Uyuşturucu Suçlarında Muhbir Tanığın Dinlenmesi ve Hukuki Önemi

Ceza yargılamasında muhbir tanığın dinlenmesi, özellikle uyuşturucu madde suçlarında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında kritik bir öneme sahiptir. Yargıtay içtihatları ve mevzuat düzenlemeleri uyarınca, suçu ihbar eden kişinin kimliği ve beyanı, adil yargılanma hakkı kapsamında hem sanığın savunma hakkını hem de delillerin güvenilirliğini doğrudan etkiler. 5728 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 27. maddesi kaldırılmış ve bu değişiklik, muhbir tanığın dinlenmesine ilişkin uygulamayı köklü biçimde etkilemiştir.
Bu değişiklikten sonra, ihbarcı tanıkların rızaları aranmaksızın tanık sıfatıyla dinlenmeleri mümkün hale gelmiş; kimliklerinin gizlenmesi yalnızca belirli istisnai durumlarla sınırlandırılmıştır. Uygulamada, muhbir tanığın ifadesi çoğu zaman uyuşturucu suçlarının ortaya çıkarılmasında ilk delil niteliğindedir. Ancak bu beyan, diğer delillerle desteklenmedikçe hükme esas alınamaz.
2313 Sayılı Kanun’un 27. Maddesinin Kaldırılması ve Etkileri
2313 sayılı Kanun’un 27. maddesi, muhbirin rızası olmaksızın kimliğinin açıklanamayacağını düzenlemekteydi. Ancak bu hüküm, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklik sonrasında, suçu ihbar eden kişilerin — rızaları olsa da olmasa da — kimlikleri gizlenmeden tanık olarak dinlenmeleri zorunlu hale gelmiştir.
Bu düzenleme, muhbirin beyanlarının yargılama sürecinde doğrudan değerlendirilebilmesine imkân tanımıştır. Nitekim Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca tanığın kimliğinin gizli tutulması, yalnızca örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla sınırlıdır. Dolayısıyla, uyuşturucu suçları gibi bireysel eylemler bakımından muhbirin kimliği ve adresinin tespit edilerek tanık sıfatıyla ifadesinin alınması zorunludur.

CMK 58 Kapsamında Tanığın Kimliğinin Gizlenmesi
CMK’nın 58. maddesi, tanığın kimliğinin gizlenebilmesine sadece örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlarda olanak tanır. Bu nedenle, uyuşturucu suçlarında muhbirin kimliğinin gizli tutulması kural değil, istisnadır. Tanığın kimliği açıklanmadan hüküm kurulması, sanığın savunma hakkını kısıtlayıcı nitelikte olup adil yargılanma hakkının ihlaline yol açabilir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2016/2702 E., 2020/180 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, muhbirin tanık olarak dinlenmesi mümkün değilse, ihbar beyanı tek başına delil olarak kabul edilemez. Bu durumda mahkeme, diğer mevcut delilleri değerlendirerek sanığın hukuki durumuna karar vermelidir.
Muhbir Tanığın Dinlenmemesi Halinde Delil Değerlendirmesi
Ceza yargılamasında delil serbestisi ilkesi geçerli olsa da, bu ilke sınırsız değildir. Muhbirin dinlenmemesi ve yalnızca ihbar tutanağına dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi, eksik araştırma niteliğindedir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2016/130 E., 2016/1814 K. sayılı kararında; yalnızca muhbir beyanına dayanılarak verilen mahkûmiyet hükmünün, sanığın savunmasının yeterince değerlendirilmemesi nedeniyle bozma nedeni olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu içtihat, muhbirin dinlenmesinin yalnızca bir usul gereği değil, adil yargılanmanın zorunlu unsuru olduğunu ortaya koymaktadır.
Husumetli Muhbir Tanık Beyanlarının Değeri
Muhbir tanık ile sanık arasında husumet bulunması durumunda, bu beyanın tek başına mahkûmiyet için yeterli kabul edilmesi mümkün değildir. Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 2015/1827 E., 2015/1243 K. sayılı kararında, muhbirin sanıkla arasında ailevi bir husumet bulunduğu ve sonradan beyanını değiştirdiği dikkate alınarak, yalnızca bu ifadeye dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesinin isabetsiz olduğu vurgulanmıştır.
Benzer şekilde, Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2015/1378 E., 2015/29269 K. sayılı kararında da, sanıkla aralarında husumet bulunan muhbirin çelişkili ifadelerine dayanılarak hüküm kurulmasının, delil yetersizliği nedeniyle bozma sonucunu doğurduğu ifade edilmiştir.
Bu kararlar, husumetli muhbir beyanlarının destekleyici deliller olmaksızın hükme esas alınamayacağını açık biçimde ortaya koymaktadır.
Adli Kolluk Görevlisi Olmayan Muhbirin İşlemleri ve Hukuka Aykırılık
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. maddesi, teknik takip ve izleme işlemlerinin yalnızca adli kolluk görevlileri tarafından yürütülebileceğini düzenler. Buna rağmen, uygulamada bazen muhbir sıfatlı kişilerin doğrudan uyuşturucu alışverişine dâhil edildiği görülmektedir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2018/3733 E., 2021/11675 K. sayılı kararında, adli kolluk mensubu olmadığı halde uyuşturucu alışverişi yapan muhbirin elde ettiği delillerin hukuka aykırı olduğuna hükmedilmiştir. CMK’nın 139. maddesi uyarınca geçerli bir gizli soruşturmacı kararı bulunmadığından, bu şekilde elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı belirtilmiştir.
Bu içtihat, “hukuka aykırı delilin hükme esas alınamayacağı” ilkesinin açık bir yansımasıdır. Ayrıca, 5237 sayılı TCK’nın 67/4. maddesinde düzenlenen olağanüstü zamanaşımı süresinin dolması halinde, yargılamanın bu yönüyle de sonuçlandırılması gerektiği vurgulanmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nin Ürfi Çetinkaya Kararı Işığında Adil Yargılanma
Anayasa Mahkemesi’nin 2017/29275 başvuru numaralı Ürfi Çetinkaya kararı, muhbir tanığın dinlenmemesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğini değerlendiren önemli bir içtihattır.
Mahkeme, kovuşturma aşamasında muhbirin dinlenebilmesi için gerekli girişimlerin yapıldığını, fakat tanığın bulunamaması nedeniyle bu işlemin gerçekleştirilemediğini tespit etmiştir. Başvurucuya tanıkları sorgulama hakkı tanınmış, ayrıca hüküm sadece gizli tanık beyanlarına değil, diğer objektif delillere de dayandırılmıştır.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi; tanığın duruşmada dinlenememesinin tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmediğine karar vermiştir. Bu karar, muhbir tanığın dinlenmesi ilkesinin önemini korumakla birlikte, yargılamanın bütününde yapılan çabaların da dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.
Yargıtay İçtihatlarında İhbarcı Tanığın Dinlenmesi Zorunluluğu
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 210. maddesi, olayın tek delili bir tanığın beyanına dayanıyorsa, bu tanığın duruşmada mutlaka dinlenmesi gerektiğini öngörür. Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 2016/2507 E., 2017/5976 K. sayılı kararında, muhbir tanığın dinlenmeden verilen hükmün eksik incelemeye dayandığı ve bu nedenle bozma gerektiği belirtilmiştir.
Ayrıca, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2016/6668 E., 2018/9348 K. sayılı kararında da, ihbarcı tanık ile sanık arasında geçmişe dayalı husumet olup olmadığının araştırılması gerektiği vurgulanmıştır. Bu araştırma yapılmadan verilen kararların usule aykırı olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Sonuç ve Uygulamadaki Değerlendirme
Tüm bu içtihatlar ve mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, muhbir tanığın dinlenmesi, hem maddi gerçeğe ulaşmak hem de adil yargılanma hakkını korumak açısından zorunlu bir usul işlemidir.
Muhbirin kimliği gizlenmemeli, tanık sıfatıyla dinlenmeli ve beyanları diğer delillerle birlikte değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, yalnızca ihbar beyanına veya gizli tutulan tanık ifadelerine dayanılarak verilen hükümler, eksik araştırma ve savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle bozma sonucunu doğurur.
Sonuç olarak, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda;
- Muhbir tanığın dinlenmemesi,
- Husumet ilişkilerinin araştırılmaması,
- Adli kolluk dışı kişilerin yasa dışı işlem yapması
gibi durumlar, ceza yargılamasında bozma nedenidir.
Bu konudaki tüm değerlendirmeler, yalnızca yargı kararlarına değil, aynı zamanda mevzuatın ruhuna da uygundur. Adil yargılanma hakkının temeli, tarafların iddia ve savunmalarının eşit biçimde değerlendirilmesidir; bu da ancak muhbir tanığın dinlenmesi ilkesine titizlikle uyulmasıyla mümkündür.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün