Bilgi BankasıCeza Hukuku

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu ve Cezası (TCK m.35 – m.81 – m.82)

İçindekiler

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Nedir?

Türk Ceza Hukuku’nda “kasten öldürmeye teşebbüs” suçu, failin öldürme kastıyla hareket etmesine rağmen ölüm neticesinin gerçekleşmemesi durumunda ortaya çıkar. Bu suç tipi, neticesi harekete bağlı olmayan (neticesi hareketten ayrılabilir) suçlardan biri olduğu için teşebbüse elverişli kabul edilmektedir. Yani, failin eylemi mağdurun hayatına son verebilecek nitelikte olmasına rağmen çeşitli nedenlerle ölüm gerçekleşmezse, fail kasten öldürmeye teşebbüsten cezalandırılır.

Bu kapsamda, failin gerçekleştirdiği eylem ölümle sonuçlanırsa, doğrudan kasten öldürme suçu oluşur. Ancak mağdur hayatta kalmışsa ve failin öldürme kastı mevcutsa, bu durumda suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılır. Örnek vermek gerekirse, bir kişiyi silahla veya kesici bir aletle hayati bölgelerinden yaralayan ancak ölüm sonucunu doğurmayan bir eylem, şartların oluşması hâlinde kasten öldürmeye teşebbüs olarak değerlendirilecektir. İlgili hükümler Türk Ceza Kanunu’nun madde 81, madde 82 ve madde 35 hükümleri doğrultusunda uygulanır.


Kasten Yaralama ile Kasten Öldürmeye Teşebbüs Arasındaki Fark Nedir?

Uygulamada en çok tartışma yaratan hususlardan biri, somut bir eylemin kasten yaralama suçu mu yoksa kasten öldürmeye teşebbüs suçu mu oluşturduğudur. Bu ayrımın yapılmasında belirleyici unsur, failin eylemi gerçekleştirme anındaki kastıdır. Kasten yaralama suçu, failin mağdura zarar vermekle yetindiği, öldürme kastının bulunmadığı durumları kapsar. Diğer yandan, failin eyleminde ölüm neticesini istemesi, yani kastın insan hayatına yönelmiş olması halinde, eylem kasten öldürmeye teşebbüs sayılır.

Bu fark yalnızca cezai yaptırım açısından değil, aynı zamanda soruşturma ve yargılama sürecinin seyri bakımından da son derece önemlidir. Mahkemeler, bu ayrımı yaparken eylemin gerçekleşme şekli, kullanılan araç, vücutta oluşan yaraların niteliği, mağdurun hayati tehlike geçirip geçirmediği ve olayın tüm koşullarını detaylıca değerlendirir.


Kasten Öldürmeye Teşebbüsün Ceza Hukukundaki Yeri

Ceza hukuku bağlamında suça teşebbüs, failin icra hareketlerine başlaması ancak kendi iradesi dışında gelişen bir sebeple suçun tamamlanamaması anlamına gelir. Bu durum Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi kapsamında düzenlenmiştir. Kasten öldürmeye teşebbüs, iki şekilde ortaya çıkabilir:

  1. İcra hareketlerine başlanmış ancak failin iradesi dışında eylem tamamlanamamışsa, örneğin fail silahını ateşlemeye çalışmış ama silah bozulmuşsa teşebbüs oluşur.
  2. İcra hareketi tamamlanmış ancak netice meydana gelmemişse, örneğin silahla vurulmasına rağmen mağdur ölmemişse yine teşebbüsten söz edilir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunun Cezası

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun yaptırımı, TCK’nın 35. maddesi ile birlikte TCK’nın 81. maddesi (kasten öldürme) veya 82. maddesi (nitelikli haller) dikkate alınarak belirlenir. Bu durumda hâkim, işlenen fiilin niteliğini, kullanılan aracı, eylemin ağırlığını ve oluşan tehlikeyi göz önünde bulundurarak cezayı belirler. Ancak teşebbüs olması nedeniyle, cezada bir miktar indirim yapılması da mümkündür. Türk Ceza Kanunu’na göre, teşebbüs hâlinde ceza, failin kastına ve olayın ağırlığına göre belirlenecek şekilde indirilebilir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunun Unsurları Nelerdir?

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun en belirleyici unsuru, failin sahip olduğu öldürme kastıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 21/1. maddesi, kastı “kişinin suçun kanuni tanımında yer alan unsurları bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi” olarak tanımlar. Bu bağlamda, failin kastı doğrudan onun içsel düşünce yapısıyla ilgili olup, dışa yansıyan davranışları aracılığıyla tespit edilir.

Öldürmeye teşebbüs suçunun oluşup oluşmadığı, olayın tamamı göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Bu kapsamda mahkemeler, failin yalnızca olay anındaki davranışlarını değil, olay öncesi hazırlıklarını, olay anındaki hareket tarzını ve sonrasında sergilediği tutumu bir bütün olarak dikkate alır. Çünkü bir eylemin kasten öldürmeye mi yoksa sadece yaralamaya mı yönelik olduğu, genellikle bu davranış kalıpları üzerinden değerlendirilir.


Yargıtay’a Göre Kasten Öldürmeye Teşebbüsün Değerlendirilme Kriterleri

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2008/184 sayılı kararında, kasten öldürmeye teşebbüs suçunun tespitinde dikkate alınacak bazı kriterler belirlenmiştir. Ancak bu kriterler sınırlı ve değişmez değildir; her olay kendi özgül koşullarına göre değerlendirilir. Yargıtay’ın uygulamada dikkate aldığı başlıca unsurlar şunlardır:

  • Taraflar arasında husumet ya da geçmişe dayalı bir çatışmanın varlığı, failin niyetine dair fikir verir.
  • Olayda kullanılan araç veya silahın öldürmeye elverişli olup olmadığı, kastın yönünü anlamada önemli bir ipucudur.
  • Mağdurun aldığı darbe sayısı ve bu darbelerin şiddeti, failin eyleminin derecesini ortaya koyar.
  • Darbelerin mağdurun hayati organlarını hedef alıp almadığı, kastın öldürmeye yönelik olup olmadığının güçlü bir göstergesidir.
  • Failin, eylemine kendi iradesiyle mi yoksa dışsal bir engel nedeniyle mi son verdiği de değerlendirme açısından belirleyici olabilir.
  • Olay sonrasında failin mağdura karşı sergilediği tutum ve davranışlar, örneğin yardım çağırıp çağırmaması veya kaçması, kastı tespit etmede kullanılır.

Bu kriterler, her davada farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla mahkeme, somut olayın özelliklerine göre bu göstergeleri yorumlamakla yükümlüdür.


Kastın Belirlenemediği Durumlarda Ne Olur?

Bazı davalarda failin kastının öldürmeye mi yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu açıkça tespit edilemeyebilir. Bu gibi durumlarda ceza yargılamasının temel ilkelerinden biri olan “şüpheden sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesi devreye girer. Bu ilkeye göre, failin kastı konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bu belirsizlik sanık lehine değerlendirilir ve eylem kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirilir.


Yargıtay’ın Belirlediği Kriterlerin Uygulamadaki Rolü

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun geliştirdiği bu kriterler, alt derece mahkemelerine yol gösterici niteliktedir. Ancak unutulmamalıdır ki, her somut olayda bu kıstaslar bir bütün olarak yorumlanmalı ve tek tek değil, olayın tüm özellikleriyle birlikte değerlendirilmelidir. Birden fazla unsurun mevcut olması bile, bazı özel durumlarda teşebbüs suçunun oluşmadığı anlamına gelebilir.

Olay Öncesine Dayalı Husumetin Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçuna Etkisi

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun değerlendirilmesinde dikkate alınan önemli kıstaslardan biri, fail ile mağdur arasında olaydan önceye dayalı bir husumetin varlığıdır. Eğer taraflar arasında, öldürmeye yönelik bir kastı doğurabilecek düzeyde ciddi bir gerginlik ya da düşmanlık varsa, bu durum failin öldürme niyetinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak her türlü anlaşmazlık bu kapsamda değerlendirilmez; önemli olan, husumetin öldürme kastını doğuracak ağırlıkta olmasıdır.

Yargıtay yerleşik içtihatlarında, bu husumetin kapsamına giren eylemlerin oldukça geniş olabileceğini belirtmiştir. Örneğin, geçmişe dayalı ciddi bir kavga, ailevi ya da komşuluk ilişkilerinden kaynaklı uzun süren çatışmalar, failin öldürme kastını destekleyici nitelikte kabul edilebilir. Diğer yandan, anlık sözlü tartışmalar, küçük çaplı alacak verecek meseleleri veya basit hakaretleşmeler ise, failin öldürme kastı taşıdığını göstermeye yeterli görülmemektedir.


Husumetin Niteliksel Değerlendirilmesi

Ceza yargılamasında, husumet kavramı yalnızca bir düşmanlık belirtisi olarak değil, aynı zamanda failin psikolojik motivasyonunu anlamak açısından da önem taşır. Ancak burada asıl belirleyici unsur, bu husumetin ağırlık derecesidir. Örneğin bir köpeğin komşunun bahçesine girmesi sonucu çıkan tartışmalar ya da aile bireylerinden birine yönelik geçmişte gerçekleşmiş saldırılar husumet doğurucu nitelikte olabilirken, basit sosyal gerginlikler bu kapsamda değerlendirilemez.


Yargıtay Kararından Bir Örnek Değerlendirme

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/5876 karar sayılı dosyasında, olayda failin öldürme kastı taşıyıp taşımadığına ilişkin kapsamlı bir değerlendirme yapılmıştır. Olayda, sanık ile mağdur arasında geçmişte yaşanan bir lakap takma meselesi ve küfürleşme nedeniyle bir sürtüşme bulunmaktaydı. Sanık, mağduru markete girerken fark etmiş, çıkışta onu ara sokağa çağırarak yüzleşmiş ve ardından cebinden çıkardığı bıçakla mağdura saldırmıştı. Mağdurun vücudunun çeşitli bölgelerinden yaralandığı olayda, en ağır yaranın karın bölgesinde olduğu ve hayati tehlike taşıdığı tespit edilmiştir.

Ancak Yargıtay, failin mağdura yönelik eylemine devam edebilecekken bunu kendi iradesiyle sonlandırmasını, aralarındaki husumetin öldürmeyi gerektirecek düzeyde olmadığı yönünde değerlendirmiştir. Sonuç olarak, sanığın eylemi kasten yaralama suçu kapsamında değerlendirilmiş ve öldürmeye teşebbüs suçunun unsurlarının somut olayda oluşmadığına hükmedilmiştir.


Suç Aletinin Öldürmeye Elverişli Olup Olmaması

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun tespitinde en önemli göstergelerden biri, failin eylemi gerçekleştirirken kullandığı araç ya da silahın öldürme potansiyeline sahip olup olmadığıdır. Ceza yargılamasında kullanılan vasıtanın niteliği, failin kastını anlamada önemli bir faktördür. Eğer fail, bıçak, ateşli silah veya benzeri öldürücü bir aletle mağdura saldırmışsa ve bu saldırı hayati bölgelere yönelmişse, bu durumda kasten öldürmeye teşebbüs kastı bulunduğu yönünde ciddi bir kanaat oluşabilir.

Ancak burada sadece silahın türü değil, aynı zamanda nasıl kullanıldığı da belirleyicidir. Örneğin, tabanca ile çok uzak bir mesafeden ve etkisiz biçimde yapılan bir atış, failin öldürme kastı taşıdığını göstermez. Aynı şekilde, bir bıçağın tehdit amacıyla gösterilmesi ile doğrudan hayati bölgelere saplanması arasında ciddi fark vardır. Kısacası, kullanılan aletin hem türü hem de kullanım şekli, failin niyetini ortaya koymada kritik rol oynar.


Yargıtay’ın Suç Aletinin Niteliğine Dair Yaklaşımı

Yargıtay, failin kullandığı suç aletinin teknik özelliklerinin yanı sıra, mağdura yönelen saldırının hangi vücut bölgelerine yapıldığı ve saldırının sonuçları gibi unsurları da dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır. Örneğin, TCK’nın 6/1-f maddesi uyarınca “silah” sayılan bıçakla yapılan saldırılarda, saldırının yöneldiği bölge hayati bir bölgeyse, Yargıtay bu durumu kasten öldürmeye teşebbüs kastının varlığına işaret eden kuvvetli bir emare olarak kabul etmektedir.


Uygulama Örneği: Yargıtay 1. Ceza Dairesi Kararı

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/9125 karar sayılı içtihadında, failin mağdura karşı öldürme potansiyeli yüksek olan bir bıçakla saldırıda bulunduğu ve saldırının hedef aldığı bölgelerin hayati nitelikte olduğu tespit edilmiştir. Buna rağmen ilk derece mahkemesi, sanığın eylemini “nitelikli kasten yaralama” olarak değerlendirmiş ve daha hafif bir ceza hükmetmiştir.

Yargıtay bu kararı bozarak, sanığın kullandığı aletin niteliği, saldırının yöneldiği bölgeler ve eylemin şekli dikkate alındığında, failin kastının açıkça öldürmeye yönelik olduğunu belirtmiş; bu nedenle eylemin kasten öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

Darbe Sayısı, Şiddeti ve Darbenin Yönü Kasten Öldürmeye Teşebbüs Kastını Nasıl Etkiler?

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun değerlendirilmesinde en önemli göstergelerden biri de mağdura yönelen saldırının şiddeti, darbe sayısı ve darbelerin isabet ettiği bölgelerdir. Failin mağdura yönelik gerçekleştirdiği eylemin niteliği, sadece kullanılan aletle değil, aynı zamanda bu aletin nasıl kullanıldığıyla da doğrudan ilgilidir. Özellikle çok sayıda ve hayati bölgelere yönelmiş darbeler, failin öldürme kastını açıkça ortaya koyabilir.

Örneğin, yalnızca bir adet yüzeysel bıçak darbesiyle gerçekleştirilen bir eylem, her zaman kasten öldürmeye teşebbüs kapsamında değerlendirilemez. Ancak fail mağduru birden fazla kez bıçaklamışsa ve bu darbeler karın, göğüs, sırt gibi yaşamsal öneme sahip bölgelere yönelmişse, bu durum failin öldürmeye yönelik hareket ettiğini ortaya koyan kuvvetli bir işarettir. Yine darbenin yönü de önemlidir. Baş, boyun veya göğüs gibi organlara isabet ettirme imkânı varken, failin darbeyi bacak veya kol gibi hayati olmayan bölgelere yöneltmesi, kastın sadece yaralamaya yönelik olduğunu gösterebilir.


Yargıtay İçtihadıyla Darbe Sayısının ve Bölgesinin Değerlendirilmesi

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2018/417 sayılı kararında, sanığın mağduru dört ayrı bölgeden —sırt, karın, göğüs ve kol— bıçakladığı ve darbelerin çoğunun hayati önemdeki organlara isabet ettiği bir olayda, mağdurun hayati tehlike geçirdiği belirlenmiştir. Kararda, kullanılan suç aletinin öldürmeye elverişli olduğu ve sanığın kastının açıkça öldürmeye yönelik olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle, mahkemenin eylemi “kasten yaralama” olarak nitelendirmesi hatalı bulunmuş ve karar bozulmuştur.

Buna karşılık, 2019/5491 sayılı bir başka Yargıtay kararında, sanığın yalnızca tek bir darbe uyguladığı, darbenin hayati olmayan bir bölgeye isabet ettiği ve öldürme kastını destekleyecek kuvvetli delil bulunmadığı gerekçesiyle, failin eylemi kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu olarak değerlendirilmiştir. Bu olayda da ilk derece mahkemesi, sanığı haksız şekilde “kasten öldürme” suçundan mahkûm etmiş, bu da Yargıtay denetiminden dönmüştür.


Hukuki Değerlendirme ve Uygulamadaki Önem

Yukarıda aktarılan örneklerde de görüleceği üzere, darbe sayısı, uygulama şiddeti ve vücuttaki hedeflenen noktalar, failin kastını çözümlemede kritik öneme sahiptir. Mahkemeler bu unsurları olayın bağlamında değerlendirirken, yalnızca mağdurun aldığı yara sayısını değil, failin eylemi gerçekleştirme biçimini, devam edip etmeme iradesini ve olay sonrasındaki davranışlarını da bütüncül şekilde analiz etmelidir.

Kasten öldürmeye teşebbüs gibi ağır sonuçlar doğuran suçlarda yapılan nitelendirme hataları, hem failin hem mağdurun haklarını ciddi biçimde etkileyebilir. Bu nedenle bu tür davalarda tecrübeli bir ceza avukatıyla çalışmak büyük önem taşır.

Darbenin Vurulduğu Bölgenin Hayati Önemi ve Öldürme Kastına Etkisi

Ceza hukukunda kasten öldürmeye teşebbüs suçu değerlendirilirken, failin mağdura yönelttiği saldırının hangi vücut bölgelerine isabet ettiği büyük önem taşır. İnsan bedeninde bazı organlar ve bölgeler, yaşamsal fonksiyonları doğrudan etkilediği için bu alanlara yönelen saldırılar, failin kastının öldürmeye yönelik olduğunu gösteren önemli bir unsurdur. Özellikle kalp, beyin, karaciğer, akciğer, böbrekler ve büyük damarların bulunduğu bölgeler, hayati bölge olarak kabul edilir.

Örneğin, ateşli silahla yapılan bir saldırıda kurşunun iç organlara zarar verecek şekilde karın veya bel bölgesine isabet etmesi, eylemin sadece yaralamaya değil, doğrudan öldürmeye teşebbüs kastıyla yapıldığına işaret edebilir. Mahkemeler, bu tür saldırılarda kullanılan silahın niteliği, ateş edilen mesafe ve hedef alınan bölge gibi kriterleri birlikte değerlendirerek failin niyetini ortaya koyar.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararından Örnek İnceleme

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020/357 sayılı kararında, failin katılana karşı gerçekleştirdiği silahlı saldırı ayrıntılı şekilde değerlendirilmiştir. Olayda, fail ile mağdur arasında olay öncesi derin bir husumet olduğu tespit edilememiştir; ancak köydeki su problemi nedeniyle çıkan sözlü tartışma, sanığın mağdura hakaret etmesi ve sonrasında elindeki tabanca ile bel bölgesini hedef alarak iki kez ateş etmesi, failin kastına ilişkin güçlü emareler olarak değerlendirilmiştir.

Kurşunlardan biri, mağdurun sol bel bölgesine isabet ederek kalın bağırsak çevresi ile böbrek dokusunda ciddi yaralanmaya ve hayati tehlike oluşmasına neden olmuştur. Ayrıca, failin ilk atıştan sonra çevreden gelen birinin müdahalesine rağmen tekrar ateş etmesi, eylemini kendi iradesiyle sürdürdüğünü ve öldürme kastının devam ettiğini göstermiştir. Bu nedenlerle Yargıtay, olayın tüm unsurları bir arada değerlendirildiğinde sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu sonucuna varmıştır.


Hukuki Sonuç ve Değerlendirme

Failin mağdura yönelttiği darbelerin sayısı, şiddeti ve isabet ettiği bölge, onun kastının ne yönde geliştiğini ortaya koyar. Özellikle hayati öneme sahip vücut bölgelerine yapılan saldırılar, failin eylemini yalnızca yaralama değil, doğrudan öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirmeye imkân tanır. Mahkemeler, somut olayın tüm şartlarını göz önüne alarak failin suç kastını olay öncesi, anı ve sonrası davranışlarla birlikte analiz eder.

Failin Eylemine Kendiliğinden Son Vermesi mi, Zorlayıcı Bir Engel mi?

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun oluşup oluşmadığını belirlemede dikkate alınan önemli unsurlardan biri de, failin eylemine nasıl son verdiğiyle ilgilidir. Ceza hukukunda, failin mağdura zarar vermeye devam etme imkânı bulunmasına rağmen, kendi iradesiyle saldırıyı bırakması, failin kastının yaralamaya yönelik olduğu yönünde değerlendirilir. Buna karşılık, failin saldırısı dışsal bir engel, örneğin üçüncü kişilerin müdahalesi veya fiziksel bir zorlayıcı neden sebebiyle kesintiye uğramışsa, bu durum genellikle kasten öldürmeye teşebbüs kastının varlığına işaret eder.

Bu nedenle mahkemeler, failin saldırı eylemini sonlandırma biçimini, olayın genel seyri içinde dikkatle analiz eder. Eğer mağdur hâlâ savunmasızken, fail onu öldürebilecek pozisyondayken hiçbir zorlayıcı sebep olmaksızın eylemi durdurmuşsa, bu davranış öldürme kastının bulunmadığına dair kuvvetli bir emare olarak kabul edilir.


Yargıtay Kararında Eylemin Sonlandırılma Biçiminin Değerlendirilmesi

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/7353 sayılı kararında, sanığın gerçekleştirdiği silahlı saldırı sonrası mağdurun yalnızca bacak bölgesinden yaralanmış olması, saldırının hayati olmayan bir bölgeyi hedef alması ve sanığın engel bir durum bulunmaksızın eylemine kendiliğinden son vermesi, olayın “kasten yaralama” suçu kapsamında değerlendirilmesine neden olmuştur. Ayrıca, bilirkişi raporuyla desteklenen atışın uzak mesafeden yapıldığı tespiti de, failin öldürme kastı taşımadığına dair başka bir delil olarak dosyaya yansımıştır.

Taraflar arasında öldürmeyi gerektirir boyutta önceden gelişmiş bir husumetin bulunmaması da dikkate alınarak, mahkemenin failin kastını yalnızca yaralama suçu kapsamında değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.


Hukuki Açıdan Sonuç ve Yorum

Failin saldırı eylemine devam edip etmemesi, yalnızca olayın teknik yönleriyle değil, failin psikolojik kastının belirlenmesi açısından da büyük önem taşır. Failin kendi isteğiyle saldırıyı durdurması, cezai sorumluluğunun sınırlandırılması bakımından lehine yorumlanabilir. Ancak saldırı dışsal bir müdahale ile sona ermişse, bu durum kastın daha ağır bir suç yönünde şekillendiğini gösterir.

Kasten öldürmeye teşebbüs suçlarında, eylemin sonlandırılma biçiminin doğru değerlendirilmesi için delillerin dikkatle analiz edilmesi gerekir. Bu gibi durumlarda, ceza yargılamasında deneyimli bir hukukçudan destek alınması, yargılama sürecinin adil ve doğru şekilde ilerlemesi açısından kritik önemdedir.

Olay Sonrası Failin Mağdura Yönelik Davranışlarının Kastın Belirlenmesindeki Rolü

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun değerlendirilmesinde önemli ölçütlerden biri de, failin olaydan sonraki tutum ve davranışlarıdır. Failin saldırı sonrası sergilediği davranışlar, suçun niteliğini anlamada yardımcı olabilir. Eğer fail, mağdura yönelik saldırısını tamamladıktan sonra onun hayatta kalması için çaba göstermişse —örneğin mağduru hastaneye götürmüş, ambulans çağırmış ya da yardım istemişse— bu durum genellikle yaralama kastıyla hareket ettiğini ve öldürme amacının bulunmadığını gösteren bir emare olarak değerlendirilir.

Buna karşılık, failin olay sonrası mağdurla ilgilenmemesi, olay yerinden kaçması, yardım çağırmaması veya mağduru ölüme terk etmesi gibi durumlar ise öldürme kastının varlığına dair kuvvetli işaretler arasında yer alır. Bu nedenle yargı mercileri, failin yalnızca eylem anındaki davranışlarını değil, sonrasındaki tutumunu da kastı tespit etmede dikkate alır.


Yargıtay Kararı: Olay Sonrası Davranışlar ve Suçun Niteliği

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2017/4917 sayılı kararında, sanıkların mağdura yönelik olarak gerçekleştirdiği saldırı, failin sonrasında sergilediği tutumlarla birlikte değerlendirilmiştir. Olayda sanıklar, bir terzi dükkanında oturmakta olan mağdura “Sincar’ın oğlu sen misin?” diye sorduktan sonra hep birlikte saldırıya geçmiş, mağdurun baş bölgesine yönelmiş çok sayıda darbe ile ciddi ve hayati tehlike doğuracak şekilde yaralanmasına neden olmuşlardır.

Olay yerinde bulunan kanlı taş, sanıkların elinde silah, taş ve makas olduğu, birlikte hareket ettikleri, bazı sanıkların mağduru tutarak engellediği yönündeki tanık beyanları ve sanıkların olay sonrası mağdur lehine herhangi bir yardımda bulunmamış olmaları, Yargıtay tarafından failin öldürme kastı yönünden değerlendirilmiştir. Yargıtay, tüm bu unsurları birlikte ele alarak sanıkların fikir ve eylem birliği içinde öldürmeye teşebbüs kastıyla hareket ettikleri sonucuna varmıştır.


Hukuki Değerlendirme

Failin mağdura yönelik davranışları yalnızca saldırı anında değil, sonrasında da kastın belirlenmesinde belirleyici rol oynar. Olaydan sonra mağdura yardım edilmesi, failin pişmanlık duyduğunu veya eyleminin ölümle sonuçlanmasını istemediğini gösterebilir. Buna karşılık mağdur ölüme terk edilmişse ya da fail ikinci bir saldırı girişiminde bulunmuşsa, bu tutum failin kastının öldürmeye yöneldiğini açıkça ortaya koyar.

Fail ile Mağdur Arasındaki Mesafe ve Hedef Gözetme İmkanı: Kastın Tespiti Açısından Önemi

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun oluşup oluşmadığını belirlemede, fail ile mağdur arasındaki fiziksel mesafe ve failin hedef alma imkanı oldukça belirleyici unsurlardır. Özellikle kısa mesafeden gerçekleştirilen saldırılarda, failin mağduru etkisiz hale getirme imkânı daha fazladır. Bu tür durumlarda, failin öldürücü bölgelere darbe yöneltmemiş olması, kastının öldürmeye değil, yaralamaya yönelik olduğunu gösterebilir.

Özetle; fail ile mağdur arasında yakın mesafe olmasına rağmen, failin hayati bölgeleri hedef almayıp yalnızca mağdurun yaşamsal olmayan bir bölümünü yaralaması ve saldırıya kendi iradesiyle son vermesi hâlinde, bu davranış biçimi genellikle kasten yaralama olarak değerlendirilir. Buna karşılık, yakın mesafede ölümcül bölgelere yöneltilen darbeler, failin öldürme kastı taşıdığını gösteren kuvvetli bir emaredir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs

Yargıtay Kararı: Mesafe, Hedef Gözetme ve Suçun Nitelendirilmesi

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/738 sayılı kararına konu olan olayda, sanığın ruhsatsız silah taşıyarak mağdurun çalıştığı iş yerine gittiği ve işyeri kapısında bulunan mağdura doğrudan ateş ettiği tespit edilmiştir. Ancak kurşun, mağdurun sol uyluk (femur) bölgesine isabet etmiş, hayati tehlike doğurmamış, fakat yaralanma basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olmuştur. Olay sonrası sanığın bölgeden ayrıldığı ve saldırıyı sürdürmediği anlaşılmıştır.

Mahkemece, sanığın fail ile mağdur arasındaki mesafeyi, hedef gözetme imkanını, yaralanmanın niteliğini ve eylemi kendi isteğiyle sonlandırmış olmasını göz önüne alarak, eylemin kasten yaralama kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine karar verilmiş, ancak ilk derece mahkemesi bunu kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirerek hata yapmıştır. Yargıtay bu nitelendirmeyi bozma nedeni olarak kabul etmiştir.


Değerlendirme: Yakın Mesafede Hedeflenen Bölge Kastı Belirler

Yakın mesafeden yapılan saldırılarda failin hedef aldığı bölge, öldürme niyetini ortaya koymada kritik öneme sahiptir. Eğer fail, kısa mesafede olmasına rağmen yaşamsal olmayan bir bölgeyi hedeflemişse ve saldırıya kendi kararıyla son vermişse, bu durum kastın sadece yaralamaya yönelik olduğunu gösterebilir. Ancak öldürücü bölgelere yönelmiş darbeler, saldırının ölüm kastı taşıdığını gösterebilir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunun Cezası Nedir?

Türk Ceza Kanunu’nda kasten öldürme suçu, basit (TCK m.81) ve nitelikli (TCK m.82) halleri olmak üzere iki ayrı şekilde düzenlenmiştir. Suça teşebbüs durumunda, failin cezası hangi tür öldürme fiiline teşebbüs ettiğine göre değişmektedir. Yani teşebbüs halinde de ceza belirlenirken, öldürme kastının yöneldiği şeklin basit mi yoksa nitelikli mi olduğu dikkate alınır. Ceza miktarları, teşebbüs hükümlerini düzenleyen TCK m.35 ile birlikte uygulanır.


1. Basit Kasten Öldürme Suçuna Teşebbüs (TCK m.81)

Eğer fail, herhangi bir nitelikli unsur bulunmaksızın doğrudan insan hayatına son vermeye yönelik bir eylemde bulunmuş, ancak netice itibariyle ölüm gerçekleşmemişse, bu durumda suçun basit şekline teşebbüs etmiş sayılır. Bu durumda faile verilecek hapis cezası:

👉 10 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasıdır.


2. Nitelikli Kasten Öldürme Suçuna Teşebbüs (TCK m.82)

Kasten öldürme suçunun bazı ağırlaştırıcı sebeplerle işlenmesine yönelik teşebbüs halinde, failin kastı nitelikli öldürme yönünde şekillenmiş sayılır. Bu durumda ceza daha ağırdır. Nitelikli hallerin teşebbüs aşamasında kalması durumunda uygulanacak ceza:

👉 14 yıldan 21 yıla kadar hapis cezasıdır.


Hangi Haller Nitelikli Kasten Öldürme Olarak Sayılır?

Aşağıdaki durumlarda işlenen kasten öldürme eylemleri, TCK m.82 kapsamında nitelikli olarak kabul edilir. Bu hallere yönelik teşebbüs, yukarıda belirtildiği gibi daha ağır cezai yaptırımlara tabidir:

  • 📌 Tasarlayarak öldürmeye teşebbüs
  • 📌 Canavarca hisle veya eziyet çektirerek işlenen eylemler
  • 📌 Yangın, patlama, boğma, kimyasal silah gibi tehlikeli yöntemlerle
  • 📌 Üstsoy, altsoy, eş, boşanmış eş veya kardeşe karşı işlenmişse
  • 📌 Çocuklara veya kendini savunamayacak durumda olan kişilere karşı
  • 📌 Gebe olduğu bilinen kadına karşı
  • 📌 Kamu görevi nedeniyle işlenen saldırılar
  • 📌 Suçu gizlemek, delil karartmak, yakalanmamak amacıyla yapılan eylemler
  • 📌 İnfialle ya da kan gütme saikiyle yapılan saldırılar
  • 📌 Töre saikiyle hareket edilmesi

🔍 Örneğin; töre saikiyle ya da önceden tasarlayarak bir kişiyi öldürmeye teşebbüs eden fail, eğer mağdur ölmemişse bile, eylemi nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında değerlendirilecektir. Bu durumda 14 yıldan 21 yıla kadar hapis cezası verilir.


Ceza Hukuku Açısından Sonuç

Kasten öldürmeye teşebbüs suçlarında, failin kastının niteliği, eylemin şekli ve taşıdığı unsurlar dikkate alınarak ceza tayini yapılır. Suçun basit mi yoksa nitelikli halde mi işlendiği, teşebbüs hâlinde cezanın alt ve üst sınırlarını doğrudan etkiler. Bu nedenle bu tür dosyalarda doğru suç vasfının tespiti, ceza yargılaması açısından büyük önem taşır.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Haksız Tahrik İndirimi

Ceza hukukunda “haksız tahrik”, failin mağdurun haksız eylemi sonucunda öfke, elem ya da psikolojik sarsıntıya kapılarak suç işlemesi durumunda cezai sorumluluğun hafifletilmesine olanak tanıyan bir ilkedir. Eğer kasten öldürmeye teşebbüs suçu, failin bu tür bir ruhi sarsıntı hali altında gerçekleştirdiği bir eylemse, verilecek cezada indirime gidilmesi mümkündür.


Haksız Tahrik İndiriminin Uygulanabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Türk Ceza Kanunu’na göre, haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için belirli koşulların oluşması gerekir. Aşağıdaki şartların bir arada bulunması durumunda, hâkim failin lehine cezai indirim uygulayabilir:

  • ✅ Tahrike sebep olan bir haksız fiilin varlığı gerekir.
  • ✅ Bu fiilin mağdur tarafından gerçekleştirilmiş olması zorunludur.
  • ✅ Fail, şiddetli bir öfke, üzüntü ya da ruhsal çöküntü haline girmiş olmalıdır.
  • ✅ İşlenen suç, doğrudan bu ruh haliyle tepki olarak ortaya çıkmalıdır.
  • ✅ Failin davranışı, sırf tahrikin etkisiyle gelişen bir refleks niteliği taşımalıdır.

Bu unsurlar olayın özelliklerine göre titizlikle değerlendirilir. Haksız tahrikin varlığı ve derecesi hâkimin takdirinde olmakla birlikte, somut delillerle desteklenmelidir.


Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Haksız Tahrik İndiriminin Ceza Üzerindeki Etkisi

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun haksız tahrik altında işlendiği sabit görülürse, verilecek ceza miktarında indirim yapılır. Bu indirim oranı, Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen sınırlar çerçevesinde, tahrikin ağırlığına göre belirlenir. Buna göre hâkim;

👉 1/4 (dörtte bir) ile 3/4 (dörtte üç) arasında cezada indirim uygulayabilir.

🔍 Örnek: Failin kasten öldürmeye teşebbüs suçundan 10 yıl hapis cezası alması öngörülüyorsa ve bu suçu haksız tahrik etkisiyle işlediği tespit edilirse, hâkim bu cezayı:

2 yıl 6 ay ile 7 yıl 6 ay arasında bir seviyeye indirebilir.

Bu indirimin oranı, failin maruz kaldığı haksız fiilin ağırlığına ve suça verdiği tepkinin ölçülülüğüne göre hâkim tarafından takdir edilir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Meşru Müdafaa (Savunma)

Türk Ceza Hukuku’nda meşru müdafaa, bir kişinin kendisine, yakınlarına veya malvarlığına yönelen haksız bir saldırıyı engellemek amacıyla orantılı bir şekilde karşılık vermesidir. Fail, kendisine yönelik saldırıya zorunlu ve ölçülü bir savunma ile cevap veriyorsa, gerçekleştirdiği eylem suç olarak kabul edilmez. Dolayısıyla bu durumda kasten öldürmeye teşebbüs suçu oluşmaz ve faile ceza verilmez.


Meşru Müdafaa Hükümlerinin Uygulanabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Bir eylemin meşru müdafaa kapsamında değerlendirilerek hukuka uygunluk kazanabilmesi için aşağıdaki yedi temel şartın birlikte gerçekleşmiş olması gerekir:

  • Haksız bir saldırının varlığı gereklidir.
  • ✅ Bu saldırı gerçekleşmekte olan veya gerçekleşmesi kesin bir tehdit olmalıdır.
  • ✅ Saldırı, failin kendisine, ailesine ya da malına yönelmiş olmalıdır.
  • Saldırı ve savunma eşzamanlı olmalı; saldırı sona ermişse meşru müdafaa söz konusu olamaz.
  • ✅ Failin verdiği karşılık, zorunlu bir savunma olmalı; başka bir kaçış ya da yardım çağırma imkânı bulunmamalıdır.
  • ✅ Savunma, yalnızca saldırıyı gerçekleştiren kişiye yönelmiş olmalıdır.
  • ✅ Verilen savunma, saldırının ağırlığı ile orantılı olmalıdır.

Bu koşulları taşıyan savunma davranışı, ceza hukukunda hukuka uygunluk sebebi sayılır ve fail ceza sorumluluğundan kurtulur.


Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Meşru Müdafaa İlişkisi

Eğer bir kişi, kendisine yönelmiş öldürücü bir saldırı karşısında orantılı bir şekilde karşılık vererek karşı tarafı ağır şekilde yaralamış ya da öldürmeye teşebbüs etmişse, bu durumda söz konusu eylem kasten öldürmeye teşebbüs olarak değil, meşru müdafaa kapsamında değerlendirilir. Bu durumda sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir.

Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, savunmanın saldırıyı aşmaması ve yalnızca saldırıyı durdurmaya yönelik olmasıdır. Aksi takdirde, savunmanın sınırları aşılmış sayılabilir ve fail hakkında indirimli ceza uygulanabilir.


Sonuç: Meşru Müdafaa Suç Oluşturmaz

Kasten öldürmeye teşebbüs suçunun işlendiği iddiasıyla açılan bir davada, eğer failin eyleminin meşru savunma sınırları içinde kaldığı ispatlanırsa, failin cezalandırılması mümkün değildir. Bu nedenle meşru müdafaa savunusunun doğru şekilde kurgulanması ve delillerle desteklenmesi büyük önem taşır.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Şikayet, Zamanaşımı ve Uzlaşma Durumu

Kasten öldürmeye teşebbüs suçu, Türk Ceza Kanunu kapsamında uzlaşmaya ve şikayete tabi olmayan ağır cezalardan biridir. Bu nedenle mağdurun şikayetçi olup olmaması, ya da sonradan şikayetinden vazgeçmesi, ceza davasının düşmesine yol açmaz. Soruşturma ve kovuşturma süreci, mağdurun talebine bağlı olmadan Cumhuriyet savcılığı tarafından resen yürütülür.


Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Uzlaşmaya Tabi midir?

Hayır. Kasten öldürmeye teşebbüs suçu, uzlaştırma kapsamında değerlendirilemeyen suçlar arasındadır. Bu nedenle sanık ile mağdur arasında herhangi bir uzlaşma sağlansa bile, bu uzlaşma ceza davasının sona ermesini sağlamaz. Çünkü suçun kamu düzenini ilgilendiren ağır bir ihlal niteliği taşıdığı kabul edilmektedir.


Şikayet Süresi ve Dava Zamanaşımı Süresi

Kasten öldürmeye teşebbüs suçlarında şikayet süresi söz konusu değildir, çünkü bu suçlar şikayete bağlı suçlar arasında yer almaz. Ancak mağdur, eylemi ilgili mercilere bildirme hakkına sahiptir. Bu bildirim dava zamanaşımı süresi içinde yapılabilir.

🔍 Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belirli bir süre içerisinde dava açılmaması veya açılan davanın yasal sürede sonuçlandırılamaması hâlinde, ceza davasının düşmesine yol açan hukuki bir kurumdur. Türk Ceza Kanunu’na göre, kasten öldürmeye teşebbüs suçunda zamanaşımı süresi 25 yıldır. Bu süre içinde davaya başlanmamışsa ya da dava süreci tamamlanamamışsa, dava zamanaşımı nedeniyle düşer.


Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçunda Görevli Mahkeme

Bu tür ağır nitelikli suçlar, sulh veya asliye ceza mahkemelerinde değil, ağır ceza mahkemelerinde görülür. Çünkü kasten öldürmeye teşebbüs, yüksek ceza tehdidi barındıran ve kamu düzenini ciddi şekilde ihlal eden bir suç tipidir. Ağır ceza mahkemesi, hem yargılama yetkisine hem de cezai sorumluluğun doğru tespiti açısından gerekli teknik altyapıya sahiptir.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs Suçu Yargıtay Kararları

1. Olası Kastla Kasten Öldürmeye Teşebbüs Mümkün Müdür?

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2015/100 ve 2018/445 sayılı kararlarında açıkça vurgulandığı üzere, olası kastla kasten öldürmeye teşebbüs mümkün değildir. Çünkü olası kast durumunda netice belirsizdir ve “dolus indeterminatus determinatur ab eventu” ilkesi uyarınca, fail ancak gerçekleşen neticeden sorumlu tutulur. Bu nedenle, öngörülen sonuç ölüm olsa dahi, failin eylemi sonucu sadece yaralama gerçekleşmişse, fail olası kastla yaralamadan sorumlu olur.

2. Kastın Belirlenmesinde Dikkate Alınacak Kriterler

Yargıtay kararlarına göre bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü yoksa kasten yaralama mı oluşturduğunun belirlenmesi için şu ölçütler birlikte değerlendirilmelidir:

  • Fail ile mağdur arasında husumet olup olmadığı,
  • Kullanılan aletin öldürmeye elverişliliği,
  • Darbe sayısı, şiddeti ve hedef alınan vücut bölgesi,
  • Failin eyleme kendiliğinden mi yoksa bir engel sebebiyle mi son verdiği,
  • Failin eylem öncesi, anı ve sonrası davranışları.

3. Hayati Organlara Yönelik Tek Darbenin Niteliği

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/9131 sayılı kararında, failin mağduru cenaze namazı sırasında bıçakladığı olayda, mağdura yönelik tek öldürücü darbeden sonra eylemini şiddetini azaltarak sürdürmesi, öldürme kastının bulunmadığını göstermiş ve eylem “kasten yaralama” olarak nitelendirilmiştir.

4. Hedef Gözetme ve Eyleme Kendiliğinden Son Verme

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2021/6246 sayılı kararında, failin mağdurun bacaklarına ateş etmesi, failin öldürme kastı taşımadığını, yalnızca yaralama kastıyla hareket ettiğini ortaya koymuştur.

5. Ciddi Zarar ve Organ Kaybına Yol Açan Eylemlerde Değerlendirme

Örneğin, 2021/7636 sayılı kararda, sanığın mağdura av tüfeğiyle üç el ateş etmesi, akciğer ve kalp çevresine zarar vermesi, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğuna işaret etmiştir. Aynı şekilde, kol kemiğinde kırık oluşmasına rağmen göğüs hizasına doğru ateş eden failin eylemi de kasten öldürmeye teşebbüs sayılmıştır (YCGK 2018/458).

6. Nitelikli Teşebbüs Suçlarında Cezanın Belirlenmesi

2021/7725 sayılı kararda Yargıtay, failin sekiz bıçak darbesiyle mağdura saldırdığı olayda, cezalandırmanın üst sınıra çok yakın biçimde belirlenmesini hukuka aykırı bulmuştur. Nitelikli teşebbüs durumlarında cezalandırma vasati seviyeye yakın olmalıdır.

7. Gönüllü Vazgeçme ve Etkisi

2024/5175 sayılı kararda, sanığın mağduru yaraladıktan sonra olay yerinden ayrılıp sağlık ekiplerine haber vermesi, sanığın gönüllü vazgeçme kapsamında değerlendirilmesine ve nitelikli kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına neden olmuştur.

📌 Bu içeriğin hazırlanmasında Avukat Gökhan Yağmur’un uzman görüş ve birikimlerinden faydalanılmıştır.

Ceza hukuku alanında uzun yıllara dayanan deneyimiyle birçok ağır ceza davasında başarılı sonuçlar elde eden Avukat Gökhan Yağmur, özellikle “kasten öldürmeye teşebbüs”, “kasten yaralama”, “meşru müdafaa”, “haksız tahrik” ve benzeri ceza davalarında müvekkillerine etkili hukuki danışmanlık ve temsil hizmeti sunmaktadır. İstanbul’da faaliyet gösteren Gökhan Yağmur Hukuk Bürosu, ağır ceza yargılamalarında savunma stratejilerinin titizlikle planlandığı, her aşaması özenle takip edilen davalarla öne çıkmaktadır.

📞 İletişim: 0542 157 06 34
🌐 Web Sitesi: www.gokhanyagmur.com.tr

Ceza hukuku ile ilgili tüm sorularınızda ve hukuki destek taleplerinizde Av. Gökhan Yağmur’a ulaşarak profesyonel yardım alabilirsiniz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu