Delillerin Ortaya Konulması ve Reddi (CMK 206)
Delillerin ortaya konulması Bu bölüm, sanığın sorgusundan sonra delillerin nasıl ortaya konulacağı, hangi usulle tartışılacağı ve hangi hâllerde delillerin reddedileceğini açıklar. “Delillerin ortaya konulması” aşaması, yargılamanın sağlıklı ilerlemesi ve hükmün isabeti için belirleyicidir; ortaya konulup tartışılmayan deliller hükme esas alınamaz.
Delillerin Ortaya Konulmasına Başlama Zamanı
Sanığın sorgusu tamamlandıktan sonra delillerin ortaya konulması aşamasına geçilir.[^2] Bu aşamadan anlaşılması gereken; tanık ve bilirkişilerin dinlenmesi, keşif işlemlerinin yapılması ile diğer ispat araçlarının ileri sürülmesi, açıklanması, incelenmesi ve tartışılabilir hâle getirilmesidir. Delillerin ortaya konulması ve tartışılması yapılmamış bir delil, CMK m. 217/1 gereği hükme dayanak yapılamaz.[^3]
Yoklukta Delillerin Ortaya Konulması (İstisna)
Kural olarak delillerin ortaya konulması, sanığın sorgusundan sonra ve taraflar hazırken gerçekleştirilmelidir. Bununla birlikte CMK m. 206, bu kurala bir istisna getirir: Usulüne uygun tebligata rağmen sanık duruşmaya gelmemişse, sorgusu yapılmamış olmak delillerin ortaya konulması ve tartışılmasına engel değildir. Sonradan gelen sanığa yokluğunda yapılan işlemler okunur. Esas itibarıyla tüm delillerin soruşturma ve duruşma hazırlığı aşamalarında toplanması hedeflenir; böylelikle dava mümkünse tek celsede sonuçlandırılır. Madde, ortaya konulan delilin hangi hâllerde reddedileceğini de düzenler. Buna göre:
- Delil kanuna aykırı şekilde elde edilmişse,
- Delille ispat edilmek istenen olgunun karara etkisi yoksa,
- İstem yalnızca davayı uzatma amacı taşıyorsa,
delil reddedilir.
Ayrıca Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirse delillerin ortaya konulmasından vazgeçilebilir. Bu hususta karar mahkemeye aittir. Doktrindeki görüşe göre, delillerin ortaya konulması talebinden vazgeçilen delil davanın esasını önemli ölçüde etkileyebilecek nitelikteyse, mahkemenin bu talebi kabul etmemesi gerekir; aksi, maddi gerçeğin araştırılması ilkesine aykırılık oluşturur.
Delilden Vazgeçme ve Zorunlu Dinleme
Bir kanıttan vazgeçilebilmesi, tarafların birlikte istemde bulunmalarına bağlıdır.[^4] Dinlenmesine karar verilen tanıklar dinlenmeden ya da usule uygun biçimde dinlemekten vazgeçilmeden, eksik soruşturma ile karar verilmesi bozma nedenidir.[^5] Bozmadan sonra yeni kanıt ileri sürülebilir; mahkemenin bu konuda açık bir karar alması gerekir.[^6]
Delil ve Olayın Geç Bildirilmesi (CMK 207)
Ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu nedenle yargılama sonuçlanıncaya kadar delillerin ortaya konulması bakımından yeni delillerin ileri sürülmesine belirli koşullarda imkân tanınır; salt gecikme tek başına ret nedeni değildir.
Geç Bildirilen Delillerin Değerlendirilmesi
Ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amaçlandığından, hüküm kuruluncaya kadar delillerin toplanması gerekir. Dava uzatılmak ya da adalet yanıltılmak istenmediği sürece bir delilin geç ileri sürülmesi, reddi için başlı başına gerekçe teşkil etmez. Yargıtay’ın bozma kararından sonra da delil ileri sürülebilir.[^7] Bununla birlikte, yeni delilin bozmadan kapsam dışı olduğu ileri sürülerek reddedilmesi mümkün değildir.[^8]
Hükme Kadar Kanıt İkamesi
Duruşmanın her aşamasında kanıt ileri sürülebilir.[^9] Kanıtlar, hüküm verilinceye kadar ikame edilebilir. Hatta temyiz aşamasında da yeni kanıtların ileri sürülebilmesi, hukuk ilkelerinin bir gereği olarak kabul edilir.[^10]
Rapor, Belge ve Diğer Yazıların Okunması (CMK 214)
Beyan delilleri gibi belge delillerinin de mahkeme huzurunda ortaya konulup tartışılması gerekir. Delillerin ortaya konulması, rapor ve belgelerin okunması ile tamamlanır; ardından tüm deliller birlikte değerlendirilerek hüküm kurulur.
Belge Delillerinin Okunma Zorunluluğu
Delil değeri taşıyan açıklama ve görüş içeren resmî belgeler, diğer yazılar ile fenni muayene ve doktor raporlarının esas mahkemede okunması zorunludur. Sanık, delillerin ortaya konulması sırasında okunan bir belgenin içeriğinin gerçeği yansıtmadığını ileri sürerse, mahkeme gerekli gördüğünde belge veya yazıları düzenleyenleri ya da raporda imzası bulunanları açıklama yapmak üzere duruşmaya çağırabilir.[^11]
Somut Örnek: Eksik Araştırma
20.05.2006 tarihli olay tutanağını düzenleyen görevliler dinlenmeden; sanıkların suç konusu uyuşturucu maddeyi olay anında gizlemeye çalışıp çalışmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması, delillerin ortaya konulması yönünden eksik araştırma sayılmış ve bozma nedeni yapılmıştır.[^12]
Dinleme ve Okumadan Sonra Diyeceğin Sorulması (CMK 215)
Yüzyüzelik ilkesinin doğal sonucu olarak, delillerin ortaya konulması ve okunmasından sonra taraflara bunlara ilişkin görüşlerini bildirme imkânı verilmelidir. Bu usule uyulmaması, bozma nedeni oluşturur.
“Diyeceğin Var mı?” Kuralı
Maddede, tarafların aleyhlerine ileri sürülen her kanıta karşı beyanda bulunabilme hakları güvence altına alınmıştır. Dinlenen veya okunan delillere karşı tarafların diyeceklerinin sorulmaması, bozmayı gerektirir.[^13] Öte yandan, söz konusu belgeler kararda dayanak yapılmamış, sonuca etkili değil ya da geçersiz ise, okunmamaları bozma gerekçesi yapılamaz. Nitekim mağdura ait 1.4.2005 tarihli ve 562 sayılı adli tıp raporunun duruşmada okunup ilgililerin diyeceklerinin sorulmaması CMK m. 209 ve 215’e aykırılık kabul edilmiştir.[^14]
Duruşmada Okunması Zorunlu Belge ve Tutanaklar (CMK 209)
Naip/istinabe yoluyla alınan beyanlara ilişkin tutanaklar, muayene-keşif tutanakları ve kişisel/ekonomik durum belgeleri gibi kimi belgelerin duruşmada okunması zorunludur. Delillerin ortaya konulması bu belgelerin açık yargılamada tartışılmasını da kapsar.
Zorunlu Okuma ve Kapalı Oturum
Naip veya istinabe ile sorgusu yapılan sanığın tutanakları; aynı şekilde dinlenen tanığın ifade tutanakları, muayene ve keşif tutanakları ile delil olarak kullanılacak belgeler, adli sicil özetleri ve sanığın kişisel-ekonomik durumuna ilişkin belgeler duruşmada okunmak zorundadır. Sanığa ya da mağdura ait kişisel veriler içeren belgeler bakımından açıkça talep hâlinde kapalı oturumda okunmasına karar verilebilir (CMK m. 209).[^15] Sorgu ve ifade tutanakları dışında ses ve görüntü kaydı yapılmışsa bunlar da dinlenmeli veya izlenmelidir.[^16] Bu belgelerin duruşmada okunmaması, buyurucu hükme aykırılık oluşturur ve bozmayı gerektirir.[^17] Ayrıca, başka inandırıcı kanıt bulunmadıkça yalnızca ses bantlarına ve gizli ajan raporlarına tam güven duyulamaz.[^18] Otopsi tutanağı ile nüfus ve sabıka kayıtları okunmalı; sanığın bunlara karşı diyeceği sorulmalıdır; aksi, mutlak bozma nedenidir.[^19]
Duruşmada Okunmayacak Belgeler (CMK 210)
Doğrudanlık ilkesi, mahkemenin tanıkları bizzat dinlemesini gerektirir. Delillerin ortaya konulması kapsamında tanık sayısı fazla ise ve olay tümüyle aydınlanmışsa, gereksiz tekrar niteliğindeki tanıkların dinlenmesinden vazgeçilebilir; ancak tek görgü tanığı mutlaka dinlenmelidir.
Doğrudanlık İlkesi ve İstisnalar
Tanık sayısı birden fazlaysa ve bunlardan bir kısmının dinlenmesiyle olay kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşmuşsa, kalan tanıkların dinlenmesinden vazgeçilip önceki anlatımlarının okunmasıyla yetinilebilir. Ne var ki olayın tek kanıtı bir tanığın anlatımı ise, o tanık mutlaka dinlenmelidir.[^20] Soruşturma aşamasında tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir tanık, kovuşturmada da bu hakkını kullanırsa, önceki ifadesi okunamaz ve delil sayılamaz. Buna karşılık ölen veya akıl sağlığı bozulan tanık/bilirkişilerin önceki ifadeleri duruşmada okunmak zorundadır. Hazırlık aşamasında tanıklıktan çekinen kişinin ifadesi duruşmada okunamaz.[^21] Nitekim olayın tek görgü tanığının duruşmada dinlenmeden, hazırlık ifadesinin okunmasıyla yetinilmesi CMK m. 210/1’e aykırılık olarak değerlendirilmiştir.[^22]
Duruşmada Okunmasıyla Yetinilebilecek Belgeler (CMK 211)
Bazı istisnai hâllerde ilgili kişinin dinlenmesine gerek olmaksızın yazılı tutanağın okunması yeterli kabul edilir. Ancak kural, sözlülük ve vasıtasızlık gereği, tanık ve sanığın suç ortağının duruşmada dinlenmesidir.
Sözlülük ve Vasıtasızlık İlkeleri
CMK, sözlülük ve doğrudanlık ilkelerini benimser; hâkimin tanık ve sanığın suç ortağı ile araya aracı koymadan doğrudan temas kurup dinleyerek hüküm kurması, salt tutanak okumaya göre gerçeğe ulaşmada daha isabetlidir. Delillerin ortaya konulması bu nedenle duruşmada bizzat dinlemeyi esas alır. Sanığın suç ortağına ilişkin eski tutanakların okunabilmesi için, bu kişi hakkında dava açılmamış olmalıdır. Suç ortağı hakkında dava açılmışsa dosyaların birleştirilmesi gerekir.[^23]
Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanık veya müdafii; birinci fıkrada sayılanlar dışında kalan tutanakların okunmasına birlikte rıza gösterebilir. Bu durumda tutanakların okunup okunmaması mahkemenin takdirindedir; okunmaları zorunlu değildir. Ancak CMK m. 209/1’de sayılan ve yukarıda belirtilen belgelerin duruşmada okunması zorunludur; sözlülük ve vasıtasızlık ilkesi bunu gerekli kılar.[^24] Bir tanığın, bilirkişinin veya sanığın suç ortaklarından birinin ölmesi, akıl hastalığına yakalanması ya da adresinin tespit edilememesi hâllerinde, önceden alınmış ifadelerin okunmasıyla yetinilebilir.[^25]
Delilleri Takdir Yetkisi (CMK 217)
Ceza yargılamasında delillerin ortaya konulması, hukuka uygun her tür kanıtla ispat ilkesine dayanır; hukuka aykırı deliller hükme esas alınamaz. Ceza yargıcının amacı, maddi gerçeğe ulaşmaktır.
Hukuka Uygunluk ve Hukuka Aykırı Deliller
Suç, hukuka uygun şekilde elde edilen her türlü kanıtla ispatlanabilir; hukuka aykırı elde edilen kanıtlar hükme esas alınamaz. Medeni yargılamada taraflar iddialarını dayandırdıkları bilgi ve belgeleri mahkemeye sunmakla yükümlüdür; kişisel çıkarlar ön plandadır ve tarafların üzerinde anlaştıkları konularda hâkim bağlıdır. İkrar, ek bir araştırmaya gerek olmaksızın hâkimi bağlayabilir; hâkim kural olarak re’sen kanıt araştırmaz, çünkü medeni yargılama şekli gerçeği hedefler. Buna karşılık ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Gerçek, olayın tümünü ya da bir kısmını temsil eden kanıtların bizzat delillerin ortaya konulması ve birlikte değerlendirilmesiyle belirlenir. Ceza yargıcını maddi gerçeğe ulaştırabilecek her husus kanıt olabilir; taraflar delil ileri sürebilir, hâkim re’sen delil araştırabilir ve delil ileri sürmeye kural olarak süre sınırlaması yoktur. Ancak hâkim kişisel bilgisini hükme dayanak yapamaz.[^26]
Hukuka aykırı elde edilen delillerin hükme temel alınamayacağına ilişkin kural, CMK m. 148’de düzenlenen yasak sorgu yöntemleri ile de uyumludur. Delil, soruşturma makamlarınca ya da üçüncü kişilerce hukuka aykırı şekilde elde edilmiş olsa dahi kullanılmamalıdır (CMK m. 148, 206, 217). Mahkemenin gerekçeli kararında, dosyada yer alan ve hukuka aykırı yöntemle elde edildiği saptanan delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir (CMK m. 230/b).[^27]
Tanık Anlatımlarındaki Çelişki ve İkrarın Değeri
Savunma tanıkları ile iddia tanıkları arasındaki çelişki, yüzleştirme yoluyla giderilmeye çalışılmalı; giderilemezse yöntemine uygun biçimde irdelenmeli ve hangi anlatımın neden üstün tutulduğu tartışılmalıdır.[^28] Bir kimse çeşitli nedenlerle ikrarda bulunabilir; ikrarın hâkimi bağlayıcı nitelik kazanabilmesi, ek yan delillerle doğrulanmasına bağlıdır.[^29] Yasak sorgu yöntemleriyle toplanan kanıtlara dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Sanıkların kolluktaki ikrarlarının baskıya dayalı olduğu doktor raporuyla sabitse ve başka delil yoksa, suç sabit görülmez.[^30]
Delillerin Tartışılması (CMK 216)
Duruşma işlemleri CMK’da öngörülen sıraya göre yürütülür. Delillerin ortaya konulması tamamlandıktan sonra deliller tartışılır; kural olarak mahkeme huzurunda tartışılmayan deliller hükme esas alınamaz.
Duruşmanın Sırası ve Delil Tartışması
Duruşmaya, hâkimler, Cumhuriyet savcısı, zabıt kâtibi ve sanığın yerlerini almalarıyla başlanır; tanık ve bilirkişilerin hazır olup olmadığı tespit edilir. İddianamenin kabulü kararı okunur, tanıklar dışarı çıkarılır. Ardından sanığın kimliği saptanır, iddianame okunur, hakları hatırlatılır ve sorgu yapılır. Sorgu bittikten sonra delillerin ortaya konulması tek tek gerçekleştirilir ve nihayet delillerin tartışılması aşamasına geçilir.[^31] Bu aşama, hükmün isabeti için son derece önemlidir; zira mahkeme önünde tartışılmayan delillerin hükme dayanak yapılması kural olarak mümkün değildir.[^32]
Sanık, her aşamada savunmasını yapabilir; dar anlamda savunma ise, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıklamasından sonra yapılan savunmadır.[^33] Delil tartışmasında önce katılana veya vekiline, sonra Cumhuriyet savcısına, ardından sanığa ve müdafiine/kanuni temsilcisine söz verilir. Savcının beyanı uygulamada “esas hakkında mütalaa” olarak adlandırılır. Taraflar bu son beyanlarında yalnızca maddi soruna (suçun sübutu) ilişkin değil, aynı zamanda hukuki nitelendirmeye (hukuki sorun) dair görüşlerini de açıklar. Kanun koyucu gerçek anlamda delil tartışmasını sağlamak için karşılıklı cevap imkânı tanımıştır: Savcı, katılan veya vekili, sanık müdafii/kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii/kanuni temsilcisi de savcı ile katılanın/vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Ancak hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir (CMK m. 216). Sanığa son sözün verilmemesi, CMK m. 289/1-b,h ve CMUK m. 308/8 uyarınca mutlak bozma nedenidir; zira bu aşamada dahi sanığın delillerin ortaya konulması ile ilgili yeni savunma delilleri ileri sürmesi veya savunmasını hazırlamak için süre talep etmesi mümkündür.[^34]
Usul mevzuatında (CYUY m. 251) öngörülen sıralama gözetilerek taraflara görüşlerini bildirme olanağı sağlanmalıdır.[^35]
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün