Bilgi BankasıCeza Hukuku

Davanın Durması Kararı Nedir? (CMK 223/8) | Ceza Davalarında Yargılamanın Geçici Olarak Durdurulması Şartları

CMK 223/8 Kapsamında Durma Kararı Nedir?

Davanın Durması Kararı – Ceza muhakemesi hukukunda “durma kararı”, davanın esası hakkında hüküm verilmeden önce ortaya çıkan bazı şartların henüz gerçekleşmemesi sebebiyle, yargılamanın geçici olarak durdurulmasına ilişkin verilen bir ara karardır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesi uyarınca düzenlenen bu karar, mahkemeye, ilgili şartın gerçekleşmesini bekleme imkânı tanır. Söz konusu hüküm, “Duruşmanın sona ermesi ve hüküm” başlığı altında yer almasına rağmen, esas hakkında bir karar değil, süreci geçici olarak askıya alan nitelikte bir karardır.

Durma kararı, mahkumiyet ya da beraat gibi nihai karar türlerinden değildir. Ceza yargılamasında verilen hüküm çeşitleri arasında; mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi, davanın düşmesi ve güvenlik tedbirine hükmedilmesi kararları sayılabilir. Ancak durma kararı bunlardan farklı olarak, yargılamanın bir şartın yerine getirilmesine kadar beklemeye alınması anlamına gelir.

CMK 223/9 hükmü gereği, sanığın derhâl beraatine karar verilebilecek hallerde durma kararı verilmesi hukuka aykırıdır. Bu nedenle, mahkeme öncelikle derhâl beraat nedenlerinin var olup olmadığını incelemekle yükümlüdür. Eğer böyle bir neden yoksa ve yargılamanın devamı belirli bir duruma bağlı ise, durma kararı gündeme gelebilir.

Önemle belirtmek gerekir ki, bu karar kovuşturmanın her aşamasında verilebilir. Yani sadece başta değil, yargılamanın ilerleyen safhalarında da şartların oluşmaması halinde mahkeme yargılamayı geçici olarak durdurabilir. Şart gerçekleştiğinde ise, dosya yeniden ele alınarak kovuşturmaya kaldığı yerden devam edilir. Böylece sanığın yargılanması şartların olgunlaşmasına kadar bekletilmiş olur.


Ceza Yargılamasında Davanın Durması Kararı Sebepleri Nelerdir?

Ceza muhakemesi sürecinde verilen durma kararı, davayı nihai olarak sonlandırmaz. Bu karar, yalnızca yargılamanın belirli bir şartın gerçekleşmesine kadar geçici olarak askıya alınması anlamına gelir. Şart gerçekleştiğinde, dava kaldığı yerden devam eder. Bu yönüyle durma kararı, hüküm değil, süreç odaklı bir ara karardır.

Mahkemeler, ceza yargılamasında iki temel nedenle durma kararı verebilir:

  1. Soruşturma şartının gerçekleşmesini beklemek,
  2. Kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek.

Bu şartlar, yalnızca Türk Ceza Kanunu’ndan değil, çeşitli özel kanunlardan da kaynaklanabilir. Örneğin, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun, memurların görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçlar için soruşturma açılabilmesini idari bir izne bağlamıştır. Bu gibi durumlarda, gerekli izin alınmadan dava yürütülemez ve mahkeme, soruşturma izni alınmasını beklemek üzere durma kararı vermek zorundadır.

Soruşturma izni alınırsa, yargılama kaldığı noktadan devam eder. Ancak izin verilmezse, davanın ilerlemesi hukuken mümkün olmadığından davanın düşmesine karar verilir. Bu durum, CMK’nın 223/8. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu maddede, dava şartının hiç gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması durumunda, durma değil doğrudan düşme kararı verilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Ceza muhakemesinde durma kararına yol açabilecek diğer soruşturma ve kovuşturma şartları şunlardır:

  • İzin alınması (örneğin memur yargılanmalarında),
  • Şikayet sürecinin tamamlanması,
  • Yasama dokunulmazlığının kaldırılması,
  • Uzlaşma teklifinin yapılması ve değerlendirilmesi,
  • Ön ödeme koşullarının sağlanması,
  • Talep veya başvuru gibi diğer hukuki ön şartların yerine getirilmesi.

Pratikte, bazı durumlarda (örneğin uzlaşma veya ön ödeme teklifinde bulunulması) mahkemeler durma kararı vermeden süreci yürütebilmekteyse de, teknik açıdan eksik olan bir dava şartı varsa durma kararı verilmesi zorunludur. Bu şekilde, yargılamanın usule uygun şekilde ilerlemesi ve sanığın haklarının korunması sağlanır.


Durma Kararına Karşı İtiraz Edilebilir mi?

Ceza yargılaması sürecinde verilen durma kararı, hukuki niteliği itibariyle bir ara karar olup, nihai hüküm sayılmaz. Bu tür kararlar yargılamayı sona erdirmez, yalnızca belirli bir şartın gerçekleşmesini beklemek amacıyla davanın geçici olarak askıya alınması sonucunu doğurur. Bu sebeple, durma kararına karşı istinaf veya temyiz gibi olağan kanun yollarına başvurulması mümkün değildir. Çünkü bu yollar yalnızca hüküm niteliği taşıyan kararlar için öngörülmüştür.

Ancak, durma kararı aleyhine itiraz yoluna başvurmak mümkündür. Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, ara kararların hukuka uygunluğunun denetlenmesi amacıyla düzenlenen bu yol sayesinde, ilk derece mahkemesinin kararı aynı seviyedeki başka bir mahkeme tarafından yeniden değerlendirilebilir. Yani, burada üst dereceli bir temyiz süreci değil, eşit derecede bir yargısal denetim söz konusudur.

CMK’nın 268. maddesine göre, itiraz süresi iki haftadır ve bu süre kararın öğrenilmesinden (tefhim) veya yazılı bildirim yapılmasından (tebliğ) itibaren işlemeye başlar. Bu süre içinde yapılan başvurular, durma kararının hukuka uygunluğunun değerlendirilmesini sağlar ve gerekirse kararın kaldırılmasıyla yargılamaya devam edilmesinin önü açılır.


Davanın Durması Kararına İlişkin Yargıtay Kararları

Uyuşturucu Kullanımı Davasında Durma Kararı Gerekirken Mahkumiyet Verilmesi

Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2020/4238 sayılı kararında, sanığın erteleme süresi içinde işlediği fiillerin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Mahkeme, sanığın uyuşturucu madde ticareti kapsamında yargılanan bir eyleminin daha önce başka bir dava dosyasına konu olduğunu, bu nedenle sanığın sadece “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” kapsamında yargılanabileceğini belirtmiştir. Bu fiilin işlendiğine dair yeterli araştırma yapılmadan ve kovuşturma şartının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmeden mahkumiyet kararı verilmesi, usule aykırı bulunmuş ve bozma gerekçesi olmuştur.

Davanın Durması Kararı

Soruşturma İzni Olmadan Yargılamaya Devam Edilmesi Hukuka Aykırıdır

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2020/102 sayılı kararında, sanığın görevli olduğu sırada işlediği iddia edilen bir suç için, 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni alınması gerektiğini belirtmiştir. Söz konusu iznin alınmadığı dosyada mahkeme durma kararı vermek yerine doğrudan hüküm kurmuştur. Yüksek Mahkeme, bu durumun açık bir usul hatası olduğuna karar vermiştir. İzin alınmadan yürütülen yargılama, kararın bozulmasına neden olmuştur.

Yasama Dokunulmazlığı Durumunda Durma Kararı Gerekir

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2020/249 sayılı kararında, sanığın mahkumiyetinden sonra milletvekili seçildiği ve bu nedenle yasama dokunulmazlığı kazandığı anlaşılmıştır. Anayasa’nın 83/2. maddesi gereğince, bu tür durumlarda yargılamaya devam edilmesi mümkün olmadığından, mahkeme tarafından durma kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu hususun dikkate alınmaması sebebiyle hüküm bozulmuştur.

Vergi Suçlarında Rapor Değerlendirme Komisyonu Mütalaası Zorunluluğu

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 2019/5455 sayılı kararına göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367. maddesi gereğince, vergi suçlarında savcılığa doğrudan suç duyurusunda bulunulabilmesi için rapor değerlendirme komisyonundan alınan mütalaanın bulunması zorunludur. Bu mütalaa olmadan açılan davada, durma kararı verilerek mütalaa alınması gerekirken doğrudan yargılamaya devam edilerek karar verilmiş ve bu durum bozma sebebi olarak değerlendirilmiştir.

Uyuşturucu Suçlarında Kovuşturma Şartı Sağlanmadan Ceza Verilmesi

Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2019/963 sayılı kararında, sanık hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın hukuka uygun olmadığını tespit etmiştir. Çünkü TCK’nın 191/4. maddesinde yer alan kovuşturma şartlarının henüz gerçekleşmediği bir durumda, mahkeme “davanın durmasına” karar vermek yerine esas hakkında karar vermiştir. Ayrıca aynı kararda, “ceza verilmesine yer olmadığına” hükmedildikten sonra kamu davasının ertelenmesine dair kararın infazına devam edilmesi de ciddi bir hukuki çelişki doğurmuştur. Bu sebeple kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Bu makale, Avukat Gökhan Yağmur tarafından hazırlanmıştır.
İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak ceza hukuku, aile hukuku ve ticaret hukuku alanlarında uzmanlaşan Av. Gökhan Yağmur; müvekkillerine etkili savunma, dava stratejisi ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır. Ceza yargılaması sürecine ilişkin uygulama esaslı içerikler üretmekte olup, akademik bilgi ile güncel yargı kararlarını bir araya getirerek kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.

☎️ İletişim: 0542 157 06 34
🌐 Web sitesi: www.gokhanyagmur.com.tr

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu