İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali (Engellenmesi) Suçu Nedir? (TCK 117)
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, bireyin ekonomik kazanç elde etmek amacıyla yürüttüğü yasal faaliyetlerin, cebir, tehdit veya hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi halinde oluşur. Türk Ceza Kanunu’nun “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan TCK m.117, kişilerin serbest çalışma, sözleşme yapma ve ekonomik teşebbüs kurma özgürlüğünü güvence altına alan temel düzenlemelerden biridir.
İş ve Çalışma Hürriyetinin Kapsamı
İş ve çalışma hürriyeti; herkesin gelir elde etmek amacıyla mal veya hizmet üretme, ticari faaliyette bulunma, iş akdi yapma ve kendi teşebbüsünü kurma hakkını içerir. Bu hak, bireyin ekonomik özgürlüğünün en önemli göstergelerinden biridir. Kişilerin her türlü baskıdan uzak biçimde, üçüncü kişilerin müdahalesine maruz kalmadan serbestçe çalışabilmesi anayasal bir güvenceye sahiptir. Bu temel özgürlük, TCK m.117 hükmüyle ceza hukuku kapsamında da korunmaktadır.
İş ve Çalışma Hürriyetinin Engellenmesi Suçunun Niteliği
İş ve çalışma hürriyetinin engellenmesi suçu, mağdurun çalışma özgürlüğüne karşı gerçekleştirilen cebir, tehdit veya hukuka aykırı fiillerle meydana gelir. Suçun oluşabilmesi için mağdura yönelik basit yaralama düzeyinde fiziksel güç kullanılması, tehditte bulunulması veya başka bir şekilde onun iş ve çalışma hakkına müdahale edilmesi yeterlidir.
Bu suçun tipik örnekleri şunlardır:
- Bir kişinin dükkanına girip “ucuza satış yapmayacaksın” diyerek mallarını dağıtmak,
- “Burada tezgah açarsan seni öldürürüm” şeklinde tehdit etmek,
- “Bu iş yerini kapatacaksın, aksi halde dayak yersin” diyerek baskı kurmak.
Bu tarz eylemler, mağdurun ekonomik faaliyetini sürdürme özgürlüğünü ortadan kaldırdığı için iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu kapsamına girer.
TCK 117’nin Amacı
Türk Ceza Kanunu’nun 117. maddesiyle, bireyin ekonomik yaşamda özgürce faaliyet gösterebilmesi güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme, sadece bireysel kazanç hakkını değil; aynı zamanda toplumun ekonomik düzeninin istikrarını da koruma amacı taşır. Zira serbest çalışma ve girişim hakkı, hem ekonomik kalkınmanın hem de sosyal adaletin temel unsurlarındandır.
Kısaca, TCK m.117 kapsamında cezalandırılan eylemler, kişinin serbestçe çalışmasını, gelir elde etmesini veya ticari faaliyette bulunmasını zorla veya tehditle engelleyen davranışlardır. Böylece hukuk düzeni, bireyin ekonomik özgürlüğünü her türlü dış baskıya karşı koruma altına almaktadır.
İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali Suçunun Unsurları
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, bireyin serbest çalışma ve gelir elde etme hakkına yapılan haksız müdahaleleri cezalandıran bir suç tipidir. Bu suçun oluşabilmesi için belirli unsurların bir araya gelmesi gerekir. TCK m.117’nin koruduğu hukuki yarar, kişinin her türlü baskıdan ve dış müdahaleden uzak şekilde çalışma, sözleşme yapma ve teşebbüs kurma özgürlüğüdür.
İş ve Çalışma Hürriyetinin Tanımı ve Korunan Hukuki Değer
İş ve çalışma hürriyeti, bireyin kendi emeğini kullanarak gelir elde etme, mal veya hizmet üretme, sözleşme yapma ve girişim kurma serbestisidir. Bu hak yalnızca sanayi ve ticaret alanındaki faaliyetleri değil, kazanç elde etmeye yönelik her türlü yasal faaliyeti kapsar. TCK m.117 ile güvence altına alınan bu özgürlük, ekonomik yaşamda bireyin kendi iradesiyle karar verebilmesini teminat altına alır.
Korunan hukuki değer, bireyin emeğiyle geçimini sağlama hakkı ve ekonomik faaliyetlerini serbestçe sürdürebilme özgürlüğüdür. Üçüncü kişilerin cebir, tehdit veya benzeri yollarla bu özgürlüğe müdahalesi, suçun konusunu oluşturur.
Suçun Maddi Unsuru: Cebir, Tehdit veya Hukuka Aykırı Davranış
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun oluşabilmesi için mağdura karşı cebir, tehdit veya hukuka aykırı başka bir davranış kullanılması gerekir.
- Cebir, mağdurun iradesine karşı doğrudan fiziksel güç kullanılmasıdır. Genellikle maddi zorlama şeklinde ortaya çıkar.
- Tehdit, manevi cebir niteliğindedir ve mağdurun geleceğe yönelik iradesini etkilemeyi amaçlar.
- Hukuka aykırı davranış ise, kanunun izin vermediği, hukuk düzeninin yasakladığı herhangi bir fiildir. Bu davranışın ayrıca suç oluşturması gerekmez; idari yaptırım veya haksız fiil niteliğinde olması yeterlidir.
Madde metninde yer alan “hukuka aykırı başka bir davranış” ibaresi geniş yorumlanmaktadır. Haksız fiiller, idari yaptırım gerektiren eylemler veya emniyet tedbiri uygulanmasını gerektiren fiiller de bu kapsamdadır. Ancak söz konusu eylemin, mağdurun iş ve çalışma düzenini bozacak, en azından geçici olarak faaliyetlerinden uzaklaştıracak nitelikte olması gerekir.
Bu nedenle, eylemin yalnızca hukuka aykırı olması yeterli değil, aynı zamanda iş ve çalışma özgürlüğünün fiilen ihlal edilmesine yol açması da zorunludur. Suç, ihlalin gerçekleştiği anda tamamlanmış sayılır.
İhlal Kavramının Anlamı ve Suçun Neticeli Niteliği
TCK m.117 anlamında “ihlâl”, kişinin normal iş ve çalışma düzeninden uzaklaştırılması veya bu düzenin bozulması anlamına gelir. Bu ihlalin geçici ya da sürekli nitelikte olması fark etmez. Öğretide, bu suçun neticeli bir suç olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle sadece cebir veya tehdidin varlığı değil, aynı zamanda bu davranışın iş ve çalışma hürriyetinin fiilen ortadan kalkmasına yol açması gerekir.
Nitekim Prof. Dr. Veli Özer Özbek ve diğer yazarlar, suçun tamamlanması için ihlalin fiilen gerçekleşmesinin şart olduğunu belirtmektedir. Aynı görüş Uğur Ersoy tarafından da desteklenmiş ve bu suçun “neticeli bir suç” olarak nitelendirildiği ifade edilmiştir.
Hukuka Uygunluk Halleri ve Suçun Oluşmadığı Durumlar
Her hukuka aykırı davranış bu suçu oluşturmaz. Örneğin;
- Bir kişi kendi mülkiyetinde bulunan arsada duvar ören birine engel oluyorsa, bu davranış hukuka uygundur.
- Haksız fesih işlemleri, her ne kadar hukuki uyuşmazlık doğursa da, ceza hukuku anlamında “hukuka aykırı davranış” sayılmaz.
- Tarafların sözleşme hükümlerine dayanarak yaptıkları işlemler de suçun unsurlarını oluşturmaz.
Dolayısıyla, hukuken haklı bir davranışın varlığı halinde iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu meydana gelmez. Ceza sorumluluğu için failin fiilinin hem hukuka aykırı hem de mağdurun çalışma düzenini bozacak nitelikte olması gerekir.
TCK 117’nin Temel Amacı
TCK m.117’nin gerekçesine göre, Anayasa’da herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme özgürlüğüne sahip olduğu, özel teşebbüs kurmanın serbest olduğu belirtilmiştir. Bu düzenleme ile devlet, bireyin ekonomik faaliyet alanındaki özgürlüğünü güvence altına alarak sosyal hukuk devleti ilkesini pekiştirmeyi amaçlamıştır.
Sonuç olarak, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, bireyin gelir elde etme hakkını korumayı hedefleyen, ekonomik yaşamda serbestliği esas alan bir ceza normudur. Cebir, tehdit veya hukuka aykırı davranışla bireyin serbest çalışma hakkına müdahale edilmesi bu suçun temelini oluşturur.
İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali Suçunun Cezası (TCK 117)
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, bireyin ekonomik yaşamda serbestçe çalışma hakkına yapılan müdahaleleri cezalandırmayı amaçlayan bir düzenlemedir. Türk Ceza Kanunu’nun 117. maddesi, bu hakkı ihlal eden fiillere ilişkin cezai yaptırımları açıkça belirlemiştir. Suçun temel ve ağırlaştırılmış halleri arasında ceza bakımından farklılıklar bulunmaktadır.
TCK 117/1 – Temel Hal
TCK m.117/1 hükmüne göre; cebir, tehdit veya hukuka aykırı başka bir davranışla iş ve çalışma hürriyetini ihlal eden kimse, mağdurun şikayeti üzerine altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
Bu hüküm, bireyin serbest çalışma özgürlüğünü koruyan temel normdur. Suçun oluşması için mağdura karşı cebir veya tehdidin uygulanması ya da hukuka aykırı bir davranışla çalışma hürriyetinin fiilen engellenmesi gerekir. Bu fıkradaki suç şikayete tabi olup, mağdurun şikayeti bulunmadıkça soruşturma yapılamaz. Şikayetten vazgeçilmesi halinde ceza davası düşer.
TCK 117/2 – Sömürü Yoluyla Çalıştırma
Kanunun ikinci fıkrası, bireylerin çaresizliklerinin istismar edilmesini cezalandırmaktadır. Buna göre;
- Çaresiz, kimsesiz veya belirli kişilere bağımlı durumda bulunan kişilerin, insan onuruna aykırı biçimde, ücretsiz ya da orantısız derecede düşük ücretle çalıştırılması,
- Veya bu kişilerin insanlık dışı çalışma ve konaklama koşullarına tabi tutulması,
altı aydan üç yıla kadar hapis veya yüz günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.
Bu hüküm, insan onurunun korunması ve emek sömürüsünün önlenmesi amacıyla düzenlenmiştir. Devletin sosyal hukuk devleti niteliği gereği, çalışma hayatında kişilerin insanca muamele görmesi bu maddeyle güvence altına alınmıştır.
TCK 117/3 – Sömürü Amacıyla Kişi Temini veya Nakli
Üçüncü fıkra, ikinci fıkrada sayılan sömürü fiillerine hazırlık mahiyetinde yapılan eylemleri de suç saymıştır.
Buna göre; kişileri sömürü amacıyla temin etmek, sevk etmek veya bir yerden başka bir yere nakletmek fiillerini işleyen kişiler, aynı cezaya tabidir.
Bu düzenleme, insan ticaretiyle benzer yönler taşımakla birlikte, burada amaç, bireyi sömürücü çalışma koşullarına sürükleyen hazırlık hareketlerini cezalandırmaktır.
TCK 117/4 – Cebir veya Tehdit Yoluyla Ücret veya Çalışma Koşullarının Değiştirilmesi
TCK m.117’nin dördüncü fıkrası ise ekonomik baskı yoluyla iş ilişkilerinde zorlamayı hedef alır. Buna göre;
- Cebir veya tehdit kullanarak, işçileri ya da işverenleri ücretleri azaltmaya veya artırmaya,
- Daha önce kararlaştırılandan farklı koşullar altında anlaşma yapmaya zorlayan,
- Ya da bir işin durmasına, sona ermesine veya durmanın devamına neden olan kişiler,
altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bu düzenleme, işçi ve işverenlerin ekonomik ilişkilerinde irade serbestisini korumayı amaçlar. Özellikle sendikal faaliyetler veya grev gibi durumlarda baskı, tehdit veya cebir kullanarak iş ilişkilerini yönlendirmeye çalışan kişilerin cezalandırılması hedeflenmiştir.
Genel Değerlendirme
TCK m.117 hükümleri, iş ve çalışma hürriyetine yönelik ihlalleri farklı derecelerde cezalandırmakta ve her bir fıkrada özgürlüğün farklı bir boyutunu korumaktadır:
- Birinci fıkra, serbest çalışma hakkını,
- İkinci ve üçüncü fıkralar, insan onuruna uygun çalışma hakkını,
- Dördüncü fıkra ise ekonomik ilişkilerde irade serbestisini güvence altına alır.
Bu suçlarla ilgili cezalar, failin eyleminin ağırlığına göre değişmekte; cebir, tehdit veya sömürü unsurları eylemin niteliğini belirlemektedir. Böylece hem bireysel özgürlük hem de çalışma hayatındaki etik düzen korunmaktadır.
İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali Suçunun Nitelikli Halleri (TCK 119)
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, bazı durumlarda daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerle birlikte işlenebilir. Türk Ceza Kanunu’nun 119. maddesi, bu suçun hangi koşullar altında daha ağır yaptırımlarla karşılaşacağını açıkça düzenlemiştir. Bu nitelikli hallerin varlığı, failin cezasının bir kat artırılması sonucunu doğurur.
Nitelikli Hallerin Uygulama Alanı
Aşağıdaki durumlarda iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu nitelikli hâle dönüşür:
- Silahla işlenmesi (TCK m.119/1-a):
Suçun herhangi bir aşamasında silahın kullanılması veya silahla tehditte bulunulması durumunda, suçun ağırlığı artar. Buradaki “silah” kavramı, ateşli silahların yanı sıra fiilen zarar verebilecek her türlü aleti kapsar. - Kendini tanınmayacak hale koyarak, imzasız mektupla veya özel işaretlerle işlenmesi (TCK m.119/1-b):
Failin kimliğini gizleyerek suçu işlemesi, mağdur üzerinde korku ve güvensizlik yaratır. Bu nedenle kanun koyucu, gizlilik unsuru taşıyan bu eylemleri nitelikli hal olarak düzenlemiştir. - Birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi (TCK m.119/1-c):
Suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi, mağdurun üzerinde oluşturulan baskı gücünü artırdığı için daha ağır ceza verilmesini gerektirir. Yargıtay kararlarında, en az iki kişinin fiile birlikte katılması bu nitelikli halin uygulanması için yeterli görülmektedir. - Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin korkutucu gücünden yararlanılarak işlenmesi (TCK m.119/1-d):
Örgütsel yapıdan veya örgüt adı kullanılarak oluşturulan korkutucu güçten yararlanılması hâlinde, failin eylemi daha tehlikeli bir boyut kazanır. Bu durumda, suç örgütü kavramının fiilen varlığı aranmaz; örgüt adıyla korku yaratılması yeterlidir. - Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi (TCK m.119/1-e):
Kamu görevi nedeniyle sahip olunan yetki ve saygınlığın, bir başkasının iş veya çalışma özgürlüğünü engellemek amacıyla kullanılması da nitelikli haldir. Bu durumda fail, kamu gücünü kişisel menfaat için kullanarak mağdurun özgürlüğünü ihlal etmiş olur.
Yukarıda sayılan her bir durumda verilecek ceza bir kat artırılır. Böylece kanun, failin eyleminin tehlikelilik derecesine göre orantılı bir yaptırım uygulanmasını öngörmüştür.
Kasten Yaralamanın Gerçekleşmesi Durumu
Eğer bu suçun işlenmesi sırasında mağdur kasten yaralanmışsa ve yaralama neticesi itibarıyla daha ağır bir sonuç doğurmuşsa, fail ayrıca kasten yaralama suçundan da cezalandırılır (TCK m.119/2).
Bu düzenleme, aynı fiille birden fazla hukuki değerin ihlal edilmesi hâlinde, her bir değer için ayrı bir cezai sorumluluk doğacağını ifade eder. Örneğin, bir iş yeri sahibini döverek “burada çalışamazsın” denmesi hâlinde hem iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu hem de kasten yaralama suçu oluşur.
Nitelikli Hallerin Amacı
Nitelikli hallerin cezayı artırıcı şekilde düzenlenmesinin temel nedeni, failin mağdur üzerinde yarattığı korku, baskı ve tehdit seviyesinin artmasıdır. Özellikle silah kullanımı, örgütsel güçten yararlanma veya kamu yetkisinin kötüye kullanılması, bireyin ekonomik özgürlüğüne yönelik daha yoğun bir saldırı anlamına gelir.
Bu nedenle TCK 119, sadece iş ve çalışma özgürlüğünü değil, aynı zamanda toplumsal düzeni ve kamu güvenini koruma amacını da taşır.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu işlendiğinde, mahkemeler fail hakkında farklı türde ceza yaptırımlarına hükmedebilir. Türk Ceza Kanunu, bazı hallerde hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesini, ertelenmesini veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB) mümkün kılmaktadır. Ancak bu uygulamalar her durumda geçerli değildir ve suçun işlendiği fıkraya göre değişiklik gösterir.
Adli Para Cezasına Çevirme
Adli para cezası, bir suç karşılığında hapis cezasının yerine veya yanında uygulanabilen bir yaptırımdır. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu bakımından adli para cezasına çevrilebilme durumu, TCK m.117’nin fıkralarına göre değişmektedir:
- TCK m.117/1, “altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası” öngörmektedir. Bu durumda mahkeme, seçimlik ceza hakkını kullanarak yalnızca birini tercih edebilir. Hapis cezasını seçmişse artık bu cezayı adli para cezasına çeviremez.
- TCK m.117/2 ve 117/3 fıkralarında da adli para cezası, yine hapis cezasıyla birlikte seçimlik ceza olarak düzenlendiğinden, hapis cezası tercih edildikten sonra para cezasına çevrilemez.
- Buna karşın, TCK m.117/4’te yalnızca hapis cezası öngörüldüğü için bu fıkra kapsamında verilen hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir.
Dolayısıyla, mahkeme yalnızca kanunda açıkça izin verilen hallerde hapis cezasını para cezasına dönüştürebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün belli bir denetim süresi boyunca sonuç doğurmamasıdır. Bu sürede sanık, yasada belirtilen yükümlülüklere uyarsa, hüküm hiç verilmemiş sayılır ve dava düşer.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu için HAGB uygulanabilir. Bu durumda:
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması,
- Mahkemenin sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaatine ulaşması,
- Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi,
koşulları aranır.
Bu şartlar sağlanırsa mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir.
Cezanın Ertelenmesi
Ceza ertelemesi, mahkemenin sanık hakkında verdiği kısa süreli hapis cezasının infazından koşullu olarak vazgeçmesi anlamına gelir. Bu durumda sanık cezaevine girmez, ancak belirli bir denetim süresi içinde iyi hâlli olma yükümlülüğü altındadır.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu nedeniyle verilen hapis cezaları da ertelenebilir. Erteleme kararı verilebilmesi için:
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması,
- Mahkemenin failin gelecekte suç işlemeyeceği kanaatine ulaşması,
- Cezanın iki yıl veya daha az süreli olması (bazı hallerde üç yıl),
gerekir.
Erteleme kararı, sanığın sabıkasızlığı ve sosyal durumuna göre mahkemenin takdirindedir. Fail denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemezse ceza tamamen ortadan kalkar.
Uygulamada Önem
Bu üç kurum –adli para cezası, HAGB ve erteleme–, ceza yargılamasında bireyselleştirme ilkesinin uygulanmasını sağlar. Her somut olayda failin kişiliği, suçun niteliği ve mağdurun zarar durumu dikkate alınarak bu mekanizmaların uygulanabilirliği değerlendirilir.
Suçun Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma ve Görevli Mahkeme
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, Türk Ceza Kanunu’nun sistematiğinde hem şikayete bağlı hem de re’sen soruşturulan haller içerebilir. Bu nedenle hangi fıkranın uygulanacağına bağlı olarak şikayet süresi, zamanaşımı, uzlaşma ve görevli mahkeme farklılık göstermektedir.
Şikayete Bağlılık ve Şikayet Süresi
TCK m.117/1 kapsamında düzenlenen iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunun temel hali, şikayete tabi bir suçtur. Bu durumda:
- Mağdur, failin kimliğini ve fiili öğrendiği andan itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır.
- Şikayet süresinin geçirilmesi halinde soruşturma yapılamaz ve dava açılamaz.
- Şikayetten vazgeçilmesi, açılmış olan davanın düşmesi sonucunu doğurur.
Buna karşılık, TCK m.117/2, 117/3 ve 117/4 fıkralarında yer alan haller şikayete tabi değildir. Bu fiillerin işlendiği durumlarda Cumhuriyet savcılığı re’sen (kendiliğinden) soruşturma yapar. Bu tür suçlarda mağdurun şikayetinden vazgeçmesi ceza davasının düşmesine yol açmaz.
Uzlaşma
Uzlaşma, mağdur ile failin, bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmaları ve zararın giderilmesiyle davanın sona ermesini sağlayan bir ceza muhakemesi kurumudur.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu bakımından:
- Sadece TCK m.117/1’deki temel şekil ve
- TCK m.119/1-c bendinde belirtilen birden fazla kişi tarafından işlenme hali
uzlaşma kapsamındadır.
Bunun dışında kalan diğer fıkralar uzlaşma kapsamı dışındadır. Bu durumda fail ile mağdurun anlaşması davanın sona ermesine neden olmaz.
Dava Zamanaşımı
Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir sürenin geçmesi halinde devletin cezalandırma yetkisinin ortadan kalkmasını ifade eder.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunda genel dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Süre dolduğunda, soruşturma veya kovuşturma yapılamaz ve dava düşer.
Görevli Mahkeme
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçuna ilişkin yargılamalar, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yürütülür. Çünkü suçun cezası itibarıyla ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmemektedir.
- Suçun nitelikli hali (örneğin silahla, örgüt etkisiyle veya kamu görevinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi) söz konusu olsa bile, ceza alt ve üst sınırları dikkate alındığında görevli mahkeme değişmez.
- Bu kapsamda, hem soruşturma hem de kovuşturma süreçleri asliye ceza mahkemesinde gerçekleştirilir.
Sonuç
Özetle, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu bakımından:
- Temel şekil (TCK 117/1) şikayete tabidir,
- Nitelikli ve sömürüye dayalı haller re’sen soruşturulur,
- Uzlaşma sadece temel ve birlikte işlenme halinde mümkündür,
- Zamanaşımı süresi 8 yıldır,
- Görevli mahkeme ise asliye ceza mahkemesidir.
Bu düzenlemelerle, hem mağdurun şikayet hakkı korunmakta hem de devletin kamu düzenine aykırı eylemleri re’sen soruşturma yetkisi güvence altına alınmaktadır.
İş ve Çalışma Hürriyetinin (Özgürlüğünün) İhlali Suçu – Yargıtay Kararları
İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu, uygulamada genellikle tehdit, cebir veya ekonomik faaliyeti engelleme biçiminde karşımıza çıkar. Yargıtay, bu suçun unsurlarını yorumlarken mağdurun gelir elde etmeye yönelik faaliyetinin gerçekten engellenip engellenmediğini ve eylemin TCK m.117 ile 119 kapsamına girip girmediğini titizlikle değerlendirir. Aşağıda, konuyla ilgili önemli Yargıtay kararları özetlenmiştir.
Birden Fazla Kişiyle Birlikte İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali
Sanık ile babası olan diğer sanığın, yolcu minibüsü çalıştıran mağduru “seni yaşatmayacağız, buradan bir daha yolcu almayacaksın” şeklinde tehdit etmeleri, birden fazla kişiyle birlikte iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu kapsamında değerlendirilmelidir. Yerel mahkemece bu yön tartışılmadan hüküm kurulması bozma sebebi sayılmıştır.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2016/6959)
Ekonomik Faaliyette Bulunma Hakkı İhlal Edilmeden Tehdit
Köy muhtarının, mağdurun kendi arazisinde su kuyusu açmasına engel olmak için tehditte bulunması, mağdurun ekonomik kazanç elde etmeye yönelik bir faaliyet yürütmemesi nedeniyle iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunu oluşturmaz. Eylem yalnızca tehdit suçu kapsamında değerlendirilmelidir.
(Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2017/1430)
Seyyar Satıcılık Şeklindeki Ticaretin Engellenmesi
Sanıkların, yanında simit satan mağduru “burada simit satamazsın, yoksa arabayı denize atarız” diyerek tehdit etmeleri, TCK m.117/1 ve 119/1-c kapsamında iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali niteliğindedir. Ancak yerel mahkemenin yalnızca tehdit suçundan hüküm kurması hatalı bulunmuştur.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2017/7574)
Tehdit Yoluyla İş ve Çalışma Hürriyetinin Engellenmesi
Sanığın mağdur olan eski eşine “çalışırsan seni öldürürüm” diyerek tehdit etmesi, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu kapsamında değerlendirilmelidir. Mahkeme, mağdurun şikayetten vazgeçmesini de dikkate alarak karar vermelidir.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2015/33156)
Benzer şekilde, plajlarda seyyar masörlük yapan sanığın, aynı bölgede çalışmak isteyen mağduru ölümle tehdit eden mesajlar göndermesi de TCK m.117/1 kapsamında iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali suçudur.
(Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 2015/24422)
Ucuz Satış Nedeniyle Tehdit ve Rekabetin Engellenmesi
Simitçilik yapan sanığın, kendisinden ucuz satış yapan bakkalı tornavida ile tehdit etmesi, TCK m.117/1 ve 119/1-a hükümlerine uyan iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunu oluşturur. Bu husus tartışılmadan tehdit suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/17156)
Tarla İşçisini Tehdit Etme ve Çalışma Hürriyetinin Engellenmesi
Sanığın, “burada çalışamazsın, çalışırsan seni öldürürüm” sözleriyle mağduru tehdit etmesi, TCK m.117/1 ve 119/1-c uyarınca iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu niteliğindedir. Yerel mahkemece bu yön tartışılmadan karar verilmesi bozma nedenidir.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2018/39)
İştirak Halinde İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali
Sanıkların, mermer fabrikasına giden yolu kapatarak taş yüklenmesini engellemeleri ve “buradan geçemezsiniz, burada size iş yaptırmayız” demeleri, TCK m.117/4 kapsamında değerlendirilmelidir. Suça doğrudan katılan diğer sanıkların TCK m.37 (suça iştirak) uyarınca birlikte sorumlulukları gözetilmeden verilen karar hukuka aykırıdır.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2014/24474)
Basit Yaralama – Cebir Unsuru
Sanığın mağdurları silahla tehdit edip basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralaması, TCK m.117/1 kapsamında cebir unsurunu oluşturur. Bu durumda ayrıca kasten yaralama suçundan ceza verilemez; tek suç kapsamında değerlendirilmelidir.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2013/6398)
İşyerinde Basit Yaralama ve Tehdit
Sanığın, rakip işyerine gidip işçileri tehdit ederek darp etmesi halinde, eylem TCK m.117 kapsamında tek bir suç (bileşik suç) oluşturur. Tehdit ve yaralama suçları ayrıca değerlendirilemez.
(Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2013/563)
Kendi Hakkını Alma (İhkak-ı Hak) ve Çalışma Özgürlüğünü Engelleme
Sanığın, birlikte kiraladığı lokantayı işleten kişiden rahatsız olup müşterileri kovması, kendiliğinden hak alma suçu niteliğinde olabilir. Ancak olayın iş ve çalışma hürriyetinin ihlali olarak değerlendirilmesi için yeterli gerekçe bulunmadığı belirtilmiştir.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2008/46)
Örgüt Adına İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali
Örgüt çağrısına uymadığı için mağdurun işyerine zarar verilmesi, TCK m.117 ve 119 kapsamında örgüt adına iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali suçu olarak değerlendirilmelidir. Olayın tehdit suçu kapsamında görülmesi hatalıdır.
(Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2016/413)
İşverenin İşçiden Boş Senet Alması
İşverenlerin, işçilerini işten çıkarmakla tehdit ederek boş senet imzalatmaları, birden fazla kişiyle birlikte iş ve çalışma özgürlüğünün ihlali suçunu oluşturur. Bu durumda suçun şikayete tabi olmadığı dikkate alınmadan davanın düşmesine karar verilmesi bozma nedenidir.
(Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2020/1716)
Tehditin Suçun Unsuru Olduğu Durumlar
İşyerinin karşısındaki rakip işyeri sahibini ağır hakaret ve tehditlerle “seni burada barındırmam” diyerek sindirmeye çalışan sanığın eylemi, TCK m.117/1 kapsamında iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçudur.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2020/3149)
İşyerinde İşçileri Tehdit Ederek Çalışmayı Engelleme
Sanıkların, husumetli oldukları kişiye ait şantiyeye giderek işçileri tehdit etmeleri, mağdurun ekonomik faaliyetine doğrudan müdahale niteliğindedir. Bu nedenle eylemler, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu kapsamındadır. Yerel mahkemenin beraat kararı hukuka aykırıdır.
(Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/26340)
Tehdit ve Ticareti Engelleme
İşyerinin mülkiyeti konusunda anlaşmazlık yaşayan sanığın, “işyerini terk et, seni gebertirim” demesi, mağdurun gelir elde etme hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bir eylem olmadığı için tehdit suçu kapsamında değerlendirilmelidir.
(Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2018/10644)
Kahvehaneyi Boşaltın Şeklindeki Sözlerle Ticareti Engelleme
Sanığın, muhtarlık husumeti nedeniyle kahvehaneye gidip “kahveyi kapatıyorum” diyerek müşterileri dağıtması, mağdurun gelir elde etme hakkını ihlal ettiği için iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu olarak değerlendirilmelidir. Yerel mahkemenin beraat kararı bu nedenle bozulmuştur.
(Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2018/14649)
Genel Değerlendirme
Yargıtay içtihatları, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu bakımından şu kriterleri vurgulamaktadır:
- Eylem, mutlaka gelir elde etmeye yönelik faaliyeti engelleme amacına sahip olmalıdır.
- Basit tehdit veya hakaret eylemleri bu suçu oluşturmaz.
- Cebir veya tehdidin varlığı, ancak mağdurun ekonomik faaliyetinin fiilen engellenmesi durumunda suçun oluşmasına yol açar.
- Birden fazla failin katılımı, silah kullanımı veya kamu görevinin kötüye kullanılması hallerinde ceza bir kat artırılır.
Bu kararlar, TCK m.117’nin uygulama alanını somutlaştırmakta ve iş ve çalışma özgürlüğünün ceza hukuku koruması altındaki sınırlarını belirlemektedir.
Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?
Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.
Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law
Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.
Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.
Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34
Yolculuk Süresini Hesaplayın
Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün