Şahsi Cezasızlık Sebepleri Nelerdir? – Türk Ceza Hukukunda Kişiye Özgü Cezasızlık Halleri

Şahsi Cezasızlık Sebebi Nedir? (TCK 167 ve Diğer Düzenlemeler)
Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Tanımı ve Hukuki Nitelikleri
Şahsi cezasızlık sebepleri , ceza hukuku sisteminde suçu oluşturan genel unsurların dışındaki, failin şahsına özgü bazı durumların varlığı halinde ceza verilmemesini sağlayan özel hallerdir. Bu nedenler, suçun varlığını ortadan kaldırmaz; suç gerçekleşmiş olsa da fail hakkında ceza uygulanmasına engel teşkil eder. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu tür düzenlemeler bazı suçlara özgü maddelerde yer almakta ve genellikle suçun işlendiği anda var olan kişisel bağlamlara dayanmaktadır.
Cezada İndirim ve Cezasızlık Arasındaki Ayrım
Ceza hukukunda bazı durumlar sadece cezada indirim yapılmasını gerekli kılarken, bazı haller doğrudan cezayı tümüyle ortadan kaldırabilir. Cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler, çoğunlukla failin sonradan pişman olması veya zararın giderilmesi gibi gelişmelere dayanır. Buna karşılık şahsi cezasızlık halleri, suç anında objektif biçimde mevcut olan akrabalık gibi kişisel ilişkilere dayanır. Örnek olarak, TCK m.167 kapsamında, belirli yakın akrabalık ilişkileri bulunan kişilerin birbirlerine karşı işledikleri hırsızlık, dolandırıcılık veya güveni kötüye kullanma gibi suçlarda fail hakkında ceza verilmemesi veya cezanın indirimi söz konusu olabilmektedir.
Etkin Pişmanlık Şahsi Cezasızlık Nedeni midir?
Etkin pişmanlık halleri, bazı suç tipleri bakımından faile cezada indirim ya da cezasızlık sağlayabilir; ancak bu, şahsi cezasızlık sebebi olarak değerlendirilmez. Etkin pişmanlık suçun işlenmesinden sonra ortaya çıkan, failin zararları gidermeye çalıştığı bir davranış biçimidir ve bu yönüyle cezayı ortadan kaldıran ya da azaltan bir kişisel nedendir. Buna karşılık şahsi cezasızlık nedenleri, suçun işlendiği esnada mevcut olan kişisel ilişkilerden kaynaklanır ve failin bu durumu bilmesi zorunlu değildir.

Örnek Durumlar ve Uygulama Alanı
Bir çocuğun annesinin ziynet eşyasını alması durumu şahsi cezasızlık nedenine örnek teşkil eder. Bu olayda çocuk, TCK m.167’de belirtilen yakın hısımlık ilişkisi nedeniyle cezalandırılmaz. Bu tip durumlarda failin cezalandırılmaması, olayın suç niteliğini ortadan kaldırmaz. Yani eylem hukuken suçtur; ancak fail, kişisel durumu nedeniyle ceza görmez.
Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Sınırları
- Suçun iştirak halinde işlenmesi durumunda, şahsi cezasızlık hali yalnızca ilgili kişiyi etkiler. Suç ortakları bu durumdan yararlanamaz.
- Bu nedenlerin uygulanabilmesi için, suçun işlendiği sırada objektif olarak mevcut olması gerekir. Suçun işlenmesinden sonra gelişen olaylar (örneğin evlilik) şahsi cezasızlık sebebi sayılmaz.
- Zincirleme suçlarda, sadece bir fiilin şahsi cezasızlık kapsamında olması zincirleme bütünün cezalandırılmasını engellemez. Teselsül hali cezai sorumluluğun devamını gerektirir.
Müsadere ve Güvenlik Tedbirleri Uygulaması
Şahsi cezasızlık nedenlerinin uygulanması halinde ceza verilmese bile, suçla bağlantılı olarak uygulanacak güvenlik tedbirlerinin (örneğin eşya müsaderesi gibi) yürürlüğe konulması mümkündür. Bu, suçun toplum düzeni bakımından doğurduğu sonuçların bertaraf edilmesi amacı taşır.
Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Mevcudiyetinde Mahkeme Hangi Kararı Verir?
Soruşturma Aşamasında Cumhuriyet Savcısının Yetkisi
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171/1. maddesine göre, şahsi cezasızlık nedenlerinin veya cezayı ortadan kaldıran kişisel sebeplerin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı, kamu davası açılıp açılmayacağına dair değerlendirmesini bu doğrultuda yapar. Özellikle etkin pişmanlık gibi cezayı kaldıran şahsi nedenlerin veya yakın akrabalık gibi şahsi cezasızlık sebeplerinin bulunduğu durumlarda, savcı kamu adına kovuşturma yapmaktan vazgeçebilir. Bu tür hallerde “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilerek dava açılmadan süreç sona erdirilebilir. Ancak bu noktada savcının, şahsi cezasızlık sebebinin uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin bir takdir hakkı bulunduğu unutulmamalıdır.
Kovuşturma Aşamasında Verilecek Hüküm
Eğer soruşturma aşamasında dava açılmış ve kovuşturma sürecine geçilmişse, yargılamayı yürüten mahkeme, sanık hakkında şahsi cezasızlık sebebinin mevcut olduğuna kanaat getirirse, bu durumda CMK’nın 223/4-b maddesi uyarınca hüküm kurar. İlgili hükme göre, suçun varlığı sabit olsa dahi, şahsi cezasızlık nedeni dolayısıyla “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilir. Bu karar türü, eylemin suç oluşturduğunu ancak failin kişisel durumu nedeniyle cezalandırılmayacağını açıkça ortaya koyar. Yani sanığın eylemi suç teşkil eder fakat şahsi durumu nedeniyle hukuken ceza uygulanmaz.
Şahsi Cezasızlık Sebepleri ile Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler Arasındaki Temel Farklar
Ceza hukuku kapsamında, failin cezalandırılıp cezalandırılmayacağına etki eden çeşitli hukuki gerekçeler bulunur. Bu gerekçelerden bazıları, şahsi durumlardan kaynaklanırken; bazıları doğrudan failin kusurluluğunu ya da hukuka aykırılığı ortadan kaldırır. Bu çerçevede şahsi cezasızlık nedenleri ile ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan sebepler arasındaki farkları iyi anlamak gerekir.
1. Şahsi Cezasızlık Sebeplerinin Özellikleri
Şahsi cezasızlık halleri, suçun işlendiği anda var olan ve objektif şekilde belirlenebilen kişisel ilişki veya durumlara dayanır. Bu haller, suçun işlendiğini ortadan kaldırmaz; ancak failin cezalandırılmasını önler. Örneğin, bir kardeşin diğerinin eşyasını alması halinde, TCK m.167 uyarınca şahsi cezasızlık uygulanabilir. Bu durumda suç vardır, fail kusurludur ancak ceza verilmez.
2. Cezayı Kaldıran veya İndirim Gerektiren Şahsi Nedenler
Bu kategorideki nedenler, suçun işlenmesinden sonra ortaya çıkar ve failin davranışı ile bağlantılıdır. Özellikle etkin pişmanlık durumları bu başlık altında değerlendirilir. Örneğin, TCK m.192/1’de düzenlenen hüküm uyarınca, uyuşturucu ticaretine katılan kişinin, suça ilişkin önemli bilgileri resmi makamlara zamanında bildirmesi durumunda hakkında ceza uygulanmaz. Aynı şekilde, TCK m.167/2’de yer alan hüküm uyarınca, belirli akrabalar arasında işlenen malvarlığına karşı suçlarda ceza yarı oranında indirilebilir. Bu durumlar, cezayı tamamen ortadan kaldırmasa da indirime sebep olur.
3. Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Haller
Ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya azaltan nedenler, failin kusurluluğunu doğrudan etkileyen durumlardır. Bu haller, failin ya suç işlediğinin farkında olmamasına ya da iradesinin zayıflamasına neden olan koşulları içerir. Örneğin, TCK m.29’daki haksız tahrik, failin cezasında önemli ölçüde indirime yol açabilir. Yine TCK m.33’te düzenlenen sağır ve dilsizlik, özellikle belli yaş sınırları içinde olanlar bakımından kusurluluğu azaltan sebeplerden biridir.
Bu tür haller arasında yer alan bazı düzenlemeler şunlardır:
- TCK m.24: Kanunun emrinin yerine getirilmesi
- TCK m.25: Meşru savunma ve zorunluluk hali
- TCK m.26: Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası
- TCK m.28: Cebir, tehdit, korkutma
- TCK m.30: Hata hali
- TCK m.31: Yaş küçüklüğü
- TCK m.34: Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu etkisi
- TCK m.39: Akıl hastalığı
Bu maddelerde düzenlenen haller, failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırabilir ya da cezanın azaltılmasına neden olabilir. Bu durumlar, failin suça dair iradi karar verme yeteneğini etkilediğinden dolayı cezalandırmada doğrudan etkilidir.
4. Sonuç Olarak
Şahsi cezasızlık nedenleri, failin kusurluluğunu veya fiilin hukuka aykırılığını etkilemeyen, yalnızca cezalandırmanın önüne geçen kişisel ve sosyal sebeplerdir. Buna karşılık ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler, failin kusurluluk düzeyine ya da hukuka uygunluk durumuna doğrudan etki eder. Bu iki kategori arasındaki ayrım, ceza hukuku uygulamalarında doğru ve adil bir karar verilmesi açısından büyük önem taşır.
TCK’da Şahsi Cezasızlık Sebepleri: Taksirle Yaralama ve Öldürme (TCK m.22/6)
TCK m.22/6 Uyarınca Şahsi Cezasızlık Halinin Tanımı
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin 6. fıkrasında yer alan düzenleme, taksirle işlenen suçlarda failin cezalandırılmasının artık gereksiz hale geldiği durumlara özgü bir şahsi cezasızlık sebebini ortaya koymaktadır. İlgili hükme göre; eğer taksirli bir fiil sonucunda meydana gelen sonuç, failin kişisel ve ailevi yapısı dikkate alındığında ceza verilmesini anlamsız kılacak düzeyde mağduriyet yaratmışsa, fail hakkında ceza uygulanmaz. Ancak fail bilinçli taksirle hareket etmişse, bu durumda cezada indirim yapılabileceği öngörülür.
Bu düzenleme, özellikle trafik kazaları gibi yaygın taksirli suçlarda önem taşımaktadır. Örneğin, trafik kazasında eşini kaybeden bir birey, eğer kaza kendi kusuruyla gerçekleşmişse ve geride küçük bir çocuğu kalmışsa, ceza verilmesi durumunda oluşacak mağduriyet göz önüne alınarak TCK m.22/6 kapsamında cezalandırılmayabilir.
Şartlar Nelerdir? Yargıtay ve CGK İçtihatları Işığında
Ceza Genel Kurulu’nun 2010/228 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bu şahsi cezasızlık halinin uygulanabilmesi için üç temel koşulun birlikte gerçekleşmesi gerekir:
1. Suçun Basit Taksirle İşlenmiş Olması
Kanunda geçen “taksirli hareket sonucu neden olunan netice” ibaresi, yalnızca basit taksirle işlenen fiillerin bu düzenleme kapsamında değerlendirileceğini ifade eder. Eğer eylem bilinçli taksirle işlenmişse, ceza tümüyle kaldırılmaz; sadece belirli oranlarda indirime gidilebilir. Öte yandan, doğrudan veya olası kast içeren durumlarda bu hüküm uygulanamaz.
2. Failin Şahsi ve Ailevi Durumu Bakımından Yoğun Mağduriyet Yaşaması
Yasada geçen “münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından” ifadesiyle, ceza verilmemesinin sadece failin kendi yaşadığı ağır mağduriyetlere dayanması gerektiği belirtilmiştir. Burada hem manevi hem de maddi anlamda yaşanan zararın derinliği önemlidir. Fail, örneğin çok yakın bir aile ferdini kaybetmiş ve bu durum kişisel hayatında derin sarsıntılara yol açmışsa, cezalandırılmaması gündeme gelir.
3. Olayda Sadece Fail ve Ailesi Zarar Görmüş Olmalıdır
Kanun metninde geçen “münhasıran” ifadesi, zararın sadece failin kendisi veya ailesine yönelik olması gerektiğini ortaya koyar. Eğer olayda üçüncü bir kişinin de doğrudan zarar gördüğü tespit edilirse (örneğin başka biri de yaralanmış veya ölmüşse), bu durumda TCK m.22/6 uygulanamaz. Burada önemli olan dolaylı etkilenme değil, doğrudan mağduriyettir. Dolayısıyla, failin ailesi dışındaki bireylerin fiilden doğrudan zarar görmesi halinde bu hüküm geçerlilik kazanmaz.
Sonuç Değerlendirmesi
TCK m.22/6, failin kusurlu olmasına rağmen yaşadığı derin manevi sarsıntı nedeniyle cezalandırılmasının ceza hukukunun amacıyla bağdaşmayacağı durumlarda devreye girer. Bu düzenleme, hem insanî hem de ceza politikasına dayalı yönüyle dikkat çeker. Ancak her somut olay kendi içinde değerlendirilmeli; failin yaşadığı mağduriyetin ağırlığı, olayın koşulları ve zarar görenlerin kapsamı dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır.
Malvarlığına Karşı Suçlarda Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK m.167)
TCK 167. Madde Kapsamında Düzenlenen Suçlar
Türk Ceza Kanunu’nun 167. maddesi, malvarlığına karşı işlenen bazı suçlar bakımından failin akrabalık ilişkileri nedeniyle cezalandırılmamasını öngören şahsi cezasızlık nedenlerini ve belirli hallerde cezada indirim sebeplerini düzenlemektedir. Bu kapsamda cezalandırılmaması veya cezada indirim yapılması mümkün olan suçlar şunlardır:
- Hırsızlık
- Mala zarar verme
- Hakkı olmayan yere tecavüz
- Güveni kötüye kullanma
- Bedelsiz senedi kullanma
- Dolandırıcılık
- Mezarlık ve ibadethanelere zarar verme
- Hileli ve taksirli iflas
- Suç eşyasının satın alınması veya kabulü
- Bilgi vermeme suçu
- Şirket ve kooperatifler hakkında yanlış bilgi verme
- Karşılıksız yararlanma
Cezasızlık Sebebinin Uygulandığı Yakınlık Dereceleri
TCK m.167/1’e göre yukarıda sayılan suçlar, belirli yakınlık ilişkisi içindeki kişilere karşı işlendiğinde ceza verilmemesi söz konusu olur. Bu kapsamda şahsi cezasızlık hali uygulanabilecek kişiler şunlardır:
- Hakkında boşanma kararı verilmemiş eşler,
- Üstsoy, altsoy ve bu derecedeki kayın hısımları,
- Evlat edinen ve evlatlık,
- Aynı evde birlikte yaşayan kardeşler.
Bu kişiler arasında işlenen yukarıda belirtilen malvarlığı suçlarında fail hakkında ceza uygulanmaz. Ancak bu suçların daha uzak akrabalar veya birlikte yaşamayan kardeşler gibi kişiler arasında işlenmesi halinde durum değişmektedir.
Cezada İndirim Yapılabilecek Haller
TCK m.167/2’ye göre, şahsi cezasızlık sebebi uygulanmamakla birlikte aşağıdaki kişiler bakımından cezada yarı oranında indirim yapılabilir. Bu kişilere karşı işlenen malvarlığı suçlarında şikâyet üzerine ceza indirimi gündeme gelir:
- Haklarında ayrılık kararı verilmiş eşler,
- Aynı evde yaşamayan kardeşler,
- Aynı konutta birlikte yaşamaya devam eden amca, dayı, hala, teyze, yeğen ve ikinci derece kayın hısımları.
Bu düzenlemede dikkat çeken husus, aynı suç eyleminin farklı akrabalık derecelerine göre farklı sonuçlar doğurmasıdır. Bu da ceza hukuku sisteminde aile içi ilişkilerin gözetilerek farklılaştırılmış yaptırımların benimsendiğini göstermektedir.
Yağma ve Nitelikli Yağma Suçları Hariçtir
Yasa koyucu, şahsi cezasızlık veya cezada indirim sebeplerini yalnızca belirli malvarlığı suçlarıyla sınırlamış, yağma ve nitelikli yağma suçlarında bu haktan yararlanılmasına izin vermemiştir. Dolayısıyla bu suçlar işlendiğinde, akrabalık ilişkisi olsa dahi cezai sorumluluk aynen uygulanır.
Fiilin Suç Niteliği Devam Eder
Şahsi cezasızlık sebeplerinin uygulandığı hallerde fail cezalandırılmasa bile, işlenen eylem suç olma niteliğini yitirmez. Bu durumda sadece failin cezai sorumluluğu ortadan kalkar. Diğer ceza hukukî sonuçlar veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması mümkün olabilir. Ayrıca şahsi cezasızlık sebebi, yalnızca ilgili faile özgüdür; suça iştirak eden ve bu akrabalık ilişkisine sahip olmayan kişiler açısından geçerli değildir.
Başkasına Ait Kartın Kötüye Kullanılması Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebebi (TCK m.245/4)
Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesinde düzenlenen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, bazı akrabalık ilişkileri çerçevesinde failin cezalandırılmamasını öngören şahsi cezasızlık sebebini de içermektedir. Özellikle gerçek ve geçerli bir banka ya da kredi kartının, kart sahibinin rızası olmaksızın kullanılarak failin kendisine veya başkasına yarar sağlaması durumunda cezai sorumluluk doğmaktadır. Ancak kanunun 4. fıkrası kapsamında bazı durumlarda ceza verilmemesi mümkündür.
TCK m.245/4 Hükmüne Göre Ceza Verilmeyen Akrabalık İlişkileri
Aşağıda sayılan kişiler arasındaki akrabalık bağının varlığı halinde ve suç bu kişilerin zararına işlenmişse, faile ceza uygulanmaz:
- Eşler arasında, eğer henüz boşanma kararı verilmemişse,
- Altsoy, üstsoy veya bu derecede kayın hısımlarına karşı,
- Evlat edinen ya da evlatlık olan kişi arasında,
- Aynı evde birlikte yaşayan kardeşler arasında.
Bu bağlamda, örneğin kişi birlikte yaşadığı kardeşine ait kredi kartını izinsiz kullanarak alışveriş yapmışsa, ceza sorumluluğu doğmaz. Aynı şekilde, evli olduğu eşine ait banka kartıyla, eşinin izni olmadan işlem yapan fail de cezadan muaf tutulabilir — tabii bu durumlar ancak yukarıda sayılan yakınlık derecelerine sahip kişilere yönelmiş fiiller için geçerlidir.
Suçun Varlığı Devam Eder, Ancak Ceza Verilmez
Bu düzenlemede dikkat edilmesi gereken husus şudur: suçun maddi ve manevi unsurları oluşmuş olsa da, fail hakkında ceza verilmez. Yani eylem hâlâ suç niteliği taşır; ancak şahsi cezasızlık nedeni nedeniyle yaptırım uygulanmaz. Suçun hukuki nitelik kazanması devam ederken, failin bireysel ilişkisi sebebiyle cezai sonuçlar doğurmaz.
Yalan Tanıklık Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK m.273)
Türk Ceza Kanunu’nun 273. maddesi, yalan tanıklık suçuna ilişkin bazı özel durumlarda failin cezai sorumluluğunun kaldırılabileceğini ya da azaltılabileceğini öngören hükümler içermektedir. Bu haller, failin kişisel ve ailevi durumu ile tanıklık sürecindeki konumuna dayanan şahsi cezasızlık ya da ceza indirimi nedenleri olarak kabul edilmektedir.
Hangi Durumlarda Ceza Verilmez veya İndirilir?
TCK m.273’e göre aşağıdaki iki durumda yalan tanıklıkta bulunan kişiye ceza verilmemesi ya da cezada indirim yapılması mümkündür:
- Ailevi Bağ Nedeniyle Yalan Tanıklık
Kişi, kendisinin ya da birinci derece yakınlarının (üstsoy, altsoy, eşi veya kardeşinin) soruşturma veya kovuşturmaya uğramasına neden olabilecek bir hususta yalan beyanda bulunursa, bu durumda mahkeme failin ailevi bağlarını dikkate alarak ceza indirimi yapabilir veya cezadan tamamen vazgeçebilir. Burada temel ilke, kişinin yakınını koruma güdüsüyle hareket etmiş olmasıdır. - Tanıklıktan Çekinme Hakkının Hatırlatılmaması
Hukuken tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kişi, eğer bu hakkı kendisine usulüne uygun şekilde bildirilmeden ifade verir ve bu ifadede gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, yine cezada indirim yapılması veya ceza verilmemesi mümkündür. Bu düzenleme, tanığın kendi lehine olan bir hakkı kullanamadığı durumda korunmasını sağlar.
Özel Hukuk Uyuşmazlıklarında Uygulanmaz
Dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı ise, bu şahsi cezasızlık ya da ceza indirimi hükümlerinin yalnızca ceza soruşturmaları ve kovuşturmaları için geçerli olduğudur. TCK m.273/3 hükmüne göre, bu düzenlemeler özel hukuk alanındaki (örneğin borçlar, miras, aile hukuku gibi) uyuşmazlıklarda yapılan yalan tanıklık durumlarına uygulanmaz.
Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme Suçunda Şahsi Cezasızlık ve Etkin Pişmanlık (TCK m.281)
Türk Ceza Kanunu’nun 281. maddesi, işlenmiş bir suçla bağlantılı olarak delillerin yok edilmesi, gizlenmesi veya değiştirilmesi eylemlerini suç saymakta ve buna yönelik cezai hükümler öngörmektedir. Ancak bu madde, bazı özel durumlarda şahsi cezasızlık ve etkin pişmanlık hükümleriyle failin cezai sorumluluğunu azaltma veya tamamen ortadan kaldırma imkânı da tanımaktadır.
Şahsi Cezasızlık Nedeni: Kendi Suçu ile İlgili Delil Karartma
Kanunun 1. fıkrasında açıkça belirtilmiştir ki, eğer bir kişi kendi işlediği ya da işlenişine iştirak ettiği bir suçla ilgili olarak delilleri yok eder, bozar veya gizlerse, bu kişiye ayrıca TCK m.281 kapsamında ceza verilmez. Yani kişi, kendi suçuna ilişkin delilleri kararttığında, bu ayrı bir suç teşkil etmez. Bu hüküm, failin kendi cezai sorumluluğu kapsamında hareket ettiği kabul edilerek cezadan muaf tutulmasını sağlar.
Etkin Pişmanlık Hükmü: Delillerin Teslimi
Ayrıca maddenin 3. fıkrasında, failin pişmanlık göstererek suçla ilgili gizlediği delilleri mahkemeye hüküm verilmeden önce teslim etmesi halinde, verilecek cezada beşte dört oranında indirim yapılacağı öngörülmüştür. Bu durum, etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilir ve ceza miktarını ciddi oranda azaltır.
Suçluyu Kayırma Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebepleri (TCK m.283)
TCK’nın 283. maddesi, suçluyu kayırma fiilini bağımsız bir suç olarak düzenler. Bu suç, failin suç işlemiş bir kişiye çeşitli şekillerde yardımcı olarak onun adaletten kaçmasına olanak sağlaması durumunda oluşur. Ancak kanun, belli akrabalık ilişkileri çerçevesinde işlenen suçluyu kayırma fiilini cezalandırmaktan bilinçli olarak vazgeçmiştir.
Cezayı Gerektiren Temel Fiil
Madde hükmüne göre, bir suç işlendikten sonra failin yakalanmaması, yargılanmaması, tutuklanmaması ya da cezanın infazından kaçması amacıyla kendisine yardım eden kişi, 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu kapsamda failin saklanmasına yardım etmek, delilleri gizlemek veya yetkililerden bilgi saklamak suçluyu kayırma kapsamına girer.
Şahsi Cezasızlık Hali
Ancak kanun koyucu, TCK m.283/3 ile bazı yakın aile bireyleri açısından farklı bir düzenleme getirmiştir. Şöyle ki, eğer suçluyu kayırma fiili üstsoy, altsoy, eş, kardeş ya da diğer suç ortağı tarafından gerçekleştirilmişse, bu kişiler hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu düzenleme, kan bağına dayalı ilişkiler nedeniyle kişisel bağlılıkların cezai sorumluluk doğurmamasını öngörür.
Şahsi Cezasızlık Sebepleri Yargıtay Kararlarıyla Açıklamalı Değerlendirme
Taksirle Öldürme Suçunda Şahsi Cezasızlık (TCK m.22/6)
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin 6. fıkrası, özellikle trafik kazası gibi taksirle işlenen suçlar bakımından failin yaşadığı ağır mağduriyeti dikkate alarak ceza verilmemesine olanak tanımaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2010/228 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, şahsi cezasızlık hükmünün uygulanabilmesi için şu iki temel koşul birlikte gerçekleşmelidir:
- Suçun basit taksirle işlenmiş olması,
- Ortaya çıkan zararın münhasıran failin kişisel ve ailevi hayatını derinden sarsacak düzeyde etkili olması.
Bu düzenlemenin amacı, failin kendi hatasıyla yaşadığı kayıpların, örneğin evladını kaybetmesi, cezalandırılmasını anlamsız kılacak düzeyde olduğu durumlarda devreye girmesidir. Yargıtay, her olayda fail ile mağdurun ailevi bağı, birlikte yaşayıp yaşamadıkları, aralarındaki duygusal yakınlık ve olayın fail üzerindeki etkisini detaylı şekilde değerlendirilmesini öngörmektedir.
Mala Zarar Verme Suçunda Şahsi Cezasızlık (TCK m.167)
Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin 2020/3304 sayılı kararında, sanığın eşinin babasına (kayınpederine) ait eve zarar verdiği olayda, fail ile mağdurun kayın hısımlığı ilişkisi nedeniyle şahsi cezasızlık hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. TCK m.167/1-b gereğince belirli derecede hısımlar arasında işlenen malvarlığına yönelik suçlarda ceza verilmemesi mümkündür.
Ayrıca, TCK m.167/2 kapsamında aynı konutta yaşamayan kardeşe karşı işlenen mala zarar verme suçunda cezanın yarı oranında indirilmesi gerekirken, Yargıtay 8. CD 2019/4486 sayılı kararında bu indirimin uygulanmaması bozma sebebi sayılmıştır.
Dolandırıcılık Suçlarında Şahsi Cezasızlık (TCK m.167)
Yargıtay 15. CD’nin 2019/6949 kararında, sanığın babasına karşı dolandırıcılık suçu işlemesi durumunda üstsoy ilişkisi bulunduğu için fail hakkında TCK m.167/1-b gereği ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Öte yandan, nitelikli dolandırıcılık suçunda da benzer şekilde, sanık ile mağdur arasında kardeşlik bağı bulunması durumunda, TCK m.167/2 uyarınca cezanın yarı oranında indirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Yargıtay bu kararda ayrıca, şikayet ve şikayetten vazgeçme süreçlerinin eksiksiz işletilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Şahsi Cezasızlık
Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 2019/6042 sayılı kararında, aynı konutta yaşamayan kardeşe karşı işlenen güveni kötüye kullanma suçunun şikayete bağlı olduğu, bu nedenle sanığın şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği, aksi takdirde usul hatası oluşacağı ifade edilmiştir.
Banka veya Kredi Kartı Kötüye Kullanımı ve Hırsızlık Suçları
Yargıtay 2. CD 2019/2716 sayılı kararında, suça sürüklenen çocuğun mağdurun torunu olması nedeniyle hem hırsızlık hem de kart kullanım suçu bakımından şahsi cezasızlık hükümlerinin uygulanması gerektiği ifade edilmiştir. Mahkeme tarafından CMK m.223/4-b uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi bozma nedeni sayılmıştır.
Hırsızlık Suçunda Kayın Hısımlığı ve Şikayetten Vazgeçme
Yargıtay 13. CD 2019/761 sayılı kararında, 2. derece kayın hısımlığı bulunan sanık ile mağdur arasındaki ilişkide, şikayet üzerine kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Suça Azmettirenin Şahsi Cezasızlık Kapsamına Girmemesi
Yargıtay 13. CD 2018/12290 kararında, TCK m.40’taki bağlılık kuralı gereği, suçu işleyenin şahsi cezasızlık sebebinden yararlanması, suça azmettiren kişi için geçerli sayılmamıştır. Bu kapsamda, azmettiren kişi hakkında ceza verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Taksirle Ölüme Neden Olma ve Annelik Sorumluluğu
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/2214 sayılı kararında, annenin dikkatsizliği sonucu çocuğunun ölümüne neden olduğu olayda, TCK m.22/6 uyarınca ceza verilmemesi gerektiği, ancak mahkemenin “kusur yok” diyerek beraat kararı vermesinin yanlış gerekçeyle hüküm kurulması nedeniyle bozma sebebi oluşturduğu açıklanmıştır.
Sonuç ve Uygulamadaki Önemi
Yukarıda yer verilen Yargıtay kararları, şahsi cezasızlık nedenlerinin ceza hukukunda nasıl uygulandığını somut olaylar üzerinden ortaya koymaktadır. Şahsi cezasızlık halleri, failin suçu işlemiş ve kusurlu sayılmasına rağmen ailevi veya sosyal bağların ceza hukuku politikası gereği korunması amacıyla getirilmiştir. Bu hallerde suçun unsurları mevcut olsa bile, yalnızca failin cezai sorumluluğu ortadan kalkar.
📌 Avukat Gökhan Yağmur
📱 0542 157 06 34
🌐 www.gokhanyagmur.com.tr
Ceza hukuku, yalnızca eylemin değil, eylemi gerçekleştiren kişinin bireysel koşullarını da dikkate alır. Bu kapsamda şahsi cezasızlık nedenleri, hem suç siyaseti hem de toplumsal hassasiyetlerin dengelenmesini amaçlar. Konuyla ilgili yargı kararları ve uygulama örnekleriyle detaylı değerlendirmeler için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
🛑 Telif Hakkı ve Kullanım Uyarısı
Bu internet sitesinde yer alan tüm yazılar, makaleler ve içerikler Av. Gökhan Yağmur tarafından oluşturulmuş olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altındadır. Tüm içerikler zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. İzinsiz olarak içeriklerin kopyalanması, çoğaltılması, özetlenmesi veya başka sitelerde yayımlanması halinde hukuki ve cezai sorumluluk doğacaktır.
Meslektaş hukukçular, içeriklerimizi kaynak göstermek ve atıf yapmak suretiyle hukuki çalışmalarında kullanabilirler.
✍️ Hukuki Yazı Paylaşmak İsteyenler İçin
Akademik ya da mesleki çalışmaları bulunan hukukçular, uygulamaya dönük özgün makalelerini kısa özgeçmişleriyle birlikte [e-posta adresiniz] adresine göndererek yayımlanmak üzere bize iletebilirler. Konu sınırlaması bulunmamaktadır; ancak güncel hukuk uygulamalarıyla bağlantılı yazılar tercih sebebidir.