir denge mekanizması oluşturur.

Sulh ceza hakimliklerinin temel amacı, soruşturma aşamasında hâkim güvencesini sağlamaktır. Bu kurumun kararları; tutuklama, adli kontrol, arama, el koyma, iletişimin denetlenmesi gibi kişi hak ve özgürlüklerini doğrudan etkileyen konularda yargısal denetim sağlar. Dolayısıyla, sulh ceza hakimliği; savcılığın yürüttüğü soruşturmada yargısal kontrol noktası işlevini üstlenir.

İçindekiler

Sulh Ceza Hakimliğinin Görevleri Nelerdir?

Sulh Ceza Hakimlikleri, ceza muhakemesi sürecinin soruşturma evresinde hâkim kararı verilmesini gerektiren işlemleri yapmak ve bu işlemlere karşı yapılan itirazları incelemekle görevlidir. Bu görev, 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümleriyle açıkça düzenlenmiştir. Hakimlikler, kanunların ayrıca yetkilendirdiği durumlar dışında yalnızca bu kapsamda görev icra eder.

Sulh Ceza Hakimliklerinin temel görevi, soruşturma aşamasında hâkim müdahalesini gerektiren işlemler üzerinde yargısal denetim sağlamaktır. Böylelikle, şüpheli veya sanıkların temel hak ve özgürlüklerinin korunması güvence altına alınır. Bu görev, adil yargılanma hakkının teminatı olarak yargısal denetimin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlar.


CMK’ya Göre Sulh Ceza Hakimliğinin Başlıca Görevleri

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca Sulh Ceza Hakimliklerinin görev alanına giren başlıca karar ve işlemler aşağıda sıralanmıştır:

  • Gözlem altına alma kararı (CMK m.74)
  • İç beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması kararı (CMK m.75)
  • Moleküler genetik inceleme yapılması kararı (CMK m.78)
  • Yakalama kararına itirazların incelenmesi (CMK m.91/5)
  • Gözaltına alma kararına itirazların değerlendirilmesi (CMK m.91/5)
  • Tutuklama veya tutukluluğun devamına karar verilmesi (CMK m.100–101)
  • Adli arama kararı verilmesi (CMK m.116 vd.)
  • Önleme araması kararı (Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu m.9/1)
  • Elkoyma kararı verilmesi (CMK m.123–134)
  • Adli kontrol uygulanmasına karar verilmesi (CMK m.109–110)
  • Müdafinin dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması kararı (CMK m.153/2)
  • Soruşturma dosyalarına ilişkin yayın yasağı kararı verilmesi (Basın Kanunu m.3/2)

Sulh Ceza Hakimlikleri, yalnızca yukarıda sayılan kararları almakla kalmaz; aynı zamanda diğer Sulh Ceza Hakimliklerince verilen kararların itiraz mercii olarak da görev yapar. Bu bağlamda, bir Sulh Ceza Hakimliği’nin kararına karşı yapılan itiraz, numara olarak kendisini izleyen diğer Sulh Ceza Hakimliği tarafından incelenir.


Sulh Ceza Hakimliğinin İtiraz Merci Olarak Görevleri

Sulh Ceza Hakimlikleri aşağıdaki konularda itiraz mercii olarak da işlev görür:

  • Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı yapılan itirazları inceler.
  • Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlarına karşı yapılan başvuruları değerlendirir.
  • İdari para cezaları ve idari yaptırımlar hakkında kanunlarda öngörülen itirazları karara bağlar.

Bu itirazların incelenmesi sırasında Sulh Ceza Hakimlikleri, delilleri ve usul işlemlerini değerlendirerek karar verir. Bu yönüyle, Sulh Ceza Hakimliği yalnızca soruşturma işlemlerini denetleyen değil, aynı zamanda ceza muhakemesinin denge ve denetim organı olarak işlev gören bir yargı merciidir.


Sulh Ceza Hakimliğinin Yetkilerinin Önemi

Sulh Ceza Hakimliğinin görev ve yetkileri, ceza adalet sisteminde hakim güvencesi ilkesinin somutlaşmış hâlidir. Bu kapsamda hakimlik; tutuklama, arama, el koyma gibi kişi özgürlüğüne doğrudan etki eden tedbirleri denetleyerek, adaletin tesisi ile birey hakları arasında denge kurar.

Bu görevlerin yerine getirilmesi, hem Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü hakkının korunmasına hem de adil yargılanma hakkının somut olarak uygulanmasına katkı sağlar.

Sulh Ceza Hakimliği Nerelerde Kuruludur?

Sulh Ceza Hakimlikleri, ülke genelinde Adalet Bakanlığı tarafından, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK)’nun olumlu görüşü alınarak kurulmaktadır. Bu yargı mercilerinin kurulacağı yerler belirlenirken, bölgenin coğrafi koşulları, nüfus yoğunluğu ve yargı iş yükü dikkate alınır. Her ilin merkezinde en az bir adet Sulh Ceza Hakimliği bulunur; iş yoğunluğu fazla olan büyükşehirlerde ise birden fazla hakimlik kurulabilir.

Sulh Ceza Hakimliklerinin kuruluş ve işleyiş esasları 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 10. maddesi uyarınca belirlenmiştir. Bu maddeye göre, Sulh Ceza Hakimlikleri, bulundukları ilin veya ilçenin adıyla anılır ve yargı çevreleri idari sınır esas alınarak belirlenir.


Sulh Ceza Hakimliklerinin Yargı Çevresi

Bir Sulh Ceza Hakimliğinin yargı çevresi, bulunduğu il merkezi ile birlikte, o ile adli yönden bağlı ilçelerin sınırlarını kapsar. Örneğin, İstanbul ilinde kurulan bir Sulh Ceza Hakimliği’nin yargı çevresi, İstanbul il sınırlarını ve bağlı ilçeleri içerir.
Buna karşılık, iş yükü fazla olan illerde birden fazla Sulh Ceza Hakimliği kurulabilir. Bu durumda, hakimlikler numaralandırılarak ayrılır. Örneğin, “İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği”, “İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği” gibi.

Büyükşehir belediyesi bulunan illerde, Sulh Ceza Hakimliklerinin yargı çevreleri, il ve ilçe sınırlarıyla birebir örtüşmeyebilir. Bu durumda, Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine HSK tarafından sınırlar yeniden belirlenebilir. Amaç, adalet hizmetlerinin etkinliğini artırmak ve iş yükünü dengelemektir.


Sulh Ceza Hakimliğinin Kurulması, Kaldırılması ve Yetki Değişikliği

Sulh Ceza Hakimliklerinin kurulması, kaldırılması veya yargı çevrelerinin değiştirilmesi de yine Adalet Bakanlığı’nın önerisi ve HSK’nın kararıyla gerçekleşir. Bu değişikliklerde temel ölçüt, coğrafi durum ve iş yoğunluğudur.
Örneğin, yeni bir adliye binasının açılması veya mevcut adliyenin iş yükünün aşırı artması durumunda yeni bir Sulh Ceza Hakimliği kurulabilir; iş yoğunluğu azalan bölgelerde ise mevcut hakimlikler birleştirilebilir.

İş yükünün fazla olduğu illerde birden fazla Sulh Ceza Hakimliği kurulması halinde, bu hakimlikler numaralandırılır. Numaralandırma, yetki karmaşasının önüne geçmek ve itiraz merciinin belirlenmesini kolaylaştırmak amacıyla yapılır.
Ayrıca, Sulh Ceza Hakimliğinde görev yapan hakimler, adli yargı adalet komisyonları tarafından başka mahkemelere veya işlere görevlendirilemezler. Bu düzenleme, hakimlerin bağımsızlık ve uzmanlık ilkelerini korumak amacı taşır.


Sulh Ceza Hakimliğinin Bağımsızlığı

Sulh Ceza Hakimliği, soruşturma evresinde savcılığın talep ettiği işlemler üzerinde yargısal denetim yapan bağımsız bir yargı merciidir. Bu kurumun bağımsızlığı, hem Anayasa’nın 138. maddesi hem de HSK mevzuatı ile güvence altına alınmıştır. Hakimler, görevlerini yalnızca kanuna ve hukuka uygun biçimde, hiçbir makam veya otoritenin etkisi altında kalmadan yerine getirirler.

Bu yapı sayesinde, Sulh Ceza Hakimlikleri, özgürlükleri sınırlayan yargısal tedbirlerin yalnızca hukuk çerçevesinde ve hâkim kararıyla uygulanmasını temin eder. Böylece kişi hak ve özgürlükleri üzerindeki müdahaleler keyfilikten korunmuş olur.

Sulh Ceza Hakimliğinde Savcı Bulunur mu? Kaç Hakimlidir?

Sulh Ceza Hakimlikleri, ceza muhakemesi sisteminde tek hâkimli yargı mercileridir. Bu hakimliklerde, soruşturma evresinde savcılık makamının talebi üzerine hâkim kararı verilmesi gereken işlemler yapılır. Ancak bu işlemler sırasında Cumhuriyet savcısı her zaman duruşmada yer almaz; sadece belirli hâllerde sorgu sırasında hazır bulunması mümkündür.


Sulh Ceza Hakimliğinde Savcı Bulunur mu?

Sulh Ceza Hakimlikleri, esas itibarıyla soruşturma aşamasında görev yapar. Bu aşama, kamu davası açılmadan önce yürütülen evredir. Hakimlik, bu süreçte sadece şüphelinin tutuklamaya sevk edilmesi hâlinde duruşma yapar ve şüpheliyi sorguya çeker.
Bu sorgu duruşmalarında Cumhuriyet savcısı bulunmaz. Çünkü bu aşamada hâkim, savcının talebini değerlendiren ve özgürlük hakkına müdahale edecek bir kararı veren bağımsız merci konumundadır.

Cumhuriyet savcısı, yalnızca tutuklama talebi gibi hâllerde yazılı talebini sunar; ancak duruşmaya katılmaz. Hâkim, sorguyu bizzat yapar ve kararını, şüpheli veya müdafinin savunmalarını dikkate alarak verir.
Bu durum, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 101. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu yönüyle Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın talep ettiği işlemleri bağımsız şekilde denetleyen bir yargı organıdır.


Sulh Ceza Hakimliği Kaç Hakimlidir?

Sulh Ceza Hakimlikleri tek hâkimlidir. Yani her bir dosya, bir hâkim tarafından incelenir ve karara bağlanır. Bu hâkim, gerekirse dosyadaki delilleri değerlendirir, şüpheliyi sorgular, tutuklama veya adli kontrol tedbirleri hakkında karar verir.
Hakimliklerin tek hâkimli yapısı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesi ve 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesi çerçevesinde belirlenmiştir.

Bu yapı, yargısal işlemlerin hızlı ve etkin biçimde yürütülmesini sağlar. Özellikle soruşturma evresinde kararların ivedilikle alınması gerektiğinden, tek hâkimli sistem uygulamada büyük önem taşır. Ancak bu durum, hâkimin karar verirken bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalması gereğini de beraberinde getirir.


Tek Hâkimli Yapının Hukukî Sonuçları

Sulh Ceza Hakimliklerinin tek hâkimli olması, karar süreçlerinde kişisel yargısal sorumluluğun doğmasına neden olur. Yani hâkim, verdiği kararın tüm sonuçlarından şahsen sorumludur.
Bu durum, hâkimin hukuka uygun hareket etme yükümlülüğünü güçlendirir. Aynı zamanda, soruşturma evresinde hızlı karar alınmasını kolaylaştırır ve ceza adalet sisteminin işleyişinde etkinlik sağlar.

Hakimlikler arasındaki itiraz sistemi de bu tek hâkimli yapıya göre düzenlenmiştir. Bir Sulh Ceza Hakimliğinin kararına yapılan itiraz, numara olarak kendisini izleyen hâkimlik tarafından incelenir. Böylece, kararların üst denetimi yine tek hâkimli bir mekanizma içinde gerçekleştirilmiş olur.


Sulh Ceza Hakimliği ve Yargısal Bağımsızlık

Sulh Ceza Hakimliği’nin tek hâkimli yapısı, yargısal bağımsızlığı koruma amacıyla da ilişkilidir. Hakimler, görevlerini yerine getirirken hiçbir organ, makam, merci veya kişinin etkisi altında kalmadan, yalnızca kanun ve vicdani kanaatlerine göre karar verirler.
Bu bağımsızlık ilkesi, Anayasa’nın 138. maddesinde güvence altına alınmıştır ve Sulh Ceza Hakimliklerinin en önemli yapısal temellerinden birini oluşturur.

Sulh Ceza Hakimliği Kararlarına İtiraz ve Süreler

Sulh Ceza Hakimliği kararları, ceza muhakemesi sisteminde itiraz kanun yoluna tabidir. Bu hakimlikler tarafından verilen kararlara karşı, belirli süreler içinde ve usulüne uygun biçimde itiraz edilmesi mümkündür. Ancak Sulh Ceza Hakimliği kararlarına karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulamaz; yalnızca itiraz yolu açıktır. Bu düzenleme, hem 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hem de 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesi hükümleriyle belirlenmiştir.

Sulh Ceza Hakimliği kararlarının itiraz yoluyla incelenmesi, yargılamada üst denetim mekanizmasını oluşturur. Böylece verilen kararların hukuka uygunluğu başka bir hâkim tarafından gözden geçirilir ve olası hataların düzeltilmesi sağlanır.


Sulh Ceza Hakimliği Kararlarına İtiraz Merci

Sulh Ceza Hakimliğinin kararlarına karşı yapılan itirazlar, numara olarak kendisini izleyen Sulh Ceza Hakimliği tarafından incelenir.

  • Eğer o yerde yalnızca bir Sulh Ceza Hakimliği bulunuyorsa, itiraz, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerin Sulh Ceza Hakimliğine gönderilir.
  • Son numaralı hâkimliğin kararlarına yapılan itirazlar ise bir numaralı hâkimlik tarafından değerlendirilir.
    Bu sistem, CMK m.268/3-a hükmüyle düzenlenmiş olup, uygulamada itiraz merciinin önceden belirli olmasını sağlayarak usul güvenliği oluşturur.

Tutuklama ve Adli Kontrol Kararlarına İtiraz

Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama veya adli kontrol kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunan Asliye Ceza Mahkemesi hâkimine aittir. Bu düzenleme, CMK’nın 268/3-b maddesinde açıkça yer almıştır.
Eğer Sulh Ceza Hakimliği işlerini Asliye Ceza Hâkimi yürütüyorsa, bu durumda itirazı Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı inceler.

Bu sistemle, kişi özgürlüğü üzerinde doğrudan etkisi olan tutuklama gibi kararların denetimi, daha üst düzey bir yargı merciine bırakılmıştır. Böylece, özgürlükten yoksun bırakılma tedbirleri konusunda çift kademeli bir yargısal güvence sağlanır.


İtirazın Yapılma Usulü ve Süresi

Sulh Ceza Hakimliği kararlarına karşı itiraz süresi, kural olarak ilgilinin kararı öğrendiği tarihten itibaren iki haftadır. Kanunda aksi belirtilmedikçe, bu süre içinde itiraz edilmediği takdirde karar kesinleşir.
İtiraz, kararı veren mercie sunulacak dilekçe ile veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunularak yapılabilir. Beyan tutanakla tespit edilir ve hem beyan sahibi hem de mahkeme başkanı veya hâkim tarafından imzalanır.

İtirazı alan Sulh Ceza Hakimi, itirazı yerinde görürse kararını düzeltebilir. Ancak yerinde görmezse en fazla üç gün içinde itirazı incelemeye yetkili merciye gönderir. Böylece, kararların gecikmeksizin üst merci tarafından incelenmesi teminat altına alınır.


İtirazın İncelenme Usulü

İtiraz merci, dosya üzerinden inceleme yapar; gerekli gördüğü takdirde ilgilileri dinleyebilir. İnceleme sonucunda:

  • İtirazın kabulüne,
  • İtirazın reddine
    karar verilebilir.
    Kabul kararı hâlinde, Sulh Ceza Hakimliği kararı kaldırılır veya düzeltilir; reddedilmesi durumunda ise ilk karar kesinleşir.

Sulh Ceza Hakimlikleri arasında itiraz mekanizmasının bu şekilde kademeli olarak işletilmesi, ceza muhakemesinde hukuki denetim ve hak arama özgürlüğü açısından büyük önem taşır.


Önemli Not: Kararların Kesinliği

Sulh Ceza Hakimliği kararlarına karşı istinaf veya temyiz yolu kapalıdır. Bu nedenle, itiraz edilmeden kesinleşen kararlar ancak olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma başvurusuyla değerlendirilebilir. Bu durum, Sulh Ceza Hakimliği kararlarının nihai nitelikteki yargı işlemleri olduğunu göstermektedir.

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara İtiraz ve Süresi

Ceza muhakemesi sürecinde Cumhuriyet savcısı, yapılan soruşturma sonucunda yeterli şüpheye ulaşamazsa “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” (KYOK) verebilir. Bu karar, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 172 ve 173. maddeleri uyarınca düzenlenmiştir. Ancak suçtan zarar gören, bu karara karşı belirli bir süre içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edebilir. Bu mekanizma, yargısal denetimi ve adil yargılanma hakkını güvence altına alır.


Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar Nedir?

Cumhuriyet savcısı, yürüttüğü soruşturma sonucunda kamu davası açılması için yeterli delil elde edemezse, CMK m.172 gereğince “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verir. Bu karar, dosyanın kapatılması anlamına gelir; ancak suçtan zarar gören açısından bağlayıcı değildir.
Zarar gören, kararın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa, Sulh Ceza Hakimliğine itiraz ederek dosyanın yeniden değerlendirilmesini talep edebilir.


Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara İtiraz Süresi

CMK m.173 hükmüne göre, suçtan zarar gören kişi, kendisine tebliğ edilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı iki hafta içinde itiraz edebilir.
Bu süre, kararın tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Süresi içinde itiraz edilmezse karar kesinleşir ve aynı fiil nedeniyle tekrar soruşturma açılamaz.

İtiraz dilekçesi, karar veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yapan ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine sunulur. Bu dilekçede, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller açıkça belirtilmelidir.
Sulh Ceza Hakimi, itiraz üzerine dosyayı inceler ve gerekirse soruşturmanın genişletilmesine karar verebilir.


Sulh Ceza Hakimliğinin İnceleme Usulü

Sulh Ceza Hakimliği, kendisine yapılan itiraz üzerine dosyayı inceler ve aşağıdaki olasılıklardan birine karar verir:

  • Soruşturmanın genişletilmesi gerektiği kanaatine varırsa, Cumhuriyet Başsavcılığından ek delil toplanmasını ister.
  • Kamu davası açılması için yeterli nedenler bulunmadığına kanaat getirirse, itirazı gerekçeli olarak reddeder ve itiraz eden kişiyi giderlere mahkûm eder.
  • İtirazı yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısına iddianame düzenlemesi yönünde talimat verir.

Savcı, itirazın kabulü üzerine iddianameyi düzenleyerek mahkemeye sunar ve kamu davası açılır. Bu durumda Sulh Ceza Hakimliği kararı, fiilen bir kovuşturma sürecinin başlamasına yol açar.


Yeni Delil Bulunması Hâlinde Yeniden Başvuru

İtirazın reddedilmesiyle birlikte Cumhuriyet savcısının kararı kesinleşir. Ancak yeni delillerin ortaya çıkması hâlinde kamu davası yeniden açılabilir.
Bu durumda, savcının davayı açabilmesi için daha önce verilen KYOK kararına ilişkin dosyada görev yapmış olan Sulh Ceza Hakimliğinin yeniden izin vermesi gerekir.
Bu düzenleme, CMK’nın 173. maddesinin son fıkrasında açıkça yer almakta olup, keyfî soruşturma ve kovuşturmaların önüne geçmeyi amaçlar.


Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karara İtirazın Önemi

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz hakkı, suçtan zarar görenin hak arama özgürlüğünü ve ceza adaletine erişim hakkını güvence altına alır.
Bu hak sayesinde savcının takdir yetkisi, yargısal denetim altında tutulur ve keyfî soruşturma kapatmalarının önüne geçilir.
Dolayısıyla Sulh Ceza Hakimliği, soruşturma evresinde adaletin ikinci denetim katmanı olarak işlev görür.

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararına İtiraz ve Süresi

Cumhuriyet savcısı, soruşturulması şikâyete bağlı olan ve kanunda öngörülen üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda, yeterli şüphe bulunmasına rağmen kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verebilir. Bu uygulama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 171. maddesi kapsamında düzenlenmiş olup, belirli koşulların sağlanması hâlinde şüpheli hakkında kamu davası açılmamasını geçici olarak öngörür. Ancak bu karara karşı, suçtan zarar görenin Sulh Ceza Hakimliğine itiraz etme hakkı bulunmaktadır.


Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Nedir?

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi, savcının kamu davasını derhal açmak yerine, belirli bir süre beklemesini sağlayan usulî bir karardır.
Bu durumda şüpheli hakkında dava açılmaz, ancak savcılık beş yıl boyunca kişinin davranışlarını izleme yetkisine sahiptir. Şüpheli bu süre içinde yeni bir suç işlemez ve yükümlülüklerine uyarsa, dava açılmadan dosya kesin olarak kapatılır.
Ancak kişi bu süre içinde yeni bir suç işlerse, Cumhuriyet savcısı ertelenen kamu davasını açabilir.

Bu kararın amacı, özellikle hafif suçlarda ceza adalet sisteminin yükünü hafifletmek ve suçun ağırlığına göre orantılı bir yargısal tepki sağlamaktır. Aynı zamanda şüphelinin topluma yeniden kazandırılmasına yönelik bir fırsat da sunar.


Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararına İtiraz Süresi

CMK m.171/2 hükmüne göre, suçtan zarar gören kişi, Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararına karşı iki hafta içinde itiraz edebilir.
Bu süre, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
İtiraz dilekçesi, kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine sunulur.
Süre içinde itiraz edilmemesi hâlinde karar kesinleşir ve kamu davası açılmadan dosya beklemeye alınır.


Sulh Ceza Hakimliğinin İnceleme Yetkisi

Suçtan zarar görenin yaptığı itiraz, Sulh Ceza Hakimliği tarafından dosya üzerinden incelenir. Hakimlik, Cumhuriyet savcısının kararının kanuna uygun olup olmadığını değerlendirir.

  • Eğer kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kanuna uygunsa, itiraz reddedilir.
  • Ancak kararın hukuka aykırı olduğu veya soruşturmanın yetersiz yapıldığı kanaatine varılırsa, itiraz kabul edilir ve savcılıktan kamu davası açması istenir.

Sulh Ceza Hakimliği, gerek gördüğünde soruşturmanın genişletilmesine karar verebilir; bu durumda savcılıktan ek delil toplanması talep edilir.


Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararına İtirazın Önemi

Bu itiraz yolu, suçtan zarar görenin yargısal denetim hakkını güvence altına alır. Cumhuriyet savcısının, soruşturma sonucunda dava açmama yönündeki takdir yetkisi mutlak değildir; Sulh Ceza Hakimliği tarafından denetlenebilir.
Bu sayede, delillerin yetersiz değerlendirilmesi veya hatalı takdirin önüne geçilir.

Uygulamada, bu tür itirazlar, özellikle basit yaralama, tehdit, hakaret, mala zarar verme gibi şikâyete bağlı suçlarda sıkça görülmektedir. Sulh Ceza Hakimlikleri, yapılan itirazları değerlendirerek, hukuka uygunluk denetimini sağlar ve gerektiğinde kamu davasının açılmasına karar verilmesini sağlar.


Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Süresinin Hukuki Niteliği

Beş yıllık erteleme süresi, herhangi bir yargılama süreci değildir; ancak bu süreçte kişi, yeni bir suç işlediğinde veya yükümlülüklerine aykırı davrandığında savcılık kararı geri alabilir.
Bu süre sonunda şüpheli hakkında yeni bir dava açılmazsa, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kesinleşir ve aynı fiilden dolayı tekrar yargılama yapılamaz.

İdari Yaptırımlara Karşı Sulh Ceza Hakimliğine Başvuru ve Süresi

Sulh Ceza Hakimlikleri, yalnızca ceza soruşturmalarına ilişkin işlemleri değil, aynı zamanda idari yaptırım kararlarına karşı yapılan itirazları da incelemeye yetkilidir. Bu yönüyle Sulh Ceza Hakimliği, idari işlemlerin yargısal denetiminde de önemli bir rol oynar. İdari para cezaları veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi gibi işlemler, kişi hak ve özgürlüklerine doğrudan etki ettiğinden, bu işlemler hakkında etkin bir yargı yolu sağlanmıştır.

Bu denetim mekanizması, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. ve 29. maddeleri ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268. maddesi çerçevesinde düzenlenmiştir.


İdari Yaptırım Kararlarına Karşı Başvuru Yolu

İdari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi gibi idari yaptırım kararlarına karşı başvuru, Sulh Ceza Hakimliği nezdinde yapılır.
Başvuru hakkı, kararın tebliğ veya tefhim edildiği tarihten itibaren başlar. Bu süre içinde yapılan başvurular, idari işlemin hukuka uygunluğunun yargısal denetimini sağlar.

Bu başvuru, kişi veya temsilcisi tarafından doğrudan yapılabileceği gibi, avukat aracılığıyla da gerçekleştirilebilir. Başvuru dilekçesi iki nüsha olarak düzenlenir ve idari yaptırım kararının dayanağı olan delillerle birlikte Sulh Ceza Hakimliğine sunulur.


İdari Yaptırım Kararına Karşı Başvuru Süresi

Kabahatler Kanunu m.27 hükmüne göre, idari para cezaları veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi kararlarına karşı başvuru süresi on beş gündür.
Bu süre, kararın ilgiliye tebliğ veya tefhim edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Süresi içinde itiraz edilmemesi hâlinde idari yaptırım kararı kesinleşir ve icra edilebilir hale gelir.

Eğer mücbir bir sebep (örneğin hastalık, doğal afet gibi) nedeniyle bu süre geçirilmişse, engelin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde başvuru yapılabilir. Mücbir sebebin varlığı somut delillerle ortaya konmalıdır.


Başvuru Usulü ve İnceleme Şekli

Başvuru, bizzat kişi veya vekili tarafından Sulh Ceza Hakimliğine dilekçe verilmesi suretiyle yapılır. Dilekçede şu hususlar yer almalıdır:

  • İdari yaptırım kararına ilişkin bilgiler (karar tarihi, numarası, tebliğ tarihi),
  • Kararın neden hukuka aykırı olduğu,
  • İleri sürülen deliller,
  • Mücbir sebep varsa buna ilişkin açıklamalar.

Sulh Ceza Hakimliği, yapılan başvuruyu dosya üzerinden inceler. Gerekli görmesi hâlinde ilgilileri dinleyebilir veya ek bilgi-belge isteyebilir. İnceleme sonucunda:

  • İtirazın kabulüne (idari yaptırım kararının kaldırılmasına),
  • İtirazın reddine (kararın hukuka uygun bulunduğuna),
    karar verir.

İdari Yaptırım Kararına İtirazın İncelenme Merci

Sulh Ceza Hakimliğinin idari yaptırım kararına ilişkin verdiği kararlara karşı, numara olarak kendisini izleyen Sulh Ceza Hakimliği itiraz merciidir (CMK m.268/3-a,b).
Eğer o yerde yalnızca bir Sulh Ceza Hakimliği varsa, başvuru, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine yapılır.

Bu sistem, kararların iki aşamalı yargısal denetimden geçmesini sağlar ve idari işlemlerde hukuka uygunluk kontrolünü güçlendirir.


Kararların Tebliği ve Kesinliği

Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen karar, taraflara tebliğ edilir. Ancak kişi bir avukatla temsil ediliyorsa, ayrıca taraflara tebligat yapılmasına gerek yoktur (Kabahatler Kanunu m.29).
Hakimlik kararının tebliğiyle birlikte karar kesinleşir; ancak itiraz süresi içinde başvuru yapılırsa karar kesinleşmeden önce üst merci tarafından yeniden incelenebilir.


İdari Yaptırımlara İtirazın Hukuki Önemi

İdari yaptırımlara karşı başvuru yolu, idarenin yargısal denetimi ilkesinin bir yansımasıdır. Bu mekanizma sayesinde bireyler, idari otoritelerin keyfi veya hukuka aykırı işlemlerine karşı etkili bir koruma elde eder.
Ayrıca Sulh Ceza Hakimliklerinin idari yaptırımlar üzerindeki bu denetim yetkisi, hukuk devleti ilkesinin fiilen hayata geçmesini sağlar.

Sulh Ceza Hakimliği (Mahkemesi) Kararlarına Karşı İstinaf ve Temyiz Başvurusu Mümkün mü?

Sulh Ceza Hakimliği kararları, itiraz yolu açık olmakla birlikte, istinaf veya temyiz kanun yollarına tabi değildir. Bu kural, Sulh Ceza Hakimliklerinin görev ve yetki sınırlarını belirleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ile 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu nedenle, Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen kararlar kesin niteliktedir ve bu kararlara karşı sadece itiraz veya olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma başvurusu yapılabilir.


Sulh Ceza Hakimliği Kararlarında Kanun Yolları

Sulh Ceza Hakimliği kararları, ilk derece yargı işlemleri olarak kabul edilir. Bu nedenle, genel mahkemelerdeki hüküm niteliğindeki kararlardan farklı olarak, istinaf ve temyiz sisteminin konusu değildir.
Hakimlik kararları, çoğunlukla soruşturma aşamasında verilen geçici veya koruma tedbirlerine ilişkin kararlar olduğundan, bunlar hakkında üst dereceli mahkemeler nezdinde temyiz incelemesi yapılmaz.

Ancak, bu kararlar hukuka aykırı bulunduğunda, Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir. Bu yol, olağanüstü bir kanun yoludur ve sadece hukuka aykırılığın giderilmesini hedefler; kesin hüküm üzerinde etkili olmaz.


Kanun Yararına Bozma Nedir?

Kanun yararına bozma, hukuka aykırı bir kararın, artık olağan kanun yolları kapandıktan sonra, genel hukukun bütünlüğü ve yargı birliğinin sağlanması amacıyla bozulmasını ifade eder.
Bu başvuru, yalnızca Adalet Bakanlığı tarafından yapılabilir; bireyler doğrudan bu yola başvuramazlar. Adalet Bakanlığı, hukuka aykırı gördüğü bir Sulh Ceza Hakimliği kararını, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Yargıtay’a taşır.
Yargıtay, inceleme sonunda hukuka aykırılığı tespit ederse kararı bozar; ancak bu bozma, taraflar açısından yeniden yargılama sonucunu doğurmaz.

Bu olağanüstü kanun yolu, CMK’nın 309. maddesinde düzenlenmiştir ve Sulh Ceza Hakimliği kararları için de geçerlidir.


Sulh Ceza Hakimliği Kararlarının Kesinliği

Sulh Ceza Hakimliği kararlarının büyük çoğunluğu, soruşturma evresinde verilen tedbir veya koruma kararları niteliğindedir. Bunlar arasında tutuklama, arama, el koyma, iletişimin denetlenmesi veya adli kontrol gibi kararlar yer alır.
Bu kararlar geçici nitelikte olduğu için, üst derece yargılamasına konu olabilecek bir hüküm sayılmazlar. Bu nedenle, istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz; yalnızca itiraz mekanizması işletilebilir.

Bununla birlikte, kararın itiraz mercii tarafından incelenmesiyle ortaya çıkan nihai karar, yargılamanın sonraki aşamalarında delil değerlendirmesi açısından dolaylı olarak etkili olabilir. Ancak bu kararlar, doğrudan hüküm niteliği taşımadıklarından, Bölge Adliye Mahkemesi veya Yargıtay denetimine açık değildir.


Sulh Ceza Hakimliği Kararlarına Karşı Kanun Yollarının Sınırı

Sulh Ceza Hakimliklerinin kararlarına karşı sadece itiraz kanun yolu kullanılabilir. İtirazın usulü ve süresi, CMK m.268 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
İtiraz merci, çoğunlukla numara olarak kendisini izleyen Sulh Ceza Hakimliği veya tutuklama ve adli kontrol kararlarında Asliye Ceza Mahkemesi hâkimidir.

Bu düzenleme, Sulh Ceza Hakimliği kararlarının hızlı, etkili ve sınırlı yargısal denetime tabi olmasını sağlar. Çünkü bu hakimliklerin işlevi, ceza yargılamasının ön aşamasında hakim güvencesini temin etmektir; davanın esasını çözmek değildir.


Sonuç Olarak

Sulh Ceza Hakimliği kararlarına karşı istinaf veya temyiz başvurusunda bulunulamaz. Ancak hukuka aykırılıklar ciddi nitelikteyse, kanun yararına bozma kurumu işletilebilir. Bu sistem, hem kararların hızlı uygulanmasını hem de gerektiğinde yüksek yargı tarafından denetlenmesini mümkün kılar.

Dolayısıyla, Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından verilen kararlar, kesinlik ve sürat ilkeleri doğrultusunda uygulanır; fakat hukuk devleti ilkesi gereğince, olağanüstü denetim mekanizması olarak kanun yararına bozma yolu her zaman saklı tutulur.

Sulh Ceza Hakimliğinin Görevi – Yargıtay Kararları

Sulh Ceza Hakimliklerinin görev alanı, yalnızca kanunla belirlenmiş olup, 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümlerine dayanır. Bu kapsamda Sulh Ceza Hakimliği, soruşturma evresinde hâkim kararı gerektiren işlemleri yapmak, bu işlemlerle ilgili itirazları incelemek ve gerektiğinde Cumhuriyet savcısının talepleri üzerine yargısal kararlar vermekle yükümlüdür. Yargıtay kararları da bu görevin sınırlarını açıkça ortaya koymakta ve uygulamadaki esasları belirlemektedir.


Yargıtay’a Göre Sulh Ceza Hakiminin Görev Kapsamı

Yargıtay içtihatlarına göre Sulh Ceza Hakimliği, yalnızca soruşturma aşamasında hâkim kararını gerektiren işlemlerden sorumludur. Bu nedenle, hâkimin görevi Cumhuriyet savcısının talep ettiği işlemler üzerinde yargısal denetim yapmakla sınırlıdır.
Örneğin, delil toplama, arama, el koyma veya bilirkişi incelemesi yapılması gibi işlemlerde, hâkimlik usul ve kanuna uygunluk denetimi yapar.
Yargıtay kararlarında özellikle şu husus vurgulanmaktadır:

“Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek bir soruşturma işlemine ihtiyaç duyarsa, bu talebini Sulh Ceza Hakimliğine bildirir. Hakimlik, talebin kanuna uygunluğunu inceledikten sonra karar verir ve gereğini yerine getirir.”
(CMK m.163/1)

Bu hüküm, Sulh Ceza Hakimliğinin bağımsız ve sınırlı görev alanını açık biçimde ortaya koymaktadır.


Yargıtay 17. Ceza Dairesi Kararı – Keşif Yapma Görevi

Yargıtay 17. Ceza Dairesi’nin 2019/9807 sayılı kararı (K.2019/9807) Sulh Ceza Hakimliğinin görev sınırlarını belirleyen önemli bir içtihattır. Bu karara göre, Sulh Ceza Hakimi, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine yapılması gereken keşif işlemleri konusunda da yetkilidir.
Kararda şu değerlendirmelere yer verilmiştir:

“CMK’nın 83. maddesi uyarınca keşif, kural olarak hâkim veya mahkeme tarafından yapılması gereken işlemler arasındadır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir. Ancak kural, keşfin hâkimlikçe yapılmasıdır.”

Yargıtay bu kararında, Sulh Ceza Hakimliğinin keşif işlemi yapma görevini yerine getirirken, bağımsız yargısal yetkisini kullanması gerektiğini vurgulamıştır.
Dolayısıyla, savcılık makamının bir keşif talebi bulunduğunda, Sulh Ceza Hakimliği:

  1. Talebin kanuna uygun olup olmadığını inceler,
  2. Uygun bulursa, keşfin bizzat hâkimlikçe yapılmasına karar verir,
  3. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise, keşfin savcılıkça yapılmasına izin verebilir.

Yargıtay’ın Gerekçesi: Hakimlik Denetimi Olmadan Kurum Zararı Belirlenemez

Yargıtay, özellikle karşılıksız yararlanma veya kamu kurumuna zarar verilmesi gibi suçlarda, gerçek zararın belirlenmesi için keşif yapılmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır.
Bu bağlamda, bilirkişi tespitinin “kurum zararını” belirlemesi yeterli görülmemekte; keşif işleminin Sulh Ceza Hakimliği gözetiminde yapılması gerektiği belirtilmektedir.

Yargıtay’ın bu içtihadı, Ceza Genel Kurulu’nun 25.12.2018 tarihli, 2017/732 Esas ve 2018/678 Karar sayılı ilke kararıyla da paralellik göstermektedir. Ceza Genel Kurulu’na göre, CMK m.83 ve m.162 hükümleri gereğince, keşif işlemi kural olarak hâkim tarafından yapılması gereken bir yargısal işlemdir.
Dolayısıyla, savcılığın doğrudan keşif yaptırması usul hükümlerine aykırıdır.


Uygulama Sonucu ve Yargıtay’ın Bozma Gerekçesi

Yargıtay 17. Ceza Dairesi, söz konusu kararında, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yaptığı itirazı değerlendirerek şu gerekçelerle bozma kararı vermiştir:

  • CMK’nın 83. ve 162. maddeleri uyarınca, keşif işlemi kural olarak hâkim tarafından yapılmalıdır.
  • Cumhuriyet savcısı, yalnızca gecikmesinde sakınca bulunan hallerde keşfi kendisi yapabilir.
  • Bu nedenle, somut olayda Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın talebini değerlendirip keşfi bizzat yapmalı veya gecikme varsa savcılığa yetki vermelidir.
  • Hakimlik denetimi olmadan yapılan bilirkişi tespiti, “kurum zararının belirlenmesi” bakımından hukuken geçerli değildir.

Bu gerekçelerle Yargıtay, Nöbetçi İstanbul Anadolu 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin itirazı reddeden kararını hukuka aykırı bularak bozmuştur.


Yargıtay İçtihadının Uygulamadaki Önemi

Bu karar, Sulh Ceza Hakimliklerinin soruşturma aşamasındaki yargısal yetkisinin sınırlarını belirleyen önemli bir emsal niteliğindedir.
Yargıtay’ın değerlendirmesine göre Sulh Ceza Hakimliği, yalnızca savcılığın talebini onaylayan bir merci değil, aynı zamanda kanunla tanınan bağımsız bir yargı organıdır.
Dolayısıyla, savcılık makamı tarafından talep edilen işlemler (örneğin keşif, el koyma, arama vb.) üzerinde hâkimlik, kanuna uygunluk denetimi yapma ve gerektiğinde bizzat uygulama yetkisine sahiptir.

Bu yaklaşım, Sulh Ceza Hakimliğini ceza adalet sisteminin temel yargısal denetim organı haline getirmekte; kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasında merkezi bir rol üstlenmektedir.

Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu