Bilgi BankasıCeza Hukuku

Ceza Hukukunda Temyiz: Yargıtay Denetimi, Uygulama Esasları ve Güncel Kararlarla Değerlendirme 1

-Ceza Hukukunda Temyiz – Temyiz, istinaf mahkemesinin bozma dışında kalan kararlarının yalnızca hukuki yönlerden tekrar değerlendirilmesini sağlayan, ceza yargılaması taraflarına tanınmış olağan bir kanun yoludur. Özünde temyiz, bir üst mahkeme önünde başvurulan yeni bir dava türü niteliğindedir. Taraflar, temyiz dilekçesiyle istinaf kararının kaldırılmasını ya da değiştirilmesini talep ederler. Ceza hukukunda istinaf ceza dairelerinin kararları, temyiz merci olan Yargıtay tarafından incelenir.

İstinaf aşamasından sonra temyize gidildiğinde yapılan inceleme, yalnızca hukuki nedenlerle sınırlıdır ve “sebebe bağlı” olarak yürütülür. Temyiz sürecinde kural olarak olayın maddi boyutuna, yani sübutuna ilişkin inceleme yapılmaz. Ancak, istinaf ve ilk derece mahkemesinin vakaya dair tespitleri açıkça akıl, mantık, bilim ve teknik kurallarına aykırıysa, istisnai olarak sübut denetimi de temyizde gündeme gelebilir. Örneğin, sanığın mağdurun kendisine “hödük” demesi üzerine onu yaraladığı iddiasıyla, ilk derece ve istinaf mahkemeleri tarafından haksız tahrik indirimi uygulanmışsa ve mağdur da temyize başvurarak böyle bir söz söylemediğini, dolayısıyla indirimin yersiz olduğunu iddia etmişse, burada sübut konusunun temyizde değerlendirilmesi normalde mümkün değildir. Ancak mağdur, doğuştan sağır ve dilsiz olduğunu, bu nedenle böyle bir kelimeyi sarf etmesinin olanaksız olduğunu öne sürer ve bunu sağlık kurulu raporuyla belgelendirirse, bu durumda maddi vaka değerlendirmesi yapılabilir. Çünkü bu iddia, mahkemelerin olay tespitlerinin akla ve bilime aykırılığını ortaya koymaktadır (Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2021/9993).

Ceza davalarında temyiz müessesesi Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK), hukuk davalarındaki temyiz yolu ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenmiştir. Bu nedenle, ceza ve hukuk yargılamalarında temyiz süreçleri, dayandıkları kanun hükümlerine göre farklı usul ve esaslara tabidir.

Temyiz Süresi Kaç Gündür? – Ceza Hukukunda Temyiz
Ceza yargılamalarında istinaf mahkemesince verilen kararların temyizi için başvuru süresi, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftadır (CMK m.291/1). Bu sürenin başlaması, kararın gerekçesiyle birlikte ilgili tarafa resmi olarak bildirilmiş olmasına bağlıdır.

Temyiz Başvurusu Kimler Tarafından Yapılabilir? – Ceza Hukukunda Temyiz
Temyiz hakkı, öncelikle ceza davasında taraf olan kişilere tanınmıştır. Sanık konumundaki kişi, davanın asli tarafı olarak temyiz başvurusunda bulunabilir. Bu hakkı, sanık kendisi doğrudan kullanabileceği gibi; yasal temsilcisi, eşi veya avukatı aracılığıyla da bu başvuru gerçekleştirilebilir.

Ayrıca, davaya katılan kişiler – yani suçtan zarar görenler, şikayetçiler, mağdurlar – da temyiz hakkına sahiptir. CMK’nın 260. maddesi uyarınca; davaya katılma talebi reddedilenler ve suçtan doğrudan etkilenen üçüncü kişiler de temyiz kanun yoluna başvurabilir.

Cumhuriyet savcısı ise hem sanığın lehine hem de aleyhine olacak şekilde temyiz başvurusunda bulunabilir (CMK m.260/3). Ancak savcının sanığın lehine, salt hukuka aykırılık gerekçesiyle temyiz başvurusu yapması mümkün değildir (CMK m.290).

Temyiz Başvurusu Nasıl ve Nereye Yapılır? – Ceza Hukukunda Temyiz
Temyiz başvurusu, karar veren bölge adliye mahkemesi ceza dairesine temyiz dilekçesi sunularak yapılır. Bu dilekçede, kararın neden hukuka aykırı olduğu ve hangi yönlerden bozulması gerektiği açıkça belirtilmelidir. CMK m.272 hükmü gereğince, 15 yıl ve üzeri hapis cezaları istinafta resen incelenirken, temyiz bakımından böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Cezaevinde bulunan tutuklu veya hükümlü sanıklar ise, temyiz dilekçelerini bulundukları ceza infaz kurumu aracılığıyla iletebilirler.

Temyiz Sebebi Göstermek Gerekli midir? – Ceza Hukukunda Temyiz
Temyiz başvurusunda bulunan kişi, dilekçesinde temyiz gerekçesini açıkça belirtmekle yükümlüdür. İstinaf başvurusunda gerekçe belirtilmese dahi inceleme yapılabilirken, temyiz için durum farklıdır. Temyiz dilekçesinde somut ve belirli bir nedenin gösterilmemesi, başvurunun usulden reddine yol açabilir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu, “karar hukuka aykırıdır” şeklindeki genel ifadelerin, CMK m.288 anlamında temyiz sebebi olarak değerlendirilebileceğine hükmetmiştir (CGK-K.2020/194, 197). Ancak dilekçede hiçbir gerekçe sunulmamışsa, bu durumda Yargıtay 16. Ceza Dairesi örneğinde olduğu gibi (Y16CD-K.2018/1169), başvuru reddedilmektedir.

Aynı şekilde, sadece süreyi korumak amacıyla sunulan ve gerekçe içermeyen “süre tutum dilekçeleri”, daha sonra gerekçeli bir dilekçe ile desteklenmediği takdirde, temyiz talebi geçersiz sayılmaktadır (Y8CD-K.2018/11675).

Temyiz Sebebi Olmadan Yapılan Başvuruların Sonucu – Ceza Hukukunda Temyiz
Temyiz sebebi gösterilmeksizin yapılan başvurular, CMK m.298 gereğince reddedilir. Bu tür başvurular usulüne uygun sayılmadığı için, CMK m.289’da belirtilen “kesin hukuka aykırılık halleri” dahi Yargıtay tarafından re’sen incelenemez (Y16CD-K.2018/1765).

Nitekim CMK m.294/1 uyarınca, temyiz eden tarafın kararın hangi sebeple hukuka aykırı olduğunu belirtmesi zorunludur. Aksi halde, örneğin katılan Bakanlık vekilinin dilekçesinde temyiz sebebi sunmaması gibi durumlarda, temyiz istemi doğrudan reddedilir (Y14CD-K.2018/5527).

Yargıtay İncelemesi Sadece Bildirilen Nedenlerle Sınırlıdır – Ceza Hukukunda Temyiz
Temyiz dilekçesinde hangi nedenler belirtilmişse, Yargıtay yalnızca bu hususları denetler. Gerekçe dışında kalan, hatta açık hukuka aykırılık oluşturan hususlar bile incelenmez. Örneğin; sanığın yaşı nedeniyle tekrarlayan suçlar hükümlerinin uygulanmasının hukuka aykırı olduğu durumlarda bile, eğer bu temyiz dilekçesinde ileri sürülmemişse, Yargıtay bu konuyu ele almaz. Sadece Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma yoluna başvurması mümkün olur (Y13CD-K.2018/5609).

Savcının Temyiz Dilekçesi Nasıl Olmalıdır?
Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinde, kararın sanık lehine mi yoksa aleyhine mi bozulmasının talep edildiği açık şekilde yazılmalıdır (CMK m.294/1).,

Hangi İstinaf Kararları Temyiz Edilemez? – Ceza Hukukunda Temyiz

Kural olarak, istinaf mahkemesinin bozma dışında verdiği her karar temyize götürülebilir (CMK m.286). Ancak yasa koyucu, bazı kararlar için temyiz yolunu kapatmıştır. Bu kararlar istinaf aşamasında kesinleşir ve artık Yargıtay önüne taşınamaz.

Şu durumlarda temyiz başvurusu yapılamaz:

  • İstinaf mahkemesinin, adli para cezası içeren bir karara karşı yapılan başvuruyu reddetmesi halinde (CMK m.286/2-a).
  • İlk derece mahkemesince verilen ve 5 yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin kararların istinaf tarafından esastan reddedilmesi durumunda (CMK m.286/2-a).
    Ancak dikkat: Eğer istinaf, yerel mahkemenin verdiği cezayı artırmışsa – örneğin 3 yıldan 4 yıla çıkarmışsa – bu halde temyize başvuru yapılabilir (CMK m.286/2-b).
  • İlk defa istinaf mahkemesince verilen ve CMK m.272/3 kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları ile; üst sınırı 2 yıl olan hapis cezası öngören suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin kararlar için (CMK m.286/2-d).
  • Birden fazla suçtan mahkûmiyetle toplam ceza süresi 5 yılı aşsa dahi, bireysel ceza oranları yukarıda belirtilen sınırlar dahilindeyse (CMK m.286/2-h).
  • İlk derece mahkemesinin 10 yıl veya daha az hapis ya da adli para cezası içeren beraat kararlarına karşı istinaf başvurusunun reddi durumunda (CMK m.286/2-f).
  • Eşya veya kazanç müsaderesi hakkında verilen kararlara dair istinaf başvurusunun reddi halinde (CMK m.286/2-e).
  • Ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirlerine veya davanın düşmesine ilişkin istinaf kararları için de temyiz yolu kapalıdır (CMK m.286/2-g).

Ancak dikkat çekici bir istisna: İstinaf, yerel mahkemenin mahkûmiyet hükmünü kaldırarak sanığı beraat ettirmişse, bu beraat kararı temyize götürülebilir (Y13CD-K.2018/14896).

Ceza Hukukunda Temyiz

Temyize Açık Suçlar (Ceza Miktarına Bakılmaksızın) – Ceza Hukukunda Temyiz

CMK m.286/3-a’ya göre, bazı suçlardan dolayı verilen hükümler, cezanın miktarına bakılmaksızın her durumda temyize tabidir. Bu suçlar şunlardır:

  • Hakaret (TCK 125/3),
  • Korku ve panik yaratma amacıyla tehdit (TCK 213),
  • Suç işlemeye alenen tahrik (TCK 214),
  • Suç ve suçluyu övme (TCK 215),
  • Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik veya aşağılama (TCK 216),
  • Kanunlara uymamaya alenen tahrik (TCK 217),
  • Yanıltıcı bilgiyi alenen yayma (TCK 217/A),
  • Cumhurbaşkanına hakaret (TCK 299),
  • Devletin egemenlik sembollerini aşağılama (TCK 300),
  • Türk Milletini, devleti, kurumları aşağılama (TCK 301),
  • Silahlı örgüt üyeliği (TCK 314) ve buna bağlı olarak örgüt adına suç işleme (TCK 220/6) ile örgüte yardım etme (TCK 220/7),
  • Halkı askerlikten soğutma (TCK 318),
  • Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki 6/2, 6/4 ve 7/2. madde suçları,
  • Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamındaki 28/1, 31 ve 32. maddelerde düzenlenen suçlar,
  • Avukatların görevleri sırasında işlediği suçlar (1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.59).

Bu suçlar bakımından, cezanın süresi ne olursa olsun temyiz hakkı saklıdır.

Cumhuriyet Savcısı ile Sanığın Temyiz Başvurusuna Göre Muhtemel Sonuçlar – Ceza Hukukunda Temyiz

Cumhuriyet savcıları, ceza yargılamasında hükme ilişkin olarak sanığın lehine veya aleyhine olacak şekilde temyiz başvurusu yapabilir (CMK m.260/3). Ancak savcı, verdiği temyiz dilekçesinde kararın hangi yönde temyiz edildiğini, yani sanığın lehine mi yoksa aleyhine mi temyiz ettiğini açıkça belirtmek zorundadır. Ayrıca, savcı sanık lehine bir temyiz başvurusu yapmışsa, artık sanığın onayı olmaksızın bu başvurudan vazgeçemez (CMK m.266).

Savcılık makamının sanık aleyhine temyiz başvurusunda bulunması durumunda, sanık kendisi temyize başvurmamış olsa dahi, Yargıtay kararın sanık lehine düzeltilmesine veya bozulmasına karar verebilir. Aynı şekilde, katılan veya mağdur gibi müdahillerin aleyhe yaptığı temyiz başvuruları da yine sanığın lehine bir karar çıkmasına neden olabilir (Bkz. YCGK 2010/87).

Buna karşılık, savcı sanığın lehine temyize başvurduğunda, kararın bozulması halinde dahi sanığın yeni verilecek cezası, önceki karardaki ceza miktarını aşamaz (CMK m.265). Bu düzenleme, sanığın daha ağır bir yaptırımla karşılaşmaması için getirilmiştir.


Sanığın Temyiz Hakkı ve Aleyhe Bozma Yasağı – Ceza Hukukunda Temyiz

Sanık, hakkında verilen mahkeme kararını temyiz etme hakkına sahiptir. Aynı şekilde, isterse bu hakkından da feragat edebilir. Eğer yalnızca sanık temyiz başvurusu yapmış ve karşı taraftan (savcı veya katılan) herhangi bir aleyhe temyiz yoksa, Yargıtay ceza miktarı açısından kararı daha ağır hale getiremez. Ancak, suçun niteliği yani vasfı açısından değişiklik yapılabilir.

Örnek vermek gerekirse: Sanık Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yağma yerine hırsızlık suçu kapsamında 3 yıl hapis cezasına çarptırılmış olsun. Sanığın bu kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay, olayın yağma suçu oluşturduğuna kanaat getirerek hükmü bozmuşsa, aleyhe bir temyiz olmadığından yerel mahkeme yeniden karar verirken suçun vasfını değiştirip ceza miktarını yine 3 yıl olarak tutacaktır. Bu tür uygulamalar, cezanın süresi değişmese de infaz rejimi bakımından sanığın bazı haklarını kaybetmesine neden olabileceğinden fiilen sanığın aleyhine sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, uygulamada hak arama özgürlüğünü zedeleyen bir durum olarak da eleştirilmektedir.


Sanık ve Avukatının Temyiz İrade Çatışması – Ceza Hukukunda Temyiz

Sanık ile avukatı arasında temyiz konusunda görüş ayrılığı doğduğunda, kural olarak sanığın yani asıl tarafın iradesi esas alınır. Ancak sanık on sekiz yaşından küçükse, sağır veya dilsizse ya da kendisini savunamayacak ölçüde zihinsel ya da bedensel engeli varsa, bu durumda avukatının iradesi öncelik kazanır (CMK m.266/3).


Temyizin Hükme Etkisi – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz başvurusu, süre içinde yapıldığı takdirde, kararın kesinleşmesini önler. Başka bir ifadeyle, istinaf mahkemesinin verdiği hüküm temyize taşındığında, Yargıtay incelemesini tamamlayana dek karar infaz edilemez. Bu durum, temyiz başvurusunun sanık lehine veya aleyhine yapılmış olmasından bağımsızdır. Her iki halde de karar kesin hüküm niteliği kazanmaz ve infaz edilemez.

Temyiz Aşamasında Duruşma Yapılması – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz süreci genellikle yazılı belgeler üzerinden yürütülür ve dosya üzerinden incelenir. Ancak, hükmedilen cezanın süresi 10 yıl veya daha fazla hapis cezası olduğunda, Yargıtay dilerse incelemeyi duruşmalı şekilde yapma yoluna gidebilir. Bu durumda duruşma yapılması; Yargıtay’ın takdiriyle, ya da sanığın, katılanın (müdahil) ya da cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine kararlaştırılabilir.

Sanık hakkında temyiz duruşması kararı verilmişse ve sanık tutuksuz yargılanıyorsa, duruşmaya kendisi katılabileceği gibi avukatı aracılığıyla da temsil edilebilir. Fakat sanık cezaevinde tutukluysa, temyiz duruşmasına bizzat katılma hakkı bulunmaz; bu durumda sadece müdafii duruşmada hazır bulunabilir (CMK m.299/2).

Yargıtay’ın Esastan Ret (Onama) ve Düzelterek Onama Kararları – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay, istinaf mahkemesi kararının hukuka uygun olduğuna kanaat getirirse, temyiz talebini esastan reddeder. Bu karar, ilgili hükmün onandığı anlamına gelir. Yargıtay’ın onama kararıyla birlikte istinaf mahkemesi kararı kesinleşmiş olur ve sanık bakımından olağan kanun yolları tükenmiş sayılır. Bu aşamadan sonra karar infaz edilebilir hâle gelir.

Bununla birlikte, karar kesinleştikten sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na kararın düzeltilmesi talebinde bulunmak mümkündür. Bu başvuru, olağanüstü nitelikte bir yargı yolu oluşturur.

Düzelterek onama ise, istinaf kararında yer alan ve yeniden yargılama gerektirmeyen açık ve basit hataların Yargıtay tarafından düzeltilerek hükmün onanmasıdır. Örneğin; Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin yanlış uygulanması, yargılama giderlerinin yanlış gösterilmesi veya ceza miktarının matematiksel hatayla hesaplanması gibi durumlar bu kapsamdadır. Böyle hatalar için yeniden yargılamaya gerek görülmediğinden, Yargıtay hükmü düzelterek onama yoluyla kesinleştirebilir.


Kararın Düzeltilmesi Başvurusu (CMK m.308) – Ceza Hukukunda Temyiz

Yargıtay’ın onama kararı sonrası, taraflar veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı “kararın düzeltilmesi” adı verilen olağanüstü kanun yoluna başvurabilir. Bu yol, özellikle Yargıtay Ceza Dairesi kararının, savcılığın tebliğnamesine aykırı olduğu durumlarda etkin şekilde işletilir. Örneğin; savcılık, yerel mahkeme kararının bozulmasını önerdiği hâlde daire onama kararı vermişse, bu durumda kararın düzeltilmesi talebi gündeme gelebilir.

Bu başvuru, olağanüstü nitelikte olduğundan dolayı kararın infazını durdurmaz; yani karar, düzeltilme süreci tamamlanmadan da yerine getirilebilir.


Yargıtay’ın Hükmü Bozması Durumu – Ceza Hukukunda Temyiz

Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda istinaf ya da ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğu tespit edilirse, hüküm bozulur. Bu durumda karar henüz kesinleşmiş sayılmaz. Bozma kararı üzerine dosya, kararı veren mahkemeye geri gönderilir.

Bozma sonrası mahkeme, ya daha önce verdiği hükümde ısrar edebilir (direnme kararı verir) ya da bozma gerekçesine uygun şekilde yeni bir karar tesis eder. Yeni bir hüküm kurulacaksa, sanığın usulen kazanılmış hakları gözetilmek zorundadır. Örneğin; ilk karar adam yaralama suçu kapsamında verilmiş ve sanığa 3 yıl hapis cezası verilmişse, Yargıtay bunu adam öldürmeye teşebbüs olarak değerlendirerek bozmuş olsa bile, aleyhe temyiz olmadığından mahkeme bu kez suçu değiştirse bile ceza miktarını artıramaz. Bu uygulama, “aleyhe bozma yasağı” ile birlikte “kazanılmış hak” ilkesine dayanmaktadır.

Yargıtay’ın bozma kararına uyularak verilen yeni karara karşı, istinaf veya temyiz sınırlarına bakılmaksızın doğrudan temyiz kanun yoluna başvurulabilir (CMK m.307/3).


Direnme Kararı ve Süreci (CMK m.307/4) – Ceza Hukukunda Temyiz

Yargıtay’ın bozma kararına karşı, ilgili mahkeme direnme kararı verebilir. Bu, ilk derece mahkemesi ya da bölge adliye mahkemesi için geçerlidir. Direnme kararları, ilk olarak kararı veren Yargıtay Ceza Dairesine gönderilir. Daire, kararında ısrar edilip edilmeyeceğini değerlendirir; gerekirse kararını değiştirir. Ancak daire, önceki kararında ısrar ederse dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na intikal ettirilir.

Ceza Genel Kurulu’nun verdiği kararlara karşı artık direnme hakkı bulunmamaktadır. Bu kararlar bağlayıcıdır. Bozma sonrası yapılacak yeni yargılama neticesinde verilen karar da, önceki aşamalarda olduğu gibi istinaf veya temyiz konusu yapılabilir.

İstinafa Başvurmayan Tarafın Temyiz Hakkı – Ceza Hukukunda Temyiz

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 286 ila 307. maddeleri arasında temyiz hakkına kimlerin sahip olduğuna dair açık bir sınırlama yer almamaktadır. Ancak genel hükümlere göre olağan kanun yollarına başvuru hakkı olan kişilerin temyiz hakkı da bulunmaktadır. Temyiz hakkına sahip olan kişiler CMK m.260’ta açıkça belirtilmiş, hangi kararların temyize açık olmadığı ise CMK m.286’da düzenlenmiştir.

Buradan hareketle, istinaf kanun yoluna başvurmamış olmak, temyiz hakkından vazgeçildiği anlamına gelmez. Ne CMK’da ne de Yargıtay içtihatlarında, istinaf başvurusu yapılmayan hallerde temyiz hakkının ortadan kalktığını belirten bağlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine, istinafa başvurmamış olsa dahi tarafın temyiz hakkı saklıdır. Bu görüş, hem mahkemeye erişim hakkı (Anayasa m.36) hem de adil yargılanma hakkı (AİHS m.6) açısından önemlidir.

Ayrıca, temyiz dilekçesi sunan kişinin hukuki ehliyeti ile hükmün temyize elverişli olup olmadığı birbirinden ayrıdır. Bir kişi temyiz hakkına sahipse ve karar da temyize açık nitelikteyse, istinafa başvurmamış olması temyiz başvurusuna engel teşkil etmez. Bu nedenle, istinafı atlayan taraf dahi, temyize başvurabilir ve temyiz talebi sırf bu gerekçeyle reddedilemez (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2023/246 E., 2023/582 K.).


Temyiz Nedenlerinin Gösterilmesi Zorunluluğu ve Denetimin Kapsamı – Ceza Hukukunda Temyiz

CMK’nın 294. maddesine göre:

  1. Temyiz dilekçesi sunan kişi, hükmün neden bozulmasını istediğini açıkça belirtmelidir.
  2. Temyiz nedenleri yalnızca hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.

İstinaf kanun yolu başvurularında tarafların gerekçe sunma zorunluluğu yokken, temyiz aşamasında böyle bir yükümlülük bulunmaktadır. Kanun koyucu, eski Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda (CMUK) yer alan resen temyiz uygulamasını kaldırmış ve temyiz edenin dilekçesinde mutlaka gerekçe göstermesini zorunlu kılmıştır. Eğer temyiz sebepleri ilk dilekçede belirtilmemişse, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde ek bir dilekçe verilmelidir.

“Gerekçeli temyiz dilekçesi” ya da diğer adıyla “temyiz layihası”, hangi hukuka aykırılıkların ileri sürüldüğünü açıklayan yazılı savunmadır. Temyiz dilekçesi yalnızca “Hükmü temyiz ediyorum.” gibi bir ifade içeriyorsa, bu dilekçe şeklen geçersiz sayılır ve CMK m.298 uyarınca reddedilmesi gerekir.


Maddi ve Usul Hukuku Açısından Temyiz Sebepleri – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz nedenleri maddi hukuka veya usul kurallarına aykırılığa dayanabilir. Eğer başvuru, maddi hukuka aykırılık iddiasını içeriyorsa, bu yeterlidir. Yargıtay, dosyada bulunan diğer maddi hukuka aykırılıkları da kendiliğinden göz önüne alabilir ve temyiz edenin konumu dikkate alınarak hükmü bozabilir.

Usul hukukuna dayalı temyizlerde ise dilekçede; uygulanmayan, yanlış uygulanan veya eksik uygulanan usul kuralları ile bunlara dayanak teşkil eden maddi vakıaların açıkça belirtilmesi gerekir. Temyiz gerekçesi somut olarak gösterilmezse, Yargıtay kapsamlı bir değerlendirme yapamaz.

CMK m.302’ye göre hüküm, gösterilen temyiz nedenleriyle bozulabilir. Ancak inceleme sırasında hükme etki edecek başka hukuka aykırılıklar tespit edilirse, bunlar da bozma gerekçesi yapılmalıdır. Hükme etki etmeyecek nitelikteki aykırılıklar ise karar metninde açıklanarak gösterilir, ancak hükmün bozulması için yeterli kabul edilmez.


Mutlak Temyiz Nedenleri ve Yargıtay’ın Denetim Yetkisi – Ceza Hukukunda Temyiz

CMK m.289’da sayılan mutlak hukuka aykırılık halleri, yalnızca sanığın değil, kamu düzeninin ve adil yargılama ilkesinin korunması açısından da önemlidir. Bu nedenlerle verilen kararlar, hâkimin takdirine bırakılmaksızın doğrudan bozulmalıdır.

Yargıtay’ın yaptığı hukuki denetim, yalnızca normun doğru uygulanıp uygulanmadığını değil, aynı zamanda uygulama için yeterli maddi tespitlerin yapılıp yapılmadığını da içerir. Örneğin, maddi olay yeterince aydınlatılmamışsa ya da ceza normu eksik araştırmaya dayalı şekilde uygulanmışsa, Yargıtay eksik inceleme nedeniyle bozma kararı verebilir. CMK m.303/1-a bu tür durumlar için açık düzenleme getirmiştir.


Maddi Sorun ve Hukuki Denetimin Ayrılmazlığı – Ceza Hukukunda Temyiz

Bir ceza normunun doğru uygulanabilmesi, olayın eksiksiz ve doğru şekilde tespit edilmesine bağlıdır. Maddi olay yanlış tespit edilmişse, bu durum doğrudan hukuki denetimi de etkiler. Özellikle suç vasfının yanlış belirlenmesi, teşebbüs ya da iştirak hükümlerinin eksik uygulanması gibi durumlar maddi hukuka aykırılıklardır ve temyiz nedeni yapılmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu konudaki kararında (CGK 2020/155) açıkça Yargıtay’ın maddi olayla bağlantılı hukuka aykırılıkları da temyiz kapsamında değerlendirmesi gerektiğini vurgulamıştır.


Sonuç: Temyiz Yolunun Amacı ve Yargıtay’ın Rolü – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz, yalnızca hukuki yanlışlıkları düzeltmekle kalmaz; aynı zamanda hukuk sisteminde içtihat birliğini sağlamak ve hukukun istikrarlı şekilde uygulanmasını temin etmek amacıyla işletilir. CMK’nın yeni sisteminde, istinafın araya girmesiyle Yargıtay’ın yükü hafifletilerek, kararların yalnızca hukuki değil, gerektiğinde maddi yönden de daha sağlıklı denetlenmesi hedeflenmiştir.

Ceza muhakemesi sisteminde temel amaç; somut olaylarda maddi gerçeğe ulaşmak, adaleti sağlamak ve kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Bu çerçevede yapılan temyiz incelemelerinde, kanunlara ve Anayasa’ya uygun hareket edilmesi bir zorunluluktur.

Temyize Tabi Hükmün Hatalı Yorumla İtiraz Yoluna Tabi Tutulması – Ceza Hukukunda Temyiz

Bir fiilin bileşen suçları yanlış şekilde birbirinden ayrılarak yalnızca bazı unsurlar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmesi durumunda, bu kararlar kural olarak itiraz yoluna tabi görülse de, asıl suçun temyize açık bir nitelik taşıması halinde, Yargıtay temyiz denetimini tüm fiil bütünlüğü kapsamında yapmalıdır. Örneğin, yağma suçu gibi karma nitelikli fiillerde tehdit, yaralama ve hırsızlık gibi unsurlar birbirinden koparılıp farklı hükümlere konu yapılırsa, Yargıtay bu parçalı yaklaşımı reddederek hem mahkûmiyet hem de HAGB kararlarını inceleme yetkisine sahiptir (Y13CD, 03.07.2019, 1381-11817; Y6CD, 2021/19405).


Temyiz Sürecinde Etkin Pişmanlık Beyanı – Ceza Hukukunda Temyiz

Sanığın temyiz aşamasında etkin pişmanlıktan yararlanmak istediğini beyan etmesi, duruşmalı inceleme yapılmasını gerektirebilir. Örneğin, sanık FETÖ/PDY ile ilgili bağlantıları hakkında somut bilgiler vermişse, bu beyanların gerçekliği ve örgütsel yapıdaki konumuna uygunluğu detaylı şekilde değerlendirilmelidir. Bu kapsamda 5237 sayılı TCK m.221/4-2’nin uygulanma ihtimali doğar ve bu hususun araştırılmaması bozma sebebidir (Y16CD, 2020/313).


Temyiz Sebebi İçermeyen Başvuruların Akıbeti – Ceza Hukukunda Temyiz

CMK, temyiz dilekçelerinde açık ve belirli bir temyiz sebebi gösterilmesini zorunlu kılmıştır (m.294/1). Dilekçede somut bir gerekçeye yer verilmemişse, bu durum usulüne uygun bir temyiz davası açılmadığı anlamına gelir ve başvuru, CMK m.298 gereği reddedilir. Bu kural, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da (Galstyan/Ermenistan; Sjöö/İsveç) uyumludur. (Y16CD, 2018/1765).


Velayet, Yaş Küçüklüğü ve Temyiz Ehliyeti – Ceza Hukukunda Temyiz

TCK m.234 kapsamındaki suçlarda, mağdur çocuğun velayet hakkı anne veya babaya aitse, davaya katılma ve temyiz hakkı da bu kişilere aittir. Çocuğa tayin edilen vekil, anne veya baba dışında bir katılma hakkına sahip değildir. Bu nedenle, yalnızca vekil tarafından yapılan temyiz başvurusu geçersiz sayılır (Y14CD, 2018/174).


Beraat Kararlarında Temyiz Sınırı ve Gerekçe Zorunluluğu – Ceza Hukukunda Temyiz

Üst sınırı 10 yılı geçmeyen suçlarda verilen beraat kararlarına karşı, istinaf başvurusunun reddi üzerine temyiz başvurusu yapılamaz (CMK m.286/2-f). Ayrıca, temyiz dilekçesinde herhangi bir gerekçe belirtilmemişse, temyiz başvurusu CMK m.298 uyarınca reddedilir (Y14CD, 2018/5556).


Temyiz Süresi ve Mercide Hata – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz talebi, kararın yüzüne karşı verildiği tarihten itibaren bir hafta içinde yapılmalıdır (CYUY m.310). Hüküm duruşmada yüzüne karşı açıklanan sanığın, bu tarihten haftalar sonra yaptığı temyiz başvurusu süre yönünden reddedilir. Kararda başvuru şekline dair bilgilendirme eksik olsa bile bu, süreyi durdurmaz. Ancak, başvurunun yanlış merciye yapılmış olması halinde CMK m.264 kapsamında başvuru geçerliliğini korur (YCGK, 2015/357).


Kanun Yolu Bildirimi Eksikliği Süreyi Etkilemez – Ceza Hukukunda Temyiz

Tarafların yokluğunda verilen bir karar, tebliğ ile bildirildiğinde sürenin başlangıcı bu tebliğ tarihidir. Kararda başvuru yöntemi belirtilmemiş olsa bile, bu eksiklik temyiz süresini durdurmaz. Sanık tebliğden sonraki yedinci günün ötesinde temyize başvurmuşsa, başvuru reddedilir. Zira süresinde yapılmayan başvuru artık geçersizdir (YCGK, 2012/146).

Mahkemenin Temyiz Süresi Konusunda Yanıltıcı Bildirimi – Ceza Hukukunda Temyiz

7035 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte, CMK m.291/1’deki temyiz süresi yedi günden on beş güne çıkarılmıştır. Ancak bu değişiklik, sadece 20.07.2016 sonrası açılan davalar için geçerli olup, daha önce Yargıtay incelemesinden geçmiş dosyalarda 1412 sayılı CMUK hükümleri uygulanmaya devam etmektedir. Buna rağmen, ilgili mahkemece verilen 28.02.2018 tarihli kararda temyiz süresinin “15 gün” olduğunun belirtilmesi, hatalı bir bilgilendirme niteliği taşımış ve bu yanılgı sebebiyle 23.07.2018 tarihinde temyiz başvurusu yapan sanığın başvurusunun süresinde olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi – 2019/1012).


Yanlış Kanun Yolu Gösterimi ve Süre Başlangıcı – Ceza Hukukunda Temyiz

Hükümde yasa yolu olarak “temyiz” ibaresine yer verilmiş ve sürenin “7 gün içinde Yargıtay’a” şeklinde belirtilmiş olması, şeklen eksik bir bilgilendirme olsa da bu durum temyiz süresinin işlemesini engellemez. Kanunda açıkça belirtildiği üzere, yanlış başvuru mercii veya yöntemi, eğer süre içerisinde yapılmışsa başvuruyu geçersiz kılmaz. Temyiz dilekçesinin 1 Nisan 2008’de tebliğ edilen karara karşı 9 Nisan 2008’de verilmiş olması, süresinden sonra yapılmış sayıldığından, başvuru reddedilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu – 2010/188).


Yüze Karşı Verilen Kararda Süre Bilgisi Eksikliği- Ceza Hukukunda Temyiz

Mahkeme tarafından verilen kararda, kanun yolu bildiriminin içeriğinde süre, merci ve yöntem açıkça belirtilmelidir. Aksi halde bu eksiklik, CMK m.40 kapsamında eski hale getirme gerekçesi oluşturabilir. Somut olayda, başvuru süresi gösterilmemiş, şekli belirtilmemiş ve yanılgıya neden olabilecek ifadeler kullanılmıştır. Bu nedenle sanığın daha sonra sunduğu ve yargılamanın yenilenmesi isteğini içeren dilekçe, öğrenme üzerine süresinde yapılan temyiz başvurusu kabul edilerek incelenmiştir (YCGK – 2009/98).


Yoklukta Kararlarda İtiraz Süresinin Belirtilmemesi – Ceza Hukukunda Temyiz

Sanığın yokluğunda verilen kararın gerekçesinde, başvurulacak yasa yolu olarak “yedi gün içinde itiraz” ibaresine yer verilmiş, fakat sürenin hangi tarihte başlayacağına dair açıklama yapılmamıştır. Bu gibi durumlarda, sürenin tebliğ ile başlayacağı açık olmakla birlikte, bildirimin şekli ve içeriği kişinin haklarını kullanmasını engelliyorsa, eksik bildirime dayanılarak yapılan geç başvurular kabul edilebilir. Ancak somut olayda herhangi bir hak kaybı bulunmadığından karar kesinleşmiştir (YCGK – 2016/260).


Kanun Yolu Gösterilmemesi, Süreyi Durdurmaz – Ceza Hukukunda Temyiz

Tebliğ edilen kararda sadece “kanun yolu açıktır” ifadesine yer verilmiş ve başvuru şekli bildirilmemişse, bu durum kanun yolu süresinin işlemesine engel teşkil etmez. Yine de başvurunun yanlış mercie veya başvuru türü karıştırılarak yapılması, CMK m.264 kapsamında değerlendirilir ve bu yanılgılar başvuru hakkını ortadan kaldırmaz. Ancak sürenin geçirilmesi halinde, eksik bildirim gerekçe gösterilerek eski hale getirme talebinde bulunulabilir (YCGK – 2012/146).


Bu kararlar ve açıklamalar doğrultusunda, ceza yargılamasında süreler, bildirimin şekli ve başvuru yollarına ilişkin hatalar, çoğu zaman tarafların haklarını doğrudan etkileyebilecek nitelikte olup, Yargıtay içtihatlarında bu hatalar hakkın özüne zarar verecek nitelikteyse telafi mekanizmaları işletilmelidir görüşü hâkimdir.

Temyiz Süresinin Başlangıcı Gösterilmese Bile Avukat ve Savcının Bu Süreyi Bilme Sorumluluğu

Ceza Genel Kurulu’nun 27 Aralık 2011 tarihli ve 377-301 sayılı kararının da aralarında bulunduğu birçok içtihatta vurgulandığı gibi, hukuki temsil yetkisi olan ve mesleği kamu hizmeti niteliğindeki avukatlık olan kişiler için kanun yollarına başvuru sürelerinin bilinmesi beklenir. Ceza yargılamasında tarafları temsil eden müdafii veya vekilin, yüze karşı açıklanan kararlar açısından temyiz süresinin tefhimden itibaren başlayacağını ve bu başvurunun doğrudan hükmü veren mahkemeye dilekçe verilerek ya da zabıt katibine yapılacak beyan yoluyla gerçekleştirileceğini bilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, kararın gerekçesinde yasa yolu süresine ilişkin eksik ya da hatalı bildirim bulunması, avukat sıfatı taşıyan kişiler için yanılgı oluşturacak düzeyde bir etki doğurmaz. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/105 sayılı kararında da bu husus ayrıntılı şekilde değerlendirilmiş, savunmanın hukuki bilgi yeterliliğine vurgu yapılmıştır. Dosya içeriğinde de, gerek sanık gerekse savunman tarafından temyiz başvurusu yapıldığına dair herhangi bir bilgi ya da belge bulunmadığı gibi, Cumhuriyet Savcısı’nın da süresi içinde temyiz yoluna gitmediği anlaşılmıştır. Bu nedenle, sanık hakkında kurulan hükme yönelik Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz talebi niteliğindeki itirazının 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla, 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, ayrıca kanun yararına bozma yoluna başvuru yapılabileceği ifade edilmiştir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi – Karar: 2014/8076).

Temyiz Edilebilen ve Edilemeyen İstinaf Kararları – Ceza Hukukunda Temyiz

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde, “ilk derece mahkemelerince hükmedilen beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarını artırmayan” istinaf kararlarının temyize açık olmadığı düzenlenmiştir. Bu hükmün uygulanabilmesi için iki temel şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir: İlk olarak, ilk derece mahkemesi tarafından beş yıl ya da daha az süreli bir hapis cezası verilmiş olmalıdır. İkinci olarak da, bu cezanın istinaf mahkemesi tarafından artırılmamış olması gerekir.

Ceza Hukukunda Temyiz de İlk şart genellikle uygulamada tartışmasız kabul edilirken, ikinci şartın değerlendirilmesinde bazı yorum farklılıkları ortaya çıkabilmektedir. Bu bağlamda, söz konusu düzenlemenin yorumunda, kanunun sistematiği, yasama amacı ve temel haklara etkisi dikkate alınarak kıyas ve yorum yapılmalıdır. Ancak, temel hak ve özgürlükler alanına giren ya da istisnai nitelik taşıyan kurallar açısından genişletici kıyas yapılması, ceza muhakemesinin genel ilkelerine aykırılık teşkil eder. Bu nedenle CMK m.286/2-b hükmünün uygulama alanı belirlenirken, hak arama özgürlüğünü daraltacak veya istisna hükmü genişletecek tarzda yorumlardan kaçınılmalıdır.

Bu bağlamda, “hapis cezalarını artırmayan” ifadesinden, cezanın aynen korunması veya indirilmesi anlaşılmalıdır. Yani istinaf dairesinin kararı yine bir mahkûmiyet kararı olmalı ve verilen ceza, ilk derece mahkemesindeki cezadan daha ağır olmamalıdır. Sadece hapis cezası içeren mahkûmiyet kararları açısından bu hüküm uygulama alanı bulur. Dolayısıyla beraat, düşme, ret ya da ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar bu bent kapsamında değerlendirilemez.

Eğer bu tür kararların da temyize kapalı olduğu kabul edilirse, bu durum Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğünü sınırlandırıcı bir yaklaşım olur ki bu da hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.

Nitekim özel belgede sahtecilik suçundan yargılanan sanıklar hakkında, ilk derece mahkemesince 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmiş; fakat istinaf sonucu beraat kararı çıkmıştır. Bu durumda, istinaf kararının CMK m.286/2-b’de belirtilen sınırlı kapsam dışında kaldığı ve temyize açık olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay CGK – 2018/113).


Temyiz Aşamasında Yeni Delil ve İnceleme Yapılması Gereği – Ceza Hukukunda Temyiz

Katılanın keşideci olduğu çekin kaybolduğu beyan edilmiş, çekin ikinci ciro sahibinin, çeki ticari ilişki çerçevesinde aldığını söylemesine rağmen bu kişiye dair açık kimlik bilgilerini vermemesi ve sonradan sunduğu kargo belgeleri ile faturalar doğrultusunda yeni delil ortaya koyması durumunda, bu delillerin dikkate alınması ve duruşmada tanığın dinlenmesi gerekir. Ayrıca çekin üzerindeki imzalar ve yazılarla ilgili bilirkişi raporu alınarak delillerin değerlendirilmesi zorunludur. Bu işlem yapılmadan verilen mahkûmiyet kararı hukuka aykırıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi – 2016/5741).


Temyizden Sonra Kazanılmış Hakların Korunması – Ceza Hukukunda Temyiz

Sanık hakkında önceden verilen ve adli para cezasına çevrilen bir hapis cezası hakkında, aleyhe temyiz olmadığı halde yeniden yapılan yargılamada hapis cezasının paraya çevrilmemesi, sanığın kazanılmış hakkını ihlal eder. Bu durum hukuka aykırı olup bozma sebebidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi – 2013/16787).

İstinaf Sonrası Ceza Hukukunda Temyiz İncelemesinin Kapsamı ve Sınırları – Ceza Hukukunda Temyiz

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesi uyarınca temyiz başvurusu yalnızca “hukuka aykırılık” iddiasına dayanılarak yapılabilir. Bu sebeple Yargıtay, temyiz incelemesinde sadece hukuki yönlerden değerlendirme yapar; delil değerlendirmesi, tanık beyanı gibi maddi olgulara ilişkin tespitlerde bulunamaz, istinaf mahkemesinin takdir yetkisini denetleyemez.

Örneğin; soruşturma aşamasında müştekinin ifadesinde olayın saat 20.30 ile 22.30 arasında gerçekleştiğini belirtmesi üzerine, ilk derece mahkemesi bu beyana dayanarak gece vakti işlendiği kanaatine varmış ve TCK 143. maddesi uyarınca cezada artırım yapmıştır. Bu karar, istinaf mahkemesince de yerinde görülerek onanmıştır. Temyiz incelemesinde Yargıtay, yalnızca bu saatlerin TCK 6/1-e kapsamında gece vakti olup olmadığını ve ceza artırımının kanuni sınırlara uygun şekilde yapılıp yapılmadığını değerlendirmiştir. Diğer tüm yönlerden istinaf kararının usule ve yasaya uygun olduğu kabul edilerek, temyiz istemi reddedilmiştir (Yargıtay 13. Ceza Dairesi – 2017/2313).


Müdafiin Temyiz Yetkisinin Sınırları – Ceza Hukukunda Temyiz

TCK’nın 234. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen “çocuğun kaçırılması ve alıkonulması” suçunda mağdur taraf çocuğun anne ve babasıdır. Bu nedenle dava sürecinde annenin katılan sıfatı ile şikayetçi olup hükmü temyiz etmemesi halinde, çocuğa atanan vekilin tek başına temyiz yetkisi bulunmamaktadır. Yargıtay bu durumda, vekilin temyiz başvurusunu usulen reddetmiştir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi – 2018/138).


Bozma Kararının Sirayeti (Etkisi) Nasıl Uygulanır? – Ceza Hukukunda Temyiz

Yargıtay’ın bozma kararı, sadece temyiz eden sanıklar yönünden değil, bazı durumlarda temyiz etmeyen sanıklar açısından da sonuç doğurabilir. Bu uygulama “bozmanın sirayeti” olarak adlandırılır. Örneğin, bir davada üç sanıktan ikisinin hükmü temyiz edilip karar bozulmuş, yerel mahkeme de bu bozma kararına uyup yargılamaya devam etmişse; temyize gitmemiş olan üçüncü sanık hakkında da aynı bozma gerekçesiyle yeniden hüküm kurması gerekir. Ancak, bu kişi bozma kararından faydalansa bile, yeni kurulan hükmü temyiz etme hakkı doğmaz. Bu durum, 1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesi çerçevesinde değerlendirilir ve sadece bozmanın lehe sonuçlarından faydalanılmasını sağlar (Yargıtay 6. Ceza Dairesi – 2018/2394).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) ile Mahkûmiyet Hükmünün Bir Arada Bulunduğu Durumlarda Temyiz Denetimi Nasıl Yapılır?Ceza Hukukunda Temyiz

Ceza yargılamasında birden fazla suçun işlendiği ve bu suçların zincirleme veya bileşik suç kapsamında değerlendirildiği hallerde, her bir fiil için farklı hükümler kurulması durumunda temyiz denetiminin kapsamı genişlemektedir. Örneğin, zincirleme suç kapsamında kabul edilmesi gereken bir dizi fiilin bir kısmı hakkında mahkûmiyet kararı verilip diğer kısmı için HAGB uygulanmışsa, temyiz başvurusu üzerine yalnızca mahkûmiyet hükmü değil, HAGB kararı da inceleme kapsamına alınmalıdır. Zira bu tür durumlar, hukuki bütünlük ve orantılı ceza politikası ilkeleri çerçevesinde ele alınmalıdır (Yarg. 13. CD, 14.01.2020, 9193-629 E.).

Benzer şekilde, bileşik suç teşkil eden eylemlerde suçun unsurlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi ve bazıları için HAGB kararı verilmesi halinde de, bu kararlar temyiz incelemesinden kaçırılamaz. Örneğin, tehdit, yaralama ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarının birleşerek yağma suçunu oluşturduğu bir olayda, yanlış nitelendirme ile bir kısmı mahkûmiyet, bir kısmı HAGB kapsamına alınmışsa, bu durumda da Yargıtay HAGB kararlarını da gözden geçirmelidir (Yarg. 13. CD, 03.07.2019, 1381-11817 E.).


Eylemlerin Hukuki Nitelendirilmesi: Mala Zarar Verme Suçu Örneği – Ceza Hukukunda Temyiz

Sanığın pencere demirini kırması ve kozmetik ürünlerini yakması fiilleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde tek bir mala zarar verme suçu oluşturduğu halde, bu eylemler için ayrı ayrı mahkûmiyet hükümleri kurulması hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca yakma fiilinin, kamu güvenliğini tehlikeye sokmayan bir durumda gerçekleşmesi halinde, bu fiil TCK 152 kapsamında nitelikli mala zarar verme değil, TCK 151/1 kapsamında basit mala zarar verme olarak değerlendirilmelidir. Yargıtay, bu tür hatalı yorumları bozma nedeni saymaktadır (Yarg. 13. CD, 2020/2726 K.).


Ceza Hukukunda Temyiz Nedenlerini Bildiren Ek Dilekçenin Süresi Nasıl Hesaplanır? – Ceza Hukukunda Temyiz

Temyiz süreci içinde önemli olan hususlardan biri, temyiz nedenlerini içeren ek dilekçenin ne zaman verileceğidir. Bu süre genellikle gerekçeli kararın tebliğinden sonra işlemeye başlar ve 7 günlük süre ile sınırlıdır. Ancak hükmün yüzüne karşı ya da gıyaben verilmesi durumuna göre bu süre değişiklik göstermektedir. Özetle:

  • Yüzüne karşı verilen kararlarda, temyiz süresi içinde gerekçe belirtilmemişse, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde ek dilekçe verilmelidir.
  • Yokluğunda açıklanan kararlarda ise, temyiz süresinin sonundan itibaren 7 gün içinde bu dilekçe verilmelidir (CGK 2022/264 E., 2022/530 K.).

Meşruhatlı Tebligatın Önemi ve Usule Uygunluk – Ceza Hukukunda Temyiz

Ceza yargılamasında temyiz hakkının etkin kullanılabilmesi için gerekçeli kararın tebliğinde, temyiz süresi ve temyiz nedenlerinin belirtilmesi zorunludur. Tebligat mazbatasında bu bilgilerin eksik olması halinde, temyiz hakkı gereği gibi kullanılamayabilir. Bu nedenle Yargıtay, temyiz gerekçesi içermeyen dilekçeler hakkında, ilgililere eksiklikleri tamamlamaları için yeniden süre verilmesini gerekli görmektedir (Yarg. 10. CD, 2023/2630 E., 2023/4097 K.).


Temyiz İncelemesinde Maddi Olayın Rolü: Sınırlar ve İstisnalar – Ceza Hukukunda Temyiz

Her ne kadar temyiz denetimi hukuki yönle sınırlı olsa da, maddi olayın tespitinde yapılan açık hatalar da temyiz konusu olabilir. Özellikle hükmün dayandığı delillerin hukuka uygun biçimde elde edilmemesi, çelişkili ifadelerin dikkate alınması veya akla, bilime aykırı değerlendirmeler yapılması halinde Yargıtay bu eksiklikleri denetleyebilir. CMK m. 303’e göre, davanın esasına hükmetmeyi gerektiren durumlarda Yargıtay, hukuka aykırılığı düzelterek yeni bir karar da verebilir (CGK 2021/56 E., 2022/5 K.).


Temyiz Dilekçesi Gerekçesiz Olamaz: İstinaf Dilekçesine Atıf Geçerli Değildir – Ceza Hukukunda Temyiz

Ceza Muhakemesi Kanunu, temyiz dilekçesinin gerekçe içermesini zorunlu tutar. Sadece istinaf dilekçesine atıf yaparak temyiz başvurusunda bulunmak yeterli değildir. CMK 294 ve 298. maddeler uyarınca temyiz nedenlerinin açıkça belirtilmemesi halinde, başvuru geçerli sayılmaz ve reddedilir. Yargıtay da bu uygulamayı istikrarlı şekilde sürdürmektedir (Yarg. 3. CD, 2021/19331 E., 2024/8858 K.).

Bu makale, ceza hukuku alanında uzmanlaşmış ve İstanbul’da aktif olarak avukatlık faaliyeti yürüten Avukat Gökhan Yağmur tarafından hazırlanmıştır. Ceza yargılaması süreçleri, istinaf ve temyiz kanun yolları ile ilgili hukuki destek almak için 0542 157 06 34 numaralı telefondan ulaşabilir ya da detaylı bilgi için gokhanyagmur.com adresi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu