Bilgi BankasıCeza Hukuku

Müsadere Nedir? (TCK m.54–55)

Müsadere nedir sorusunun cevabı Ceza hukukunda, işlenen suçla bağlantılı belirli eşyaların veya kazançların mülkiyetinin devlete geçmesini ifade eder. Türk Ceza Kanunu (TCK), genel müsadereyi yasaklamış, bunun yerine yalnızca suçla ilişkili malvarlığı unsurlarının devlete geçirilmesine imkân tanıyan özel müsadere sistemini benimsemiştir.


Müsadere Kavramının Tanımı

Müsadere, bir suçun işlenmesiyle bağlantılı olduğu belirlenen bazı eşya veya kazançların mülkiyetinin, yargı kararıyla devlete geçirilmesi işlemidir. Başka bir ifadeyle müsadere, suçtan doğrudan veya dolaylı şekilde elde edilen veya suçun işlenmesinde kullanılan malvarlığı değerlerinin devlet lehine alınmasını sağlayan bir güvenlik tedbiridir.

Türk Ceza Kanunu’nun 54 ve 55. maddeleri, bu kurumun kapsamını ayrıntılı biçimde düzenlemiştir. Anayasa’nın 38. maddesi uyarınca, suç işleyen kişinin tüm malvarlığının devlete geçmesini öngören genel müsadere yasaklanmıştır. Dolayısıyla, TCK’da yalnızca özel müsadere sistemi benimsenmiştir. Bu sistemde, müsadere kararı verilebilmesi için malvarlığı unsurunun suçla somut bir bağlantısının bulunması zorunludur.

Bu nedenle, suçla hiçbir ilgisi bulunmayan para, eşya veya diğer ekonomik değerlerin müsadere edilmesi mümkün değildir. Müsadere kararı, yalnızca suçun konusu, aracı veya sonucu olan malvarlığı unsurları hakkında verilebilir.


Mahkeme Kararının Niteliği

Uygulamada, bazı mahkemeler müsadere kararı vermek yerine davaya konu eşyaların imhasına ya da tasfiyesine hükmedebilmektedir. Ancak bu yaklaşım, ceza hukukunun sistematiğine aykırıdır. Çünkü eşyanın imhası ya da tasfiyesi, bir güvenlik tedbiri değil, sonuç doğurmayan bir idari işlem niteliğindedir.

Doğru olan, mahkemenin kararını açık biçimde “eşyanın müsaderesine” şeklinde kurmasıdır. Böylece mülkiyetin devlete geçmesi, güvenlik tedbiri olarak hukukî sonuç doğurur.


Müsadere Talebinin Usulü

Bir eşyanın veya kazancın müsaderesine karar verilebilmesi için iddianamede açık bir müsadere talebi yer almalıdır. Savcılık iddianamesinde böyle bir talep bulunmadan müsadere kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır.

Yargıtay 19. Ceza Dairesi’nin 2021/3512 sayılı kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir: İddianamede müsadere talebi yer almamasına rağmen 14 adet cep telefonunun müsaderesine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. Bu içtihat, müsadere kararlarının usule uygunluk açısından denetiminde yol gösterici niteliktedir.

Müsadere nedir? sorusunun yanıtı özetle şudur: Ceza hukukunda müsadere, yalnızca suçla bağlantılı eşyaların veya kazançların devlet lehine alınmasını sağlayan, cezadan farklı bir güvenlik tedbiridir. TCK, genel müsadereyi değil, özel müsadere sistemini benimsemiştir. Bu nedenle, her müsadere kararının dayanağı mutlaka suçla ilgili bir malvarlığı unsurudur.


Müsadere Çeşitleri: Eşya veya Kazanç Müsaderesi

Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) müsadere iki ana türde düzenlenmiştir: eşya (mal) müsaderesi ve kazanç (para) müsaderesi. Her iki tür de suçla doğrudan ilişkili malvarlığı değerlerinin devlete geçmesini amaçlayan güvenlik tedbiridir.


Eşya (Mal) Müsaderesi

Eşya müsaderesi, suçla doğrudan bağlantılı olan belirli eşyaların mülkiyetinin devlete geçirilmesi işlemidir. Bu tür müsadere, TCK m.54’te ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.

Bir eşyanın müsadere edilebilmesi için, o eşyanın:

  • Suçun işlenmesinde kullanılmış,
  • Suçun işlenmesine tahsis edilmiş, veya
  • Suçun konusu olmuş olması gerekir.

Bu üç kriterden en az biri bulunmuyorsa, eşyanın müsaderesi mümkün değildir. Örneğin, suçla ilgisi bulunmayan bir aracın veya malın müsadere edilmesi hukuka aykırıdır.

Eşya müsaderesi, cezadan bağımsız bir güvenlik tedbiri olup, failin cezalandırılmasından ziyade toplumun korunmasını hedefler. Bu nedenle, mahkeme tarafından beraat kararı verilse dahi, suçla bağlantısı ispatlanan eşya müsadere edilebilir.


Kazanç (Para) Müsaderesi

Kazanç müsaderesi, suçun işlenmesiyle elde edilen veya suçun işlenmesine kaynak oluşturan maddi menfaatlerin devlet lehine alınmasıdır. Bu düzenleme TCK m.55 kapsamında yer alır.

Kazanç müsaderesinin amacı, suçtan elde edilen gelirlerin suçlu veya üçüncü kişiler üzerinde kalmasını engellemektir. Bu şekilde, suç işleyerek kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesi ve suç ekonomisinin ortadan kaldırılması amaçlanır.

Kazanç müsaderesine konu olabilecek değerler arasında şunlar yer alır:

  1. Suçun konusu olan maddi menfaatler,
  2. Suçun işlenmesiyle elde edilen kazançlar,
  3. Suçun işlenmesi için temin edilen menfaatler,
  4. Bu menfaatlerin dönüştürülmesiyle ortaya çıkan ekonomik değerler.

Bu hüküm, özellikle dolandırıcılık, zimmet, ihaleye fesat karıştırma, ve uyuşturucu madde ticareti gibi suçlarda etkin biçimde uygulanmaktadır.


Kabahatlerde Müsadere

Kabahatler Kanunu’nda da müsadere düzenlemesine yer verilmiştir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca, kabahatin konusunu oluşturan eşya veya kabahat sonucu elde edilen malvarlığı değerleri, kamuya geçirilerek müsadere edilir.

Bu kapsamda örnek vermek gerekirse, seyyar satıcılık faaliyetinde kullanılan tezgâh, araç veya eşyalar müsadere edilebilir. Bu uygulama, kamu düzenini ve ekonomik dengeyi korumayı amaçlayan idari nitelikte bir yaptırımdır.


Tüzel Kişilerde Müsadere

Tüzel kişilikler de müsadere hükümlerine tabi olabilir. TCK m.60/2 gereğince, bir şirket, dernek veya vakıf gibi özel hukuk tüzel kişisinin yararına suç işlenmişse, bu tüzel kişi hakkında da eşya veya kazanç müsaderesi hükümleri uygulanabilir.

Burada amaç, tüzel kişiliğin haksız kazanç elde etmesini önlemek ve suçtan doğrudan veya dolaylı biçimde yararlanan yapılar üzerinde caydırıcı etki yaratmaktır.

Müsadere türleri arasında en temel ayrım, eşya müsaderesi ve kazanç müsaderesi şeklindedir. Her iki kurum da ceza hukuku sisteminde güvenlik tedbiri niteliğindedir ve toplumun korunması ile suçtan elde edilen kazançların ortadan kaldırılmasını hedefler.

TCK, bu iki müsadere türünü düzenlerken, mülkiyet hakkının orantısız biçimde ihlal edilmemesine dikkat etmiş; yalnızca suçla bağlantılı malvarlığı değerlerinin devlete geçirilmesine izin vermiştir.

Eşya (Mal) veya Kazanç – Para Müsaderesinin Hukuki Niteliği

Müsadere, ceza hukukunda bir ceza türü değil, güvenlik tedbiri olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu sisteminde cezalar failin kusuruna dayanırken, güvenlik tedbirleri failin tehlikelilik hali dikkate alınarak uygulanır. Bu nedenle müsadere, failin işlediği suçtan doğan bir sonuç değil, toplumun güvenliğini sağlamak amacıyla alınan bir önlemdir.


Müsaderenin Ceza ve Güvenlik Tedbiri Arasındaki Yeri

Ceza hukuku sisteminde yaptırımlar ikiye ayrılır: cezalar ve güvenlik tedbirleri.

  • Cezalar, failin kusurluluğu esas alınarak uygulanır.
  • Güvenlik tedbirleri ise, failin toplumsal tehlikelilik hali göz önünde bulundurularak uygulanır.

Bu ayrım dikkate alındığında, ister eşya müsaderesi ister kazanç (para) müsaderesi olsun, her iki yaptırım türü de güvenlik tedbiri niteliğindedir. Yani müsadere, cezalandırıcı değil, koruyucu bir işlev görür.

Müsaderenin güvenlik tedbiri olarak kabul edilmesi, hukuki bakımdan iki temel sonuca yol açar:

  1. Müsadereye ilişkin kararlarda kazanılmış hak ilkesi uygulanmaz.
  2. Mahkûmiyet kararı olmasa bile müsadere kararı verilebilir.

1. Kazanılmış Hak İlkesi Müsadereye Uygulanmaz

Kazanılmış hak ilkesi, lehe bir kararın kesinleşmesiyle birey lehine doğan sonuçların korunması anlamına gelir. Ancak müsadere kararlarında bu ilke geçerli değildir.

Örneğin, bir sanık hakkında yerel mahkeme tarafından 3 yıl hapis cezası verilmiş ve bu hüküm aleyhe temyiz edilmemişse, Yargıtay suçun aslında 10 yıl hapis cezası gerektirdiğini tespit etse bile sanık lehine kazanılmış hak oluşur ve cezası artırılamaz.

Ancak müsadere hükümlerinde bu durum farklıdır. Mahkeme, müsadere edilmesi gereken bir eşya veya kazanç hakkında ilk hükümde karar vermemiş olsa bile, her zaman müsadere kararı verebilir. Çünkü müsadere bir ceza değil, kamu düzenini korumaya yönelik güvenlik tedbiridir.

Bu nedenle, sanık lehine “müsadere edilmemiş” bir malvarlığı unsuru hakkında daha sonra yeniden karar verilmesi, kazanılmış hak ilkesine aykırılık oluşturmaz.


2. Mahkûmiyet Kararı Olmasa da Müsadere Kararı Verilebilir

Müsadere, güvenlik tedbiri niteliğinde olduğundan, bir suç işlenmiş olsa bile failin mahkûm edilmesi zorunlu değildir. Mahkeme, sanık hakkında beraat kararı verse dahi suçla bağlantılı eşya veya kazanç hakkında müsadere kararı verebilir.

Aynı şekilde, kamu davasının hiç açılmamış olması ya da açılmış davanın düşmesi veya ortadan kaldırılması da müsadere kararının verilmesine engel değildir.

Örneğin; uyuşturucu madde ticareti suçundan açılan bir dava beraatla sonuçlansa bile, suçla bağlantılı olduğu sabit olan para veya aracın müsaderesine karar verilebilir.

Bu uygulama, müsaderenin cezalandırıcı değil, toplum güvenliğini korumaya yönelik önleyici niteliğini açıkça göstermektedir.


3. Müsadere Kararının İnfaz Zamanaşımı

Mahkemeler tarafından verilen müsadere kararları, hükmün kesinleşmesinden itibaren 20 yıl içinde infaz edilmelidir. Bu süre geçtikten sonra, müsadere kararının uygulanması mümkün değildir. Bu düzenleme, müsadere kararlarının süresiz biçimde infaz edilmesinin önüne geçmekte ve hukuki güvenlik ilkesini korumaktadır.


Müsadere nedir? sorusuna yanıt verirken, bu kurumun bir ceza değil, güvenlik tedbiri olduğu vurgulanmalıdır. Müsadere, toplum düzenini korumak ve suçtan elde edilen haksız kazançların sistem dışına çıkarılmasını sağlamak amacıyla uygulanır.

Kazanılmış hak ilkesinin uygulanmaması ve mahkûmiyet kararı olmaksızın da müsadere kararı verilebilmesi, bu tedbirin bağımsız ve koruyucu niteliğini göstermektedir.

Eşya (Mal) Müsaderesi Şartları (TCK m.54)

Eşya müsaderesi, ceza hukukunda en sık uygulanan müsadere türüdür. Ancak uygulamada, mahkemelerce yapılan hataların büyük bölümü, Türk Ceza Kanunu’nun 54. maddesinin sistem bütünlüğü içinde değerlendirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, eşya müsaderesinin hangi şartlarda uygulanabileceği açık biçimde belirlenmiştir.


1. Müsadere Konusu Eşya İyiniyetli Üçüncü Kişiye Ait Olmamalıdır

Eşya müsaderesinin temel şartlarından biri, suçla bağlantılı eşyanın iyiniyetli üçüncü kişiye ait olmamasıdır.
Kural olarak, suçta kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşya kime ait olursa olsun müsadere edilir. Ancak, iyiniyetli üçüncü kişiler bu kuralın istisnasını oluşturur.

Ceza Kanunu’ndaki iyiniyet kavramı, Medeni Kanun’daki iyiniyetten farklıdır.

  • Üçüncü kişi, kendisine ait eşyanın suçta kullanıldığını bilmiyorsa, iyiniyetli sayılır.
  • Buna karşılık, eşyasının suçta kullanıldığını bildiği hâlde görmezden geliyorsa veya menfaat elde etmeye çalışıyorsa, artık iyiniyetli değildir ve müsadere hükümleri uygulanabilir.

Eşyanın tamamı yerine sadece bir kısmı suçta kullanılmışsa, ayrılabilirlik ilkesi uygulanır.
Eşyanın tamamına zarar verilmeden suçta kullanılan kısmı ayrılabiliyorsa, sadece o kısım müsadere edilir.

📌 Örnek: Bir tır ile uyuşturucu madde taşınmışsa, tırın dorsesi suçta kullanılmış sayılır. Bu durumda sadece dorsenin müsaderesi mümkündür; çekici kısmı ise sahibine iade edilir.

Ayrıca, suçta kullanılan eşya paylı mülkiyete konuysa, yalnızca suça katılan kişinin payı müsadere edilebilir.


2. Müsadere Kasten İşlenen Suçlarda Uygulanabilir

Eşya müsaderesi yalnızca kasten işlenen suçlarda uygulanabilir.
Taksirle işlenen suçlarda, yani failin kastı olmaksızın gerçekleşen fiillerde müsadere hükümleri geçerli değildir.
Bu düzenleme, müsaderenin cezalandırıcı değil, ancak failin bilerek ve isteyerek suçla bağlantılı eşyayı kullanması hâlinde uygulanabilecek bir tedbir olduğunu gösterir.


3. Suç ve Müsadere Arasındaki İlişki

Bir malvarlığı unsurunun müsadere edilebilmesi için, o unsurla suç arasında doğrudan bir ilişki bulunmalıdır.
Bu ilişki üç temel kategori üzerinden değerlendirilir:

  1. Suçun işlenmesinde bizzat kullanılan eşya müsadere edilir.
  2. Suçun işlenmesine tahsis edilen eşya müsadere edilir.
  3. Suçtan elde edilen eşya veya kazanç müsadere edilir.

Buna karşın, sadece suçta kullanılmak üzere hazırlanan eşya veya para kural olarak müsadere edilemez.
Ancak bu tür eşyalar kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlike oluşturuyorsa, müsadere kararı verilebilir.

Ayrıca, müsadere edilecek eşya üzerinde üçüncü kişiler lehine ipotek, intifa, sükna gibi sınırlı ayni haklar varsa, müsadere kararı bu haklar saklı kalmak şartıyla verilir (TCK m.54/1-son).


4. Müsadere Uygulamasında Orantılılık İlkesi

Müsadere, mülkiyet hakkına doğrudan müdahale eden bir güvenlik tedbiridir. Bu nedenle, müsadere kararları orantılılık ilkesine uygun olmalıdır.

Müsadere edilen eşya veya malvarlığı değeri, işlenen suçun ağırlığıyla ölçülü olmalıdır. Aksi hâlde karar hakkaniyete aykırı olur.

📌 Örnek: İçinde 50 gram uyuşturucu madde bulunan bir aracın tamamen müsadere edilmesi, orantısız bir müdahale olarak kabul edilir. Çünkü suçun ağırlığı ile müsadere edilen eşya arasında dengesizlik vardır (TCK m.54/3).


5. Kaim Değerin Müsaderesi

Bazen suçla ilişkili eşyanın aynen müsadere edilmesi mümkün olmaz.
Eşya satılmış, tüketilmiş, yok edilmiş veya devredilmiş olabilir.
Bu gibi durumlarda eşyanın parasal karşılığı, yani kaim değer müsadere edilir (TCK m.54/2).

📌 Örnek: Suçta kullanılan taşınmaz satılmışsa, taşınmazın satış bedeli kadar paranın müsaderesine karar verilir. Böylece, suçla bağlantılı ekonomik kazanç ortadan kaldırılmış olur.


6. Yasak Eşyanın Müsaderesi

Bazı eşyalar suçta kullanılmasa bile yasak nitelikte olabilir.
Üretimi, bulundurulması, taşınması veya satılması başlı başına suç oluşturan eşyalar “yasak eşya” sayılır.

📌 Örnek: Bir tarlada Hint keneviri yetiştirilmişse, bu bitkiler suçta kullanılmamış olsa dahi yasak eşya oldukları için müsadere edilir.

Bu tür eşyalar, kamu düzenini ve toplum sağlığını koruma amacıyla doğrudan devlete geçirilir.


Eşya müsaderesi, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçla doğrudan ilişkili malların devlete geçirilmesini sağlayan etkili bir güvenlik tedbiridir.
Ancak uygulanabilmesi için, eşyayla suç arasında açık bir bağlantı bulunmalı, üçüncü kişilerin iyiniyetli hakları korunmalı ve karar orantılılık ilkesine uygun olmalıdır.

TCK m.54 hükmü, mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında hassas bir denge kurar. Bu nedenle mahkemeler, eşya müsaderesi kararlarını verirken hem kanıt bütünlüğünü hem de adil dengeyi gözetmekle yükümlüdür.

Kazanç Müsaderesi Şartları (TCK m.55)

Kazanç müsaderesi, suç işleyerek haksız gelir elde edilmesini engellemek amacıyla düzenlenmiş bir güvenlik tedbiridir. Bu müsadere türü, yalnızca para değil; suçtan elde edilen veya suçun işlenmesine katkı sağlayan her türlü malvarlığı değeri üzerinde uygulanabilir. Türk Ceza Kanunu’nun 55. maddesi, kazanç müsaderesinin kapsamını ve uygulanma koşullarını açık biçimde ortaya koymuştur.


Kazanç Müsaderesinin Amacı ve Kapsamı

Kazanç müsaderesinin temel amacı, suçun ekonomik getirilerini ortadan kaldırmak ve suçtan kazanç sağlamayı caydırmaktır. Bu yolla, failin suçtan herhangi bir maddi menfaat elde etmesi engellenir.

Kazanç müsaderesi, yalnızca para müsaderesi olarak adlandırılsa da bu ifade eksiktir; çünkü müsadere yalnızca parayı değil, her türlü ekonomik değeri kapsar.

Bu güvenlik tedbiri özellikle şu suçlarda etkin biçimde uygulanır:

  • Zimmet (TCK 247)
  • Dolandırıcılık (TCK 157–158)
  • İhaleye fesat karıştırma (TCK 235)
  • Uyuşturucu madde ticareti (TCK 188)

Bu suçlarda amaç, failin haksız kazanç yoluyla elde ettiği ekonomik değerlerin devlete geçirilmesi ve suçtan elde edilen menfaatin ortadan kaldırılmasıdır.


Kazanç Müsaderesinin Dört Temel Uygulama Biçimi

Türk Ceza Kanunu’na göre kazanç müsaderesi dört farklı şekilde gerçekleşebilir:

  1. Suçun bizzat konusu olan maddi menfaatlerin müsadere edilmesi,
  2. Suçun işlenmesiyle elde edilen kazançların müsadere edilmesi,
  3. Suçun işlenmesi için temin edilen ekonomik menfaatlerin müsadere edilmesi,
  4. Suçun konusu, sonucu veya işlenmesiyle elde edilen menfaatlerin değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan tüm ekonomik değerlerin müsadere edilmesi.

Bu düzenleme sayesinde, suçtan doğrudan veya dolaylı şekilde elde edilen her türlü kazanç devlet lehine alınabilir.


Kaim Değerin Müsaderesi

Bazı durumlarda, suçtan elde edilen kazanç veya eşya bulunamayabilir veya elden çıkarılmış olabilir. Bu hallerde, kazanç yerine geçen kaim değer müsadere edilir (TCK m.54/2).

📌 Örnek: Dolandırıcılık sonucu elde edilen para başka bir hesaba aktarılmış veya malvarlığına dönüştürülmüşse, o değerlerin parasal karşılığı müsadere edilir.

Bu uygulama, suçtan doğrudan elde edilen kazanç ortadan kaldırılsa bile, ekonomik avantajın failde kalmasını önlemeyi amaçlar.


Üçüncü Kişilere Devredilen Eşyada Müsadere

Suçla bağlantılı bir eşya veya kazanç, üçüncü kişiye devredilmiş olabilir.
Bu durumda, üçüncü kişi iyiniyetli ise müsadere kararı verilemez.

TCK m.54/3’e göre, Medeni Kanun’un iyiniyet hükümleri burada doğrudan uygulanır.

  • Üçüncü kişi, suçla ilgisi olduğunu bilmeden malı elde etmişse, iyiniyetli sayılır ve müsadere yapılamaz.
  • Ancak, malın suçla ilgisini bilerek veya bilebilecek durumda olarak elde etmişse, iyiniyetli değildir ve müsadere kararı verilebilir.

Ceza mahkemeleri, bu değerlendirmeyi yaparken Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesi kapsamında iyiniyet kavramını esas almalıdır.


Kazanç Müsaderesinin Önemi

Kazanç müsaderesi, yalnızca bireysel ceza adaletini değil, ekonomik suç politikası açısından da önem taşır.
Bu kurum sayesinde, suç işleyen kişinin haksız kazanç elde etmesi engellenir ve “suçtan gelir elde etme” motivasyonu ortadan kaldırılır.

Böylece:

  • Ekonomik suçlarla mücadele etkinleşir,
  • Suçtan doğan ekonomik kaynaklar kamuya kazandırılır,
  • Hukukun caydırıcılığı güçlenir.

Kazanç müsaderesi nedir? sorusunun yanıtı; suç işlenmesi sonucu elde edilen maddi menfaatlerin, paranın veya eşyanın devlet lehine alınması şeklindedir. Bu müsadere türü, hem haksız kazançları ortadan kaldırır hem de suçun ekonomik motivasyonunu engeller.

TCK m.55, kazanç müsaderesini ayrıntılı biçimde düzenleyerek, suç ekonomisine karşı güçlü bir hukukî araç oluşturmuştur.

6831 Sayılı Orman Kanunu’na Göre Müsadere

Orman Kanunu, orman varlıklarının korunması amacıyla suçla bağlantılı eşyaların müsaderesine ilişkin özel hükümler içermektedir. Bu düzenlemeler, Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleriyle birlikte uygulanır. Özellikle orman emvalinin taşınmasında kullanılan araçlar, suç aletleri ve elde edilen ürünler, belirli şartlar altında müsadere edilir.

müsadere nedir

Orman Kanunu’nda Müsadere Düzenlemesi

6831 sayılı Orman Kanunu, orman suçlarına özgü özel müsadere hükümleri getirmiştir.
Kanunun 108. maddesi, orman emvali niteliğindeki ürünlerin taşınmasında kullanılan araçların ve suçta kullanılan diğer aletlerin müsaderesini düzenler.

Bu maddeye göre, orman emvalinin naklinde kullanılan nakil vasıtaları, orman ürünleri ve suçun işlenmesinde kullanılan diğer araçlar müsadere edilebilir. Ancak, bu müsadere işlemi yapılırken TCK’nın 54 ve 55. maddelerinde yer alan genel hükümler dikkate alınmalıdır.

📌 Yani, müsadere kararı verilirken failin kastı, eşyanın suçla ilgisi ve iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları korunmalıdır.


2008 Sonrası Düzenleme: Üçüncü Kişi Koruması

Orman Kanunu’nda 2008 yılında yapılan değişiklik öncesinde, orman suçlarında kullanılan her türlü nakil aracı koşulsuz olarak müsadere edilmekteydi.
Ancak 2008 değişikliği ile, iyiniyetli üçüncü kişilere ait nakil vasıtalarının müsadere edilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir.

Bu düzenleme, TCK’daki özel müsadere sistemi ile uyum sağlamıştır.
Artık, orman ürünlerinin taşınmasında kullanılan bir aracın müsadere edilebilmesi için:

  • Aracın suçta bilinçli şekilde kullanılmış olması,
  • Sahibinin suçtan haberdar veya rızalı olması gerekir.

Böylece, orman suçlarında da masum üçüncü kişilerin mülkiyet hakkı korunmaktadır.


Orman Kanunu’nun 93. Maddesi Uyarınca Müsadere

Orman Kanunu’nun 93. maddesi, mahkûmiyet hükmü verilmesi hâlinde müsadere edilecek unsurları belirler.
Bu hükme göre:

  • Suçun konusunu oluşturan eşyalar,
  • Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar,
  • Suçun işlenmesiyle elde edilen ürünler ve tesisler,
    mahkûmiyet kararıyla birlikte müsadere edilir.

Bu hüküm, TCK’nın genel müsadere sistemine paralel olarak uygulanır. Yani, suçla bağlantısı açık biçimde ortaya konulan her türlü orman ürünü veya aracı müsadere edilebilir.


Orman Suçlarında Müsadere ve Kamu Yararı

Orman suçları, yalnızca bireysel menfaat ihlali değil, kamu yararına yönelik bir tehlike oluşturur.
Bu nedenle, Orman Kanunu’ndaki müsadere hükümleri çevre koruma ve kamu düzeni odaklıdır.

Müsadere edilen araç, ürün veya eşya; orman varlığının korunması, kaçak orman ürünlerinin ticaretinin önlenmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla devlete geçirilir.


Orman Kanunu’na göre müsadere, çevre ve doğal kaynakların korunması için özel bir güvenlik tedbiri niteliğindedir.
2008 yılında yapılan değişiklikle birlikte, iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları korunarak adil bir denge sağlanmıştır.

TCK’nın genel hükümleriyle birlikte uygulandığında, orman suçlarında müsadere hem cezai caydırıcılığı artırır hem de doğal kaynakların sürdürülebilirliğini güvence altına alır.

Kaçakçılık Suçlarında Müsadere


Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda Müsadere

Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 13. maddesi, müsadere hükümlerini özel olarak düzenler.
Bu maddeye göre, kaçakçılık suçlarında uygulanacak müsadere işlemlerinde TCK’nın genel hükümleri geçerlidir. Yani, müsadere kararı verilebilmesi için malın veya eşyanın suçla doğrudan bağlantılı olması, failin kastının bulunması ve orantılılık ilkesinin gözetilmesi gerekir.

Ancak, kaçakçılık suçlarına özgü olarak Kanun, bazı özel şartlar da getirmiştir. Özellikle kaçak eşyayı taşıyan araçların müsadere edilmesi, belirli koşullara bağlıdır.


Nakil Araçlarının Müsaderesi Şartları

Kaçak eşyayı taşıyan araçların müsadere edilebilmesi için aşağıdaki üç koşuldan en az birinin gerçekleşmesi gerekir:

  1. Kaçak eşya aracın içinde özel bir tertibatla taşınıyorsa:
    Örneğin, aracın gizli bölmelerine, yakıt deposuna veya koltuk altına özel olarak kaçak mal yerleştirilmişse, bu durumda araç müsadere edilir.
  2. Kaçak eşya aracın ağırlıklı bölümünü oluşturuyorsa:
    Aracın yük kapasitesinin önemli bir kısmını kaçak mal oluşturuyorsa, bu durum da müsadere için yeterlidir.
  3. Kaçak eşya yasak veya topluma zararlı nitelikteyse:
    Toplum ve çevre sağlığı açısından tehlikeli, zararlı veya yasak eşyaların taşınması hâlinde, araç doğrudan müsadere edilir.

Bu üç şarttan biri bulunmadığı sürece, araç sahibinin iyiniyetli olması hâlinde müsadere kararı verilemez.

📌 Örnek: Kaçak sigara veya akaryakıt taşıyan bir aracın sahibi, aracın bu amaçla kullanıldığını bilmiyorsa ve gerekli özeni göstermişse, aracın müsaderesi hukuka aykırıdır.


TCK ve Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Arasındaki İlişki

TCK’nın 54. ve 55. maddeleri, müsadere konusunda genel hükümleri düzenlerken, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu bu hükümlere ek koruma mekanizmaları getirir.
Bu nedenle, kaçakçılık suçlarında müsadere kararı verilirken mahkemeler iki aşamalı bir değerlendirme yapmalıdır:

  1. Eşya veya kazancın suçla ilgisi somut olarak belirlenmelidir.
  2. TCK’nın genel hükümleriyle Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri birlikte uygulanmalıdır.

Böylece hem failin haksız kazanç elde etmesi önlenir hem de masum üçüncü kişilerin mülkiyet hakkı korunur.


Kaçak Eşyaların Müsadere Edilmesi

Kaçak eşyaların müsadere edilmesi, suçtan doğrudan elde edilen veya suçun konusunu oluşturan malların devlet lehine geçirilmesi anlamına gelir.
Bu mallar, genellikle gümrük işlemlerine tabi tutulmadan ülkeye sokulan veya vergi ve harçtan kaçırılan ürünlerdir.

Kaçak mallar arasında en çok karşılaşılanlar şunlardır:

  • Akaryakıt ve türevleri
  • Tütün ve tütün mamulleri
  • Alkollü içkiler
  • Elektronik cihazlar
  • Değerli madenler veya döviz

Bu mallar suçla doğrudan ilişkili oldukları için, failin beraat etmesi hâlinde bile müsadere edilebilirler.


Müsadere Kararlarında Orantılılık ve İyiniyet

Kaçakçılık suçlarında müsadere uygulanırken, orantılılık ilkesi ve iyiniyetli üçüncü kişilerin korunması esastır.
Mahkeme, suçun niteliğini, failin kusur derecesini ve müsadere edilecek eşyanın değerini dikkate alarak karar vermelidir.

Örneğin; küçük miktarda kaçak mal taşınmasına rağmen yüksek değerde bir aracın müsadere edilmesi, hakkaniyet ve ölçülülük ilkelerine aykırı olur.


Kaçakçılık suçlarında müsadere, hem suç ekonomisini engelleyen hem de devletin mali haklarını koruyan önemli bir güvenlik tedbiridir.
Bu kapsamda, kaçak eşyaların yanı sıra belirli şartları taşıyan nakil araçları da müsadere edilebilir.
Ancak, karar verilmeden önce iyiniyet, orantılılık ve mülkiyet hakkı dengesi titizlikle gözetilmelidir.

Müsadere Usulü

Müsadere kararı, ceza muhakemesi hukukunda belirli usullere tabidir. Bu kararın verilebilmesi için, mahkemenin ya da hâkimin eşyanın suçla ilgisini değerlendirmesi, ilgili kişileri dinlemesi ve hükmünü duruşmalı şekilde oluşturması gerekir. Müsadere süreci, yalnızca suçun niteliğiyle değil, aynı zamanda usul güvenceleri ile de yakından ilgilidir.


Kamu Davası Açılmamışsa Müsadere Talebi

Kamu davası açılmamış olsa bile, müsadere kararı verilebilir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı veya katılan, davayı görmeye yetkili mahkemeye başvurarak müsadere talebinde bulunabilir.

Bu talep üzerine mahkeme, müsadere edilmesi istenen eşya veya kazançla ilgili inceleme yapar ve karar verir. Böylece, suçun işlenmiş olmasına rağmen fail hakkında dava açılmadığı veya dava açılmasının ertelendiği durumlarda dahi, suçla bağlantılı malvarlığı değerleri devlete geçirilebilir.


Kamu Davası Açılmışsa ve Esasla Birlikte Karar Verilmemişse

Bir kamu davası açılmış ve esas hakkında hüküm verilmiş, ancak eşya veya kazançla ilgili bir karar verilmemişse, mahkeme bu eksikliği sonradan giderebilir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK m.256) gereğince, mahkeme, re’sen veya ilgililerin talebi üzerine bu konuda ayrıca karar verir.
Bu hüküm, müsadere kararlarının yargılamanın bütünlüğü içinde tamamlanmasını sağlar.


Duruşmalı İnceleme Zorunluluğu

CMK m.256 uyarınca, müsadere kararları duruşmalı şekilde verilmelidir.
Mahkeme, müsadere veya iade edilecek eşya ve malvarlığı değerleri üzerinde hak iddia eden kişileri duruşmaya çağırmakla yükümlüdür.

Çağrılan kişiler, sanığın sahip olduğu tüm haklardan yararlanabilirler.
Ancak çağrıya uymamaları hâlinde duruşma ertelenmez ve mahkeme, mevcut delillere göre karar verir.

Bu düzenleme, mülkiyet hakkının korunması ve savunma hakkının etkin kullanılabilmesi açısından büyük önem taşır.


Müsadere Kararına Karşı Kanun Yolu

CMK m.257 hükmüne göre, müsadere kararına karşı istinaf kanun yolu açıktır.
Bu yola başvurabilecek kişiler şunlardır:

  • Cumhuriyet savcısı,
  • Katılan (mağdur),
  • Eşya üzerinde hakkı bulunan üçüncü kişiler.

İstinaf incelemesi, kararın hem usule uygunluğunu hem de esas yönünden isabetini denetler.
Bu sayede, mülkiyet hakkı üzerindeki haksız müdahalelerin önüne geçilmiş olur.


Suç Konusu Olmayan Eşyada Müsadere

Eğer eşya suçun konusu değilse, fakat müsadereye tabi nitelikte ise, karar verme yetkisi Sulh Ceza Hâkimine aittir.
CMK m.259 uyarınca bu hâkim, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verebilir.

Bu tür eşyalar genellikle;

  • Suçta kullanılmak üzere hazırlanmış ancak kullanılmamış,
  • Kamu güvenliği veya sağlığı açısından tehlike arz eden eşyalar olur.

Dolayısıyla, bu durumda cezai bir hüküm değil, idari nitelikte bir güvenlik tedbiri uygulanmış olur.


Müsadere usulü, ceza muhakemesi sürecinin adil yürütülmesi için büyük önem taşır.
Her ne kadar müsadere bir güvenlik tedbiri olsa da, uygulanması sırasında adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı ve orantılılık ilkesi titizlikle gözetilmelidir.

CMK’nın 256 ila 259. maddeleri, müsadere kararlarının hem hukukî hem de usulî denetimini sağlayarak, vatandaşın temel haklarını koruyan bir denge mekanizması oluşturur.


Müsadere Kararı İnfaz Zamanaşımı (TCK m.70)

Müsadere kararı, kesinleşmesinden sonra belirli bir süre içinde infaz edilmezse, artık uygulanma kabiliyetini kaybeder. Türk Ceza Kanunu’nun 70. maddesi, müsadere kararlarının infazına ilişkin 20 yıllık özel bir zamanaşımı süresi öngörmüştür. Bu süre, hukuk güvenliğini ve mülkiyet hakkını koruma amacı taşır.


Müsadere Kararının Zamanaşımı Kapsamı

Müsadere, ceza hukukunda bir güvenlik tedbiri olduğundan, infaz zamanaşımı bakımından cezalarla aynı hükümlere tabi değildir.
Ancak, yasa koyucu bu tedbirin sınırsız şekilde uygulanmasını önlemek için, infaz açısından ayrı bir zamanaşımı süresi düzenlemiştir.

TCK’nın 70. maddesine göre, mahkeme tarafından verilen müsadere kararı, kesinleştiği tarihten itibaren 20 yıl içinde infaz edilmelidir.
Bu süre geçtikten sonra, artık müsadere hükmü uygulanamaz.

Bu düzenleme, mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlanmasını önler ve hukuk güvenliğini teminat altına alır.


Müsadere Kararının Niteliği Gereği Uygulanma Süresi

Müsadere kararı, cezadan farklı olarak failin kusuruna değil, eşyanın veya kazancın suçla ilgisine dayanır.
Dolayısıyla, bu kararın infazı gecikse dahi, devletin cezalandırma hakkı değil, mülkiyetin kamu yararına devri söz konusudur.

Ancak, mülkiyet hakkının süresiz olarak tehdit altında kalmaması için yasa koyucu, infaz zamanaşımı süresini belirlemiştir.
Bu süre dolduğunda, artık müsadere kararı uygulanamaz ve mülkiyet hakkı sahipleri yönünden kesin hukukî güvence oluşur.


20 Yıllık Sürenin Başlangıcı

20 yıllık infaz zamanaşımı süresi, kararın kesinleştiği tarihte işlemeye başlar.
Bu süre içinde, mahkeme veya infaz savcılığı müsadere kararının uygulanması için gerekli işlemleri yapmak zorundadır.

📌 Örnek:
Bir müsadere kararı 2020 yılında kesinleşmişse, bu karar 2040 yılına kadar infaz edilmediği takdirde zamanaşımına uğrar.
Bu tarihten sonra devletin müsadere kararını icra etme yetkisi ortadan kalkar.


Zamanaşımının Hukukî Önemi

İnfaz zamanaşımı kurumu, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.
Bireylerin malvarlığı üzerindeki belirsizliğin süresiz şekilde devam etmesi, mülkiyet hakkını zedeler.
Bu nedenle, zamanaşımı süresi, hem mülkiyet hakkı hem de adil yargılanma ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.

Müsadere kararları da tıpkı cezalar gibi belirli bir süre içinde uygulanabilir olmalı, aksi hâlde devletin infaz yetkisi sona ermelidir.


Müsadere kararı infaz zamanaşımı, Türk Ceza Kanunu’nun 70. maddesiyle düzenlenmiş olup, 20 yıl olarak belirlenmiştir.
Bu süre, kararın kesinleşmesinden itibaren başlar ve sürenin dolmasıyla birlikte müsadere hükmü artık infaz edilemez.

Bu düzenleme, hem hukuk güvenliği hem de mülkiyet hakkının korunması açısından önemli bir denge sağlar.
Böylece müsadere tedbiri, ceza hukukunun temel ilkelerine uygun biçimde sınırlandırılmış olur.

Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu