Ceza Hukukunda İkrar ve Delil Değeri

Ceza hukukunda ikrar, bir kimsenin kendi aleyhine sonuç doğuracak bir fiili veya olayı bizzat kabul etmesi anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, şüpheli ya da sanığın kendisine isnat edilen suçu işlediğini beyan etmesidir. Uygulamada bu durum, “suçu itiraf etmek”, “kabullenmek” veya “suçu kabul etmek” ifadeleriyle de karşılık bulur. Ancak, yaygın inanışın aksine, ikrar ceza yargılamasında tek başına mahkûmiyet için yeterli değildir.
Ceza hukukunda ikrarın Hukuki Niteliği
Bir beyanın “ikrar” sayılabilmesi için, sanık veya şüphelinin kendisine yöneltilen suç isnadıyla doğrudan bağlantılı bir fiil veya vakıayı açık şekilde kabul etmesi gerekir. İsnat edilen suçla ilgisi olmayan tali olaylara ilişkin kabuller, ikrar sayılmaz. Bu nedenle ikrar ancak ceza davasının konusunu oluşturan olay veya vakıalara dair yapıldığında hukuki anlam ifade eder.
Suçu İkrar Etmenin Delil Niteliği
Ceza muhakemesinde ikrar, diğer delillerle desteklenmediği sürece tek başına mahkûmiyet hükmü için yeterli kabul edilmez. Bunun nedeni, sanığın çeşitli sebeplerle —örneğin çıkar, korku, baskı, tehdit veya başkasını koruma amacıyla— gerçeğe aykırı beyanda bulunabilme ihtimalidir. Dolayısıyla, ikrar yalnızca başka delillerle uyum ve doğruluk ilişkisi kurulduğunda hükme esas alınabilir.
İkrarın Nerede ve Nasıl Yapılabileceği
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre ikrar, yalnızca mahkeme huzurunda yapılmak zorunda değildir.
Kovuşturma aşamasında mahkeme önünde olabileceği gibi, soruşturma evresinde savcılıkta, sulh ceza hâkimliğinde veya müdafiin hazır bulunduğu kollukta da geçerli olabilir.
Buna karşılık, müdafisiz olarak kollukta alınan ikrar, sanık tarafından hâkim önünde doğrulanmadıkça geçerli delil sayılmaz (CMK m.148/4).
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 213. maddesine göre, sanığın hâkim huzurundaki ifadeleri ile savcılıkta veya avukat eşliğinde kollukta verdiği beyanlar, duruşmada okunup tartışılabilir delil niteliğindedir. Hâkim, bu beyanları vicdani kanaatine göre değerlendirerek hüküm kurabilir.
CMK m.213 gerekçesi de sanığın hâkim önünde suçu kabul etmesini “ikrar” olarak tanımlar; aksi hâlde beyan “sanık açıklaması” sayılır. Bununla birlikte, Yargıtay uygulamasında sanığın hangi aşamada olursa olsun suçu kabul beyanı ikrar olarak kabul edilmektedir.

Yargıtay’dan Bir Örnek
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2014/5371 sayılı kararında, sanığın hem kollukta (müdafi huzurunda) hem de savcılıkta verdiği ikrarlar doğrultusunda bankamatik soygunu suçunun sabit olduğu kabul edilmiştir. Mahkemenin beraat kararı “delillerin yanlış değerlendirilmesi” nedeniyle bozulmuş, çünkü sanığın farklı aşamalarda tutarlı biçimde suçu kabul ettiği belirlenmiştir.
İkrarın Özgür İrade ile Verilmesi Şartı
Bir ikrarın geçerli sayılabilmesi için, sanığın beyanının özgür iradesine dayanması zorunludur. CMK m.148 gereğince, baskı, tehdit, aldatma, işkence veya yasa dışı vaatlerle alınan beyanlar hukuken geçersizdir.
Bu tür ifadeler hiçbir şekilde delil olarak kullanılamaz.
Hukuka aykırı yollarla elde edilen ikrar, “zehirli ağacın meyvesi” niteliğinde olup yargılamada değerlendirilemez.
Delillerin Serbestçe Değerlendirilmesi İlkesi
Türk ceza yargılamasında hâkim, delilleri serbestçe değerlendirir.
Hiçbir delil, diğerinden üstün kabul edilmez; hâkim, vicdani kanaatine göre hangi delile itibar edeceğini gerekçeli biçimde açıklar. Bu nedenle sanığın ikrarı, diğer deliller arasında yalnızca bir beyan delili olarak yer alır ve tek başına bağlayıcılık taşımaz.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Görüşü
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2017/4808 sayılı kararında da belirtildiği gibi, yalnızca soyut bir ikrara dayanarak mahkûmiyet hükmü verilmesi, “maddi gerçeğe ulaşma ilkesi”ne aykırıdır.
İkrarın geçerli olabilmesi için, olayın oluş şekliyle ve dosyadaki maddi delillerle uyumlu olması gerekir.
Tevilli (Kaçamaklı) İkrar
Tevilli ikrar —veya kaçamaklı ikrar—, sanığın suçu doğrudan değil, dolaylı biçimde kabul etmesi hâlidir. Fail, suçun işlendiğini tamamen reddetmeyip, olayın yalnızca bir kısmını veya belirli bir yönünü kabul eder. Böylece fiili bütünüyle reddetmeden, dolaylı biçimde kabul etmiş olur.
Tevilli İkrarın Türleri
- Kısmi Kabul Yoluyla Tevilli İkrar:
Sanığın suçun sadece bir kısmını işlediğini belirtmesi; ancak bu beyanın fiilin tamamını dolaylı biçimde kabul etmesi anlamına gelir. - Farklı Açıklamayla Tevilli İkrar:
Sanığın fiili kendisinin gerçekleştirdiğini kabul etmekle birlikte, olayın oluş biçimi, nedeni veya kast unsurunu farklı açıklaması hâlidir.
Yargıtay Uygulamalarından Örnekler
a) Kasten Yaralama Suçunda Tevilli İkrar
Sanığın, eşiyle tartışırken “sadece iteklediğini” söylemesi, tevilli ikrar olarak değerlendirilmiştir. Mağdurun beyanı ve adli rapordaki bulgular, sanığın fiilinin kasten yaralama suçunu oluşturduğunu göstermiştir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, sanığın beraatine karar verilmesini “delillerin hatalı değerlendirilmesi” olarak görmüş ve kararı bozmuştur (Y3CD, K.2020/7927).
b) Silahlı Tehdit Suçunda Tevilli İkrar
Sanığın kuaför dükkânına girip ustura aldığını kabul etmesi, silahla tehdit suçunun unsurları bakımından tevilli ikrar sayılmıştır. Katılanın beyanlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, beraat kararını bozmuştur (Y4CD, K.2020/15190).
c) İtme Eyleminde Tevilli İkrar
Sanığın “yalnızca ittirdiğini” söylemesi de tevilli ikrar olarak değerlendirilmiştir. Çünkü yaralama suçu itme hareketiyle de gerçekleşebilir.
Yargıtay (kapatılan) 3. Ceza Dairesi, beraat kararını bozarak kasten yaralama suçunun sabit olduğu sonucuna ulaşmıştır (K.2020/16544).
Tevilli İkrarın Önemi
Tevilli ikrar, failin olayın tamamını inkâr etmeyip biçimini değiştirmeye çalıştığı hâllerde ortaya çıkar.
Bu tür beyanlar, başka delillerle desteklendiğinde mahkûmiyet için güçlü delil oluşturur.
Soyut İkrarın Delil Değeri
Ceza yargılamasında soyut ikrar, yani hiçbir maddi delille desteklenmeyen itiraf, hâkimi bağlayıcı değildir.
Yalnızca sanığın beyanına dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemez.
Bu tür ikrarlarda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uygulanır.
Soyut ikrar, olayın somut koşullarıyla örtüşmeyen, herhangi bir maddi bulguya dayanmayan beyanlardır. Hâkim önünde verilmiş olsa dahi, başka kanıtlarla desteklenmediği sürece sınırlı delil değerine sahiptir. Ayrıca, sanığın daha sonra bu ikrardan dönmesi durumunda, önceki soyut ikrarına dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.
Yargıtay ve Ceza Genel Kurulu Kararları
- YCGK 2021/313 sayılı karar:
Sanığın evinde ele geçirilen esrarın kendi ektiği kenevirlerden elde edildiğini beyan etmesi, somut bulgularla desteklenmediği için soyut ikrar sayılmıştır. Bu nedenle mahkûmiyet kararı verilmesi mümkün görülmemiştir. - Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/2675 sayılı karar:
Sanığın ikametinde yalnızca üç kök kenevir bulunması ve başka delil olmaması nedeniyle, soyut ikrara dayanılarak hüküm kurulması bozma nedeni sayılmıştır.
Sonuç: Soyut İkrarın Hukuki Değeri
Soyut ikrar, tek başına mahkûmiyet için yeterli değildir.
Ceza yargılamasının temel prensipleri olan maddi gerçeğe ulaşma ve şüpheden sanık yararlanır ilkeleri gereği, her ikrar somut delillerle desteklenmelidir.
İkrarın Bölünemezliği İlkesi
Ceza yargılamasında ikrarın bölünemezliği ilkesi, sanığın beyanının bütün olarak değerlendirilmesini zorunlu kılar. Mahkeme, sanığın beyanının sadece aleyhe olan kısmını dikkate alıp lehine olan kısmını görmezden gelemez.
Aksi hâlde, adil yargılanma hakkı ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi ihlal edilmiş olur.
İlkenin Hukuki Dayanağı
Bu ilke, özellikle sanığın suçu kabul ettiği hâlde olayın gelişimi veya nedeni hakkında lehe açıklamalar yaptığı durumlarda büyük önem taşır.
Sanığın beyanının yalnızca suç ikrarına indirgenip, lehine açıklamaların yok sayılması maddi gerçeğe ulaşma amacını zedeler.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2011/210 Kararı
Sanık, üvey babasını öldürdüğünü ikrar etmiş, ancak eylemi maktulün annesine hakaret etmesi nedeniyle bir anlık öfke ile gerçekleştirdiğini savunmuştur. Yerel mahkeme sadece “öldürme” ikrarını esas alarak mahkûmiyet kararı vermiştir.
Ceza Genel Kurulu, sanığın beyanının tamamı birlikte değerlendirilmelidir diyerek kararı bozmuştur.
Olayın haksız tahrik altında gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Sonuç: İkrarın Bütüncül Değerlendirilmesi Zorunluluğu
İkrarın bölünemezliği ilkesi, sanığın lehine ve aleyhine olan beyanlarının birlikte değerlendirilmesini gerektirir.
Mahkeme, yalnızca kendi kanaatine uygun kısımlara dayanarak hüküm kuramaz; aksi takdirde hem maddi gerçeğe ulaşma hem de şüpheden sanık yararlanır ilkeleri ihlal edilmiş olur.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün