Tüm Yazılar

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Nedir?

Ceza muhakemesi hukukunda “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, sanığın cezalandırılabilmesi için suçun hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ispat edilmesi gerektiğini ifade eder. Yargıtay’a göre bu ilke, sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından ortaya çıkan her türlü şüphenin mutlaka sanık lehine değerlendirilmesini zorunlu kılar. Başka bir deyişle, suçun işlendiği veya failin kimliği konusunda kuşku varsa, bu belirsizlik sanığın yararına sonuç doğurmalıdır.

Latince karşılığı “in dubio pro reo” olan bu ilke, ceza yargılamasında adil yargılanma hakkının en önemli güvencelerinden biridir.


Yargıtay’a Göre İlkenin Uygulama Alanı

Yargıtay içtihatlarında ilkenin oldukça geniş bir uygulama alanı bulunduğu vurgulanmaktadır. Aşağıda, bu ilkenin uygulanabileceği başlıca durumlar yer almaktadır:

  • Suçun işlenip işlenmediği konusunda şüphe varsa:
    Örneğin, eşini öldürdüğü iddiasıyla yargılanan bir sanığın eşinin cesedine ulaşılamamış ve ölümüne dair kesin bir delil bulunamamışsa, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği sanık hakkında beraat kararı verilmelidir.
  • Suçu kimin işlediği belirlenememişse:
    Kalabalık bir ortamda söylenen hakaret sözlerinin sanığın sesine benzediği, ancak kesin şekilde ona ait olduğunun tespit edilemediği durumda, CMK m.223/2-e gereğince sanığın beraatine karar verilmelidir.
  • Suçun işleniş biçimi konusunda kuşku varsa:
    Sanığın tehdit suçunu işlediği sabit olsa dahi, fiilin silahla mı işlendiği konusunda yalnızca mağdur beyanı bulunuyorsa, silahla tehdit suçundan beraat, basit tehditten ise ceza verilmelidir.
  • Deliller suçun kesin ispatına ulaşmıyorsa:
    Soruşturma ve kovuşturma sonucunda toplanan deliller sanığın suçluluğunu tam olarak ortaya koymuyorsa, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği sanığın beraatine karar verilmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2015/35 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ceza mahkûmiyeti “ihtimale” değil, “kesin ve açık ispata” dayanmalıdır. Delillerin yalnızca bir kısmına dayanarak ulaşılan kanaat yeterli değildir; tüm deliller birlikte değerlendirilmeli ve hiçbir şekilde kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta olmalıdır. Aksi hâlde sanığın mahkûm edilmesi, ceza muhakemesinin amacı olan “gerçeğe ulaşma” hedefiyle bağdaşmaz.


Masumiyet (Suçsuzluk) Karinesi ile İlişkisi

“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, masumiyet karinesinin (suçsuzluk karinesi) doğal bir uzantısıdır.

Masumiyet karinesi, bir kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşene kadar masum kabul edilmesi anlamına gelir. Bu güvence hem Anayasa’nın 38/4. maddesinde hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde açıkça yer almaktadır:

  • Anayasa m.38/4: “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
  • AİHS m.6/3: “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”

Bu çerçevede, sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi için yalnızca bir şüphe veya güçlü olasılık yeterli değildir. Masumiyet karinesine göre, bir kişi hakkında kesin delil bulunmadıkça suçlu muamelesi yapılamaz; suçun işlendiği veya failin kimliği konusunda belirsizlik varsa bu durum sanığın lehine sonuç doğurur.

Masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi, ceza yargılamasının iki yönünü temsil eder. İlki sanığın yargılama süresince lekelenmemesini ve suçsuz kabul edilmesini güvence altına alırken; ikincisi, delillerin yetersiz kaldığı durumlarda sanığın beraatine karar verilmesini zorunlu kılar. Bu iki ilke, “bir masumun cezalandırılmasındansa bir suçlunun cezasız kalmasının tercih edilmesi” düşüncesiyle şekillenmiştir.


Yargıtay Kararlarından Örnek

Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2016/5622 sayılı kararında şu tespit yapılmıştır:

“Mağdure ile tanıkların çelişkili beyanları, sanığın istikrarlı savunması ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından; ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden olan ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması bozma nedenidir.”

Bu karar, şüphenin giderilemediği her durumda mahkemelerin sanık lehine değerlendirme yapmakla yükümlü olduklarını göstermektedir.


Sonuç

Ceza yargılamasında “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, hukukun temel güvencelerinden biridir. Suçun varlığı, failin kimliği veya eylemin niteliği konusunda en ufak bir kuşku mevcutsa, bu durum sanığın lehine yorumlanmalı ve beraat kararı verilmelidir. Çünkü ceza mahkûmiyeti, sadece yüksek olasılığa değil, kesin ve açık ispata dayanmalıdır.

Bu ilke, hem adil yargılanma hakkının hem de masumiyet karinesinin fiilen hayata geçirilmesini sağlar; bireyi keyfî cezalandırmalara karşı korur ve ceza adalet sisteminin en temel dayanaklarından birini oluşturur.


Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Yargılamanın Hangi Aşamasında Uygulanır?

“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, ceza muhakemesi hukukunda yalnızca hüküm aşamasında uygulama alanı bulan, sanığın lehine bir koruma mekanizmasıdır. Bu ilkenin hangi yargılama evresinde uygulanacağı, soruşturma ve kovuşturma evreleri bakımından farklılık göstermektedir.


1. Soruşturma Aşaması

Soruşturma evresi, Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen ve suç şüphesinin araştırıldığı ilk aşamadır. Bu aşamada amaç, suçun işlenip işlenmediğini, işlendi ise failin kim olduğunu ortaya koymaktır.

Bu evrede “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uygulanmaz. Çünkü savcının görevi, kesin ispat elde etmek değil; kamu davası açmaya yetecek “yeterli şüphe” düzeyine ulaşmaktır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/2. maddesine göre:

“Cumhuriyet savcısı, toplanan deliller suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa iddianame düzenler.”

Dolayısıyla soruşturma sonunda suçun işlendiğine dair kesin kanıt aranmadan, yalnızca yeterli şüphe bulunması hâlinde iddianame hazırlanabilir. Buna karşılık, CMK’nın 172/1. maddesi uyarınca, yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi durumunda “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” verilir.

Bu aşamada sanık lehine yorum yapılarak beraat kararı verilmesi söz konusu değildir. Çünkü şüpheden sanık yararlanır ilkesi sübuta (ispat düzeyine) ilişkin bir ilkedir ve henüz yargılama aşamasına geçilmemiştir.

Sonuç olarak, soruşturma aşamasında bu ilke uygulanmaz; savcının değerlendirmesi yalnızca yeterli şüphe eşiğine ulaşmaya yöneliktir.


2. Kovuşturma Aşaması

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi, ancak kovuşturma evresinde, yani mahkemenin hüküm kurma aşamasında uygulanabilir. Çünkü bu evrede amaç, suçun işlendiğinin ve failin kim olduğunun kesin olarak ispatlanmasıdır.

Mahkeme, soruşturma ve kovuşturma boyunca toplanan tüm delilleri birlikte değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda suçun işlendiği veya sanığın suçu işlediği konusunda herhangi bir şüphe kalmışsa, bu şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca:

“Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması hâlinde, beraat kararı verilir.”

Dolayısıyla mahkeme, delillerin bir kısmına dayanarak olasılıklar üzerinden karar veremez; suçun işlendiği, failin kimliği veya suçun niteliği konusunda kuşku varsa beraat kararı vermek zorundadır.

Bu ilke yalnızca ilk derece mahkemelerinde değil; bölge adliye mahkemeleri (istinaf) ve Yargıtay (temyiz) denetiminde de uygulanabilir. Üst mahkemeler, yerel mahkeme kararlarını incelerken şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırı biçimde verilmiş mahkûmiyet hükümlerini bozabilir.


Sonuç

“Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi, yalnızca kovuşturma aşamasında, yani yargılamanın hüküm verme evresinde geçerlidir.
Soruşturma aşamasında savcı açısından aranan ölçüt “yeterli şüphe” iken, kovuşturma aşamasında mahkeme açısından aranan ölçüt **“kesin ve açık ispat”**tır.

Bu nedenle:

  • Soruşturma aşamasında: İlke uygulanmaz, savcı yeterli şüpheye göre iddianame düzenler veya kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.
  • Kovuşturma aşamasında: İlke geçerlidir, mahkeme delillerin kesinliğini sağlayamazsa sanığın lehine karar verir.

Sonuç itibarıyla, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi ceza yargılamasının en kritik aşaması olan hüküm safhasında uygulanır ve adil yargılanma hakkının güvencesini oluşturur.


Şüpheden (Kuşkudan) Sanık Yararlanır İlkesi Yargıtay Kararları

Suçun İşlendiği Zaman Dilimi Bakımından Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Ceza yargılamasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi için suçun işlendiği zaman, yer ve koşullarının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekir. Aksi hâlde “şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo)” ilkesi gereği belirsizlik sanık lehine yorumlanır.

Yargıtay, özellikle suçun gündüz veya gece vakti işlendiğinin tespiti gereken hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali gibi suçlarda bu ilkenin önemini vurgulamaktadır. Suçun gece vakti işlendiğinin kesin olarak ispatlanamadığı durumlarda, sanık lehine değerlendirme yapılması gerektiği birçok kararda ifade edilmiştir.


📜 Yargıtay 17. Ceza Dairesi, 2016/3153 E., 2018/6349 K.

Somut olayda, suç tarihi olan 23.05.2014 günü yaz saati uygulaması nedeniyle güneşin 19.50’de battığı, dolayısıyla TCK’nın 6/1-e maddesi uyarınca 20.50’den öncesinin gündüz vakti sayıldığı tespit edilmiştir.

Sanık, suçu 20.00–21.00 saatleri arasında işlediğini beyan etmiştir. Ancak suçun 20.50’den sonra (yani gece vakti) işlendiğine ilişkin herhangi bir somut delil bulunmamaktadır.

Bu durumda, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği suçun gündüz vakti işlendiği kabul edilmelidir. Buna rağmen yerel mahkemenin, suçun gece vakti işlendiğini kabul ederek TCK m.143 gereği cezada artırım yapması ve ayrıca TCK m.116/4 kapsamında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan fazla ceza tayin etmesi, bozma nedeni olarak değerlendirilmiştir.

Yargıtay’a göre, mahkemece suçun gece işlendiğine dair delillerin nelerden ibaret olduğunun açıkça ortaya konulup tartışılmadan ceza artırımına gidilmesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesine aykırıdır.


📜 Yargıtay 17. Ceza Dairesi, 2017/429 E., 2018/16372 K.

Bu olayda suç tarihi 05.02.2013 olup, güneşin o gün 16.57’de battığı belirlenmiştir. TCK m.6/1-e hükmüne göre, 17.57’den öncesi gündüz vakti sayılmaktadır.

Sanık, suçu 17.00–18.00 saatleri arasında işlediğini savunmuş, fakat suçun 17.57 sonrasında işlendiğine dair somut bir delil ortaya konulamamıştır.

Yargıtay, bu durumda şüphenin sanık lehine değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, suçun gündüz vakti işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Buna rağmen mahkeme, suçun gece işlendiği kanaatiyle TCK 143. madde uyarınca hırsızlık cezasında artırım yapmış ve bu nedenle fazla ceza tayin etmiştir.

Yargıtay, söz konusu kararında, suçun işlendiği zaman diliminin kesin şekilde belirlenemediği hâllerde “in dubio pro reo” ilkesinin uygulanması gerektiğini vurgulamış; belirsizliğin sanık aleyhine yorumlanmasının hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.


Sonuç

Yargıtay içtihatlarında açıkça görüldüğü üzere, suçun gece veya gündüz işlendiğinin tespit edilemediği durumlarda mahkeme, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi doğrultusunda sanık lehine değerlendirme yapmak zorundadır.

Deliller, suçun işlendiği zamanı kesin biçimde ortaya koymuyorsa; mahkeme olasılıklardan hareketle cezayı ağırlaştıramaz.
Bu durum, ceza yargılamasının temel güvencelerinden biri olan masumiyet karinesinin de doğal bir sonucudur.


Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Haksız Tahrik Uygulamasında Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Olay günü yaşanan tartışmada, haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi bakımından ilk haksız davranışın kimden sadır olduğunun araştırılması; bu husus belirlenemiyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanık hakkında haksız tahrik indiriminin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2017/225 E. , 2020/13850 K.).
Sanığın, önce diğer sanıkların kendisine hakaret ettiğini, bu sebeple sinirlenerek tehdit ve hakaret fiillerinde bulunduğunu ileri sürmesi karşısında; haksız tahrik hükümlerinin tatbiki bakımından başlangıçtaki haksız eylemin kaynağının kim olduğunun araştırılması, bu tespit yapılamıyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca tehdit suçu yönünden TCK’nın 29. maddesinin uygulanma imkânının tartışılması gerekirken bunun gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/28172 E. , 2016/7529 K.).
Sanıkların karşılıklı olarak birbirlerini yaraladıkları ve sanık .’nin ayrıca silahla tehdit suçunu işlediğinin kabul edildiği olayda; haksız tahrik bakımından ilk haksız hareketin kimden geldiğinin araştırılması, belirlenememesi hâlinde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince her iki sanık yönünden de TCK’nın 29. maddesindeki tahrik hükmünün uygulanması gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2013/10218 E. , 2015/24421 K).
Sanıkların birbirlerine karşı tehdit ve hakaret içeren sözler sarf ettiklerinin kabul edildiği durumda; haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından ilk haksız eylemin kimden kaynaklandığının araştırılması, bu husus saptanamazsa şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre her iki sanık bakımından tehdit suçu açısından TCK’nın 29., hakaret suçu yönünden ise TCK’nın 129. maddelerinde düzenlenen tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2015/6430 E. , 2015/29779 K.).

Şikayetçinin İfadesi Dışında Delil Bulunmayan Hallerde Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Sanığın, alt kattaki komşusu ve aralarında önceye dayalı husumet bulunan katılanın evde olmadığı sırada, balkonda çamaşır ipine asılı … giysilerinin üzerine çamaşır suyu dökerek zarar verdiği iddiasına ilişkin dosya tümüyle değerlendirildiğinde; eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğini gösteren, şikayetçinin beyanı dışında kesin ve açık bir delil elde edilememesi karşısında “kuşkudan sanık yararlanır” (in dubio pro reo) ilkesi gereği beraat yerine mahkumiyet kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay (K)15. Ceza Dairesi 2013/11463 E. , 2013/13274 K.).
Katılanın evinde kiracı olan sanığın tahliye sırasında bahçedeki 14 yaşında birer adet kayısı ve erik ağacını kestiği iddiasında; sanığın suçu işlemediğine dair tüm aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmaları, eylemi gözle görüp doğrulayan tanık bulunmaması ve katılanın soyut beyanları dışında her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi nedeniyle “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi gereğince beraat yönündeki kabulde isabetsizlik bulunmamıştır (Yargıtay (K)15. Ceza Dairesi 2013/13337 E. , 2013/13532 K.).

Kasten Öldürme Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe erişmek, suçu sabit failin cezalandırılmasını ve kamu düzeninin tesisini sağlamaktır. Bu bağlamda, masumiyet karinesinin uzantısı niteliğindeki ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi; sanığın mahkumiyetine esas alınacak her konudaki şüphenin sanık lehine yorumlanmasını zorunlu kılar. İlke, suçun işlenip işlenmediği, failin kimliği ve eylemin icra şekli hususlarında tereddüt oluştuğunda da geçerlidir. Mahkûmiyet için suçun hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ispatı gerekir; gerçekleşme biçimi belirsiz veya tam aydınlatılamamış olaylar sanık aleyhine yorumlanamaz. Delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaat yeterli değildir; ispat, her türlü şüpheyi dışlayacak açıklıkta olmalıdır. Yüksek olasılığa dayanılarak hüküm kurmak, gerçeğe ulaşmadan karar vermek anlamına gelir.
Somut olayda, sanığın elindeki atış artıklarının temasla sirayet edebileceği; maktülden alınan svapların ellerden alındığı ve atış artığı saptanmadığı, yaraya yakın diğer bölgelerde atış artığı bulunup bulunmadığının belirsiz kaldığı; atış artıklarının diğer nedenlerle oluşma ihtimalinin tamamen bertaraf edilemediği; sanığın kabanındaki maktule ait kanın temasla geçmiş olabileceği; sanığın gergin tavırlarının makul sebeplere dayandığı; olay yerinin ulaşılabilir ve başkaları tarafından da kullanılan bir yer olduğu; sanığın telefon görüşmelerindeki ifadelerin yoruma açık bulunduğu gözetildiğinde, delillerin sanığın eylemi gerçekleştirdiği iddiasını kuvvetli bir ihtimale taşısa da bunun ötesine geçirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde, ihtimale dayanılarak mahkumiyet kurulamayacağından, sanığın kardeşini kasten öldürme suçunu işlediğinin her türlü kuşkudan uzak delillerle kanıtlanamadığı gözetilerek beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2014/3253 E. , 2014/5690 K.).

Hırsızlık Suçunda Gece Vaktinin Belirlenmesi Hususunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Müştekinin kovuşturma aşamasındaki beyanında olayın akşam ezanı okunmak üzereyken gerçekleştiğini söylediği, suç tarihinde akşam ezanı saatinin 16.55 olduğu; UYAP’tan alınan güneşin doğuş-batış çizelgesine göre gece vaktinin 17.48’de başladığı dikkate alındığında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarının sanık lehine gündüz vakti içinde işlendiğinin kabulü gerekirken; gece işlendiğine dair kanıtlar karar yerinde denetime elverir şekilde gösterilip tartışılmadan TCK’nın 143/1. maddesi uyarınca hırsızlıkta artırım yapılması ve TCK’nın 116/1. maddesi yerine 116/4. maddesinin uygulanması, bozma nedenidir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2015/5730 E. , 2017/9232 K.).

Tehdit Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Ceza yargılamasının temel esaslarından olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince, sanığın cezalandırılabilmesi için suçun kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta ispatı şarttır. Gerçekleşme şekli aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet kurulamaz. Hüküm, ihtimali kanaate değil, kesin ve açık ispata dayanmalıdır; ispat hiçbir kuşkuya imkân vermemelidir. Bu kapsamda, sanığın tüm aşamalarda suçlamayı reddetmesi, görgü tanığının bulunmaması ve katılan beyanı dışında savunmayı çürütecek somut delil olmaması karşısında mahkumiyet kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/7219 E. , 2021/18632 K.).

Hakaret Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Aynı ilke gereğince, hakaret eyleminin sanık tarafından işlendiğini gösteren katılanın soyut beyanı haricinde, savunmanın aksini kanıtlayacak nitelikte yeterli delil bulunmadığı hâllerde mahkumiyet kararı verilemez; bu tür hüküm, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/40345 E. , 2017/14735 K.).

Kasten Yaralama Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Sanığın suçu işlemediğini beyan etmesi, tehdit ve kasten yaralama suçlarına dair bilgisi olan bir tanık beyanının dosyada yer almaması; ayrıca kasten yaralama yönünden katılanın, yaklaşık 1 ay önce tekme tokatla dövüldüğünü söylemesine karşın yaralanmayı gösteren adli raporun bulunmaması ve katılan beyanı dışında savunmanın aksini ispatlayan somut delile rastlanmaması nedeniyle mahkumiyet kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/5830 E. , 2021/12485 K.).
Her ne kadar tanık … sanığın katılanın koluna vurduğunu söylese de, diğer tanık E.B.’in sanığın yaralama eylemi bulunmadığını beyan etmesi karşısında, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği beraat veren yerel mahkeme kararında hukuka aykırılık görülmemiş; tebliğnamenin bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir (1. Ceza Dairesi 2021/6009 E. , 2021/6412 K.).
Kasten yaralama dosyasında, mahkumiyete esas tek delilin soruşturma aşamasında kollukça usule aykırı şekilde alınan ve kovuşturmada müşteki tarafından reddedilen teşhisten ibaret olduğu; bu delilin mahkumiyete yetecek ölçüde kesin nitelik taşımadığı gözetilmeden mahkumiyet kurulması, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi karşısında bozma nedenidir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/448 E. , 2021/13241 K.).
Taraflar arasındaki kavga sırasında katılanın kulak memesinin kopmasıyla yüzde sabit iz oluştuğu olayda; kopmanın sanığın parmağındaki yüzükle meydana geldiğinin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamaması sebebiyle “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince, suçun silahtan sayılan bir aletle işlendiği kabulüyle TCK’nın 86/3-e maddesinin uygulanmaması gerektiği gözetilmeden verilen hüküm, bozma nedenidir (3. Ceza Dairesi 2016/11229 E. , 2017/5517 K.).

Doktor Raporu Olmayan Hallerde Kasten Yaralama Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır
Ceza yargılamasında mahkumiyet, ihtimali kanaate değil, kuşkuya yer bırakmayacak kesin ispata dayanır. Gerçekleşme biçimi netleştirilemeyen ve belirsiz iddialar sanık aleyhine yorumlanamaz. Sanığın suçlamayı reddetmesi, tehdit ve kasten yaralama suçlarına ilişkin bilgisi olan tanık beyanının bulunmaması ve yaralanmayı tevsik eden adli raporun mevcut olmaması karşısında, katılan beyanı dışında savunmayı çürütecek somut delil yokken mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/5830 E. , 2021/12485 K.).

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Sanık üzerinde uyuşturucu ele geçirilememesi, tıbbi yöntemlerle kullanımın saptanmaması ve sanığın kullandığını belirttiği maddenin uyuşturucu niteliğinin tespit edilememesi halinde; savunmanın aksine, kuşku sınırlarını aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığından “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereğince beraat verilmesi gerekirken mahkumiyet kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2015/11824 E. , 2016/7901 K.).

Ölüme Neden Olan Merminin Hangi Kavganın Hangi Tarafından Atıldığının Belli Olmaması
Sokakta iki taraflı silahlı çatışma şeklinde gelişen olayda, maktulün ölümüne neden olan merminin hangi taraftan atıldığı tespit edilememişse; fiilen birlikte hareket etmeyen karşı gruplar yönünden TCK’nın 37. maddesindeki müşterek faillik hükümleri uygulanamaz. Maktulün ölümüne neden olan fail(ler) belirlenip buna göre işlem yapılmalı; gruplar arasında birlikte suç işleme kararı ve iştirak iradesi bulunmadığından oluşan şüphe sanıklar lehine değerlendirilerek ayrı ayrı beraat kararı verilmelidir. Aksi yöndeki mahkumiyet kararları, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2018/5762 E. , 2019/1750 K.).

Etkin Pişmanlık Uygulamasında Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Somut olayda iddianamenin kabul tarihi olan 09.04.2015’te zararın giderildiği anlaşıldığından; hırsızlık suçlarında ceza sorumluluğunu azaltan şahsi hâl olan etkin pişmanlığın soruşturma mı yoksa kovuşturma evresinde mi gerçekleştiğinin tespiti, özel hukukta zamanın uygulanmasına ilişkin genel ilkelerle çözülemeyip, muhakeme ve ispat meselesi olarak ele alınmalıdır. Zararın giderilmesi 09.04.2015 tarihinde gerçekleşmiş olup, etkin pişmanlığın iddianamenin kabulünden birkaç dakika önce meydana gelmesi ihtimali mevcuttur. Bu sebeple, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince etkin pişmanlığın soruşturma evresinde gerçekleştiğinin kabulü gerekir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2020/4984 E. , 2021/1044 K.).

Yağma Suçunda Değer Azlığı ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Müştekinin soruşturmada verdiği ifadede, oğlu olan sanığın aynı gün 16:00 sularında evde “…para vereceksin, seni vurup öldüreceğim” diyerek kendisini yere yıktığını ve cüzdanındaki parayı aldığını beyan ettiği; kovuşturmada tanıklıktan çekilen annenin bu beyanı doğruladığı; müştekinin kovuşturmada sanığın cüzdandaki miktarını bilmediği paranın tamamını aldığını söylediği olayda; alınan paranın miktarı dosyadan anlaşılamadığından ortaya çıkan belirsizlikten şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince sanığın faydalanması, bu nedenle TCK’nın 150/2. maddesindeki değer azlığı indiriminin uygulanması gerekirken aksi yönde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 6. CD – Esas : 2021/16556, Karar : 2021/13359).

Şikayet Süresi Açısından Şüpheden Sanık Yararlanır
Sanık hakkında kurulan hükümde; 5237 sayılı Kanun’un 104/1. maddesindeki reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun şikayete tabi olduğu, mağdurenin 2012 Aralık ayında rızaen cinsel ilişkiye girdiği kabulüne karşın şikayetin 19.06.2013 tarihinde yapıldığı; suç tarihinin net belirlenememesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği TCK’nın 73/1. maddesindeki 6 aylık şikayet süresinin geçtiği kabul edilerek kamu davasının süresinde şikayet yapılmaması nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulması, hukuka aykırıdır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/6648 E. , 2023/1 K.).

Hırsızlık Suçunda Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi
Masumiyet karinesiyle bağlantılı “kuşkudan sanık yararlanır” kuralına göre, mahkumiyet için fiilin sanık tarafından işlendiğinin yüzde yüz açıklığa kavuşması gerekir; ihtimale dayalı değerlendirmelerle hüküm kurulamaz. Anayasa m.38/4, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m.11, AİHS m.6/2 ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi m.14/2’de de karşılığı bulunan bu ilke gereğince, deliller kuşkuyu bertaraf etmiyorsa beraat verilir.
Somut dosyada, 04.15 sularında işyerinin kepenk kilitleri kırılarak 5 cep telefonu ile bilgisayar kasasının çalındığı; kamera görüntülerinden eylemi 3 kişinin gerçekleştirdiğinin görüldüğü; görüntülerdeki kişilerden birinin … olduğunun kollukça değerlendirildiği; suça sürüklenen çocuğun her aşamada suçu reddettiği; 18.06.2012 tarihli ekspertiz raporunda kayıt çözünürlüğü düşüklüğü ve görüntünün siyah-beyaz olması nedeniyle karşılaştırma yapılamadığının, 26.08.2013 tarihli uzman raporunda da aynı sonuca varıldığının; suça konu eşyaların sanıktan ele geçirilmediğinin anlaşıldığı durumda, sanığın atılı hırsızlık suçunu işlediğine dair CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca mahkumiyete yeter, kesin ve somut nitelikte delil bulunmadığından beraat yerine mahkumiyet kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2015/14670 E. , 2016/7107 K.).


Avukat Gökhan Yağmur Kimdir?

Av. Gökhan Yağmur, İstanbul merkezli olarak faaliyet gösteren, ceza hukuku, aile hukuku, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukuku alanlarında uzmanlaşmış bir avukattır. Uzun yıllara dayanan mesleki deneyimiyle birlikte yalnızca dava ve uyuşmazlıkların çözümünde değil, aynı zamanda önleyici hukuk danışmanlığı, sözleşme yönetimi ve şirketlere stratejik hukuki destek sunmaktadır.

Ceza yargılamaları, boşanma ve velayet davaları, ticari uyuşmazlıklar ve marka–patent süreçlerinde müvekkillerine etkin savunma ve çözüm odaklı yaklaşımıyla hizmet vermektedir. Ayrıca TÜRKPATENT, USPTO ve EUIPO nezdinde marka tescili ve fikri mülkiyet koruması konularında hem yerli hem de yabancı müvekkillere danışmanlık sağlamaktadır. – Turkey Brand Law

Kurucusu olduğu Hukuk Plus, HukukBankasi.net ve diğer dijital projeleriyle hukuk öğrencileri, stajyer avukatlar ve meslektaşlara yönelik özgün bir ekosistem geliştirmiştir. Bu sayede hukuk bilgisinin paylaşımı, güncel içtihatların takibi ve mesleki dayanışmanın güçlenmesine katkı sunmaktadır.

Av. Gökhan Yağmur, girişimci vizyonu ile yalnızca klasik avukatlık hizmeti sunmakla kalmayıp; marka yönetimi, e-ticaret hukuku, uluslararası şirket danışmanlığı ve dijital hukuk çözümleri alanlarında da fark yaratan çalışmalara imza atmaktadır.

Daha fazla bilgi için:
📌 www.gokhanyagmur.com
📌 www.gokhanyagmur.com.tr
📞 0542 157 06 34

Commutes and Destinations Map

Yolculuk Süresini Hesaplayın

Yakındaki yerler için seyahat süresini ve yol tariflerini görün


Av. Gökhan Yağmur

Avukat Gökhan Yağmur, bireylerin ve şirketlerin hukuki sorunlarına çözüm üretmek amacıyla faaliyet gösteren, dinamik ve deneyimli bir hukukçudur. İstanbul Barosu’na kayıtlı olan Av. Gökhan Yağmur, özellikle ceza hukuku, aile hukuku, iş hukuku, icra ve iflas hukuku, ticaret hukuku ve gayrimenkul hukuku alanlarında geniş bir dava pratiğine sahiptir. Mesleki kariyerine başladığı günden bu yana müvekkillerinin hak ve menfaatlerini titizlikle korumayı ilke edinen Gökhan Yağmur, her dosyaya özel stratejik bir bakış açısıyla yaklaşır. Gerek dava takibi gerekse danışmanlık hizmetlerinde şeffaflık, ulaşılabilirlik ve çözüm odaklılık esas alınır. Küçükçekmece’de bulunan hukuk bürosunda hem yerli hem de yabancı müvekkillere hizmet sunan Av. Gökhan Yağmur, hukuki sürecin her aşamasında müvekkillerine etkin destek sağlar. Güncel mevzuatı ve Yargıtay içtihatlarını yakından takip ederek her zaman en doğru, en etkili hukuki yaklaşımı benimsemeyi amaçlar. Av. Gökhan Yağmur, sadece bir dava avukatı değil; aynı zamanda müvekkilleriyle uzun soluklu güven ilişkileri kuran bir hukuk danışmanıdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu