Cezanın İnfazında Umut Hakkı: Ağırlaştırılmış Müebbet ve İnsan Hakları Açısından Değerlendirme

Umut Hakkı Nedir?
Umut hakkı, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış kişilerin belirli bir sürenin sonunda serbest kalma ihtimalinin değerlendirilebilmesini sağlayan temel bir insan hakkıdır. Bu hak, cezanın infazı sürecinde hükümlüye yalnızca bir hedef sunmakla kalmaz, aynı zamanda cezaevindeki davranışlarını da olumlu yönde etkilemeyi amaçlar. Umut hakkı kapsamında, hükümlünün belirli bir süre sonra yeniden toplumla bağ kurup kuramayacağına dair idari ya da yargısal bir değerlendirme yapılması öngörülmektedir.
Bu değerlendirmede hükümlünün cezaevi içerisindeki tutumu, rehabilitasyon sürecine uyumu, pişmanlık göstergeleri ve topluma yeniden kazandırılma potansiyeli dikkate alınır. Böylece, hükümlüye, tüm hayatı boyunca hapishanede kalacağına dair kesin bir algı verilmeden, insan onuruna saygılı bir infaz sistemi işletilir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Umut Hakkı
Umut hakkı, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla şekillenmiş bir kavramdır. AİHM, ömür boyu hapis cezası alan hükümlülerin hiçbir şekilde serbest kalma şansı olmaksızın cezaevinde tutulmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesinde düzenlenen “işkence ve insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı”na aykırı olduğuna hükmetmiştir.
AİHS madde 3 şu şekildedir:
“Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”
Bu doğrultuda, bir kişinin yaşamının sonuna kadar cezaevinde tutulabileceği kabul edilse bile, bu cezanın infaz süreci içerisinde makul bir süre sonra serbest kalma ihtimali değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, infaz sistemi sadece cezalandırma amacı güder hâle gelir ve insan onuruna aykırı bir uygulama ortaya çıkar.
AİHM kararlarında vurgulanan bu ilkeye göre, umutsuzluk içerisinde, serbest kalma ümidi olmadan ömür boyu mahkûmiyet, modern insan hakları hukukuna aykırı bir durumdur. Bu nedenle umut hakkı, yalnızca hükümlünün bireysel haklarını değil, aynı zamanda ceza infaz sisteminin insan onuruna uygun şekilde işlemesini de teminat altına alır.
Umut Hakkı ile İlgili AİHM Kararları
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), umut hakkı kavramını özellikle Vinter ve Diğerleri/Birleşik Krallık kararıyla somutlaştırmıştır. Bu karar, ömür boyu hapis cezası alan hükümlülerin, hiçbir koşulda salıverilme ihtimali olmaksızın cezaevinde tutulmalarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde yer alan işkence yasağını ihlal ettiği yönünde emsal teşkil etmektedir.
🔹 Vinter ve Diğerleri/Birleşik Krallık Kararı (09.07.2013)
AİHM Büyük Dairesi bu davada şunları vurgulamıştır:
- Müebbet hapis cezalarının “indirilebilir” nitelikte olması gerekir. Yani infaz sürecinde:
- Koşullu salıverilme imkânı olmalı,
- Cezada indirim yapılabilmeli,
- Cezanın başka bir türle değiştirilmesi mümkün olmalıdır.
- Eğer bir ceza ömür boyu cezaevinde kalmayı zorunlu kılıyor ve bu süre zarfında hiçbir yasal gözden geçirme mekanizması öngörmüyorsa, bu durum AİHS m.3’e aykırılık teşkil eder.
- Vinter kararında, hükümlünün cezaevine girişinden itibaren 25 yıl içinde en az bir kez, salıverilme ihtimalinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
🔹 Vinter Kararının Devletlere Yönelik Tavsiyeleri
- Cezaevine girişten itibaren 25 yıl içinde, hükümlünün serbest bırakılıp bırakılmayacağı idari ya da yargısal bir kurum tarafından gözden geçirilmelidir.
- Bu değerlendirme tek seferlik olmamalı, belli aralıklarla tekrarlanabilmelidir. Yani bir periyodik gözden geçirme mekanizması kurulmalıdır.
- Gözden geçirme yetkisi, ister idari ister yargısal makamda olabilir; mahkeme bu konuda devletlere takdir yetkisi tanımaktadır. Ancak bu takdir yetkisi sınırsız değildir.
🔹 Kafkaris/Kıbrıs Kararı (2008)
AİHM, Vinter kararından önceki önemli kararlardan biri olan Kafkaris v. Kıbrıs kararında da müebbet hapis cezasının indirilemez olması halinde, bu durumun işkence yasağını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Burada da yine cezanın ömür boyu infaz edilecek olması ve hükümlüye herhangi bir tahliye imkânı tanınmaması, insan onuruna aykırı bulunmuştur.
🔹 Laszlo Magyar/Macaristan ve Harakchiev & Tolumov/Bulgaristan Kararları
AİHM, devlet başkanının af yetkisinin, umut hakkı bağlamında yeterli görülmeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bu tür keyfi ya da siyasal mekanizmaların yerine, önceden öngörülebilir, belirli kriterlere dayalı ve şeffaf bir gözden geçirme sistemi kurulması gerektiği vurgulanmıştır.

🧩 Sonuç ve Hukuki Önemi
AİHM’ye göre umut hakkı:
- İnsan onuru ile bağlantılı temel bir haktır.
- Hükümlü, ne zaman ve hangi şartlarda salıverilebileceğini bilmeli ve buna göre cezaevi sürecine uyum göstermelidir.
- Cezanın başladığı ilk andan itibaren, bu hakka ilişkin bilgilendirme yapılmalı ve yasal çerçeve açık olmalıdır.
Aksi takdirde, umut hakkı tanınmadan infaz edilen müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, yalnızca bir ceza değil, aynı zamanda işkence veya insanlık dışı muamele anlamına gelecektir.
Bu kararlar, Türkiye gibi AİHS’ye taraf ülkelerde infaz hukukunun umut hakkına uygun hale getirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
AİHM’in Umut Hakkı Bağlamında Türkiye Aleyhine Verdiği Kararlar
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de özellikle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlardan dolayı verilen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. maddesiyle güvence altına alınan işkence yasağını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu cezaların hiçbir koşulda gözden geçirilmeksizin infaz edilmesi, AİHM nezdinde “umut hakkı”nın yokluğu anlamına gelmekte ve bu da insan onuruna aykırı bir ceza rejimi olarak değerlendirilmiştir.
🔹 Türkiye Aleyhine AİHM Kararları
- Öcalan v. Türkiye (No.2) – 18 Mart 2014
- Türkiye aleyhine verilen ilk umut hakkı kararıdır.
- AİHM, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının hiçbir gözden geçirme mekanizması içermemesini, AİHS m.3’ün ihlali olarak değerlendirmiştir.
- Kaytan v. Türkiye – 2015
- Müebbet hapis cezası alan başvurucunun cezasının gözden geçirilmesine dair iç hukukta bir düzenleme olmaması nedeniyle ihlal kararı verilmiştir.
- Gurban v. Türkiye – 2015
- AİHM, Türk infaz sisteminde umut hakkının fiilen tanınmadığına ve dolayısıyla Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
- Boltan v. Türkiye – 2019
- Bu davada da AİHM, Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir hükümlünün cezasının hiçbir gözden geçirme mekanizmasına tabi tutulmaksızın infaz edilmesinin insanlık dışı muamele teşkil ettiğini belirlemiştir.
AİHM bu kararların tamamında, İngiltere’ye karşı verilen emsal Vinter kararına geniş yer vererek, Türkiye’de infaz edilen ağırlaştırılmış müebbet cezalarının umut hakkı içermediğini ve AİHS m.3 ile bağdaşmadığını net bir biçimde ortaya koymuştur.
🔹 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye Yönelik Umut Hakkı Tavsiyeleri (Eylül 2024)
Avrupa Konseyi’nin denetim organı olan Bakanlar Komitesi, AİHM’in Türkiye aleyhine verdiği kararların uygulanıp uygulanmadığını 17-19 Eylül 2024 tarihli toplantısında (No. 1507) değerlendirmiştir. Aşağıdaki tespit ve uyarılarda bulunmuştur:
- İhlalin nedeni, Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının, herkese açık bir gözden geçirme mekanizmasından muaf tutulmasıdır.
- Komite, Türkiye’ye bu cezaları alan mahkumlar açısından da “umut hakkı”na dair yasal düzenleme yapılması gerektiğini açıkça belirtmiştir.
- Komite, infazın belirli bir süre sonra tekrar değerlendirileceği bir inceleme ve denetim mekanizması kurulmasını zorunlu görmektedir.
- Türkiye’den, indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet cezası alan mahkûmların sayısını bildirmesi, ayrıca süreci denetleyecek ve şeffaf işleyecek bir yapı oluşturması istenmiştir.
Sonuç olarak, Komite, 25 Eylül 2025 tarihine kadar somut bir ilerleme olmaması halinde, Sekreterya’ya Türkiye aleyhine geçici bir karar taslağı hazırlaması yönünde talimat vermiştir. Bu, Türkiye için ciddi diplomatik ve insan hakları açısından baskı oluşturabilecek bir gelişmedir.
🧩 Değerlendirme ve Hukuki Yansıması
- Türkiye’de halen umut hakkını güvence altına alan bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
- AİHM içtihatları ve Avrupa Konseyi’nin çağrıları doğrultusunda, özellikle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları için kapsamlı ve herkese açık, şeffaf, hukuki güvenceler içeren bir tahliye değerlendirme sistemi kurulması gerekmektedir.
- Bu yapılmadığı takdirde Türkiye’nin, AİHS 3. maddeyi sistematik şekilde ihlal ettiği yönünde uluslararası yargı ve denetim mercileri nezdinde tekrarlanan kararlar almaya devam edeceği açıktır.
Umut Hakkının Kullanılabilmesi için Değiştirilmesi Gereken Türkiye Cumhuriyeti Mevzuatı
Türkiye’de ömür boyu hapis cezalarının infazına ilişkin mevcut düzenlemeler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “umut hakkı”na ilişkin içtihadıyla uyumlu değildir. Özellikle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, bazı hükümlü gruplarının koşullu salıverme imkanından tamamen yararlanmasını engellemekte, bu durum da AİHS’nin 3. maddesi anlamında işkence veya insanlık dışı muamele yasağının ihlali sonucunu doğurmaktadır.
🔹 Değiştirilmesi Gereken Mevzuat Hükümleri
- 5275 sayılı Kanun m.107/16
- Terör suçları veya devletin güvenliğine karşı işlenen bazı suçlar açısından koşullu salıverme hakkını engellemektedir.
- Bu düzenleme, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlülerin hayat boyu cezaevinde kalmasını kesinleştirerek, AİHM tarafından tanımlanan umut hakkını ihlal etmektedir.
- 5275 sayılı Kanun Geçici 2. Madde
- Önceki infaz rejimlerini ortadan kaldırmakta ve eski suçlara da yeni infaz rejimini uygulayarak, geri etkili şekilde daha ağır koşullar getirmektedir.
- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17
- Terör suçlarından hüküm giyen kişilere koşullu salıverme ve ceza indirimi imkanlarını büyük ölçüde ortadan kaldırmakta, infazın umut hakkını barındıran niteliğini kaybetmesine neden olmaktadır.
Bu düzenlemeler, mahpusun infaz sürecinde yeniden toplumla buluşma ihtimalini ortadan kaldırdığı için, AİHM içtihatları doğrultusunda acilen reform edilmelidir.
🔹 AİHM’in Umut Hakkına İlişkin Öcalan v. Türkiye (No.2) Kararındaki Kriterler
AİHM, Öcalan v. Türkiye (No.2) kararında, bir mahkumun umut hakkına sahip olduğunu söyleyebilmek için iç hukukta en az birinin mevcut olması gereken üç kriter belirlemiştir:
- Cezanın infazının askıya alınabileceği bir durumun bulunması
(Örn: ceza sürecinde koşullara bağlı olarak cezanın ertelenmesi ya da kaldırılması) - Şartlı tahliye için cezanın yeniden gözden geçirilmesini sağlayan bir mekanizma
(Belirli bir sürenin ardından tarafsız bir organ tarafından salıverilme olasılığının değerlendirilmesi) - Cezanın sona erdirilmesine imkân tanıyan, belirli kriterlere dayalı şeffaf bir denetim süreci
AİHM’e göre bu mekanizmalar, yasada açıkça tanımlanmış, erişilebilir ve belirli kurallara bağlı olmalıdır. Hükümlünün sadece teorik bir af ihtimaline dayanarak cezaevinde kalması umut hakkı için yeterli değildir.
🔹 Türkiye’de Umut Hakkının Tanınabilmesi İçin Gereken Yasal Değişiklikler
- 5275 sayılı Kanun’da, koşullu salıverme hükümleri terör suçları da dâhil olmak üzere tüm müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları için geçerli hale getirilmelidir.
- Örneğin: 30 yıl sonunda cezaevinde geçirdiği süre, davranışları ve topluma yeniden kazandırılma potansiyeli dikkate alınarak serbest bırakılma olasılığı tanınmalıdır.
- Cezaların gözden geçirilmesini sağlayacak bağımsız ve tarafsız bir inceleme kurulu veya mahkemesi oluşturulmalıdır.
- Bu kurul ya da yargı organı, AİHM’in öngördüğü gibi, infazın başından itibaren en geç 25 yıl sonra hükümlünün durumunu incelemelidir.
- Terörle Mücadele Kanunu’nun 17. maddesi yeniden düzenlenerek, umut hakkı ile bağdaşır biçimde ceza infazında eşitlik ve adalet sağlanmalıdır.
- Cumhurbaşkanlığı affı gibi belirsiz ve keyfi mekanizmalar yerine, şeffaf, hukuki, sistematik ve erişilebilir bir yeniden değerlendirme sistemi kurulmalıdır.
🔹 Umut Hakkının Tanınması Neden Hayati Önem Taşır?
- İnsan onurunun korunması,
- Ceza infaz sisteminin rehabilitasyon amaçlı işlemesi,
- Mahkumun yeniden topluma kazandırılma ihtimalinin desteklenmesi,
- AİHS m.3’ün ihlali nedeniyle Türkiye’nin uluslararası düzeyde hukuki ve siyasi yaptırımlarla karşılaşmasının önlenmesi.
Sonuç:
Türkiye’nin umut hakkı ile uyumlu bir infaz rejimi kurması, sadece AİHM kararlarının gereğini yerine getirmek değil, aynı zamanda insan haklarına dayalı bir hukuk devleti anlayışının gereğidir. Bu çerçevede yapılacak mevzuat değişiklikleri, hem mahpusların bireysel haklarını güvence altına alacak hem de uluslararası hukuk önünde Türkiye’nin sorumluluğunu azaltacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları açıkça göstermektedir ki; Türkiye’de uygulanan indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları, mahpuslara umut hakkı tanımadığı için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesini ihlal etmektedir. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesi ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu gibi hükümler, özellikle bazı suçlar açısından koşullu salıverme imkânını tamamen ortadan kaldırmakta, hükümlülerin hayat boyu cezaevinde kalmalarına neden olmaktadır. Bu durum, yalnızca bireysel hak ihlali değil, Türkiye’nin uluslararası sorumluluğu bakımından da büyük bir risk oluşturmaktadır. Eğer siz de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair hak ihlallerine karşı hukuki destek arıyor veya umut hakkı çerçevesinde bireysel başvuru yollarını değerlendirmek istiyorsanız, bu alanda uzman bir hukukçu ile çalışmanız büyük önem taşır. Avukat Gökhan Yağmur bu alanda sahip olduğu tecrübe ve bilgiyle size profesyonel destek sunmaktadır. Detaylı danışmanlık ve hukuki başvuru süreci hakkında bilgi almak için gokhanyagmur.com.tr web sitesini ziyaret edebilir ya da 0542 157 06 34 numaralı telefondan doğrudan iletişime geçebilirsiniz.