Hukuk Ders Notları4. Sınıf Hukuk Ders NotlarıHMGS Ders NotlarıHukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS)Medeni Usul Hukuku

İKİNCİ (2) BÖLÜM – YARGI – HUKUK MUHAKEMELERİ DERS NOTLARI

Bu derste, yargı kavramını, yargı türlerini ve yargı teşkilatının yapısını ele alacağız. Yargı, devletin en temel erklerinden biridir ve toplumsal düzenin korunmasında hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçirilmesini sağlar. Yargı organları, kişilerin haklarını korur, hukuki uyuşmazlıkları çözer ve adaletin gerçekleşmesini temin eder.

Medeni usul hukuku bakımından yargı, özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların bağımsız ve tarafsız mahkemelerce çözülmesi anlamına gelir. Bu yönüyle yargı, hak arama özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının kurumsal güvencesidir.

Yargı faaliyeti, devlet adına mahkemeler tarafından yürütülür. Hakim, yargı yetkisini Anayasa ve kanunlara uygun biçimde kullanır; hiçbir organ, makam veya kişi yargı yetkisinin kullanımına müdahale edemez.

Bu bölümde;

  • Yargı kavramı ve önemi,
  • Yargı yetkisinin niteliği,
  • Yargı türleri (adli, idari, anayasal, askeri yargı),
  • Yargı birliği ve yargı ayrılığı sistemi,
  • Yargı teşkilatının yapısı ve mahkemelerin sınıflandırılması
    konuları ayrıntılı biçimde incelenecektir.

Hazırlanan ders notları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Anayasa, mevzuat.gov.tr, resmigazete.gov.tr ve güncel Yargıtay – Danıştay içtihatları esas alınarak hazırlanmıştır. Amaç, hukuk fakültesi öğrencileri ve Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS) adaylarına, sistematik, güncel ve anlaşılır bir kaynak sunmaktır.


İçindekiler

YARGI VE TANIMI

Medeni usul hukukunda yargı, soyut hukuk kurallarının somut olaylara uygulanmasını sağlayan ve bağımsız, tarafsız mahkemeler eliyle yürütülen kamusal bir faaliyettir. Bu faaliyet, hukuk düzeninin devamlılığını temin ederken bireylerin sübjektif haklarının korunmasını da güvence altına alır.

Yargının Tanımı ve Amacı

Yargı, objektif hukukun (genel ve soyut normların) belirli bir olayın bütün özellikleri gözetilerek bağımsız hâkimler tarafından uygulanmasıdır. Bu çerçevede Medeni Usul Hukuku, Medeni Yargı alanında başvurulan ve yargılamanın nasıl yürütüleceğini, delillerin nasıl değerlendirileceğini ve kararların nasıl verileceğini belirleyen yargılama hukuku disiplinidir.
Yargının genel amacı, devletin hukuk düzenini ayakta tutmak ve kişilerin sübjektif haklarını etkili, güvenilir ve öngörülebilir bir usulle korumaktır.

Uygulama Notu

Bir sözleşmenin ihlali iddiasında, mahkeme; sözleşme hükümlerini, kanun hükümleriyle birlikte somut olaya uygular, tarafların iddia ve savunmalarını değerlendirir ve hukuki korumayı (eda, tespit, inşaî hüküm gibi) tesis eder.

Anayasal Dayanak (Anayasa m. 9)

Anayasa m. 9 hükmü uyarınca yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılır. Anayasal güvence, yargılama faaliyetinin yürütme ve yasama karşısında bağımsızlığını; taraflar arasında eşitlik ve adaletin sağlanmasını güvence altına alır.

Mahkeme Kavramı

Devlet tarafından yargılama yapma ve karar bağlama yetkisiyle donatılmış, bağımsız ve tarafsız statüdeki yargı yerlerine mahkeme denir. Mahkeme; uyuşmazlığı usul kurallarına göre inceleyerek, maddî vakıalara hukukun uygulanması sonucunda hüküm kurar.


YARGI ÇEŞİTLERİ

Bu bölüm, Türkiye’de yargı teşkilatının işlevsel ayrımını gösterir. Yargı çeşitleri, görev alanlarına ve konu bakımından uzmanlaşmaya göre ayrılır; böylece hukuki koruma doğru merci önünde sağlanır.

Genel Ayrım

  • Anayasa Yargısı
  • İdarî Yargı
  • Seçim Yargısı
  • Hesap Yargısı
  • Uyuşmazlık Yargısı
  • Adlî Yargı
    • Medeni Yargı
      • Çekişmeli Yargı
      • Çekişmesiz Yargı
    • Ceza Yargısı

Kısa Açıklamalar

  • Anayasa Yargısı : Normların ve belirli işlemlerin Anayasa’ya uygunluğunu denetler; hukuk düzeninin tepe normuna bağlılığını sağlar.
  • İdarî Yargı İdari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkları çözer; kamu gücünün hukukla sınırlandırılmasını temin eder.
  • Seçim Yargısı : Seçimlerin hukuka uygun yürütülmesini ve itirazların yargısal denetimini sağlar.
  • Hesap Yargısı : Kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin mali sorumluluk denetimini yürütür.
  • Uyuşmazlık Yargısı : Adlî ve idarî yargı mercileri arasında görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözer.
  • Adlî Yargı : Medeni yargı ve ceza yargısı kollarından oluşur; bireyler arasındaki özel hukuk ilişkileri ile ceza soruşturmaları ve kovuşturmalarını kapsar.
Örnek Olay

Bir taşınmazın kamulaştırma işleminin iptali talebi idarî yargı yolunu ilgilendirirken, aynı taşınmazın bedel tespiti veya artırımı talepleri, özel kanun hükümleri gereği medeni yargı (genellikle asliye hukuk mahkemesi) alanında görülür. Böylece yargı çeşitleri, uyuşmazlığın niteliğine göre doğru yargı koluna yönlendirme işlevi görür.


YARGI ÖRGÜTÜNE GENEL BAKIŞ

Türk yargı teşkilatı; ilk derece mahkemeleri ve üst derece mahkemeleri şeklinde iki basamaklıdır. İlk derece; uyuşmazlığın esas incelemesini yapar, üst derece mahkemeleri ise kanun yolu denetimi ile hukukun birliğini, öngörülebilirliği ve adil yargılanma güvencelerini güçlendirir.

İlk Derece ve Üst Derece Mahkemeleri

  • İlk Derece Mahkemeleri :
    • Genel Mahkemeler: Asliye Hukuk Mahkemesi, Sulh Hukuk Mahkemesi.
    • Özel (İhtisas) Mahkemeler: Asliye Ticaret, Aile, İş, Kadastro, İcra, Tüketici, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk mahkemeleri.
  • Üst Derece Mahkemeleri:
    • Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM): İstinaf incelemesi yapar.
    • Yargıtay: Temyiz incelemesi ile içtihat birliğini ve hukukun ülke sathında eşit uygulanmasını sağlar.

Uygulama Notu

Bir tüketici uyuşmazlığında ilk derece tüketici mahkemesi kararına karşı, süre koşulları içinde istinaf başvurusu BAM’de yapılır; BAM kararının temyizi koşulları varsa dosya Yargıtay’a taşınır. Böylece kanun yolu silsilesi, usul ekonomisi ve hukuki güvenlik ilkeleriyle uyumlu işler.


MAHKEMELERİN KURULUŞU VE YARGI ÇEVRESİ

Mahkemelerin kuruluşuna ve yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin idari ve kurumsal kararlar, yargı bağımsızlığı ve yargı hizmetinin etkinliği ekseninde şekillenir.

Kuruluş ve Kaldırma

  • Bir yerde mahkeme kurulmasına, Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK)’nun olumlu görüşü üzerine Adalet Bakanlığı karar verir.
  • Bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesinde ise Adalet Bakanlığı’nın olumlu görüşü üzerine HSK karar alır.

Örnek

İş yoğunluğu yüksek bir ilçede birden fazla asliye hukuk mahkemesi kurulabilir. Bu durumda mahkemeler arasındaki ilişki iş dağılımı niteliğindedir; görev ilişkisi değildir.

İLK DERECE MAHKEMELERİ

İlk derece mahkemeleri, bir uyuşmazlığın çözümü için başvurulan ve uyuşmazlığı ilk defa inceleyerek karara bağlayan mahkemelerdir.
Bu mahkemeler, Türk yargı sisteminde yargılamanın başlangıç noktası olup genel mahkemeler ve özel (ihtisas) mahkemeler olarak ikiye ayrılır.

Genel Mahkemeler

Genel mahkemeler, özel bir düzenlemeyle başka bir mahkemeye verilmemiş olan bütün uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir.
Başka bir deyişle, bir uyuşmazlık açıkça özel mahkemelerin görev alanına girmiyorsa, genel mahkemeler görevli olur.
Bu mahkemeler, belirli bir kişi grubuna ya da belirli bir konuya özgülenmemiş, genel nitelikteki davaları çözümler.
Türk hukukunda iki tür genel mahkeme bulunur: Asliye Hukuk Mahkemesi ve Sulh Hukuk Mahkemesi.


ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Asliye hukuk mahkemesi, özel düzenleme bulunmadıkça malvarlığı hakları ve kişilik haklarına ilişkin bütün uyuşmazlıklarda görevli genel mahkemedir.
Bu mahkemeler, hukuki uyuşmazlıkların esasını inceleyerek karar verir ve yazılı yargılama usulünü uygular.

Görev ve Yetki

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 5235 sayılı Kanun’a göre asliye hukuk mahkemesi:

  • Dava konusunun değeri ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarda,
  • Şahıs varlığına ilişkin davalarda,
  • Ve diğer özel düzenlemelerde belirtilmemiş tüm davalarda görevli mahkemedir.

Bu görev, aksine düzenleme bulunmadıkça genel kural olarak kabul edilir.
Örneğin, kanunda açıkça “bu dava aile mahkemesinde görülür” denmemişse, uyuşmazlık asliye hukuk mahkemesinde açılır.

Kuruluş ve Yargı Çevresi

Asliye hukuk mahkemeleri kural olarak her yargı çevresinde kurulur.
İş yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde birden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunabilir.
Bu mahkemeler arasındaki ilişki iş dağılımı ilişkisidir, yani görev farklılığı değil, sadece dosyaların mahkemeler arasında paylaştırılmasıdır.

Örnek Olay

Bir şehirde üç asliye hukuk mahkemesi bulunduğunu düşünelim. Bu mahkemelerden biri “A”, diğeri “B”, diğeri “C” numaralıdır.
Her biri aynı tür davalara bakar, fakat dosyalar HSK kararıyla belirlenen iş dağılımına göre paylaşılır.
Bu nedenle, hangi mahkemenin hangi davaya bakacağı “görev” değil, “iş dağılımı” meselesidir.

Asliye Hukuk Mahkemesinin Özel Görev Alanı

Bazı hâllerde özel mahkemeler kurulmamışsa, asliye hukuk mahkemesi özel mahkeme sıfatıyla görev yapar.
Örneğin;

  • Aile mahkemesinin bulunmadığı bir yerde, asliye hukuk mahkemesi “aile mahkemesi sıfatıyla” görev yapar.
  • Bu durumda dava, Aile Mahkemeleri Kanunu’nun usul hükümlerine göre yürütülür.

Asliye hukuk mahkemesi, dava dilekçesinde hangi sıfatla yargılama yaptığını açıkça belirtmelidir.

Usul ve Yargılama Şekli

  • Tek hâkimlidir.
  • Yazılı yargılama usulü uygulanır.
  • Adli tatil hükümleri geçerlidir.

Görev İlişkisi ve Örnek Davalar

Asliye hukuk mahkemelerinin görev alanı çok geniştir.
Aşağıdaki davalar, asliye hukuk mahkemesinde görülür:

  • Kamulaştırma bedelinin artırımı veya azaltımı,
  • Vakıf davaları,
  • Aile mahkemesinin görevine girmeyen tanıma-tenfiz davaları,
  • Kişilik haklarına saldırının önlenmesi,
  • Derneklerin feshi,
  • Yaş düzeltme, ad-soyad değiştirme, nüfus kayıt düzeltme davaları.

Bu mahkemelerle diğer mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisidir.
2020 yılında HMK’da yapılan değişiklikle, eski uygulamada var olan “iş bölümü” ilişkisi kaldırılmıştır.

Uygulama Notu

Bir kişi, nüfus kayıtlarında yaşını değiştirmek istiyorsa, bu dava özel bir düzenleme olmadığı için asliye hukuk mahkemesinde açılır.
Ancak boşanma davası, özel olarak aile mahkemesinde görüleceğinden asliye hukuk mahkemesine gidilmesi hâlinde mahkeme, görevsizlik kararı verir.


SULH HUKUK MAHKEMESİ

Sulh hukuk mahkemesi, genel mahkemelerden daha basit nitelikteki uyuşmazlıkları çözmek üzere kurulmuştur.
Bu mahkemelerde yargılama usulü daha sade, hızlı ve düşük maliyetlidir.
Amaç, özellikle tarafların sulh olabileceği küçük ölçekli uyuşmazlıkları etkin biçimde çözmektir.

Görev Alanı

6100 sayılı HMK’nın 4. maddesine göre sulh hukuk mahkemesi, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın aşağıdaki uyuşmazlıklara bakar:

  • Kira sözleşmesinden doğan alacak veya tahliye davaları (İİK’ye göre ilamsız tahliye hariç),
  • Taşınır ve taşınmaz mallarda paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi davaları,
  • Sadece zilyetliğin korunmasına yönelik davalar,
  • Kanunla sulh hukuk mahkemesine bırakılmış diğer dava ve işler.

Bu kapsam, hem Medeni Kanun’da hem de özel kanunlarda açıkça belirtilmiştir.

Yargılama Usulü

Sulh hukuk mahkemeleri:

  • Tek hâkimli mahkemelerdir,
  • Basit yargılama usulü uygulanır,
  • Amaç, daha az formaliteyle ve daha kısa sürede sonuca ulaşmaktır.

Niteliği

Sulh hukuk mahkemeleri, asliye hukuk mahkemesine göre daha basit, düşük değerli veya kısa sürede sonuçlandırılabilecek davalara bakar.
Tarafların sulh olma ihtimali yüksek olan davalarda, yazılı yargılama usulünün karmaşıklığına gerek duyulmaz.

Örnek Olay

Bir kiracı, kira bedelini ödemediği için kiraladığı taşınmazdan çıkarılmak istenmektedir.
Bu durumda ev sahibi, ilamsız tahliye dışında kalan kira alacağı veya tahliye davasını sulh hukuk mahkemesinde açacaktır.
Ancak tahliye talebi, ilamsız icra yoluyla yapılmışsa, yetkili merci icra dairesi olur.

ÖZEL (İHTİSAS) MAHKEMELER

Özel mahkemeler, belirli konularda uzmanlaşmış hâkimler tarafından yürütülen, belirli kişi gruplarına veya konu türlerine özgülenmiş mahkemelerdir.
Bu mahkemelerin varlık nedeni, karmaşık veya teknik uyuşmazlıkların, alanında uzmanlaşmış hâkimlerce daha doğru ve hızlı biçimde çözümlenmesini sağlamaktır.
Özel mahkemeler, kanunla kurulurlar ve görev alanları tahdidi (sınırlı) şekilde belirlenmiştir.


ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

Asliye ticaret mahkemesi, ticari nitelikteki tüm davaları ve çekişmesiz yargı işlerini görmekle görevli özel mahkemedir.

Görev Alanı

Türk Ticaret Kanunu’nun 5. ve 5/A maddelerine göre:

  • TTK’nın 4. maddesinde ticari dava olarak sayılan tüm davalar,
  • Diğer özel kanunlarda ticaret mahkemesine bırakılan uyuşmazlıklar,
  • Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları,

asliye ticaret mahkemesinin görev alanına girer.

Dava Şartı Olarak Arabuluculuk

TTK m. 5/A uyarınca, konusu para alacağı veya tazminat olan ticari davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur.
Bu şart yerine getirilmeden açılan davalar usulden reddedilir.

Örnek Uygulama

Bir limited şirket, alacaklısı olduğu diğer bir tacirden ticari faturalarına dayalı bedeli tahsil edemediğinde, önce arabulucuya başvurmalı; anlaşma sağlanamazsa ticaret mahkemesinde dava açmalıdır.
Bu düzenleme, usul ekonomisi ve dostane çözüm ilkelerinin yargı sistemine yerleşmesini amaçlar.

Mutlak ve Nispi Ticari Davalar

  • Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın, TTK’da açıkça ticari olarak düzenlenmiş uyuşmazlıklardır (örneğin: şirket birleşmesi, marka hakkı ihlali).
  • Nispi ticari davalar ise tarafların her ikisi de tacir olduğu ve uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili bulunduğu hâllerde ortaya çıkar.

Usul ve Mahkeme Yapısı

  • Asliye ticaret mahkemeleri tek hâkimlidir.
  • Ancak, malvarlığıyla ilgili ve dava değeri 1 milyon TL’yi aşan davalarda, mahkeme üç hâkimli heyet hâlinde karar verir. (2023 değişikliği)
  • Yazılı yargılama usulü uygulanır; ancak dava değeri 1 milyon TL’nin altındaysa basit yargılama usulü geçerlidir.

Tipik Ticari Davalar

  • İflas, konkordato ve yeniden yapılandırma,
  • Şirketlerin genel kurul kararlarının iptali,
  • Haksız rekabet davaları,
  • Marka, patent, ticaret unvanı uyuşmazlıkları,
  • Tahkim itirazları, hakem kararlarının iptali, tanıma ve tenfiz davaları.

Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki “görev ilişkisi” niteliğindedir.


AİLE MAHKEMESİ

Aile mahkemeleri, 2003 yılında yürürlüğe giren 4787 sayılı Kanun ile kurulmuştur.
Amaç, aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların uzmanlaşmış hâkimler ve uzman yardımcı personel tarafından çözülmesidir.

Görev Alanı

Aile mahkemeleri;

  • Nişanlanma, evlenme, boşanma ve mal rejimleri,
  • Soybağı, nafaka, velayet,
  • Aile malları ve vesayet dışı aile ilişkileri,
  • Yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizi gibi davalara bakar.

İstisna: Vesayet hukukundan doğan davalar, sulh hukuk mahkemesinin görevidir (TMK m. 396–494).

Yargılama Usulü ve Adli Tatil

  • Kural olarak yazılı yargılama usulü uygulanır.
  • Nafaka ve velayet işlerinde basit yargılama usulü geçerlidir.
  • Adli tatil döneminde kural olarak çalışmazlar; ancak nafaka, velayet ve soybağı işlemleri adli tatilde de görülür.

Mahkeme Yapısı ve Uzmanlar

  • Tek hâkimlidir.
  • Hâkim, tercihen evli, çocuk sahibi ve aile hukuku alanında lisansüstü eğitim yapmış olmalıdır.
  • Her mahkemeye bir psikolog, pedagog ve sosyal araştırmacı atanır; bu uzmanlar da hâkim gibi tarafsızlık kurallarına tabidir.

Kanun Yolu

  • İstinaf süresi: 2 hafta.
  • Temyiz süresi: 2 hafta.

Örnek Olay

Boşanma davasında mahkeme, çocukların üstün yararını belirlemek için sosyal inceleme raporu isteyebilir.
Bu rapor, psikolog veya sosyal çalışmacı tarafından hazırlanır ve hâkim kararını buna dayanarak oluşturur.


İŞ MAHKEMESİ

İş mahkemeleri, iş hukukundan doğan uyuşmazlıkları çözmek üzere kurulmuştur.
Bu mahkemeler, işçi ile işveren arasındaki hukuki ilişkilerden kaynaklanan davalarda görev yapar.

Görev Alanı

  • İş Kanunu, Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’ndan doğan uyuşmazlıklar,
  • İşçi–işveren ilişkisine dayanan alacak, tazminat, işe iade davaları,
  • Sosyal Güvenlik Kurumu ile sigortalılar arasındaki uyuşmazlıklar.

Dava Şartı Olarak Arabuluculuk

2018 yılından itibaren, işçi–işveren uyuşmazlıklarında dava açmadan önce arabuluculuk dava şartı hâline getirilmiştir.

Yargılama Usulü

  • Basit yargılama usulü uygulanır (HMK m. 447/1).
  • Tek hâkimlidir.
  • Adli tatilde işçi lehine açılan davalar görülmeye devam eder (HMK m. 103/1-ç).

Kanun Yolu

  • İstinaf: Tebliğden itibaren 2 hafta.
  • Temyiz: İstinaf kararının tebliğinden itibaren 2 hafta.

Uygulama Notu

Bir işçi, haksız fesih nedeniyle kıdem tazminatı talep ediyorsa, önce arabulucuya başvurmalı; anlaşma sağlanamazsa iş mahkemesinde dava açmalıdır.
İşverenin açtığı tazminat davaları ise adli tatilde görülmez.


KADASTRO MAHKEMESİ

Kadastro mahkemeleri, 3402 sayılı Kadastro Kanunu ile kurulmuş olup taşınmazlara ilişkin uyuşmazlıkları çözmek üzere uzmanlaşmıştır.

Görev Alanı

  • Tapu tescili, sınır uyuşmazlıkları, aynî hakların tespiti,
  • Kadastro tutanaklarının düzenlenmesi veya düzeltilmesi,
  • Tapu sicilini ilgilendiren ihtilaflar.

Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlemleriyle sınırlı yetkiye sahiptir.
Dava, kadastro tutanağının düzenlendiği anda başlar.

Usul ve Özellikler

  • Basit yargılama usulü uygulanır.
  • Re’sen araştırma ilkesi geçerlidir.
  • Tarafların gelmemesi hâlinde bile mahkeme duruşma yapar, dosyayı kendiliğinden inceler.
  • Dosyanın işlemden kaldırılması hükümleri uygulanmaz.
  • Kararlar re’sen tebliğ edilir.

Kanun Yolu

  • İstinaf süresi: 2 hafta.
  • Temyiz süresi: 2 hafta.

Örnek Olay

Bir köyde sınır tespiti yapılırken iki parsel arasında çekişme doğarsa, bu uyuşmazlık kadastro mahkemesinde çözümlenir.
Mahkeme, keşif yaparak, bilirkişi ve tanık ifadeleriyle sınırı belirler.


İCRA MAHKEMESİ

İcra mahkemeleri, İcra ve İflas Kanunu’na özgü olarak kurulmuş, özel görevli mahkemelerdir.
İcra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı yapılan şikayetleri inceleyen ve icra hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözen yargı mercileridir.

Görev Alanı

  • İcra ve iflas dairelerinin işlemlerine karşı yapılan şikayetler,
  • İstihkak ve ihalenin feshi talepleri,
  • İcra hukukuna ilişkin tüm uyuşmazlıklar.

Yargılama Usulü

  • Basit yargılama usulü uygulanır.
  • Kararları genellikle maddî anlamda kesin hüküm oluşturmaz; çünkü icra mahkemesi sınırlı inceleme yapar.
  • İcra mahkemesi kararları, takip hukuku bakımından kesinlik taşısa da genel mahkemelerde yeniden dava açılabilir.
  • Yargılamanın yenilenmesi yolu icra mahkemesi kararları için kapalıdır.

Adli Tatil ve Kanun Yolu

  • Adli tatil hükümleri uygulanmaz; çünkü icra işleri ivedi niteliktedir.
  • İstinaf süresi: 10 gün (İİK m. 363).
  • Temyiz süresi: 2 hafta.

TÜKETİCİ MAHKEMESİ

Tüketici mahkemeleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tüketici işlemlerinden doğan uyuşmazlıklara bakar.

Görev Alanı

  • Tüketici sözleşmeleri, ayıplı mal ve hizmetler, haksız şartlar,
  • Satıcı ve sağlayıcıların sorumlulukları,
  • Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar.

Dava Şartı: Tüketici Hakem Heyetine Başvuru

2024 yılı için parasal sınır 104.000 TL’dir.
Bu tutarın altındaki uyuşmazlıklarda önce tüketici hakem heyetine başvurmak zorunludur.
Üstündeki uyuşmazlıklar doğrudan tüketici mahkemesinde açılır.

Arabuluculuk Zorunluluğu

2020 değişikliğiyle, tüketici mahkemelerinde de arabuluculuk dava şartı haline gelmiştir.
Ancak bu zorunluluk:

  • Hakem heyeti kapsamındaki uyuşmazlıklar,
  • Hakem heyeti kararına itirazlar için uygulanmaz.

Yargılama Usulü ve Kanun Yolu

  • Basit yargılama usulü uygulanır.
  • İstinaf süresi: 2 hafta.
  • Temyiz süresi: 2 hafta.

Örnek Olay

Bir vatandaş, garanti süresi dolmadan bozulan cep telefonu için bedel iadesi talep ettiğinde, önce tüketici hakem heyetine başvurur.
Karar tüketici aleyhine çıkarsa, 2 hafta içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilir.


FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ

Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve ilgili özel düzenlemelere göre kurulmuştur.
Bu mahkemeler, yaratıcı emeğe ve ticari fikri ürünlere ilişkin uyuşmazlıklarda görev yapar.

Görev Alanı

  • Fikir ve sanat eserlerinden doğan haklar,
  • Patent, faydalı model, tasarım, marka ihlalleri,
  • Ticaret unvanı iptali, haksız rekabet davaları,
  • Hakem kararlarının iptali ve tanıma-tenfiz davaları.

Usul ve Kanun Yolu

  • Yazılı yargılama usulü uygulanır.
  • Tek hâkimlidir.
  • İstinaf süresi: 2 hafta.
  • Temyiz süresi: 2 hafta.

Uygulama Notu

Bir moda tasarımcısının, kendisine ait tasarımın taklit edildiğini ileri sürmesi halinde açılacak dava, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görev alanına girer.
Bu mahkeme, hem eser sahibinin manevi hakkını hem de ekonomik menfaatini korur.

ÜST DERECE MAHKEMELERİ

Türk yargı sistemi iki dereceli yapıdadır:
ilk derece mahkemeleri uyuşmazlığın esasını incelerken, üst derece mahkemeleri bu kararların hukuka uygunluğunu denetler.
Üst derece denetimi, adil yargılanma hakkı ve hukuki güvenlik ilkelerinin teminatıdır.
Üst derece mahkemeleri iki kademeden oluşur: Bölge Adliye Mahkemeleri (İstinaf) ve Yargıtay (Temyiz).


BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ (BAM)

Bölge Adliye Mahkemeleri, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen kararların hukukî denetimini yapmakla görevli ikinci derece mahkemelerdir.
İstinaf sistemi, 20 Temmuz 2016 tarihinde fiilen yürürlüğe girmiştir ve modern yargılamada önemli bir dönüm noktasıdır.

Görevi ve Önemi

Bölge adliye mahkemeleri, ilk derece mahkemesi kararlarını hem hukuken hem vakıa yönünden inceler.
Yani yalnızca hukuka uygunluk denetimi yapmakla kalmaz; gerektiğinde delilleri yeniden değerlendirir ve gerekirse yeni delil toplayabilir.
Bu yönüyle istinaf, “ikinci yargılama” işlevi görür.

Yapısı

  • Her bölge adliye mahkemesinde, hukuk ve ceza daireleri bulunur.
  • Hukuk daireleri, medeni yargı kararlarını; ceza daireleri ise ceza yargısına ilişkin kararları inceler.
  • BAM başkanı, daire başkanları ve üyelerden oluşur.

İncelemenin Kapsamı

  • İstinaf incelemesi, hem usul hem esasa yöneliktir.
  • Hatalı uygulanan hukuk kuralı düzeltilebilir, yanlış değerlendirilen deliller yeniden incelenebilir.
  • Gerektiğinde BAM, kararı kaldırarak yeniden hüküm kurabilir veya dosyayı ilk derece mahkemesine gönderebilir.

İstinafın Fonksiyonu

  1. Hukuk birliğini sağlamaya yardımcı olur.
  2. İlk derece mahkemelerinin hatalarını düzelterek yargı kalitesini artırır.
  3. Yargıtay’ın iş yükünü azaltır; yalnızca hukuki içtihat niteliğindeki davalar Yargıtay’a taşınır.

Örnek Olay

Bir asliye hukuk mahkemesi, kira sözleşmesinden doğan bir alacak davasında yanlış faiz oranı uygulamışsa, taraf istinafa başvurduğunda BAM, bu hatayı düzelterek yeni faiz oranıyla yeniden karar kurabilir.


YARGITAY (TEMYİZ MERCİİ)

Yargıtay, Türkiye’de kanun yolu denetiminin en üst mercii olup, hukuk sisteminde içtihat birliğini sağlamakla görevlidir.
Yargıtay’ın kararları, alt derece mahkemeleri için yol gösterici nitelikte içtihatlar oluşturur.

Görev ve Yetki

  • Yargıtay, bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen kararların hukuka uygunluğunu denetler.
  • Yalnızca hukuki denetim yapar; maddi vakıalar üzerinde inceleme yapmaz.
  • Amacı, ülke genelinde hukukun aynı şekilde uygulanmasını sağlamaktır.

Yapı ve Daire Sistemi

  • Yargıtay, Hukuk Genel Kurulu, Ceza Genel Kurulu ve çok sayıda daireden oluşur.
  • Daireler, dava türlerine göre uzmanlaşmıştır.
    • Örneğin: 3. Hukuk Dairesi, 6. Ceza Dairesi gibi.
  • Genel kurullar, içtihat farklılıklarını giderir ve bağlayıcı içtihat birliği kararları oluşturur.

Temyiz İncelemesinin Kapsamı

  • Yargıtay yalnızca hukuka aykırılıkları denetler.
  • Olayın sübutuna, delillerin değerlendirilmesine karışmaz.
  • Hüküm hukuka aykırıysa kararı bozar; hukuka uygun bulursa onama kararı verir.
  • Bozma hâlinde, dosya genellikle bölge adliye mahkemesine veya ilk derece mahkemesine geri gönderilir.

Yargıtay Kararlarının Önemi

Yargıtay kararları, özellikle Hukuk Genel Kurulu ve Ceza Genel Kurulu kararları, alt mahkemeler için içtihat birliği niteliğindedir.
Bu kararlar, benzer olaylarda farklı sonuçlar doğmasını engelleyerek, hukuk güvenliği ve eşitlik ilkesini güçlendirir.

Örnek Olay

Bir iş mahkemesi, işçinin fazla mesai ücretini yanlış hesaplamışsa, BAM kararı temyize götürülebilir.
Yargıtay, ilgili ilkeye (örneğin fazla mesai tanığı yoksa yazılı belge aranır) dayanarak kararı bozabilir.
Bu içtihat, benzer uyuşmazlıklar için genel kural haline gelir.


Üst Derece Denetiminin Genel Etkisi

İstinaf ve temyiz sisteminin birlikte çalışması, iki aşamalı adalet denetimi sağlar.
Bu sistem, hem bireysel hakkın korunmasını hem de hukukun genel bütünlüğünü teminat altına alır.
İlk derece mahkemeleri, üst derece kararlarıyla yönlendirilir; böylece uygulama birliği ve öngörülebilirlik artar.

YARGI GÖREVLİLERİ

Yargı görevlileri, yargılamanın yürütülmesine doğrudan veya dolaylı biçimde katkı sağlayan kişilerdir.
Yargı düzeninin tarafsız, etkin ve adil biçimde işlemesi; bu kişilerin yetki sınırlarına, görev bilincine ve bağımsızlık ilkesine uygun davranmalarına bağlıdır.

Yargı görevlileri beş ana grupta incelenir:

  1. Hâkimler
  2. Savcılar
  3. Adliye Memurları (kalem personeli)
  4. Avukatlar
  5. Noterler

HÂKİMLER

Hâkimler, yargı yetkisini devlet adına kullanan, özel statülü kamu görevlileridir.
Memur sayılmazlar; görevleri Anayasa’nın 9. ve 138. maddelerinde düzenlenen “bağımsız ve tarafsız yargı” ilkesine dayanır.
Hâkimler, sadece Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre karar verirler.

Hâkimlerin Bağımsızlığı

Hiçbir organ, merci veya kişi, hâkimlere emir, talimat veya genelge veremez; tavsiye ya da telkinde bulunamaz.
Yargılama süreci üzerinde yürütme ve yasama organlarının hiçbir şekilde etkisi olamaz.
Bu güvence, hukukun üstünlüğü ve adil yargılanma hakkı için temel şarttır.
Ayrıca yasama organında görülmekte olan davalar hakkında görüşme yapılması da Anayasa m. 138/1 uyarınca yasaktır.

Hâkimlik Teminatı

Hâkimlere tanınan teminat, hem bireysel hem kurumsal bağımsızlığı güvence altına alır.
Bu teminatın temel unsurları şunlardır:

  • Hâkimler azlolunamaz.
  • Hâkimler, yaş haddi (65) veya malûliyet hâli dışında kendi istekleriyle emekli olurlar.
  • Hâkimlerin maaşları ve ödenekleri, kadro kaldırılması veya daraltılması bahanesiyle kesilemez.
  • Hâkimler, istekleri dışında savcılık sınıfına nakledilemezler.
  • Coğrafi teminat (yer değişmezlik ilkesi) ise Türkiye’de henüz tam olarak sağlanmış değildir.

Bu kurallar, hâkimin hiçbir baskı altında kalmadan vicdanına uygun karar vermesini sağlar.


HÂKİMİN YASAKLILIĞI VE REDDİ

Yargılamada hâkimin tarafsızlığı esastır. Ancak bazı durumlarda hâkimin davaya bakması, tarafsızlık ilkesine gölge düşürecek nitelikte olabilir.
Bu gibi hâllerde yasaklılık veya red kurumları devreye girer.

Yasaklılık (Çekinme Halleri)

HMK m.34 uyarınca hâkim, aşağıdaki durumlarda kendiliğinden çekinmek zorundadır:

  • Kendisine veya eşine ait davalarda,
  • Üstsoy veya altsoyunun, evlatlığının ya da kayın hısımlarının davasında,
  • Evlilik bağı kalkmış olsa bile eski eşin davasında,
  • Nişanlısının davasında,
  • Daha önce aynı dosyada vekilliği, vasilik veya kayyımlığı üstlenmişse.

Bu hallerde hâkimin tarafsız kalması hukuken mümkün olmadığından, çekinmesi zorunludur.
Hâkimin çekinmesi, tarafların rızasıyla dahi kaldırılamaz.

Sonuçları

Yasaklı hâkimin yaptığı işlemler üst mahkemece iptal edilebilir; verdiği kararlar ise mutlaka bozulur.
Bu durum yargılamanın iadesi sebebidir.

Örnek Uygulama

Bir hâkim, kardeşinin taraf olduğu bir tazminat davasına bakamaz; bunu fark ettiğinde kendiliğinden çekinmeli, aksi hâlde kararı mutlak butlan ile sakat olur.


Hâkimin Reddi

Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir neden varsa, taraflar hâkimi reddedebilir.
Red sebepleri yasada örnekleme (tadadi) şeklinde sayılmıştır:

  • Hâkimin taraflardan birine öğüt vermesi,
  • Kanunen gerekmediği hâlde görüş bildirmesi,
  • Daha önce aynı uyuşmazlıkta bilirkişi, hakem, arabulucu veya uzlaştırmacı olarak görev yapmış olması,
  • Taraflardan biriyle düşmanlık veya dava ilişkisi içinde bulunması.

Red istemi dilekçeyle yapılır ve gerekçeleri somut biçimde gösterilmelidir.
Talep, hâkimin mensup olduğu mahkeme tarafından incelenir.
Red talebi açıkça kötü niyetle yapılmışsa, ret talebinde bulunan tarafa disiplin para cezası verilebilir (HMK m.42/6).

Red ve Yasaklılık Arasındaki Fark

KriterYasaklılıkRed
NedeniKanunda açıkça sayılmıştırHakimin tarafsızlığından şüphe uyandıran her sebep
İleri sürme zamanıHer aşamada ileri sürülebilirBelirli sürede yapılmalıdır
YetkiHâkim kendiliğinden çekilirTaraflar talep eder
SonuçKarar mutlak bozma sebebidirKarar, merciin kabulü hâlinde bozulur
Vekalet şartıGerekmezÖzel yetki gerekir

Hâkimin Hukukî Sorumluluğu

Hâkimler yargılamadaki faaliyetlerinden dolayı şahsen dava edilemezler; ancak belirli hallerde devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
Bu sistem, hâkimlerin korkusuzca karar vermesini sağlarken, keyfî davranışlara karşı da koruma mekanizması oluşturur.

Devletin Sorumluluğu

HMK m.46’ya göre hâkimin:

  • Taraf tutması veya kin nedeniyle hukuka aykırı karar vermesi,
  • Menfaat temini karşılığında hüküm kurması,
  • Açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar vermesi,
  • Duruşma tutanağına yansımayan sebeplere dayanarak karar vermesi,
  • Hakkın yerine getirilmesinden kaçınması

durumlarında, zarar gören taraf devlet aleyhine tazminat davası açabilir.
Dava sonunda devlet tazminatı öder; sonra kusurlu hâkime rücu eder (bir yıl içinde).

Yargılama Usulü

  • İlk derece hâkimleri ve BAM hâkimleri için dava, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülür.
  • Yargıtay başkan ve üyeleri için davaya, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakar.
  • Bu kararların temyizi Hukuk Genel Kurulu’nda yapılır.

Kötü Niyetli Davacının Cezası

Tazminat davası esastan reddedilirse, davacı 500 TL ile 5000 TL arasında disiplin para cezasına çarptırılır (HMK m.49).


SAVCILAR

Savcı, devlet adına kamu adına soruşturma açan ve yargılamayı yürüten kamu görevlisidir.
Ancak medeni yargıda savcının görevi sınırlıdır; sadece kamu düzenini ilgilendiren özel hukuk davalarında dava açabilir.

Görev ve Yetkiler

Savcı, taraf olduğu hukuk davalarında:

  • Dava açma,
  • Kanun yollarına başvurma,
  • Delil toplanmasını isteme haklarına sahiptir.
    Ancak bu davalarda taraflar, feragat veya sulh gibi tasarruflarda bulunamazlar.

Savcının Açabileceği Davalar (Örnekler)

  • Nesebin düzeltilmesine itiraz (TMK m.294)
  • Evlenmenin butlanı (TMK m.146)
  • Evlenmenin men’i (TMK m.138)
  • Derneklerin kapatılması (Dernekler Kanunu m.32)
  • Sendikanın kapatılması (Sendikalar Kanunu m.58)

Bu davalar kamu düzeniyle doğrudan bağlantılı olduğundan, savcı resen hareket eder.


ADLİYE MEMURLARI (KALEM PERSONELİ)

Her mahkeme ve savcılık teşkilatında kalem personeli bulunur.
Bu personel, yargılamanın düzenli yürütülmesi, evrakların kayıt ve tebligatı, dosyaların muhafazası gibi teknik görevleri yerine getirir.

Yazı İşleri Müdürü

  • Mahkemenin yazı işlerinden sorumludur.
  • Kalemdeki tüm personelin idari amiridir.
  • Evrak akışını, duruşma günlerinin takibini ve tutanakların düzenini sağlar.
  • Ataması, Adalet Komisyonu tarafından yapılır.

Zabıt Kâtibi

  • Duruşmalarda hâkimin yanında bulunur; tutanakları düzenler.
  • Tutanak, hâkim ve taraflarla birlikte zabıt kâtibi tarafından da imzalanır.
  • Zabıt kâtibinin imzası bulunmayan tutanak, geçersiz sayılır ve bozma sebebidir.
  • Zabıt kâtibi de, hâkim gibi reddedilebilir veya çekinebilir.

Mübaşir

  • Duruşmalarda düzeni sağlar, tarafları ve tanıkları salona çağırır.
  • Hâkimin gözetimi altında çalışır, emirleri yerine getirir.
  • Mahkemede fiziksel düzen ve disiplinin sağlanmasında kritik rol oynar.

AVUKATLAR

Avukatlar, hukuki bilgi ve deneyimlerini adalet hizmetine ve bireylerin yararına sunan, kamu hizmeti niteliğinde serbest meslek mensuplarıdır.
Avukatlık faaliyeti, serbest nitelikte olsa da “kamu görevi” olarak kabul edilir.

Avukatın Rolü

  • Müvekkilinin hak ve menfaatlerini korur,
  • Yargının kurucu unsuru olarak hukukun uygulanmasına katkı sağlar,
  • Dava dilekçesinden temyiz başvurusuna kadar her aşamada hukuki temsil görevini üstlenir.

Türkiye’de avukat tutmak zorunlu değildir; ancak karmaşık davalarda avukatla temsil hukuki güvenlik açısından büyük önem taşır.

Örnek Uygulama

Bir işçi, kıdem tazminatı davasını kendisi açabilir; ancak usul hatası yapması hâlinde davayı kaybetme riski vardır.
Bu nedenle avukatın görevi, sadece temsil değil, hak arama özgürlüğünün etkin kullanılmasını sağlamaktır.


NOTERLER

Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve uyuşmazlıkların doğmasını önlemek amacıyla faaliyet gösteren kamu görevlileridir.
Yaptıkları işlemler, resmi belge niteliği taşır.

Görev ve Yetkiler

  • Sözleşmelerin ve beyanların resmî belge hâline getirilmesi,
  • Mirasçılık belgesi verilmesi,
  • Eşini terk edenin ortak konuta davet edilmesi,
  • Vekaletname, satış vaadi, ihtarname gibi belgelerin onaylanması.

Noter işlemleri, hem taraflar arasında delil kolaylığı sağlar hem de birçok hukuki işlemin geçerliliği için şekil şartı oluşturur.


YARGILAMAYA HÂKİM OLAN İLKELER

Yargılamaya hâkim olan ilkeler, hukuk devleti ilkesinin somutlaşmış biçimidir.
Her biri, yargılamanın nasıl yürütüleceğini belirler ve hâkim ile tarafların davranışlarını sınırlandırır.
Bu ilkelerden sapılması, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir.


TASARRUF İLKESİ

Tasarruf ilkesi, medeni usul hukukunun en temel ilkesidir.
Bu ilkeye göre mahkeme, kendiliğinden değil; ancak tarafların talebi üzerine harekete geçebilir.
Yargılama, tarafların iradesiyle başlar, devam eder ve sona erer.

Kapsamı

  • Davayı açmak, konusunu değiştirmek, davanın geri alınması, feragat veya kabul tamamen tarafların iradesine bağlıdır.
  • Hâkim, tarafların istemediği bir konuda karar veremez.
  • Bu nedenle hâkim, davayı re’sen açamaz veya davayı kendi inisiyatifiyle sürdüremez.

İstisnalar

Kamu düzenini ilgilendiren bazı davalarda tasarruf ilkesi sınırlanabilir.
Örneğin, hâkim boşanma davasında tarafların iradesiyle bağlı değildir; çocukların üstün yararını re’sen gözetmek zorundadır.
Aynı şekilde, velayet ve soybağı gibi konularda taraf iradesiyle sınırlama getirilemez.

Örnek Olay

Taraflar, karşılıklı feragat dilekçesi sunarak boşanma davasını sonlandırmak isterse hâkim, küçük çocukların velayeti konusunda re’sen araştırma yapar.
Bu, tasarruf ilkesinin kamu düzeniyle çatıştığı bir istisna örneğidir.


TARAFLARCA GETİRİLME İLKESİ

Taraflarca getirilme ilkesi (getirilen delillerle bağlılık ilkesi), HMK m.25’te düzenlenmiştir.
Bu ilkeye göre, yargılama konusu olan vakıalar ve deliller mahkemeye taraflarca sunulur.
Hâkim, tarafların getirdiği vakıalarla bağlıdır; bunların dışına çıkarak yeni bir olguyu kendiliğinden dikkate alamaz.

Anlamı

  • Hâkim, davanın konusunu genişletemez; yalnızca taraflarca ileri sürülen vakıaları değerlendirir.
  • Hâkim, taraflar arasında objektif bir hakem konumundadır, taraf yerine geçerek araştırma yapamaz.
  • Taraflar, iddia ve savunmalarını delillerle desteklemek zorundadır.

İstisnalar

Bazı hâllerde hâkim re’sen araştırma yapabilir:

  • Çekişmesiz yargı işleri (örneğin vesayet, evlat edinme, nüfus kaydı düzeltme),
  • Kamu düzenine ilişkin hususlar (örneğin evlenme engeli, soybağı tespiti),
  • Delil serbestisinin geniş olduğu durumlar.

Örnek Olay

Bir mirasçılık belgesi davasında, hâkim tarafların iddiasıyla bağlı kalmaz; mirasçı olup olmadığını resmî kayıtlar üzerinden re’sen araştırır.
Bu durum, taraflarca getirilme ilkesinin çekişmesiz yargıda uygulanmadığına örnektir.


TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ

Taleple bağlılık ilkesi (ne ultra petita ilkesi), HMK m.26’da düzenlenmiştir.
Bu ilkeye göre hâkim, tarafların talebiyle bağlıdır; talep edilenden fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez.
Yani davacı ne istemişse, mahkeme yalnızca o sınırlar içinde karar verebilir.

Uygulama Alanı

  • Hâkim, taleple bağlı olmak zorundadır; talep edilenden fazlasına veya farklı bir şeye hükmedemez.
  • Talep edilmeyen bir tazminat türü, faiz ya da yan hak hakkında karar verilemez.
  • Ancak talep edilenin daha azına karar verilebilir.

İstisnalar

  • Kamu düzenine ilişkin hususlar, hâkimin re’sen dikkate alacağı konulardandır (örneğin görev, ehliyet, süre aşımı).
  • Faiz, yargılama gideri ve vekâlet ücreti, talep edilmese de hâkim tarafından hükme bağlanır.

Örnek Olay

Davacı 100.000 TL maddi tazminat talep etmişse, hâkim 150.000 TL’ye hükmedemez.
Ancak 80.000 TL’ye hükmedebilir; bu, hâkimin taleple bağlı kalmasının doğal sonucudur.


HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI

Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasa m.36’da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurudur.
Tarafların, davayla ilgili iddia ve savunmalarını mahkeme önünde serbestçe ileri sürebilmesini, açıklama yapabilmesini ve delillerini sunabilmesini sağlar.

Unsurları

  1. Bilgi Edinme Hakkı: Taraflar, karşı tarafın iddia ve savunmalarından haberdar olmalıdır.
  2. Açıklama ve İtiraz Hakkı: Taraf, iddialara karşı cevap verebilmelidir.
  3. Delillerin Tartışılmasına Katılma Hakkı: Sunulan delillerin mahkemece değerlendirileceğini bilmelidir.

Hâkim, tarafların dinlenilme hakkını kısıtlayamaz; aksi hâlde yargılama usulden sakatlanır ve karar bozulur.

Örnek Uygulama

Mahkeme, taraflardan birine dilekçesini tebliğ etmeden karar verirse, hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiş olur.
Bu durumda karar kanun yolu denetiminde bozulur.


ALENİYET İLKESİ

Aleniyet ilkesi, yargılamanın kamuya açık yapılmasını öngörür.
Amaç, hem yargılamanın dürüstlüğünü hem de toplumsal denetimi sağlamaktır.

Genel Kural

  • Duruşmalar herkese açıktır (HMK m.28).
  • Hâkim, kamu düzenini veya ahlakı korumak amacıyla duruşmayı kapalı yapabilir.
  • Karar duruşması her durumda açıktır; karar kamuya açıklanır.

İstisnalar

  • Aile hukuku davaları,
  • Cinsel saldırı veya özel hayatın gizliliğini ilgilendiren davalar,
  • Devlet sırlarının ortaya çıkabileceği davalar,
    kapalı duruşma kapsamına girer.

Uygulama Notu

Bir boşanma davasında mahkeme, tarafların özel hayatına ilişkin detaylar bulunması nedeniyle kapalı duruşma kararı verebilir.
Bu karar, kamu yararına ve kişilik haklarının korunmasına yöneliktir.


DÜRÜST DAVRANMA VE DOĞRUYU SÖYLEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Bu ilke, tarafların yargılama sürecinde dürüst davranmalarını ve gerçeğe uygun beyanda bulunmalarını zorunlu kılar (HMK m.29).
Yargılamada dürüstlük kuralı, Medeni Kanun’un 2. maddesindeki dürüstlük ilkesinin usul hukukuna yansımasıdır.

Kapsamı

  • Taraflar, iddia ve savunmalarını iyi niyetli şekilde ileri sürmek zorundadır.
  • Bilerek yanlış beyanda bulunmak, sahte delil sunmak veya mahkemeyi yanıltmak yasaktır.
  • Bu yükümlülüğe aykırı davranan taraf, kötü niyet tazminatı veya disiplin cezası ile karşılaşabilir.

Örnek Olay

Bir taraf, elinde olmayan bir belgeyi varmış gibi gösterip karşı tarafı yanıltırsa, hem davayı kaybeder hem de kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilir.


USUL EKONOMİSİ İLKESİ

Usul ekonomisi ilkesi, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede, en az masrafla ve adaletli biçimde sonuçlandırılmasını öngörür.
Bu ilke, hem hâkimi hem tarafları bağlar.

Uygulama Biçimi

  • Gereksiz süre talepleri reddedilmelidir.
  • Aynı uyuşmazlıkta tekrarlanan tanık veya bilirkişi incelemeleri yapılmamalıdır.
  • Hâkim, yargılamayı gereksiz gecikmelere yol açmadan yönetmelidir.

Örnek

Bir bilirkişi raporu açık ve yeterliyse, hâkim ikinci bir rapor almamalıdır; aksi hâlde usul ekonomisi ilkesine aykırı davranmış olur.


HÂKİMİN DAVAYI AYDINLATMA ÖDEVİ

Hâkim, tarafların getirdiği vakıalarla bağlı olmakla birlikte, bu vakıaları hukuken doğru şekilde nitelendirmekle yükümlüdür (HMK m.33).
Tarafların ileri sürdüğü olgular açık değilse, hâkim açıklama isteyebilir ve belirsizlikleri gidermelidir.

Örnek

Davacı, “paramı geri alamadım” diyorsa, hâkim bunun ödünç ilişkisinden mi, haksız zenginleşmeden mi, yoksa sözleşmeden mi kaynaklandığını açıklığa kavuşturmalıdır.


HUKUKUN RESEN UYGULANMASI

Hâkim, taraflar ileri sürmemiş olsa dahi, olaya uygulanması gereken hukuk kuralını kendisi belirler.
Tarafların hukukî nitelendirmesi hâkimi bağlamaz.
Bu ilke, hukuki güvenlik ve adalet ilkelerini destekler.

Örnek Olay

Taraflar, sözleşmeye “hibe” demiş olsa da, hâkim olayın unsurlarını değerlendirip bunun aslında satış olduğunu tespit edebilir.
Hukuku re’sen uygulama ilkesi gereği, mahkeme bu şekilde karar verebilir.


HMK’DA YER ALMAYAN İLKELER

Bazı ilkeler, doğrudan HMK’da düzenlenmemiş olmakla birlikte, içtihatlar ve anayasal ilkeler yoluyla kabul edilmiştir.

TEKSİF İLKESİ

Taraflar, bütün iddia ve delillerini belirli bir aşamada ileri sürmek zorundadır.
Bu, yargılamanın gereksiz uzamasını önler.
Yeni delil ve iddia ileri sürmek, ancak haklı sebep varsa mümkündür.

ADİL YARGILANMA HAKKI

Anayasa m.36 ve AİHS m.6 ile güvence altındadır.
Her bireyin bağımsız, tarafsız ve makul sürede yargılanma hakkı vardır.
Bu ilke, tüm yargılamaya hâkim üst ilkedir.

DOĞRUDANLIK İLKESİ

Deliller, kararı verecek hâkim huzurunda toplanmalıdır.
Tanık dinleme, keşif veya bilirkişi incelemesi başka bir hâkim tarafından yapılmışsa, karar verecek hâkim bunları doğrudan değerlendirmelidir.

Uygulama Örneği

Bir hâkim tanığı bizzat dinlemeden sadece tutanak üzerinden karar verirse, doğrudanlık ilkesi ihlal edilmiş olur.
Bu durum, adil yargılanma hakkını zedeler.


DAVAYA VEKALET

1. Kavram

Davaya vekalet, bir kimsenin mahkeme önünde başka bir kişiyi temsil etme yetkisini ifade eder.
Bu yetki, 6100 sayılı HMK’nın 71 ila 83. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Vekil, müvekkil adına dava açabilir, davayı takip edebilir, kanun yollarına başvurabilir ve yargılamanın tüm aşamalarında onun yerine işlem yapabilir.

Vekil, avukat sıfatına sahip olmalıdır. Avukat olmayan kişiler, kural olarak başkalarını temsil edemezler (istisnalar az sonra).


2. Davaya Vekalet Ehliyeti

Bir kimsenin mahkeme önünde bizzat veya vekil aracılığıyla taraf olabilmesi için davaya ehil olması gerekir.
Bu, medeni hakları kullanma ehliyetine dayanır.
Reşit, mümeyyiz ve kısıtlı olmayan kişiler kendi davalarını açabilirler.
Kısıtlılar adına ise kanuni temsilcileri (veli, vasi, kayyım) işlem yapar.


3. Avukatın Vekaletnamesi

Avukatın müvekkil adına işlem yapabilmesi için, usulüne uygun vekaletname ibraz etmesi zorunludur.
Bu vekaletname:

  • Noter onaylı olmalıdır.
  • Aslı veya onaylı örneği dosyaya sunulmalıdır.
  • Elektronik ortamda sunulan vekaletnamelerde UYAP sistemi üzerinden güvenli elektronik imza kullanılabilir.

Avukat, vekaletnamesinde yer almasa bile müvekkili lehine usul işlemlerini yapabilir.
Ancak bazı işlemler “özel yetki” gerektirir.


4. Özel Yetki Gerektiren İşlemler (HMK m.74)

Aşağıdaki işlemler için avukatın vekaletnamesinde açıkça özel yetki bulunmalıdır:

  • Davadan feragat, davayı kabul veya sulh olmak,
  • Tahkim veya arabuluculuk yoluna başvurmak,
  • Yemin teklif etmek veya yemini kabul etmek,
  • Delil sözleşmesi yapmak,
  • Karar düzeltme yoluna başvurmak,
  • Teminat yatırmak, icra takibinden feragat etmek,
  • Şirketler adına konkordato veya iflas istemek.

Bu yetkiler yazılı olarak verilmemişse, vekil bu işlemleri yapamaz.

Örnek

Avukat, müvekkilinin davasından feragat etmek istiyorsa, vekaletnamede açıkça “feragate yetkilidir” ibaresi bulunmalıdır.
Aksi halde feragat geçersiz olur.


5. Vekaletin Sona Ermesi

Davaya vekalet şu hallerde sona erer:

  • Müvekkilin vekili azletmesi,
  • Vekilin istifası,
  • Taraflardan birinin ölümü (ancak dava mirasçılara geçer),
  • Dava konusunun ortadan kalkması.

Vekaletin sona ermesi, mahkemeye bildirilmedikçe hüküm doğurmaz.
Avukat, istifa etse bile iki hafta süreyle müvekkilinin haklarını korumakla yükümlüdür (Avukatlık Kanunu m.41).


6. Kendini Temsil

HMK m.71’e göre taraflar, avukat tutmaksızın da davalarını kendileri takip edebilirler.
Ancak bazı istisnalar vardır:

  • Yargıtay’da görülen davalarda yalnız avukatlar tarafları temsil edebilir.
  • Sulh hukuk mahkemelerinde taraflar genellikle bizzat bulunabilir.

Kural olarak, hukuk sistemimizde avukat tutmak zorunlu değildir; ancak karmaşık davalarda vekille temsil, hakkın etkin kullanılmasının güvencesidir.


7. Vekilin Sorumluluğu

Avukat, müvekkiline karşı özen, sadakat ve sır saklama yükümlülüğü altındadır.
Görevi kötüye kullanması hâlinde hem disiplin yönünden hem de tazminat yönünden sorumlu olur.
Bu sorumluluk, vekâlet sözleşmesinden doğan özen borcuna dayanır (BK m.506 vd.).


YARGI YERİNİN BELİRLENMESİ

1. Görev ve Yetki Kavramları

Bir davanın hangi mahkemede açılacağı iki ayrı ölçüte göre belirlenir:

  • Görev (subject-matter jurisdiction): Davanın türüne göre hangi mahkeme türü görevlidir?
  • Yetki (territorial jurisdiction): Coğrafi olarak hangi yer mahkemesi yetkilidir?

Bu ayrım, dava şartıdır.
Yanlış mahkemede açılan davalar usulden reddedilir.


2. GÖREV

Görev, mahkemelerin davaların konusuna göre ayrılmasıdır.
Yani, bir uyuşmazlığa hangi derece veya türdeki mahkeme bakacak?
Bu, kamu düzenindendir; taraflar arasında anlaşmayla değiştirilemez.

Görevli Mahkemeyi Belirleyen Ölçütler:

  1. Davanın konusunun niteliği: Örneğin boşanma davası → Aile Mahkemesi.
  2. Davanın değer veya miktarı: Örneğin 2025 yılı itibarıyla belirli parasal sınırların altındaki davalar → Sulh Hukuk Mahkemesi.
  3. Kanuni düzenleme: Örneğin ticari davalar → Asliye Ticaret Mahkemesi.

Görevle ilgili itirazlar, ilk itiraz niteliğindedir; mahkemece re’sen de dikkate alınır (HMK m.114 ve 115).

Örnek

Taraflar arasında kira ilişkisi varsa görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.
Bu dava Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılırsa, görev yönünden reddedilir.


3. YETKİ

Yetki, aynı düzeydeki mahkemeler arasında, coğrafi (yer) bakımından hangi mahkemenin davaya bakacağını belirler.
Yetki, genel ve özel yetki olmak üzere ikiye ayrılır.

a) Genel Yetki

Genel yetki, davalının yerleşim yeri mahkemesidir.
Yani davacı, kural olarak davayı davalının ikametgâhında açar (HMK m.6).

b) Özel Yetki

Bazı uyuşmazlıklar için kanun özel yetki kuralları getirmiştir:

  • Haksız fiil: Fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yer mahkemesi (HMK m.16).
  • Sözleşme: Sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi (HMK m.10).
  • Boşanma: Eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı ay birlikte oturdukları yer mahkemesi (TMK m.168).
  • Tüketici davaları: Tüketicinin yerleşim yeri mahkemesi (6502 s. K. m.73).

c) Yetki Sözleşmesi

Taraflar, aralarındaki sözleşmede belirli bir mahkemeyi yetkili kılabilirler.
Ancak bu sözleşme yazılı olmalı ve tacirler arasında yapılmalıdır (HMK m.17).
Tüketici davalarında yetki sözleşmesi geçersizdir; tüketicinin korunması amacıyla bu hüküm emredicidir.


4. YETKİ İTİRAZI

Yetki itirazı, ilk itiraz niteliğindedir ve cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir.
Zamanında ileri sürülmezse, yetki kesinleşir.
Ancak kamu düzenine ilişkin yetki hallerinde (örneğin taşınmazın aynına ilişkin davalarda), mahkeme yetkisiz olduğunu re’sen dikkate almak zorundadır.

Örnek

Bir taşınmazın mülkiyetine ilişkin dava, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılmalıdır.
Bu davayı başka yerde açmak mümkün değildir; yetki kamu düzenine ilişkindir.


5. GÖREV-YETKİ FARKI

Görev, mahkeme türüne, yetki ise mahkemenin bulunduğu yere ilişkindir.
Görev kamu düzenine ilişkindir, yetki çoğu zaman taraf iradesine bırakılabilir.

Karşılaştırma UnsuruGörevYetki
KapsamDavanın türüDavanın açılacağı yer
NiteliğiKamu düzenindedirKural olarak taraf iradesine tabidir
DeğiştirilebilirlikAnlaşmayla değiştirilemezYazılı yetki sözleşmesiyle değiştirilebilir
Re’sen dikkate almaMahkemece re’sen gözetilirSadece taraf ileri sürerse dikkate alınır (istisnalar hariç)

6. YARGI YERİ UYUŞMAZLIKLARI

Bazı durumlarda aynı konu üzerinde birden fazla yargı kolu görevli görünebilir.
Örneğin, idari işlem niteliği taşıyan bir işlem hakkında hem adli hem idari yargı görevliliği tartışılabilir.
Bu gibi durumlarda Uyuşmazlık Mahkemesi, nihai kararı verir (Anayasa m.158).

TARAFLAR – DAVA VE TARAF EHLİYETİ

1. Taraf Kavramı

Bir davada taraf, mahkemeden bir talepte bulunan (davacı) ile bu talebe karşı savunmada bulunan (davalı) kişidir.
Taraflar, yargılamanın asli süjeleridir; davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar yargılamayı sürükleyen iki kutuptur.
Bir davanın varlığından söz edebilmek için en az iki tarafın — davacı ve davalının — bulunması zorunludur.

Taraflar arasında uyuşmazlık, hukuki koruma talebi çerçevesinde şekillenir.
Davacı hakkının ihlal edildiğini, davalı ise ihlal olmadığını veya hakkın kendisine ait olduğunu ileri sürer.

Örnek Olay

Kira bedelini ödemeyen kiracıya karşı ev sahibi tarafından açılan “tahliye davası”nda:

  • Davacı: Kiraya veren (malik),
  • Davalı: Kiracı.

Bu kişiler yargılamanın taraflarını oluşturur; üçüncü kişiler ancak “müdahale” yoluyla davaya katılabilir.


2. Dava Ehliyeti (Fiil Ehliyetiyle İlişki)

Dava ehliyeti, bir kimsenin mahkeme önünde kendi adına dava açabilme veya açılmış davayı sürdürebilme yeteneğidir.
Bu ehliyet, medeni hukuktaki fiil ehliyeti ile paraleldir.
Dolayısıyla reşit, temyiz kudretine sahip ve kısıtlı olmayan her kişi dava ehliyetine sahiptir.

  • Tam ehliyetliler: Kendi adlarına serbestçe dava açabilirler.
  • Sınırlı ehliyetliler: Belirli işlemleri için kanuni temsilcilerinin onayı gerekir.
  • Tam ehliyetsizler (kısıtlılar): Adlarına davayı veli, vasi veya kayyım açar.

Örnek

16 yaşındaki bir kimse, tek başına borçlar doğurucu bir sözleşmeye dayanarak dava açamaz; bu davayı ancak velisi açabilir.


3. Taraf Ehliyeti

Taraf ehliyeti, bir kimsenin dava tarafı olabilme (davacı veya davalı sıfatını taşıyabilme) yeteneğidir.
Bu kavram, medeni hukuktaki hak ehliyeti ile paralellik gösterir.

  • Gerçek kişiler, doğumla birlikte hak ehliyeti kazandıkları için taraf ehliyetine de sahiptir.
  • Tüzel kişiler ise kuruluş anından itibaren taraf ehliyetine sahiptir.

Ancak bazı toplulukların (örneğin miras ortaklığı veya adi ortaklık) tüzel kişiliği bulunmadığından, bunlar doğrudan taraf olamaz; içlerinden biri veya tüm ortaklar adına dava açılır.

Uygulama Notu

Bir adi ortaklık alacak davası açmak istiyorsa, davayı ortaklardan biri değil bütün ortaklar birlikte açmalıdır.
Aksi hâlde dava, taraf ehliyeti yokluğundan reddedilir.


4. Taraf Teşkili

Dava taraflarının kim olacağı, davanın konusuna ve maddi hukuktaki ilişkiye göre belirlenir.
Doğru tarafın davada yer almaması, “taraf teşkili sağlanmadı” gerekçesiyle davanın reddine yol açar.

Yanlış Tarafa Dava Açılması

Yanlış kişi aleyhine dava açılması hâlinde, mahkeme davayı esastan incelemez; davanın taraf sıfatı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verir.

Taraf Değişikliği

Taraf değişikliği, belirli koşullarda mümkündür:

  • Hatalı davalıya dava açılmışsa, hâkimin izniyle doğru tarafa yöneltilebilir.
  • Miras, alacağın devri gibi hallerde taraf değişikliği kanunen gerçekleşir.

5. Kanuni Temsil

Bazı kişiler, fiil ehliyetleri bulunmadığından dolayı davada kanuni temsilci aracılığıyla yer alır:

  • Reşit olmayanlar için veli,
  • Kısıtlılar için vasi,
  • Menfaati çatışan durumlarda veya belirli işlerde kayyım atanır.

Kanuni temsilcinin yapacağı işlemler, temsil edilen kişinin menfaatine olmalı; aksi hâlde hükümsüz olur.
Mahkeme, temsil yetkisini aşan işlemleri re’sen denetler.


GÖREV VE YETKİ

1. Görev Kavramı

Görev, mahkemelerin çözümleyebileceği uyuşmazlık türünü belirler.
Bu, kamu düzenine ilişkin bir dava şartıdır.
Hiçbir şekilde taraf iradesiyle değiştirilemez; mahkeme, görevli olup olmadığını re’sen gözetir.

Görev dağılımı 5235 sayılı Kanun ve özel kanunlarla düzenlenmiştir.
Örneğin:

  • Boşanma, velayet → Aile Mahkemesi
  • Ticari uyuşmazlık → Asliye Ticaret Mahkemesi
  • Kira ve ortaklığın giderilmesi → Sulh Hukuk Mahkemesi
  • İflas, konkordato → Ticaret Mahkemesi

Görevsizlik hâlinde mahkeme, dosyayı görevli mahkemeye gönderir (HMK m.20).


2. Yetki Kavramı

Yetki, aynı düzeydeki mahkemeler arasında coğrafi olarak hangi mahkemenin davaya bakacağını belirler.
Genel yetki kuralı HMK m.6’dadır:

“Dava, davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılır.”

Bu kural, adil yargılanma hakkı ve savunma kolaylığı amacıyla getirilmiştir.

Özel Yetki Kuralları

  • Sözleşmeden doğan davalar: Sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi,
  • Haksız fiil: Zararın meydana geldiği veya fiilin işlendiği yer,
  • Boşanma: Eşlerden birinin yerleşim yeri veya son altı ay birlikte oturulan yer,
  • Tüketici uyuşmazlıkları: Tüketicinin yerleşim yeri mahkemesi.

3. Kesin Yetki

Bazı davalarda yetki kamu düzenindendir ve taraflarca değiştirilemez.
Bunlara kesin yetki halleri denir.
Örneğin:

  • Taşınmazın aynına ilişkin davalar, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
  • İcra ve iflas dairesinin işlemlerine ilişkin şikayetler, işlemi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.

4. Yetki Sözleşmesi

Taraflar, aralarındaki sözleşmede belirli bir mahkemeyi yetkili kılabilir (HMK m.17).
Bu sözleşme:

  • Yazılı yapılmalıdır,
  • Yalnız tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında geçerlidir.

Tüketici işlemlerinde yetki sözleşmesi geçersizdir.
Tüketicinin korunması amacıyla, tüketici davası yalnızca tüketicinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.


5. Yetki İtirazı

Yetki itirazı, ilk itiraz niteliğindedir ve cevap dilekçesinde ileri sürülmelidir (HMK m.116).
Süresinde ileri sürülmezse yetki kesinleşir.
Mahkeme, yetkisini re’sen dikkate almaz (istisna: kesin yetki halleri).

Örnek

Sözleşme İstanbul’da yapılmış, ancak davalı İzmir’de ikamet ediyor.
Davacı davayı Ankara’da açarsa, davalı cevap dilekçesinde yetki itirazı yapmazsa dava Ankara’da görülmeye devam eder.


6. Görev-Yetki İlişkisi

Görev ve yetki farklı kavramlardır:

  • Görev, uyuşmazlığın niteliğine göre mahkeme türünü belirler.
  • Yetki, uyuşmazlığın nerede görüleceğini belirler.

Görev kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınır;
Yetki kural olarak taraf iradesine bırakılmıştır.

Karşılaştırma UnsuruGörevYetki
Dayandığı KriterDava türüCoğrafi yer
DeğiştirilebilirlikDeğiştirilemezYazılı sözleşmeyle değiştirilebilir
Kamu DüzeniEvetKısmen
Re’sen İncelemeZorunluİstisnai
İtiraz SüresiHer zamanİlk itirazla sınırlı

7. Yargı Yeri Uyuşmazlıkları

Bazı durumlarda adli ve idari yargı mercileri arasında görev çatışması doğabilir.
Bu durumda, nihai kararı Uyuşmazlık Mahkemesi verir (Anayasa m.158).

Örnek

Bir memurun disiplin cezası nedeniyle açtığı iptal davası, idari yargının konusudur.
Ancak aynı fiil nedeniyle açılan tazminat davası adli yargıya aittir.
Yargı kolları arasında doğan bu tür çakışmaları Uyuşmazlık Mahkemesi çözer.

DAVAYA MÜDAHALE VE İHBAR

1. Davaya Müdahale (Katılma)

Davaya müdahale, üçüncü bir kişinin devam eden bir davaya kendi menfaatinin etkilenmesi ihtimali nedeniyle katılmasıdır.
Müdahale, davanın tarafı olmamakla birlikte sonucu kendisini ilgilendiren kişilerin yargılamaya dâhil olmasına imkân tanır.

HMK m.66 vd. uyarınca üç tür müdahale vardır:

  1. Fer’i müdahale (yardımcı müdahale)
  2. Asli müdahale
  3. İlgilinin katılması (ihtiyari veya zorunlu davalı sıfatıyla)

2. Fer’i Müdahale

Fer’i müdahale, üçüncü kişinin davayı kazanan taraf lehine sonuçlanmasını istemesi hâlidir.
Yani müdahil, taraflardan birini desteklemek amacıyla davaya katılır.

Özellikleri

  • Fer’i müdahil, tarafın yanında yer alır; bağımsız talepte bulunmaz.
  • Asıl tarafın işlemleriyle bağlıdır; tek başına davayı sürdüremez.
  • Karar verildiğinde hüküm yalnız taraflar arasında sonuç doğurur; müdahil yönünden bağlayıcılığı sınırlıdır.

Örnek

Bir sigorta şirketi, sigortalısının taraf olduğu tazminat davasına, sigortalı lehine fer’i müdahil olarak katılabilir.


3. Asli Müdahale

Asli müdahale, üçüncü bir kişinin, davadaki hak veya mal üzerinde kendisine ait bir hakkın ihlal edildiğini ileri sürerek davaya katılmasıdır.
Bu durumda müdahil, artık taraflardan bağımsız bir talepte bulunur.

Örnek

Bir taşınmazın mülkiyeti üzerinde süren bir davada, taşınmazın kendisine ait olduğunu iddia eden üçüncü kişi, asli müdahil olarak davaya katılabilir.

Mahkeme, asli müdahilin davasını mevcut dava ile birlikte veya ayrı bir dosyada birleştirerek yürütür.


4. İhbar (Davanın Üçüncü Kişiye Bildirilmesi)

İhbar, davada taraflardan birinin, ileride açılabilecek bir rücu davası veya sorumluluk ilişkisi nedeniyle üçüncü bir kişiyi bilgilendirmesidir (HMK m.61 vd.).
İhbarın amacı, üçüncü kişiyi davanın sonucundan haberdar etmek ve olası hak kayıplarını önlemektir.

İhbar Türleri

  1. Taraf İhbarı: Taraf, üçüncü kişiyi kendi lehine davayı savunması için bilgilendirir.
  2. Mahkeme İhbarı: Mahkeme, gerekli gördüğü hallerde ilgiliyi re’sen davet eder (örneğin zorunlu dava arkadaşlığı).

İhbarın Sonucu

İhbar edilen kişi davaya katılırsa fer’i müdahil sıfatı kazanır.
Katılmazsa, davanın sonucu yine onu bağlayabilir; zira ihbar yükümlülüğü yerine getirilmiştir.

Uygulama Notu

Bir taşeronun kusurundan dolayı işveren aleyhine tazminat davası açıldığında, işveren taşerona dava ihbarı yapabilir.
Böylece davayı kaybederse, taşerona rücu ettiğinde “beni haberdar etmedin” savunması ileri sürülemez.


TEMİNAT (GÜVENCE)

1. Tanım

Teminat, taraflardan birinin dava sürecinde karşı tarafın veya üçüncü kişilerin olası zararlarını karşılayabilmesi için belirli bir meblağı veya değeri mahkemeye yatırmasıdır.
Amaç, kötü niyetli veya haksız işlemlerden doğabilecek zararların güvence altına alınmasıdır.

Teminat, özellikle geçici hukuki korumalarda (ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir) karşımıza çıkar.


2. Kimler Teminat Gösterir?

HMK m.84’e göre teminat, genellikle yabancı uyruklu davacılardan veya Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlardan istenir.
Bu kişiler, yargılama giderlerini ve karşı tarafın zararını karşılayacak parasal güvence sunmak zorundadır.

Mahkeme, davacının durumuna göre teminat miktarını serbestçe belirler.
Kamu düzenine ilişkin davalarda veya karşılıklılık anlaşması bulunan ülkelerin vatandaşlarında bu zorunluluk aranmaz.


3. Teminatın Konusu ve Şekli

Teminat genellikle para, banka teminat mektubu veya değerli evrak biçiminde olabilir.
Adli emanete yatırılır ve dava sonunda iade edilir veya zararın karşılanmasında kullanılır.

Örnek

Bir şirket, ihtiyati haciz kararı almak istiyorsa, borçlunun uğrayabileceği olası zararları karşılamak üzere teminat yatırmakla yükümlüdür.


TEBLİGAT VE SÜRELER

1. Tebligatın Önemi

Tebligat, yargılamanın en kritik aşamalarından biridir.
Tarafların haklarını etkin biçimde kullanabilmesi, usulüne uygun tebligat yapılmasına bağlıdır.
Tebligatın amacı, tarafı yargılamadan haberdar etmek ve savunma hakkını güvenceye almaktır.

2. Tebligat Usulü

Tebligatlar, 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.

  • Tebligat, posta yoluyla, elektronik ortamda (e-tebligat) veya memur eliyle yapılabilir.
  • Tebligat, muhatabın adresinde bizzat kendisine, bulunmaması hâlinde kanunda belirtilen kişilere yapılır.
  • Tebligatın yapılmaması veya usulsüz yapılması, tarafın süreleri kaçırmasına ve kararın bozulmasına yol açabilir.

Elektronik Tebligat

Tüm avukatlar, kamu kurumları ve şirketler için e-tebligat zorunludur (7201 s. K. Ek m.1).
Elektronik tebligat, tebliğ tarihini izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.


3. Süreler

Süreler, usul ekonomisi ve yargılamanın düzeni için belirlenmiştir.
HMK m.90 vd. hükümlerine göre süreler:

  • Kanuni süreler: Kanunda açıkça belirtilmiştir (örneğin cevap süresi 2 haftadır).
  • Hakim tarafından belirlenen süreler: Hakim, işin niteliğine göre taraflara uygun süre tanıyabilir.

Süreler, tebligatın yapıldığı günü izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
Son günün resmi tatile rastlaması hâlinde süre, tatili izleyen ilk iş günü sona erer.


4. Eski Hale İade

Taraf, kusuru olmaksızın süresinde bir usul işlemini yerine getirememişse, eski hale iade talebinde bulunabilir (HMK m.95).
Bu talep, engelin ortadan kalktığı tarihten itibaren iki hafta içinde yapılmalıdır.
Mahkeme, makul bir mazereti kabul ederse, taraf sanki süresinde işlem yapmış gibi korunur.

Örnek

Taraf, hastanede yatarken temyiz süresini kaçırmışsa, taburcu olduğu tarihten itibaren iki hafta içinde eski hale iade isteyebilir.


5. Adli Tatil

Yargı mercileri, 20 Temmuz – 31 Ağustos tarihleri arasında adli tatile girer.
Ancak bazı dava türleri ivedi sayıldığı için tatil sırasında da görülmeye devam eder (HMK m.103):

  • İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz,
  • Nafaka, velayet, soybağı,
  • Hizmet sözleşmesinden doğan davalar,
  • İcra iflas ve konkordato işleri.

Adli tatilde geçen süreler, tatilin bitiminden itibaren yedi gün uzamış sayılır (HMK m.104).

DAVANIN AÇILMASI

1. Dava Dilekçesi

Dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle açılır (HMK m.118).
Dava dilekçesi, yargılamanın başlangıç belgesidir ve mahkemeye başvuru anlamına gelir.
Dava açıldığı anda:

  • Yargılama süreci başlar,
  • Harç ve gider avansı yatırılır,
  • Zamanaşımı kesilir,
  • Dava konusuna ilişkin “derdestlik” oluşur (aynı konuda ikinci bir dava açılamaz).

2. Dilekçede Bulunması Zorunlu Unsurlar (HMK m.119)

Bir dava dilekçesinde şu unsurlar mutlaka yer almalıdır:

  1. Mahkemenin adı,
  2. Tarafların adı, soyadı, adresleri ve varsa T.C. kimlik numaraları,
  3. Davacının veya vekilinin imzası,
  4. Davanın konusu ve değer veya miktarı,
  5. Davanın dayandığı olaylar,
  6. Dayanılan deliller,
  7. Hukuki sebepler,
  8. Sonuç ve talep kısmı (davacı ne istiyor?).

Bu unsurlardan biri eksikse, mahkeme davacıya bir haftalık kesin süre verir.
Eksiklik bu sürede tamamlanmazsa dava açılmamış sayılır (HMK m.119/2).

Örnek

Davacı, dilekçesinde yalnızca “haksız fesih nedeniyle alacak talebi” yazıp delil veya talep kısmını belirtmezse, mahkeme eksiklikleri tamamlaması için süre verir.


3. Dava Açılmasının Sonuçları

Dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle birlikte şu hukuki sonuçlar doğar:

  • Zamanaşımı kesilir (TBK m.154),
  • Yetkili mahkeme belirlenir,
  • Harç yatırıldığı anda dava açılmış sayılır,
  • Taraf sıfatları kesinleşir (davacı–davalı),
  • Dava konusu üzerinde tasarruf kısıtlanır,
  • Karşı tarafın dava açıldığından haberdar edilmesi için tebligat süreci başlar.

4. Dava Değerinin Önemi

Dava değeri, yargılama giderleri, harç, vekalet ücreti ve kanun yolları bakımından belirleyicidir.
Yanlış belirlenmesi hâlinde mahkemece re’sen düzeltilir.
Özellikle para alacaklarına ilişkin davalarda talep edilen miktar, dava değeridir.


5. Dava Konusunun Değiştirilmesi

Davacı, davayı açtıktan sonra dava konusunu genişletemez veya değiştiremez.
Ancak:

  • Davalı tarafın açık rızasıyla,
  • Islah (düzeltme) yoluyla,
  • Karşı davayla bağlantılı hâllerde,
    değişiklik yapılabilir.

6. Dava Açma Sürecinde Harç ve Avans

Her dava açılırken peşin harç ve gider avansı yatırılmak zorundadır (HMK m.120).
Avans yatırılmazsa mahkeme davacıya bir haftalık kesin süre verir; yatırılmazsa dava açılmamış sayılır.
Harç yatırma anı, davanın açıldığı tarih olarak kabul edilir.


CEVAP DİLEKÇESİ

1. Davalının Savunma Hakkı

Cevap dilekçesi, davalının davacı tarafından ileri sürülen iddialara karşı savunmasını içerir (HMK m.126).
Bu dilekçe, adil yargılanma hakkının en somut aracıdır; çünkü savunma hakkının kullanılması için zorunludur.

2. Cevap Süresi

Dava dilekçesi davalıya tebliğ edildikten sonra, davalı iki hafta içinde cevap dilekçesini mahkemeye sunmalıdır (HMK m.127).
Bu süre, haklı neden varsa hâkim tarafından bir defaya mahsus olmak üzere iki haftaya kadar uzatılabilir.

Örnek

Yurt dışında bulunan davalı, tebligatı geç aldığını belgeleyerek mahkemeden ek süre isteyebilir.

YARGI HMK DERS NOTLARI

3. Cevap Dilekçesinin Unsurları

Cevap dilekçesi, dava dilekçesindeki unsurlara benzer şekilde hazırlanır.
HMK m.129 uyarınca şu bilgiler yer almalıdır:

  • Davacının dilekçesine cevap olarak hangi iddiaların reddedildiği veya kabul edildiği,
  • Savunmanın dayandığı olaylar ve deliller,
  • Hukuki sebepler,
  • Sonuç ve talep kısmı,
  • Davalının imzası.

Davalı, cevap dilekçesinde tüm savunmalarını ve delillerini tam olarak sunmalıdır.
Zira yazılı yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı ikinci dilekçeden sonra başlar.


4. Cevap Vermemenin Sonucu

Davalı, süresi içinde cevap dilekçesi vermezse, davacının ileri sürdüğü vakıaları inkâr etmiş sayılır (HMK m.128).
Ancak bu, davayı kabul ettiği anlamına gelmez; hâkim, delillere göre inceleme yapar.


5. İlk İtirazlar

Davalı, cevap dilekçesinde ilk itirazlarını ileri sürebilir (HMK m.116):

  • Yetkisizlik,
  • Tahkim anlaşması,
  • Derdestlik (aynı konuda başka dava var),
  • Kesin hüküm.

Bu itirazlar zamanında yapılmazsa, davalı bu haklarını kaybeder.
Mahkeme, ilk itirazları öncelikle değerlendirir; kabul ederse esasa girmez.

Örnek

Davalı, “bu dava yetkisiz mahkemede açılmıştır” itirazını cevap dilekçesinde yapmazsa, dava artık o mahkemede görülmeye devam eder.


6. Esasa İlişkin Savunma

Davalı, davacının iddialarına karşı esasa ilişkin savunma yapabilir.
Bu savunmalar:

  • İnkâr: Davacı vakıalarını reddetme,
  • Def’i: Davayı ortadan kaldırmayan ama engelleyen bir savunma (örneğin zamanaşımı),
  • İtiraz: Davayı tamamen ortadan kaldıran savunma (örneğin borcun ifası).

7. Savunmanın Genişletilmesi veya Değiştirilmesi Yasağı

Taraflar, dilekçeler aşamasından sonra yeni vakıa veya talep ileri süremezler.
Ancak karşı tarafın açık rızasıyla veya ıslah yoluyla bu sınır aşılabilir.

Uygulama Notu

Davalı, ilk cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ini ileri sürmemişse, sonradan bunu söyleyemez; ancak ıslah ederek bu eksikliği giderebilir.


8. İkinci Dilekçeler

Yazılı yargılama usulünde, taraflar dört dilekçelik aşama ile yargılamayı tamamlar:

  1. Dava dilekçesi,
  2. Cevap dilekçesi,
  3. Cevaba cevap dilekçesi,
  4. İkinci cevap dilekçesi.

Bu aşamadan sonra iddia ve savunmalar donma noktasına gelir.
Artık taraflar yeni bir iddia veya savunma ileri süremez; yalnızca delil sunabilir veya açıklama yapabilir.


9. Cevap Dilekçesinin Geri Alınması

Davalı, süresi içinde verdiği cevap dilekçesini karşı tarafın açık rızasıyla geri alabilir.
Rıza yoksa dilekçe geçerli kalır; mahkeme bunu dikkate almak zorundadır.


10. Davacının Cevaba Cevabı

Davacı, davalının iddialarına karşı cevaba cevap dilekçesi verir.
Bu dilekçede yalnızca davalının savunmalarına karşı açıklama yapılabilir; yeni bir iddia eklenemez.
Davalı da buna karşı ikinci cevap dilekçesi sunarak süreci tamamlar.

YAZILI YARGILAMA USULÜ

1. Genel Tanım

Yazılı yargılama usulü, medeni yargılamada kural olan usuldür (HMK m.118 vd.).
Bu usulde, tarafların iddia ve savunmaları dilekçelerle sunulur, yargılama da belgeler üzerinden yürür.
Amaç, düzenli, izlenebilir ve hukuki denetime elverişli bir yargılama süreci oluşturmaktır.


2. Yazılı Yargılama Aşamaları

a) Dilekçeler Aşaması

Dört dilekçe sistemi uygulanır:

  1. Dava dilekçesi,
  2. Cevap dilekçesi,
  3. Cevaba cevap dilekçesi,
  4. İkinci cevap dilekçesi.

Bu aşama tamamlandığında artık iddia ve savunmalar belirlenmiş olur.
Mahkeme, dilekçeleri tamamladıktan sonra dosyayı ön incelemeye geçirir.


b) Ön İnceleme Aşaması (HMK m.137-142)

Ön inceleme, davanın esasına girilmeden önce, yargılamanın sağlıklı ilerlemesi için yapılan ön hazırlıktır.
Bu aşamada mahkeme;

  • Dava şartlarını ve ilk itirazları inceler,
  • Uyuşmazlık konusunu belirler,
  • Taraflar arasında hangi hususların çekişmeli olduğunu tespit eder,
  • Uzlaşma veya arabuluculuk ihtimalini değerlendirir.

Hakim, tarafları ön inceleme duruşmasına davet eder.
Taraflardan biri gelmezse, gelen tarafın beyanı esas alınır.

Ön İnceleme Duruşmasında:

  • Delillerin sunulup sunulmadığı incelenir,
  • Eksik varsa tamamlatılır,
  • Taraflara sulh veya arabuluculuk önerilir.

Bu duruşma sonunda mahkeme, “çekişmeli hususlar”ı belirleyip tutanağa geçirir.
Bu tutanak, ileride tahkikatın sınırlarını belirler.


c) Tahkikat Aşaması (HMK m.143-186)

Tahkikat, davanın esasına girilerek, tarafların ileri sürdüğü vakıaların delillerle ispatlandığı aşamadır.
Yani davanın “kanıt dönemi”dir.

Tahkikatın Özellikleri
  • Hakim, çekişmeli hususları re’sen aydınlatmaya çalışır.
  • Deliller toplanır, tanıklar dinlenir, keşif yapılabilir, bilirkişi raporu alınır.
  • Taraflar iddia ve savunmalarını açıklığa kavuşturur.
  • Duruşmalar bu aşamada aktif olarak yapılır.

Hakimin Rolü

Hakim, tarafların getirdiği delillerle bağlıdır; ancak uyuşmazlığı aydınlatmak için taraflara sorular sorabilir (HMK m.31).
Gerektiğinde bilirkişi veya keşif incelemesi de yaptırabilir.


d) Sözlü Yargılama Aşaması (HMK m.184)

Tahkikat bittikten sonra mahkeme, “sözlü yargılama” için taraflara duruşma günü verir.
Bu duruşmada taraflar son sözlerini söyler, son beyanlarını sunar.

Mahkeme, sözlü yargılamanın sonunda hükmü kurar.
Ancak karar hemen yazılmayabilir; genellikle “hüküm için dosya incelemeye alınmıştır” denir ve karar ilerleyen günlerde açıklanır.


3. HÜKÜM (KARAR)

a) Hükmün Tanımı

Hüküm, mahkemenin yargılamayı sona erdiren ve uyuşmazlığı kesin biçimde çözen kararına denir.
Hüküm verildiğinde, dava biter.

b) Hükmün Türleri

  1. Eda Hükmü: Davalıyı bir şeyi yapmaya, vermeye veya yapmamaya mahkum eder.
  2. Tespit Hükmü: Bir hakkın veya ilişkinin varlığını ya da yokluğunu belirler.
  3. İnşai (Kurucu) Hüküm: Mevcut hukuki durumu değiştirir, kaldırır veya yeni bir durum yaratır.

c) Hükmün Unsurları (HMK m.297)

Her hükümde bulunması gereken unsurlar:

  • Mahkemenin adı,
  • Hakim, katip, taraflar ve vekillerin bilgileri,
  • Dava konusu,
  • Talep sonucu,
  • Gerekçe (delillerin değerlendirilmesi),
  • Hüküm fıkrası (kararın özü),
  • Kanun yolu bilgisi,
  • Karar tarihi ve imzalar.

Gerekçe, hükmün ayrılmaz parçasıdır. Gerekçesiz karar, Anayasa m.141’e göre geçersizdir.

d) Hükmün Tebliği ve Kesinleşmesi

Karar tefhim (mahkemede okunma) veya tebliğ edilme anından itibaren hüküm doğurur.
Taraflar, kanun yolu süresi içinde başvuru yapmazsa karar kesinleşir.


4. KANUN YOLLARI

a) Genel Olarak

Kanun yolları, mahkeme kararlarının hukuki denetimden geçirilmesini sağlayan yargısal güvencelerdir.
Amaç, hatalı kararların düzeltilmesi ve hukuki birliğin korunmasıdır.

b) Kanun Yolu Türleri

  1. İstinaf (Bölge Adliye Mahkemesi)
  2. Temyiz (Yargıtay)
  3. Karar Düzeltme (İstisnaî)

5. İSTİNAF (HMK m.341 vd.)

a) Tanım

İstinaf, ilk derece mahkemesi kararının hem maddi hem hukuki denetimini sağlayan olağan kanun yoludur.
Dosya, Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) tarafından incelenir.

b) Süre

İstinaf süresi, kararın tebliğinden itibaren iki haftadır.

c) İncelemenin Kapsamı

Bölge Adliye Mahkemesi:

  • Kararı kaldırabilir,
  • Düzeltip yeniden hüküm verebilir,
  • Eksik inceleme varsa dosyayı geri gönderebilir,
  • Kararı onayabilir.

d) İstinaf Edilemeyecek Kararlar

  • Miktar veya değeri 20.000 TL’nin altındaki davalar (2025 yılı itibarıyla her yıl yeniden değerlenir),
  • Geçici hukuki korumalara ilişkin kararlar,
  • Sulh, feragat veya kabul nedeniyle verilen kararlar.

6. TEMYİZ (HMK m.361 vd.)

a) Tanım

Temyiz, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının hukuki denetimini yapan kanun yoludur.
Yalnızca hukuka aykırılık incelenir; olay ve delil değerlendirmesi yapılmaz.
Bu denetimi Yargıtay yapar.

b) Süre

Temyiz süresi, BAM kararının tebliğinden itibaren iki haftadır.

c) Yargıtay’ın Kararları

  • Onama,
  • Bozma,
  • Düzelterek onama.

Bozma kararı verilirse, dosya ilgili mahkemeye geri gönderilir ve yargılama oradan devam eder.


7. KESİN HÜKÜM

Bir karar, kanun yolları tüketildikten veya süresi geçtikten sonra kesin hüküm haline gelir (HMK m.303).
Kesin hüküm:

  • Aynı konuda yeni dava açılmasına engel olur,
  • Aynı taraflar arasında bağlayıcıdır,
  • Kamu düzenine ilişkindir.

8. YARGILAMANIN YENİLENMESİ (OLAĞANDIŞI KANUN YOLU)

Kesinleşmiş bir kararın, bazı olağanüstü nedenlerle yeniden incelenmesi mümkündür (HMK m.374 vd.).

Yenilenme Nedenleri:

  • Hükme esas alınan belgenin sahte olduğunun anlaşılması,
  • Yalan tanıklık veya bilirkişilik,
  • Hakimin yasaklı veya reddedilmiş olmasına rağmen davaya bakmış olması,
  • Yeni delil veya belge ortaya çıkması.

Yenileme süresi genelde üç aydır; ancak kararın kesinleşmesinden itibaren en fazla on yıl içinde kullanılabilir.

Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu