Bilgi BankasıCeza Hukuku

Mahkumiyet Kararı (Hükmü) Nedir? Ceza Yargılamasında Mahkumiyetin Sonuçları

Mahkumiyet Kararı Nedir? (CMK 223/1)

Ceza yargılamasında mahkumiyet kararı, sanığın işlediği iddia edilen suçun tüm yönleriyle kanıtlanması durumunda verilen, yargılamanın sonunda açıklanan bir hüküm türüdür. Bu karar, sanığın cezasız bırakılmayacağını ve hakkında hapis cezası veya adli para cezası gibi bir yaptırım uygulanacağını gösterir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, duruşma tamamlandıktan sonra verilecek hükümler arasında yer alan mahkumiyet kararı, yargılamayı sonuçlandıran en ağır sonuçlu kararlardan biridir. Aynı maddenin beşinci fıkrasında ise, “Yüklenen suçun işlendiğinin sabit görülmesi hâlinde, sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilir.” hükmü açıkça belirtilmiştir.

Mahkumiyet Kararının Verilme Şartı

Bir kişiye mahkumiyet kararı verilebilmesi için, isnat edilen suçun o kişi tarafından işlendiğinin her türlü şüpheden uzak bir şekilde ispatlanmış olması gerekir. Şüphe, sanık lehine yorumlanacağı için, hâkim ancak maddi gerçeğe tam anlamıyla ulaşılması ve delillerin buna açıkça işaret etmesi durumunda mahkumiyet kararı verebilir. Aksi durumda beraat veya diğer hüküm yollarına başvurulması gerekir.

Mahkumiyet Dışındaki Diğer Hüküm Türleri

Ceza muhakemesi sistemimizde, duruşmanın sonunda şu tür kararlar da verilebilir:

  • Beraat kararı,
  • Ceza verilmesine yer olmadığı kararı,
  • Güvenlik tedbirine hükmedilmesi,
  • Davanın reddi kararı,
  • Davanın düşmesi kararı.

Ancak mahkumiyet kararı, sanık açısından doğrudan cezai sonuç doğuran ve sicile işleyen nitelikte bir hükümdür.

Mahkumiyet Kararı

Mahkumiyetin Hukuki Sonuçları

Verilen mahkumiyet kararı, sadece ceza uygulanması anlamına gelmez. Aynı zamanda dava zamanaşımı süresini kesen bir hukuki neden olarak da kabul edilir. Bu yönüyle hem ceza hem de usul hukuku bakımından önemli bir etkisi bulunmaktadır.


Mahkumiyet Kararı Hangi Unsurları Taşımalıdır?

Ceza yargılamasında verilen mahkumiyet kararının mutlaka gerekçeli olması zorunludur. Gerekçeli karar; mahkemenin, iddia ve savunmaları, ortaya konan vakıaları ve delilleri değerlendirerek, hangi hukuki nedenlerle hüküm kurduğunu açıklayan yazılı metindir. Bu karar, yargılamanın şeffaflık ve denetlenebilirlik ilkelerine uygun biçimde tamamlanmasını sağlar.

1. İddia ve Savunmanın Kararda Yer Alması

Yargılamanın tarafları olan savcılık ve savunma makamı, dava boyunca uyuşmazlık konusu olan suçlamaya ilişkin görüş ve taleplerini açıklar. Mahkumiyet kararında bu görüşlerin özetle yer alması gerekir. Bu, mahkemenin kararını; tez (iddia), antitez (savunma) ve sentez (hüküm) mantığına uygun olarak oluşturup oluşturmadığının değerlendirilebilmesine olanak tanır.

2. Delillerin Değerlendirilmesi ve Tartışılması

Mahkumiyet hükmünün en önemli bölümü delillere ilişkin tartışmalardır. Mahkeme, dosyada yer alan tüm delilleri incelemeli, suçun ispatına etkisi olanları belirtmeli ve sübuta ulaşmadığı kanaatine vardığı delilleri de nedenleriyle birlikte açıklamalıdır. Hükme dayanak olan deliller açıkça gösterilmeli; aynı şekilde, hükümde dikkate alınmayan delillerin de neden reddedildiği belirtilmelidir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206. maddesine göre bazı delillerin reddi mümkündür. Bu deliller:

  • Hukuka aykırı şekilde elde edilmişse,
  • Karara etkisi bulunmayan olaylara ilişkindir,
  • Yalnızca yargılamayı uzatmak amacıyla sunulmuşsa,

mahkeme tarafından kabul edilmez ve bu durum gerekçede açıklanmalıdır.

3. Mahkemenin Ulaştığı Kanaat

Yargılama sonucunda, mahkemenin sanığın suçlu olup olmadığına dair vardığı kanaat, hüküm metninde açıkça yer almalıdır. Sanığın işlediği sabit görülen fiil ve bu fiilin nasıl nitelendirildiği net şekilde belirtilmelidir. Ayrıca, ceza belirlenirken TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde düzenlenen ölçütler göz önünde bulundurulmalıdır.

Kararda ayrıca TCK 53 ve devamı maddelere uygun biçimde güvenlik tedbirlerine de yer verilmelidir. Bu tedbirler, cezanın yanında veya yerine uygulanabilir.

4. Kişiselleştirme ve Güvenlik Tedbirlerine İlişkin Gerekçeler

Sanık hakkında verilen cezanın bireyselleştirilmesi kapsamında; hapis cezasının ertelenip ertelenmediği, adli para cezasına çevrilip çevrilmediği, veya başka bir güvenlik tedbiri uygulanıp uygulanmadığı gibi hususların hangi gerekçelerle belirlendiği kararda açıklanmalıdır.

Adli para cezası, tek başına ya da hapis cezasına alternatif olarak uygulanabilen bir yaptırım biçimidir. Hapis cezasının ertelenmesi ise, sanığın belirli koşulları sağladığı takdirde cezaevine girmesinin önlenmesini sağlayan bir imkândır. Bu tür kararların tamamı gerekçelendirilmelidir.


Mahkumiyet Kararının Kesinleşmesi ve İnfaz Süreci

Ceza yargılamasında verilen mahkumiyet kararı, tarafların olağan kanun yolları olan istinaf veya temyiz başvurularını tamamlamasıyla birlikte kesinleşir. Bu süreçte herhangi bir kanun yolu işletilmemişse ya da başvuru süresi geçmişse, hüküm doğrudan kesinleşmiş sayılır. Kesinleşmiş karar, artık infaza hazır hale gelir.

Mahkemeler, kesinleşen bu kararı, cezanın uygulanması amacıyla infaz savcılığına gönderir. İnfaz savcılığı ise hükmün niteliğine ve içeriğine göre cezanın nasıl ve nerede infaz edileceğine karar verir. Bu kapsamda cezanın infazı, ya doğrudan ceza infaz kurumlarında (cezaevlerinde) gerçekleştirilir ya da bazı durumlarda dışarıda infaz süreçleri başlatılır.

Mahkumiyet Kararının Dışarıda İnfaz Edilmesi

Verilen karar doğrultusunda eğer kişiselleştirme kurumları devreye girmişse, yani cezanın bireyselleştirilmesine yönelik bir karar alınmışsa, hükümlünün cezası cezaevinde çekilmek zorunda olmayabilir. Örneğin:

  • Hapis cezası ertelenmişse, kişi denetim süresi boyunca belirli yükümlülüklere uymak kaydıyla cezaevine girmez.
  • Hapis cezası adli para cezasına çevrilmişse, kişi bu parayı ödemek suretiyle cezanın infazını dışarıda gerçekleştirir.

Bu gibi hallerde cezanın infazı farklı mekanizmalarla yürütülür ve hükümlü cezaevi koşullarına tabi olmaz.

HAGB Kararları ve Mahkumiyet Niteliği

Öte yandan, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı verildiğinde, teknik anlamda bir mahkumiyet kararı mevcut değildir. Çünkü bu karar ile sanık hakkında verilen ceza, belirli bir denetim süresi boyunca açıklanmaz. Bu nedenle HAGB kararları, klasik anlamda kesinleşmiş ve infaz edilebilir mahkumiyet kararları olarak değerlendirilmez.


Mahkumiyet Kararının Yorumu ve Duraksama Hali

Ceza yargılaması sonunda verilen mahkumiyet hükmünde yer alan bir hukuka aykırılığın düzeltilmesi, ancak olağan veya olağanüstü kanun yollarına başvuru ile mümkündür. Yani hüküm kesinleştikten sonra, yalnızca infaz aşamasında yapılacak işlemlerle bu tür hukuka aykırılıklar düzeltilemez. Ancak, uygulamada bazı durumlarda infaz sürecinde mahkumiyet kararının yorumlanması zorunluluğu ortaya çıkabilir.

İnfaz sırasında hükmün içeriğinin nasıl uygulanacağı konusunda bir tereddüt doğarsa, bu durumda hükmü veren mahkemeye başvurularak söz konusu hükmün yorumlanması istenir. Bu durum genellikle cezanın türü, süresi veya hangi hükümlerin uygulanacağı gibi konularda yaşanan belirsizliklerden kaynaklanır.

5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.98

Bu konu, 5275 sayılı Kanun’un “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama” başlıklı 98. maddesinde açık bir şekilde düzenlenmiştir. İlgili maddenin birinci fıkrasında şöyle denilmektedir:

“Mahkûmiyet hükmünün yorumunda duraksama olursa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirse, hükmü veren mahkemeden duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir.”

Bu hüküm, infaz makamının doğrudan bir değişiklik yapamayacağını ancak yorum ihtiyacı hâsıl olduğunda yetkili mahkemeye başvurarak bu duraksamayı gidermesini talep edebileceğini ifade eder.

Yorum Talebi İnfazı Durdurmaz

Mahkemeden yorum istenmiş olması, kural olarak cezanın infazını durdurmaz. Ancak, olayın özelliklerine göre mahkeme ya da infaz hâkimliği, infazın ertelenmesine veya geçici olarak durdurulmasına karar verebilir. Bu tür bir karar, özellikle sanığın haklarının zarar görmesini önlemek amacıyla istisnai olarak uygulanabilir.


Mahkumiyet Kararlarına Karşı Başvuru Yolları: İtiraz, İstinaf ve Temyiz

Ceza yargılamasında verilen mahkumiyet kararları, çeşitli kanun yollarına başvurularak denetlenebilir. Bu yolların başlıcaları itiraz, istinaf ve temyizdir. Her bir başvuru yolu farklı şekil ve süre şartlarına bağlıdır.


1. Mahkumiyet Kararına Karşı İtiraz

İtiraz yolu, genellikle ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı aynı seviyedeki başka bir mahkeme tarafından yapılan denetimi ifade eder. Mahkumiyet kararının kendisine değil, bu kararla birlikte verilen tutuklama ya da tutukluluğun devamına ilişkin kararlara karşı itiraz mümkündür.

Ayrıca, teknik olarak mahkumiyet kararı sayılmayan ancak hüküm niteliği taşıyan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararlarına karşı da itiraz hakkı tanınmıştır.

İtiraz süresi, kararın öğrenildiği tarih olan tefhim ya da tebliğ tarihinden itibaren iki haftadır (CMK m.268/1). Ancak unutulmamalıdır ki, mahkumiyet kararının esasına veya usulüne ilişkin denetim, yalnızca istinaf veya temyiz yoluyla yapılabilir; itiraz bu konuda yeterli değildir.


2. Mahkumiyet Hükmüne Karşı İstinaf Başvurusu

İstinaf, ilk derece mahkemesinin verdiği kararın hem maddi vakıa hem de hukuki yönüyle bir üst mahkeme olan bölge adliye mahkemesi tarafından incelenmesini sağlayan olağan bir kanun yoludur.

Mahkumiyet kararının maddi gerçeğe uygun olup olmadığı, delillerin değerlendirilmesinde hata yapılıp yapılmadığı veya hukuka aykırılık bulunup bulunmadığı, istinaf aşamasında detaylı biçimde denetlenebilir.

İstinaf süresi, gerekçeli kararın sanığa veya vekiline tebliğ edildiği tarihten itibaren iki haftadır.

Bazı kararlar için ise istinaf yolu kapalıdır. Örneğin:

  • 15.000 TL’nin altındaki adli para cezaları için istinaf başvurusu yapılamaz.
  • Üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlar nedeniyle verilen beraat kararları kesindir, bu kararlara karşı da istinaf yolu kapalıdır (CMK m.272/3-b).

3. Mahkumiyet Kararına Karşı Temyiz Başvurusu

Temyiz, istinaf mahkemesinin vermiş olduğu kararın yalnızca hukuki yönden denetlenmesini sağlayan bir diğer olağan kanun yoludur. İstinaf mahkemesince verilen kararın, davanın taraflarınca Yargıtay’a taşınması temyiz yoluyla mümkündür.

Temyiz süreci, yalnızca istinaf incelemesi tamamlandıktan sonra başlar. Yani mahkumiyet kararına karşı önce istinafa başvurulmalı, ardından istinaf mahkemesinin kararına karşı temyiz talebinde bulunulmalıdır.

Temyiz başvurusu da, istinaf kararının gerekçesiyle birlikte tebliğ edilmesini takiben iki hafta içinde yapılmalıdır (CMK m.291/1).


Mahkumiyet Hükmüne Karşı Olağanüstü Kanun Yolları

Ceza muhakemesinde itiraz, istinaf ve temyiz, mahkumiyet kararına karşı başvurulabilecek olağan kanun yollarıdır ve hüküm kesinleşmeden önce işletilir. Ancak, mahkumiyet kararı kesinleştikten sonra da bazı durumlarda olağanüstü kanun yollarına başvurma imkânı bulunmaktadır.

Kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının hukuka aykırı olduğu durumlarda, hükmün düzeltilmesi amacıyla başvurulabilecek olağanüstü kanun yolları şunlardır:

  • Kanun yararına bozma,
  • İstinaf veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı,
  • Yargılamanın yenilenmesi.

Bu yollar, istisnai ve sınırlı hallerde uygulanabilir. Amaç, artık hüküm ifade eden bir kararda çok açık bir hata ya da adaletsizlik olması durumunda yargılamanın yeniden değerlendirilmesini sağlamaktır.

Ayrıca bu başvurularla birlikte, infazın durdurulması veya ertelenmesi de talep edilebilir. Böylece, hatalı bir kararın fiilen uygulanmasının önüne geçilmiş olur. Özellikle yargılamanın yenilenmesi taleplerinde infazın geçici olarak durdurulması önemli bir güvencedir.


Mahkumiyet Kararı (Hükmü) ve Yargıtay Uygulaması

Hüküm Türleri ve Yargılamadaki Süreç

Ceza muhakemesinde, sanık hakkında düzenlenen iddianamede ileri sürülen eylemlerin açıkça gösterilmesi ve bu eylemlerin hangi suç tipine karşılık geldiğinin somut şekilde belirtilmesi gerekir. Cumhuriyet savcılığı tarafından düzenlenen iddianame, yerel mahkemece kabul edilip kovuşturmaya geçildiğinde artık mahkeme, yargılamayı tamamlayarak CMK m.223‘te belirtilen hüküm türlerinden birine karar vermelidir. Bu hüküm çeşitleri arasında beraat, ceza verilmesine yer olmaması, mahkûmiyet, güvenlik tedbiri, davanın reddi ve düşmesi kararları yer alır.

Ancak Yargıtay içtihatlarına göre, iddianamede eylemlerin açıkça belirtilmemesi veya delillerle ilişkilendirilmemesi gibi eksiklikler olsa bile, bu durum mahkemenin iddianameyi kabul ettikten sonra hüküm kurmasına engel değildir. Bu tür eksikliklerin mahkemece kovuşturma aşamasında tamamlanması gerekir. Aksi halde, “hüküm kurulmasına yer olmadığına” dair verilen kararlar bozma sebebi teşkil eder (Y4CD – 2020/3425).


Hükmün Yorumu ve İnfaz Aşamasında Duraksama

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi, infaz sırasında hükmün uygulanmasına ilişkin tereddütlerin giderilmesine olanak tanır. Ancak, mahkumiyet kararının esasına dair hukuka aykırılıklar, infaz aşamasında değil, ancak olağan ya da olağanüstü kanun yollarıyla düzeltilebilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, sanığa verilen adli para cezasının taksitlendirilmesinde asgari taksit sayısının kanuna aykırı biçimde belirlenmesini, infazda düzeltilemeyecek nitelikte bir hüküm hatası olarak değerlendirmiştir. Bu tür durumlarda, ancak kanun yararına bozma yoluyla düzeltme yapılabilir (YCGK – 2019/181).


Mahkumiyet Kararında Gerekçe Zorunluluğu

Anayasa’nın 141/3 ve CMK’nın 34 ile 230. maddeleri uyarınca mahkemelerin verdiği her mahkumiyet kararı, yeterli ve denetlenebilir bir gerekçeye dayanmalıdır. Bu gerekçede;

  • İddianamedeki suçlama,
  • Savunmalar ve tanık anlatımları,
  • Hangi anlatımın niçin üstün tutulduğu,
  • Ulaşılan sonuç ve kanaat,

açıkça ortaya konulmalıdır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, gerekçesi yetersiz mahkumiyet kararlarını bozma nedeni olarak değerlendirmiştir (Y9CD – 2020/453).


Hüküm, Karar ve Nihai Karar Kavramları

“Hüküm” ve “karar” kavramları çoğu zaman birbirinin yerine kullanılsa da ceza muhakemesi açısından teknik farklılıklar taşır. Her hüküm bir karardır; fakat her karar bir hüküm değildir. Hüküm, duruşmayı sona erdiren ve uyuşmazlığın esasını çözen nihai karardır. Karar ise hem ara kararları hem de nihai kararları kapsayan daha geniş bir kavramdır.

Ceza Genel Kurulu’nun 16.03.1992 tarihli kararında hüküm; yargılamanın tamamlanmasıyla verilen, somut olayın hukuk kurallarıyla değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan, uyuşmazlığı sonlandıran karar olarak tanımlanmıştır (CGK – 2021/103).


İstinaf Mahkemesinin Beraat Kararı ve Duruşma Açma Zorunluluğu

İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesince verilen mahkumiyet kararını incelerken duruşma açmadan beraat kararı veremez. Özellikle yeni delil değerlendirmesi veya mevcut delillerin yeniden takdiri gerekiyorsa, duruşma yapılması zorunludur.

Yargıtay, yalnızca hukuki nitelendirmeye ilişkin düzeltmelerin duruşmasız yapılabileceğini, maddi vakıaya dair değişikliklerin ise mutlaka duruşmayla ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla, savunma alınmaksızın beraat verilmesi CMK’nın temel ilkelerine aykırıdır ve bu tür kararlar bozma nedeni sayılmaktadır (Y3CD – 2021/19126 E., 2022/3889 K.).


Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Ceza hukuku, aile hukuku, icra-iflas hukuku ve ticaret hukuku başta olmak üzere birçok alanda uzmanlaşmış olan Avukat Gökhan Yağmur, müvekkillerine hem dava sürecinde hem de önleyici hukuk danışmanlığı kapsamında profesyonel destek sunmaktadır. Uzun yıllara dayanan deneyimi ve çözüm odaklı yaklaşımıyla, hem bireysel hem de kurumsal müvekkillere güvenilir hukuki temsil sağlamaktadır.

Her biri titizlikle hazırlanan içeriklerle hukuk arayışında olan kişilere doğru, güncel ve anlaşılır bilgiler ulaştırmayı amaçlayan Av. Gökhan Yağmur, aynı zamanda Yargıtay kararları ve akademik kaynaklarla desteklenen özgün içerikleriyle öne çıkmaktadır.

Detaylı bilgi ve iletişim için:
📞 0542 157 06 34
🌐 www.gokhanyagmur.com.tr


🛑 Telif Hakkı ve Kullanım Uyarısı
Bu internet sitesinde yer alan tüm yazılar, makaleler ve içerikler Av. Gökhan Yağmur tarafından oluşturulmuş olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altındadır. Tüm içerikler zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. İzinsiz olarak içeriklerin kopyalanması, çoğaltılması, özetlenmesi veya başka sitelerde yayımlanması halinde hukuki ve cezai sorumluluk doğacaktır.
Meslektaş hukukçular, içeriklerimizi kaynak göstermek ve atıf yapmak suretiyle hukuki çalışmalarında kullanabilirler.

✍️ Hukuki Yazı Paylaşmak İsteyenler İçin
Akademik ya da mesleki çalışmaları bulunan hukukçular, uygulamaya dönük özgün makalelerini kısa özgeçmişleriyle birlikte [e-posta adresiniz] adresine göndererek yayımlanmak üzere bize iletebilirler. Konu sınırlaması bulunmamaktadır; ancak güncel hukuk uygulamalarıyla bağlantılı yazılar tercih sebebidir.

🔒 Kullanım Koşulları

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu