Bilgi BankasıCeza Hukuku

Adli Kontrol Tedbiri Nedir? Şartları, Süresi, İtiraz Usulü ve Yargıtay Kararlarıyla Güncel Uygulama Rehberi 1

Adli Kontrol Kararı Nedir? Tutuklamaya Alternatif Bir Ceza Muhakemesi Önlemi

Adli Kontrol Tedbiri – Ceza yargılaması sürecinde, tutuklama şartları oluşmuş olsa dahi hâkim, kişi özgürlüğünü tamamen kısıtlamadan da kamu düzenini sağlayabilecek bir alternatif önlem olan adli kontrol kararı verebilir. Bu yöntemle şüpheli ya da sanık tutuklanmaksızın ancak bazı yükümlülüklere tabi olarak serbest bırakılır. Örneğin; belirli aralıklarla karakola giderek imza atmak, yurtdışı çıkış yasağı gibi idari denetim yolları, bu tedbirin içeriğini oluşturur. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre (CMK m.110), yalnızca ceza mahkemesi bu kararı alabilir. Ayrıca, verilen adli kontrol kararına karşı, kararın öğrenildiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde itiraz hakkı da mevcuttur.

Adli kontrol, yalnızca ağır suçlarda değil, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100/4. maddesinde düzenlenen, yani üst sınırı 2 yıldan az olan ve tutuklama yasağı bulunan suçlar bakımından da uygulanabilir.

Tutuklama, özgürlüğü sınırlayan en ağır önlemlerden biridir. Bu nedenle adli kontrol müessesesi, kişinin tamamen özgürlüğünden yoksun bırakılmaksızın toplum içinde denetlenmesini sağlayan bir yol olarak geliştirilmiştir. Öte yandan, yasal tutukluluk süresini doldurmuş olan ve bu nedenle serbest bırakılan kişiler hakkında da adli kontrol tedbirleri gündeme gelebilmektedir.

Adli Kontrol ile Denetimli Serbestlik Arasındaki FarklarAdli Kontrol Tedbiri

Genellikle birbirine karıştırılan bu iki kavram arasında temel fark, uygulama aşamasıdır. Her ne kadar adli kontrol, denetim altına alma anlamında bir nevi denetimli serbestlik gibi görünse de, hukuki süreç açısından tamamen farklı bir konumdadır. Adli kontrol tedbiri, ceza henüz kesinleşmemişken ve yargılama devam ederken uygulanır. Buna karşılık denetimli serbestlik (5275 sayılı Kanun m.105/A), artık kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmünün infazına ilişkin bir uygulamadır. Her iki tedbir de uygulamada Denetimli Serbestlik Müdürlükleri tarafından takip edilir.

Adli Kontrol Kapsamındaki Yükümlülükler Nelerdir? – Adli Kontrol Tedbiri

Ceza soruşturması ya da kovuşturması sürecinde tutuklamaya alternatif olarak uygulanan adli kontrol kararı, şüpheli veya sanığın bazı yükümlülüklere tabi tutulması yoluyla özgürlüğünün kısıtlanmasını sağlar. Mahkeme bu kararı verirken, kişinin hangi kurallara ve kısıtlamalara uyacağını açıkça belirtmek zorundadır. Adli kontrol uygulamaları hem belirli davranışları yerine getirme (örneğin belirli tarihlerde imza atma) hem de bazı davranışlardan kaçınma (örneğin belirli yerlere gitmeme) şeklinde olabilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109/3. maddesinde, mahkemeler tarafından uygulanabilecek adli kontrol tedbirleri tek tek sıralanmıştır. Bunlar arasında en yaygın olanlar şunlardır:

1. Yurtdışına Çıkış Yasağı

Uygulamada en sık başvurulan tedbirlerden biri, şüphelinin ya da sanığın ülke dışına çıkmasını yasaklayan karardır. Sulh ceza hâkimliği tarafından verilen bu karar, UYAP sistemi üzerinden ilgili tüm hudut kapılarına iletilmekte ve uygulamaya geçmektedir.

2. İmza Atma Yükümlülüğü

Kişinin belirli gün ve saatlerde adli bir birime giderek imza atması gereken uygulamadır. Genellikle karakol ya da adliyeye düzenli başvuru şeklinde gerçekleştirilir.

3. Belirli Kurum veya Kişilerin Çağrılarına Uyma

Mahkemenin uygun gördüğü denetim mercilerine başvurma, mesleki faaliyet veya eğitime devam etme şartına uyma gibi kontrol yükümlülüklerini içerir.

4. Taşıt Kullanma Yasağı

Mahkeme tarafından gerekli görülmesi hâlinde, kişinin motorlu taşıtları kullanması yasaklanabilir. Bu durumda sürücü belgesi adli emanete teslim edilir. Ancak şüphelinin mesleki faaliyetinde araç kullanması gerekiyorsa, savcılık veya hâkim tarafından geçici izin verilebilir.

5. Tedavi ve Rehabilitasyon Yükümlülüğü

Uyuşturucu, alkol ya da uçucu madde bağımlılığı olan kişiler için tedavi ya da rehabilitasyon şartı konulabilir. Gerekli görüldüğünde kişi hastaneye yatırılarak tedavi altına alınabilir.

6. Güvence Bedeli (Kefalet)

Şüpheliden belirli bir miktarda güvence parası yatırması istenebilir. Bu miktar, şüphelinin ekonomik durumu dikkate alınarak hâkim tarafından belirlenir. Ancak uygulamada bu tedbire nadiren başvurulmaktadır.

7. Silah Bulundurma ve Taşıma Yasağı

Şüphelinin herhangi bir silah bulundurması ya da taşıması yasaklanabilir. Sahip olduğu silahlar adli emanete teslim edilir.

8. Mağdurun Haklarını Güvence Altına Alma

Suç mağdurunun zarar görmesini önlemek amacıyla, şüphelinin belirli bir miktarda parayı ayni ya da şahsi teminat olarak yatırması gerekebilir.

9. Aile ve Nafaka Sorumluluklarını Yerine Getirme Taahhüdü

Kişiden, mahkeme kararlarına uygun olarak nafaka ödeme yükümlülüğünü yerine getireceğine dair taahhüt istenebilir.

10. Evden Çıkmama (Ev Hapsi)

Konutunu terk etmeme yükümlülüğü getirilerek kişinin evinde kalması sağlanır. Bu durum, tam zamanlı denetim altında tutulması anlamına gelir.

11. Belirli Bir Yerleşim Yerini Terk Etmeme

Mahkeme, kişinin belirlenen bir il ya da ilçeyi terk etmemesi yönünde karar verebilir.

12. Belirli Yer veya Bölgelere Girmeme Yasağı

Özellikle mağdurun yaşadığı mahalle, işyeri, okul gibi yerlerden uzak durması sağlanmak amacıyla bu tür kısıtlamalar uygulanabilir.

Adli Kontrol Tedbiri

Adli Kontrol Kararına Karşı İtiraz Nasıl Yapılır ve Kaldırılması Mümkün müdür? (CMK m.111/2)

Ceza muhakemesi sürecinde hâkim veya mahkeme tarafından verilen kararlara karşı başvurulabilecek temel kanun yollarından biri “itiraz”dır. Adli kontrol kararı da bu kapsamda itiraz edilebilecek kararlardan biridir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 111/2. maddesine göre, şüpheli ya da sanık hakkında verilen adli kontrol kararına karşı itiraz edilebilir. Bu itiraz üzerine, öncelikle Cumhuriyet savcısının görüşü alınır ve ardından yetkili hâkim veya mahkeme en geç beş gün içerisinde itirazı değerlendirerek kararını verir.

Verilecek karar, yalnızca adli kontrol tedbirinin tamamen kaldırılması yönünde olmayabilir. Mahkeme, şüpheli ya da sanığın tabi tutulduğu yükümlülüklerin bazılarını kaldırabilir, değiştirebilir ya da geçici olarak bu yükümlülüklerden muaf tutulmasına da karar verebilir. Yani adli kontrolün kapsamı daraltılabilir veya esnetilebilir.

Adli kontrol kararına itiraz süresi, kararın öğrenildiği tarihten itibaren iki haftadır. Bu süre içinde yapılmayan başvurular değerlendirmeye alınmaz.

İtiraz hakkı sadece şüpheli veya sanığa ait değildir. CMK’nın 262/1. maddesi uyarınca; kişinin avukatı, eşi ya da yasal temsilcisi (veli, vasi gibi) de onun adına adli kontrol kararına itiraz etme yetkisine sahiptir.

Önemle belirtilmelidir ki, adli kontrol kararına itiraz edilmese dahi, şüpheli veya sanığın bu tedbir altında tutulmasının gerekip gerekmediği belirli aralıklarla yeniden gözden geçirilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 110/4. maddesi uyarınca; soruşturma aşamasında bu değerlendirme sulh ceza hâkimi tarafından Cumhuriyet savcısının talebiyle, kovuşturma aşamasında ise mahkemece resen yapılır. Bu değerlendirme süresi en fazla dört ayda bir olmak üzere tekrarlanır.

Adli Kontrol Kararına İtirazın Değerlendirilme Süreci – Adli Kontrol Tedbiri

Adli kontrol ya da tutuklama kararlarına karşı yapılan itirazların hangi merci tarafından değerlendirileceği, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Sulh ceza hâkimliği tarafından verilen adli kontrol kararları, o yargı çevresinde görev yapan asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından incelenir. Farklı hâller söz konusuysa, yani yetkili mercii farklı bir mahkemeyse, kararın gecikmeden gözden geçirilebilmesi için sulh ceza hâkimliği gerekli idari önlemleri almakla yükümlüdür.

Eğer sulh ceza hâkimliği işleri asliye ceza hâkimi tarafından yürütülüyorsa, itiraz yetkisi bu kez ağır ceza mahkemesi başkanına geçmektedir (CMK m.268/3-b). Asliye ceza hâkimi tarafından verilen kararlarda ise itiraz merci, ilgili ağır ceza mahkemesidir. Eğer birden fazla ağır ceza dairesi varsa, kararı numara sırasına göre izleyen daire; son numaralı daireyse birinci daire görevlidir (CMK m.268/3-c).

Naip hâkim kararları için itirazlar, bağlı olduğu ağır ceza mahkemesi başkanı tarafından değerlendirilir. İstinabe (başka yerdeki mahkemeye yetki verilmesi) işlemleri sonucunda alınan kararlara karşı ise yine aynı sistematik çerçevede yerel mahkeme ya da başkanı yetkilidir (CMK m.268/3-d). Yüksek mahkemelerde, yani bölge adliye mahkemeleri ve Yargıtay ceza dairelerinde verilen kararlarda da benzer bir sıralama geçerlidir. Kararı veren daire başkanının kararına, numara itibarıyla onu izleyen ceza dairesi bakar (CMK m.268/3-e).


Elektronik Kelepçeli Adli Kontrol Nasıl Uygulanır? – Adli Kontrol Tedbiri

Adli kontrol altında serbest bırakılan kişilere elektronik izleme sistemi (elektronik kelepçe) uygulanabilir. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 57/5. maddesi uyarınca, kişinin evde ya da çevresinde serbest dolaşabileceği alanlar belirlenerek elektronik kelepçe takılır. Bu kelepçeler, bölgeden çıkılması veya zorla çıkarılması durumunda alarm vermekte, sistemin ihlal edildiği otomatik olarak tespit edilmektedir.

Elektronik kelepçeyi ihlal eden kişi, adli kontrol yükümlülüğünü yerine getirmemiş sayılır ve tutuklanma riski doğar.


Adli Kontrol Kararını Hangi Mahkeme Verir? – Adli Kontrol Tedbiri

Adli kontrol kararı hem soruşturma hem de kovuşturma safhasında verilebilir. Soruşturma aşamasında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından karar alınır. Ancak savcılık talebi yoksa hâkim doğrudan adli kontrol uygulayamaz. Öte yandan, tutuklama talebiyle sevk edilen bir kişi için sulh ceza hâkimi tutuklama yerine doğrudan adli kontrol kararı verebilir.

Kovuşturma aşamasında ise, davaya bakan mahkeme adli kontrol tedbiri uygulama yetkisine sahiptir. Asliye ceza, ağır ceza, çocuk mahkemeleri veya özel mahkemeler (örneğin fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi) bu kararı verebilir.

Her iki aşamada da mahkeme, yeni yükümlülükler getirme, mevcut yükümlülükleri kaldırma ya da değiştirme yetkisine sahiptir.


Adli Kontrol Süresi Ne Kadardır? (CMK 110/A) – Adli Kontrol Tedbiri

Adli kontrol tedbirinin süresine ilişkin açık düzenleme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 01.01.2022 tarihinde getirilen değişikliklerle yapılmıştır. CMK m.110/A hükmü uyarınca:

  • Ağır ceza kapsamı dışındaki suçlarda, adli kontrol en fazla 2 yıl sürebilir. Bu süre, gerekçesi belirtilmek şartıyla 1 yıl daha uzatılabilir.
  • Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda, süre 3 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre de gerekçeyle uzatılabilir. Ancak uzatma süresi terör ve belirli TCK suçlarında toplam 4 yılı aşamaz.
  • Çocuklar açısından bu süreler yarı oranında uygulanır.

Hükmün kesinleşmesiyle birlikte adli kontrol kendiliğinden sona erer.


Adli Kontrol Tedbiri İhlal Edilirse Ne Olur? (CMK m.112)

Adli kontrol kurallarına uymayan şüpheli veya sanık hakkında, mahkeme doğrudan tutuklama kararı verebilir. Bu karar, hâkimin takdirindedir ve yükümlülüğün ihlal şekline göre değerlendirilir. Bazı durumlarda hâkim, tutuklama yerine adli kontrolün niteliğini değiştirerek yeni şartlar belirleyebilir.

Eğer kişi azami tutukluluk süresi dolduğu için adli kontrol altına alınmışsa ve yükümlülüğü ihlal ederse, yine tutuklama mümkündür. Ancak bu durumda tutukluluk süresi:

  • Ağır ceza işlerinde 9 ayı,
  • Diğer işlerde 2 ayı geçemez (CMK m.112/2).

Güvence Bedeli ile Tahliye (Kefalet) – CMK m.113 – Adli Kontrol Tedbiri

Kefaletle tahliye, adli kontrolün mali bir türüdür. Şüpheli ya da sanık, güvence yatırarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılabilir. Bu güvence, kişinin:

  • Tüm yargı işlemlerine katılımını,
  • Kararların infazını sağlamayı,
  • Kamusal ve kişisel zararların tazminini,
  • Nafaka ya da para cezalarının ödenmesini güvence altına alır.

Kefaletin hangi unsurları karşıladığı, hâkim kararında ayrı ayrı belirtilmelidir.


Yurtdışı Yasağına İtiraz ve Kaldırılması – Adli Kontrol Tedbiri

Yurtdışına çıkış yasağı, soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında alınabilecek geçici bir tedbirdir. Karar, soruşturmada sulh ceza hâkimi, kovuşturmada ise davaya bakan mahkeme tarafından alınır.

İtiraz süresi 7 gündür ve tebliğ/tefhim ile başlar. Bu süreden sonra da yasağın kaldırılması için aynı mahkemeye dilekçeyle başvuru yapılabilir.


Soruşturmada Verilen Adli Kontrol Kararı Dava Aşamasında Devam Eder mi?

Soruşturma safhasında verilen adli kontrol kararı, dava açıldığında otomatik olarak devam etmez. Kovuşturma aşamasında görevli mahkeme, adli kontrol tedbirinin devamına dair yeni bir karar almalıdır. Mahkeme tensip zaptında bu yönde bir karar vermemişse, tedbirin hukuken sona ermesi gerekir. Ancak uygulamada hâkimler genellikle devam kararı vermese bile, yeni bir başvuru üzerine kaldırılmasına karar verebilmektedir.


Adli Kontrol Tedbiri Altındaki Kişi Tutuklanabilir mi?

Evet. Eğer Cumhuriyet savcısı, adli kontrol altında olan kişinin tutuklanması gerektiğini düşünürse bu yönde itiraz yoluna başvurabilir. Ayrıca kişi yükümlülüklerini ihlal ederse (imza atmamak, kelepçeyi çıkarmak, yurtdışına çıkmak gibi), mahkeme tutuklama kararı verebilir. Ancak tüm yükümlülüklere uyan bir kişi hakkında tutuklama kararı verilemez (CMK m.112/1).


Adli Kontrol Tedbiri Sabıka Kaydına Geçer mi?

Hayır. Adli kontrol bir mahkumiyet hükmü veya ceza değildir. Dolayısıyla adli sicil kaydına (sabıka kaydına) işlenmez.


Ev Hapsi Cezadan Mahsup Edilir mi? – Adli Kontrol Tedbiri

Genel kural olarak, adli kontrol altında geçirilen süre cezadan düşülmez (CMK m.109/6). Ancak konutu terk etmeme (ev hapsi) şeklinde uygulanan adli kontrol, istisna teşkil eder. Bu durumda evde geçirilen her iki gün, bir gün hapis cezasından düşülür.

Adli Kontrol Tedbiri ve Yargıtay Uygulamaları – Güncel Kararlar Işığında Değerlendirme

Yurtdışına Çıkış Yasağının Manevi Zarar Yaratması ve Tazminat Hakkı

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, koruma tedbirlerinden kaynaklanan zararlar için tazminat talep edilebilmesi mümkündür. Ancak, CMK’nın 141/1. maddesi kapsamına giren koruma tedbirleri sınırlı sayıda olup, adli kontrol bu maddede açıkça yer almamaktadır. İlgili madde yalnızca yakalama, tutuklama, arama, el koyma gibi işlemleri kapsar. Bu nedenle adli kontrol gibi tedbirlerden doğan zararların doğrudan bu madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bununla birlikte Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2021/4879 E., 2022/9807 K. sayılı kararında; 9 yıl 1 ay 16 gün süreyle yurtdışı yasağına tabi tutulan kişiye ilişkin olarak, uygulanan adli kontrol tedbirinin seyahat özgürlüğünü aşırı ve haksız biçimde sınırladığına hükmedilmiştir. Kararda, bu durumun kişinin temel hak ve özgürlüklerine ölçüsüz müdahale teşkil ettiğine ve Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ölçülülük ilkesinin ihlal edildiğine dikkat çekilmiştir.

Bu çerçevede, uygulamanın özgürlük kısıtlayıcı etkisinin uzun süre devam etmesi nedeniyle, manevi zararın doğduğu ve bu zarar için makul miktarda tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiş, eksik tazminata hükmedilmesi kararın bozulmasına neden olmuştur.


Adli Kontrol Kararı Kaldırılmasına Rağmen Uygulamanın Devamı Nedeniyle Tazminat

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2019/13827 E., 2021/1802 K. sayılı kararında; adli kontrol tedbirinin mahkeme kararı ile kaldırılmış olmasına rağmen, uygulamada devam ettirilmesinden kaynaklanan maddi ve manevi zararlar değerlendirilmiştir. Mahkeme, tedbirin kaldırılmasına rağmen fiilen uygulanmasının hak ihlali oluşturduğunu, bu nedenle Devlet aleyhine tazminat davası açılmasının mümkün olduğunu vurgulamıştır.

Özellikle CMK m.141/3 uyarınca hâkim ya da savcının kişisel kusuru, haksız fiili veya sorumluluğuna dayanmaksızın Devletin sorumlu olduğu durumlar açıkça belirtilmiştir. Bu doğrultuda, davacı lehine tazminata hükmedilmesinde hukuki bir sakınca bulunmadığı, yalnızca faiz başlangıç tarihi açısından dava tarihi esas alınarak düzeltme yapıldığı ifade edilmiştir.


Adli Kontrolün Kendi Kendine Sona Erdiği Durumlar

Ceza Muhakemesi Kanunu m.103/2’ye göre, şüpheli hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı, soruşturma evresindeki adli kontrolün kendiliğinden sona ermesine neden olur. Bu hüküm, yargılamada verilen beraat, mahkumiyet, düşme gibi kararlar açısından da uygulanabilir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2016/3193 E., 2016/2613 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, usul hükümlerinde kıyas mümkündür. Bu nedenle, ceza yargılaması sonuçlandığında, adli kontrolün kaldırılmasına dair ayrıca bir karar verilmesine gerek olmaksızın, tedbirin otomatik olarak sona erdiği kabul edilmelidir.


Yargıtay’ın Adli Kontrole Bakışı: Ölçülülük, Sınırlama ve Özgürlük Dengesi

Adli kontrol tedbirinin amacı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109 ve devamı maddelerinde belirtildiği gibi; tutuklama gibi daha ağır koruma tedbirlerine başvurulmadan şüpheli ya da sanığın kaçmasının, delil karartmasının ya da yargılamayı sekteye uğratmasının önüne geçmektir. Ancak bu tedbir geçici nitelik taşımaktadır ve belirli bir süre boyunca ölçülü olarak uygulanmalıdır.

Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, adli kontrol yükümlülüklerinin belirlenmesinde orantılılık ilkesi esas alınmalı; tedbir, bireyin özel yaşamına en az müdahale edecek şekilde şekillendirilmelidir. Aksi hâlde, özgürlüğü gereğinden fazla kısıtlayan adli kontrol uygulamaları tutuklamadan farksız hale gelir ve bu da hak ihlallerine neden olur.


Yargıtay kararları ışığında görüldüğü üzere, adli kontrol tedbirinin amacından sapması, süresinin aşılması veya hukuka aykırı şekilde sürdürülmesi hâlinde bireylerin Devlete karşı tazminat davası açma hakkı doğmaktadır.

Adli kontrol uygulamaları, tazminat talepleri ve ilgili hukuki süreçler hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak için Avukat Gökhan Yağmur ile doğrudan iletişime geçebilir veya gokhanyagmur.com üzerinden detaylı içeriklere göz atabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu