Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu: Yaşa Göre Değerlendirme, Yargıtay Kararları ve Hukuki Uygulamalar 25

Sağır ve Dilsizlik Nedir? (TCK Madde 33)
Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu – Ceza hukuku bakımından sağır ve dilsizlik, bireyin fiili anlaması, değerlendirmesi ve iradesini yönlendirmesi gibi yetilerinde eksiklik yaratabileceği için ceza sorumluluğunu doğrudan etkileyen önemli bir durumdur. Türk Ceza Kanunu’nun 33. maddesinde bu özel durum, ayrı bir düzenlemeyle ele alınmıştır.
Maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; doğuştan işitme engelli olanlar veya henüz zihinsel gelişimini tamamlamadan işitme yetisini tamamen kaybeden bireyler, olayları algılama ve anlamlandırma bakımından sağlıklı bireylerle aynı düzeyde olmayabilir. Bu sebeple, sağır ve dilsizlerin cezai sorumluluğu belirlenirken yaşı esas alınarak farklı bir uygulama öngörülmüştür. Bu sistem, yaş küçüklüğü nedeniyle sınırlı ehliyete sahip bireylerin rejimiyle benzerlik göstermektedir; fakat gelişim sürecinin farklılığı nedeniyle özel bir yaş gruplandırması yapılmıştır.
Buna göre, sağır ve dilsiz bireyler 15 yaşın altındaysa cezai sorumlulukları bulunmamaktadır. 15 ile 21 yaş arasında ise işledikleri suçlardan dolayı sorumlu tutulmakla birlikte, cezada indirime gidilmektedir. 21 yaşını doldurmuş sağır ve dilsiz bireyler ise kural olarak tam ehliyetli kabul edilir. Ancak her yaş grubunda cezai sorumluluğun doğru şekilde belirlenmesi için adli tıbbi muayene ve kusur yeteneği değerlendirmesi gereklidir.
Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu Nasıl Değerlendirilir?
Türk Ceza Kanunu, sağır ve dilsiz bireyler için yaşa bağlı özel bir cezai sorumluluk düzenlemesi öngörmüştür. TCK’nın 33. maddesi kapsamında, bu kişilerin yaş gruplarına göre cezai ehliyet durumları ve alabilecekleri cezalar farklılık göstermektedir.
15 Yaşından Küçük Sağır ve Dilsiz Bireyler:
Eğer sağır ve dilsiz çocuk 15 yaşını doldurmamışsa, ceza ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda çocuk hakkında ceza soruşturması yürütülemez; ancak korunma amacı taşıyan çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Bu yaş grubundaki bireyler, fiilin hukuki anlamını kavrayamayacağı varsayımıyla cezalandırılmaz.
15-18 Yaş Arası Sağır ve Dilsizler:
15 yaşını tamamlamış ancak henüz 18 yaşını doldurmamış bireylerde durum daha farklıdır. Bu kişiler hakkında hem kusur yeteneği açısından adli tıp kurumu tarafından hazırlanmış rapor, hem de çocuğun sosyal çevresini değerlendiren sosyal inceleme raporu alınması zorunludur. Ağırlaştırılmış müebbet gerektiren suçlarda 12 yıldan 15 yıla kadar, müebbet gerektiren hallerde ise 9 yıldan 11 yıla kadar hapis cezası verilebilir. Süreli hapis cezalarının ise yarısı oranında indirime gidilir. Ancak indirimli ceza süresi, yedi yılı geçemez. Mahkeme, sanığın davranışlarını yönlendirme ve fiilin anlamını algılama kabiliyetini bu raporlar doğrultusunda değerlendirerek karar verir.
18-21 Yaş Grubu Arasında Sağır ve Dilsizler:
Bu yaş aralığında olan sağır ve dilsiz bireyler için adli rapor alınması zorunlu değildir, fakat sosyal inceleme raporu alınmalıdır. Bu gruptakiler için ağırlaştırılmış müebbet gerektiren suçlarda 18 ila 24 yıl, müebbet hapis gereken durumlarda ise 12 ila 15 yıl arasında ceza öngörülür. Diğer tüm süreli cezalar üçte bir oranında indirilir; ancak bu indirim sonrasında verilecek ceza 12 yılı aşamaz.
21 Yaşını Doldurmuş Sağır ve Dilsizler:
Kişi 21 yaşını tamamlamışsa, artık cezai sorumluluğun yaş nedeniyle sınırlandırılması söz konusu değildir. Bununla birlikte, zihinsel gelişimi ya da algılama yetisi açısından bir sorun bulunduğu şüphesi doğarsa, bu durumda akıl hastalığına ilişkin cezai sorumluluk düzenlemeleri devreye girebilir. Yani mahkeme, gerektiğinde kişinin fiil anındaki zihinsel durumu doğrultusunda değerlendirme yapabilir.
Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğu Hakkında Sosyal İnceleme Raporunun Önemi
Suç işlendiği sırada 15 yaşını tamamlamış fakat henüz 18 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsiz çocuklar hakkında, cezai sorumluluklarının tespiti için mutlaka sosyal inceleme yapılması gerekmektedir. Bu yaş aralığında yer alan bireylerin, işledikleri fiilin hukuki niteliğini anlayıp anlamadıkları ve buna göre davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin bulunup bulunmadığı, kapsamlı bir inceleme ile ortaya konulmalıdır.
Bu yaş grubundaki sağır ve dilsiz bireylerin algılama ve irade kabiliyetlerinin değerlendirilmesi görevi, yalnızca mahkemeye aittir. Mahkeme, çocuğun içinde bulunduğu sosyal yapı, eğitim seviyesi, ailesel ilişkiler ve psikolojik durumu gibi pek çok değişkeni göz önünde bulundurur. Sosyal çalışmacı veya görevlendirilen bilirkişi, çocuğun yaşam koşulları, eğitim düzeyi, ailesiyle ilişkileri ve genel gelişim durumu hakkında detaylı bir rapor hazırlayarak mahkemeye sunar. Hakim, bu raporda yer alan tespit ve değerlendirmelere dayanarak çocuğun kusur yeteneği bulunup bulunmadığını takdir eder (Çocuk Koruma Kanunu Uygulama Yönetmeliği m.20).
Ayrıca, mahkeme gerekli görürse yalnızca sosyal inceleme raporu ile yetinmeyip, çocuğun fiili anlamlandırma ve davranış yönlendirme kabiliyetini tıbbi yönden de değerlendirebilmek adına adli tıp uzmanı, psikiyatrist veya zorunlu hallerde farklı bir uzman hekimden de görüş alabilir. Bu bütüncül yaklaşım, çocuğun cezai sorumluluğunun adaletli şekilde belirlenmesini sağlar.

Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğunda Uygulanmayacak Güvenlik Tedbirleri Nelerdir?
Türk Ceza Kanunu, sağır ve dilsiz bireyler için özel bazı düzenlemeler öngörerek bu kişilerin cezai sorumluluğunu yaş kriterine göre sınırlandırdığı gibi, belirli güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını da bazı hallerde yasaklamıştır. Özellikle fiil anında henüz 21 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler bakımından, TCK’nın 53. maddesinde yer alan güvenlik tedbirleri geçerli değildir (TCK m.33’e yapılan atıfla m.53/4).
Bu kapsamda, 21 yaşından küçük sağır ve dilsiz bir kişi, işlemiş olduğu kasten bir suç nedeniyle hapis cezası almış olsa dahi, aşağıda sayılan haklardan yoksun bırakılmaz:
- Süreli, sürekli ya da geçici kamu görevlerinde yer alma hakkı; buna TBMM üyeliği ile devlet, belediye, il özel idaresi, köy idaresi ve bu kurumlarla bağlantılı kuruluşlarda görev alma da dâhildir.
- Seçme ve seçilme hakkı.
- Velayet ve vesayet görevlerinde bulunma hakkı ile kayyım atanmasına dair hizmetlerde yer alma hakkı.
- Dernek, vakıf, sendika, siyasi parti, kooperatif ve şirketlerin yönetim veya denetim organlarında görev alma hakkı.
- Kamu kurumu ya da meslek kuruluşlarının iznine tabi olarak yapılan meslek veya sanat faaliyetlerini, serbest meslek sahibi ya da tacir olarak sürdürme hakkı.
Ayrıca, yine Türk Ceza Kanunu’nun 58. maddesi uyarınca, suç tarihinde 21 yaşını tamamlamamış olan sağır ve dilsiz bireyler hakkında tekerrür hükümleri de uygulanmaz. Yani bu bireyler, daha önce işledikleri suçlar sebebiyle tekrar suç işlerlerse, önceki mahkûmiyetleri nedeniyle cezanın artırılması gibi bir durumla karşı karşıya kalmazlar. Bu da onların cezai anlamda korunmaya muhtaç bireyler olarak değerlendirildiklerini göstermektedir.
Sağır ve Dilsizlerin Ceza Sorumluluğunda Kişiler Hakkında Hangi Karar Verilir?
Sağır ve dilsizlik, bireyin cezai sorumluluğunu etkileyen özel bir durum olarak Türk Ceza Hukuku’nda yer almakta ve kişinin yaşına bağlı olarak farklı değerlendirmelere tabi tutulmaktadır. Bu durum, bazı hallerde ceza indirimi sebebi sayılırken, bazı durumlarda ise bireyin hiç ceza almayacağı anlamına gelebilir.
Özellikle sağır ve dilsiz kişinin 15 yaşından küçük olması veya mevcut engelinin cezai ehliyetini tamamen ortadan kaldıracak düzeyde bulunması hâlinde, ilgili kişi hakkında ceza sorumluluğu söz konusu olmaz. Bu gibi durumlarda, bireyin kusur yeteneği bulunmadığı kabul edilir ve bu nedenle herhangi bir cezaya hükmedilmez.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/3-a maddesine göre, sanığın fiili işlediği sırada cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak bir durum –örneğin ceza ehliyetini tamamen etkileyen sağır ve dilsizlik hali– varsa, “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilir. Bu kişiler hakkında ceza uygulanmasa da kamu düzeni ve bireyin korunması amacıyla güvenlik tedbirleri devreye girer. Özellikle çocuklara özgü koruyucu ve eğitici önlemler bu kapsamda gündeme gelir.
Sağır ve Dilsiz Bireyler Hakkında Yargıtay Kararları
Tekerrür Hükümlerinin Uygulanması
Yargıtay, sağır ve dilsiz bireylerin cezai sorumluluğuna ilişkin değerlendirmelerde yaş unsurunu özel olarak dikkate almaktadır. 21 yaş altındaki sağır ve dilsiz bireylerin işledikleri suçlar bakımından tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı, Yargıtay içtihadında açıkça belirtilmiştir. Örneğin, bir kararda sanığın suç tarihinde 21 yaşını doldurmamış olması nedeniyle, önceki mahkumiyetinin tekerrüre esas alınmasının hukuka aykırı olduğuna hükmedilmiştir. Bu durumda, TCK’nın 33/1. maddesiyle bağlantılı olarak 31/3 ve 58/5. maddelerinin birlikte uygulanması gerektiği belirtilmiştir (Yargıtay 22. Ceza Dairesi, 2015/7139 K.).
Sağır ve Dilsiz Bireylerde Zamanaşımı Değerlendirmesi
18 ile 21 yaş arasında bulunan sağır ve dilsiz bireylerin cezalandırılmasında, 15-18 yaş arası çocuklara özgü cezai sorumluluk hükümleri uygulanmaktadır. Yargıtay, bu yaş grubundaki bir sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 142/1-a, 31/3 ve 66. maddeleri uyarınca yargılanmasında, suç tarihinden itibaren 7 yıl 12 aylık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın düşürülmesine karar verilmesini hukuka uygun bulmuştur (Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2017/1707 K.).
Müdafii Ataması, Ceza İndirimi ve Tekerrür
Yargıtay, sağır ve dilsiz bireylerin yargılama sürecinde haklarının korunmasına özellikle dikkat çekmiştir. Buna göre:
- CMK’nın 150/2 ve 188/1. maddeleri uyarınca, sanığın sağır ve dilsiz olduğu durumda zorunlu müdafiinin mutlaka hazır bulundurulması gereklidir. Bu sağlanmadan yapılan yargılama hukuka aykırıdır.
- Suç tarihindeki yaş dikkate alınarak, sanığın 21 yaşını tamamlamış olması hâlinde TCK’nın 33. maddesi gereğince ceza indirimi uygulanamayacağı göz önüne alınmalıdır.
- Sanığın tekerrüre esas alınan hükmünde TCK 33 kapsamında indirim uygulanmışsa, bu hüküm tekerrüre esas alınamaz. Bu yönlerin dikkate alınmaması bozma sebebi sayılmıştır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2016/8511 K.).
Uzlaşma Hükümlerinin Uygulanabilirliği
Sağır ve dilsiz bireyler bakımından uzlaşma hükümlerinin uygulanması, failin cezai sorumluluğunun bulunması şartına bağlıdır. Eğer birey kusur yeteneğinden yoksunsa –örneğin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ya da sağır ve dilsizlik nedeniyle– ceza verilemeyeceğinden, uzlaşma hükümleri de uygulanamaz. Bu durumda yalnızca güvenlik tedbirlerine başvurulabilir. Yargıtay, bu gerekçelerle uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağını belirterek, tebliğnamede yer alan bozma görüşüne katılmamıştır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2019/12108 K.).
Bu yazı Avukat Gökhan Yağmur tarafından hazırlanmıştır.
Ceza hukuku, aile hukuku, şirketler hukuku ve yabancılar hukuku başta olmak üzere geniş bir yelpazede hukuki danışmanlık ve dava takibi hizmeti sunan Avukat Gökhan Yağmur, İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak aktif avukatlık yapmaktadır.
Ceza sorumluluğu, güvenlik tedbirleri, uzlaşma süreçleri ve adli kontrol gibi konularda uzmanlaşan Gökhan Yağmur, müvekkillerinin haklarını etkin bir şekilde savunmayı ve adalete erişimlerini sağlamayı hedeflemektedir.
Hukuki danışmanlık ve dava süreçleriyle ilgili detaylı bilgi almak için iletişime geçebilirsiniz:
📞 0542 157 06 34
🌐 www.gokhanyagmur.com.tr
🛑 Telif Hakkı ve Kullanım Uyarısı
Bu internet sitesinde yer alan tüm yazılar, makaleler ve içerikler Av. Gökhan Yağmur tarafından oluşturulmuş olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altındadır. Tüm içerikler zaman damgası ile kayıt altına alınmıştır. İzinsiz olarak içeriklerin kopyalanması, çoğaltılması, özetlenmesi veya başka sitelerde yayımlanması halinde hukuki ve cezai sorumluluk doğacaktır.
Meslektaş hukukçular, içeriklerimizi kaynak göstermek ve atıf yapmak suretiyle hukuki çalışmalarında kullanabilirler.
✍️ Hukuki Yazı Paylaşmak İsteyenler İçin
Akademik ya da mesleki çalışmaları bulunan hukukçular, uygulamaya dönük özgün makalelerini kısa özgeçmişleriyle birlikte [e-posta adresiniz] adresine göndererek yayımlanmak üzere bize iletebilirler. Konu sınırlaması bulunmamaktadır; ancak güncel hukuk uygulamalarıyla bağlantılı yazılar tercih sebebidir.