İfade Verme ve Sorgu (CMK 147)

İfade Verme ve Sorgu – İfade verme, şüphelinin, kolluk kuvvetleri (polis, jandarma, sahil güvenlik) ya da Cumhuriyet savcısı tarafından, soruşturma konusu suç hakkında dinlenmesi anlamına gelir (CMK m.2/g). Bu işlem yalnızca kanunda yetkilendirilmiş görevliler tarafından yapılabilir. Dolayısıyla, örneğin MİT görevlilerinin bir adli soruşturmada ifade alması mümkün değildir. İfade alma, soruşturma evresinde kolluk birimleri veya doğrudan savcılık tarafından yerine getirilir.
Sorgu ise şüpheli ya da sanığın, hakim veya mahkeme huzurunda suçla ilgili olarak dinlenmesidir. Soruşturma aşamasında sorgulama görevi Sulh Ceza Hakimliği’ne, kovuşturma aşamasında ise davanın açıldığı görevli ve yetkili ceza mahkemesine aittir. Örneğin, güveni kötüye kullanma suçundan gözaltına alınan bir kişi, emniyet ve savcılık ifadelerinin ardından tutuklama talebiyle mahkemeye çıkarıldığında, sorgusu Sulh Ceza Hakimliği tarafından yapılır ve tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilir.
İfade ile sorgu arasındaki en temel ayrım, ifade almanın kolluk veya savcılık tarafından yapılması, sorgunun ise mutlaka bir hakim tarafından gerçekleştirilmesidir.
Şüpheli ve Sanık Kavramları – İfade Verme ve Sorgu
- Şüpheli: Soruşturma aşamasında, suç isnadı altında bulunan kişiye denir. Bu sıfat, savcılık tarafından iddianame düzenleninceye kadar devam eder.
- Sanık: İddianamenin kabulüyle birlikte kovuşturma evresine geçilir ve bu aşamada suç isnadı altında bulunan kişi artık sanık olarak adlandırılır.
Kısacası, bir kişiye suç isnadı varsa; soruşturma sürecinde şüpheli, dava açıldıktan sonra kovuşturma sürecinde sanık sıfatını taşır.
Soruşturmada İfade veya Sorguya Çağrılma
Soruşturma işlemlerinin yürütülmesinden Cumhuriyet savcısı sorumludur. Savcı, emrinde görev yapan polis ve jandarma aracılığıyla soruşturmayı ilerletir, delilleri toplar. Suçta kullanılan araçlar, doktor raporları, müşteki, şüpheli ve tanık ifadeleri ile diğer tüm deliller kolluk kuvvetleri tarafından derlenir.
Kolluk, yakalanan kişiler veya uygulanan tedbirler hakkında derhâl Cumhuriyet savcısına bilgi vermek zorundadır. Savcıdan talimat alınmadan ifade alma ya da başka bir karakol işlemi yapılamaz. CMK m.161/2-3’e göre, adlî kolluk ele geçirdiği olayları, yakalanan kişileri ve aldığı tedbirleri vakit kaybetmeden Cumhuriyet savcısına bildirmekle yükümlüdür. Savcı emirlerini kural olarak yazılı verir, acele durumlarda sözlü talimat da geçerlidir.
Şüphelinin İfadeye Çağrılması
Şüpheli, ifade vermek üzere emniyet müdürlüğüne, jandarmaya, polis merkezine veya doğrudan savcılığa davet edilir. Çağrı davetiye ile yapılır ve davetiyede çağrının sebebi açıkça yazılır. Ayrıca, gelmediği takdirde zorla getirileceği de belirtilir (CMK m.145).
Uygulamada ise, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) m.15 uyarınca, çoğunlukla telefonla arama yöntemiyle kişilerin beyanları alınmaktadır. Ancak zorla getirme yetkisi esasen savcıya aittir. Savcının kararı olmaksızın polis, şüpheli, müşteki veya tanığı zorla getiremez. Buna karşılık, Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği m.36 uyarınca, davete rağmen gelmeyen kişiler hakkında savcının kararı olmasa bile jandarma zorla getirme işlemi yapabilmektedir.
Yeniden İfade Alma ve İstisnalar
Aynı olay hakkında şüpheliden ikinci kez ifade alınması gerekiyorsa, bu işlemi yalnızca Cumhuriyet savcısı yapabilir; kolluğun yeniden ifade alma yetkisi bulunmamaktadır (CMK m.148/5). Bununla birlikte, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda istisna getirilmiştir. Bu suçlarda, Cumhuriyet savcısı bizzat ifade alabilir ya da yazılı emri üzerine kolluk kuvvetleri tarafından ifade alma işlemi gerçekleştirilebilir (3713 s. TMK Geçici m.19).
Sorgu veya İfade Alma İçin Zorla Getirme Kararı
Zorla getirme kararı, tanık, şüpheli ya da müştekinin (şikâyetçi) hâkim veya mahkeme huzurunda sorguya çıkarılmasına ya da Cumhuriyet savcısı tarafından ifadesinin alınmasına kadar süren bir ceza muhakemesi tedbiridir. Bu tedbir, gözaltı ile karıştırılmamalıdır. Gözaltı (CMK m.91), kişinin özgürlüğünün kısıtlanarak delillerin toplanmasını ya da kaçma ihtimalinin önlenmesini amaçlarken; zorla getirme yalnızca ifade verme veya sorgu yapılmasını sağlamayı hedefler.
Şüpheli veya Sanığın Zorla Getirilmesi
- Çağrıya rağmen gelmeyen ya da hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri için yeterli sebep bulunan şüpheli/sanık zorla getirilebilir.
- Kararda kişinin kimliği, isnat edilen suç, gerekiyorsa eşkâl bilgileri ve zorla getirme gerekçesi belirtilir.
- Düzenlenen kararın bir örneği şüpheli veya sanığa tebliğ edilir.
Zorla Tutulma Süresi
Zorla getirilen kişi, derhâl; bu mümkün değilse yol süresi hariç en geç 24 saat içinde çağıran hâkim, mahkeme veya savcının önüne çıkarılmalı ve ifadesi alınmalı ya da sorgusu yapılmalıdır.
Tedbirin Başlangıç ve Sona Ermesi
Zorla getirme, karar için makul görülen anda başlar ve sorgu veya ifade işlemi tamamlanıncaya kadar devam eder.
Müştekinin (Şikâyetçinin) Zorla Getirilmesi
- Müşteki öncelikle davetiye ile çağrılır; çağrıda gelmemenin sonuçları açıkça yazılır.
- Ancak tutuklu dosyalarda, davetiye gönderilmeksizin doğrudan zorla getirme kararı verilebilir. Kararda bu yönteme başvurulma nedenleri belirtilir.
- Zorla getirilen müşteki, çağrı kâğıdı ile gelen tanık gibi işlem görür.
- Çağrı, telefon, telgraf, faks veya e-posta ile de yapılabilir; fakat bu yöntemlerde davetiyeye bağlanan yaptırımlar uygulanmaz.
- Yargılama sırasında mahkeme, duruşmanın devamı için acil şekilde dinlenmesi gereken müştekinin belirlenen gün ve saatte hazır edilmesini görevlilere yazılı olarak emredebilir.
- Bu hükümler, müştekinin yalnızca savcı, hâkim veya mahkeme önünde tanık sıfatıyla dinlenmesi durumunda geçerlidir (CMK m.236/1, m.43 atfı).
- Tanıklar hakkında da müştekilere uygulanan aynı usul geçerlidir; gerekirse haklarında zorla getirme kararı verilebilir.
Sonuç olarak, zorla getirme tedbiri; şüpheli, sanık, müşteki ve tanıkların ifade veya sorgu için adli merciler önünde hazır bulunmalarını güvence altına alan, ancak gözaltından farklı bir muhakeme işlemidir (CMK m.146/7).
İfade Alma ve Sorgunun Yapılış Usulü – İfade Verme ve Sorgu
Kolluk Tarafından İfade Alma
Polis, yaptığı soruşturma sırasında gerekli gördüğü kişileri çağırarak beyanlarını alabilir (PVSK m.15/1). Ancak polisin istediği konuları sorması veya tutanağa kendi yorumunu yazması hukuken geçerli değildir. Kolluğun görevi, sadece kişilerin söylediklerini aynen tutanağa geçirmek olup; değerlendirme, yorum yapma veya takdir kullanma yetkisi yoktur.
İfade ve Sorgu Sırasında Şüpheli veya Sanığın Hakları
Cumhuriyet savcısı veya kolluk tarafından yapılan ifade alma, hâkim ya da mahkemece gerçekleştirilen sorgu işlemleri, şüpheli ve sanığın temel haklarına riayet edilerek yürütülür. Bu çerçevede CMK m.147’de öngörülen usuller şunlardır:
1. Kimlik Tespiti
İşleme başlamadan önce şüpheli veya sanığın kimliği tespit edilir. Kimlik bilgileri doğru şekilde verilmek zorundadır (CMK m.147/1-a).
2. Suç İsnadının Bildirilmesi
Şüpheli veya sanığa yöneltilen suçlama açıkça anlatılmalıdır (CMK m.147/1-b). AİHS m.6/a uyarınca da kişiye isnad edilen suçun mahiyeti ve gerekçesi, anladığı bir dilde ve ayrıntılı biçimde bildirilmelidir. Suç isnadı açıkça yapılmadan ifade veya sorgu işlemi gerçekleştirilemez.

3. Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkı
Şüpheli veya sanığa, avukat seçme ve ondan hukuki destek alma hakkı hatırlatılmalıdır (CMK m.147/1-c). Kendi avukatını tutamayacak durumda olan kişiye baro tarafından ücretsiz müdafi atanır. AİHS m.6/c de bu güvenceleri düzenlemiştir. AİHM içtihatlarında da (ör. Salduz/Türkiye, Dayanan/Türkiye) gözaltı ve ifade alma aşamalarında avukatın etkin katılımı, adil yargılanmanın vazgeçilmez unsuru kabul edilmiştir.
4. Susma Hakkı
Şüpheli veya sanığa, isnat edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının yasal bir hak olduğu bildirilir (CMK m.147/1-e). Bu hak kullanıldığında kişinin aleyhine yorum yapılamaz. Susma hakkı, AİHS m.6 kapsamında özel koruma altındadır.
5. Delil Gösterme ve Toplatma Hakkı
Şüpheli veya sanık, lehine delil sunma ve bunların toplanmasını talep etme hakkına sahiptir. İfade veya sorgu sırasında bu hak hatırlatılmalı; kendisine aleyhe olan şüphe nedenlerini çürütme ve lehine hususları ileri sürme imkânı tanınmalıdır (CMK m.147/1-f).
6. Kişisel ve Ekonomik Durumun Sorulması
İfade veya sorgudan önce şüpheli/sanıktan kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgiler alınır. Bu bilgiler; cezanın ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi kişiselleştirme kurumlarında ya da hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinde dikkate alınır.
İfade Alma/Verme Tutanağı ve Sorgu Tutanağı
İfade alma işlemi, nerede gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin (polis, jandarma, savcılık), mutlaka tutanağa bağlanmalıdır. Tutanağın, ifadeyi alan görevli, yazıya döken kişi ve ifadesi alınan tarafından imzalanması gerekir. Ayrıca, tutanağın bir örneği mutlaka ifade veren kişiye verilmelidir. Aynı usul sorgu tutanağı için de geçerlidir; sorgu sonunda hazırlanan tutanağın bir sureti hâkim tarafından sorgulanan kişiye teslim edilmelidir.
İfade ve sorgu işlemlerinde teknik kayıt imkânlarından da yararlanılabilir. Örneğin, şüpheli veya sanığın beyanı SEGBİS sistemi üzerinden kaydedilebilir. Ancak bu kayıtların yazılı hale dönüştürülmesi ve tutanak olarak düzenlenmesi zorunludur.
İfade veya Sorgu Tutanağında Bulunması Zorunlu Unsurlar (CMK m.147):
- İşlemin yapıldığı yer ve tarih,
- İfade alma veya sorgu sırasında hazır bulunan kişilerin adları, sıfatları ile ifade veren/sorgulananın açık kimliği,
- İşlem sırasında kanunda öngörülen usullerin yerine getirilip getirilmediği; yerine getirilmemişse bunun gerekçeleri,
- Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorgulanan kişi ile varsa müdafi tarafından okunup imzalandığı,
- İmzadan çekinilmesi halinde bunun nedenleri.
Bu unsurların eksiksiz olarak kaydedilmesi, hem ceza muhakemesinin sağlıklı yürütülmesi hem de adil yargılanma hakkının korunması açısından zorunludur.
İfade ve Sorguda Avukat Zorunluluğu
Şüpheli veya Sanığın Avukat Talebi
Polis veya jandarma tarafından yapılan ifade alma işlemleri, şüpheli veya sanığın istemesi halinde mutlaka avukat huzurunda yapılmalıdır. Şüpheli veya sanığa öncelikle avukat seçme imkânı tanınır. Kendi iradesiyle seçtiği avukat yanında bulunarak ifade verebilir. Eğer şüpheli veya sanık avukat tutacak mali güce sahip olmadığını beyan ederse, talebi üzerine baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilir (CMK m.150).
Avukat Zorunluluğunun Bulunduğu Haller
Bazı durumlarda, şüpheli veya sanığın istemi aranmaksızın, ifade alma veya sorgu işleminin avukat eşliğinde yapılması hukuki zorunluluktur. Bu şart sağlanmadan alınan ifadeler ve sorgu beyanları hukuka aykırı delil sayılır ve geçerlilik taşımaz.
Avukatın zorunlu olduğu başlıca haller şunlardır:
- Küçükler, engelliler ve sağır-dilsizler
- 18 yaşından küçükler,
- Kendini savunamayacak derecede malul kişiler,
- Sağır ve dilsiz şüpheliler/sanıklar,
için istem aranmaksızın baro tarafından avukat atanır (CMK m.150/2).
- Ağır suçlarda avukat zorunluluğu
- Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezası öngören suçlarda yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda, şüpheli veya sanığın avukatı yoksa kendisine re’sen avukat görevlendirilir (CMK m.150/3).
- Tutuklama talebi durumunda
- Şüpheli veya sanık hakkında tutuklama istendiğinde, kendi seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir avukatın hukuki yardımından yararlanması zorunludur (CMK m.101/3).
- Seri muhakeme usulü
- Seri muhakeme usulünün uygulandığı dosyalarda, şüpheli veya sanığın mutlaka avukat ile temsil edilmesi gerekir (CMK m.250).
Sonuç olarak, avukatın hazır bulunması hem şüpheli ve sanığın savunma hakkının korunması hem de ifadenin hukuka uygun delil sayılabilmesi için vazgeçilmez bir güvencedir.
Avukat Olmadan Alınan Jandarma veya Emniyet İfadesi
Avukat bulunmaksızın alınan kolluk (polis veya jandarma) ifadeleri, hukuka uygun delil sayılmaz. Bu tür beyanlar, ancak şüpheli veya sanık hâkim ya da mahkeme huzurunda aynı ifadeyi kabul ederse geçerli olur; aksi halde hükme esas alınamaz.
CMK m.148/4 hükmü açıkça;
“Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.”
şeklindedir.
Ayrıca CMK m.213’e göre; sanığın önceki ifadesinin duruşmada okunabilmesi için:
- Önceki ifadeyle duruşmada verdiği beyan arasında çelişki bulunması,
- Önceki ifadenin hakim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı tarafından alınmış olması ya da kollukta alınmışsa müdafi huzurunda gerçekleşmiş olması,
şarttır.
Dolayısıyla, kollukta avukatsız alınan ifadeler, sanık tarafından sonradan mahkemede doğrulanmadıkça geçerlilik taşımaz.
Yargıtay Uygulaması
Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 2017/6905 sayılı kararında da bu ilke vurgulanmıştır. Somut olayda sanık, kollukta müştekiye hakaret ettiğini kabul etmiş, ancak bu ifade avukat huzurunda alınmadığı için duruşmada okunamamış ve hükme esas kabul edilmemiştir. Sanığın talimat mahkemesinde bu beyanını doğrulamaması nedeniyle kolluk ifadesinin dikkate alınması bozma nedeni sayılmıştır.
Sonuç olarak; avukat olmaksızın kollukta alınan ifade, sanığın mahkemede doğrulaması şartıyla geçerli, aksi halde hukuka aykırı delil niteliğindedir.
İfade Alma ve Sorguda Yasak Yöntemler
5271 sayılı CMK’nın 148. maddesi, ifade ve sorgu sırasında kullanılabilecek yöntemlere sınır getirmiştir. Esas olan, şüpheli veya sanığın özgür iradesine dayalı beyanda bulunmasıdır. Bu iradeyi ortadan kaldıracak veya zayıflatacak her türlü bedensel ya da ruhsal müdahale yasaktır (CMK m.148/1).
Yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler, kişi rıza göstermiş olsa dahi delil olarak değerlendirilemez. Ayrıca, avukat olmadan kollukta alınan ifade, ancak şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme huzurunda doğrulaması halinde geçerli olur (CMK m.148/3-4).
Kanun, örnekleme yoluyla bazı yasak yöntemleri saymış, “gibi” ibaresiyle de bunların dışında iradeyi sakatlayan tüm uygulamaları da kapsama almıştır. Başlıca yasak yöntemler şunlardır:
1. Kötü Davranma
Şüphelinin ruhsal veya bedensel sağlığını zedeleyen her türlü davranıştır. Yemek verilmemesi, sözlü baskı yapılması veya küçük düşürücü muameleler buna örnektir. Sistematik hale gelirse işkence suçunu oluşturur.
2. İşkence
Kamu görevlisinin, kişiye insan onuruna aykırı biçimde bedensel ya da ruhsal acı veren, algılama ve iradesini bozan, aşağılayan eylemleridir. Süreklilik arz eden fiiller işkence kapsamında değerlendirilir. Örneğin, kişiyi uykusuz bırakmak işkence sayılır.
3. İlaç Verme
Sanığın irade özgürlüğünü etkileyecek nitelikte ilaç verilmesi yasaktır. Bu, hap, sıvı ya da yiyecek-içeceğe katılarak yapılabilir. Uyuşturucu veya uyarıcı ilaçlarla ifade alınması hukuka aykırıdır.
4. Yorma
İfade öncesinde kişiyi kasıtlı olarak bedensel veya zihinsel açıdan yıpratmak yasaktır. Örneğin, gece boyunca ifade alma işleminin sürdürülmesi veya farklı vardiyalarla saatlerce ifade alınması bu kapsamdadır.
5. Aldatma
Hileli telkinlerle sanığın beyanını yönlendirmek hukuka aykırıdır. Örneğin, “suçu kabul edersen cezan azalacak” gibi ifadeler aldatma sayılır.
6. Cebir ve Tehdit
- Cebir: Fiziksel zor kullanarak kişiyi belli davranışa yöneltmek.
- Tehdit: Sanığa veya yakınlarına zarar verileceği izlenimi yaratmak. Örneğin, “itiraf etmezsen ailene zarar verilecek” ifadesi tehdittir.
7. Araç Kullanma
Hipnoz, yalan makinesi veya benzeri tekniklerle iradeyi etkileyen araçlardan yararlanılamaz. Kullanılan aracın türü önemli olmayıp, irade özgürlüğünü bozması yeterlidir.
8. Kanuna Aykırı Vaatte Bulunma
Şüpheliye hukuken mümkün olmayan yararlar sunmak yasaktır. Örneğin, etkin pişmanlık uygulanamayacak bir suçta, “itiraf edersen serbest kalırsın” denilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç olarak, ifade alma ve sorgu sırasında şüpheli veya sanığın iradesini sakatlayan her türlü yöntem yasaktır. Bu şekilde alınan beyanlar hukuken geçersizdir ve delil olarak kullanılamaz.
İfade Alma/Verme Yargıtay Kararları
İfade Alma/Verme, Sorgu ve Bilgi Almanın Hukuki Niteliği
Şüpheli veya sanığın kollukta verdiği ifade de bir delil türüdür; ancak müdafii bulunmadan alınmışsa, bu beyan hâkim ya da mahkeme önünde şüpheli/sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas yapılamaz. Şayet kollukta avukatsız verilen ifade daha sonra hâkim veya mahkeme huzurunda teyit edilirse, o zaman hükme dayanak olabilir. Buna karşılık, avukatsız kolluk ifadesinin sadece Cumhuriyet savcılığı önünde doğrulanması, tek başına hükme esas alınması için yeterli değildir.
Konuya sağlıklı yaklaşım bakımından, “Ceza muhakemesinde delil türleri” içinde “şüpheli beyanı”nın yerine kısaca değinmek gerekir. Öğretide farklı sınıflandırmalar bulunsa da deliller genel hatlarıyla “Beyan”, “Belge” ve “Belirti” başlıkları altında toplanır. Ayrıca ispat fonksiyonu yönünden (doğrudan – dolaylı (yan) delil) ve içeriği bakımından (beyan delili – belge delili – belirti delili – bilimsel deliller) şeklinde de tasnif yapılmaktadır (Fatih Birtek, Ceza Muhakemesinde Delil ve İspat, … Yayınevi, 2. Baskı, s. 71 vd.).
İsnada konu maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla yürütülen ceza yargılamasında, somut olaya özgü delillerden biri de beyan delilidir. Beyan, tanık ya da şüpheli/sanığın kendisine veya diğer taraflara ait olabilir. Şüpheli beyanı; itiraf, inkâr veya kısmi ikrar içerebileceği gibi atf-ı cürüm niteliğinde de olabilir (Vahit Bıçak, Suç Muhakemesi Hukuku, … 2011, s. 437). Sanığın isnatla ilgili olayları kabul beyanı (ikrar) yoluyla doğrulaması, olayı en iyi bilenin anlatımı olması ve özgür iradeyle verilip gerçeğe uygunluğu saptandığında hâkimin vicdani kanaatine güçlü katkı sunması nedeniyle önemli bir sübut aracıdır. Suç haberi alındıktan sonra kolluğun bilgi toplama faaliyeti kapsamında, henüz suç şüphesi altına girmemiş kişilerin verdikleri bilgiler ifade ya da sorgu sayılmaz (Birtek, s. 82). Ne var ki, belirli kişiler yönünden şüphenin somutlaşmasını takiben onlara soru yöneltilmesi artık ifade alma olup, bu işlem ifade usulüne tabi olmalıdır (Yener Ünver – Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, C.2, … 2013, s. 107).
Şüpheliye, yüklenen isnat bildirilmeden ve hakları hatırlatılmadan yapılan “ön görüşme”, “dostane sohbet” yahut “ifade öncesi mülakat” türü uygulamalarla alınan beyanlar ifade alma sayılamaz; bu yüzden delil olarak değerlendirilemez (Birtek, s. 82). Bununla beraber, şüphelinin kendiliğinden yaptığı açıklamalar ile PVSK m.15 uyarınca soruşturmaya ilişkin bilgi toplama sırasında kolluğa verdiği cevaplar delil olarak kabul edilebilir (… Centel – Hanife Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, … 2014, s. 216; Doğan Gedik – Mahir Topaloğlu, Ceza Muhakemesinde İspat ve Şüphenin Sanık Lehine Yorumlanması, … 2014, s. 49). Nitekim, henüz isnat yöneltilmemiş bir kişinin tanık olarak dinlenmesine ve bu beyanın duruşmada okunup delil yapılmasına hukuki engel yoktur (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanıklık, … 1996, s. 49-50). Bununla birlikte Roxin’in ifade ettiği üzere, tanık sıfatıyla alınan bu sözlerin ileride kişi aleyhine delil yapılabilmesi mümkün değildir; çünkü bir beyanın kişi aleyhine kullanılabilmesi için hakların hatırlatılmış olması gerekir (Claus Roxin, İspat Hukukunun Esasları, çev. Yener Ünver, … Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 8, Y. 4, Güz 2005/2, s. 283).
…
Özetlemek gerekirse, suç haberi sonrası kolluğun bilgi toplama aşamasında, henüz şüpheli durumda olmayan kişilerin verdikleri bilgiler ile şüphelinin kendiliğinden açıklamaları ve PVSK m.15 kapsamında bilgi toplama sırasında kolluğa verilen cevaplar, ifade/sorgu sayılmadıklarından delil olarak kabul edilmeleri ve hükme esas alınmaları mümkün olmakla birlikte; somut olayda jandarmanın olay yerine vardığında, uçurumdan yuvarlanan aracı kullanan sanığı yaralı, eşini ise ölü görmesi nedeniyle en azından taksirle ölüme neden olma suçu bakımından sanık yönünden somut şüphenin oluştuğu açıktır. Buna rağmen, kollukça bilgisine başvurulmadan önce sanığa CMK m.147’deki haklar hatırlatılmamış; olayın hemen akabinde müdafii olmaksızın jandarmaya verdiği 22.11.2009 tarihli tutanak beyanları sanık tarafından sonradan doğrulanmamıştır. Bu nedenle söz konusu tutanak ile bunu düzenleyen tanık jandarma görevlileri …, … … ve …’ın anlatımları CMK m.148/4, m.206 ve m.217 uyarınca hükme esas alınamaz.
Bu gerekçelerle Yerel Mahkemece, sanığın olayın hemen ardından jandarmaya verdiği 22.11.2009 tarihli beyan ile tutanağı düzenleyen tanık jandarmaların anlatımları dışındaki mevcut deliller ışığında; gerektiğinde itiraza konu eylem ile ölüm neticesi arasında illiyet bağının zorunlu olup olmadığı yönünde bilirkişi raporu da alınarak, sanığın eyleminin hukuki nitelendirilmesinin yapılması zorunludur (Ceza Genel Kurulu 2022/388 E., 2022/824 K.).
İfade Alma/Verme ve Sorguya İlişkin Sorular
Emniyette, Polis Merkezinde ve Karakolda İfade Nasıl Alınır?
“Karakolda ifade nasıl alınır?” sorusundan çok, işlemin usule uygun yapılıp yapılmadığı önem taşır. Kolluk kimi zaman tüm usullere kusursuz uymasa da temel kuralları uygulamaya gayret eder. Genel akış şu şekildedir:
- Önce kimlik tespiti yapılır; kimlik ve sosyal–ekonomik durum bilgileri tutanağın başına yazılır.
- Ardından şüpheliye hakları (susma, müdafi yardımından yararlanma, lehine delillerin toplanmasını isteme vb.) hatırlatılır.
- Sonrasında isnada ilişkin soru–cevap yöntemiyle ifade alınır. Şüpheli, cevaplamak istemediği soru için susma hakkını kullanabilir; bu durumda soru ve “susma hakkını kullandı” kaydı tutanağa işlenir.
- İşlem bitince tutanak, ifade veren, ifade alan ve yazan görevlilerce imzalanır.
Savcılık ve Emniyetten İfadeye Çağrılırsam Ne Yapmalıyım?
Şikâyetçi ya da tanık değilseniz, bu çağrı suç şüphesi altında olduğunuzu gösterebilir. Öncelikle hakkınızdaki isnadı öğrenin. Etkin bir savunma için, ifade öncesinde isnadın bildirilmesi şarttır. Çağrıya uygun zamanda gitmeli; fakat derhal gitmek zorunda değilsiniz. Bir avukattan hukuki yardım alarak dosyayı inceleyip ifade vermeniz en doğru yoldur.
Avukatla Gitmek Zorunlu mu?
Avukat zorunluluğu, belirli suçlar ve yaş küçüklüğü/akıl hastalığı gibi durumlarla sınırlıdır. Bunun dışında zorunluluk bulunmasa da, iddiaların değerlendirilmesi ve hakların etkin kullanımı için müdafi yardımı büyük önem taşır.
İfade/Sorgu Öncesi Delilleri İnceleyebilir miyim?
Şüpheli, polis merkezi, savcılık veya sorgu hâkimliğinde dosyası ve delilleri ifade/sorgu öncesinde inceleme hakkına sahiptir. Uygulamada karakollarda bu imkân her zaman sunulmasa da, avukat aracılığıyla daha kapsamlı inceleme yapılabilir. Bu nedenle her durumda avukat desteği önerilir.
Savcılık veya Emniyetten Çağrı Geldiğinde Süre Var mı?
Belirli bir yasal süre öngörülmemiştir; ancak makul zamanda başvurulmalıdır. Uzun süre uymamak, zorla getirme ya da gerekiyorsa yakalama tedbirlerine yol açabilir. Olayın niteliği, ne kadar sürede gidilmesi gerektiğine dair pratik bir ölçüt sağlar.
Polis Telefonla İfadeye Çağırırsa ve Gitmezsem Ne Olur?
Polisin zorla getirme veya yakalama kararı verme yetkisi yoktur; bu yetki Cumhuriyet savcısına aittir. İfadeye gitmemek bir “hak” değildir. Kolluk ifade alamazsa savcı zorla getirme veya yakalama kararı çıkarabilir.
İfade Verdikten Sonra Ne Zaman Mahkemeye Çıkarım?
Her dosyanın süreci farklıdır. Gözaltı uygulanmadan serbest kaldıysanız, soruşturma iddianame ile biter. Delil toplanması gerekmiyorsa, ifade sonrası yaklaşık 6 ay içinde ilk duruşma görülebilir; karmaşık dosyalarda süreç 2–3 yıl, örgütlü suçlarda daha uzun sürebilir.
Polis Telefonla İfadeye Çağırabilir mi?
Evet. Kapıya çağrı kâğıdı ile gelinmesi veya fiilen çağırma yanında, telefonla da davet mümkündür. Polisin telefonla çağrı yetkisi PVSK, jandarmanın yetkisi Jandarma Teşkilatı Görev ve Yetkileri Yönetmeliği’ne dayanır.
Savcılık Neden İfadeye Çağırır?
Kollukta ifade alınmamışsa savcılık doğrudan çağırabilir. Müşteki ifadesi savcılıkta alınmışsa, olayın niteliğine göre dosya emniyete/jandarmaya gitmeden şüpheliye çağrı kâğıdı gönderilebilir. Daha önce ifade alınmış olsa bile, ek ifade gerektiren hallerde savcılık tekrar çağırabilir.
Şikâyetçi Olduktan Sonra Mahkeme Ne Zaman Başlar?
Delillerin toplanması, şüpheli ve tanık ifadeleri, yazışmalar derken süre değişkendir. Sadece ifadelerle yürüyen basit soruşturmalar yaklaşık 6 ay içinde tamamlanıp kovuşturma aşamasına geçebilir; karmaşık dosyalarda bu süre 2–3 yıl, örgütlü suçlarda daha da uzun olabilir.
Karakolda İfade Vermek Sicile İşler mi?
Adli sicil, kesinleşmiş hükümlerin kaydını tutar; karakolda ifade vermek sicile işlemez. GBT ise kolluğun bilgi sistemidir; yakalama vb. işlemler GBT’ye yansıyabilir. Sadece şüpheli sıfatıyla ifade vermek, sicile kayıt oluşturmaz.
İfade İçin Velinin Beklenmesi Gerekir mi?
18 yaşından küçükler yönünden avukat bulundurulması zorunludur. Veli/yasal temsilcinin bizzat hazır bulunması şart değildir; ancak uygulamada çocuğun yararı gereği veliyle iletişim sağlanır.
İfade Almada Sorulacak Sorular Nelerdir?
Sorular, tamamen isnadın konusu ve deliller ile sınırlıdır. Kimlik ve sosyo-ekonomik bilgiler dışında tipik bir soru listesi yoktur; isnat dışına çıkan sorular yöneltilemez.
İfade Alma Süresi Ne Kadar Sürer?
Sürenin uzunluğu olaya göre değişir. Basit dosyalarda 1 saat sürebilecek bir işlem, narkotik/organize şubelerde 12 saate kadar uzayabilir. Şüpheli/şikâyetçi sayısı, HTS–tape okuması, aramada bulunan materyallerin tek tek sorulması gibi unsurlar süreyi etkiler.
Ek İfade Nedir?
İlk ifadeden sonra yeni delil çıkması veya eksik kalan hususların bulunması halinde ek ifade alınabilir. Müştekinin ek ifadesini kolluk alabilir; fakat şüpheli bakımından aynı olayla ilgili yeniden ifade gerekiyorsa bunu yalnız Cumhuriyet savcısı yapabilir.
Gözaltındaki İlk İfadenin Önemi ve Delil Değeri
Olayla zaman bakımından en yakın beyan olduğu için yüksek ağırlık taşır. Müşteki açısından iddiasını, şüpheli yönünden savunmasını ortaya koyar. Bu nedenle avukatsız alınması hak kaybına yol açabilir.
Sanık İfadesini Değiştirebilir mi?
Sanık, soruşturmada kollukta verdiği ifadeyi daha sonra değiştirebilir, yanlışları düzeltebilir ya da eksikleri tamamlayabilir. Değişikliğin mahiyeti ve diğer delillerle uyumu, hâkimin takdirinde değerlendirilir.
Sanık İfadesi Alınmadan Karar Verilebilir mi?
Kovuşturma, sanığın yargılanıp karar verildiği aşamadır. Sanığın sorgusu yapılmadan ve isnatlardaki iddialara karşı beyanı alınmadan hüküm kurulamaz.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün