Karşılıksız Çek Suçu (Keşide Etme ) ve Cezası

Çekte Karşılıksız İşlemine Sebep Olma Suçu Nedir?
Karşılıksız Çek Suçu- Çek işlemlerinde yaşanan en yaygın sorunlardan biri, karşılıksız çek düzenlenmesidir. Bu durum, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde “çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu” olarak düzenlenmiştir. Esasen bu suç, halk arasında bilinen ifadesiyle “karşılıksız çek kesme” eyleminin hukuki bir yaptırımıdır. Yasaya göre, çekin üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre süresi içinde bankaya ibraz edilmesi sonucunda karşılıksız çıktığı tespit edilirse, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiye adli para cezası verilmektedir. Ceza miktarı, her bir çek için ayrı ayrı hesaplanmakta olup, bin beş yüz güne kadar adli para cezası verilebilir. Ancak bu cezanın alt sınırı, karşılıksız kalan çek bedelinden daha düşük olamaz. Ayrıca, bu tür bir suça karışan kişi hakkında mahkeme tarafından çek düzenleme yasağı ve yeni bir çek hesabı açma yasağı kararı da verilebilmektedir. Hatta yargılama süreci boyunca bu yasaklar mahkemece geçici tedbir olarak da uygulanabilir.
Çekte Karşılıksız İşleme Sebebiyet Verme Suçunda Korunan Hukuki Değer Nedir?
5941 sayılı Çek Kanunu’nun hazırlanış gerekçesine bakıldığında, bu düzenlemenin temel amacının, çekin ticari hayat içinde güvenilir bir ödeme aracı olarak varlığını sürdürebilmesini sağlamak olduğu görülür. Çek işlemlerine duyulan kamu güveninin korunması, kanunun öncelikli hedefleri arasındadır. Bu nedenle, çekte karşılıksızlık durumuna sebep olan davranışlar, yalnızca bireysel mağduriyeti değil, aynı zamanda ekonomik sistemde güven sarsılmasını da beraberinde getirir. Diğer yandan, bu suç tipiyle korunmak istenen bir başka değer ise çek hamili olan kişinin malvarlığıdır. Çünkü karşılıksız çıkan bir çek, alacaklının ekonomik zarara uğramasına neden olmakta ve dolayısıyla onun mülkiyet hakkı da doğrudan etkilenmektedir. Kanun koyucu, hem ticari güvenliği hem de mağdurun ekonomik çıkarlarını korumayı amaçlamıştır.
Suçun Yasal Unsurları
A. Çekin Kanuni Süre İçinde Bankaya İbrazı
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi çerçevesinde bir ceza sorumluluğunun doğabilmesi için öncelikle çekin, üzerinde yazılı olan keşide tarihine göre yasal süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edilmesi gerekir. Uygulamada sıkça rastlanan ileri tarihli çekler, çekin keşide tarihinden önce ibraz edilse dahi geçerli sayılabilir. Ancak bu durum, 31.12.2021 tarihine kadar yürürlükte kalan Çek Kanunu Ek Madde 3/5 hükmü uyarınca geçerli değildi. Bu süre zarfında ileri tarihli çekler yalnızca keşide tarihinden sonra ibraz edilebiliyordu. Bu süre dolduktan sonra, TTK m. 795 gereği çek, görüldüğünde ödenmesi gereken bir belge niteliğindedir ve erken ibraz halinde de işlem yapılabilir. Ancak, süresinden önce ibraz edilen çeklere karşılıksız şerhi düşüldüğünde, suçun yasal unsurları oluşmaz ve kişi hakkında beraat kararı verilmesi gerekir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre çekin ibraz süreleri şu şekildedir:
- Çek, düzenlendiği yerde ödenecekse ibraz süresi 10 gündür.
- Farklı bir yerden düzenlenmişse bu süre 1 aya çıkar.
- Ödeme ve düzenleme yerleri farklı kıtalarda bulunuyorsa süre 3 ayı bulabilir.
İbraz süresi, keşide tarihinin ertesi günü başlar ve son gün resmi tatile denk gelirse takip eden ilk iş günü esas alınır. Örneğin, 19.08.2021 tarihli bir çekin son ibraz günü 29.08.2021 Pazar gününe ve 30.08.2021 Pazartesi gününe denk gelen bir resmi tatile rastlıyorsa, geçerli ibraz tarihi 31.08.2021 Salı günüdür.
B. Bankaya İbrazda Karşılıksızdır İşlemi Yapılması
Suçun oluşabilmesi için bir diğer önemli unsur da, çekin bankaya ibrazı sırasında kısmen ya da tamamen “karşılıksızdır” işlemine konu olmasıdır. Banka tarafından yapılan bu işlem neticesinde, çekin arka yüzüne karşılıksızlık şerhi düşülmelidir. Eğer bu işlem yerine, farklı bir durum nedeniyle şerh düşülürse (örneğin ödemeden men kararı varsa ya da imza uyuşmazlığı iddia edilirse), artık karşılıksız çek suçu oluşmaz ve sanık hakkında beraat kararı verilir.
Uygulamada sıkça görülen örneklerden biri, mahkemeden alınan ihtiyati tedbir kararıyla çekin ödenmesinin durdurulmasıdır. Bu durumda banka, “ödemeden men kararı vardır” şeklinde şerh düşer ve karşılıksız işlem uygulamaz. Yine bazı bankalar, çek üzerindeki imza ile banka kayıtlarındaki imzanın uyumsuz olduğunu ileri sürerek karşılıksız işlem yapmaktan kaçınmakta ve “imza uyuşmazlığı” şerhi düşmektedir. Bu gibi hallerde de karşılıksızlık işlemi yapılmadığından ceza sorumluluğu doğmaz.
Bununla birlikte, bankaların imza incelemesi yapma yetkisi bulunmamaktadır. Yeterli bakiye bulunmuyorsa banka, doğrudan karşılıksızlık işlemi yapmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, banka görevlileri hakkında 5941 sayılı Kanun’un 7/4. maddesi uyarınca ceza davası açılması mümkündür
Karşılıksız Çek Suçu – Çekte Karşılıksızlık Suçunun Faili Kimdir?
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi incelendiğinde, bu suçun herkes tarafından işlenebilecek genel bir suç tipi olmadığı, yalnızca belirli kişiler tarafından işlenebileceği görülmektedir. Bu yönüyle suç, “özgü suç” niteliği taşır. Kanunda açıkça, “kanuni ibraz süresi içinde çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi” ifadesine yer verilmiş olup, bu kişi suçun faili olarak tanımlanmıştır. Yani karşılıksız kalan çek nedeniyle ceza sorumluluğu doğuran eylem, ancak belirli kişilere yüklenebilir.
Eğer çek hesabı sahibi bir gerçek kişiyse, çekin karşılığını bankada bulundurmakla doğrudan yükümlü olan kişi bu şahsın kendisidir. Çek adına bir vekil ya da temsilci tarafından düzenlenmiş olsa dahi, hukuki ve cezai sorumluluk yine çek hesabı sahibine aittir. Bu durum, Çek Kanunu’nun 5/3. maddesinde açık şekilde belirtilmiştir. Gerçek kişi, kendi adına çek düzenlenmesi için bir başkasına yetki verse dahi, bu kişi adına doğabilecek sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Tüzel kişiler açısından durum daha karmaşıktır. Çek hesabı sahibi bir şirket olduğunda, banka hesabındaki bakiyeyi kontrol etmek ve çeki karşılıksız çıkmayacak şekilde düzenlemekle yükümlü kişi, şirketin mali işlerinden sorumlu olan yönetim organı üyesidir. Eğer bu görev açıkça bir kişiye verilmemişse, o zaman yönetim organını oluşturan tüm gerçek kişiler potansiyel suç faili konumundadır. Bu kişiler, şirketin ticaret sicil kaydında yetkili olarak yer alan kişilerdir ve cezai sorumluluk da buna göre belirlenmektedir.
Örneğin bir anonim ya da limited şirketin yetkili kişisi değişmişse, ileri tarihli çeklerde sorumluluk, çekin düzenlendiği andaki değil, karşılıksız çıktığı tarihteki yetkiliye aittir. Yani çeki keşide eden kişi görevinden ayrılmış, yerine başka bir kişi geçmişse; çeke ilişkin ceza sorumluluğu yeni yetkili kişide olur. Bu durum, ticari hayatın dinamik yapısına uygun olarak yorumlanmakta ve yargı kararlarında da bu görüş benimsenmektedir.
Ayrıca, mahkemeler tarafından verilen çek düzenleme yasağı ve çek hesabı açma yasağı gibi güvenlik ve koruma tedbirleri, sadece suçun faili olan kişilere değil; tüzel kişi adına çek düzenleyen temsilcilere ve yönetim kurulu üyelerine de uygulanabilir. Bu yönüyle koruma tedbirleri, ceza yaptırımına göre daha geniş bir kişisel etki alanına sahiptir.
Karşılıksız Çek Suçunda Şikayet Hakkı Kimindir?
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi, “çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine…” ifadesiyle bu suçun takibi için şikâyet koşulunu öngörmektedir. Yani, çekte karşılıksızlık işlemine dayalı ceza davasının açılabilmesi için, çekin hamilinin bu yönde bir şikâyette bulunması gerekir. Bu yönüyle suç, şikâyete bağlı suçlar arasında yer almaktadır.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, “hamil” kavramının ne şekilde tanımlandığı ve kimleri kapsadığıdır. Uygulamada bu kavram zaman zaman dar yorumlanmış ve sadece çeki bankaya ibraz eden kişi hamildir şeklinde yanlış değerlendirmeler yapılmıştır. Bu hatalı değerlendirmeler sonucunda, önceki ciranta olan ancak çekin son ibrazını gerçekleştirmemiş kişilerce yapılan şikâyetlerin geçersiz sayıldığı ve açılan davaların düşürüldüğü birçok örnek görülmüştür.
Bu konuya nihai açıklığı, Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 10.05.2018 tarihli ve 2018/3072 E., 2018/5874 K. sayılı kararı getirmiştir. Yargıtay kararında; karşılıksız çek suçunda şikâyet hakkının yalnızca çeki ibraz eden hamile değil, aynı zamanda çeki bankaya ibrazdan önce geçerli şekilde devralmış ve karşılıksızlık işleminden sonra da çeki elinde bulunduran kişiye ait olduğu açıkça belirtilmiştir. Böylece, geçerli bir ciro zinciri ile çeki edinmiş bir kişi, doğrudan bankaya ibraz etmese bile şikayet hakkını kullanabilecektir.
Örneğin, Ahmet’in düzenlediği bir çeki Mehmet almış, o da cirolayarak Murat’a devretmişse; çek Murat tarafından bankaya ibraz edilip karşılıksız çıkmış ve sonrasında çek Mehmet’e geri dönmüşse, bu durumda çekin hamilinin Mehmet olduğu kabul edilecektir. Zira çeki fiilen elinde bulunduran kişi ve karşılıksızlık işleminin dayandığı cirantalar zincirindeki hak sahibi artık Mehmet’tir. Bu örnekten hareketle, şikayet hakkının yalnızca son ibrazı yapan kişide değil, hukuken geçerli devralan her hamilde olabileceği anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla, şikayet hakkı konusunda yapılan yorumlarda, sadece çekin fiziki ibrazı değil, ciro silsilesi ve çekin elde bulundurulma durumu birlikte değerlendirilmeli; aksi halde hak kayıpları doğabilecektir.
Karşılıksız Çek Suçunda Şikâyet Süresi Ne Kadardır?
Çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu, şikâyete bağlı bir suçtur ve bu bağlamda şikâyet hakkının süresi büyük önem taşır. 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi, yargılama usulüne ilişkin olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na atıf yapmaktadır. Bu atıfla birlikte, özellikle 347. maddeye gönderme yapılmakta ve şikâyet süresi bu hüküm doğrultusunda belirlenmektedir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 347. maddesi gereğince; karşılıksız çek suçuna ilişkin şikâyet, suçun öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay, her hâlükârda ise suçun işlendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde yapılmalıdır. Bu süreler hak düşürücü nitelikte olup, süresi içinde yapılmayan başvurular sonucunda mahkemelerce düşme kararı verilmektedir.
Pratikte dikkat edilmesi gereken bazı kritik noktalar da vardır. Eğer çek doğrudan bankaya ibraz edilmişse, şikâyet süresi ibrazın yapıldığı gün işlemeye başlar. Ancak çek, takas yoluyla bankaya ulaştırılmış ve karşılıksız çıkmışsa; bu durumda süre, hamilin çekin karşılıksız olduğunu fiilen öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Çünkü takasta ibraz edilen çekler, birkaç gün sonra hamilin eline geçmekte ve karşılıksızlık bilgisi ancak o zaman öğrenilmektedir.
Aynı şekilde, çekteki önceki cirantalar açısından da benzer bir durum söz konusudur. Hamil, çeki bir önceki cirantaya geri devrettiğinde, o kişinin süresi de çeki eline aldığı tarihten itibaren başlar. Bu durumun ispatı açısından, çeki teslim alan kişi mutlaka teslim tesellüm tutanağı düzenlemeli ve mahkemeye sunmalıdır.
Örnek vermek gerekirse; Ahmet’in keşide ettiği ve 01.09.2020 tarihli olan çek Mehmet’e, ardından Mehmet’ten Murat’a ciro edilmiştir. Murat, çeki bankaya ibraz etmiş ve çek karşılıksız çıkmıştır. Murat, bu durumu 03.09.2020 tarihinde öğrenmiştir. Murat’ın şikayet süresi bu tarihten itibaren başlar ve 03.12.2020’de sona erer. Ancak Murat, çeki 05.01.2021 tarihinde Mehmet’e iade etmiş ve Mehmet tekrar çekin hamili olmuştur. Mehmet açısından şikayet süresi, her hâlükârda fiilin işlendiği tarih olan 01.09.2020’den itibaren 1 yıl içinde yani 01.09.2021’e kadar devam edecektir.
Sonuç olarak, karşılıksız çek suçunda şikâyet hakkının etkin bir şekilde kullanılabilmesi için hem öğrenme tarihi, hem de fiilin işlenme tarihi dikkatle belirlenmeli; cirantalar arasında yapılan devirler ise mümkünse yazılı belgeyle ispatlanmalıdır.
Şikayetten Vazgeçmenin Etkileri ve Etkin Pişmanlık Hükümleri
Genel ceza hukuku kuralları çerçevesinde, şikâyete tabi suçlarda mağdur, verilen karar kesinleşmeden önce her zaman şikâyetinden vazgeçebilir ve bu vazgeçme hukuki sonuç doğurur. Ancak hüküm kesinleştikten sonra yapılan şikâyetten vazgeçmenin herhangi bir sonucu olmaz. Bununla birlikte, 5941 sayılı Çek Kanunu, karşılıksız çek suçu bakımından bu genel kurala istisna getirmiştir.
Çek Kanunu’nun 6. maddesinin 1 ve 2. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, karar kesinleştikten sonra bile hamilin şikâyetinden vazgeçmesi hâlinde, ilk derece mahkemesince verilen ceza hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilebileceği öngörülmüştür. Bu durum, karşılıksız çek suçu açısından şikâyetten vazgeçmenin cezai hükümlere etkisini özel olarak düzenleyen önemli bir hükümdür.
Ayrıca, kanunun etkin pişmanlık başlığı altında tanımladığı bir başka düzenleme de dikkat çekicidir. Buna göre, sanık tarafından karşılıksız kalan çekin bedeli, düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren 3095 sayılı Kanun’da belirtilen ticari temerrüt faiziyle birlikte tamamen ödenirse, farklı sonuçlar ortaya çıkar:
- Eğer dava henüz sonuçlanmamışsa, mahkeme davanın düşmesine karar verir.
- Eğer sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmişse, mahkeme bu hükmü bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırır.
Bu kapsamda, yalnızca çekin bedelini değil, yasal faizini de ödeyen sanık, etkin pişmanlık hükümlerinden tam anlamıyla faydalanabilir. Bu hüküm, hem sanık açısından ikinci bir şans sağlamakta hem de mağdurun zararı tazmin edilerek kamu düzenine katkı sunmaktadır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir hukuki soru gündeme gelmektedir: Etkin pişmanlık kapsamında hükmün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması hâlinde, sanığın Devlet Hazinesine yatırmış olduğu adli para cezası iade edilir mi? Uygulamada bu husus kesin bir yanıt bulmamış olmakla birlikte, kanunun ruhuna uygun olarak değerlendirildiğinde, cezanın tüm etkilerinin ortadan kalkması, beraberinde Hazine’ye ödenen paranın da sanığa iadesi gerektiği sonucunu doğurur. Aksi takdirde, sanığın pişmanlık göstermesine rağmen ekonomik anlamda hâlâ cezalandırılıyor olması, hakkaniyete aykırı olacaktır.
Karşılıksız Çek Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunda görevli ve yetkili mahkemeleri açıkça düzenlemektedir. Kanunun 5/1. fıkrası uyarınca, bu suçtan dolayı açılacak davalar icra ceza mahkemelerinde görülür. Başka bir ifadeyle, adli para cezası ve çek düzenleme yasağı gibi yaptırımların uygulanabilmesi için görevli mahkeme İcra Ceza Mahkemesidir. Dolayısıyla davanın hukuken geçerli olabilmesi için bu mahkemeye, süresi içinde ve usule uygun şekilde başvurulması gerekmektedir.
Yargılamanın başlatılması için, şikâyetçi tarafın (genellikle çek hamili), yetkili İcra Ceza Mahkemesi nezdinde bir şikâyet dilekçesi sunması yeterlidir. Bu dilekçeyle birlikte süreç resmen başlatılmış olur.
Çek Kanunu, davanın hangi yer mahkemesinde açılabileceği konusunu da açık şekilde belirlemiştir. Şikâyetçi, aşağıda belirtilen yerlerden herhangi birinde bulunan icra ceza mahkemesine başvuruda bulunabilir:
- Çekin bankaya ibraz edildiği yer mahkemesi: Hamilin çekin tahsili amacıyla bankaya sunduğu lokasyondaki mahkeme yetkilidir.
- Çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer mahkemesi: Çekin düzenlendiği hesabın bağlı olduğu şube hangi şehir veya ilçedeyse, o yer mahkemesi de yetkilidir.
- Çek hesabı sahibinin yerleşim yeri mahkemesi: Sanık konumundaki çek sahibinin ikamet ettiği yer mahkemesi de davaya bakabilir.
- Şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesi: Mağdur durumundaki çek hamili, kendi ikamet adresinin bağlı olduğu mahkemede de dava açabilir.
Bu alternatifli yetki düzenlemesi, şikâyetçinin dava açmasını kolaylaştırmakta ve mağduriyetin önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Uygulamada en çok tercih edilen yer, çekin ibraz edildiği banka şubesinin bulunduğu yerdir; çünkü bu yer, delillerin toplandığı ve karşılıksız işlem şerhinin oluşturulduğu yer olması bakımından pratik fayda sağlar.
Karşılıksız Çek Suçunda Uygulanan Koruma ve Güvenlik Tedbirleri
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi kapsamında, çekte karşılıksız işlemine sebebiyet verme suçu nedeniyle yürütülen yargılamalarda, sanık hakkında uygulanacak yaptırımlar yalnızca ceza ile sınırlı değildir. Kanun, aynı zamanda ciddi idari ve ticari kısıtlamalar da öngörmektedir. Bunların başında çek düzenleme yasağı ve çek hesabı açma yasağı gelir.
Kanunun 5/1. maddesi uyarınca, mahkemeler bu konuda takdir yetkisine sahip değildir. Yani, mahkeme yargılama devam ederken re’sen —yani kendiliğinden— bu yasaklara hükmetmekle yükümlüdür. Bu güvenlik tedbiri, yalnızca gerçek kişi sanıklar için değil, çek hesabı sahibi tüzel kişiler ile onlar adına çek keşide edenler, hatta sermaye şirketlerinde yönetim organında yer alan ve ticaret siciline tescil edilmiş şirket yetkilileri için de geçerlidir.
Yargılama sonucunda mahkûmiyet kararı verilirse, bu yasakların süresi de uzatılır ve kararın kesinleşmesiyle birlikte çek düzenleme ve hesap açma yasağı devam eder. Böylece sanığın ticari faaliyetleri ciddi ölçüde sınırlandırılmış olur.
Ayrıca, Kanun’un 5/2. maddesine göre, hakkında bu tür yasak kararı verilen kişiler, yasak süresince sermaye şirketlerinde yönetim organı üyesi olarak görev alamazlar. Ancak, mevcut organ üyelikleri kararın kesinleşmesinden sonra dahi süresi dolana kadar devam edebilir. Bu hüküm, şirket yönetimlerinin istikrarsızlığa uğramaması adına öngörülmüş özel bir geçici uygulamadır.
İlgili kişilere yönelik bu yasakların süresiz olması da söz konusu değildir. 5941 sayılı Kanun’un 6/3. maddesi, bu tedbirlere bir sona erme imkânı tanımaktadır. Buna göre, çek düzenleme ve hesap açma yasağına ilişkin kararlar, cezanın infazından itibaren üç yıl, her hâlükârda ise yasaklama kararının verildiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra ilgili mahkemeye başvuru yapılarak kaldırılabilir. Bu, hukuki güvenlik ve ikinci bir şans ilkesi açısından önemlidir.
Sonuç olarak, karşılıksız çek nedeniyle yalnızca ceza verilmekle kalınmaz; aynı zamanda, hem bireylerin hem de şirket yöneticilerinin ticari hayatını kısıtlayan ciddi güvenlik tedbirleri de devreye girer. Bu sebeple, yargılama süreçlerinde bu yasakların süresi ve kapsamı mutlaka dikkate alınmalıdır.
Karşılıksız Çek Suçunda Uygulanan Ceza ve Adli Para Cezasının Özellikleri
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi kapsamında, karşılıksız çek düzenlenmesi halinde verilecek ceza, yalnızca para cezası şeklindedir. Bu çerçevede, çek hamili tarafından süresi içinde yapılan şikâyet üzerine, her bir karşılıksız çek için 1500 güne kadar adli para cezasına hükmedilmesi öngörülmüştür. Ancak yasa, bu cezanın alt sınırına dair önemli bir kural getirmiştir: Verilecek adli para cezası, çekin karşılıksız kalan tutarından daha az olamaz.
Örneğin, tamamı karşılıksız çıkan 30.000 TL’lik bir çek nedeniyle yapılan yargılamada, mahkeme, adli para cezası miktarını 25.000 TL olarak belirlemişse; bu miktarın çek bedelinin altında kalması nedeniyle, ceza zorunlu olarak en az 30.000 TL’ye çıkarılacaktır. Bu durum uygulamada oldukça yaygındır. Hakimler çoğu zaman önce gün hesabı yapar, sonra çıkan toplam ceza miktarı karşılıksız kalan tutarın altında kalıyorsa, cezayı yasal zorunluluğa uyarak yukarı yönlü revize eder.
Ek olarak, mahkemeler ayrıca sanık hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına da hükmeder. Bu yasaklar hem güvenlik tedbiri hem de cezanın bir parçası olarak uygulanmaktadır.
Ceza infazına ilişkin düzenlemeler de oldukça önemlidir. Türk Ceza Kanunu’nun 52/4. maddesi gereğince hâkim, sanığın ekonomik ve şahsi durumunu göz önünde bulundurarak adli para cezasını iki yılı aşmamak ve en az dört taksit olmak kaydıyla taksite bağlayabilir. Ayrıca, cezanın kesinleşmesinden itibaren bir yılı geçmemek üzere ödeme süresi (mehil) verilmesi de mümkündür. Ancak bazı mahkemelerde bu esneklik uygulanmayarak doğrudan cezanın tahsiline gidildiği de görülmektedir.
Hukuki olarak değerlendirildiğinde, çeki karşılıksız bırakan sanığın ödeme gücünün zayıf olduğu varsayımı esas alınabilir. Bu nedenle, taksitlendirme kararının verilmesi çoğu zaman yerinde ve orantılı bir çözüm olacaktır.
Bir diğer önemli husus ise, ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) gibi seçeneklerin bu suç tipi için geçerli olmamasıdır. Çek Kanunu’nun 5/10. maddesi açıkça bu kurumların uygulanamayacağını belirtmektedir.
Öte yandan, 15 Temmuz 2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle, başlangıçta adli para cezasının kapsamı daha geniş tutulmuş; cezanın, karşılıksız kalan çek tutarı yanında temerrüt faizi, takip ve yargılama giderlerini de kapsaması öngörülmüştü. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 26.07.2017 tarihli ve 2016/191 E., 2017/131 K. sayılı kararı ile bu hüküm iptal edilmiştir. Böylece, adli para cezası yalnızca karşılıksız kalan çek miktarıyla sınırlı hale getirilmiştir.
Karşılıksız Çek Suçunda Kanun Yolları ve Başvuru Süreleri
5941 sayılı Çek Kanunu kapsamında yürütülen yargılamalarda, mahkemelerce verilen hem geçici nitelikteki koruma tedbirlerine hem de davanın sonucunda verilen nihai kararlara karşı belirli süreler içinde kanun yoluna başvurma imkânı bulunmaktadır. Ancak bu başvuru yolları, kararın niteliğine göre farklılık göstermektedir.
1. Koruma Tedbirine Karşı İtiraz Yolu
Yargılama sürecinde, mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına karşı itiraz hakkı mevcuttur. Bu karar, dava sonuçlanmadan önce ve çoğu zaman sanığın savunması alınmaksızın re’sen verildiği için önemli sonuçlar doğurabilir.
Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi ve bu maddeyle yapılan atıf doğrultusunda 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 353/1. maddesi uyarınca, bu karara karşı 7 gün içinde itiraz edilebilir. Süre, kararın tefhim veya tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
İtiraz mercii şu şekilde belirlenir:
- Birden fazla icra ceza mahkemesi varsa: Numara olarak bir sonraki mahkeme,
- En yüksek numaralı mahkemede ise: Birinci mahkeme,
- Yalnızca bir icra ceza mahkemesi varsa: Aynı yerdeki asliye ceza mahkemesi,
- İcra ceza hâkimi ile asliye ceza hâkimi aynı kişiyse: En yakın ilçedeki asliye ceza mahkemesi yetkilidir.
Uygulamada, bu koruma tedbirine karşı itiraz usulünün başlangıçta yanlış yorumlandığı, bazı mahkemelerce adli para cezalarına karşı yapılan başvuruların da aynı usulle değerlendirildiği görülmüştür. Bu durum, davaların hatalı şekilde kesinleştirilmesine yol açmıştır. Ancak güncel içtihatlar ışığında, bu karışıklık giderilmiş ve uygulama artık istikrara kavuşmuştur.
2. Hükme Karşı Kanun Yolu
İcra ceza mahkemesinin verdiği nihai kararlara karşı taraflar, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun kanun yollarına ilişkin hükümleri çerçevesinde istinaf başvurusunda bulunabilir. Başvuru süresi, kararın tebliğ veya tefhim edildiği tarihten itibaren 7 gündür.
Ancak dikkat edilmelidir ki, bu tür yargılamalar sonucunda verilen ceza yalnızca adli para cezası niteliğinde olduğu için, bu kararlar hakkında temyiz yolu kapalıdır. Zira CMK’nın 286/2-e maddesi gereği, yalnızca adli para cezası içeren kararlar hakkında bölge adliye mahkemesi kararları kesin hüküm doğurur.
Sonuç olarak, gerek geçici koruma tedbirleri gerekse nihai yargı kararları hakkında süresinde ve doğru merciye yapılacak başvurular, hem sanık haklarının korunması hem de hukuki güvenliğin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.
Karşılıksız Çek Suçunda Adli Para Cezası Ödenmezse Ne Olur?
Çekte karşılıksız işlemine sebebiyet verme suçu nedeniyle hükmolunan adli para cezaları, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerine göre infaz edilir. Bu çerçevede, adli para cezaları Devlet Hazinesi’ne ödenmesi gereken kamu alacaklarıdır ve ödeme yükümlülüğü doğrudan hükümlüye aittir.
Karşılıksız Çek Suçunda Ödeme Emri ve Süreci
Karar kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığı tarafından, 30 gün içinde hükümlüye bir ödeme emri gönderilir. Bu süreç, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106/2. maddesi uyarınca işler. Hükümlü, bu sürede cezasını ödemezse infaz süreci farklı bir boyuta taşınır.
Karşılıksız Çek Suçunda Adli Para Cezasının Hapse Çevrilmesi
Normalde adli para cezasını ödemeyen kişi hakkında kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilebilir. Ancak, Çek Kanunu’nun 5/11. maddesi, bu suça özel bir düzenleme getirmiştir. Bu hüküm gereğince, adli para cezası doğrudan hapis cezasına çevrilir; kamu hizmetinde çalıştırma seçeneği uygulanmaz. Yani karşılıksız çek suçu nedeniyle ceza alan biri, ödeme yapmadığı takdirde doğrudan hapse girer.
Karşılıksız Çek Suçunda Taksitlendirme ve Mehil
TCK m. 52/4’e göre mahkeme, hükümlünün ekonomik durumunu değerlendirerek iki yılı geçmeyecek şekilde ve en az dört taksit halinde ödeme imkânı tanıyabilir. Ayrıca, cezanın kesinleşmesinden itibaren bir yıla kadar süre (mehil) verilebilir. Ancak, taksitlendirme yapılan durumlarda herhangi bir taksitin zamanında ödenmemesi hâlinde kalan miktarın tamamı tahsil edilir ve ödeme yapılmazsa bu kısım da hapse çevrilir.
Adli para cezası taksitlendirilmemişse, ilk aşamada cezanın üçte biri bir ay içinde ödenirse, kalan kısmı iki taksitte ödenebilir. Ancak bu taksitlerin biri ödenmezse tamamı tahsil edilir ve yine hapis cezasına dönüşür.
Karşılıksız Çek Suçunda Günlük Karşılık ve Azami Süre
Ceza infazında 1 gün hapis cezası, 100 TL adli para cezasına denk gelir. Ancak infaz edilecek toplam süre, tek bir karar için en fazla 3 yıl, birden fazla karar içinse 5 yılı geçemez (5275 s. Kanun, m.106/7).
Örnek: Ahmet hakkında 120.000 TL adli para cezası verilmişse, bu ceza 100 TL/gün oranından 1.200 gün hapis cezasına çevrilir. Ancak bu süre 3 yılı (1095 günü) geçemeyeceğinden, Ahmet en fazla 3 yıl hapis yatar. Diyelim ki Ahmet 200 gün cezaevinde kaldıktan sonra kalan borcu ödemek isterse, 200 gün karşılığı olan 20.000 TL düşülerek kalan 100.000 TL’yi ödediği an tahliye edilir.
Karşılıksız Çek Suçunda Adli Para Cezasının Alacak Üzerindeki Etkisi
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli husus da şudur: Adli para cezasının Devlete ödenmesi, çekten doğan alacaklıya olan borcu ortadan kaldırmaz. Yani mağdurun (çek hamilinin) icra takibi yapma, alacağı tahsil etme ya da dava açma hakkı devam eder. Adli para cezası, sadece kamusal yaptırım olup özel hukuk ilişkilerini sona erdirmez.
Karşılıksız Çek Suçunda Dava ve Ceza Zamanaşımı Süreleri
Karşılıksız çek düzenleme fiili, şikâyete bağlı suçlar kapsamında yer almakla birlikte, yalnızca şikâyet süresiyle sınırlı değildir; aynı zamanda dava zamanaşımı ve ceza zamanaşımı sürelerine de tabidir. Bu zamanaşımı süreleri, yargılamanın başlatılması ve cezanın infazı açısından belirleyici rol oynar.
5941 sayılı Çek Kanunu, bu konuda özel bir zamanaşımı süresi öngörmemiştir. Aynı şekilde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu da yalnızca disiplin ve tazyik hapsine ilişkin 2 yıllık ceza zamanaşımı süresi tanımlamış; bunun dışında kalan suçlar açısından ceza veya dava zamanaşımına dair özel bir düzenleme getirmemiştir. Bu nedenle, karşılıksız çek suçunda uygulanacak zamanaşımı süreleri Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) düzenlenen genel hükümler çerçevesinde belirlenir.
Karşılıksız Çek Suçu de Dava Zamanaşımı Süresi
5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesine göre, yalnızca adli para cezası öngörülen suçlarda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar ve şikâyet üzerine soruşturma başlatılmış olsa bile, bu süre kesilmez ya da durmazsa, 8 yılın sonunda dava açma hakkı sona erer.
Ceza Zamanaşımı Süresi -Karşılıksız Çek Suçu
TCK’nın 68/1-e maddesine göre, yalnızca adli para cezası içeren mahkûmiyet kararlarında ceza zamanaşımı süresi 10 yıldır. Yani mahkemece verilen adli para cezası, 10 yıl içinde infaz edilmezse, cezanın infazı da zamanaşımı nedeniyle düşer. Bu süre, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren başlar.
Karşılıksız Çek Suçu -Uygulamada Zamanaşımı
Uygulamada karşılıksız çek suçlarında dava zamanaşımı nadiren söz konusu olur. Ancak istisnai durumlarda, özellikle şikâyet sonrasında dava açılmış ancak yıllarca bir işlem yapılmamışsa ya da duruşmalar farklı gerekçelerle sürekli ertelenmişse, dava zamanaşımının dolması mümkündür. Böyle bir durumda CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca, mahkemece TCK 66. madde uygulanarak “dava zamanaşımı nedeniyle düşme” kararı verilebilir.
Örnek vermek gerekirse, süresinde yapılan bir şikâyet sonucunda açılan ceza davası, aradan geçen 8 yıl boyunca herhangi bir kesici işlem yapılmaksızın sürdürülürse ve ortada derhal beraat kararı verilecek bir durum da yoksa, mahkeme davayı zamanaşımı nedeniyle düşürmek zorundadır.
Karşılıksız Çek Suçuna İlişkin İnfaz Sürecinde Yapılan Son Yasal Düzenlemeler
Karşılıksız çek nedeniyle verilen adli para cezalarının nasıl infaz edileceği, hem 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da hem de 5941 sayılı Çek Kanunu’nda yapılan geçici düzenlemelerle detaylandırılmıştır. Özellikle son yıllarda yapılan değişiklikler, infazın durdurulması ve ödeme planı karşılığında cezai sonuçların ortadan kaldırılmasına yönelik önemli imkanlar sunmuştur.
15 Temmuz 2016 Düzenlemesi ve Sonrası – Karşılıksız Çek Suçu
5941 sayılı Kanun’da 15.07.2016 tarihinde yapılan ve 09.08.2016 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme ile birlikte, karşılıksız çek suçu yeniden adli para cezasıyla cezalandırılan bir suç haline getirilmiştir. Bu tarihten sonraki yargılamalarda verilen adli para cezalarının infazı için ise yeni düzenlemeler yürürlüğe konmuştur.
Geçici 5. Madde ile Getirilen İnfaz Ertelemesi – Karşılıksız Çek Suçu
25.03.2020 tarihinde kabul edilen 7226 sayılı Kanun’un 49. maddesi ile Çek Kanunu’na “Geçici 5. madde” eklenmiştir. Bu düzenleme, başlangıçta 24.03.2020 tarihine kadar işlenen suçları kapsarken, 18.07.2021 tarihli 7333 sayılı Kanun’un 17. maddesiyle kapsam 30.04.2021 tarihine kadar genişletilmiştir.
Geçici 5. madde kapsamında getirilen düzenleme şu şekildedir:
- 30.04.2021 tarihine kadar işlenen suçlar için verilen mahkûmiyet kararlarının infazı durdurulmuştur.
- Hükümlünün, 30.06.2022 tarihine kadar çek bedelinin ödenmemiş kısmının %10’unu alacaklıya ödemesi gerekmektedir.
- Kalan %90’lık kısım ise ikişer ay arayla 15 taksit halinde ödenebilecektir.
- Bu şartlar yerine getirildiği takdirde, mahkemece cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.
Ancak, çek bedelinin %10’u zamanında ödenmezse, alacaklının talebi üzerine infaz devam eder. Yine, taksit ödemelerinde bir defaya mahsus gecikme kabul edilir ve bu taksit en sona eklenir. Fakat bir taksit daha gecikirse, infaz kaldığı yerden sürdürülür.
Yargılaması Devam Eden Dosyalar Açısından Değerlendirme – Karşılıksız Çek Suçu
Yeni düzenleme, yargılaması hâlen devam eden ve 30.04.2021 tarihine kadar işlenmiş suçları da kapsar görünmektedir. Ancak burada masumiyet karinesi açısından önemli bir çelişki doğmaktadır. Henüz hüküm kesinleşmemişken, ilgili kişilerin ödeme yükümlülüğü altına sokulmaları hukuken sakıncalı bir durumdur. Zira bir kişiye cezai sonuç bağlanması için önce suçluluğunun kesinleşmesi gerekir.
Daha sağlıklı bir yaklaşım, henüz kesinleşmemiş mahkûmiyet kararları için, karar kesinleştikten sonra hükümlüye ödeme imkânı tanınması ve bu tarihten itibaren 1 yıl içinde %10’unun, ardından kalan kısmın da 15 taksitte ödenmesini şart koşmak olurdu.
Sonuç
Geçici 5. madde, hem hükümlülere ödeme imkânı sunmakta hem de alacaklının zararının karşılanmasını hedeflemektedir. Ancak uygulamada hâlen sorunlara yol açabilecek noktalar vardır. Bu nedenle, yasa koyucunun ilerleyen dönemlerde daha net ve adil bir uygulama zemini oluşturacak ek düzenlemeler yapması faydalı olacaktır.
Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Anayasa ve AİHS Çerçevesinde Değerlendirilmesi
5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesi gereği, karşılıksız çek düzenleyen kişiye verilen adli para cezasının ödenmemesi halinde cezanın doğrudan hapis cezasına çevrilebildiğini önceki bölümlerde detaylı şekilde aktardık. Ancak bu durum, hem Anayasa’nın 38. maddesi hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 4 Nolu Protokolü kapsamında tartışmalara neden olmuştur.
Anayasa’nın 38/8. maddesi ve AİHS 4 No’lu Ek Protokol’ün 1. maddesi benzer bir ilkeyi güvence altına alır:
“Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir borcu yerine getirememesinden ötürü özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.”
Bu hüküm, bir kişinin yalnızca borcunu ödeyememesi nedeniyle hapsedilmesini yasaklar. Dolayısıyla, çekin ödenmemesi neticesinde hapis cezasına dönüşen adli para cezası, söz konusu anayasal ve uluslararası ilkelere aykırı görülebilir.
Ancak Türkiye’de bu konuya ilişkin yargısal içtihatlar farklı bir yaklaşımı benimsemektedir. Nitekim, Çek Kanunu’nun 5. maddesiyle ilgili Anayasa Mahkemesi, 26.07.2017 tarihli ve 2016/191 E., 2017/131 K. sayılı kararı ile kanun hükmünün Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir. Bu kararın gerekçesinde özetle; çekin sözleşmesel bir borç ilişkisi değil, kambiyo senedi niteliğinde olduğu, bu nedenle çekten doğan borcun özel bir sorumluluk rejimine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, daha önceki kararlarında da çeki sadece sözleşmeye dayalı bir belge olarak değil, bağımsız bir borç kaynağı olarak kabul etmiş ve bu özelliği nedeniyle kambiyo hukukunun özel koruma alanına girdiğini ifade etmiştir. Bu yorum doğrultusunda, karşılıksız çek nedeniyle hapis cezasına dönüşen yaptırımların, Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olmadığına hükmedilmiştir.
Öte yandan AİHS’in 4 No’lu Ek Protokolü, Türkiye tarafından 1992 yılında imzalanmış ve 1994 yılında onaylanmış olsa da, 7. maddede belirtilen onay belgeleri Avrupa Konseyi’ne henüz sunulmadığı için, Türkiye bakımından AİHM’e bu protokolden doğan ihlal iddiasıyla bireysel başvuru yapılamamaktadır. Dolayısıyla bugün itibariyle, karşılıksız çek nedeniyle hapis cezası uygulanması AİHM önünde doğrudan denetlenebilir değildir.
Bununla birlikte, Türkiye ileride 4 Nolu Protokol’ün onay belgelerini Avrupa Konseyi’ne sunarsa, bireysel başvurular mümkün hale gelebilir. Böyle bir durumda, çek bedelini ödeyemeyen kişiye özgürlük kısıtlaması getirilmesinin, AİHS’in ruhuna ve Protokol’e aykırı bulunması ihtimali doğabilir. Dolayısıyla gelecekte Türkiye aleyhine bu konuda ihlal kararları verilmesi olasıdır.
Avukat Gökhan Yağmur, Karşılıksız Çek Suçları Alanında Uzman Hukuki Danışmanlık Sunmaktadır
Çek hukukuna ve özellikle karşılıksız çek keşide etme suçuna ilişkin ihtilaflı süreçlerde derin bir tecrübeye sahip olan Avukat Gökhan Yağmur, müvekkillerine dava öncesi, dava süreci ve infaz aşamasında profesyonel hukuki destek sunmaktadır. 5941 sayılı Çek Kanunu ve ilgili ceza normlarına hâkim olan Av. Gökhan Yağmur, hem alacaklıların hem de borçlu sıfatındaki müvekkillerin menfaatlerini gözeterek etkin bir çözüm süreci yürütmektedir. Siz de karşılıksız çek nedeniyle adli süreçle karşı karşıyaysanız veya hukuki haklarınızı aramak istiyorsanız, gokhanyagmur.com.tr üzerinden iletişime geçebilir veya 0542 157 06 34 numaralı telefondan doğrudan ulaşabilirsiniz.
🛑 Telif Hakkı ve Kullanım Uyarısı
Bu internet sitesinde yer alan tüm yazılar, makaleler ve içerikler Av. Gökhan Yağmur tarafından oluşturulmuş olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altındadır. Tüm içerikler zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. İzinsiz olarak içeriklerin kopyalanması, çoğaltılması, özetlenmesi veya başka sitelerde yayımlanması halinde hukuki ve cezai sorumluluk doğacaktır.
Meslektaş hukukçular, içeriklerimizi kaynak göstermek ve atıf yapmak suretiyle hukuki çalışmalarında kullanabilirler.
✍️ Hukuki Yazı Paylaşmak İsteyenler İçin
Akademik ya da mesleki çalışmaları bulunan hukukçular, uygulamaya dönük özgün makalelerini kısa özgeçmişleriyle birlikte [e-posta adresiniz] adresine göndererek yayımlanmak üzere bize iletebilirler. Konu sınırlaması bulunmamaktadır; ancak güncel hukuk uygulamalarıyla bağlantılı yazılar tercih sebebidir.