Hükümlü veya Tutukluların Ayaklanması Suçu Nedir? (TCK 296)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 296. maddesi, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında hükümlü veya tutukluların ayaklanması fiilini düzenlemektedir. Kanun hükmüne göre, ceza infaz kurumlarında veya tutukevlerinde bulunan hükümlü ya da tutukluların toplu şekilde disiplin ve güvenliği bozacak şekilde ayaklanmaları bu suçun oluşmasına neden olur.
Maddenin birinci fıkrası, üçten fazla hükümlü veya tutuklunun katıldığı toplu ayaklanma halinde, olayın failleri hakkında altı aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. Eğer ayaklanmaya katılan kişi sayısı üç veya daha az ise, bu madde uyarınca ceza verilmez. Bu durum, kanun koyucunun toplu hareketin tehlikesini esas aldığını göstermektedir.
İkinci fıkrada ise, ayaklanma sırasında işlenen diğer suçlara ayrıca cezai yaptırım uygulanacağı belirtilmiştir. Örneğin, ayaklanma esnasında kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme veya yaralama gibi suçlar da işlendiğinde, TCK 296’ya ek olarak bu suçlara dair hükümler de uygulanacaktır.

Bu suçun oluşabilmesi için:
- Failin hükümlü veya tutuklu olması,
- En az dört kişinin topluca hareket etmesi,
- Eylemin “ayaklanma” niteliğinde olması (kurum düzenini bozacak nitelikte toplu direniş, güvenlik güçlerine karşı toplu hareket vb.)
şarttır.
Bu madde, infaz kurumlarında düzenin korunması ve güvenlik zafiyetlerinin önlenmesi amacıyla getirilmiş olup, kamu otoritesine karşı toplu direnme niteliği taşır.
Hükümlü veya Tutukluların Ayaklanması Suçunun Unsurları
Tutuklu, hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturma kapsamında kaçma ihtimali, delilleri yok etme tehlikesi veya benzeri nedenlerle geçici olarak hürriyetinden yoksun bırakılan kişidir. Kanunen tutukluların tutukevlerinde barındırılması gerekir; ancak Türkiye’de bağımsız tutukevleri bulunmadığından, tutuklular da çoğu zaman hükümlülerle aynı ceza infaz kurumlarında tutulmaktadır.
Hükümlü ise ceza yargılaması sonucunda kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunan kişidir. Hükümlüler, infaz süreci boyunca ceza infaz kurumlarında cezalarını çekerler.
TCK madde 296’nın uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- Ayaklanmaya katılan hükümlü veya tutuklu sayısı üçten fazla olmalıdır. Katılımcı sayısı üç veya daha az ise bu suç oluşmaz.
- Fiilin amacı cezaevi idaresini engellemek olmalıdır. Yalnızca bireysel tepkiler, anlık tartışmalar veya infaz düzenini bozma kastı taşımayan davranışlar ayaklanma kapsamında değerlendirilmez.
- Eylem, kurum yönetimini engelleme niteliği taşımalı ve infaz koruma memurlarına veya diğer yetkililere karşı cebir, şiddet veya ciddi tehdit içermelidir.
Örneğin; koğuşa istenilen bazı ayrıcalıkların tanınmaması üzerine eşyaları yakmak, infaz koruma memurlarını ölümle tehdit etmek veya topluca görevli memurların müdahalesini engellemek gibi davranışlar hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçunu oluşturur.
Adli Para Cezası, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Adli para cezası, işlenen bir suç karşılığında hapis cezasının yerine veya hapis cezasıyla birlikte uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçu kapsamında hükmedilen hapis cezası 1 yıl veya daha az ise, mahkeme takdir yetkisini kullanarak bu cezayı adli para cezasına çevirebilir. Bu durum, sanığın cezaevinde fiilen kalmaması açısından önemlidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ise, sanık hakkında verilen hükmün, belirli bir denetim süresi boyunca hukuki sonuç doğurmaması anlamına gelir. Denetim süresi boyunca yükümlülüklere uyulması ve kasıtlı bir suç işlenmemesi halinde, dava düşer ve sanık hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı tamamen ortadan kalkar. TCK 296 kapsamındaki bu suçtan dolayı hükmedilen hapis cezası için de HAGB kararı verilebilir.
Erteleme ise, mahkeme tarafından hükmedilen hapis cezasının, belirli şartlar altında cezaevinde infaz edilmesinden vazgeçilmesidir. Ceza ertelendiğinde, sanık belirlenen denetim süresini cezaevinde geçirmeden tamamlar. Hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçu için verilen hapis cezaları, gerekli koşulların oluşması halinde ertelenebilir.
Bu üç kurum da, TCK 296 kapsamındaki suçtan mahkûm olan sanıklar açısından cezai yaptırımların fiilen cezaevinde infaz edilmemesini sağlayabilecek önemli ceza hukuku araçlarıdır.
Suçun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçu, şikayete tabi suçlar arasında bulunmadığından, soruşturma savcılık tarafından resen başlatılır. Bu nedenle, suçun mağduru konumundaki idare veya herhangi bir kişinin şikâyette bulunmasına gerek yoktur. Aynı şekilde, şikâyetten vazgeçilmesi de ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz.
Bu suçla ilgili tek zaman sınırlaması, dava zamanaşımıdır. Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren kanunda belirtilen süre içerisinde dava açılmaması veya açılmış davanın bu süre içinde sonuçlandırılmaması hâlinde, ceza davasının düşmesini sağlayan bir ceza hukuku kurumudur.
TCK hükümlerine göre, hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçu için öngörülen olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre içinde suç her zaman soruşturulabilir; ancak 8 yıllık süre geçtikten sonra artık yeni bir soruşturma başlatılması veya devam eden soruşturmanın sürdürülmesi mümkün değildir.
Bu düzenleme, ceza infaz kurumlarında disiplin ve güvenliği ilgilendiren ağır ihlallerin uzun süre sonra da cezalandırılabilmesini sağlarken, hukuk güvenliği açısından da bir üst süre sınırı koyar.
Uzlaşma
Uzlaşma, suç isnadı altındaki kişi ile suçun mağduru arasında, tarafsız bir uzlaştırmacı aracılığıyla yürütülen ve tarafların karşılıklı anlaşması ile sonuçlanan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoludur. Ancak hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçu, uzlaşma kapsamındaki suçlar arasında yer almaz. Dolayısıyla bu suçta, tarafların anlaşması hâlinde bile dava süreci sona ermez.
Görevli Mahkeme
Bu suç nedeniyle açılan davalarda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Yargılama süreci bu mahkemelerde yürütülür.
Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi
Soruşturma aşamasında, koşulların oluşması halinde savcılık tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir. Bu karar, belirli bir süre boyunca yeni bir suç işlenmemesi ve yükümlülüklere uyulması şartıyla davanın hiç açılmamış sayılmasını sağlar.
Basit Yargılama Usulü
Kovuşturma aşamasında, dosya durumu ve ceza miktarına göre basit yargılama usulü uygulanarak duruşma yapılmadan hüküm kurulabilir. Bu usul, yargılamanın daha kısa sürede tamamlanmasını sağlar.
Hükümlü veya Tutukluların Ayaklanması Suçu – Yargıtay Kararlarından Örnekler
Hükümlü veya tutukluların ayaklanması suçu (TCK m. 296) ile ilgili Yargıtay içtihatları, bu suçun unsurlarının somut olaylara nasıl uygulanacağını netleştiren önemli örnekler sunmaktadır. Kararlar incelendiğinde, özellikle katılımcı sayısı, cezaevi yönetimini engelleme kastı, cebir ve şiddet unsuru ve ani gelişen olaylar konularında hassas değerlendirmeler yapıldığı görülmektedir.
1. Ayaklanmada Kişi Sayısının Önemi
Yargıtay, TCK 296/1 uyarınca ayaklanma suçunun oluşabilmesi için üçten fazla kişinin eyleme katılmasını şart koşar. Eğer iddianamede veya gerekçede üç kişiden fazlasının katıldığına dair net bir delil ve tespit bulunmuyorsa mahkûmiyet kararı bozulur. (Yarg. 4. CD, 2011/17637).
2. Eylemin Ayaklanma Niteliğinde Olup Olmadığı
Bazı durumlarda mahkumların cezaevindeki eşyalara zarar verip bağırması tek başına ayaklanma sayılmaz. Yargıtay, kurumun idaresini kısmen veya tamamen engelleyip engellemediğinin araştırılmasını şart koşar. (Yarg. 9. CD, 2012/6954).
3. Mala Zarar Verme ile Birlikte Ayaklanma
Eylemler sırasında cezaevi eşyalarının yakılması, camların kırılması gibi fiiller hem mala zarar verme hem de ayaklanma suçu kapsamında değerlendirilebilir. Yargıtay bu gibi durumlarda her iki suçun oluşabileceğini kabul etmiştir. (Yarg. 15. CD, 2016/5482; 2015/28837).
4. Toplu Şiddet ve Direniş
Koğuş içerisinde topluca yangın çıkarma, memurlara saldırma, hakaret ve yaralama gibi fiiller hem TCK 296 hem de diğer suç tipleriyle (görevi yaptırmamak için direnme, kasten yaralama vb.) birlikte uygulanır. (Yarg. 15. CD, 2016/2779).
5. Ani Gelişen Olaylar Ayaklanma Sayılmaz
Koğuşlar arası anlaşmazlık sonucu ani gelişen kavga, cezaevi yönetiminin idare imkanını tamamen ortadan kaldırmadığı sürece ayaklanma kapsamında değerlendirilmez. Bu tür fiiller çoğu zaman görevi yaptırmamak için direnme suçuna girer. (Yarg. 3. CD, 2017/1951; Yarg. 15. CD, 2014/10888).
6. Kurum Yönetimini Engellemeyen Eylemler
Kapıya dolap koymak veya yastık yakmak gibi kurum yönetimini ciddi şekilde engellemeyen, cebir veya şiddet içermeyen eylemler ayaklanma suçu kapsamında değildir. (Yarg. 16. CD, 2015/3022).
7. Delillerde Çelişki
Olay tutanakları ile tanık/şikayetçi ifadeleri arasında çelişki varsa, mahkeme bu çelişkiyi gidermeden hüküm kuramaz. (Yarg. 23. CD, 2015/5893).
8. İlgisiz Suç Tipleriyle Karışıklık
Bazı olaylarda sanıkların eylemi TCK 296 değil, TCK 292 (hükümlü veya tutuklunun kaçması) veya TCK 265 (görevi yaptırmamak için direnme) kapsamında değerlendirilmelidir. Yargıtay, suç tipinin yanlış nitelendirilmesi halinde kararı bozmuştur. (Yarg. 8. CD, 2022/3324; 2021/18542).
Avukat Gökhan Yağmur – Hukuki Danışmanlık ve Ceza Hukuku Uzmanı
Ceza hukuku, infaz hukuku ve yüksek yargı kararları alanında uzmanlaşmış Avukat Gökhan Yağmur, bireysel ve kurumsal müvekkillerine dava takibi, hukuki danışmanlık ve savunma hizmetleri sunmaktadır. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarını yakından takip eden Gökhan Yağmur, güncel mevzuata uygun, stratejik ve sonuç odaklı hukuki çözümler üretmektedir.
📞 İletişim: 0542 157 06 34
🌐 Web Sitesi: www.gokhanyagmur.com.tr – www.gokhanyagmur.com