Ceza Hukukunda Mahsup Nedir? (TCK m.63)
Ceza hukukunda mahsup, hüküm kesinleşmeden önce kişi özgürlüğünü sınırlayan her türlü sürenin, verilen ceza miktarından indirilmesi anlamına gelir. TCK m.63 hükmü uyarınca; gözaltında, tutuklulukta ya da ceza ehliyetinin belirlenmesi için hastanede gözlem altında geçirilen süreler mahkûm olunan cezalardan düşülür. Bu düzenleme, kişinin özgürlüğünün kısıtlanması nedeniyle ortaya çıkan haksızlığı gidermeyi amaçlar.
Ceza Hukukunda Mahsup Kavramının Tanımı
Ceza hukukunda mahsup, sanığın özgürlüğünden mahrum kaldığı sürenin, hüküm kesinleştikten sonra infaz edilecek cezasından düşülmesini sağlayan yasal bir mekanizmadır. Örneğin, bir sanık yargılama sürecinde tutuklu kaldığı dönemde özgürlüğünden yoksun bırakılmış sayılır; bu nedenle söz konusu tutukluluk süresi cezanın infazında dikkate alınır. Böylece kişi, aynı özgürlük kısıtlaması nedeniyle iki kez mağdur edilmemiş olur.
TCK m.63 Hükmü
Türk Ceza Kanunu’nun 63. maddesi şu şekildedir:
“Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir.
Adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün beş yüz Türk Lirası sayılmak üzere bu cezadan indirim yapılır.”
Bu hüküm, hem hapis cezası hem de adli para cezası için mahsup yapılabileceğini açıkça ortaya koyar. Böylece kişi özgürlüğünün kısıtlandığı tüm süreçler yargılama sonrası cezadan düşülür.
Mahsup Kapsamına Giren Durumlar
Mahsup edilebilecek özgürlük kısıtlamaları şunlardır:
- Gözaltında geçirilen süreler,
- Tutuklulukta geçirilen süreler,
- Ceza ehliyetinin tespiti amacıyla hastanede gözlem altında geçirilen süreler.
Bu durumların her biri şahsi hürriyeti sınırlayıcı nitelikte olduğu için, yargılama sonunda verilen cezanın infazından düşülür. Kişinin özgürlüğünden mahrum kaldığı sürenin hangi nedenle gerçekleştiği önemli değildir; esas olan hürriyetin kısıtlanmış olmasıdır.
Mahsup Zorunluluğu ve Hakimin Takdir Yetkisi
Türk Ceza Kanunu, mahsubun mecburiliği sistemini kabul etmiştir. Bu nedenle hâkimin, mahsup yapılıp yapılmaması konusunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmaz. Mahsup, kanundan doğan bir zorunluluktur.
Örneğin, “A kişisini ben öldürdüm” diyerek kendisinin tutuklanmasına neden olan bir kişi, daha sonra yalan beyanda bulunduğu anlaşılırsa bile, kasten öldürme suçundan beraat etse dahi suç üstlenme suçundan mahkûmiyet aldığı durumda tutukluluk süresinin mahsup edilmesi zorunludur.
Bu zorunluluk, kişinin kendi kusuru ile özgürlüğünün kısıtlanmış olmasına rağmen, aynı süre için ikinci kez ceza çekmemesi prensibine dayanır.
Mahsup Hakkı Kişisel Kusurdan Etkilenmez
Kişinin kendi eylemiyle hürriyetinin kısıtlanmasına neden olması, mahsup hakkını ortadan kaldırmaz. Ceza hukukunda mahsup, kusur ilkesinden bağımsız olarak uygulanır. Çünkü amaç, kişinin özgürlüğünün haksız biçimde iki kez sınırlandırılmasını önlemektir. Bu yönüyle mahsup, ceza adaletinin sağlanmasına hizmet eden zorunlu bir kurumdur.
2. Mahsubun Hukuki Niteliği
Ceza hukukunda mahsup, hüküm kesinleşmeden önce kişisel özgürlüğü sınırlayan durumların cezadan indirilmesini sağlayan, kişinin özgürlük hakkını koruyan bir hukuk kurumudur. Bu kurumun temel amacı, suçlu olduğu kesinleşmeden önce özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin uğradığı mağduriyetin giderilmesidir.
Mahsup Kurumunun Amacı
Mahsup, ceza hukukunda adalet ve dengeyi sağlamaya yönelik bir güvence niteliği taşır. Henüz suçluluğu kesinleşmemiş kişilerin tutuklu veya gözaltında geçirdiği süreler, haksız bir özgürlük kısıtlaması olarak kabul edilir. Bu nedenle, hüküm verildikten sonra infaz edilecek cezadan bu sürelerin indirilmesi zorunludur.
Amaç, çifte cezalandırma yasağı ilkesine uygun olarak, kişinin aynı özgürlük kaybını iki kez yaşamamasını sağlamaktır.
Mahsup Hakkındaki Görüşler
Mahsup kurumunun hukuki niteliği doktrinde farklı şekillerde değerlendirilmiştir.
Bazı hukukçulara göre mahsup, cezanın hafifletilmesi nedenlerinden biridir. Diğer bir görüşe göre ise mahsup, “önceden çekilmiş bir ceza” olarak kabul edilir. Bazı yazarlar da mahsubun “hususi bir af” niteliği taşıdığını ileri sürmüştür.
Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve doktrinde ağırlık kazanan görüşe göre, mahsup ne bir ceza indirimi ne de af niteliği taşır. Mahsup, kişisel özgürlüğün anayasal güvence altında olduğu ilkesinden hareketle, suçlu olduğu kesinleşmeden önce özgürlüğü kısıtlanan kişilerin yaşadığı haksızlığın giderilmesi için öngörülmüş özel bir hukuk kurumudur.
Mahsup Kurumunun Dayanağı
Mahsup, Türk Ceza Kanunu’nun 63. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu madde, özgürlüğü kısıtlayıcı her türlü durumun cezadan indirilmesini zorunlu kılar.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2004/49 sayılı kararında da belirtildiği üzere, mahsup, kişisel özgürlüklerin korunması ve “henüz suçlu olduğu kesinleşmeyen kişilerin uğradığı haksızlıkların telafisi” amacına hizmet eder.
“Mahsup, suçlu olduğu kesin olarak belli olmayan kişilerin özgürlüğünden yoksun bırakılması dolayısıyla ortaya çıkan haksızlıkları gidermek için başvurulan ve kişisel özgürlükleri anayasal düzeyde güvence altına alan bir kurumdur.” (YCGK, 2004/49)
Mahsup Kurumunun Özelliği
Mahsup, cezayı azaltan veya kaldıran bir neden değil, önceden geçirilmiş özgürlük kısıtlamasının telafisidir. Bu nedenle mahsubun uygulanması hâkimin takdirine değil, doğrudan yasanın emredici hükmüne bağlıdır.
Mahsup kararı, mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında dikkate alınır ve kişinin özgürlükten yoksun kaldığı süre cezanın infazından indirilir.
Bu yönüyle mahsup kurumu, ceza hukukunda hem adil yargılanma hakkının hem de özgürlük ve güvenlik hakkının bir yansıması olarak kabul edilmektedir.
3. Başka Suçtan Tutukluluğun Mahsup Edilmesi Şartları
Ceza hukukunda mahsup, yalnızca tutuklu kalınan suç dosyasıyla sınırlı değildir. Kimi durumlarda kişi bir suç nedeniyle tutuklu kaldıktan sonra, farklı bir suçtan mahkûm olursa, ilk tutukluluk süresinin yeni mahkûmiyetten mahsubu (indirilmesi) da mümkündür. Ancak bunun için bazı hukuki koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Başka Suçtan Mahsup Uygulamasının Kapsamı
Mahsup uygulaması, kişisel özgürlükten yoksun bırakılan sürenin hangi dosyadan kaynaklandığına bakılmaksızın yapılabilir. Önemli olan, kişinin bir şekilde hürriyetinin kısıtlanmış olmasıdır. Bu durum; tutukluluk, gözaltı veya hastanede gözlem altında tutulma gibi tüm fiili hürriyet kısıtlamalarını kapsar.
Ancak başka suçtan mahsup yapılabilmesi, yalnızca belirli yasal koşulların bir arada bulunması hâlinde mümkündür.
Başka Suçtan Mahsup Şartları
Ceza hukukunda başka suçtan mahsup yapılabilmesi için aşağıdaki şartların tamamının gerçekleşmesi gerekir:
- İlk suç nedeniyle kişinin özgürlüğü kısıtlanmış olmalıdır.
Yani kişi gözaltına alınmış, tutuklanmış veya başka bir şekilde hürriyeti fiilen sınırlandırılmış olmalıdır. - İkinci suç (mahsubun yapılacağı suç), ilk suçun mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden önce işlenmiş olmalıdır.
İlk suçtan verilen mahkûmiyet kararı kesinleştikten sonra işlenen suçlar için, önceki tutukluluk süreleri mahsup edilemez. - Tutukluluk kararına konu dosyada verilen hükmün sonucu önemli değildir.
İlk suçtan dolayı açılan dava beraat, mahkûmiyet, düşme veya durma ile sonuçlanmış olabilir; hatta dava zamanaşımına uğramış da olabilir. Bu durum, mahsup yapılmasına engel değildir. Esas olan, kişinin bu süreçte özgürlüğünden yoksun kalmış olmasıdır. - Tutukluluk süresinin mahsup edilebilmesi için ikinci suçtan verilen cezanın kesinleşmiş olması gerekir.
Ceza infaz kurumunca yapılacak mahsup işlemleri, ancak mahkûmiyet hükmü kesinleştikten sonra uygulanabilir.
Tutukluluk Süresinin Cezaevi İnfazına Etkisi
Mahsup işlemi, infaz edilmesi gereken ceza süresi üzerinden yapılır.
Örneğin; bir kişi dolandırıcılık suçundan 3 yıl hapis cezasına mahkûm edilip bu cezası kesinleştiğinde, kural olarak 2 yılını cezaevinde geçirmesi gerekir (koşullu salıverilme oranı dikkate alınarak). Eğer bu kişi daha önce farklı bir suçtan 1 yıl tutuklu kalmışsa, bu süre yeni cezasından mahsup edilir ve fiilen 1 yıl cezaevinde kalması yeterli olur.
Aynı şekilde, tutukluluk süresi denetimli serbestlik uygulamasına da etki eder.
Örneğin; kişi 1 yıl cezaevinde kaldıktan sonra iyi hâlli olduğu için kalan cezasını denetimli serbestlik kapsamında geçirecekse, önceki tutukluluk süresi mahsup edildiğinde denetimli serbestlik süresi de kısalır.
Örnek:
Bir kişi 01.06.2017 tarihinde hırsızlık suçundan 3 ay tutuklu kalmış ve 01.09.2017’de tahliye edilmiştir. Daha sonra 01.04.2018’de yağma (gasp) suçu işlemiştir.
Yağma suçundan hükmedilen hapis cezası kesinleştiğinde, önceki 3 aylık tutukluluk süresi yağma suçundan verilen cezadan mahsup edilir.
Mahsup İçin Tahliye Şartı Aranmaz
Mahsup işleminin yapılabilmesi için kişinin tahliye edilmiş olması gerekmez. Tutukluluk hâli devam etse bile, önceki özgürlük kısıtlaması cezadan düşülür. Mahsup için önemli olan; kişi hürriyetinin fiilen kısıtlanmış olmasıdır.
Yargıtay Uygulamasına Göre Mahsup
Yargıtay, başka suçtan mahsup konusunda istikrarlı bir içtihada sahiptir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 63. maddesiyle uyumlu olarak, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1940 tarihli ve 5/68 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir:
“Bir suçtan dolayı tutuklu kalınan sürenin başka bir suçtan indirilmesi, içtima kurallarının zorunlu bir sonucudur.
Tutukluluk süresi hangi davaya ait olursa olsun, diğer koşulları varsa mahkûm olunan ceza süresinden mutlak surette indirilmelidir.”
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2007/288 sayılı kararında da aynı görüş vurgulanmıştır:
“Devam eden bir davaya ilişkin tutukluluk süresinin, kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyetinden indirilmesi takdire bağlı değildir; aksine zorunludur. Bu uygulama hükümlü lehine olup, devam eden davada beraat edilmesi hâlinde hak kaybı doğurmaz.”
Mahsup Süresi Ne Zamana Kadar Yapılabilir?
Ceza hukukunda mahsup, cezanın tamamen infazına kadar yapılabilir.
Herhangi bir “mahsup zamanaşımı” süresi bulunmaz. Ancak infaz tamamlandıktan sonra mahsup işlemi yapılamaz. Mahsup kararı, cezanın bihakkın tahliye tarihine kadar uygulanabilir.
4. Tutukluluk, Gözaltı vb. Sürelerin Adli Para Cezasından Mahsubu
Ceza hukukunda mahsup yalnızca hapis cezalarıyla sınırlı değildir. Kişinin özgürlüğünden yoksun kaldığı süreler, yargılama sonucunda hükmedilen adli para cezalarından da düşülebilir. Türk Ceza Kanunu’nun 63. maddesi bu durumu açık biçimde düzenlemiştir. Böylece, kişi tutuklu veya gözaltında geçirdiği günler nedeniyle adli para cezasını fiilen ödemiş sayılabilir.
TCK m.63’e Göre Adli Para Cezasında Mahsup
TCK m.63’ün ikinci cümlesine göre:
“Adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün beşyüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.”
Bu hüküm, özgürlükten yoksun kalınan her günün 500 TL karşılığı olarak adli para cezasından düşülmesini öngörür. Dolayısıyla, kişi bir veya birden fazla suçtan dolayı tutuklu, gözaltında ya da gözlem altında kalmışsa, bu süreler toplanarak mahkûm olunan para cezasından indirilir.
Uygulama Örneği
Örneğin, bir sanığın 3 gün gözaltında, 17 gün de tutuklu kaldığını ve yargılama sonucunda 10.000 TL adli para cezasına mahkûm edildiğini varsayalım. Bu durumda toplam 20 günlük özgürlük kısıtlaması, günlük 500 TL olarak hesaplandığında:
20 gün × 500 TL = 10.000 TL
Bu hesaplamaya göre sanık, özgürlüğünden yoksun kaldığı süre ile adli para cezasını tamamen karşılamış olur. Sonuç olarak, adli para cezası infaz edilmiş sayılır.
Yargıtay Kararı Örneği
Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 2006/15939 sayılı kararında bu konuya ilişkin şu tespit yapılmıştır:
“Hükümlü İbrahim Y.’ın gözetim altında ve tutuklulukta geçirdiği 24 günlük sürenin, bir gün karşılığı 500 TL sayılmak suretiyle hükmedilen adli para cezasından mahsup edilmesine, yapılan mahsup işlemi sonucu infazı gereken para cezası bulunmadığından, adli para cezasına konu ilamın infaz edilmiş sayılmasına karar verilmiştir.”
Bu karardan da anlaşıldığı üzere, özgürlüğü kısıtlanan kişinin adli para cezası, geçirdiği günler oranında otomatik olarak düşülür. Mahkeme veya infaz hâkimi, TCK m.63 gereğince bu indirimi yapmakla yükümlüdür.
Mahsup Uygulamasının Amacı
Bu düzenleme, özgürlük ve mülkiyet hakkı arasındaki dengeyi sağlamak için getirilmiştir. Çünkü kişi bir yandan özgürlüğünden yoksun bırakılmış, diğer yandan aynı fiil nedeniyle mali bir ceza ile ikinci kez cezalandırılmış olmamalıdır. Mahsup sayesinde bu tür hak ihlallerinin önüne geçilir.
Mahsup Uygulamasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
- Mahsup işlemi, hüküm kesinleştikten sonra yapılabilir.
- Hesaplama her durumda bir gün = 500 TL esasına göre yapılır.
- Mahsup edilmesi gereken süreler toplanarak, toplam adli para cezasından düşülür.
- Mahsup sonucu ceza tamamen karşılanıyorsa, infaz yapılmadan dosya kapatılır.
- Kalan ceza miktarı varsa, yalnızca bu bakiye tutar hükümlüden tahsil edilir.
Bu şekilde ceza hukukunda mahsup kurumu, adli para cezaları bakımından da özgürlük ve adalet dengesini koruyan önemli bir güvence işlevi görür.
5. Yabancı Ülkede Tutukluluk, Hükümlülük ve Gözaltında Geçirilen Sürelerin Mahsubu
Ceza hukukunda mahsup, yalnızca Türkiye’de geçirilen tutukluluk veya gözaltı süreleriyle sınırlı değildir. Kişi, aynı suç nedeniyle yabancı bir ülkede gözaltına alınmış, tutuklanmış ya da ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunmuşsa, bu süreler de Türkiye’de hükmedilen cezadan indirilir. Bu uygulama, hem uluslararası hukuk ilkeleri hem de Türk Ceza Kanunu’nun 16. maddesi gereği zorunludur.
TCK m.16 Hükmü
Türk Ceza Kanunu’nun 16. maddesi, bu konuda açık bir düzenleme getirmiştir:
“Nerede işlenmiş olursa olsun bir suçtan dolayı, yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre, aynı suçtan dolayı Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edilir.”
Bu madde uyarınca, kişi hangi ülkede olursa olsun, aynı fiil nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılmışsa, bu süre Türkiye’deki mahkûmiyet cezasından otomatik olarak düşülür.
Yabancı Ülkedeki Tutukluluk Süresinin Hesaplanması
Mahsup yapılırken, yabancı ülkedeki tutukluluk veya hükümlülük süresi, fiilen özgürlüğün kısıtlandığı gün sayısı esas alınarak hesaplanır. Yani kişi yabancı ülkede cezaevinde geçirdiği her gün için, Türkiye’deki hapis cezasından bire bir oranında indirim yapılır.
Bu uygulama, kişinin aynı eylem nedeniyle hem yabancı bir devlette hem de Türkiye’de cezalandırılmasını önler. Böylece, mükerrer ceza infazının önüne geçilmiş olur.
Uygulama Örneği
Örneğin; bir kişi uyuşturucu ticareti suçundan dolayı yabancı bir ülkede 6 yıl hapis cezası çekmiş ve daha sonra aynı suçtan dolayı Türkiye’de 12 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
Türk hukukuna göre, 12 yıl hapis cezasının infazı 3/4 oranı üzerinden yapılacağından, hükümlü koşullu salıverilme hakkı elde etmek için 9 yılını cezaevinde geçirmelidir. Ancak bu kişi yabancı ülkede aynı suçtan dolayı 6 yıl hapis yatmış olduğundan, bu 6 yıl Türkiye’deki cezadan mahsup edilir. Böylece kişi, yalnızca kalan 3 yılı Türkiye’de cezaevinde geçirir.
Bu hesaplamada denetimli serbestlik süresi ayrıca değerlendirilir; mahsup doğrudan ceza infaz süresi üzerinden yapılır.
Yargıtay Uygulaması
Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2015/11735 sayılı kararında, bu konuya ilişkin şu değerlendirme yapılmıştır:
“Sanığın Türkiye’ye iade edilmek üzere Amerika Birleşik Devletleri’nde tutuklandığı 02.07.2012 tarihinden itibaren tutuklulukta geçirdiği tüm sürelerin, TCK’nın 63. maddesi gereğince cezasından indirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır.”
Bu karardan da anlaşıldığı üzere, sanığın başka bir ülkede geçirdiği tüm özgürlük kısıtlaması süreleri, Türkiye’deki ceza infazından zorunlu olarak düşülmelidir.
Uygulamanın Amacı ve Önemi
Yabancı ülkede geçirilen tutukluluk, gözaltı veya hükümlülük sürelerinin mahsup edilmesi, hem adalet ilkesi hem de uluslararası insan hakları standartları açısından büyük önem taşır.
Bu düzenleme sayesinde:
- Kişi aynı fiil nedeniyle iki kez cezalandırılmaz.
- Çifte infaz yasağı (non bis in idem) ilkesi korunur.
- Özgürlük hakkı bakımından eşitlik sağlanır.
Mahsup Kararının Uygulanma Şekli
Yabancı ülkede geçirilen sürelerin mahsup edilmesi için, sanığın o ülkede aynı suçtan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılmış olması gerekir. Farklı suçtan tutukluluk süreleri bu kapsamda değerlendirilmez.
Ayrıca, yabancı ülkede geçirilen sürenin belgelerle (mahkeme kararı, iade dosyası, cezaevi kayıtları vb.) resmen doğrulanması gerekir. Bu belgeler, Türkiye’de infaz hâkimliği tarafından incelenir ve uygun görülürse mahsup işlemi yapılır.
Bu yönüyle, yabancı ülkede geçirilen sürelerin cezadan düşülmesi, ceza hukukunda mahsup kurumunun en geniş kapsamlı uygulama alanlarından biridir.
6. Mahsup Kararı Vermeye Yetkili ve Görevli Mahkeme
Ceza hukukunda mahsup kurumunun uygulanabilmesi için hangi mahkemenin bu konuda karar verme yetkisine sahip olduğu, infaz aşamasında büyük önem taşır. Mahsup kararı verilmesi, cezaların fiilen infaz edildiği dönemde, yani hükmün kesinleşmesinden sonra gündeme gelir. Bu nedenle, mahsup işlemleri doğrudan infaz hukukuna ilişkin bir konudur.
Mahsup Kararının Niteliği
Mahsup işlemi, hükmün infazı sırasında uygulanır ve cezanın fiilen yerine getirilmesiyle ilgilidir. Dolayısıyla, bu işlemin yapılabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması gerekir. Mahsup kararı, cezanın miktarını değiştirmez; yalnızca daha önce geçirilmiş özgürlük kısıtlaması sürelerinin cezadan düşülmesini sağlar. Bu yönüyle mahsup, cezanın “hesaplanması ve infazı” sürecine dahil bir işlemdir.
Mahsup Kararı Vermeye Yetkili Merci
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 63. maddesinde mahsup düzenlenmiş olsa da, hangi merciin bu işlemi yapacağı 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve İnfaz Hâkimliği Kanunu hükümlerine göre belirlenir.
Bu çerçevede, mahsup kararı vermeye yetkili merci:
Hükümlünün cezasını infaz ettiği cezaevinin bağlı bulunduğu infaz hâkimliğidir.
Yani, hükümlü hangi cezaevinde bulunuyorsa, o cezaevinin yargı çevresinde yer alan infaz hâkimliği mahsup işlemini yapma yetkisine sahiptir.
Uygulama Örneği
Örneğin; sanık hakkında İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi ve Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen iki ayrı mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olsun. Hükümlü bu cezaları Silivri Kapalı Cezaevi’nde infaz etmektedir. Bu durumda, Silivri Cezaevi Bakırköy Adliyesi yargı çevresinde yer aldığı için, mahsup işlemini yapmaya yetkili merci Bakırköy İnfaz Hâkimliği olacaktır.
Bakırköy İnfaz Hâkimliği, mahsup talebini inceledikten sonra, UYAP üzerinden ilgili mahkemelere yazı yazarak gerekli bilgileri temin eder ve hapis cezasından düşülmesi gereken süreleri belirler.
Mahsup Talebi Nasıl Yapılır?
Mahsup işlemi genellikle:
- Hükümlünün veya müdafiinin yazılı talebiyle,
- Cumhuriyet savcısının istemiyle,
- Ya da infaz savcılığı tarafından resen (kendiliğinden) yapılabilir.
İnfaz hâkimliği, dosyadaki belgeleri ve tutukluluk sürelerini inceleyerek, indirilmesi gereken süreleri tespit eder. Bu karar, infaz savcılığı aracılığıyla ceza infaz kurumuna gönderilir ve cezanın fiilen infazına uygulanır.
Mahsup Kararının Hukuki Niteliği ve Sonuçları
Mahsup kararı, maddi anlamda bir “yargı kararı” değil, infaz işlemi niteliğinde bir karardır. Ancak bu karar, hükümlünün özgürlük süresini doğrudan etkilediği için, infaz hukukunda büyük önem taşır.
Mahsup işlemi sonucunda;
- Cezanın infaz süresi azalabilir,
- Hükümlü koşullu salıverilme veya denetimli serbestlik hakkını daha erken kazanabilir,
- Bazen de ceza tamamen infaz edilmiş sayılabilir (özellikle adli para cezasında olduğu gibi).
İtiraz ve Denetim Yolu
İnfaz hâkimliği tarafından verilen mahsup kararlarına karşı, 5275 sayılı Kanun’un 101. maddesi uyarınca ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir.
Bu itiraz üzerine verilen kararlar kesindir; başka bir kanun yoluna başvurulamaz. Böylece mahsup sürecinde hukuki denetim sağlanmış olur.
7. Mahsup Edilen Süre Nedeniyle Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat Davası
Ceza hukukunda mahsup kurumunun uygulandığı durumlarda, kişi bazen özgürlüğünden haksız biçimde mahrum bırakılmış olabilir. Bu gibi hâllerde, mahsup edilmiş olsa bile, kişi haksız tutuklama veya gözaltı nedeniyle tazminat davası açma hakkına sahiptir. Bu hak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. ve devamı maddelerinde güvence altına alınmıştır.
Mahsup ve Tazminat Arasındaki İlişki
Ceza yargılaması sürecinde kişi, tutuklama veya gözaltı gibi koruma tedbirleri nedeniyle özgürlüğünden yoksun kalabilir. Daha sonra bu süre, başka bir ceza davasında mahsuba konu edilse dahi, kişi ilk davada beraat etmişse, haksız tutuklama nedeniyle tazminat davası açabilir.
Yani, mahsup edilmesi bu tazminat hakkını ortadan kaldırmaz; ancak mahkeme, tazminat miktarını belirlerken mahsup edilen süreyi dikkate alır.
Tazminat Hakkının Dayanağı
CMK m.141/1-j hükmü şu şekildedir:
“Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı hâlde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen kişiler Devletten tazminat isteyebilirler.”
Bu hükümden hareketle, haksız özgürlük kısıtlaması yaşayan herkes, devlet aleyhine tazminat davası açabilir. Haksız tutuklama ya da gözaltı nedeniyle geçirilen süre başka bir cezadan mahsup edilmiş olsa bile, kişi ilk davada beraat ettiğinde bu sürenin hukuken haksız olduğu kabul edilir.
Uygulama Örneği
Örneğin; bir sanık uyuşturucu madde ihracı suçundan 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra beraat etmiş olsun. Ancak daha sonra dolandırıcılık suçundan mahkûmiyet almış ve bu 1 yıllık tutukluluk süresi cezasından mahsup edilmiştir. Bu durumda sanık, beraat ettiği uyuşturucu davasında haksız tutuklama nedeniyle tazminat davası açabilir.
Mahsup edilen sürenin başka bir cezadan düşülmüş olması, bu hakkı ortadan kaldırmaz.
Tazminat Miktarının Belirlenmesi
Mahsup edilen süre nedeniyle açılan tazminat davalarında, mahkeme genellikle tam tazminata hükmetmez. Çünkü kişi bu süreyi başka bir cezadan mahsup ettirmiştir; dolayısıyla, mağduriyeti kısmen giderilmiş kabul edilir. Bu nedenle mahkemeler genellikle sembolik nitelikte daha düşük bir tazminata hükmeder.
Bu yaklaşım, “aynı mağduriyetin iki defa giderilmemesi” ilkesine dayanır.
Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminatın Hukuki Niteliği
Bu tür davalar, idari sorumluluk esasına dayanır. Yani devlet, yargı organlarının haksız tutuklama veya gözaltı uygulamaları nedeniyle doğan zararları tazmin etmekle yükümlüdür.
Tazminat;
- Maddi zararları (örneğin iş kaybı, gelir yoksunluğu, savunma giderleri vb.),
- Manevi zararları (özgürlük kısıtlaması, itibar kaybı, psikolojik etkiler vb.)
kapsayabilir.
Başvuru Süresi ve Usul
CMK m.142 uyarınca, haksız tutuklama nedeniyle tazminat isteminde bulunmak isteyen kişi, beraat veya takipsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde ve her hâlde kararın kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde tazminat talebinde bulunmalıdır.
Bu davalar, zararın meydana geldiği yer ağır ceza mahkemesinde açılır.
Özetle
- Haksız tutukluluk süresi başka bir cezadan mahsup edilse bile, tazminat davası açılabilir.
- Ancak tazminat miktarı genellikle sembolik olarak belirlenir.
- Bu durum, hem mağduriyetin giderilmesi hem de çifte tazminatın önlenmesi bakımından dengeleyici bir çözüm sağlar.
Bu yönüyle, ceza hukukunda mahsup, tazminat hukukuyla doğrudan bağlantılı olup, kişisel özgürlüklerin korunmasına hizmet eden önemli bir hukuki mekanizma niteliğindedir.
8. Adli Kontrol Kararı Uygulanarak Geçirilen Süreler Cezadan Mahsup Edilebilir mi?
Ceza hukukunda mahsup, özgürlüğün fiilen kısıtlandığı tüm durumlar için uygulanabilir. Ancak bazı koruma tedbirlerinde —özellikle adli kontrol kararlarında— durum farklıdır. Her adli kontrol tedbiri kişinin hürriyetini aynı düzeyde sınırlandırmadığından, her adli kontrol uygulaması cezadan mahsup edilmez. Bu konudaki temel kural, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlenmiştir.
Adli Kontrolün Hukuki Niteliği
Adli kontrol, tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiridir. Kişinin soruşturma veya kovuşturma sürecinde kaçma ihtimalini önlemek, delillerin yok edilmesini engellemek ve yargılamanın sağlıklı yürütülmesini temin etmek amacıyla uygulanır.
Ancak adli kontrol, tutuklama kadar ağır bir özgürlük kısıtlaması oluşturmaz. Çünkü adli kontrol altında kişi, belirli yükümlülüklere tabi olmakla birlikte özgürlüğünü tamamen kaybetmez.
Adli Kontrolün Mahsup Edilmediği Durumlar
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, adli kontrol kararıyla geçirilen süreler genel olarak cezadan mahsup edilemez. Bunun nedeni, adli kontrolün özgürlüğü tamamen ortadan kaldırmaması; yalnızca belli sınırlandırmalara tabi kılmasıdır.
Örneğin;
- Belirli günlerde karakola imza verme,
- Yurt dışına çıkış yasağı,
- Belirli yerlere girmeme veya kişilerle görüşmeme,
gibi yükümlülükler, tutukluluk kadar yoğun bir hürriyet kısıtlaması oluşturmadığından, bu süreler cezadan indirilmez.
Bu nedenle, bir kişi hakkında adli kontrol uygulanmış olsa bile, ceza hükmü kesinleştiğinde bu süre doğrudan cezasından düşülmez.
Ev Hapsi (Konutunu Terk Etmeme Yükümlülüğü) İstisnası
Adli kontrol tedbirleri arasında konutunu terk etmemek (ev hapsi) yükümlülüğü özel bir statüye sahiptir. Çünkü bu durumda kişi, ceza infaz kurumunda olmamakla birlikte fiilen özgürlüğünden mahrumdur.
CMK m.109/3-(j) bendi gereği, ev hapsi altında geçirilen süreler cezadan mahsup edilir. Ancak mahsup oranı, kanun koyucu tarafından iki güne bir gün şeklinde belirlenmiştir.
Buna göre:
Ev hapsinde geçirilen iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır.
Bu uygulama, ev hapsinin tutukluluk kadar ağır bir özgürlük kısıtlaması oluşturmadığı, ancak yine de belli ölçüde kişisel hürriyeti sınırladığı gerekçesiyle kabul edilmiştir.
Uygulama Örneği
Örneğin, bir sanık hakkında soruşturma aşamasında 4 ay ev hapsi uygulanmış ve sonrasında yargılama sonucunda 2 yıl hapis cezası verilmiş olsun.
Bu durumda, 4 aylık (yaklaşık 120 günlük) ev hapsi süresi cezadan 60 gün (yaklaşık 2 ay) olarak mahsup edilir. Hükümlü, kalan 22 ayını infaz kurumunda veya denetimli serbestlik kapsamında geçirir.
Adli Kontrolün Diğer Türlerinde Mahsup Mümkün Değildir
Ev hapsi dışındaki adli kontrol türleri, kişi özgürlüğünü tam anlamıyla sınırlamadığı için cezadan indirim konusu olamaz.
Yargıtay da bu konuda açık bir içtihat geliştirmiştir. Buna göre, sadece konutunu terk etmemek yükümlülüğü altında geçirilen sürelerin cezadan düşülmesi mümkündür; diğer kontrol tedbirleri (imza yükümlülüğü, yurt dışı yasağı, alkol tedbiri vb.) bu kapsamda değerlendirilmez.
Sonuç
Özetle, ceza hukukunda mahsup açısından adli kontrol tedbirlerinin durumu şu şekilde özetlenebilir:
| Adli Kontrol Türü | Mahsup Edilir mi? | Açıklama |
|---|---|---|
| Karakolda imza verme | ❌ Hayır | Özgürlüğü tam kısıtlamaz |
| Yurt dışına çıkış yasağı | ❌ Hayır | Hareket serbestisi devam eder |
| Belirli kişilerle görüşmeme | ❌ Hayır | Hürriyeti sınırlamaz |
| Ev hapsi (konutunu terk etmeme) | ✅ Evet (2 güne 1 gün) | Fiilen özgürlük kısıtlaması vardır |
Bu tablo, ceza hukukunda mahsup kavramının yalnızca fiili özgürlük kısıtlamasına dayanan hâllerde uygulanabileceğini açık biçimde ortaya koymaktadır.
Başka Suçtan Tutukluluğun Cezadan Mahsubu Yargıtay Kararları
Bu bölümde, başka suçtan tutukluluğun mahsubu kurumunun kapsamı ve uygulanma koşulları, Yargıtay içtihatları ışığında özetlenmektedir. Başka suçtan tutukluluğun mahsubu, suçun işlenme tarihi, hükmün kesinleşme zamanı ve özgürlüğü kısıtlayan hallerin niteliği bakımından belirli şartlara bağlanmıştır.
Suçun İşlenme Tarihi ve Mahsup Şartları
5237 sayılı TCK m.63/1’de, “Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk Lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.” hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede başka suçtan tutukluluğun mahsubu, sadece aynı dosyaya özgü değil, özgürlük kısıtlamasının varlığına dayalı objektif bir indirim mekanizmasıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31.01.2006 tarih ve 2006/4-7 sayılı kararında; 765 sayılı TCK m.40 ile 5237 sayılı TCK m.63’ün benzer düzenlemeler içerdiği vurgulanmış; halen geçerli sayılan 06.03.1940 tarih ve 5-68 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’ndaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, başka suçtan tutukluluğun mahsubu için:
- Tutuklu kalınan suçtan verilen kararın kesinleşme tarihinden önce bir başka suçun işlenmiş olması,
- Tutuklu kalınan sürelerin ikinci suçtan verilen cezadan fazla olması veya ikinci suçun beraatle sonuçlanması,
- Esas itibarıyla önem taşıyan hususun, mahsuba konu mahkûmiyete ait suçun, tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmiş bulunması
gerektiği vurgulanmıştır. Bu yaklaşımın temel amacı, kişinin geçmişte tutuklu kaldığı süreye “güvenerek” yeniden suç işlemesinin önüne geçmektir.
Mahsup Sırasında Dikkate Alınacak Esaslar
- Başka suçtan tutukluluğun mahsubu için tutukluluğun, mahsup yapılacak mahkûmiyete konu suçtan kaynaklanması zorunlu değildir.
- Mahsuba konu mahkûmiyete ait suç, tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmiş olmalıdır.
- Tutuklama kararına konu davanın mahkûmiyetle, beraatle, düşme ya da durma ile sonuçlanması, mahsup bakımından belirleyici değildir.
Örnek Olay: Yalvaç Dosyası ve Yerel Kararların Denetimi
Somut olayda, hükümlü 10.06.2002 tarihli cezaevinden kaçma suçu nedeniyle kesinleşmiş 1 yıl 1 gün hapis cezasını infaz ederken, Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/104 esas sayılı dosyasında 30.08.2008 tarihinde işlendiği iddia olunan cinsel saldırı ve hürriyetten yoksun kılma suçları nedeniyle 31.08.2008–24.12.2008 tarihleri arasında tutuklu kalmıştır. Şarkikaraağaç Asliye Ceza Mahkemesi, bu tutukluluk süresinin 5237 sayılı TCK m.63 uyarınca başka suçtan tutukluluğun mahsubu kapsamında firar cezasından düşülmesine karar vermiştir.
Cumhuriyet savcısının itirazını inceleyen Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesi ise, tutukluluğa konu suçun, infazı süren cezanın kesinleşmesinden sonra işlendiği ve TCK m.63 koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle mahsubu kaldırmıştır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, başka suçtan tutukluluğun mahsubu bakımından belirleyici olanın, mahsuba konu mahkûmiyete ait suçun tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmiş olması olduğunu vurgulayarak; somut olayda cezaevinden kaçma suçunun, tutukluluğa konu davada henüz karar verilmeden önce işlendiğini, dolayısıyla TCK m.63’teki koşulun gerçekleştiğini belirterek yerel merci kararını hukuka aykırı bulmuştur (Yargıtay 4. CD, K. 2010/10765).
Cezanın Mahsubu ve Haksız Tutuklama Nedeniyle Tazminat
CMK m.144/1-a bendi, “gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülükten indirilenlerin” tazminat isteyemeyeceğini öngörmekteyken, 30.04.2013 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 6459 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle bu bent yürürlükten kaldırılmıştır. Bu değişiklikten sonra başka suçtan tutukluluğun mahsubu yapılmış olsa dahi, kişi beraat ettiği dosya yönünden haksız tutuklama tazminatı talep edebilir.
- Yargıtay 12. Ceza Dairesi, mahsup yoluyla zarar kısmen giderilmiş sayılacağından, tazminatın sembolik bir miktarla hükmedilmesi gerektiğini; mahsubu gerekçe göstererek davanın tümden reddinin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir (Yargıtay 12. CD, K. 2016/9718).
- Yine 12. Ceza Dairesi, başka suçtan tutukluluğun mahsubu yapılmayanlarla yapılanlar arasında denge ve nesafet gözetilerek makul bir maddi–manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, aşırı tazminat takdirinin de hukuka aykırı olacağını ifade etmiştir (Yargıtay 12. CD, K. 2017/6024).
Yabancı Ülkede Tutukluluk, Hükümlülük ve Gözaltı Süresinin Mahsup Edilmesi
TCK m.16 uyarınca, nerede işlenmiş olursa olsun aynı suçtan dolayı yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süreler, Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edilir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, TCK m.16–63 hükümleri gereği başka suçtan tutukluluğun mahsubu yerine yabancı mahkemelerin verdiği cezanın “tamamının” mahsubuna karar verilmesini isabetsiz bularak; hükümde “yabancı ülkede geçirilen sürenin mahsup edileceği” yönünde düzeltme yaparak onama yoluna gitmiştir (Yargıtay 9. CD, K. 2014/4747).
Yabancı Ülkede Hükmedilen Adli Para Cezası Mahsup Edilemez
TCK m.16, süre mahsubu esası getirir; yabancı ülkede hükmedilen adli para cezasının Türkiye’deki cezadan mahsubuna imkân tanımaz. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, kararında TCK m.16’nın uygulanmasının “yabancı ülkede geçirilen sürenin” aynı suçtan Türkiye’de verilen cezalardan düşülmesiyle sınırlı olduğunu belirterek, yabancı adli para cezalarının mahsubunun hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir (Yargıtay 9. CD, K. 2014/560).
Hükümlülükte veya Suçtan Önceki Tarihli Tutuklulukta Geçen Sürelerin Mahsubu Mümkün Değildir
Başka suçtan tutukluluğun mahsubu, hüküm kesinleşmeden önceki özgürlük kısıtlamalarına yöneliktir; infaz edilmiş cezalar veya suçtan daha önceki tarihli tutukluluklar bu kapsamda değerlendirilmez. Yargıtay 1. Ceza Dairesi;
- Yasal değişiklikle suçun sonradan ortadan kaldırılması veya cezada indirime gidilmesinin, geçmişteki ceza infazını “haksız tutuklama”ya dönüştürmeyeceğini,
- Önceden cezaevinde infaz edilen sürenin, sonradan işlenen suçun infazından mahsubunun mümkün olmadığını,
- 4616 sayılı Kanun’la şartla salıverilen hükümlünün, daha sonra kasıtlı bir suç işleyip şartla salıverme geri alındığında, önceki kanuni indirim nedeniyle “fazladan yattığı” sürenin de mahsuba konu edilemeyeceğini
vurgulamıştır. Somut olayda, 1991 tarihli tutukluluk süresinin, 2009 tarihli suça ilişkin infaza mahsup edilmesi talebi, “mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra işlenmiş suç” koşulu nedeniyle reddedilmiştir (Yargıtay 1. CD, 2016/3357 E., 2016/4165 K.).
Sonuç: Mahsup, Masumiyet Karinesi ve Tekerrürün Önlenmesi
Başka suçtan tutukluluğun mahsubu, özgürlüğü kısıtlayan hallerin tekerrüre yol açmaması ve masumiyet karinesinin somut sonuç doğurması bakımından temel bir güvencedir. Doğru uygulandığında, hem aynı özgürlük kısıtlamasının iki kez sonuç doğurmasının önüne geçer hem de yargılamanın adalet dengesi korunur.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün