Bilirkişilik Nedir? (CMK m.63)

Bilirkişi – Ceza yargılamasında uyuşmazlığın çözümü, genel hukuk bilgisinin ötesinde özel veya teknik uzmanlık gerektirdiğinde bilirkişilik müessesesine başvurulur (CMK m.63). Bu kapsamda, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma safhasında ise hakim veya mahkeme tarafından bilirkişi atanır.
Bilirkişi raporu, mahkeme açısından kesin ve bağlayıcı bir hüküm niteliği taşımaz. Hakim, raporu dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirerek serbestçe kanaate varır. Dolayısıyla bilirkişilik; delillerin elde edilmesinde, teknik yönlerinin tespitinde, içeriğinin anlaşılmasında ve sağlıklı biçimde değerlendirilmesinde kullanılan yardımcı bir araçtır.
Yargıtay içtihatlarında da, bilirkişi raporlarının mahkemenin kararını zorunlu olarak belirleyen değil, sadece delillerin takdirinde faydalanılan unsurlardan biri olduğu açıkça vurgulanmaktadır.
Bilirkişinin görevi sırasında tarafsızlığını koruması esastır. Tarafsız davranmadığı anlaşılan bilirkişiler, tıpkı hâkimler gibi, reddedilme talebine konu olabilirler.
Bilirkişi Atanmasının Şartları
Ceza muhakemesinde ancak çözümü uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren meselelerde bilirkişiye başvurulabilir. Cumhuriyet savcısı veya hâkim, konuya ilişkin kişisel bilgisi bulunsa dahi, teknik bilgi gerektiren durumlarda bilirkişi incelemesi yaptırmak zorundadır. Bu sayede, elde edilen delilin taraflarca tartışılabilmesi ve yargılamaya dâhil edilmesi mümkün olur.
CMK m.63’e göre, bilirkişi atanmasına re’sen karar verilebileceği gibi; Cumhuriyet savcısı, katılan, vekil, şüpheli, sanık, müdafi veya kanunî temsilcinin istemi üzerine de karar verilebilir. Ancak genel hayat bilgisi, tecrübe veya hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgi ile çözülebilecek hususlarda bilirkişi tayini söz konusu değildir. Ayrıca hukuk eğitimi almış kişiler, ancak başka bir alanda belgelenmiş uzmanlıkları varsa bilirkişi olarak görevlendirilebilir.
Yargıtay uygulamalarında da bu ilke sıkça vurgulanmaktadır. Nitekim “defter ve belgeleri gizlemek” suçuna dair değerlendirmelerin hâkimin takdirinde olduğu, gereksiz bilirkişi incelemesi nedeniyle sanığa yargılama gideri yüklenemeyeceği belirtilmiştir (Y19CD, 2015/7770).
Kanunun gerekçesinde, bilirkişi incelemesi yapılabilecek alanların oldukça geniş olduğu ifade edilmiştir. Psikiyatri, adlî tıp, otopsi, parmak izi, toksikoloji, balistik, biyoloji, kimya, muhasebe, mimarlık, mekanik, trafik, arkeoloji, dil ve eski yazılar bu alanlara örnektir.
Bilirkişi sayısının belirlenmesi ve atanması hâkim veya mahkemenin yetkisindedir. Birden fazla bilirkişi görevlendirilmesine ilişkin talepler reddedildiğinde de gerekçeli karar verilmesi gerekir (CMK 63/2). Kovuşturma aşamasında hâkime ait bu yetki, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tarafından da kullanılabilir.
Yargıtay kararlarına göre, bazı uyuşmazlıkların doğru ve denetlenebilir biçimde çözülebilmesi için mutlaka bilirkişi raporuna ihtiyaç vardır. Örneğin:
- Maddi tazminat miktarının tespiti için uzman görüşüne başvurulması zorunludur (Y12CD, 2013/989).
- Çek, senet ve belgelerde tahrifat veya imza incelemesi gibi konularda bilirkişi incelemesi yapılmadan hüküm kurulamaz (Y10CD, 2010/395).
Bununla birlikte, bilirkişilik sınırlarının da yargısal takdir alanını aşmaması gerekir. Örneğin sanık veya suça sürüklenen çocuğun (SSÇ) işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama kapasitesinin değerlendirilmesi, münhasıran mahkemenin görev alanına girer. Ancak hâkim tam kanaate varamadığında, adlî tıp veya psikiyatri uzmanından rapor alınarak değerlendirme yapılabilir. Bu noktada Yargıtay, SSÇ’nin hukuki sorumluluğunu belirlemenin hâkimlik görevi olduğunu, bilirkişi raporlarının ise sadece yardımcı unsur olabileceğini belirtmiştir (Y14CD, 2014/7780; Y14CD, 2014/5632).
Bilirkişi Atama Kararı Nasıl Olmalıdır?
Bilirkişi görevlendirilmesine dair savcılık veya mahkeme kararında mutlaka iki temel unsur açıkça yer almalıdır:
- İnceleme konusu yani bilirkişiye tevdi edilen görevin kapsamı ve sorulacak soruların somut biçimde belirtilmesi,
- Süre; bilirkişi raporunun hangi zaman dilimi içinde hazırlanıp teslim edilmesi gerektiğinin karara yazılması.
CMK m.63 ve devamı hükümleri uyarınca bilirkişi incelemesi yalnızca çözümü uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren hallerle sınırlıdır. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel veya hukuki bilgiyle çözülebilecek konularda bilirkişiye başvurulması yasaya aykırıdır. Suçun varlığı, failin kimliği, unsurların gerçekleşip gerçekleşmediği veya kastın bulunup bulunmadığı gibi yargısal değerlendirmeler ise tamamen hâkimin görev alanına girer. Bu hususların bilirkişiye bırakılması ve raporun karara esas alınması CMK’ya aykırıdır (Y8CD, 2015/19232).

Atama kararında ayrıca bilirkişinin kimlik tespitine yer verilmeli ve görevlendirme kayıtlara geçirilmelidir. Bilirkişilik listesine kayıtlı olanlar yemin ettikleri için her dosyada yeniden yemin gerekmez. Ancak listede yer almayan kişiler bilirkişi olarak atanırsa, bunların huzurda yemin etmeleri zorunludur. Aksi uygulamalar, hem CMK m.64 hem de CMK m.219 hükümlerine aykırılık teşkil eder ve bozma sebebi oluşturur (Y2CD, 2013/15288; Y7CD, 2014/737).
Yargıtay uygulamalarında da açıkça belirtildiği üzere, bilirkişinin Adalet Komisyonu listesinde olup olmadığına, listede değilse hangi gerekçeyle görevlendirildiğine atama kararında değinilmelidir. Aksi halde, raporun hükme esas alınması usule aykırı kabul edilmektedir (Y5CD, 2014/2688).
Bilirkişiler, Bölge Adliye Mahkemeleri yargı çevreleri esas alınarak oluşturulan listelerden seçilir. İlgili uzmanlık alanında yerel listede bilirkişi bulunmuyorsa, diğer bölgelerin listelerinden ya da gerekli şartları taşıması halinde listeler dışındaki uzmanlardan (örneğin bir üniversite profesörü) görevlendirme yapılabilir (CMK m.64/1-2).
Ayrıca kanunların belirli konular için öngördüğü resmî bilirkişiler varsa, öncelikle bunların atanması gerekir. Ancak kamu görevlilerinin, bağlı oldukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak görevlendirilmeleri yasaktır (CMK m.64/3).
Özetle, bilirkişi atama kararı; inceleme konusunu, soruları, süreyi, seçilen bilirkişinin kimliğini ve listeye dayalı atanıp atanmadığını açıkça göstermelidir. Bu unsurların eksikliği halinde verilen raporun hükme esas alınması usule aykırılık teşkil eder.
Bilirkişinin Görev Süresi
Bilirkişi atanmasına ilişkin kararda, inceleme konusu ile birlikte uzmanlık gerektiren sorular ve raporun teslim edilmesi gereken süre mutlaka belirtilmelidir. CMK m.66/1 uyarınca bu süre, işin niteliğine göre en fazla üç ay olabilir. Zorunlu hallerde ve bilirkişinin talebi üzerine, atamayı yapan merciin gerekçeli kararıyla bu süre en çok üç ay daha uzatılabilir.
Süresinde Görevin Yerine Getirilmemesi
Bilirkişi, kendisine verilen süre içerisinde raporunu sunmazsa, derhal değiştirilmesi mümkündür. Böyle bir durumda bilirkişinin, o ana kadar yaptığı işlemleri içeren bir ara rapor hazırlaması ve kendisine teslim edilen tüm belge ile eşyaları iade etmesi zorunludur.
Ayrıca, görevini süresinde yerine getirmeyen bilirkişiye ücret veya masraf ödemesi yapılmaması kararlaştırılabilir. Bunun yanı sıra, gerekçesiyle birlikte ilgili yaptırımların uygulanması için durumun bilirkişilik bölge kuruluna bildirilmesi gerekir. Bu hususlar saklı kalmak üzere, bilirkişinin hukuki ve cezai sorumluluğuna ilişkin hükümler de ayrıca uygulanır (CMK m.66/1).
Bilirkişi Görevini Nasıl Yapar?
Bilirkişi, atanmasını yapan merci (savcılık veya mahkeme) ile sürekli ilişki içinde çalışır. İnceleme sürecinde gerekli gördüğünde bu mercie bilgi verir, ihtiyaç duyduğu tedbirlerin alınmasını talep edebilir (CMK m.66/3).
Bilirkişinin Bilgi Edinmesi
Bilirkişi, görevini yerine getirebilmek için yalnızca şüpheli veya sanıktan değil, diğer kişilerden de bilgi alabilir. Eğer kendi uzmanlık alanı dışında bir konuda açıklamaya ihtiyaç duyarsa, hâkim, mahkeme ya da Cumhuriyet savcısının izniyle, bu konuda yetkin ve tanınmış kişilerden destek alabilir. Böyle kişiler yemin ettirilerek rapor düzenler ve bu rapor, bilirkişi raporunun ek bir bölümü olarak dosyaya dahil edilir (CMK m.66/4).
İlgililerin Bilirkişi ile İletişimi
Katılan, vekil, sanık, şüpheli, müdafi, mağdur veya suçtan zarar gören üçüncü kişiler; bilirkişinin incelemeleri sırasında teknik bilgi verebilecek kişilerin dinlenmesi veya bazı araştırmaların yapılması konusunda, görevlendirmeyi yapan merciden talepte bulunabilirler (CMK m.66/5).
Taraflara Soru Sorma Usulü
Bilirkişi, gerekli gördüğünde mağdur, şüpheli veya sanığa soru yöneltebilir. Bu sorular normal şartlarda mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı aracılığıyla sorulur. Ancak, izin verilmesi halinde bilirkişi doğrudan da soru sorabilir. Özellikle muayene yapmakla görevlendirilen hekim bilirkişiler, görevlerini ifa ederken gerekli gördükleri soruları, hâkim, savcı veya müdafi bulunmadan mağdura, şüpheliye ya da sanığa doğrudan sorabilirler (CMK m.66/6).
Bilirkişi Raporu ve Uzman Mütalaasının Hazırlanması
Bilirkişi, incelemelerini tamamladığında yaptığı işlemleri ve ulaştığı sonuçları ayrıntılı şekilde rapor haline getirir. Raporunda, kendisinden talep edilen hususları incelediğini ayrıca belirtir ve imzalayarak ilgili mercie teslim eder veya gönderir. İnceleme sırasında mühür altında bulunan eşya ya da belgeler de mercie iade edilir ve bu durum tutanakla kayıt altına alınır (CMK m.67/1).
Birden fazla bilirkişi görevlendirildiğinde, ortak kanaate varılamaması veya görüş ayrılıkları bulunması halinde, farklı değerlendirmeler gerekçeleriyle birlikte rapora yazılır (CMK m.67/2).
Bilirkişi raporunda ya da sözlü açıklamalarında yalnızca uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren hususlara değinebilir. Hukuki nitelendirme ve değerlendirme yapmak hâkimin görev alanına girdiğinden, bilirkişinin bu tür açıklamalarda bulunması mümkün değildir (CMK m.67/3).
Uygulamada da Yargıtay, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı bir delil değil, yalnızca değerlendirme araçlarından biri olduğunu vurgulamaktadır. Mahkemeler, gerekçelerini açıklamak suretiyle rapora değer verip vermeme konusunda serbesttir. Ayrıca bilirkişinin, hakimin yetki alanına giren kusurluluk değerlendirmesi yapması hukuken geçerli kabul edilmez; böyle bir değerlendirme yapılsa bile hakimi bağlamaz. Nitekim Yargıtay, oluşa uygun düşmeyen bir bilirkişi raporuna dayanılarak sanıkların mahkum edilmesi yerine beraat etmeleri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasını bozma sebebi saymıştır (Y12CD, 2014/2619).
Bilirkişi Raporları Arasında Çelişki Bulunması
Hakimin, bazı teknik konularda bilirkişiye başvurması zorunludur. Ancak unutulmamalıdır ki bilirkişi raporları, mahkemeler açısından bağlayıcı bir delil değil, yalnızca delillerin değerlendirilmesine yardımcı araçlardır. Hakim, gerekçesini ortaya koymak suretiyle bilirkişi raporunun aksine karar verebilir.
Bir dosyada birden fazla bilirkişi raporu bulunması ve aralarında çelişki olması halinde şu ayrım yapılır:
- Çelişki, esaslı olmayan noktalara dair ise yeniden rapor alınmasına gerek yoktur.
- Çelişki, çözümü ancak özel veya teknik bilgi gerektiren konulara ilişkinse, mutlaka yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekir.
Hâkim yalnızca özel veya teknik bilgi gerektiren meselelerde bilirkişi görüşüne başvurabilir. Genel bilgi veya hukuki yorumlarla çözümlenebilecek konularda bilirkişiye müracaat edilmez. Bununla birlikte kanun koyucu, bazı konularda doğrudan uzman görüşüne ihtiyaç bulunduğunu kabul etmiştir. Örneğin akıl hastalığı, para sahteciliği veya genetik inceleme gibi alanlarda bilirkişi raporu alınması zorunludur.
Mahkemeyi bağlamayan bilirkişi raporları arasında açık ve ciddi çelişkiler bulunduğunda bu çelişkinin giderilmesi gerekir. Ancak her uyuşmazlık için yeni rapor alınması şart değildir. Esas ölçüt, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya konulmasıdır. Eğer dosyadaki raporlar, teknik bilgiyi gerektiren konuları yeterince açıklığa kavuşturuyorsa yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek kalmaz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bu hususu açıkça vurgulamıştır (YCGK, 2016/182).
Bilirkişi Raporuna İtiraz
Bilirkişiler tarafından hazırlanan rapor örnekleri, duruşmada doğrudan Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheli veya sanığa, müdafiine ya da kanunî temsilciye verilebileceği gibi iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir (CMK m.67/4).
İtiraz Süresi
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, ceza soruşturması ve kovuşturması sırasında hazırlanan bilirkişi raporlarına karşı kesin bir itiraz süresi öngörülmemiştir. Bu noktada, raporu aldıran merci (savcılık, hakim veya mahkeme), taraflara uygun bir süre tanır. Örneğin, dosyanın niteliğine göre bu süre bir hafta da olabilir, üç ay da olabilir. Dolayısıyla bilirkişi raporuna itiraz, kanun yolları gibi düzenlenmiş bir başvuru değil, basit bir itiraz mekanizmasıdır.
Tarafların İtiraz Hakkı
Bilirkişi incelemesi tamamlandığında, tarafların yeni bir inceleme yapılması veya rapora ilişkin itirazlarını sunabilmeleri için süre verilir. Bu taleplerin reddedilmesi halinde, merci üç gün içinde gerekçeli bir karar vermek zorundadır (CMK m.67/5).
Uzman Görüşü (Bilimsel Mütalaa)
Taraflar; Cumhuriyet savcısı, katılan, vekil, şüpheli, sanık, müdafi veya kanunî temsilci sıfatıyla, yargılama konusu olay hakkında bilimsel mütalaa alabilirler. Bu mütalaa, bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilebilir veya doğrudan rapora karşı ileri sürülebilir. Ancak, yalnızca bilimsel mütalaa alınacağı gerekçesiyle ek süre verilmesi mümkün değildir (CMK m.67/6).
Bilirkişinin Duruşmaya Çağrılması ve Açıklama Yapması
Mahkeme, gerekli gördüğü her durumda bilirkişinin duruşmada dinlenmesine karar verebilir. Ayrıca ilgililerin talebi üzerine de bilirkişi, açıklama yapmak için duruşmaya çağrılabilir. Bilirkişi, açıklamalarını yaptıktan sonra mahkeme başkanı veya hâkim izin vermedikçe salonda kalmaya devam eder. Bununla birlikte, bilirkişilerin tek tek çağrılarak ayrı ayrı dinlenmeleri zorunlu değildir. Aynı hükümler, tarafların talebiyle bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanların duruşmada dinlenmesi halinde de geçerlidir (CMK m.68).
Uygulamada özellikle çocuk sanıklarla ilgili davalarda bu husus büyük önem taşımaktadır. Örneğin, suça sürüklenen çocuklara ilişkin düzenlenen Sosyal İnceleme Raporu’nda psikolojik danışmanın, çocukların fiillerinin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayamadıkları yönünde görüş bildirmesi halinde; ilgili uzmanın duruşmada çağrılarak, bu kanaate ulaşmasını sağlayan somut olguları açıklaması gerekir. Ardından gerekirse psikiyatri uzmanı ve adli tıp uzmanının da yer aldığı bir kuruldan yeni rapor alınıp, çocukların cezai sorumlulukları konusunda hâkimin tam bir vicdani kanaate ulaşması sağlanmalıdır. Aksi halde eksik inceleme yapılmış olur. Nitekim Yargıtay da, bu usul izlenmeden verilen hükmü bozma nedeni saymıştır (Y13CD, 2015/7808).
Bilirkişinin Reddi Sebepleri ve Usulü
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre hâkimin reddi sebepleri, bilirkişiler hakkında da aynen uygulanır (CMK m.68/1).
Reddi Kimler İsteyebilir?
Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafi ya da kanunî temsilci bilirkişinin reddini talep edebilir. Hâkim veya mahkeme tarafından bilirkişi atandığında, adı ve soyadı ret hakkına sahip olanlara bildirilir. Ancak bu bildirim, ret için engel sebeplerin bulunmaması kaydıyla yapılır (CMK m.68/2).
Ret Usulü
Ret talebini, davaya bakan hâkim veya mahkeme inceler. Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı reddi kabul etmezse, talep sulh ceza hâkimi tarafından değerlendirilir. Red talebinde bulunan kişi, bu talebin gerekçesini ve dayandığı olguları somut biçimde ortaya koymak zorundadır (CMK m.68/3).
Red Sebeplerinin Kapsamı
CMK m.69 uyarınca hâkimin reddine yol açan nedenler bilirkişi için de geçerlidir. Ayrıca CMK m.22’de hâkimin davaya bakamayacağı haller düzenlenmiştir. Buna göre, bir davada tanık olarak dinlenen kişi aynı davada bilirkişi olarak görev yapamaz. Yargıtay da bu ilkeyi kararlarında teyit etmiştir. Örneğin; 10.02.2004 tarihli duruşmada tanık olarak dinlenen kişinin, aynı davada bilirkişi sıfatıyla rapor sunması ve bu raporun hükme esas alınması CMK m.22 ve 69’a aykırı bulunmuş, karar bu nedenle bozulmuştur (Y2CD, 2010/1152).
Bilirkişilik ve Bilirkişi Raporuna İtiraz Yargıtay Kararları
Bilirkişinin Tarafsızlığı
Sanıklar hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan açılan davada keşfe katılan ve yeminle dinlenen inşaat bilirkişisi … tarafından 12/05/2016 tarihli raporda imar kirliliğine yol açan bir aykırılık bulunmadığı belirtilmiş; mahkeme de bu rapora dayanarak beraat kararı vermiştir. Ne var ki, dosyadaki yapı ruhsatında fenni mesul olarak imzası bulunan kişinin de … olduğu, dolayısıyla 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 28/2. maddesi gereğince sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır. CMK’nın 64/6. fıkrasındaki yemine ve kanundaki tarafsızlık esasına rağmen fenni mesulün bilirkişi olarak rapor düzenlemesi, tarafsızlık ilkesine aykırıdır; böyle bir raporun hükme esas alınması hukuka uygun değildir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – Karar: 2019/5310).
Bilirkişinin Görevi Kötüye Kullanması
“Gerçeğe aykırı bilirkişilik” suçunun oluşabilmesi için bilirkişinin, yargı mercileri veya TCK’nın 276/1. maddesinde tanımlanan yetkili makamlarca görevlendirilmiş olması ve bu kapsamda gerçeğe aykırı mütalaa vermesi gerekir. Bu kapsam dışındaki hallerde, TCK’nın 6/1-c bendi uyarınca kamu görevlisi sayılan bilirkişinin gerçeğe aykırı görüşü, TCK 257/1’deki “görevi kötüye kullanma” suçunu gündeme getirir. Somut olayda sanığın mütalaa sunduğu Bodrum 1. İcra Müdürlüğü, anılan maddede sayılan mercilerden olmadığından, eylem TCK 257/1 kapsamında değerlendirilmelidir. Suç vasfında yanılgıyla hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2013/13377 E., 2014/7161 K.).
İki Bilirkişi Raporu Arasındaki Çelişkinin Giderilmesi Zorunluluğu
El konulan eser hakkında … Üniversitesi … Fakültesi öğretim elemanlarınca 07.06.2012 günlü raporda eserin el yazması olduğu, H. 23 Şevval 1222/M. 24 Aralık 1807 tarihli bulunduğu, 2863 sayılı Kanun’un 23. maddesi kapsamında etnografik nitelikte olup yurt içi satışının serbest, yurt dışına çıkarılmasının yasak olduğu belirtilmiştir. Yargılama sırasında alınan 07.12.2012 tarihli …. Bölge Müdürlüğü raporu ise eserin 2863 sayılı Kanun kapsamında olmadığını bildirmiş; buna dayanılarak beraate hükmedilmiştir. Oysa bir eserin hem etnografik sayılıp hem de 2863 sayılı Kanun kapsamı dışında veya “tasnif ve tescil dışı” kabul edilmesi mümkün değildir. Rapordaki bu çelişki, üniversitelerin arkeoloji ve sanat tarihi kürsülerinden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla giderilmeli; eser kanun kapsamında ise “kültür varlığını izinsiz bulundurma” yönünden karar verilmelidir. Eksik kovuşturma bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar: 2015/4047).
Bilirkişi Raporu ile Kusur Durumunun Belirlenmesi
Yoğun trafikte, sağ şeritte ilerleyen bisikletliye geriden gelen sanık idaresindeki motosikletin çarpmasıyla oluşan olayda; soruşturma aşamasındaki bilirkişi, sanığı 1/8 tali kusurlu; kovuşturmada alınan rapor ise sanığı kusursuz kabul etmiştir. Sanığın, çarpma öncesinde bisikletliyi gördüğünü beyan ettiği gözetilerek kusur durumunun tereddütsüz belirlenmesi ve raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınmalıdır. Bu yapılmadan beraat verilmesi eksik incelemedir ve bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – Karar: 2016/12420).
Ek Bilirkişi Raporu Alınması
21/04/2011 tarihli yapı tatil zaptında “zemin katta açık kapalı çay bahçesi” denilmekle yetinilmiş; aykırılığın kapsamı açıklanmamıştır. Sanık tente ve kapalı branda ile eklenti yaptığını savunmuş; bilirkişi de kapalı alanın niteliklerini belirtmemiştir. Bu durumda ruhsata aykırı değişikliklerin neler olduğu, TCK 184/1 kapsamında “bina” niteliği bulunup bulunmadığı ve dış kazanım elde edilip edilmediği hususları için ek rapor alınarak yapının vasfı kuşkusuz belirlenmeli, buna göre hukuki durum değerlendirilmeli iken eksik inceleme ile karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Karar: 2015/2189).
Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Zorunluluğu
Dosyada, Yenimahalle 3. Noterliğinin 37540 yevmiye numaralı imza sirkülerindeki sanık imzası ile çek üzerindeki keşideci imzasının benzerlik göstermediği görülmektedir. CMK 63 gereği özel/teknik bilgi gereken konularda bilirkişi incelemesi zorunludur. Bu nedenle yazı ve imza örnekleri alınarak uzman incelemesi yapılmadan mahkûmiyet kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi – Karar: 2008/9365).
Zimmet Suçunda Bilirkişi Kurulundan (Heyetinden) Rapor Alınması
Kooperatif yönetim ve tasfiye kurulu üyesi sanıklar hakkında, soruşturmada 07/05/2009 havaleli bilirkişi raporunda 2004-2005-2006-2007 yıllarında çeşitli eylemlerle zimmet suçunun işlendiği belirtilmiş; kovuşturmada 07/10/2011 tarihli kurul raporu, defter ve belgelerin dosyada bulunmaması nedeniyle önceki sonuçlardan ayrışmanın mümkün olmadığını, “zimmet” yerine “belgeler ibraz edilmediği takdirde zimmetinde” ifadesinin uygun olacağını bildirmiştir. 19/03/2012 tarihli kurul raporu ise iddia olunan 417.825,75 TL belgesiz harcamaya karşılık 419.254,44 TL belge ibraz edildiğini, bu itibarla zimmet bulunmadığını belirtmiştir. Katılan vekilinin itirazları da gözetilerek, suç tarihlerini kapsayan tüm defter ve belgeler getirtilip dosya; bir hukukçu ve iki Sayıştay emekli uzman denetçisinden oluşacak yeni bir heyete tevdi edilerek, gelir-gider karşılaştırması ve tüm savunma-iddiaların değerlendirilmesi suretiyle, varsa hangi sanık üzerinde ne miktar paranın kaldığına dair ayrıntılı rapor alınmalı; bundan sonra hukuki durum belirlenmelidir. Eksik inceleme ile beraat verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar: 2014/6512).
Kaçak Elektrik Kullanımında Bilirkişi Raporunun Önemi
28/02/2015 tarihli raporda sanığın kaçak elektrik kullandığı tespit edilmiş; ancak katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının belirlenmediği görülmüştür. Bilirkişiden ek raporla bu zarar hesaplatılmalı; zarar soruşturmada ödenmişse CMK 223/8 uyarınca kovuşturma şartı yokluğundan davanın düşürülmesine, ödenmemişse sanığa TCK 168/5 uyarınca etkin pişmanlıktan yararlanma imkânı hatırlatılarak makul süre verilip sonuca göre karar verilmelidir. Bu işlemler yapılmadan mahkûmiyet kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 17. Ceza Dairesi – Karar: 2017/13522).
Adli Tıp Raporuna İtiraz Üzerine Üniversiteden Bilirkişi Raporu Alınabilir
Takipsizlikle sonuçlanan soruşturmada Adli Tıp Kurumu … 2. İhtisas Kurulunun 05/03/2014 tarih ve 1392 sayılı raporu, davacının lamictal ve lustral kullanımı sonrası ortaya çıkan toksik epidermal nekrolizisin kusur ya da ihmalden değil ilacın yan etkisinden kaynaklandığını bildirmiştir. Ancak hükme esas alınan rapor, ilacın yan etki uyarıları, hastaya gerekli bilgilendirmenin yapılıp yapılmadığı, doz yeterliliği ve olası doz aşımı gibi itirazları karşılayacak nitelikte gerekçelendirilmemiştir. Bu nedenle, üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından (dermatoloji, göz, psikiyatri) oluşturulacak bilirkişi kurulundan, delillerin tümünü değerlendirip nedenleri açıklayan ve denetime elverişli bir rapor alınarak varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması usule aykırıdır ve bozmayı gerektirir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi – Karar: 2020/5453).
Avukat Gökhan Yağmur Hakkında
İstanbul merkezli çalışan Avukat Gökhan Yağmur, hem ulusal hem de uluslararası alanda geniş bir hukuk pratiğine sahiptir. Ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikrî mülkiyet hukuku alanlarında yürüttüğü dava ve danışmanlık hizmetleriyle tanınmaktadır.
Özellikle marka ve patent hukuku üzerine yoğunlaşan Gökhan Yağmur, TÜRKPATENT, USPTO, EUIPO ve WIPO Madrid Protokolü gibi farklı platformlarda müvekkillerine marka tescili, marka izleme, lisanslama ve marka ihlallerine karşı koruma hizmetleri sunmaktadır. “Anthony Jackson” gibi uluslararası markaların tescil ve koruma süreçlerini yönetmesiyle bu alanda güçlü bir tecrübe edinmiştir.
Türkiye’de Bakırköy, Küçükçekmece ve İstanbul’un birçok adliyesinde aktif olarak dava takibi yapan Yağmur, aynı zamanda istinaf ve temyiz süreçlerinde de müvekkillerini temsil etmektedir. Aile hukuku davaları, boşanma ve nafaka uyuşmazlıkları, ceza davaları ve ticari ihtilaflarda geniş bir tecrübe yelpazesine sahiptir.
Gökhan Yağmur yalnızca bir avukat değil, aynı zamanda hukuk teknolojileri ve girişimcilik alanında da öncü bir isimdir. “Hukuk Plus”, “HukukBankasi.net”, “TevkilPlus.net” ve “VilvaMedia.com” gibi projeleriyle hukuk dünyasında dijital dönüşümü desteklemekte; ayrıca İngiltere merkezli YGMR LTD üzerinden yabancı kişi ve şirketlere Türkiye’de marka ve ticaret danışmanlığı hizmeti sunmaktadır.
Müvekkillerine her zaman hukuki güvenlik, şeffaflık ve çözüm odaklı yaklaşım sunmayı ilke edinen Av. Gökhan Yağmur, aynı zamanda hukuk içerikleri, akademik çalışmalar ve profesyonel makalelerle hukuk bilgisini geniş kitlelerle paylaşmaktadır.
📞 İletişim: 0542 157 06 34
🌐 Web: www.gokhanyagmur.com – www.gokhanyagmur.com.tr