Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu (TCK 256)

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 256. maddesinde düzenlenmiş olup, kamu gücünü kullanan görevlilerin görevlerini yerine getirirken uygulayabilecekleri kuvvetin sınırını ifade eder. Buna göre, zor kullanma yetkisine sahip bir kamu görevlisi, görevini ifa ederken kişilere karşı görevin gerektirdiği ölçüyü aşan şekilde kuvvet kullanırsa, bu eylem kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, zor kullanma yetkisinin tamamen yasak olmadığı; ancak orantılılık ve gereklilik ilkeleri çerçevesinde sınırlandırıldığıdır. Kamu görevlisinin, görevi gereği kuvvet kullanma yetkisi olsa da, bu yetkinin kötüye kullanılması halinde eylem “görevi kötüye kullanma” değil, doğrudan kasten yaralama olarak değerlendirilir.
Bu suçun oluşabilmesi için:
- Failin zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi olması,
- Eylemin görev sırasında gerçekleşmesi,
- Kullanılan kuvvetin görevin gerektirdiği ölçünün dışında olması gerekir.
Örneğin, görev sırasında etkisiz hale getirilen bir kişiye, etkisiz hale gelmesine rağmen orantısız şekilde fiziksel müdahalede bulunmak, TCK 256 kapsamında değerlendirilir.
Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçunun Unsurları
Türk Ceza Kanunu’nun 256. maddesi, bazı kamu görevlilerine görevleri gereği tanınan zor kullanma yetkisinin orantısız ve gereksiz şekilde kullanılması hâlini düzenlemektedir. Bu suçun oluşabilmesi için, kanunda belirtilen şartların ve madde gerekçesinde açıklanan unsurların bir arada bulunması gerekir.
1. Fail Unsuru
Suçun faili, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisidir. Örneğin; polis, jandarma, infaz koruma memuru gibi görevler bu kapsamdadır. Yargıtay’a göre (CGK, K.2018/538), bu suç ile korunan hukuki değerler; kamu idaresinin itibarı, idarede disiplin, kamu görevlilerine duyulan güven, ayrıca bireylerin vücut bütünlüğü ile şeref ve haysiyetidir.
2. Mağdur Unsuru
Mağdur, kamu görevlisinin görev sırasında gereksiz veya ölçüsüz kuvvet kullandığı herkes olabilir. Bu kapsamda suçun mağduru yalnızca suç şüphelisi değil, olay anında orada bulunan herhangi bir kişi de olabilir.
3. Fiil Unsuru
Suçun fiil unsuru, görevin gerektirdiği ölçünün dışında zor kullanmaktır. Bu zor kullanma, kasten yaralama suçunu oluşturacak şekilde olmalıdır.
- Örnek 1: Suç şüphesi altındaki bir kişinin hâkim huzuruna çıkmamak için direnmesi durumunda, direnç kırılacak ölçüde kuvvet kullanılabilir. Ancak bu sınır aşılırsa suç oluşur.
- Örnek 2: Hukuka aykırı bir gece yürüyüşüne katılan kişilerin dağılmasını sağlamak amacıyla gerekli ölçüde kuvvet kullanılabilir; fakat saldırı olmadığı hâlde vücuda zarar verecek şekilde silah kullanılması hukuka aykırıdır.
4. Manevi Unsur (Kast)
Suçun manevi unsuru kasttır. Fail, yetkisine ilişkin sınırı bilerek ve isteyerek aşmalıdır. Eğer sınırın aşılması kasten değil de taksirle olmuşsa, durum hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın aşılması kapsamında değerlendirilir.
5. Ölçülülük İlkesi ve Kademeli Güç Kullanımı
Polis ve diğer kolluk görevlileri zor kullanma yetkilerini kanunun çizdiği sınırlar içinde, kademeli ve ölçülülük ilkesine uygun olarak kullanmak zorundadır. AİHM de (Günaydın/Türkiye, B.N. 27526/95, 13.10.2005) iç hukukta kamu görevlilerine yüklenen sorumluluğun orantılı olması gerektiğini vurgulamıştır.
6. Yaptırım
TCK 256’da ayrıca bir ceza öngörülmemiştir; kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu nedenle eylemin niteliğine göre ceza miktarı TCK’nın kasten yaralamaya dair hükümlerinden belirlenir.
Adli Para Cezası, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu nedeniyle verilen hapis cezaları, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu çerçevesinde bazı ceza muhakemesi kurumlarından yararlanabilir. Bu kurumlar, sanık açısından cezai yaptırımı hafifletici veya ortadan kaldırıcı sonuçlar doğurabilir.
1. Adli Para Cezası
Adli para cezası, işlenen suç karşılığında hapis cezasına alternatif veya hapis cezası ile birlikte uygulanabilen bir yaptırım türüdür.
- Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu nedeniyle 1 yıl veya daha az hapis cezasına hükmedilmesi durumunda, mahkeme bu cezayı adli para cezasına çevirebilir.
- Bu durumda sanık, belirlenen para cezasını ödeyerek hapis cezası infazından kurtulur.
2. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
HAGB, mahkeme tarafından verilen hükmün belirli bir denetim süresi boyunca hukuki sonuç doğurmaması ve bu sürede yükümlülüklere uyulması hâlinde davanın düşmesi sonucunu doğuran bir kurumdur.
- Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu için HAGB kararı verilmesi mümkündür.
- Sanık, denetim süresi boyunca kasten yeni bir suç işlemez ve mahkemenin belirlediği yükümlülükleri yerine getirirse, hüküm ortadan kalkar.
3. Erteleme
Erteleme, hükmolunan hapis cezasının belirli şartlarla cezaevinde infaz edilmesinden vazgeçilmesi anlamına gelir.
- Mahkeme, sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varırsa, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu için verilen hapis cezasını erteleme kararıyla infaz dışına çıkarabilir.
- Erteleme kararı, genellikle sabıkasız veya daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış kişiler için uygulanır.
Suçun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almaz. Bu nedenle, Cumhuriyet savcılıkları bu suçu resen (kendiliğinden) soruşturur. Mağdurun şikayeti olmasa bile soruşturma başlatılabilir.
- Şikayet süresi bulunmaz: Bu suç bakımından belirli bir şikayet süresi öngörülmemiştir.
- Şikayetten vazgeçme davayı düşürmez: Mağdur, soruşturma veya kovuşturma aşamasında şikayetinden vazgeçse bile ceza davası devam eder.
Dava Zamanaşımı
Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belirli bir süre içinde dava açılmaması veya açılmış davanın sonuçlandırılmaması hâlinde ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran ceza hukuku kurumudur.
- Olağan dava zamanaşımı süresi: TCK hükümlerine göre, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu için zamanaşımı süresi 8 yıldır.
- Bu süre içinde suç her zaman soruşturulabilir ve dava açılabilir.
- Zamanaşımı dolduğunda ise soruşturma veya kovuşturma yapılamaz, mevcut davalar düşer.
Uzlaşma, Soruşturma – Kovuşturma ve Görevli Mahkeme
1. Uzlaşma Durumu
Uzlaşma, şüpheli ile mağdurun, bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmaya varması sürecidir. Ancak zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, uzlaşma kapsamındaki suçlar arasında yer almaz. Dolayısıyla taraflar kendi aralarında anlaşılsa bile bu durum ceza davasının düşmesine sebep olmaz.
2. Soruşturma ve Kovuşturma Süreci
Bu suç, Cumhuriyet savcılığı tarafından resen soruşturulur. Soruşturma aşamasında, delillerin toplanması ve tanık beyanlarının alınmasının ardından, yeterli şüphe oluşması hâlinde kamu davası açılır.
Ayrıca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) kurumu bu suç bakımından uygulanabilir. Bu durumda sanık belirlenen denetim süresince yükümlülüklere uyar, yeni bir suç işlemezse dava hiç açılmamış sayılır.
3. Görevli Mahkeme
Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu yargılamaları, görevli mahkeme sıfatıyla asliye ceza mahkemeleri tarafından görülür.
Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu – Yargıtay Kararları
Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, TCK m.256 kapsamında, kamu görevlisinin görev sırasında kişilere karşı görevin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması hâlinde oluşur. Yargıtay kararlarında bu suçun uygulanmasında özellikle orantılılık ilkesi, direnme durumu, delil değerlendirmesi ve kasten yaralama ile işkence suçu arasındaki ayrım üzerinde durulmaktadır.
Aşağıda, Yargıtay’ın farklı dairelerinin ve Ceza Genel Kurulu’nun bu suça ilişkin önemli değerlendirmeleri özetlenmiştir:
1. Zor Kullanma Yetkisinin Aşılmadığı Durumlar
- Yargıtay 5. CD, 2015/11964: Alkollü ve direnç gösteren kişinin yakalanması sırasında, sanık polislerin görev gereği kullandıkları kuvvetin ölçülü olduğu, TCK 256 kapsamında sınır aşımının bulunmadığına karar verilmiştir.
2. Görevin Gerektirdiği Ölçünün Aşılıp Aşılmadığının Tespiti
- Yargıtay 4. CD, 2012/18114: Zabıta görevlilerinin silahla saldırıya uğramaları sonrası güç kullanmaları olayında, eylemin meşru savunma veya sınırın mazur görülebilecek şekilde aşılması kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ayrıca haksız tahrik indiriminin tartışılması gerektiği belirtilmiştir.
3. İşkence Suçu ile TCK 256 Arasındaki Farklar
- CGK, 2017/108: Sanığın mağdurun saçını çekmesi eylemi, sistematiklik ve ağırlık unsurları bulunmadığından işkence değil, TCK 256 kapsamında kasten yaralama olarak değerlendirilmiştir.
- İşkence suçunda korunan hukuki yarar insan onuru iken, TCK 256’da öncelikle kamu idaresinin itibarı ve disiplini korunur.
- İşkence, sistematik şekilde veya süreç içinde tekrarlanan eylemlerle işlenir; TCK 256 ise tek seferlik maddi müdahalelerle oluşabilir.
4. Polisin Nüfuzunu Kötüye Kullanarak Yaralama
- CGK, 2018/539: Komiserin, tartışma sırasında mağdurun kulak zarını yırtacak şekilde darp etmesi, TCK 256 kapsamında kasten yaralama olarak kabul edilmiş; nüfuzun kötüye kullanılması nedeniyle ceza artırılmıştır.
5. Direnme Durumunda Orantısız Güç Kullanımı
- Yargıtay 3. CD, 2017/7573: Mağdurun direnme suçundan HAGB aldığı dosya ile bağlantı kurularak, sanık polislerin ölçüsüz güç kullanıp kullanmadıklarının belirlenmesi için dosyaların birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
6. Yaralanmanın Nedeni ve Adli Tıp İncelemesi
- Yargıtay 5. CD, 2017/1435: Mağdurun yaralanmasının direnme sırasında boğuşma/düşme sonucu mu, yoksa fiziksel darp sonucu mu meydana geldiğinin netleştirilmesi için ayrıntılı adli tıp raporu alınmadan beraat kararı verilmesi bozma sebebi olmuştur.
7. Vücuda Acı Vermeyen Basit Müdahale
- Yargıtay 5. CD, 2016/4294: Somut yaralanma bulgusu olmayan, sadece basit kontrol amaçlı fiziksel müdahale TCK 256 kapsamına girmemiştir.
8. Eksik Araştırma ve Rapor Yetersizliği
- Yargıtay 5. CD, 2015/12126: Kırık oluşan yaralanmada, düşme mi yoksa tekme atma mı kaynaklı olduğunun tespiti için mağdur beyanı alınmadan ve yeterli adli rapor olmadan beraat verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Değerlendirme
Yargıtay içtihatlarına göre:
- Orantılılık ilkesi temel kriterdir. Direnmenin niteliği ve derecesine göre kuvvet kullanılabilir, ancak bu sınır aşıldığında TCK 256 devreye girer.
- Meşru savunma, sınırın mazur görülebilecek şekilde aşılması, taksir gibi hukuka uygunluk veya kusurluluğu azaltan haller titizlikle incelenir.
- Delil değerlendirmesinde tanık beyanlarının tutarlılığı, adli tıp raporlarının yeterliliği ve olay yeri koşulları belirleyicidir.
- İşkence ile TCK 256 arasındaki en temel fark sistematiklik ve korunan hukuki değerlerdir.
Avukat Gökhan Yağmur olarak, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçlarında Yargıtay içtihatlarının doğru yorumlanmasının davanın sonucunu doğrudan etkilediğini, özellikle delil toplama ve orantılılık değerlendirmesinin kritik olduğunu belirtmek isterim. Hukuki danışmanlık ve savunma hizmeti için 0542 157 06 34 numaralı hattımızdan veya www.gokhanyagmur.com.tr adresinden iletişime geçebilirsiniz.