İlgilinin Mağdurun Rızası Nedir? TCK 26/2 Kapsamında Hukuka Uygunluk Nedeni

İlgilinin Rızası Nedir? (TCK Madde 26)
Mağdurun Rızası – Türk Ceza Kanunu’nun 26/2. maddesinde yer alan “ilgilinin rızası”, ceza hukukunda bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir. Kanun koyucu, daha önce “mağdurun rızası” ifadesiyle anılan bu kavramı, son düzenlemeyle “kişinin rızası” veya “ilgilinin rızası” şeklinde daha kapsayıcı ve teknik bir terimle ifade etmiştir. Bu düzenlemeye göre, bir kişinin üzerinde mutlak şekilde tasarruf edebileceği bir hakkına dair verdiği açık rıza doğrultusunda gerçekleştirilen eylemler cezalandırılmaz. Ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bu rıza, fail açısından hukuka uygunluk sağlar. Ancak yargılamalarda özellikle rızanın sonradan geri alınması, şikayetçi olunması veya vazgeçilmesi gibi durumlar, rızanın geçerliliği açısından ciddi tartışmalara neden olabilmektedir. Bu nedenle, rızanın kapsamı, zamanlaması ve geçerlilik şartları, uygulamada titizlikle değerlendirilmesi gereken konular arasında yer almaktadır.
İlgilinin Mağdurun Rızasının Geçerlilik Koşulları
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 26/2. maddesinde yer alan “ilgilinin rızası”, kişinin kendi üzerinde mutlak şekilde tasarruf edebileceği bir hakkına yönelik açık rızası doğrultusunda işlenen fiillerden dolayı ceza sorumluluğu doğmayacağını belirtmektedir. Bu durum, ceza hukukunda hukuka uygunluk nedenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ancak bu rızanın geçerli sayılabilmesi için belirli koşulların aynı anda mevcut olması gerekir. Öncelikle, rızanın konusu kişinin tasarruf yetkisine sahip olduğu bir hak olmalıdır. Ayrıca, rıza açıklayan kişi bu hak üzerinde tasarrufta bulunabilecek yeterliliğe sahip olmalı ve rıza, fiilin icrası sırasında ya da öncesinde açıklanmış olmalıdır. Rızanın varlığı, açık veya örtülü şekilde ifade edilebilir; yazılı ya da sözlü olarak iletilebilir. Hatta, bazı durumlarda sessiz kalmak ya da fiile engel olmamak da rıza göstergesi sayılabilir. Ancak, suçun işlenme anından sonra ortaya çıkan rıza, hukuka uygunluk sebebi teşkil etmez. Bu nedenle, rıza mutlaka suçun işlenmesinden önce veya o sırada verilmiş olmalıdır. Ceza Genel Kurulu’nun 2020/442 sayılı kararında da belirtildiği üzere, fiilin işlendiği an itibarıyla geçerli olmayan bir rıza, failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
1. Rıza, Kişinin Tasarruf Edebileceği Bir Hakka Yönelik Olmalıdır
İlgilinin rızasının geçerli kabul edilebilmesi için ilk koşul, rızanın kişinin doğrudan kendi üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğu bir menfaate ilişkin olmasıdır. Yani mağdur, zarar göreceği konudaki iradesini serbestçe ortaya koyabilmelidir. Örneğin, vücut bütünlüğü ile ilgili bazı tıbbi müdahalelerde hastanın rızası aranır ve bu rıza, işlemden önce verilmişse cezai sorumluluk doğmaz. Ancak bazı suç tiplerinde mağdurun rızası kanunen geçersiz sayılmıştır; örneğin insan ticareti suçunda, kişinin rızası olsa dahi hukuken geçerli kabul edilmez (TCK m.80/2). Rızanın sonradan geri alınması durumunda, yalnızca geri alma anından sonraki eylemler cezai sorumluluğa neden olur.

2. Rıza Açıklayan Kişi Ehliyetli Olmalıdır- Mağdurun Rızası
Rızanın hukuken geçerli olabilmesi için, rıza gösteren kişinin rıza açıklamaya ehil olması gerekir. Bu kişi, rızaya konu hakkın gerçek sahibi olmalıdır. Ceza hukukunda ehliyet kavramı, özel hukuktan farklı olarak değerlendirilir. Özellikle cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda yaş sınırları önemli bir kriterdir. TCK’nın 103 ve 104. maddelerinde belirtildiği üzere, 15 yaşından küçük mağdurların rızaları geçerli sayılmaz. Bu nedenle, yaş küçüklüğü gibi nedenlerle rıza hukuken geçerli sayılmadığında, fiilin hukuka uygun olduğu iddia edilemez.
3. Rıza, Suçun İcrası Öncesinde veya Anında Verilmelidir – Mağdurun Rızası
Ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran bu hukuka uygunluk nedeni, ancak fiil gerçekleşmeden önce ya da suç işlenirken beyan edilen bir rıza varsa geçerlidir. Bu nedenle yasa koyucu, “mağdur” ifadesi yerine daha genel olan “ilgili” veya “kişi” ifadesini tercih etmiştir. Rıza, kişinin serbest iradesine dayanmalı; tehdit, zorlama ya da baskı sonucu açıklanmış olmamalıdır. Ayrıca, sonradan açıklanan rıza, işlenmiş fiili hukuka uygun hale getirmez ve geçmişe etkili olamaz. Dolayısıyla, rıza geçerli bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilmesi için, mutlaka eylemle eşzamanlı veya öncesinde mevcut olmalıdır.
İlgilinin Mağdurun Rızası ve Yargıtay Kararları Işığında Ceza Sorumluluğu
TCK’nın 26/2. maddesi uyarınca, kişinin kendi üzerinde mutlak şekilde tasarruf edebileceği bir hakkına yönelik olarak verdiği rıza, eğer fiil bu rıza çerçevesinde işlenmişse, fail hakkında ceza verilmemesine yol açar. Bu düzenleme ile kanun koyucu, ceza sorumluluğunu ortadan kaldırabilecek bir hukuka uygunluk nedeni oluşturmuştur. Ancak bu durumun geçerli olabilmesi için, rızanın hem şekil hem de içerik açısından belirli koşulları taşıması gerekir.
Öncelikle, ilgili kişinin rızası, tasarruf edilebilir bir hakka dair olmalı ve bu kişi söz konusu hakkın gerçek sahibi olmalıdır. Ayrıca, rızanın geçerli olabilmesi için, rızayı açıklayan kişinin fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek yeterliliğe, yani rıza açıklama ehliyetine sahip olması zorunludur. Fakat bazı suç türlerinde yasa koyucu, mağdurun rızasını baştan geçersiz sayarak, bu suçlar açısından ilgilinin rızasını hukuka uygunluk nedeni olmaktan çıkarmıştır. Özellikle çocuklara yönelik cinsel suçlarda, mağdurun yaşı ve gelişim düzeyi dikkate alınarak rıza geçersiz sayılmakta, bu nedenle failin ceza sorumluluğu devam etmektedir.
Yaşı Küçük Mağdurun Rızasının Geçersizliği
Ceza hukukunda rızanın geçerliliği açısından yaş faktörü büyük önem taşır. TCK’nın 103. ve 104. maddeleri çocukların cinsel dokunulmazlığına yönelik suçları düzenlerken, 15 yaşını doldurmamış çocukların rızasını geçersiz saymaktadır. Bu nedenle, 15 yaş altındaki bir çocuğun rıza beyanı olsa dahi, gerçekleştirilen cinsel eylem cinsel istismar suçu kapsamında değerlendirilir. Örneğin Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 15 yaşını doldurmamış ve ayrıca orta düzeyde zihinsel engeli bulunan bir çocuğun, rıza göstermiş gibi görünse dahi, bunun hukuken geçerli bir rıza olmayacağına hükmetmiştir. Dolayısıyla failin cezai sorumluluğu ortadan kalkmayacak, alıkoyma ya da istismar eylemleri ilgili suçları oluşturmaya devam edecektir.
Fuhuş ve İnsan Ticareti Suçlarında Çocuğun Rızası – Mağdurun Rızası
TCK’nın 80. maddesi uyarınca, çocukların insan ticareti ve fuhuş gibi suçların mağduru olması hâlinde, rızalarının olup olmamasına bakılmaksızın failin cezası ortadan kalkmaz. Örneğin 14 yaşındaki bir çocuğun rızasıyla fuhuşa sevk edilmesi, hem insan ticareti hem de çocuğun cinsel istismarı suçlarını oluşturur. Burada rıza, suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldıracak bir etkiye sahip değildir. Aynı zamanda TCK’nın 44. maddesi uyarınca, bu suçlar arasında fikri içtima söz konusu olmaz, fail her bir suçtan ayrı ayrı sorumlu tutulur. Yargıtay, bu tür durumlarda faillerin çocuk yaşta mağdurları cinsel istismar ve fuhuş suçlarına zorlaması hâlinde insan ticareti suçu yanında nitelikli cinsel istismar hükümlerinin de uygulanması gerektiğini belirtmiştir.
Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunda Rızanın Etkisi
Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda mağdurun rızası belirleyici bir rol oynayabilir. Ancak yine yaş, zihinsel kapasite ve rızanın özgür iradeye dayanıp dayanmadığı burada belirleyicidir. Özellikle 15 yaşını doldurmamış bir çocuğun, rızasıyla dahi başka bir kişinin evinde günlerce kalması, rıza geçerli sayılsa dahi hukuken kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu ortadan kaldırmaz. Yargıtay, bu tür durumlarda mağdurun yaşının küçüklüğü ve zihinsel gelişiminin yeterli olmamasını dikkate alarak rızayı geçerli kabul etmemekte ve failin cezai sorumluluğunu sürdürmektedir.
Çocukların Cinsel Rızası İki Farklı Yaş Grubunda Değerlendirilir
Yasaya göre, çocuk kavramı 18 yaşını doldurmamış bireyleri kapsar. Ancak cinsel suçlar açısından çocuklar iki ayrı kategoriye ayrılır: 15 yaşını tamamlamamış olanlar ve 15 yaşını bitirmiş olup da 18 yaşını doldurmamış olanlar. İlk gruptakilerin cinsel rızası hiçbir şekilde geçerli sayılmazken, ikinci gruptakilerin cebir, tehdit, hile gibi iradeyi ortadan kaldıran nedenler dışında verdikleri rıza geçerli sayılabilir. Bu ayrım, cinsel istismar ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi suçlarda failin sorumluluğunun tespitinde kritik rol oynamaktadır.
Hırsızlık ve Rızanın Hukuki Değeri
Bazı suç tiplerinde mağdurun rızası, failin lehine sonuç doğurabilir. Örneğin hırsızlık suçunda mağdurun, evinin bahçesindeki meyveleri komşularının almasına izin vermesi hâlinde, fiil artık cezai bir işlem olmaktan çıkar. Yargıtay, bu tür rıza beyanlarını geçerli saymakta ve failin beraatine hükmetmektedir. Bu tür kararlar, ilgilinin rızasının kapsamını ve uygulanabilirliğini ortaya koyma açısından önemlidir.
Genetik İnceleme ve Mağdurun Rızası
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, mağdurun bedeninden örnek alınması için rızası varsa hâkim ya da savcı kararına gerek yoktur. Ancak bu örnekler üzerinde moleküler genetik inceleme yapılacaksa, mağdurun rızası tek başına yeterli olmayıp, hâkim kararı alınması zorunludur. Bu noktada mağdur rızası yalnızca biyolojik örnek alma sürecini hukuka uygun hâle getirir, fakat ileri incelemeler için yasal bir karar gerekir. Yargıtay, bu konuda da mağdur rızasının sınırlarını açıkça belirlemiştir.
Bu içerik, Avukat Gökhan Yağmur tarafından hazırlanmıştır. İstanbul Barosu’na kayıtlı olan Av. Gökhan Yağmur, özellikle ceza hukuku, aile hukuku, şirket danışmanlığı ve göçmen hukuku alanlarında müvekkillerine etkin ve çözüm odaklı hizmet sunmaktadır. Hukuki bilgiye herkesin kolayca ulaşabilmesi amacıyla, akademik düzeyde içerikler üretmekte ve güncel yüksek yargı kararlarını yorumlayarak kamuoyuyla paylaşmaktadır.
Detaylı bilgi ve danışmanlık için:
📞 0542 157 06 34
🌐 www.gokhanyagmur.com.tr
🛑 Telif Hakkı ve Kullanım Uyarısı
Bu internet sitesinde yer alan tüm yazılar, makaleler ve içerikler Av. Gökhan Yağmur tarafından oluşturulmuş olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altındadır. Tüm içerikler zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. İzinsiz olarak içeriklerin kopyalanması, çoğaltılması, özetlenmesi veya başka sitelerde yayımlanması halinde hukuki ve cezai sorumluluk doğacaktır.
Meslektaş hukukçular, içeriklerimizi kaynak göstermek ve atıf yapmak suretiyle hukuki çalışmalarında kullanabilirler.
✍️ Hukuki Yazı Paylaşmak İsteyenler İçin
Akademik ya da mesleki çalışmaları bulunan hukukçular, uygulamaya dönük özgün makalelerini kısa özgeçmişleriyle birlikte [e-posta adresiniz] adresine göndererek yayımlanmak üzere bize iletebilirler. Konu sınırlaması bulunmamaktadır; ancak güncel hukuk uygulamalarıyla bağlantılı yazılar tercih sebebidir.