Hukuk Ders Notları2. Sınıf Hukuk Ders NotlarıCeza Hukuku (Genel Hükümler)HMGS Ders NotlarıHukuk Mesleklerine Giriş Sınavı (HMGS)

Ceza Hukuku Ders Notları Genel Hükümler Bölüm 6 – Av. Gökhan Yağmur

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler, Bölüm 6 kapsamında bu derste DAVAYI VE CEZAYI DÜŞÜREN NEDENLER konusunu ele alacağız. Amacım; hukuk fakültesi öğrencileri ile Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavına hazırlanan avukat adaylarına, tamamen ücretsiz ve kolay erişilebilir nitelikte, anlaşılır ders notları sunarak çalışmalarına katkıda bulunmaktır.

İçindekiler

I. GİRİŞ – DAVAYI VE CEZAYI DÜŞÜREN NEDENLERİN GENEL KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ

Ceza hukukunda, bir suç işlendiğinde temel amaç failin cezalandırılması ve adaletin sağlanmasıdır. Ancak bazı durumlarda devletin cezalandırma yetkisi (ceza verme kudreti) ortadan kalkabilir. Bu durumlar “davayı veya cezayı düşüren nedenler” olarak adlandırılır. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) bu nedenler sistematik biçimde 64 ila 75. maddeler arasında düzenlenmiştir. Bu hükümler, ceza yargılamasının sona ermesine veya verilen cezanın artık infaz edilememesine yol açan özel hukukî sonuçlar doğurur.


1. Düşme Kavramının Hukukî Niteliği

“Düşme” terimi, ceza hukukunda devletin cezalandırma yetkisinin ortadan kalkması anlamına gelir.
Bu durum;

  • Ya kamu davasının yürütülmesine engel olur (örneğin sanığın ölümü),
  • Ya da verilmiş cezanın infazını imkânsız hâle getirir (örneğin ceza zamanaşımı).

Dolayısıyla düşme, hem yargılama sürecine hem de infaz aşamasına etki eden bir kurumdur.
Ceza yargılamasında düşme kararı, esas hakkında bir hüküm niteliği taşımaz; çünkü mahkeme artık fiilin suç olup olmadığını değil, yargılamanın devam edip edemeyeceğini değerlendirir.

⚖️ Örnek:
Sanık, yargılama devam ederken vefat ederse, artık fiilin suç teşkil edip etmediği tartışılmaz. Mahkeme, doğrudan “kamu davasının düşmesine” karar verir.
Bu karar, “beraat” kararıyla karıştırılmamalıdır; çünkü düşme kararı, fiilin işlendiği kanaatine dayanmaz, yalnızca yargılamanın hukuken imkânsız hâle geldiğini tespit eder.


2. Düşme Nedenlerinin Ceza Hukuku Sistemindeki Yeri

Düşme nedenleri, ceza hukukunun genel hükümler kısmında yer alır; çünkü bu nedenler tüm suç tipleri bakımından ortak bir etkiye sahiptir.
Bu kurumlar, ceza hukukunun amaç ve işlevine uygun olarak, cezalandırmanın yalnızca belirli sınırlar içinde ve hukuk güvenliği çerçevesinde yapılmasını temin eder.

Bu yönüyle davayı ve cezayı düşüren nedenler;

  • Ceza politikasının insancıl yaklaşımını,
  • Devletin cezalandırma yetkisinin sınırlı olduğunu,
  • Zamana, affa veya özel durumlara bağlı olarak cezalandırma hakkının ortadan kalkabileceğini gösterir.

3. Düşme Nedenlerinin Sınıflandırılması

Düşme nedenleri, etkiledikleri aşamaya göre üç ana gruba ayrılır:

A) Davayı Düşüren Nedenler

Bu nedenler, kamu davasının açılmasını veya sürdürülmesini engeller.
Yani yargılama aşamasında artık mahkeme fiilin esasına giremez.
Örnekler:

  • Sanığın ölümü (TCK m.64)
  • Genel af (TCK m.65)
  • Dava zamanaşımı (TCK m.66)
  • Şikâyetten vazgeçme (TCK m.73)
  • Önödeme (TCK m.75)

Bu hallerde mahkeme, “kamu davasının düşmesine” karar verir ve hüküm kurulmaz.


B) Cezayı Düşüren Nedenler

Bu nedenler, yargılama sonunda verilen hükmün artık infaz edilemeyeceği anlamına gelir.
Yani mahkûmiyet hükmü verilmiş olsa dahi, cezalandırma yetkisi fiilen sona erer.
Örnekler:

  • Hükümlünün ölümü (TCK m.64/2)
  • Özel af (TCK m.65/2)
  • Ceza zamanaşımı (TCK m.68)
  • Müsadere zamanaşımı (TCK m.70)

Bu durumlarda mahkeme değil, genellikle infaz mercileri (örneğin savcılık veya ceza infaz kurumları) cezayı ortadan kaldırır.


C) Hem Davayı Hem Cezayı Düşüren Nedenler

Bazı kurumlar ise hem kamu davasını hem de cezayı birlikte ortadan kaldırır.
Yani yargılama devam edemez, ceza da infaz edilmez.
Bu tür nedenler:

  • Genel af (TCK m.65/1)
  • Bazı hallerde dava zamanaşımı (TCK m.66)
  • Şikâyetten vazgeçme (TCK m.73/4)
    şeklinde örneklendirilebilir.

🔎 Önemli Not:
Genel af halinde hem dava hem ceza ortadan kalkarken; özel af yalnızca cezayı ortadan kaldırır, kamu davası devam eder.


4. Düşme Kararının Hukukî Sonuçları

Düşme kararı verildiğinde artık aynı fiil hakkında yeniden yargılama yapılamaz.
Çünkü devletin cezalandırma yetkisi bu kararla sona ermiştir.
Bununla birlikte;

  • Müsadere kararları,
  • Yargılama giderleri,
  • Şahsi hak talepleri
    düşme kararından bağımsız olarak varlığını sürdürebilir.

Örneğin sanığın ölümü hâlinde, suçtan elde edilen malvarlığı değerleri müsadereye tabi ise davaya bu yönüyle devam edilebilir (TCK m.64/1).


5. Düşme Nedenlerinin Kamu Düzeniyle İlgili Olması

Davayı ve cezayı düşüren nedenler, kamu düzenine ilişkin kurumlardır.
Bu nedenle mahkeme, tarafların talebi olmasa bile re’sen (kendiliğinden) dikkate almak zorundadır.
Ayrıca sanık veya hükümlü, bu nedenlerden vazgeçemez (örneğin ceza zamanaşımı dolmuşsa “ben yine de cezamı çekmek istiyorum” diyemez).

⚖️ TCK m.71 – Ceza Zamanaşımının Kesilmesi maddesi, bu ilkeyi açıkça vurgular:
“Dava ve ceza zamanaşımı re’sen uygulanır ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlü vazgeçemezler.”


6. Düşme Nedenlerinin Ceza Siyaseti Bakımından Önemi

Bu kurumlar, yalnızca usulî değil, aynı zamanda ceza siyaseti açısından da büyük önem taşır.
Zira devletin ceza yetkisi sınırsız değildir;

  • Zamanla toplumsal tepki azalır,
  • Failin topluma yeniden kazandırılması amacı güçlenir,
  • Affın toplumsal barışa katkısı öne çıkar.

Dolayısıyla düşme nedenleri, cezanın yalnızca cezalandırma değil, ıslah, dengeleme ve barış işlevlerini de denetleyen bir araçtır.


7. Ceza Muhakemesi Açısından Düşme Kararı

Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca düşme kararları, mahkemenin hüküm vermesine gerek kalmadan dosyanın kapatılması sonucunu doğurur.
CMK m.223/8’de açıkça belirtilmiştir:

“Dava zamanaşımı, af, şikâyetten vazgeçme veya sanığın ölümü hâllerinde kamu davasının düşmesine karar verilir.”

Bu nedenle, düşme kararı esasa ilişkin bir hüküm değil, usule ilişkin nihai karar niteliğindedir.
Ancak bu kararlar da kesin hüküm gücü doğurur ve aynı fiil için ikinci kez yargılama yapılamaz (ne bis in idem ilkesi).


Sonuç

Davayı ve cezayı düşüren nedenler, ceza hukukunda devletin cezalandırma yetkisini sınırlayan istisnai mekanizmalardır.
Bu kurumlar sayesinde;

  • Hukuk güvenliği sağlanır,
  • Ceza adaletinin sınırları belirlenir,
  • Toplumsal barış ve bireysel haklar arasında denge kurulmuş olur.

Düşme nedenleri, sadece cezanın infazına engel olan teknik düzenlemeler değil; aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin ceza hukukundaki yansımalarıdır.

ceza hukuku ders notları

II. SANIK VEYA HÜKÜMLÜNÜN ÖLÜMÜ (TCK m.64)

Ceza hukukunda cezanın temel amacı, failin kişisel sorumluluğu çerçevesinde adaletin sağlanması ve toplumsal düzenin korunmasıdır.
Bu nedenle ceza, yalnızca suçu işleyen kişiye uygulanabilir.
Bir kimsenin ölümünden sonra cezanın infazına devam edilmesi, hem adaletin hem de cezanın bireyselliği ilkesine aykırı olur.

Türk Ceza Kanunu bu ilkeyi, “Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesinde açıkça düzenlemiştir.
Madde, hem kamu davası hem de infaz süreci bakımından iki yönlü bir düzenleme içerir:


1. Maddenin Metni ve Yapısı

TCK m.64

  1. Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir.
    Ancak niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
  2. Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır.
    Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.

Bu hüküm, iki ayrı olguyu birbirinden ayırır:

  1. Sanığın ölümü (yargılama sürecinde)
  2. Hükümlünün ölümü (mahkûmiyet kesinleştikten sonra)

Her iki durumda da ceza hukuku bakımından “cezalandırma yetkisi” ortadan kalkar; ancak müsadere ve yargılama giderleri açısından farklı sonuçlar doğar.


2. Sanığın Ölümü Hâlinde Kamu Davasının Akıbeti

Bir kişi hakkında kamu davası devam ederken sanığın ölmesi, artık o kişi hakkında yargılamanın devamını anlamsız hâle getirir.
Bu durumda mahkeme, CMK m.223/8 hükmü gereğince, “kamu davasının düşmesine” karar verir.

Bu kararın verilmesiyle:

  • Artık sanığın suçlu olup olmadığı araştırılmaz,
  • Yargılama esasına girilmeden sona erer,
  • Mahkeme, davanın konusunu kaybettiğini tespit eder.

⚖️ Örnek:
Sanık hakkında hırsızlık suçundan dava açılmış, fakat yargılama devam ederken sanık vefat etmişse mahkeme artık hüküm kuramaz.
Bu durumda “sanığın ölümü nedeniyle kamu davasının düşmesine” karar verilir.


a) Düşme Kararının Niteliği

Bu karar, esasa ilişkin bir hüküm değil, usulî bir nihai karar niteliğindedir.
Mahkeme, suçun işlendiği veya işlenmediği konusunda değerlendirme yapmaz; sadece davanın sürdürülmesinin hukuken imkânsız olduğunu tespit eder.

b) Yeniden Yargılama Yasağı

Sanığın ölümüyle birlikte devletin cezalandırma yetkisi sona erdiğinden, aynı fiil hakkında yeniden bir yargılama yapılamaz.
Bu durum, “ne bis in idem” (aynı fiilden iki kez yargılama yasağı) ilkesinin doğal sonucudur.


3. Müsadere Davasının Devamı

TCK m.64/1 ikinci cümlesine göre, müsadereye tabi eşya veya menfaatler bakımından yargılamaya devam edilir.
Bu, maddenin en dikkat çekici istisnasıdır.

a) Hukukî Dayanak

Müsadere, failin şahsına yönelik bir ceza değil, suçla bağlantılı malvarlığı değerlerine yöneltilen bir güvenlik tedbiridir.
Dolayısıyla sanığın ölmesi, suçtan elde edilen eşyanın veya menfaatin kamuya geçirilmesine engel olmaz.

b) Amaç

Devlet, suçtan doğan menfaatlerin topluma kazandırılmasını ve suçtan yarar elde edilmemesini amaçlar.
Bu nedenle müsadere yargılaması, sanığın ölümü hâlinde de sürdürülür.

💬 Örnek:
Sanığın evinde suçtan elde edildiği tespit edilen para veya kaçak mal bulunmuşsa, sanığın ölümü bu malların müsaderesini engellemez.
Mahkeme, “sanığın ölümü nedeniyle davanın düşmesine, ancak müsadereye konu mallar yönünden davaya devam edilmesine” karar verir.


4. Hükümlünün Ölümü Hâlinde Ceza ve İnfazın Akıbeti

Sanık hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşmiş ve infaz aşamasına geçilmişse, artık kişi “hükümlü” sıfatını kazanır.
Bu aşamada hükümlünün ölmesi, infazın hukuken imkânsız hâle gelmesi anlamına gelir.

a) Ölümün Ceza Üzerindeki Etkisi

  • Hapis cezası artık infaz edilemez.
  • Henüz infaz edilmemiş adlî para cezaları da ortadan kalkar.
  • Ancak ölümden önce infaz edilen cezalar geri alınmaz.

⚖️ Örnek:
Hükümlü, hakkında verilen 2 yıllık hapis cezasının yalnızca 3 ayını çektikten sonra vefat etmişse, cezanın geri kalan kısmı artık infaz edilemez.

b) Ceza Zamanaşımı ile Farkı

Ceza zamanaşımı, belirli bir sürenin geçmesiyle cezayı düşürürken;
ölüm hâli, derhal ve kendiliğinden cezayı ortadan kaldırır.
Bu yönüyle ölüm, mutlak bir düşme sebebidir ve herhangi bir süreye bağlı değildir.


5. Ölümden Sonra Devam Eden Yargılama Kısımları

TCK m.64/2 uyarınca bazı işlemler, hükümlünün ölümüyle tamamen sona ermez:

a) Müsadere Hükmü

Ölümden önce kesinleşmiş bir müsadere hükmü varsa bu hüküm infaz edilir.
Çünkü müsadere, şahsî değil, malvarlığına ilişkin bir yaptırımdır.

b) Yargılama Giderleri

Hükümlü ölmeden önce hüküm kesinleşmişse, bu hükme bağlı yargılama giderleri de mirasçılara yükletilebilir.
Ancak bu giderler cezai değil, mali niteliktedir.

🧾 Örnek:
Mahkeme masraflarının hükümlüye yükletildiği bir karar ölümden önce kesinleşmişse, bu giderlerin tahsili miras hukukuna göre yapılabilir.


6. Ölümden Sonra Ceza Sorumluluğunun Devam Etmemesi

Ceza hukuku, kişisel sorumluluk esasına dayanır.
Hiç kimse başkasının fiilinden dolayı cezalandırılamaz (TCK m.20).
Dolayısıyla failin ölümü, ceza sorumluluğunu ortadan kaldırır ve mirasçılara geçmez.

❌ Ceza mirasçılara geçmez,
✅ Ancak müsadere kararları malvarlığı değerleriyle sınırlı olarak uygulanabilir.

Bu ayrım, ceza hukukunun şahsilik ilkesi ile müsadere kurumunun objektif niteliği arasındaki farktan doğar.


7. Sanığın Ölümünün Tespiti ve Usulî İşlem

Sanığın öldüğü mahkemeye bildirildiğinde, mahkeme öncelikle ölümün resmî belgelerle (ölüm belgesi, nüfus kaydı vb.) sabit olup olmadığını inceler.
Bu tespit yapıldıktan sonra duruşma açılmaksızın dahi düşme kararı verilebilir.

⚖️ Yargıtay Kararı Örneği:
Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2016/428, K.2017/987 sayılı kararında,
“Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine re’sen karar verilmesi gerektiğini” belirtmiştir.


8. Ölümün Zamanı ve Hükmün Etkisi

Ölüm, yargılama veya infaz sürecinin hangi aşamasında meydana geldiğine göre farklı sonuçlar doğurur:

AşamaSonuç
Suç işlendikten sonra, dava açılmadan önce ölümKamu davası açılmaz.
Dava açıldıktan sonra, hüküm verilmeden önce ölümKamu davası düşer.
Hüküm verildikten sonra, karar kesinleşmeden önce ölümMahkeme, davayı düşürür; hüküm kesinleşmemiş sayılır.
Hüküm kesinleştikten sonra, infaz sırasında ölümCezanın infazı sona erer.

Bu tablo, maddenin uygulama alanını net biçimde gösterir.


9. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Sanığın veya hükümlünün ölümü, ceza hukukunun “cezaların şahsiliği” ve “insan onuruna saygı” ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Bir kimsenin cezalandırılabilmesi, onun yaşayan bir birey olarak cezayı anlayabilme ve katlanabilme kapasitesine bağlıdır.
Bu nedenle ölüm hâlinde cezalandırma yetkisi ortadan kalkar.

Ayrıca ölüm, cezanın ıslah edici amacını da anlamsız hâle getirir; çünkü artık failin topluma kazandırılması mümkün değildir.
Bu bakımdan TCK m.64 hükmü, ceza hukukunun insancıl yönünü somut biçimde yansıtır.


10. Sonuç

TCK m.64, devletin cezalandırma yetkisinin kişisel ve sınırlı olduğunu ortaya koyan temel düzenlemelerden biridir.
Sanığın ölümü hâlinde kamu davası düşer; hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın infazı sona erer.
Ancak, suçtan elde edilen eşya veya menfaatlerin kamuya geçirilmesi (müsadere) mümkündür.

Bu maddeyle birlikte ceza hukukunun şu ilkeleri pekişir:

  • Cezanın şahsiliği,
  • Devletin cezalandırma yetkisinin sınırları,
  • İnsancıl ceza siyaseti anlayışı,
  • Hukuk güvenliği ve adil yargılanma hakkı.

III. AF (TCK m.65)

Ceza hukukunda af, devletin cezalandırma yetkisini kullandıktan veya kullanmadan önce, belirli suç ve cezalar bakımından bu yetkiden vazgeçmesi anlamına gelir.
Af kurumu, hem bireysel hem de toplumsal yönleri bulunan, ceza hukukunun en eski ve en insancıl müesseselerinden biridir.

Türk Ceza Kanunu’nun 65. maddesi, affın ceza hukukundaki etkilerini açıkça düzenlemiştir.
Bu madde, “genel af” ve “özel af” ayrımını getirir ve her birinin davaya ve cezaya etkisini farklı şekilde belirler.


1. Af Kavramı ve Hukukî Niteliği

Af, devletin cezalandırma hakkını ortadan kaldıran veya hafifleten, yasama organı tarafından çıkarılan bir kanun işlemidir.
Yani af, bireysel bir karar değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından çıkarılan bir kanun ile gerçekleşir.
Bu yönüyle af, yürütme organının değil, yasama yetkisinin bir sonucudur.

a) Af ile Cezanın Kaldırılması Arasındaki Fark

Af, cezanın hukuki varlığını ortadan kaldırır; ancak suçun işlendiği gerçeğini değiştirmez.
Yani af, ceza hukukî sonuçlarını kaldırır, fakat suçun maddi varlığını ortadan kaldırmaz.

⚖️ Örnek:
Bir kişi hakkında işlediği fiil nedeniyle mahkûmiyet kararı verilmişse ve daha sonra genel af ilan edilirse, ceza ortadan kalkar;
ancak o fiil suç olmaktan çıkmadığı sürece kişinin işlediği suç gerçeği değişmez.


2. Anayasal Dayanak

Affın hukuki dayanağı yalnızca Türk Ceza Kanunu değil, aynı zamanda Anayasa’dır.

  • Anayasa m.87:
    TBMM’nin genel ve özel af ilanına karar verme yetkisini düzenler.
    Genel ve özel af ilanı, TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararıyla mümkündür.
  • Anayasa m.104:
    Cumhurbaşkanına, belirli hâllerde bireysel özel af yetkisi verir.
    Buna göre Cumhurbaşkanı, sürekli hastalık, sakatlık veya kocama sebebiyle cezaların hafifletilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir.

Bu çerçevede:

  • TBMM’nin çıkardığı genel af veya özel af, kanun niteliğindedir.
  • Cumhurbaşkanının bireysel affı ise idari nitelikte bir karardır.

3. TCK 65. Maddenin Metni

Madde 65 – Af
(1) Genel af hâlinde, kamu davası düşer; hükmolunan cezalar bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkar.
(2) Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.
(3) Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir.

Bu hüküm, affın üç temel etkisini ortaya koyar:

  1. Genel af → hem davayı hem cezayı düşürür.
  2. Özel af → yalnızca cezayı etkiler.
  3. Hak yoksunlukları → özel affa rağmen devam eder.

4. Genel Af (TCK m.65/1)

a) Tanım

Genel af, suçun ve cezanın tüm hukuki sonuçlarını ortadan kaldıran, toplumun tamamına veya belirli bir grup suçluya yönelik çıkarılan bir affın türüdür.
Yani devlet, belli suçlar bakımından cezalandırma hakkından tamamen vazgeçer.

b) Hukukî Etkileri

Genel affın etkileri çok yönlüdür:

Etkilediği AlanSonuç
Kamu davasıAçılmışsa düşer, açılmamışsa artık açılamaz.
CezalarHükmolunan cezalar ve sonuçları tamamen ortadan kalkar.
İnfazCezaevinde bulunan hükümlü derhal tahliye edilir.
Adlî sicilAffedilen mahkûmiyet adlî sicilden silinir.
TekerrürGenel affa uğramış bir mahkûmiyet, sonraki suçlarda tekerrüre esas alınamaz.
Yargılama giderleriFailden istenmez.

c) Genel Af ile Şahsi Hakların İlişkisi

Genel af, yalnızca kamu hukuku alanında sonuç doğurur.
Kişisel hakları (örneğin tazminat davaları) ortadan kaldırmaz.

⚖️ Örnek:
Genel af ilan edilmiş olsa bile, mağdur, uğradığı zararın tazminini hukuk mahkemesinde isteyebilir.
Bu, ceza davasından bağımsız bir haktır.

d) Genel Affın Amacı

Genel af genellikle;

  • Toplumsal barışı yeniden tesis etmek,
  • Cezaevlerinin yükünü hafifletmek,
  • Siyasi veya sosyal gerginlikleri azaltmak
    amacıyla çıkarılır.

Ancak bu tür aflar, cezaların caydırıcılığı ve adalet duygusu bakımından tartışmalı düzenlemelerdir.
Bu nedenle modern hukukta genel af, istisnai ve sınırlı olarak uygulanır.


5. Özel Af (TCK m.65/2)

a) Tanım

Özel af, yalnızca cezanın infazını etkileyen, kamu davasını ortadan kaldırmayan af türüdür.
Yani suç işlenmiş ve mahkeme tarafından hüküm verilmiştir; ancak devlet, cezanın tamamını veya bir kısmını infaz etmeme kararı alır.

b) Hukukî Sonuçları

Etkilediği AlanSonuç
Kamu davasıDevam eder veya hüküm kesinleşmişse varlığını korur.
CezaHapis cezası infaz edilmez, süresi kısaltılır veya para cezasına çevrilir.
Hak yoksunluklarıDevam eder (TCK m.65/3).
TekerrürÖzel affa uğramış mahkûmiyet, tekerrüre esas teşkil eder.
Yargılama giderleriFailden tahsil edilir.

c) Özel Affın Türleri

Özel af farklı biçimlerde uygulanabilir:

  1. Tam özel af: Ceza tamamen kaldırılır (örneğin hapis cezası infaz edilmez).
  2. Kısmi özel af: Ceza miktarı veya infaz süresi azaltılır.
  3. Nitelikli özel af: Hapis cezası adli para cezasına çevrilir.

💬 Örnek:
5 yıl hapis cezası almış bir hükümlünün cezası özel af kanunuyla 2 yıla düşürülür veya adli para cezasına çevrilirse bu, özel aftır.


6. Hak Yoksunlukları (TCK m.65/3)

TCK açıkça düzenlemiştir:

“Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir.”

Bu hükme göre;

  • Özel af, cezanın infazını ortadan kaldırsa da,
  • Cezaya bağlı hak yoksunlukları (TCK m.53) devam eder.

⚖️ Örnek:
Kamu görevlisi, rüşvet suçundan 4 yıl hapis cezası almış ve özel affa uğramışsa,
artık cezasını çekmeyecek olsa da kamu hizmetinde görev alma yasağı sürer.

Bu kuralın amacı, affın cezayı hafifletmesine rağmen kamu güvenini zedeleyecek durumların önüne geçmektir.


7. Genel Af – Özel Af Karşılaştırması

KriterGenel AfÖzel Af
Düzenlendiği MaddeTCK m.65/1TCK m.65/2-3
Etkilediği AşamaDava ve cezaSadece ceza
Kamu Davasına EtkisiDüşürürEtkilemez
Cezaya EtkisiTamamen ortadan kaldırırHafifletir veya değiştirir
Hak YoksunluklarıSona ererDevam eder
Tekerrüre EtkisiOluşturmazOluşturur
Yargılama GiderleriİstenmezTahsil edilir
Adli Sicil KaydıSilinirKalabilir
Uygulama AlanıToplumsal nitelikli suçlarBelirli kişiler veya suçlar

8. Af ve Şahsi Hakların İlişkisi

Ne genel ne özel af, mağdurun özel hukuk alanındaki tazminat haklarını ortadan kaldırmaz.
Ceza davası düşse bile mağdur, zararını hukuk mahkemesinde isteyebilir.
Bu durum, TCK m.74 ve CMK m.223/9 hükümleriyle de uyumludur.


9. Tekerrür (Tekrar Suç İşleme) Açısından Af

Affın tekerrüre etkisi şu şekildedir:

  • Genel af: Tekerrüre esas alınmaz.
  • Özel af: Tekerrüre esas alınır.

Yani genel affa uğramış bir mahkûmiyet, failin yeni bir suçunda tekrar hüküm artırımına neden olmaz.
Ancak özel affa uğrayan ceza, tekerrür hesabında dikkate alınır.


10. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Af kurumu, ceza adaletinin esnek yüzünü temsil eder.
Devlet, bazen cezalandırma hakkını kullanmaktan vazgeçerek toplumsal barışı, siyasal dengeyi veya insancıl gerekçeleri önceleyebilir.

Bu durum:

  • Ceza hukukunun “intikam değil, ıslah” ilkesini,
  • Devletin cezalandırma tekeli üzerindeki sınırlamayı,
  • Cezaların amaçsal ve ölçülü uygulanması gereğini gösterir.

Ancak affın ölçüsüz kullanımı, adalet duygusunu zedeleyebilir.
Bu nedenle çağdaş ceza hukukunda affın sık değil, istisnaî bir araç olarak kullanılması gerektiği kabul edilir.


11. Sonuç

TCK m.65 uyarınca af, devletin cezalandırma yetkisini kaldıran veya sınırlayan bir hukukî kurumdur.

  • Genel af, kamu davasını ve cezayı birlikte ortadan kaldırır.
  • Özel af, yalnızca cezanın infazını etkiler, davayı ortadan kaldırmaz.

Her iki durumda da, cezanın şahsiliği ve hukuk devleti ilkesi korunur.
Af, ceza hukukunda “devletin merhameti” olarak tanımlansa da, hukuken düzenlenmiş sınırlarıyla uygulanır.

ceza hukuku ders notları

IV. DAVA ZAMANAŞIMI (TCK m.66)

Ceza hukukunda devlet, suç işleyen kişileri cezalandırma hakkına sahiptir. Ancak bu hak sonsuz değildir.
Toplumsal barışın korunması, hukuk güvenliğinin sağlanması ve ceza adaletinin ölçülülüğü gereği, belirli bir sürenin geçmesiyle devletin cezalandırma yetkisi sona erer.
Bu süreye “dava zamanaşımı” denir.


1. Dava Zamanaşımının Tanımı

Dava zamanaşımı, suçun işlenmesinden itibaren belli bir süre geçmesiyle, artık o fiil hakkında kamu davası açılamaması veya açılmış davaya devam edilememesi sonucunu doğuran ceza hukuku kurumudur.

Başka bir ifadeyle:

“Devletin cezalandırma hakkının zamanın geçmesiyle düşmesi hâlidir.”

Zamanaşımı süresi dolduğunda, artık mahkeme failin suçlu olup olmadığını tartışmaz; doğrudan “kamu davasının düşmesine” karar verir.


2. Dava Zamanaşımının Hukukî Niteliği

Dava zamanaşımı, kamu düzenine ilişkin bir kurumdur.
Bu nedenle;

  • Mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) dikkate alınır,
  • Tarafların rızasıyla veya feragatiyle ortadan kaldırılamaz,
  • Zamanaşımı süresi dolduğunda dava mutlaka düşürülür.

Ayrıca dava zamanaşımı yargılamayı sona erdirir, ancak suçun işlendiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Yani failin fiili hâlâ suçtur; sadece devletin cezalandırma yetkisi kalmamıştır.


3. Dava Zamanaşımının Amacı

Zamanaşımı kurumunun kabul edilmesinin birkaç temel nedeni vardır:

  • Hukuk güvenliğini sağlamak:
    Suçun üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra, delillerin kaybolması ve tanıkların unutması nedeniyle adil yargılama yapmak güçleşir.
  • Toplumsal barışın korunması:
    Uzun zaman geçmiş bir suç için cezalandırma, toplumda yeniden huzursuzluk yaratabilir.
  • Failin topluma yeniden kazandırılması:
    Zaman içinde toplumsal uyumunu sağlamış bir kişinin eski bir eylemi nedeniyle cezalandırılması, ceza hukukunun ıslah edici amacına aykırı olur.

4. Dava Zamanaşımının Yasal Dayanağı

Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesi, dava zamanaşımını açıkça düzenlemiştir:

TCK m.66 – (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda on beş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
geçmesiyle düşer.

Bu düzenleme, suçun ağırlığına göre farklı zamanaşımı süreleri öngörmektedir.


5. Dava Zamanaşımı Süreleri

Zamanaşımı süresi belirlenirken kanunda öngörülen cezanın üst sınırı dikkate alınır (TCK m.66/4).
Eğer suçun nitelikli hâli daha ağır cezayı gerektiriyorsa, süre bu hâle göre hesaplanır.

a) Suçun Cezasına Göre Zamanaşımı Süreleri

Suçun NiteliğiZamanaşımı Süresi
Ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektiren suçlar30 yıl
Müebbet hapis gerektiren suçlar25 yıl
20 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezası gerektiren suçlar20 yıl
5 yıldan fazla – 20 yıldan az hapis gerektiren suçlar15 yıl
5 yıldan az hapis veya adli para cezası gerektiren suçlar8 yıl

b) Yaş Küçüklüğü Durumunda Zamanaşımı

Failin yaşına göre süreler azaltılır:

  • Fiili işlediği sırada 12–15 yaş aralığında olanlar için sürelerin yarısı,
  • 15–18 yaş aralığında olanlar için sürelerin üçte ikisi uygulanır.

💡 Örnek:
Normalde 15 yıl zamanaşımı süresi olan bir suç, 14 yaşındaki fail için 7,5 yıl olur.


6. Dava Zamanaşımının Başlangıcı

Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği andan itibaren işlemeye başlar.
Ancak bazı özel durumlarda başlangıç farklı şekilde belirlenir (TCK m.66/6):

Suç TürüBaşlangıç Anı
Tamamlanmış suçSuçun işlendiği gün
Teşebbüs aşamasında kalan suçSon hareketin yapıldığı gün
Kesintisiz suçKesintinin gerçekleştiği gün
Zincirleme suçSon suçun işlendiği gün
Çocuklara karşı üstsoy veya nüfuz sahibi tarafından işlenen suçlarÇocuğun 18 yaşını doldurduğu gün

Bu hüküm, özellikle cinsel istismar, aile içi şiddet gibi suçlarda büyük önem taşır; çünkü mağdur küçükse zamanaşımı çocuğun reşit olduğu andan başlar.


7. Dava Zamanaşımının Uygulama Alanı

TCK m.66/7’ye göre;

“Ağırlaştırılmış müebbet, müebbet veya 10 yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi hâlinde dava zamanaşımı uygulanmaz.”

Yani bu tür ağır suçlar bakımından zamanaşımı işlemeye başlamaz.
Bu hüküm, özellikle devlet güvenliğine karşı suçlar, soykırım, savaş suçları gibi ağır nitelikli fiiller için geçerlidir.


8. Dava Zamanaşımının İşleyişi

Zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren hükmün kesinleşmesine kadar işlemeye devam eder.
Ancak bu süre;

  • Durabilir,
  • Kesilebilir,
    veya belirli hâllerde yeniden işlemeye başlayabilir (TCK m.67).

Bu durumlar bir sonraki bölüm olan “Dava Zamanaşımının Durması ve Kesilmesi” kısmında ayrıntılı ele alınacaktır.


9. Dava Zamanaşımının Hukukî Sonuçları

Zamanaşımı süresi dolduğunda:

  1. Artık kamu davası açılamaz.
  2. Açılmış bir dava varsa, davanın düşmesine karar verilir.
  3. Bu karar, kesin hüküm niteliği taşır ve aynı fiil için yeniden yargılama yapılamaz.

⚖️ Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2014/12-529, K.2015/45:
“Dava zamanaşımı süresinin dolması hâlinde mahkeme, kamu davasının düşmesine re’sen karar verir. Tarafların bu konuda iradesi dikkate alınmaz.”


10. Dava Zamanaşımı ve Hukukî Güvenlik İlkesi

Zamanaşımı, ceza hukukunun insancıl niteliğini gösteren temel kurumlardan biridir.
Failin ömür boyu cezalandırma tehdidi altında yaşamasının önüne geçer ve belirlilik ilkesini güçlendirir.

Ayrıca, zamanaşımı dolduğunda cezanın infazının artık amacına hizmet etmeyeceği kabul edilir.
Bu yönüyle dava zamanaşımı, cezanın ıslah edici değil, intikamcı yönünü sınırlandırır.


11. Dava Zamanaşımı ile Ceza Zamanaşımı Arasındaki Fark

KriterDava ZamanaşımıCeza Zamanaşımı
TanımSuçun işlenmesinden hüküm kesinleşene kadar geçen süreHüküm kesinleştikten sonra cezanın infaz edilmemesiyle geçen süre
SonuçKamu davası düşerCeza infaz edilemez
BaşlangıçSuçun işlendiği günHükmün kesinleştiği gün
Etkilediği AşamaYargılama süreciİnfaz süreci
HükümMahkeme “davanın düşmesine” karar verirİnfaz savcılığı cezanın infaz edilemeyeceğini tespit eder
Yasal DayanakTCK m.66TCK m.68

Bu tablo, iki kavramın sıklıkla karıştırılmasını önlemek için sınavlarda da sıkça sorulur.


12. Dava Zamanaşımının Re’sen Uygulanması

TCK m.71’e göre dava ve ceza zamanaşımı re’sen uygulanır.
Yani mahkeme, tarafların talebi olmasa dahi dosyadaki zaman verilerini inceleyerek sürenin dolup dolmadığını kontrol etmek zorundadır.

🧩 Örnek:
2010 yılında işlenmiş bir suç nedeniyle 2025 yılında hâlâ yargılama devam ediyorsa ve zamanaşımı süresi 15 yıl ise, mahkeme davanın düşmesine karar verir.


13. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Dava zamanaşımı kurumu, ceza hukukunun adalet – güvenlik dengesi açısından en önemli unsurlarından biridir.
Bir yandan suçluların sonsuza kadar cezalandırılmaması sağlanır, diğer yandan devletin cezalandırma yetkisinin etkin biçimde kullanılması teşvik edilir.

Zamanaşımı, şu ilkelerle yakından ilişkilidir:

  • Hukuk devleti ilkesi
  • Ölçülülük ilkesi
  • Cezanın şahsiliği ve amacı

Dolayısıyla dava zamanaşımı, sadece teknik bir süre hesabı değil, ceza hukukunun insan haklarına dayalı yapısının bir göstergesidir.


14. Sonuç

Dava zamanaşımı, devletin cezalandırma yetkisini belirli bir zamanla sınırlandıran ve dolması hâlinde kamu davasını ortadan kaldıran bir kurumdur.
TCK m.66’ya göre süreler suçun ağırlığına göre değişmekte, bazı durumlarda durmakta veya kesilmektedir.

Zamanaşımı süresi dolduğunda mahkeme artık suçun esasına giremez ve “kamu davasının düşmesine” karar verir.
Bu karar, ceza hukukunun bireysel sorumluluk, insancıllık ve hukuk güvenliği ilkeleriyle doğrudan uyumludur.

V. DAVA ZAMANAŞIMININ DURMASI VE KESİLMESİ (TCK m.67)

Dava zamanaşımı kural olarak suçun işlendiği andan hükmün kesinleşmesine kadar işlemeye devam eder.
Ancak bazı durumlarda bu süre ya durur (yani işlemeye ara verilir) ya da kesilir (başladığı noktadan itibaren sıfırlanır ve yeniden işlemeye başlar).
Bu iki kavram, uygulamada sıklıkla karıştırıldığı için dikkatle ayırt edilmelidir.


1. Dava Zamanaşımının Durması Kavramı

a) Tanım

Zamanaşımının “durması” (suspensiyon), zamanaşımı süresinin işlemeye başlamışken belirli bir hukuki engel nedeniyle geçici olarak işlememesidir.
Bu engel ortadan kalktığında, süre kaldığı yerden işlemeye devam eder.

🔹 Özetle:
Durma = süre bir süreliğine askıya alınır, sonra kaldığı yerden devam eder.
Kesilme = süre tamamen sıfırlanır, yeniden başlar.


b) TCK m.67/1 Hükmü

“Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meseleye bağlı bulunduğu hallerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne kadar dava zamanaşımı durur.
Ayrıca hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan fail yönünden bu karar kaldırılıncaya kadar zamanaşımı işlemez.”

Bu hükme göre üç temel durma sebebi vardır:

1️⃣ İzin veya Karar Gerekmesi

Bazı suçlarda (örneğin kamu görevlisinin görev suçu işlemesi) soruşturma veya kovuşturma yapılabilmesi için ön izin veya karar gerekir.
Bu izin alınmadan zamanaşımı işlemez.

⚖️ Örnek:
Belediye başkanının görevi kötüye kullanma suçunda, İçişleri Bakanlığı’ndan izin alınmadan soruşturma yapılamaz.
Bu izin süresince zamanaşımı durur, izin verildiği gün kaldığı yerden işlemeye devam eder.

2️⃣ Başka Bir Meselenin Çözülmesini Beklemek

Ceza davasının sonucu başka bir hukuki veya idari meseleye bağlı olabilir (örneğin bir idari işlemin iptali davası).
Bu durumda da zamanaşımı, o mesele çözümlenene kadar durur.

3️⃣ Kaçaklık Durumu

Eğer sanık hakkında kaçak olduğu kararı verilmişse, zamanaşımı bu karar kaldırılıncaya kadar işlemez.
Yani sanığın yargılamadan kaçtığı süre boyunca dava zamanaşımı durur.

💡 Örnek:
Sanık yargılama sürecinde yurtdışına kaçmış ve hakkında “kaçak” kararı verilmişse,
o kişi Türkiye’ye dönene veya yakalanana kadar zamanaşımı işlemez.


2. Dava Zamanaşımının Kesilmesi Kavramı

a) Tanım

Zamanaşımının kesilmesi (interruption), sürenin sıfırlanması ve kesilme sebebinin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden başlamasıdır.
Durmadan farkı; burada süre “beklemez”, yenilenir.

Yani kesilme olunca önceki süre tamamen silinir, sıfırdan yeni bir süre başlar.


b) TCK m.67/2 Hükmü

“Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararı verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, dava zamanaşımı kesilir.”

Bu fıkrada kesilme sebepleri tek tek sayılmıştır.
Her birinin gerçekleşmesiyle zamanaşımı sıfırlanır ve yeniden işlemeye başlar.


3. Zamanaşımını Kesen Nedenler Ayrıntılı

a) Şüpheli veya Sanığın İfadesinin Alınması

Soruşturma aşamasında şüphelinin savcı huzurunda ifadesinin alınması zamanaşımını keser.
Çünkü artık soruşturma somut bir kişiye yönelmiştir.

⚖️ Örnek:
Bir suçun faili belli olduktan sonra şüphelinin savcı önünde ifadesi alınırsa, o tarihte zamanaşımı sıfırlanır ve yeni süre işlemeye başlar.


b) Tutuklama Kararının Verilmesi

Sanık hakkında mahkeme veya sulh ceza hâkimi tarafından verilen tutuklama kararı, zamanaşımını keser.
Tutuklama kararı verilmesi, yargılamanın ciddî biçimde başladığını gösterir.

💬 Örnek:
2015’te işlenen bir suç nedeniyle 2020’de sanık hakkında tutuklama kararı verilmişse, zamanaşımı 2020’de kesilir ve sıfırdan yeniden başlar.


c) İddianame Düzenlenmesi

Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemesi, en sık görülen kesilme nedenidir.
Çünkü iddianameyle birlikte kamu davası açılır ve zamanaşımı sıfırlanır.

📜 Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E.2019/3163, K.2020/447:
“İddianamenin mahkemeye sunulması zamanaşımını keser, kabul edilmemesi veya iade edilmesi hâlinde kesilme geçerli olmaz.”

Yani iddianamenin kabul edilmesi şart değildir; düzenlenip mahkemeye sunulması yeterlidir.


d) Mahkûmiyet Kararının Verilmesi

Sanıklardan bazıları hakkında dahi olsa mahkûmiyet hükmü verilmesi, zamanaşımını keser.
Bu kararın kesinleşmesi gerekmez; karar verildiği anda kesilme meydana gelir.

⚖️ Örnek:
Dört sanıklı bir dosyada iki sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmişse, diğer sanıklar yönünden de zamanaşımı kesilir.
Böylece tüm sanıklar için yeni süre sıfırdan başlar.


4. Kesilmenin Etkisi ve Sürenin Yeniden Başlaması

TCK m.67/3’e göre:

“Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar.
Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.”

Yani:

  • Her kesilme olayı, yeni bir süre başlatır.
  • Birden fazla kesilme varsa, sonuncusu esas alınır.
  • Yeni başlayan süre, TCK m.66’daki sürenin en fazla yarısına kadar uzayabilir.

🔹 Örnek:
Normal süresi 15 yıl olan bir suçta zamanaşımı iki kez kesilmişse, en fazla 15 + 7,5 = 22,5 yıl olabilir.


5. Kesilme Sonrasında Sürenin Uzaması (TCK m.67/4)

“Kesilme hâlinde zamanaşımı süresi, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.”

Bu düzenleme, fail lehine bir güvence getirir.
Devletin cezalandırma hakkı sonsuz şekilde uzayamaz.
Zamanaşımı her ne kadar kesilse de, en fazla %50 oranında uzayabilir.

💡 Örnek:
8 yıllık zamanaşımı süresi olan bir suçta kesilme olmuşsa, toplam süre 8 + 4 = 12 yılı geçemez.


6. Dava Zamanaşımının Durması ve Kesilmesinin Sonuçları

DurmaKesilme
Süre geçici olarak işlemiyor.Süre tamamen sıfırlanıyor.
Engel kalkınca kaldığı yerden devam eder.Kesilme tarihinden itibaren yeniden başlar.
Önceden geçen süre korunur.Önceden geçen süre yok sayılır.
Örnek: Soruşturma izni beklenmesi.Örnek: İddianame düzenlenmesi.

Bu fark, özellikle zamanaşımı hesabı yapılırken önemlidir.
Yanlış değerlendirme, haksız düşme veya yanlış mahkûmiyet kararlarına yol açabilir.


7. Zamanaşımı Süresinin Dolması ve Düşme Kararı

TCK m.67/son hükmü açıkça belirtir:

“Suç ile ilgili başlamış dava zamanaşımı süresi içinde kesin hükmün verilmemesi hâlinde davanın düşmesine karar verilir.”

Yani zamanaşımı süresi — durma ve kesilme hallerine göre hesaplandıktan sonra — dolmuşsa mahkeme artık esasa giremez,
“kamu davasının düşmesine” karar vermek zorundadır.

⚖️ Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E.2018/5432, K.2019/2395:
“Zamanaşımı süreleri re’sen gözetilir; sürenin dolması hâlinde kamu davası düşürülür, mahkeme esasa giremez.”


8. Dava Zamanaşımının Hesaplanmasında Uygulama Örneği

Senaryo:

  • Suç tarihi: 01.03.2010
  • Suçun karşılığı: 10 yıla kadar hapis → zamanaşımı süresi 15 yıl (TCK m.66/d)
  • Şüpheli ifadesi: 01.03.2012 → zamanaşımı kesildi, yeniden başladı
  • İddianame: 01.03.2018 → tekrar kesildi, yeniden başladı
  • Son mahkûmiyet kararı: 01.03.2024

👉 Bu durumda süre iki kez kesildiği için zamanaşımı yeniden işlemeye başladı ve dolmamış olur.
Ama en fazla uzayabileceği süre 15 + 7,5 = 22,5 yıl olacaktır.


9. Dava Zamanaşımının Re’sen Uygulanması

TCK m.71’de açıkça belirtildiği üzere dava ve ceza zamanaşımı re’sen uygulanır.
Yani mahkeme, tarafların istemine bakmadan zamanaşımını kendiliğinden dikkate alır.

Bu özellik, zamanaşımının kamu düzenine ilişkin bir kurum olduğunun en açık göstergesidir.


10. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Dava zamanaşımının durması ve kesilmesi kurumları, devletin cezalandırma yetkisini keyfî biçimde kullanmasının önüne geçer.
Bu düzenlemeler sayesinde:

  • Zamanaşımı hesapları netleşir,
  • Fail lehine belirlilik sağlanır,
  • Adil yargılanma hakkı güvence altına alınır.

Ayrıca bu kurum, “hukuk güvenliği” ve “ölçülülük” ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Zamanaşımının süresiz işlemesi kabul edilmediği gibi, gereksiz gecikmelerle de davanın sürüncemede kalması engellenmiştir.


11. Sonuç

TCK m.67, dava zamanaşımının dinamik yapısını belirleyen önemli bir hükümdür.
Bu maddeye göre:

  • Zamanaşımı bazı hâllerde durabilir (örneğin izin beklenmesi, kaçaklık),
  • Bazı hâllerde kesilebilir (örneğin iddianame, ifade, mahkûmiyet).
  • Kesilme durumunda süre yeniden başlar ama yalnızca en fazla yarısı kadar uzayabilir.

Bu düzenleme, devletin cezalandırma yetkisini ölçülü biçimde sınırlar ve ceza hukukunda zaman unsurunun adaletin bir parçası olduğunu gösterir.

VI. CEZA ZAMANAŞIMI (TCK m.68)

Ceza hukukunda zamanaşımı yalnızca dava aşamasında değil, hüküm kesinleştikten sonra infaz aşamasında da söz konusu olabilir.
Devlet, belli bir sürede cezayı infaz etmezse artık bu yetkisini kaybeder.
Bu süre dolduğunda cezanın infazı mümkün olmaz ve infaz dosyası düşer.
Bu kuruma “ceza zamanaşımı” denir.


1. Ceza Zamanaşımının Tanımı

Ceza zamanaşımı, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra belli bir sürenin geçmesiyle cezanın artık infaz edilememesi sonucunu doğuran hukuki kurumdur.

🔹 Başka bir ifadeyle:
“Devletin infaz yetkisinin zaman bakımından sona ermesidir.”

Ceza zamanaşımı dolduğunda artık cezaevine konulamaz, adli para cezası tahsil edilemez.
Ancak cezanın affedilmesi söz konusu değildir; sadece infaz yetkisi sona erer.


2. Ceza Zamanaşımının Hukukî Niteliği

Ceza zamanaşımı da tıpkı dava zamanaşımı gibi kamu düzenine ilişkindir.
Bu nedenle:

  • Tarafların talebine bağlı değildir.
  • Sanık veya hükümlü bu haktan vazgeçemez (TCK m.71).
  • Mahkeme veya infaz savcılığı tarafından re’sen uygulanır.

Ceza zamanaşımı, devletin cezalandırma yetkisini sınırlayan anayasal bir güvence niteliği taşır.
Bu kurum sayesinde kişi, ömür boyu cezalandırma tehdidi altında yaşamaz.


3. TCK m.68 Hükmü

Ceza zamanaşımı – Madde 68:
(1) Hükümlü hakkında mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden itibaren belli bir süre içerisinde ceza infaz edilmezse artık ceza infaz edilemez.
(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında bu sürelerin yarısı;
onbeş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlar hakkında ise üçte ikisi uygulanır.
(3) Bu Kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı yurt dışında işlenmiş suçlar dolayısıyla verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis veya on yıldan fazla hapis cezalarında zamanaşımı uygulanmaz.
(4) Türleri başka başka cezaları içeren hükümler, en ağır ceza için konulan sürenin geçmesiyle infaz edilmez.
(5) Ceza zamanaşımı, hükmün kesinleştiği veya infazın herhangi bir suretle kesintiye uğradığı günden itibaren işlemeye başlar ve kalan ceza miktarı esas alınarak süre hesaplanır.


4. Ceza Zamanaşımı Süreleri (TCK m.68/1)

Kanun, cezaların ağırlığına göre farklı zamanaşımı süreleri belirlemiştir.
Bu süreler infazın yapılmadığı veya tamamlanmadığı durumlarda uygulanır:

Cezanın TürüCeza Zamanaşımı Süresi
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında40 yıl
Müebbet hapis cezalarında30 yıl
20 yıl ve daha fazla süreli hapis cezalarında24 yıl
5 yıldan fazla süreli hapis cezalarında20 yıl
5 yıla kadar hapis veya adli para cezalarında10 yıl

💡 Örnek:
6 yıl hapis cezası alan bir hükümlü hakkında karar kesinleştikten sonra 20 yıl boyunca infaz edilmezse, artık ceza infaz edilemez.
İnfaz savcılığı, “ceza zamanaşımı nedeniyle infazın düşürülmesine” karar verir.


5. Yaş Küçüklüğü Hâlinde Sürelerin Azalması

TCK m.68/2 uyarınca, çocuk failler için zamanaşımı süreleri daha kısadır:

  • 12–15 yaş arası → Sürelerin yarısı uygulanır.
  • 15–18 yaş arası → Sürelerin üçte ikisi uygulanır.

⚖️ Örnek:
15 yıl süreli hapis cezasına mahkûm bir çocuk (14 yaşında) için ceza zamanaşımı süresi 7,5 yıl olur.

Bu düzenleme, çocukların ceza sorumluluğunda ıslah ilkesinin esas alınmasının doğal bir sonucudur.


6. Ceza Zamanaşımının Başlangıcı

Zamanaşımı süresi şu tarihten itibaren işlemeye başlar:

  1. Hükmün kesinleştiği gün, veya
  2. İnfazın kesintiye uğradığı gün.

a) Hükmün Kesinleştiği Gün

Mahkeme kararı istinaf veya temyiz edilmeyip kesinleştiği anda zamanaşımı süresi başlar.
İnfaz edilmezse, süre o tarihten itibaren işlemeye devam eder.

b) İnfazın Kesintiye Uğraması

Hükümlü cezasının bir kısmını çektikten sonra firar etmişse, zamanaşımı firar tarihinden itibaren işlemeye başlar.
Bu durumda infaz tekrar başladığında zamanaşımı kesilir.

🧩 Örnek:
Hükümlü 2 yıl hapis cezasının 1 yılını çektikten sonra kaçmış ve 25 yıl yakalanmamışsa, ceza zamanaşımı dolmuş olur; kalan ceza infaz edilemez.


7. Ceza Zamanaşımının Uygulanmadığı Haller (TCK m.68/3)

Kanun, bazı ağır suçlar bakımından ceza zamanaşımı uygulanamayacağını açıkça belirtmiştir.
Bunlar, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitabı’nın Dördüncü Kısmında yer alan ve genellikle devlet güvenliğine karşı suçlar ile ilgilidir.

Bu kapsama giren suçlar örneğin:

  • TCK 302 – Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak,
  • TCK 309 – Anayasayı ihlal,
  • TCK 311 – Yasama organına karşı suç,
  • TCK 312 – Hükûmete karşı silahlı isyan,
  • TCK 313 – Silahlı örgüt kurma,

Bu suçlar yurt dışında işlenmişse, zamanaşımı işlemeye başlamaz.
Yani fail ömür boyu cezalandırılabilir.
Bu istisna, ceza zamanaşımının mutlak olmadığını gösterir.


8. Türleri Farklı Cezaları İçeren Hükümler (TCK m.68/4)

Bir hükümde birden fazla ceza türü varsa (örneğin hem hapis hem para cezası), en ağır ceza esas alınır.
Zamanaşımı süresi bu en ağır cezaya göre hesaplanır.

⚖️ Örnek:
Bir kişi hakkında 3 yıl hapis ve 50.000 TL adli para cezası verilmişse, zamanaşımı süresi 10 yıl (5 yıla kadar hapis için öngörülen) olarak değil, 5 yıldan fazla hapis için öngörülen 20 yıl olarak uygulanır.


9. Ceza Zamanaşımının İşleyişi

Zamanaşımı süresi kesintisiz şekilde işlemeye devam eder.
Ancak infaz aşamasında bazı olaylar zamanaşımını keser:

a) Hükümlünün Yakalanması

Hükümlü yakalandığında zamanaşımı kesilir ve infaz kaldığı yerden devam eder.

b) İnfazın Başlaması

Cezanın infazına başlanması zamanaşımını keser.
Yani cezaevine giren hükümlü için süre işlemeyi durdurur.

c) Yeni Suç İşlenmesi

TCK m.71’e göre, hükümlü ceza zamanaşımı süresi işlerken üst sınırı iki yıldan fazla hapis gerektiren kasıtlı bir suç işlerse, ceza zamanaşımı kesilir ve yeniden başlar.


10. Ceza Zamanaşımının Sonuçları

Zamanaşımı süresi dolduğunda;

  • Ceza artık infaz edilemez.
  • Hükümlü cezaevine konulamaz,
  • Adli para cezası tahsil edilemez.
  • Ancak mahkûmiyet kararı varlığını korur. (Yani suç ortadan kalkmaz.)

İnfaz savcılığı, sürenin dolduğunu tespit ettiğinde “infazın düşmesine” karar verir.
Bu kararın ardından hükümlü, cezanın tüm sonuçlarından kurtulur.

⚖️ Örnek:
1990 yılında kesinleşen 4 yıllık hapis cezası 2020 yılına kadar infaz edilmemişse (30 yıl geçmiş), artık infaz mümkün değildir.
Savcılık ceza zamanaşımı nedeniyle infaz dosyasını kapatır.


11. Ceza Zamanaşımı ile Af Arasındaki Fark

KriterCeza ZamanaşımıAf
KaynağıKanunî sürelerin dolmasıTBMM veya Cumhurbaşkanı kararı
SonucuCezanın infazı sona ererCezanın veya davanın kendisi ortadan kalkar
Şahsî haklara etkisiEtkilemezGenel af etkileyebilir
Tekerrüre etkisiTekerrüre esas olurGenel af ile olmaz, özel af ile olur
NiteliğiSüreye bağlıYasama iradesine bağlı

12. Ceza Zamanaşımının Uygulama Örneği

Senaryo:

  • Hüküm tarihi: 01.01.2005
  • Hüküm kesinleşme tarihi: 01.06.2005
  • Cezanın türü: 3 yıl hapis
  • Zamanaşımı süresi: 10 yıl (TCK m.68/1-e)
  • 01.06.2015 itibarıyla infaz edilmemişse → ceza zamanaşımı gerçekleşmiştir.

Sonuç:
Ceza artık infaz edilemez.
Cumhuriyet savcılığı “infazın düşmesine” karar verir.
Ancak mahkûmiyet kararı adli sicil kaydında kalabilir.


13. Ceza Zamanaşımı ve Hak Yoksunlukları

TCK m.69’a göre:

“Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının süresi ceza zamanaşımı doluncaya kadar devam eder.”

Yani ceza zamanaşımı dolmadan önce:

  • Hükümlünün seçme-seçilme hakkı,
  • Kamu görevine girme hakkı,
  • Belirli meslekleri yapma hakkı,
    devam eden hak yoksunlukları kapsamında kalır.

Zamanaşımı dolduğunda bu hak yoksunlukları da ortadan kalkar.


14. Ceza Zamanaşımının Kamu Düzeniyle İlişkisi

Ceza zamanaşımı, hukuk devleti ilkesinin bir güvencesidir.
Devlet, bir kişiyi sonsuza kadar cezalandırma tehdidi altında tutamaz.
Bu kurum, aynı zamanda cezanın amaçsal niteliğini (ıslah, toplumsal barış, ölçülülük) korur.

⚖️ Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2013/9-329, K.2014/250:
“Ceza zamanaşımı, infaz yetkisinin zamana bağlı olarak sona ermesidir. Bu nedenle re’sen gözetilmesi kamu düzeni gereğidir.”


15. Sonuç

TCK m.68’e göre ceza zamanaşımı, devletin infaz yetkisini sınırlayan temel kurumlardan biridir.
Belirlenen süreler dolduğunda artık ceza infaz edilemez.
Ancak mahkûmiyetin kendisi ortadan kalkmaz; sadece cezanın uygulanması imkânsız hâle gelir.

Bu düzenleme ile;

  • Hukuk güvenliği sağlanır,
  • Cezaların amaçsız ve intikamcı niteliğe bürünmesi engellenir,
  • Ceza adaletinin insancıl boyutu korunur.

VII. CEZA ZAMANAŞIMI VE HAK YOKSUNLUKLARI (TCK m.69)

Ceza hukukunda cezaya bağlı olarak ortaya çıkan bazı hak yoksunlukları vardır.
Bunlar, cezanın doğal sonucu olarak kişinin belirli haklarını kullanmasını kısıtlayan yaptırımlardır.
Ancak bu hak yoksunluklarının süresi, cezanın kendisi gibi sonsuz değildir.
TCK m.69, hak yoksunluklarının ceza zamanaşımı süresi dolana kadar devam edeceğini düzenleyerek bu konuda önemli bir sınırlama getirir.


1. TCK m.69’un Metni

Madde 69 – (1)
“Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunluklarının süresi, ceza zamanaşımı doluncaya kadar devam eder.”

Bu hüküm, iki ana sonuca işaret eder:

  1. Hak yoksunlukları, ceza zamanaşımı süresi doluncaya kadar geçerlidir.
  2. Ceza zamanaşımı dolduğunda, bu yoksunluklar da kendiliğinden sona erer.

2. Hak Yoksunluğu Kavramı

Hak yoksunluğu, bir kişinin belirli hak ve yetkilerden geçici olarak mahrum bırakılmasıdır.
Bu mahrumiyet, genellikle mahkeme kararıyla birlikte doğar ve cezanın bir tamamlayıcısıdır.

TCK’da hak yoksunlukları özellikle m.53’te düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre bir kişi hapis cezasına mahkûm olduğunda, cezanın niteliğine göre şu haklardan mahrum kalabilir:

  • Kamu hizmetlerinde görev alma hakkı,
  • Milletvekilliği veya belediye başkanlığı gibi seçilme hakkı,
  • Dernek, vakıf, sendika yönetiminde bulunma hakkı,
  • Velayet, vesayet veya kayyımlık hakları,
  • Devlet memurluğu ve benzeri kamu görevleri,
  • Silah bulundurma, meslek icra etme gibi özel izinlere dayanan haklar.

Bu hak yoksunlukları, cezanın infazı süresince devam eder; ancak ceza zamanaşımı süresi dolana kadar da etkisini koruyabilir.


3. Ceza Zamanaşımı ile Hak Yoksunluğu Arasındaki İlişki

Ceza zamanaşımı, infazın artık mümkün olmadığı anlamına gelir.
Ancak TCK m.69’a göre cezanın zamanaşımı doluncaya kadar cezaya bağlı hak yoksunlukları da devam eder.

Bu ilişkiyi şöyle özetleyebiliriz:

DurumSonuç
Ceza kesinleşmiş, infaz edilmemişHak yoksunlukları devam eder
Ceza zamanaşımı süresi dolmamışHak yoksunlukları geçerlidir
Ceza zamanaşımı süresi dolmuşHak yoksunlukları kendiliğinden sona erer

⚖️ Örnek:
Bir kamu görevlisi, görevi kötüye kullanma suçundan 3 yıl hapis cezası almış ancak cezası infaz edilmemiştir.
Ceza zamanaşımı süresi (10 yıl) dolana kadar kamu hizmetinde görev alamaz.
10 yıl sonunda zamanaşımı gerçekleştiğinde, kamu görevi yasağı da kendiliğinden ortadan kalkar.


4. Ceza Zamanaşımı Doluncaya Kadar Devam Eden Hak Yoksunlukları

Hak yoksunlukları, cezanın şahsi sonuçları olarak kabul edilir.
Cezanın infaz edilmemesi veya ceza zamanaşımının işlemekte olması bu sonuçları ortadan kaldırmaz.
Yani kişi fiilen cezasını çekmemiş olsa bile, cezanın varlığı devam ettiği sürece hak yoksunlukları da sürer.

Bu durum, özellikle TCK m.53/1 kapsamında önem taşır.
Örneğin:

  • Hükümlü, seçimlere aday olamaz.
  • Avukat, doktor, mühendis gibi belirli meslekleri icra edemez.
  • Devlet memuru olarak atanamaz veya görevine geri dönemez.

💬 Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E.2019/4272, K.2020/1524:
“Ceza zamanaşımı süresi dolmadan, cezaya bağlı hak yoksunluklarının ortadan kalkması mümkün değildir.
Hak yoksunlukları ceza zamanaşımı dolduğunda kendiliğinden sona erer.”


5. Ceza Zamanaşımı Dolunca Hak Yoksunluklarının Sona Ermesi

TCK m.69 uyarınca, ceza zamanaşımı süresi dolduğunda artık:

  • Cezanın infazı mümkün değildir,
  • Ceza hukukî sonuç doğurmaz,
  • Cezaya bağlı tüm hak yoksunlukları da kendiliğinden kalkar.

Bu noktada ayrıca bir mahkeme kararı gerekmez.
Ceza zamanaşımı süresinin dolmuş olması, otomatik olarak hakların geri gelmesi sonucunu doğurur.

💡 Örnek:
2005 yılında 2 yıl hapis cezası alan bir kişi, cezasını hiç çekmeden 2025 yılına kadar beklemişse (20 yıl geçmiş),
ceza zamanaşımı süresi dolmuş olur ve kişi artık kamu görevine geri dönebilir.


6. Hak Yoksunlukları – Özel Af ve Genel Af İlişkisi

Hak yoksunluklarının affa karşı durumu da önemlidir:

DurumSonuç
Genel afSuçun ve cezanın tüm sonuçlarını ortadan kaldırdığı için hak yoksunlukları da sona erer.
Özel afCezanın infazını ortadan kaldırır ama hak yoksunlukları devam eder (TCK m.65/3).
Ceza zamanaşımıCezayı ve cezaya bağlı hak yoksunluklarını birlikte sona erdirir.

Bu tablo, ceza hukukunda “hak yoksunluğu” kavramının hem affa hem zamanaşımına göre nasıl farklı etkilere sahip olduğunu açıkça ortaya koyar.


7. Ceza Zamanaşımı Dolmadan Hak Yoksunluğunun Sona Ermemesi

Kimi durumlarda, kişi cezasını fiilen çekmiş olsa bile hak yoksunlukları ceza zamanaşımı süresi boyunca devam eder.
Çünkü cezanın çekilmesi, hak yoksunluğunu hemen ortadan kaldırmaz.

⚖️ Örnek:
Hükümlü, 2 yıl hapis cezasını çekmiş olsa bile, TCK m.53 gereği kamu görevine dönemez.
Bu yasak, ceza zamanaşımı süresi (örneğin 10 yıl) doluncaya kadar devam eder.

Bu düzenleme, toplum güvenliğini koruma amacı taşır.
Devlet, belli süre boyunca hükümlünün tekrar kamu görevine dönmesini sınırlayabilir.


8. Ceza Zamanaşımı Dolduktan Sonra Ne Olur?

Zamanaşımı süresi dolunca:

  • Cezaya bağlı hak yoksunlukları sona erer.
  • Hükümlü tekrar seçme-seçilme, kamu görevi, meslek icrası gibi haklarını kazanır.
  • Adli sicil kaydının silinmesi için başvuru yapılabilir.

Bu noktada ayrıca mahkemeden karar alınmasına gerek yoktur; infaz savcılığı zamanaşımı süresini kendiliğinden dikkate alır.


9. Ceza Zamanaşımı ve İnfaz Hukuku İlişkisi

Ceza zamanaşımı, infaz hukukunda da doğrudan uygulanır.
İnfaz savcılıkları, cezanın infazı mümkün olmadığı hâllerde ceza dosyasını “infazın düşmesi” kararıyla kapatır.
Bununla birlikte TCK m.69 gereği, bu karar verilmeden önceki dönemde hak yoksunlukları hâlen devam eder.

🧾 Örnek:
2010’da kesinleşen bir ceza dosyası 2030 yılına kadar işlem görmezse, ceza zamanaşımı dolmuş olur.
Savcılık, infazın düşmesine karar verir; hükümlü artık tüm medeni ve siyasi haklarını kullanabilir.


10. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Ceza zamanaşımı ve hak yoksunlukları ilişkisi, ceza hukukunun insancıl yaklaşımının bir yansımasıdır.
Bu hükümle:

  • Cezaların “ömür boyu” toplumsal cezalandırmaya dönüşmesi engellenir.
  • Ceza süresi dolduğunda kişi yeniden toplumsal yaşama entegre olma fırsatı bulur.
  • Ceza hukukunun “ıslah edici” fonksiyonu tamamlanır.

Ayrıca, ölçülülük ilkesi gereği hak yoksunluklarının sınırsız biçimde devam etmesi adaletle bağdaşmaz.
Bu nedenle TCK m.69, devletin cezalandırma yetkisine zaman bakımından sınır getiren önemli bir normdur.


11. Sonuç

TCK m.69’a göre:

  • Cezaya bağlı hak yoksunlukları, ceza zamanaşımı doluncaya kadar geçerliliğini korur.
  • Ceza zamanaşımı dolduğunda bu yoksunluklar kendiliğinden sona erer.
  • Böylece kişi, yeniden hak ehliyetine kavuşur ve toplum içinde tam statüsünü geri kazanır.

Bu düzenleme, hukuk devleti, ölçülülük ve insan onuru ilkeleri açısından büyük öneme sahiptir.
Ceza hukukunun amacı intikam değil, ıslah ve topluma kazandırmadır; TCK m.69 da bu anlayışın en açık örneklerinden biridir.

VIII. MÜSADERE ZAMANAŞIMI (TCK m.70)

Ceza hukukunda “müsadere”, suçla bağlantılı eşya veya kazançların devlet mülkiyetine geçirilmesidir.
Her ne kadar cezadan farklı bir güvenlik tedbiri olsa da, infazı da zamanla sınırlıdır.
Bu sınır, “müsadere zamanaşımı” olarak adlandırılır ve TCK m.70’te düzenlenmiştir.


1. TCK m.70’in Metni

Madde 70 –
“Müsadereye ilişkin hüküm, kesinleşmeden itibaren yirmi yıl geçtikten sonra infaz edilmez.”

Bu hüküm oldukça sade görünmekle birlikte, içerdiği anlam oldukça derindir.
Kanun koyucu burada devletin, sınırsız bir süre boyunca müsadere kararı infaz etmesini önlemiştir.
Yani devletin el koyma yetkisi de zaman bakımından sınırlıdır.


2. Müsadere Kavramının Genel Tanımı

Müsadere, suçtan elde edilen veya suçta kullanılan eşyaların ya da kazançların devlet tarafından alınmasıdır.
TCK’da iki tür müsadere vardır:

  1. Eşya Müsaderesi (TCK m.54)
    • Suçun işlenmesinde kullanılan veya suçtan meydana gelen eşyanın alınmasıdır.
    • Örneğin, uyuşturucu ticaretinde kullanılan araç, silah veya üretim ekipmanları.
  2. Kazanç Müsaderesi (TCK m.55)
    • Suç sonucu elde edilen haksız kazançların veya bunların parasal karşılıklarının alınmasıdır.
    • Örneğin, dolandırıcılıktan elde edilen para veya bu parayla alınan mallar.

Her iki durumda da amaç, suçtan elde edilen menfaatlerin failde kalmamasını sağlamaktır.


3. Müsaderenin Hukukî Niteliği

Müsadere, cezadan farklı olarak “güvenlik tedbiri” niteliğindedir.
Bu nedenle:

  • Failin kusuruna bağlı değildir,
  • Mahkûmiyet hükmü olmasa bile (bazı hâllerde) uygulanabilir,
  • Kamu düzenini koruma ve suç gelirlerini ortadan kaldırma amacı taşır.

Ancak her güvenlik tedbiri gibi, müsadere de süresiz olamaz.
Kanun koyucu, bu tedbirin infazının da belirli bir zamanaşımı süresine bağlı olmasını uygun görmüştür.


4. Müsadere Zamanaşımının Başlangıcı

Müsadere zamanaşımı süresi, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Yani:

  • Mahkeme müsadere kararı verdikten sonra,
  • Karar istinaf/temyiz yollarından geçip kesinleştiği gün,
    20 yıllık süre işlemeye başlar.

⚖️ Örnek:
2010 yılında verilen bir müsadere kararı 2012’de kesinleşmişse,
2032 yılına kadar infaz edilmezse artık infaz mümkün değildir.


5. Müsadere Zamanaşımı Süresi: 20 Yıl

TCK m.70, tüm müsadere türleri için tek bir süre öngörmüştür: 20 yıl.
Bu süre dolduğunda artık müsadere kararı infaz edilemez; yani devlet, o eşyayı veya parayı alamaz.

💡 Örnek:
Bir mahkeme 2003 yılında “araç müsaderesi” kararı vermiş ve hüküm 2005’te kesinleşmişse,
2025 itibarıyla artık bu karar infaz edilemez.
Araç satılmış veya kaybolmuş olsa dahi, devlet bu kararı yürürlüğe koyamaz.


6. Müsadere Zamanaşımının Amacı

Müsadere zamanaşımı, hukuk güvenliği ve mülkiyet hakkı ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.
Bu düzenlemenin temel amacı:

  • Devletin mülkiyete müdahale yetkisini süreyle sınırlamak,
  • Bireylerin malvarlığı üzerinde süresiz bir belirsizlik yaratılmasını engellemektir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında da mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin belirli ve öngörülebilir olması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu bakımdan TCK m.70, AİHS Ek 1 No’lu Protokol m.1 ile de uyum içindedir.


7. Müsadere Zamanaşımı ile Ceza Zamanaşımının Farkı

KriterCeza ZamanaşımıMüsadere Zamanaşımı
KapsamıCezaların infazını sınırlarMüsadere kararlarının infazını sınırlar
BaşlangıçHükmün kesinleşmesiHükmün kesinleşmesi
SüreCezaya göre değişir (10–40 yıl)Sabit: 20 yıl
Kapsadığı AlanHapis ve adli para cezalarıEşya ve kazanç müsaderesi
Hukuki NiteliğiCezaGüvenlik tedbiri
SonuçCezanın infazı düşerMüsadere kararı infaz edilemez

Bu tablo, her iki zamanaşımının benzer mantığa dayandığını ama farklı hukukî sonuçlar doğurduğunu göstermektedir.


8. Müsadere Zamanaşımı Süresinin İşleyişi

Süre, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren kesintisiz biçimde işlemeye başlar.
Kanunda bu sürenin durmasına veya kesilmesine ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Dolayısıyla müsadere zamanaşımı mutlaktır; yani bir kez işlemeye başladı mı, 20 yılın sonunda kendiliğinden sona erer.

⚖️ Örnek:
2004’te verilen müsadere kararı 2006’da kesinleştiyse, 2026’da artık infaz edilemez.
Devletin daha sonra yeni bir işlem yapması mümkün değildir.


9. Uygulamada Müsadere Zamanaşımı

Uygulamada bu süre, özellikle ekonomik suçlar ve kaçakçılık davaları açısından büyük önem taşır.
Çünkü bu tür davalarda el konulan mallar yıllarca adli emanette kalabilir.
Eğer karar kesinleştikten sonra 20 yıl geçerse, bu mallar artık devlet adına müsadere edilemez;
malı iade veya tasfiye süreci başlatılır.

💬 Yargıtay 7. Ceza Dairesi, E.2016/2984, K.2018/4127:
“Müsadere kararının infazı, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren yirmi yıl içinde gerçekleştirilmelidir.
Bu süre dolduğunda kararın infazı mümkün değildir.”


10. Müsadere Zamanaşımının Kamu Düzeniyle İlişkisi

Müsadere zamanaşımı da re’sen uygulanır.
Mahkeme veya infaz mercileri, sürenin dolduğunu tespit ettiklerinde infaz işlemlerini durdurmak zorundadır.
Bu yönüyle kamu düzenine ilişkindir ve tarafların rızasıyla uzatılamaz.

⚖️ Hükümlü “ben yine de malımı devlete vereyim” diyemez;
çünkü süre dolmuşsa, infaz yetkisi ortadan kalkmıştır.


11. Ceza Zamanaşımı ile Birlikte Uygulama

Ceza ve müsadere zamanaşımı genellikle birlikte işler, ancak birbirinden bağımsızdır.
Örneğin ceza zamanaşımı dolsa bile müsadere kararı hâlâ infaz edilebilir.
Çünkü biri cezayı, diğeri malvarlığına ilişkin güvenlik tedbirini ilgilendirir.

💡 Örnek:
Bir sanık hakkında verilen hapis cezası 10 yıllık zamanaşımına uğramış olsa bile,
aynı dosyadaki araç müsaderesi kararı için 20 yıllık süre dolmadıysa infaz hâlâ mümkündür.


12. Müsadere Zamanaşımı Dolduğunda Ne Olur?

20 yıllık süre dolduğunda:

  • Müsadere kararı artık infaz edilemez,
  • Devlet mal üzerinde tasarrufta bulunamaz,
  • Adli emanetteki eşya veya bedel iade edilir veya tasfiye edilir.

Bu durumda infaz savcılığı veya icra merci, “müsadere kararının infazının mümkün olmadığına” karar verir.

⚖️ Örnek:
2000’de kesinleşmiş bir müsadere kararı 2021’e kadar infaz edilmemişse,
artık müsadere işlemleri yapılamaz; ilgili mallar iade edilir.


13. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Müsadere zamanaşımı, ceza hukukunun “insancıl ve ölçülü” yaklaşımını yansıtan bir kurumdur.
Devlet, cezalandırma veya el koyma yetkisini sınırsız biçimde kullanamaz.
Bu düzenleme:

  • Mülkiyet hakkını korur,
  • Hukuk güvenliğini sağlar,
  • Ceza adaletinin ölçülülük ilkesine hizmet eder.

Ayrıca ekonomik suçlarda uzun süren davaların yaratabileceği malvarlığı belirsizliğini önleyerek,
bireylerin hukukî istikrarını korur.


14. Sonuç

TCK m.70’e göre, müsadere kararları kesinleşmeden itibaren 20 yıl içinde infaz edilmezse artık uygulanamaz.
Bu süre:

  • Kamu düzeni gereği re’sen dikkate alınır,
  • Uzatılamaz,
  • Dolduğunda infaz kendiliğinden sona erer.

Bu düzenleme, ceza hukukunun orantılılık, hukuk güvenliği ve mülkiyet hakkına saygı ilkelerini pekiştirir.
Müsadere zamanaşımı, cezanın değil ama güvenlik tedbirinin bile sınırsız olamayacağını gösteren en net hükümlerden biridir.

IX. CEZA ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ (TCK m.71)

TCK m.71, dava ve ceza zamanaşımının hem nasıl uygulanacağını hem de hangi durumlarda kesileceğini açıklayan genel hükümlerden biridir.
Bu madde, özellikle devletin cezalandırma yetkisinin ölçülü ve sınırlı kullanılmasını sağlamakla birlikte, zamanaşımı kurumunun kamu düzeni niteliğini de vurgular.


1. TCK m.71’in Metni

Madde 71 –
“Dava ve ceza zamanaşımı re’sen uygulanır ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlü vazgeçemezler.”

Bu kısa ama çok önemli hüküm, üç temel prensibi bir arada ifade eder:

  1. Zamanaşımı kamu düzenine ilişkindir.
  2. Zamanaşımı mahkeme veya savcılık tarafından kendiliğinden (re’sen) uygulanır.
  3. Zamanaşımı hakkı feragat edilemez (vazgeçilemez) bir haktır.

2. Re’sen Uygulama İlkesi

Zamanaşımı, tarafların talebine bağlı bir kurum değildir.
Yani ne sanığın talebi gerekir ne de Cumhuriyet savcısının başvurusu.
Mahkeme, dosyadaki delilleri değerlendirirken zamanaşımı süresinin dolup dolmadığını kendiliğinden gözetmek zorundadır.

⚖️ CMK m.223/8 de aynı doğrultudadır:
“Zamanaşımı süresinin dolması hâlinde kamu davasının düşmesine karar verilir.”

Bu nedenle zamanaşımı, taraf iradesinden bağımsız olarak uygulanır.
Mahkeme, sürenin dolduğunu fark ettiğinde hüküm kurmaksızın davayı düşürür.

💬 Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E.2018/2135, K.2019/3762:
“Zamanaşımı süresi dolmuş davalarda, kamu davasının düşürülmesine karar verilmemesi hukuka aykırıdır.
Mahkemece bu husus re’sen gözetilmelidir.”


3. Zamanaşımından Vazgeçilememesi (Feragat Edilemezlik)

Sanık veya hükümlü, zamanaşımı hakkından vazgeçemez.
Yani:

  • “Ben cezalandırılmak istiyorum.”
  • “Zamanaşımına rağmen davama devam edilsin.”
  • “Cezamı çekmek istiyorum.”
    şeklinde bir beyanın hukuki sonucu yoktur.

Çünkü zamanaşımı, bireyin değil devletin cezalandırma yetkisinin sona ermesiyle ilgilidir.
Bu yetki sona erdiğinde, artık bireyin rızasıyla da geri getirilemez.

⚖️ Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2015/9-832, K.2016/203:
“Zamanaşımı, kamu düzenine ilişkin olup, şüpheli, sanık veya hükümlü bundan feragat edemez.
Mahkeme, zamanaşımını taraf beyanına bağlı olmaksızın re’sen gözetmek zorundadır.”


4. Ceza Zamanaşımını Kesen Sebepler

Ceza zamanaşımını kesen haller TCK m.71’de doğrudan sayılmamış olsa da, uygulamada TCK m.68 ve infaz hukuku hükümleriyle birlikte değerlendirilir.
Kesilme, ceza zamanaşımını sıfırlar ve süre yeniden işlemeye başlar.
Bu haller şunlardır:

a) Mahkûmiyet Hükmünün İnfazı İçin Hükümlüye Tebligat Yapılması

Hükümlüye, cezanın infazı amacıyla yapılan çağrı kâğıdı veya yakalama emri tebliği, ceza zamanaşımını keser.
Bu işlem, infazın başladığına dair irade beyanıdır.

💡 Örnek:
Savcılık, hükümlüye 2020 yılında cezaevine teslim olması için tebligat gönderirse, zamanaşımı kesilir ve süre yeniden işlemeye başlar.


b) Hükümlünün İnfaz Amacıyla Yakalanması

Eğer hükümlü ceza infazı amacıyla yakalanırsa, zamanaşımı kesilir.
Yakalama gerçekleştiğinde, devletin infaz yetkisini fiilen kullanmaya başladığı kabul edilir.

⚖️ Örnek:
2010’da kesinleşen bir ceza nedeniyle hükümlü 2025’te yakalanmışsa, zamanaşımı süresi 2025’ten itibaren yeniden başlar.


c) Yeni Suç İşlenmesi

TCK m.71’e göre, hükümlü ceza zamanaşımı süresi işlerken üst sınırı iki yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlerse, ceza zamanaşımı kesilir.
Bu durumda zamanaşımı yeniden işlemeye başlar.

💬 Örnek:
2012’de kesinleşen bir hapis cezasının infazı 2025’e kadar yapılamamışken, hükümlü 2020’de kasıtlı bir yaralama suçu işlerse,
ceza zamanaşımı 2020’den itibaren yeniden başlar.

Bu düzenleme, kişinin suç işlemeye devam etmesi hâlinde cezasız kalmasının önüne geçmek amacıyla getirilmiştir.


5. Kesilmenin Etkisi

Kesilme, zamanaşımı süresini sıfırlar.
Yani önceki sürenin hiçbir önemi kalmaz; kesilme anından itibaren yeni bir süre başlar.
Bu, dava zamanaşımıyla aynı mantıktadır.

⚖️ Örnek:
10 yıllık ceza zamanaşımı süresinde 7 yıl geçmişken hükümlü yakalanırsa, yeni 10 yıllık süre o tarihten itibaren başlar.

Ancak ceza zamanaşımı süresi, sonsuz biçimde uzatılamaz.
TCK m.67’deki düzenleme kıyasen uygulanır ve süre en fazla yarısı kadar uzayabilir.


6. Zamanaşımının Kesilmesi ile Durması Arasındaki Fark

KavramDurmaKesilme
EtkiSüre geçici olarak işlemeyi durdururSüre sıfırlanır, yeniden başlar
Geçmiş SüreKorunurYok sayılır
BaşlangıçEngel kalkınca devam ederKesilme anından itibaren yeni süre başlar
ÖrnekHakkında kaçak kararı olan sanığın zamanaşımı dururHükümlünün yakalanmasıyla kesilir

Bu fark özellikle infaz savcılığı açısından önemlidir, çünkü zamanaşımının kesilmesi, sürenin yeniden hesaplanmasını gerektirir.


7. Dava ve Ceza Zamanaşımı Arasındaki Ortak Noktalar

Her iki zamanaşımı türü de:

  • Kamu düzenine ilişkindir,
  • Re’sen uygulanır,
  • Sanık veya hükümlü vazgeçemez,
  • Devletin cezalandırma yetkisini sınırlar.

Ancak:

  • Dava zamanaşımı yargılama sürecinde,
  • Ceza zamanaşımı ise hüküm kesinleştikten sonra işler.

Bu ayrım, uygulamada sıkça karıştırıldığı için öğrencilerin dikkat etmesi gereken temel noktadır.


8. Ceza Zamanaşımı ve İnfazın Düşmesi

Zamanaşımı süresi dolmuşsa, infaz savcılığı “infazın düşmesine” karar verir.
Bu durumda:

  • Hükümlü artık cezasını çekemez,
  • Cezaya bağlı hak yoksunlukları (TCK m.69) de sona erer,
  • Ancak mahkûmiyet hükmü varlığını sürdürür.

💡 Örnek:
2000 yılında kesinleşen 4 yıl hapis cezası 2025’e kadar infaz edilmemişse,
ceza zamanaşımı dolmuştur ve infaz düşer.


9. Zamanaşımı Kurumunun Kamu Düzeni Niteliği

Zamanaşımı kurumunun kamu düzenine ilişkin olması,
hem sanığın korunmasını hem de hukuk güvenliğini sağlar.
Devletin, cezalandırma yetkisini ölçüsüz biçimde ve sonsuz bir zaman diliminde kullanması engellenir.
Bu yönüyle zamanaşımı, hukuk devleti ve insancıllık ilkelerinin doğrudan bir yansımasıdır.

⚖️ Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2014/8-51, K.2015/79:
“Zamanaşımı, kamu düzenine ilişkin olup, süresi dolduğunda kamu davasının düşmesine veya cezanın infazının sona ermesine karar verilmelidir.
Bu konuda tarafların iradesi hukuki sonuç doğurmaz.”


10. Ceza Zamanaşımı Kesilmesine İlişkin Uygulama Örneği

Senaryo:

  • Hüküm tarihi: 01.01.2005
  • Cezanın türü: 3 yıl hapis → zamanaşımı 10 yıl
  • Hüküm kesinleşme tarihi: 01.06.2005
  • 01.06.2012’de infaz için çağrı kâğıdı gönderilmiş (kesilme sebebi)
  • Yeni süre 01.06.2012’den itibaren yeniden başlar → 01.06.2022’de dolar.

Sonuç:
2022 itibarıyla ceza zamanaşımı dolmuş ve infaz artık yapılamaz.
Savcılık, infazın düşmesine karar verir.


11. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

TCK m.71, zamanaşımının devletin cezalandırma yetkisini sınırlayan anayasal bir güvence olduğunu açıkça ortaya koyar.
Bu hükümle:

  • Devletin infaz yetkisi sınırsız değildir,
  • Zamanaşımı süreleri dolduğunda bireyler belirsizlikten kurtulur,
  • Ceza adaleti sistemi ölçülülük içinde işler.

Ayrıca bu madde, ceza hukukunda birey lehine yorum (in dubio pro reo) ilkesinin bir yansımasıdır.
Zamanaşımı, birey lehine doğrudan sonuç doğurduğu için ceza yargılamasında her aşamada dikkate alınmalıdır.


12. Sonuç

TCK m.71’e göre:

  • Dava ve ceza zamanaşımı re’sen uygulanır,
  • Vazgeçilemez,
  • Ceza zamanaşımı, tebligat, yakalama veya yeni suç işlenmesiyle kesilir.
  • Kesilme halinde süre yeniden işlemeye başlar.

Bu düzenleme, ceza hukukunda hukuk güvenliği, ölçülülük ve insancıllık ilkelerinin korunmasını sağlar.
Devletin cezalandırma yetkisini sınırlandıran bu kurum, cezanın amacının intikam değil, adalet ve toplumsal barış olduğunu hatırlatır.

X. ŞİKÂYETE BAĞLI SUÇLARDA ŞİKÂYET VE VAZGEÇME (TCK m.73)

Türk Ceza Kanunu’na göre bazı suçlar, mağdurun iradesine bağlı olarak soruşturulabilir veya kovuşturulabilir.
Bu suçlara “şikâyete bağlı suçlar” denir.
Bu suçlarda kamu otoritesi (Cumhuriyet savcılığı), ancak mağdurun veya yetkili kişinin şikâyeti üzerine harekete geçebilir.
Şikâyet hakkı kullanılmadığı sürece devletin cezalandırma yetkisi doğmaz.


1. TCK m.73’ün Tam Metni

Madde 73 –
(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde, soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.
(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.
(3) Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden biri altı aylık süreyi geçirirse, bu diğerlerinin haklarını düşürmez.
(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda, kanunda aksi yazılı olmadıkça, suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür; hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme ise cezanın infazına engel olmaz.
(5) İştirak hâlinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar.
(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.
(7) Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsî haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.


2. Şikâyet Kavramı

Şikâyet, suçtan zarar görenin kamu makamlarına başvurarak failin cezalandırılmasını istemesidir.
Bu bir irade beyanıdır ve genellikle yazılı veya sözlü şekilde Cumhuriyet savcılığına ya da kolluk makamlarına yapılır.
Şikâyet hakkı kullanılmadıkça savcılık re’sen soruşturma yapamaz.

⚖️ Örnek:
Hakaret, tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal veya mala zarar verme suçları şikâyete bağlıdır.
Mağdur şikâyet etmezse savcılık bu suçlarda kendiliğinden dava açamaz.


3. Şikâyet Süresi (Altı Aylık Süre)

a) Sürenin Başlangıcı

Şikâyet süresi failin ve fiilin öğrenildiği günden itibaren başlar.
Yani mağdur, hem suçun işlendiğini hem de kimin işlediğini bildiği anda süre işlemeye başlar.

💡 Örnek:
1 Mart’ta işlenen hakaret suçunda mağdur, failin kim olduğunu 10 Mart’ta öğrenmişse,
altı aylık süre 10 Mart’tan itibaren işlemeye başlar ve 10 Eylül’de sona erer.

b) Sürenin Niteliği

Bu süre hak düşürücü süredir.
Yani süresi içinde şikâyet yapılmazsa artık sonradan hiçbir şekilde hak kullanılmaz; soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

⚖️ Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E.2017/4956, K.2018/3160:
“Şikâyet süresi hak düşürücü nitelikte olup, süresi içinde yapılmayan şikâyet geçersizdir.”


4. Şikâyet Hakkının Kime Ait Olduğu

Şikâyet hakkı suçtan zarar gören kişiye aittir.
Ancak bazı durumlarda bu hak mirasçılara veya özel temsilcilere geçebilir:

  • Mağdur küçükse veya kısıtlıysa → veli veya vasisi,
  • Mağdur ölmüşse → mirasçılar,
  • Tüzel kişi mağdursa → tüzel kişinin yetkili organı (örneğin yönetim kurulu).

💬 Örnek:
Bir şirkete yönelik hakaret suçu işlenmişse, şikâyet hakkı şirketin yetkili temsilcisine aittir.


5. Şikâyetten Vazgeçme (Feragat ve İbraz)

a) Tanım

Vazgeçme, daha önce yapılmış olan şikâyetin geri alınmasıdır.
Yani mağdur, artık failin cezalandırılmasını istemediğini beyan eder.

🔹 Özetle:
Şikâyet → Devletin harekete geçmesini istemek,
Vazgeçme → Devletin artık cezalandırma yetkisini kullanmamasını istemek.


b) Vazgeçmenin Sonucu

Şikâyete bağlı suçlarda, vazgeçme kamu davasını düşürür.
Ancak hüküm kesinleştikten sonra yapılan vazgeçme, cezanın infazını durdurmaz.

⚖️ Örnek:
Sanık hakkında hakaret suçundan hüküm verilmiş ve karar kesinleşmişse, mağdur sonradan “affettim” dese bile ceza infaz edilir.


c) Vazgeçmenin Şekli

Vazgeçme:

  • Yazılı veya sözlü olarak,
  • Mahkemeye, savcılığa veya kolluk makamına yapılabilir.
    Şikâyetten vazgeçme tek taraflı irade beyanıdır; failin kabulüne gerek yoktur.
    Ancak bazı özel durumlarda (örneğin birlikte işlenen suçlarda) farklı sonuçlar doğurabilir.

6. Şikâyetten Vazgeçmenin Etkileri

a) Kamu Davasının Düşmesi

TCK m.73/4 uyarınca, şikâyetten vazgeçme kamu davasının düşmesine neden olur.
Mahkeme, bu durumda esas hakkında hüküm kurmaz.

💬 Yargıtay 9. Ceza Dairesi, E.2020/3108, K.2021/2479:
“Şikâyetten vazgeçme, şikâyete bağlı suçlarda davayı düşüren nedenlerden olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.”


b) Cezanın İnfazına Etkisi

Hüküm kesinleştikten sonra yapılan vazgeçme, cezanın infazına engel olmaz.
Bu, cezanın bireysel affı değil, sadece dava aşamasında sonuç doğuran bir irade beyanıdır.


c) İştirak Halinde Suçlarda Etkisi (TCK m.73/5)

Birden fazla failin iştirak ettiği suçlarda mağdur, sanıklardan biri hakkında vazgeçerse, bu diğerlerini de kapsar.
Çünkü suç tek bir eylemle işlenmiştir.

⚖️ Örnek:
Üç kişinin birlikte işlediği hakaret suçunda mağdur, sadece bir sanık hakkında vazgeçerse, diğer iki sanık yönünden de dava düşer.


d) Sanığın Vazgeçmeyi Kabul Etmemesi (TCK m.73/6)

Kanunda aksi yazılı olmadıkça, sanık vazgeçmeyi kabul etmeyebilir.
Bu durumda dava düşmez, yargılamaya devam edilir.

💡 Örnek:
Sanık, beraat etmeyi hedefliyorsa “vazgeçmeyi kabul etmiyorum” diyebilir.
Bu durumda mahkeme, esas hakkında hüküm vermeye devam eder.


7. Şikâyetten Vazgeçmenin Şahsî Haklara Etkisi (TCK m.73/7)

Eğer mağdur şikâyetten vazgeçerken aynı zamanda şahsi haklarından (tazminat taleplerinden) de vazgeçtiğini açıkça belirtmişse, artık hukuk mahkemesinde de tazminat davası açamaz.

⚖️ Örnek:
Mağdur, “şikâyetimden ve tazminat talebimden vazgeçiyorum” demişse,
daha sonra maddi veya manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaz.

Ancak yalnızca “şikâyetten vazgeçiyorum” denmişse, tazminat hakkı saklıdır.


8. Şikâyetten Vazgeçmenin Zamanı

Vazgeçme, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında yapılabilir.
Ancak hüküm kesinleştikten sonra yapılan vazgeçme yalnızca ahlaki bir değer taşır, hukuki sonuç doğurmaz.

💡 Uygulama:
Duruşmada sanığın affedildiğini belirten beyanlar genellikle mahkeme tutanağına geçirilir ve dava düşürülür.
Ancak karar kesinleştikten sonra affetme beyanı, infazı durdurmaz.


9. Şikâyet ve Vazgeçmenin Re’sen Gözetilmesi

Mahkeme, şikâyete bağlı bir suçta şikâyet bulunup bulunmadığını, süresinde yapılıp yapılmadığını ve vazgeçme olup olmadığını re’sen inceler.
Bu konular, kamu davasının varlık koşuludur.

⚖️ Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E.2019/2741, K.2020/385:
“Şikâyet süresinin geçirilmiş olması veya vazgeçme hâllerinin bulunması, davanın düşmesini gerektirir.”


10. Şikâyet ve Vazgeçmenin Davaya Etkisi (Özet Tablo)

DurumSonuç
Şikâyet hiç yapılmamışDava açılamaz
Şikâyet süresi geçmişDava hakkı düşer
Vazgeçme hükümden önceDava düşer
Vazgeçme hüküm kesinleştikten sonraCezanın infazı devam eder
Vazgeçme bir sanık içinTüm sanıklar için geçerlidir (TCK 73/5)
Vazgeçme ve şahsi haktan feragat birlikteTazminat davası açılamaz

11. Şikâyet Hakkının Hukuki Niteliği

Şikâyet hakkı, şahsi bir kamu hukuku yetkisidir.
Bu hak, bireye kamu gücünü harekete geçirme olanağı tanır;
ancak kullanıldığında artık dava kamusal nitelik kazanır.
Yani şikâyet hakkı özel, dava hakkı kamusaldır.

Bu nedenle:

  • Şikâyetten sonra devlet davayı kendiliğinden yürütür.
  • Mağdur artık “davamdan vazgeçiyorum” dese bile yalnızca şikâyete bağlı suçlarda etki doğurur; re’sen kovuşturulan suçlarda hiçbir etkisi yoktur.

⚖️ Örnek:
Dolandırıcılık suçu re’sen kovuşturulur; mağdurun “şikâyetimi geri aldım” demesi davayı etkilemez.


12. Genel İlkeler Açısından Değerlendirme

Şikâyet ve vazgeçme kurumu, ceza hukukunda bireyin iradesine değer veren liberal yaklaşımın ürünüdür.
Bu sistemle:

  • Devlet, yalnızca mağdur isterse cezalandırma yetkisini kullanır,
  • Kişiler arasındaki küçük çaplı çatışmalar adalet sistemini gereksiz yere meşgul etmez,
  • Taraflar uzlaşma ve barış yoluyla çözüme teşvik edilir.

Bu nedenle şikâyete bağlı suçlar, toplumsal barış, uzlaşma ve kişisel adalet anlayışının da bir parçasıdır.


13. Sonuç

TCK m.73’e göre:

  • Şikâyete bağlı suçlarda kamu davası şikâyetle doğar, vazgeçmeyle sona erer.
  • Şikâyet hakkı 6 ay içinde kullanılmalıdır; aksi hâlde düşer.
  • Vazgeçme davayı düşürür, ancak hüküm kesinleşmişse infaz devam eder.
  • Vazgeçme bir sanık hakkında olursa, diğerlerine de sirayet eder.
  • Şahsi haklardan da vazgeçildiği açıkça belirtilirse, tazminat davası açılamaz.

Bu düzenleme, ceza hukukunda bireyin iradesine saygı gösterilmesini ve adaletin toplumsal barışla dengelenmesini sağlar.

XI. DAVA VEYA CEZANIN DÜŞMESİNİN ETKİSİ (TCK m.74)

Ceza hukukunda davayı veya cezayı düşüren nedenler gerçekleştiğinde, yargılama sona erer ya da infaz ortadan kalkar.
Ancak bu düşme halleri her zaman maddi sonuçları tamamen ortadan kaldırmaz.
Bu nedenle TCK m.74, “dava veya cezanın düşmesinin etkisi” başlığı altında bu durumun sonuçlarını açıkça düzenlemiştir.


1. Madde Metni (TCK m.74)

Madde 74 –
(1) Genel af, özel af ve şikâyetten vazgeçme, müsadere olunan şeylerin veya ödenen adlî para cezasının geri alınmasını gerektirmez.
(2) Kamu davasının düşmesi, malların geri alınması ve uğranılan zararın tazmini için açılan şahsî hak davasını etkilemez.
(3) Yargılama giderleri de istenemez.


2. Maddenin Amacı ve Kapsamı

Bu madde, davanın veya cezanın düşmesi hâlinde yargılamadan doğan mali ve hukuki sonuçların ne olacağını düzenler.
Amaç, düşme kararının geçmişte doğmuş sonuçları geriye dönük olarak ortadan kaldırmamasıdır.

Yani, bir kişi hakkında dava düşse bile:

  • Daha önce müsadere edilen mallar geri verilmez,
  • Ödenmiş para cezaları iade edilmez,
  • Yargılama giderleri istenemez.

Bu düzenleme, “kesinleşmiş veya infaz edilmiş sonuçların geri alınamayacağı” ilkesine dayanır.


3. Genel Af, Özel Af ve Şikâyetten Vazgeçme Hallerinde Etki

a) Genel Af Durumu

Genel af, kamu davasını ve hükmolunan cezaları ortadan kaldırır.
Ancak bu durum, müsadere edilmiş malların veya ödenmiş para cezalarının iadesini gerektirmez.

⚖️ Örnek:
Genel af çıkan bir mahkûmun, daha önce devlet tarafından müsadere edilen aracını geri istemesi mümkün değildir.
Çünkü af, sadece cezayı ortadan kaldırır; müsadere edilmiş eşyalar artık kamu malı niteliğindedir.


b) Özel Af Durumu

Özel af sadece cezayı etkiler, davayı düşürmez.
Cezanın infazı sona erse de, önceden ödenen adlî para cezası veya yargılama giderlerinin iadesi söz konusu değildir.

💡 Açıklama:
Özel affın amacı, cezayı hafifletmek veya infazı sonlandırmaktır; ancak affedilen kişi daha önce ödemiş olduğu para cezasını devletten geri talep edemez.


c) Şikâyetten Vazgeçme Durumu

Şikâyetten vazgeçme, kamu davasını düşürür; fakat bu, daha önce gerçekleşmiş infaz işlemlerini geriye çevirmeyecektir.
Ayrıca vazgeçme, şahsî hakların ve tazminat davalarının akıbetini de etkilemez (aksi açıkça belirtilmedikçe).

⚖️ Örnek:
Mağdur, sanıktan şikâyetinden vazgeçtiğinde dava düşer, ancak sanığın daha önce ödediği adlî para cezası veya müsadere edilen eşyası iade edilmez.


4. Müsadere Edilen Şeylerin Geri Alınamaması

Müsadere, ceza hukukunda bir güvenlik tedbiridir.
TCK m.74/1 hükmüne göre, dava veya ceza düşse bile müsadere kararı geri alınmaz.

📚 Yargıtay 7. Ceza Dairesi, E.2016/2531, K.2016/4978:
“Genel af, özel af veya şikâyetten vazgeçme hâllerinde müsadere edilmiş eşyanın geri verilmesi mümkün değildir; çünkü müsadere kararı kamu düzeniyle ilgilidir.”

Bu hüküm, devletin toplum yararına el koyduğu malların yeniden bireylere verilmesini önleyerek kamu düzeninin korunmasını hedefler.


5. Ödenmiş Adlî Para Cezasının İadesi Talep Edilemez

Kişi cezasını ödemiş olsa da, sonradan dava veya cezanın düşmesi halinde bu parayı geri isteyemez.
Çünkü ödeme, infazın bir parçasıdır ve düşme kararı geriye etkili değildir.

💬 Örnek:
Sanık 5.000 TL adlî para cezasını ödemiştir.
Daha sonra çıkan genel af nedeniyle cezası düşse de, bu parayı geri alma hakkı yoktur.


6. Şahsî Hak Davalarına Etkisi (TCK m.74/2)

Kamu davasının düşmesi, malın geri alınması veya zararın tazmini için açılacak şahsî hak davalarını engellemez.
Yani mağdur, ceza davası düşse bile hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilir.

⚖️ Örnek:
Hakkında genel af çıkan bir dolandırıcılık davasında mağdur, failden uğradığı zararın tazminini ayrıca hukuk mahkemesinde isteyebilir.

Bu maddeyle, ceza yargılaması sona erse bile özel hukuk sorumluluğunun devam ettiği açıkça belirtilmiştir.


7. Yargılama Giderlerinin Durumu (TCK m.74/3)

Davanın düşmesi halinde yargılama giderleri sanıktan istenemez.
Yani devlet, düşme kararından sonra sanığa herhangi bir yargılama masrafı yükleyemez.

Ancak düşme kararı verilmeden önce hüküm kesinleşmiş ve giderler tahsil edilmişse, bu bedel iade edilmez.

💡 Yargıtay 4. Ceza Dairesi, E.2018/4209, K.2019/1960:
“Davanın düşmesi kararı sonrası, yargılama giderleri failden istenemez; ancak önceden ödenmişse iadesi gerekmez.”


8. Cezanın Düşmesinin Geriye Etkili Olmaması

TCK m.74’teki en temel ilke, “düşme kararlarının geçmişe etkili olmamasıdır.”
Bu, cezanın ortadan kalkmasıyla birlikte yalnızca geleceğe dönük etkilerin sonlanacağı anlamına gelir.

Yani:

  • Daha önce infaz edilen cezalar,
  • Müsadere kararları,
  • Tahsil edilen para cezaları ve giderler
    geri alınamaz.

Bu durum, ceza hukukunun “hukuki güvenlik ve istikrar” ilkeleriyle uyumludur.


9. Öğretideki Görüşler

Ceza hukukçularının büyük bölümü, TCK m.74’ün infaz hukukuna ilişkin bir güvenlik mekanizması olduğunu belirtir.
Amaç, af veya vazgeçme gibi kurumların, kamu düzenini zedeleyecek biçimde geriye yürümemesi ve adalet duygusunun korunmasıdır.

Bazı yazarlar ise, özellikle özel af sonrasında ödenmiş para cezalarının iadesi konusunda Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru denetimiyle sınırlı istisnaların olabileceğini savunmaktadır.
Ancak genel uygulama, geri alma talebinin reddi yönündedir.


10. Sonuç

TCK m.74 uyarınca:

  • Dava veya cezanın düşmesi geçmiş sonuçları etkilemez.
  • Müsadere edilen mallar geri verilmez.
  • Ödenmiş adlî para cezaları ve yargılama giderleri iade edilmez.
  • Dava düşse bile şahsî hak davaları (örneğin tazminat) açılabilir.

Bu düzenleme, ceza adaletinin istikrarını koruyan ve infaz hukukunu netleştiren önemli bir ilkedir.
Ceza hukukunda düşme kararlarının yalnızca geleceğe etkili olması, hukuki belirlilik ilkesinin doğal bir sonucudur.

XII. ÖNÖDEME KURUMU (TCK m.75)

Ceza hukukunda bazı hafif nitelikli suçlarda, devletin cezalandırma yetkisi yerine failin kısa sürede pişmanlık gösterip zararı tazmin etmesi veya para ödeyerek davanın açılmasını önlemesi mümkündür.
Bu düzenleme, hem yargılamaların gereksiz yere uzamasını önler hem de failin adalet sistemiyle barışmasını sağlar.
Bu kurum “önödeme” olarak adlandırılır ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinde düzenlenmiştir.


1. Madde Metni (TCK m.75)

Madde 75 –
(1) Uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adlî para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçların faili;
a) Adlî para cezası maktu ise bu miktarı, değilse aşağı sınırını,
b) Hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yüz Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarı,
c) Hapis cezası ile birlikte adlî para cezası da öngörülmüş ise, hapis cezası için bu fıkranın (b) bendine göre belirlenecek miktar ile adlî para cezasının aşağı sınırını,
soruşturma giderleriyle birlikte Cumhuriyet savcılığınca yapılacak tebliğ üzerine on gün içinde ödediği takdirde hakkında kamu davası açılmaz.

(2) Özel kanun hükümleri gereğince iş doğrudan mahkemeye intikal etmişse, fail hâkim tarafından yapılacak bildirim üzerine bu miktarı yargılama giderleriyle birlikte öderse kamu davası düşer.

(3) Bu madde gereğince kamu davasının açılmaması veya ortadan kaldırılması, kişisel hakkın istenmesine, malın geri alınmasına ve müsadereye ilişkin hükümleri etkilemez.

(4) Bu madde hükümleri;
a) Bu Kanunda yer alan;

  • Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi (m.98/1),
  • Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması (m.171),
  • Çevrenin taksirle kirletilmesi (m.182/1),
  • Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma (m.264/1),
  • Suçu bildirmeme (m.278/1-2),
    suçları,
    b) 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 108/1. maddesindeki suç,
    c) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 74/2. maddesindeki suç,
    d) 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 32/1-d maddesindeki suç,
    bakımından uygulanır.

(5) Bu fıkra kapsamındaki suçların beş yıl içinde tekrar işlenmesi hâlinde, fail hakkında aynı suçtan dolayı önödeme hükümleri uygulanmaz.


2. Önödemenin Tanımı ve Amacı

a) Tanım

Önödeme, failin işlediği hafif nitelikli bir suçtan dolayı belirlenen miktardaki parayı ödeyerek kamu davasının açılmasını önlemesidir.
Bu durumda devlet, failin pişmanlık gösterdiğini kabul eder ve cezalandırma ihtiyacını ortadan kaldırır.

b) Amaç

  • Yargı sisteminin yükünü azaltmak,
  • Toplumda uzlaşmacı adalet anlayışını güçlendirmek,
  • Basit suçlarda failin cezalandırılmadan rehabilitasyonunu sağlamak.

💡 Bu sistem, failin kısa sürede hatasını telafi etmesini ve yeniden suç işlememesini teşvik eder.


3. Önödeme Kapsamına Giren Suçlar

TCK m.75’e göre önödeme yalnızca:

  1. Yalnız adlî para cezasını gerektiren suçlarda,
  2. Üst sınırı altı ayı aşmayan hapis cezalarında,
    uygulanabilir.

Ayrıca bazı özel kanunlarda (örneğin Orman Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Dernekler Kanunu) da önödeme hükümleri geçerlidir.

⚖️ Örnek:

  • Taksirle çevreyi kirletme suçu (TCK m.182/1),
  • Suçu bildirmeme (TCK m.278/1),
  • Yardım yükümlülüğünü yerine getirmeme (TCK m.98/1)
    önödeme kapsamındaki suçlardır.

4. Önödeme Süreci (Aşamaları)

a) Soruşturma Aşamasında (Savcılık)

Cumhuriyet savcısı, önödeme kapsamına giren bir suçu tespit ettiğinde failden:

  • Kanundaki miktarı,
  • Soruşturma giderleriyle birlikte on gün içinde ödemesini ister.

Fail ödemeyi yaparsa kamu davası hiç açılmaz ve dosya kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek kapatılır.

b) Kovuşturma Aşamasında (Mahkeme)

Bazı durumlarda suçun önödeme kapsamında olduğu mahkeme aşamasında anlaşılabilir.
Bu hâlde hâkim, sanığa önödeme teklif eder.
Sanık ödemeyi yaparsa, mahkeme davanın düşmesine karar verir.

💬 Yargıtay 11. Ceza Dairesi, E.2019/2187, K.2020/474:
“Kovuşturma evresinde suçun önödeme kapsamında olduğu tespit edildiğinde, sanığa önödeme teklifi yapılmadan hüküm kurulması hukuka aykırıdır.”


5. Önödeme Tutarının Hesaplanması

Önödeme tutarı, suçun karşılığındaki cezaya göre belirlenir:

Suç TürüÖnödeme Tutarı
Yalnız adlî para cezasıCezanın maktu veya alt sınır miktarı
Hapis cezası (altı ayı aşmayan)Hapis cezasının alt sınırının her günü için 100 TL
Hapis + adlî para cezasıYukarıdaki iki tutarın toplamı

⚖️ Örnek:
Hapis cezasının alt sınırı 2 ay ise → 2 x 30 gün x 100 TL = 6.000 TL önödeme tutarıdır.


6. Taksitlendirme İmkânı

Fail, on günlük sürede ödeme yapamayacak durumdaysa, birer ay ara ile üç eşit taksitte ödeme talebinde bulunabilir.
Bu durumda Cumhuriyet savcısı taksitlendirmeye karar verebilir.
Ancak taksitlerden biri süresinde ödenmezse, önödeme hükümsüz kalır ve soruşturmaya devam edilir.


7. Önödeme Sonrasında Kamu Davasının Akıbeti

  • Ödeme yapıldıysa kamu davası açılmaz (soruşturma aşamasında),
  • Dava açıldıktan sonra ödeme yapılmışsa kamu davası düşer.

Yani önödeme, kamu davasını tamamen ortadan kaldıran bir sonuç doğurur.
Bu durumda fail hakkında ceza hükmü kurulmaz ve kişi mahkûm sayılmaz.


8. Önödeme ile Uzlaşma Arasındaki Fark

KriterÖnödemeUzlaşma
KapsamSadece belirli hafif suçlarDaha geniş bir suç grubu
TaraflarFail – DevletFail – Mağdur
SonuçKamu davası açılmaz veya düşerUzlaşma gerçekleşirse dava düşer
AmaçDevlet zararının giderilmesiMağdurun zararının giderilmesi

💡 Önödeme, “devletle barışma”; uzlaşma ise “mağdurla barışma” niteliğindedir.


9. Beş Yıllık Tekerrür Hali (TCK m.75/5)

Önödeme uygulandıktan sonra fail, beş yıl içinde aynı türden bir suçu tekrar işlerse bu ikinci suçta önödeme hükümlerinden yararlanamaz.
Bu, failin sürekli olarak aynı avantajdan faydalanmasını engelleyen bir disiplin mekanizmasıdır.

⚖️ Örnek:
2023 yılında önödeme uygulanan bir kişi, 2026 yılında tekrar önödeme kapsamındaki bir suçu işlerse bu defa önödeme teklif edilmez.


10. Önödeme ile Kişisel Hakların İlişkisi

TCK m.75/3’e göre, önödeme kamu davasını ortadan kaldırsa da:

  • Kişisel hakların istenmesine,
  • Malın geri alınmasına,
  • Müsadereye
    ilişkin hükümleri etkilemez.

💬 Yani fail önödeme yapıp davayı düşürse bile mağdur zararını hukuk mahkemesinde talep edebilir.


11. Önödemenin Hukuki Niteliği

Önödeme, ceza yargılamasının sona ermesine neden olan özel bir kurumdur.
Ne bir ceza ne de bir güvenlik tedbiridir.
Ancak failin davranışına bağlı olarak cezalandırmadan vazgeçme sonucu doğurur.

Bu yönüyle şarta bağlı bir düşme nedeni olarak kabul edilir.
Fail ödeme yaparsa dava düşer; yapmazsa soruşturma veya kovuşturma devam eder.


12. Önödeme Kurumunun Hukuki Dayanağı ve Adalet Politikası

Ceza hukukunun modern yaklaşımı, cezanın amacı kadar toplumsal yararı da gözetir.
Basit ve hafif suçlarda failin cezalandırılması yerine, ekonomik telafi ve devletin hızlı yargılama hedefi esas alınmıştır.

Bu bağlamda önödeme:

  • Devletin adalet kaynaklarını verimli kullanmasını sağlar,
  • Failin topluma yeniden kazandırılmasına katkı sunar,
  • Adalet sisteminde “ikincil yaptırım” anlayışını güçlendirir.

13. Öğretide Görüşler

Öğretide önödeme, “yargısal uzlaşmanın kamusal biçimi” olarak nitelendirilmektedir.
Bazı yazarlar, önödemenin cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine uygun olduğunu, bazıları ise maddi durum farklılıklarının eşitliği zedelediğini savunur.

Ancak genel kabul, önödeme sisteminin:

  • Hukuk devleti ilkesiyle,
  • Masrafsız ve hızlı yargılama hedefiyle,
  • Failin pişmanlık duygusunun dikkate alınmasıyla
    uyumlu olduğu yönündedir.

14. Sonuç

TCK m.75 kapsamında önödeme:

  • Sadece belirli hafif suçlarda uygulanabilir.
  • Fail ödemeyi yaparsa kamu davası açılmaz veya düşer.
  • Ödeme, üç taksitte yapılabilir; taksit bozulursa süreç devam eder.
  • Beş yıl içinde aynı suçu tekrarlayan fail tekrar yararlanamaz.
  • Kişisel haklar ve müsadere hükümlerini etkilemez.

Bu kurum, ceza hukukunun “ceza yerine telafi ve uzlaşma” anlayışına geçişini temsil eden önemli bir reform niteliğindedir.
Yargı sisteminin sadeleşmesine ve toplum barışının güçlenmesine katkı sağlar.

XIII. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Ceza hukukunun temel amacı, toplumsal düzeni korumak ve adaleti sağlamak olmakla birlikte, her suçun mutlaka cezalandırılmasını zorunlu kılmaz.
Bazen, hukuki, insani veya toplumsal nedenlerle davanın veya cezanın ortadan kaldırılması gerekir.
Bu durumlar Türk Ceza Kanunu’nun çeşitli maddelerinde düzenlenmiş olup, “Davayı ve Cezayı Düşüren Nedenler” başlığı altında toplanmıştır.


1. Davayı Düşüren Nedenler

Davanın düşmesi, kamu davasının ortadan kalkması anlamına gelir.
Yani artık devlet, fail hakkında yargılama yapamaz veya devam edemez.

Başlıca Davayı Düşüren Nedenler:

  1. Sanığın ölümü (TCK m.64)
    • Kamu davası sona erer, ancak müsadere işlemleri devam edebilir.
  2. Genel Af (TCK m.65)
    • Kamu davası düşer, tüm cezalar ve sonuçları ortadan kalkar.
  3. Dava Zamanaşımı (TCK m.66-67)
    • Belirli süreler geçtikten sonra devletin cezalandırma hakkı sona erer.
  4. Şikâyetten Vazgeçme (TCK m.73)
    • Şikâyete bağlı suçlarda mağdurun vazgeçmesi kamu davasını düşürür.
  5. Önödeme (TCK m.75)
    • Fail, belirlenen miktardaki parayı öderse kamu davası açılmaz veya düşer.

💡 Bu nedenler, ceza hukukunda bireyin iradesine, zaman unsuruna ve kamu yararına önem veren mekanizmalardır.


2. Cezayı Düşüren Nedenler

Cezayı düşüren nedenler, mahkemece hüküm verilmiş ve kesinleşmiş bir cezanın infaz edilmesini engelleyen durumlardır.

Başlıca Cezayı Düşüren Nedenler:

  1. Hükümlünün ölümü (TCK m.64/2)
    • Hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezaları ortadan kalkar.
  2. Özel Af (TCK m.65/2)
    • Cezanın infazı sona erer, süresi azaltılır veya adli para cezasına çevrilir.
  3. Ceza Zamanaşımı (TCK m.68-69)
    • Hüküm kesinleştiği hâlde belirli süre içinde infaz edilmezse ceza artık uygulanamaz.
  4. Müsadere Zamanaşımı (TCK m.70)
    • Müsadere kararının infazı için 20 yıl geçerse artık yerine getirilemez.
  5. Affa Bağlı Hak Yoksunluklarının Sona Ermesi (TCK m.69)
    • Cezaya bağlı hak yoksunlukları, ceza zamanaşımı doluncaya kadar sürer.

⚖️ Özetle:
Davayı düşüren nedenler devletin yargılama yetkisini,
cezayı düşüren nedenler ise infaz yetkisini ortadan kaldırır.


3. Dava ve Ceza Zamanaşımı Arasındaki Fark

KriterDava ZamanaşımıCeza Zamanaşımı
TanımSuçtan sonra belirli süre geçince dava açılamaz veya devam edilemez.Kesinleşen ceza belirli sürede infaz edilmezse uygulanamaz.
BaşlangıçSuçun işlendiği gün (veya son fiil tarihi)Hükmün kesinleştiği gün
SonuçKamu davası düşerCezanın infazı düşer
Resen UygulanmaEvetEvet
Failin VazgeçmesiMümkün değilMümkün değil

4. Genel ve Özel Af Arasındaki Fark

KriterGenel AfÖzel Af
Etkilediği AlanDavayı ve cezayı birlikte düşürürSadece cezayı etkiler
EtkisiMahkûmiyet bütün sonuçlarıyla kalkarCezanın infazı sona erer veya hafifler
Hak YoksunluklarıSona ererDevam eder
Adli SicilSilinirKalabilir
Tekerrüre EtkisiUygulanmazTekerrüre esas olur

💬 Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2015/6238, K.2016/4181:
“Genel af, kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırır; özel af ise yalnızca cezanın infazını etkiler.”


5. Şikâyetten Vazgeçmenin Özeti (TCK m.73)

  • Şikâyete bağlı suçlarda mağdurun şikâyetten vazgeçmesi davayı düşürür.
  • Vazgeçme hüküm kesinleşmeden önce yapılmalıdır.
  • Vazgeçme bir sanık için yapılmışsa, diğerlerini de kapsar.
  • Hüküm kesinleştikten sonra yapılan vazgeçme cezanın infazına etki etmez.
  • Şahsi haklardan da vazgeçilmişse tazminat davası açılamaz.

6. Önödeme Kurumunun Özeti (TCK m.75)

  • Sadece hafif suçlarda uygulanır (yalnız para cezası veya altı aydan az hapis).
  • Fail belirlenen miktarı ve giderleri on gün içinde öderse dava açılmaz.
  • Mahkeme aşamasında ödenirse dava düşer.
  • Üç taksit hakkı vardır; taksit bozulursa önödeme hükümsüz kalır.
  • Beş yıl içinde aynı suç tekrar işlenirse önödeme uygulanmaz.
  • Kişisel hak taleplerini etkilemez.

💡 Bu sistem, failin kısa sürede hatasını telafi etmesini teşvik eden bir pişmanlık kurumu niteliğindedir.


7. Düşme Kararlarının Sonuçları (TCK m.74)

  • Dava veya cezanın düşmesi geçmişe etkili değildir.
  • Müsadere edilen mallar iade edilmez.
  • Ödenmiş adli para cezası veya yargılama gideri geri alınamaz.
  • Şahsi hak davaları (örneğin tazminat) düşme kararından etkilenmez.

8. Hukuki ve Toplumsal Değerlendirme

Davayı ve cezayı düşüren nedenler, ceza hukukunun insancıl yönünü temsil eder.
Bu kurumlar sayesinde:

  • Devletin cezalandırma yetkisi sınırsız olmaktan çıkar,
  • Bireyin yaşam hakkı, zaman, irade ve barış gibi değerlere öncelik verilir,
  • Cezalandırma yerine toplumsal onarım ve denge hedeflenir.

Ceza hukukunun temelinde, “adalet ile merhamet arasında bir denge” vardır.
Bu nedenlerle, af, zamanaşımı, vazgeçme ve önödeme gibi düzenlemeler hem adaleti hem de insani ölçüyü koruyan araçlardır.


9. Sınavlarda Sık Sorulan Noktalar (Özet)

  1. Genel affın sonucu nedir? → Davayı ve cezayı bütün sonuçlarıyla düşürür.
  2. Özel af hangi etkiyi doğurur? → Sadece cezayı etkiler, davayı etkilemez.
  3. Şikâyet süresi ne kadardır? → Fiil ve fail öğrenildikten sonra 6 ay.
  4. Dava zamanaşımı hangi anda başlar? → Suçun işlendiği günden.
  5. Ceza zamanaşımı hangi anda başlar? → Hükmün kesinleştiği günden.
  6. Müsadere zamanaşımı süresi nedir? → 20 yıldır.
  7. Önödeme süresi nedir? → Tebliğden itibaren 10 gün.
  8. Önödeme tekrar uygulanabilir mi? → 5 yıl içinde aynı suç işlenirse hayır.
  9. Vazgeçme hüküm kesinleştikten sonra geçerli midir? → Hayır.
  10. Genel af sonrası tazminat davası açılabilir mi? → Evet, şahsi haklar saklıdır.

10. Sonuç ve Değerlendirme

Davayı ve Cezayı Düşüren Nedenler” konusu, ceza hukukunun yalnız cezalandırmaya değil, adaletin onarıcı yönüne de odaklandığını gösterir.
Devlet, bazı durumlarda cezalandırmadan vazgeçerek hem bireyin haklarını hem de toplumsal barışı korur.
Bu kurumlar, hukuki güvenlik, insan onuru ve hakkaniyet ilkelerinin pratiğe yansımış hâlidir.

Bu nedenle, hukuk öğrencileri için bu başlık sadece teorik bilgi değil; aynı zamanda ceza adaletinin vicdani boyutunu anlamak açısından da önemlidir.

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler Bölüm 1

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler Bölüm 2

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler Bölüm 3

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler Bölüm 4

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler Bölüm 5

Ceza Hukuku Ders Notları – Genel Hükümler Bölüm 6

Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu